22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 ARALIK 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Bektronik posta: denizsom©cumhuriyetcom.tr www.denizsonvcom TeH 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 9? - Başbakanlık Insan Haklan Danışma Kurvlu'nda kavga çıkmış... "Iskencecilere danıssalardı!" TerörMualla Duran: "Istanbul'daki terörûn adını 'dinci terör' koyaniara... Dinci terör tanımlaması Hıristiyanlan ve Yahudileri de içine alır. Türkiye'de yakalananlann hepsi Türktür ve bunun adı maalesef 'Müslüman Türk terörü'dür." Bulancak M 24 Kasım • Öğretmenler m Günü'nün üzerinden * epey zaman geçti ama Giresun'un Bulancak ilçesinde Milli Eğitim Müdürlüğü'nün programı elimize yeni ulaştı: "Mezar ziyaretleri... Anadolu Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi'nde iftar yemeği... Akşam namazından sonra Merkez Orta Camisi'nde imam hatip lisesi öğretmen ve öğrencilerinin okuyacağı mevt'ıt" ürkıye AB'ye gırer mı gıremez mı sorusunun yanrtını Dr. Ali Haydar Yedek şöyle veriyor "önceki hükümetlerin gösteremediklerinden daha çok istekle AB'ye girmeye çalışan bu iktidarla hedefe ulaşmamız mümkün görünmemekte- dir. AKP ile AB'ye girmemiz hayaüne karşı bir seçenek üretmek zamanıdır. Çünkü AB konusunda AKP inan- dıncı değildir. AB'de çok az bir kesim AKP'yi samimi bulmaktadır. AB'ye girmek için Avrupalı gibi düşünmek, Avrupa- lı gibi yaşamak gerekir. Avrupalı demokrasi ilkelerine sıkı sıkıya bağlıdır. Avusturya'da AB'nin demokratik çizgisine biraz eğik gitmek isteyen Haider'e bile serttepki gösterilmiş, iş- başına gelmesi önlenmiştir. Halbuki Haider'ın partisi bizim şimdiki ve geçmişteki başbakanlanmızın parti- lerinden birkaç kat daha demokratiktir. AKP'nin tüzü- ğünü inceleyecek olursak parti olarak demokrasi ile AKP İle AB uzaktan yakından ilgisinin olmadığı açıkça görülür. AKP'li Türkiye AB'ye giremez çünkü AB ülkelerinin hiçbirinin kabinesinde papaz okulu çıkışlılar çoğunluk- ta değildir. AKP'de kadınlann vitrin amacıyla bir yerle- re getirildiği ileri sürülmektedir, AKP'li kadın milletve- killerinin sayısı bu savı doğrular niceliktedir. AB'de ka- dın milletvekili yüzdesi ortalama olarak AKP'deki ka- dın milletvekıllerinden dört beş kat daha fazladır. AB ülkelerinin bakanlannın eşlerinin büyük bölümü top- lumla iç içe ve uyumludur. AKP'nin Dışişleri Bakanı'nın eşi ise devletle davalıdır. AB'li siyasetçiler siyasete atıldıklan tarihten itiba- ren aynı partide ve aynı doğrultuda gelişmelerini sür- dürmezlerse sistemin dışına atılıriar, bizim siyasetçile- rimiz ise hemen her seçimde parti değiştirmezlerse sis- temde kalamazlar. Bütün bunlar AB siyasetçileri için sır değildir. AKP yöneticilerinin geçmişteki siyasi yer- leri ile bugünkü yerlerini karşılaştınlınca AB'li siyaset- çilerin bizimkilere güvenmemeleri haklı bir durumdur. Aynca AB'liler AKP'li siyasetçilerin uluslararası po- Irtika sahnesindeki başansızlıklan, beceriksizlikleri ve ezilmişliklerini görmeyecek kadar deneyimsiz değildir. Bu nedenle de AKP'ye güvenmeleri yanlış olur, çün- kü Türkiye AB'ye girecek olursa bazı yerlerde AB'yi AKP'li siyasetçiler temsil edeceklerdir. AB kendisini temsil edecek kimselerin Avrupalı olmasını, Avrupalı gibi davranmasını, düşünmesini, giyinmesini ister. AKP'de bu nitelikte kaç kişi vardır? Bu sorunun yanrtını Avrupalı bizden çok daha iyi bil- diği için en azından AKP iktidan zamanında Türkiye' yi AB içinde görmek istemez, istemeyecektir. Bu ne- denle biraz daha beklememiz kaçınılmazdır. 