Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1 ARALIK 2003 PAZARTESİ
4-
CUMHURİYET SAYFA
J C J I V V İ I 1VİIVJJ. [email protected] 13
Momşu, Türk ıtıalı
otobusü sevdi
• İSTANBUL(AA)-
Mercedes-Benz Türk'ün,
64 ülkede başan
sağlayan otobüs modeli
Tounsmo(O403),
Yunanistan'da büyük
taleplekarşılaştı.
Yunanistan, Mercedes-
Benz Türk'ün bu yıl en
fazla Tourismo modeli
sattığı Avrupa ülkesi
oldu. Şirket. bu yıl
Yunanistan'a 140 adet
Tourismo ihraç etti.
Böylece Yunanistan'da
satılan her 3
şehirlerarası otobüsten
birini Mercedes-Benz
Tourismo oluşturdu.
Tarım ticaretinde
açık büyüyop
• Ekonomi Servisi -
Türkiye, tanm, orman ve
balıkçılık üriinleri dış
ticaretinde, ocak-eylül
döneminde 533.5 milyon
dolarlık açık verdi.
Devlet îstatistik
Enstitüsü (DÎE)
verilerine göre, ilk 9
ayda, 1 milyar 468.7
milyon dolarlık tanm,
ormancılık ve balıkçılık
ürünü ihraç edilirken,
ithalat 2 milyar 2.3
milyon dolar düzeyinde
gerçekleşti. Geçen yılın
aynı dönemine göre söz
konusu ürünlerin ithalatı
yüzde 41.5, ihracat da
yüzde 11.9 arttı.
Vakıfbank'tan oto
bakım kpedisi
• ANKARA(AA)-
Vakıfbank, "Otomobil
Bakım ve Onanm
Kredisi" uygulaması
başlattı. Azami 12 ay
vadeli ve aylık eşit
taksitler halinde geri
ödemeli olacak kredinin
kullandınmı sırasında,
müşterinin kredi kartı ve
kredili Bankomat 7/24
lüniti dikkate
almmayacak ve maaş
ödemesi Vakıfbank'tan
yapılan müşterilerin
sadece kefil göstermeleri
yeterli olacak. 1-12 ay
vadede aylık yüzde 2.45
faiz oranı uygulanacak.
Havada rekabet
flyatı düşüpdü
• ANKARA(ANKA>-
THY'nin fiili tekelinin
kınlmasıyla oluşan
rekabet uçak bilet
fiyatlannı düşürdü. Fly-
Air, tek yönlerde bilet
fiyatını 69 milyon 500
bin lira olarak
belirlerken, 8 Aralık'ta
iç hat uçuşlanna
başlayacak Onur Air'in
ise tek yönde bilet
fiyatlan 79 milyon lira,
gidiş-dönüşlerde ise 149
milyon lira olacak. THY
de 1 Aralık'tan itibaren
bıletlerini erken
tarihlerde alanlara
yurtiçi seferlerde yüzde
30 indirim yapılacağını
açıklamıştı.
Uıfthansa, Türtdye
pazapmdan umutJu
• İSTANBUL(AA)-
Lufthansa Türkiye Genel
Müdürü Sadık Elmas,
2003 "ün 10 ayında geçen
senenin toplam yolcu
sayısına ulaştıklannı,
cıro olarak da dolar
bazında geçen yılın biraz
üzerinde bulunduklannı
soyledi. Irak savaşı
sırasında bazı
havayollannın sefer
sayılannı azalttıklannı
anımsatan Elmas, "Biz
diğer havayollan kadar
etkilenmedik. Eylülden
beri de pazarda bir
canlanma var. Biz pazar
payımızı çok az da olsa
arttırarak yüzde 13-14'e
vükselttik" dedi.
Türkiye her bin doğumda 46 ölümle çocuk ölümlerinde birinci sırada yer alıyor
İyide sonuncu, kötüdebirinciANKARA(CumhuriyrtBürosu)-An-
kara Ticaret Odası tarafindan hazırla-
nan araştırma, Türkiye'nin 30 OECD
ülkesi içinde bilim-teknoloji, sağhk ve
eğitim alanlannda son sıralarda bulun-
duğunu gösterdi. Araştırmaya göre, be-
bek ölümleri açısındanbirinci sırada yer
alan Türkiye; orta eğitimlilerin nüfusa
oranı açısından ise sondan ikinci sırada
bulunuyor. Bilgisayar sayısı açısından
da son sıraya yerleşen Türkiye, sokak-
larındaki kaldınm oranıyla (yüzde 28)
ise 29. sırada bulunuyor.