40 yıl bek- ledik, dört yıl daha bekleyecek olursak fazla şey kay- beder miyiz?" İşyeri Akf Kök şAkrf Kökçe: "Ülkemizde işsizlik o kadar feci boyutlarda ki; işsizlerin devam ettiği kahvehaneler işyeri olarak sayıldığında işyeri sayısı 100 kat artıyor." SESStZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hatb erdincutkuKi yahoo.com Mahkeme karan: Islam'da cami yoktur. Cani de yoktur aslında! i Eğitim Vakfı nasıl çalışıyor? CHP izmir Milletvekili Erdal Kara- demir'in Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesi: "Her yıl öğretmenler kurulunda, Mil- li Eğitim Vakfı kolu, eğitsel kol faaliye- ti olarak yapılmakta ve vakıf kolundan sorumlu öğretmenler, öğretmenler ku- rulunda belirlenmektedir. Yine bu kol- da hersınıftan öğrenciler belirienmek- te ve vakıf paralan bu öğretmenler ve öğrenciler tarafından makbuz karşılığı toplanmaktadır. Ancak, öğretmenlerin 'görevtanımlan'ndaveyasalarda ba- ğış toplamasına ilişkin bir hüküm bu- lunmamaktadır. Kaldı ki, eğitim bilimi açısından öğrenci ile para ilişkisi de doğru değildir. Bu bağlamda: Milli Eğitim Vakfı adına toplanan ba- ğışlann, öğretmenler tarafın- dan, öğrencilerden alınması uygun mudur? Bağış isteğe bağlı bir katkı olduğu- na göre, okullarda öğrencilerden niçin zorla para toplanmaktadır? Para toplamayan öğretmenler hak- kında ne tür işlemler yapılmaktadır? Vakfın okullarda faaliyetlerini yürütme- ye zorlanan öğretmenler niçin vakfa üye olamazlar, vakıf seçimine katıla- mazlar, vakfın yönetim kurullanna gi- remezler? Vakıf ve vakıfa bağlı şirket- lerin yönetim organlannda görev alan kişilerin yaş ortalaması nedir? Milli Eği- tim Vakfı'nın kaç şirketi vardır? Bu şir- ketlerin faaliyet alanlan nelerdir? Mali bilançolan nedir? Vakfa ait gayrimen- kuller nasıl değeriendirilmektedir? Gündemden Düşmeyen LaikKk Prof. Dr. CENGtZ GÜLEÇ Imparatorluğun gerileme ve çözüime dönemlerinde Osman- lı devleti yöneticilerinin sürekli gündeminde bulunan "devleti kurtarma" misyonu, Cumhuri- yeti kuran kadrolann da varlık koşulu olmuştur. Osmanlı bürokratlan yönet- tikleri devlet aygıtını "modemi- ze" etmeye çalışırlarken top- lumsal-küttürel kimliklerini "Os- manlı ve Müslüman" olarak ta- nımlıyoıiardı. Reformist Osman- lı paşalan bir yandan çağdaş, modern ve Batılı profesyonel devlet adamlan kimlikleriyle dış dünya ile ilişki kurarlarken, top- luma dönük yüzleri ve özel ya- şamlannda dindar ve muhafa- zakâr bir yaşam anlayışı sürdü- rebiliyoriardı. Bu ikili varoluş bi- çimini, Atatürk ve Inönü dışın- da Cumhuriyet'in diğer öncü asker kadrolannda görmek mümkündür. Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak buna örnek gösterilebilir. Atatürk, söz konusu bu kim- lik yanlması ya da kültür ikiliği- ni, laikliği modern devletin en temel özelliği olarak benimse- mek yoluyla aşmaya çalışmıştır. Devletin kuruluş ilkesi ve meş- ruiyetinin dinsel bir temele de- ğil de akla ve çağdaş hukuka dayandınlması anlamındaki se- külerleşmeyalnız siyasal bir ka- rar olmakla kalmamış, topluma bir kimlik modeli olarak sunul- muştur. 1950'li yıllardan bu yana gide- rek artan dinsel eğitimin (başta ilahiyat fakülteleri, imam hatip okullan ve Kuran kursları vb.) yaygınlaşması, ibadet etmenin kamu kurumlarında artması, dinsel simgelerin kamusal alan- da da kullanılması yönündeki talep ve baskılar (nicedir gün- demden düşmeyen türban so- runu gibi), "tesettür"ün yaygın- laşarak neredeyse "milli kıya- fet" olmaya aday olması kolay- ca sivil-asker bürokrat ve aydın- lar tarafından "irtica hortlama- s/" olarak algılanmıştır. Dinin toplumsal yaşam içinde etkisini giderek arttırmakta ol- duğunu telkin eden bu tür dav- ranışlann, kadrocu-bürokratte- peden inmeci Batılılaşma ve ay- nı türdeki devrimcilik geleneği- nin iki yüz yıl içinde yarattığı kül- türel yabancılaşmaya bir tepki olabileceği pek düşünülmemiş- tir. Ulusal devletçi-cumhuriyetçi sivil asker seçkinler, laik bir dev- let öncülüğünde çağdaş bir kül- türün yaratılacağına inandıklan için eğitime hak ettiği rolden çok daha fazla önem vererek oku- ma-yazma seferberliği ilan et- mişler, bu yolla irticanın kurutu- lacağı öngörülmüştür. Anayasa güvencesine alınan laiklik, Cumhuriyet rejiminin olmazsa olmaz bir ilkesi olarak korunma- ya çalışılmıştır. Batı'da sanayi devrimi ile iyi- ce güçlenen burjuvazinin öncü- lüğünde gerçekleştirilen dev- rimlerin aynlmaz bir niteliği du- rumundaki sekülerleşme ya da Büyük Fransız Devrimi'nin öz- gün ilkesi laiklik anlayışını, fe- odal nitelikleri ağır basan, dinsel meşruiyeti ön planda olan koz- mopolit bir imparatorluk kalıntı- sı, bu nedenle geleneksel üm- met toplumundan henüz sıynla- mamış bir topluma benimset- mek çok zor ve sancılı olmakta- dır. Dinsel ve siyasi otoritenin tek bir makam ve kişide toplandığı mutlakiyetçi bir iktidar modeli olan Osmanlı padişahlannın ve müttefiklerinin (taşralı esnaf, tüccar, toprak ağası ve şeyhler- den oluşan eşraf dıye tanımla- nan âyanlar) siyasi ve ekonomik çıkarlannı tehdit eden hertür re- form girişimine direnmeleri an- laşılır bir durumdur. Bu gerilim ve çatışma Cumhuriyet döne- minde de devam etmiş ancak bugün muhafazakâr çevreler muhalefetlerini değişim kavramı çevresinde değil laiklik ilkesi do- layımında dile getirmişlerdir. Yapısal dönüşümler istenen hızda ve kapsamda gerçekleş- tirilemediği için Osmanlı'dan devir alınan ümmet kültürü ve zihniyeti etkinliğini sürdürmüş- tür. Bu durumda yaratılmaya çalışılan çağdaş laik kültür bü- yük ölçüde devlet yönetme sa- natında ve "toplum mühendis- liği" alanında 600 yıllık deneyi- me sahip devlet seçkinlerinin kimliği olarak kalmıştır. Osman- lı'nın klasik çağlanndan beri yü- rüttüğü "merkez-çevre" ilişkile- rindeki merkezin egemenliğini ve böylece yaratılmış olan "kül- türikiliğini" (avam ve havas ola- rak bilinen) Cumhuriyet rejimi de devralmıştır. Merkezi otoriteyi ellerinde tutan bürokratlarla çevrede yerleşik halk arasında- ki tarihi çatışma başka bir bağ- lamda tekrarianmıştır. Cumhuriyeti kuranlann, ulus- laşmanın yeşereceği kültür or- tamı anlamındaki laik düzenle, dinsel olmayan çağdaş bir eği- timle ve modern bilimle temel- lendirilmiş "milli kültür" giderek "ümmet ve cemaat kültürü"nün gücünü geçmişten alan güçlü ve inatçı direnişine karşı gerile- mek zorunda kalmıştır. Kadrocu, merkeziyetçi, bu- yurgan yasacılığın