ATO tarafından yapılan "DûnyaÖlçe-
ğiTürkiye GerçeğT konulu araştirmada;
aralannda ABD, Almanya, Avustralya,
Isveç, Isviçre, Kanada, Japonya'nın da
bulunduğu 29 ülkeyle Türkiye çeşitli
alanlarda değerlendirildi. Raporda, şu
saptamalara yer verildi:
• Türkiye, OECD'de teknoloji ve bilim fakiri
V' Çocuk ölümlerinde OECD şampiyomı
^ Rekabette OECD sonuncusu
Eğitimlilerin nüfusa oranında sondan ikinci
• Demografik göstergeler açısından
Türkiye, 70 milyona yaklaşan nüfusuy-
la beşinci sırada bulunuyor. Genç nü-
fusla (0-14 yaş arasında) ikinci, heryüz
kadına düşen erkek nüfusuyla (102 er-
kek) birinci, yüzde 1.2'lik nüfus artışıy-
la üçüncü, her bin kişiye düşen doğum
oranında (18 kişi) ikinci sırada yer alan
Türkiye; her bin kişiye düşen ölüm ora-
nında da (6 kişi) 29. sırada yer alıyor.
• Her bin doğumda 46 ölümle çocuk
ölümlerinde birinci sırayı alan Türkiye,
72 yaşlık beklenen ortalama yaşam sü-
resi ile son sıraya yerleşiyor.
• Rapora göre Türkiye göç almıyor,
göç veriyor. Türkiye göç alma sıralama-
sında sıfıra yaklaşan rakamryla 25. sıra-
yı alırken; her yüz evliüğe düşen 6 bo-
şanma sayısıyla 27. sırada bulunuyor.
• Rekabet edebilirlik derecesi, büyü-
meye bağlı rekabet edebilirlik derecesi,
teknoloji derecesi, yenilik ve gelişim de-
recesi ve endüstriyel üretim büyüme en-
deksinde sonuncu olan Türkiye; iş ve-
rimliliği derecesi ve şirket operasyonla-
n- strateji derecesinde ise 29. sırada bu-
lunuyor.
• Sokaklann ancak yüzde 28'inde
kaldınm bulunan Türkiye, burada da 30
ülke arasında 29. sırada bulunurken; ha-
vaalanı endeksinde de ancak 15. sıraya
yerleşebiliyor.
• Türkiye tanm sektöründeki istih-
damla (yüzde 34.9) ile birinci sırada bu-
lunurken; sanayi sektöründeki istihdam-
la (yüzde 24.6) 18., hizmet sektöründe-
ki istihdamla da (yüzde 40.5) 30. sırada
bulunuyor.
• Türkiye'de halen yüz kişiden 35'inin
cep telefonu olmasuıa karşın, cep tele-
fonlan ve internet servis kullanımı (10
bin kişide 729 kişi) açısından 29. sırada;
bilgisiyar sayısı açısından da (100 kişi-
de 4 kişi) sonuncu sırada yer alıyor.
•. Bugüne kadar Nobel ödülü ala-
mayan Türkiye, orta eğitimlilerin nüfu-
sa oranında (yüzde 18) da 28. sırada bu-
lunuyor.
1950-2001 DÖNEMI
Uzakdoğu ve
AB 'de refah
patlaması
ANKARA(AA)-1950-2001 yıllan
arasında yaşanan refah artışında ilk sı-
ralan Uzakdoğu ve AB ülkeleri aldı.
Kişi başına yurtiçi gelirini 1950-
2001 döneminde en fazla arttıran ül-
ke, 22 katla Güney Kore oldu. Güney
Kore, 1950 yılında 876 dolar olan sa-
tınahna gücü paritesiyle kişi başına
gayri safı yurtiçi milli hasılasını, 2001
yılında 21.99 kat artışla 19 bin 266
dolara yükseltti ve çağ atladı. 1950 yı-
lında Güney Kore'nin kişi başına ge-
liri, o