belirli bir sü- re, özellikle 1950'lere kadar "ge- lenekçi-dinsel muhalefeti" bas- tırdığı ve sindirdiği bir gerçektin Ancak, demokratikleşme atılım- lanndan güç alan rfade ve ör- gütlenme özgürlüğü ile antilaik akımlann ve cumhuriyet karşrtı eğilimlerin kimi zaman açık kimi zaman örtük (takıyye ömeği gi- bi) toplumsal yaşamımızda ve siyasal iktidar mücadelelerinde belirgin bir ağırlıklan olduğu gö- rülmektedir. özetle söylemek gerekirse, yığınlaratepeden ba- kan, demokratik toplumların değerler ve inançlar alanındaki çoğulculuğunu görmezden ge- lerek "tek sesliliği" ve "türdeş- liliği" tek seçenek olarak daya- tan "resmi ideoloji" yandaşlan- nın, arzu ettikleri çağdaş laik hu- kuk devletine ve toplumuna cid- di zararlar vermekte olduğunu kabul etmettyiz. KtM KÎME DUM DUMA BEHİÇAK behicakOı turk.net ÇtZGÎLÎK KÂMİL MASARACl kamilmasaraci uı mynet.com KEDI LEVO APTVUKA aptulluı hotmail.com HAYAT EPtK TÎYATROSU MLSTAFA BİLGÎN 10 ARALUC ÎNSAN HAKLARI 6UNÜ KÜTLANDI 0) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN llArahk tcmc.mumtaz-arikan.cotn TÜRKİYE-İTALYA MİLLÎMAÇ/.. 19S3 'T£ 8U6ÜAJ, Tüı&dy£ MİLu GHE22İ, , Aü, LEFTBB'DSN . ŞfODE7Lf &ÜZG/4/Z ALTTNCtf SAY/ KAy£>£D/L£lUf£MfŞT/. rÜKKİYE 'MtA/ 1-O YEM/L&İĞr 8U MAÇ İÇİM, trALYA '8" Ml'LLÎ f DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELt Kim, Kimin Metpesi?!..' Arkadaşlann gözü döndü!.. AB Komiseri Verheugen'in geçen hafta savur- duğu ne hukuka, ne diplomasiye ne de insanlığa sığan tehditleri yetmemiş olacak ki, apartopar ye- ni bir oyunu devreye soktular: - Gürcistan modeli!.. Neymiş bu model?.. Denktaş'ın desteklediği partiler seçimi ancak hile yoluyla kazanırmış. Böy- le olduğu takdirde muhalefet ve halk ayağa kal- karmış ve tıpkı Gürcistan'da olduğu gibi "kadife devrim" yoluyla iktidara el koyarmış!.. Böylece Denktaş, tıpkı Şevardnadze gibi koltuğunu terk etmek zorunda kalırmış. Sorun da kolayca çö- zümlenmiş olurmuşü! Kuşkusuz, "Enosis" artık- lannın aziz dostu, Mehmet Ali Talat da Gürcis- tan'daki sivil darbenin Amerikan kuklası lideri Sa- akaşvili'nin rolünü üstlenirü! - Nasıl plan ama!.. ••• Içerdekiler ve dışandakiler artık can havliyle sal- dınyorlar... Harcadıkları milyonlarca dolara, dört koldan yaptıklan akıl almaz propagandaya ve savurduk- lan tehditlere karşın kaybedeceklerini anladılar. El- lerinde kalan son umut, vahşi bir sokak darbesi!.. Bunun yolu ise tansiyonu iyice arttırmak, orta- mı alabildiğince germek. Işte son bir haftadır baş- ta Cumhuriyetçi Türk Partisi lideri Mehmet Ali Ta- lat, ardında işbirlikçi kalemler, bu yolun taşlannı dö- şüyorlar... Kıbns'ın Yunanistan'a ilhakı demek olan Enosis maddesini kuruluş amacı olarak programı- na alan Rum AKEL partisini "kardeş parti" ola- rak ilan eden CTP lideri Talat, daha dün Vatan ga- zetesine verdiği demeçte bu yola baş koyduğunu şu sözcüklerle ilan etti: - Kıbns Türkiye'nin metresi!.. Bitmedü. Talat ekliyor, "Kıbns'ı feda edeme- yiz. Kıbns'ı veremeyiz. Nereden buldun da vermiyorsun? Kıbns senin değil ki!. Fethetme- din ki Kıbns'ı. Kıbns Türkiye'nin değil..." Bu izan dışı sözler Talat ve arkasındakilerin, seçimin hemen ardından yani 15 Aralık Pazartesi günün- den itibaren nasıl bir "oyun" oynayacaklarını ga- yet açık biçimde ortaya koyuyor. -Kimlerin kimlere metres olduğu da olanca çir- kinliği ile stntıyor tabii!.. • • • Seçimleri kimin kazanacağı belli... AB ve ABD bendesi kalemlerin hakaret, umut- suzluk, tehdit kanşımı yazılan en güvenilir kamu- oyu araştırmalanndan daha çarpıcı biçimde sonu- cu haykınyor!... örneğin Cengiz Çandar, "Denk- taş kazansa bile kaybetmiş sayılır" diyerek hü- kümetin her şeye karşın AB isteklerini karşılama- sını öğütlüyor!.. Mehmet Ali Birand, seçim sonrası için Türk hükümetinin Annan Planı'nı temel alan, Denktaş'ın ise daha kapsamlı iki ayn plan hazırladığını, ancak Mayıs 20O4'ün son şans olduğunu belirtip "Bu ta- rihten sonra AB kapısı kapanıyor, aman dik- kat" uyansı yapıyor!.. Ama ben en çok Cüneyt Ülsever'in yazısına bayıldım!.. Arkadaş, Kıbns'ın kendisinde uyandırdığı ulvi duygulan anlattıktan sonra bakın ne diyor: - Cevabını hiçbir zaman çözemeyeceğim sonı ise Yaradan'ın bu özene bezene yarattı- ğı adanın bir bölümünü neden biz Türklere verdiğidir. Zira dünyanın köprüsü Anadolu'yu bin yıldır bozdura bozdura harcayan zihn'ryet adada da kendi fotokopisini çıkarmış... Biz Türklerin Batı medeniyet çığırını hazmedip edemeyeceğimiz, edeceksek ne zaman ede- ceğimiz hâlâ meçhuldür. Ancak, adaya sin- miş iksirin kokusunu ciğerinize çektiğinizde görvrsünüz ki, bu rah'rya bizzat Batı medeni- yet çığınna aittir. Yaa!.. Ne kadar açık değil mi; bu yüzden de biz "pis Şarklılann" Batı medeniyetine ait bu güze- lim adada yeri asla ve kat'a olamaz!.. Aslına ba- karsanız, tüm medeniyetlerde ve dillerde bunun bir tek tanımı vardır: - Aşağılık kompleksi!.. Ülsever'le Mehmet Ali Talat, "metres" temelin- de pek de güzel anlaşıyor!.. E-posta: umitzileli; ttnetnettr BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 l9 1 I 2 3 4 5 6 7 I I U I uM 8 9 f 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ Balıkesir ilindebirkap- lıca. 2/ Batı Karadeniz Bölgesi'nde, bir bölûmü "ulusal park" kapsamına alınan dağ sı- rası... Ince ta- laş. 3/Nişan... Konibiçimin- de tepe. 4/ Is- lam inancına göre, ölüleri mezannda 1 sorguya çekecek 2 olan iki melekten bi- 3 ri... Uluslararası Ça- 4 hşma Örgütü'nün 5 simgesi. 5/Buyruk... 6 Israil'in plaka işare- 7 ti... 6/Başlangıçta y- 8 er alan... Kolaylıkla 9 aldatılabilen. 7/tnanmış, aklı yatmış... Bir Avrupa ülkesinin başkenti. 8/Ipliklerin boyanmak istenme- yen bölümlerinin sanîarak boyaya batınlması yo- luyla uygulanan boya tekniği... Tavır, davranış. 9/ tlkel bir silah... Renkli cam parçalarından oluşan pencere süslemesi ya da resim. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Marmara Denizi'nde bir ada. 2/ Sanat ve bilim yapıtlannın sergilendiği yer... Din işlerini devlet iş- lerine kanştmnayan. 3/ Rütbesiz asker... Keskin kokulu bir bitki. 4/ Büyük makamdaki kimseleri hoş sözlerle, fikra ve öykülerle eğlendiren kimse... Püskürtü. 5/ Gözün renkli bölümü... Boru sesi. 61 Bir işi yaptırabilme gücü... Şarkının sert bir biçim- de vurgulandığı disko müzik üslubu. II tskambil- lerle oynanan bir tür oyun... Halkın sadakalanyla geçinen gezici Katolik tarikatlann üyelerine veri- len ad. 8/Başlangıcı olmayan, öncesiz... Süreyya Duru'nun bir filmi. 9/ 6 Ağustos 1945'te Hiroşi- ma'ya atom bombası atan ABD uçağımn adı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear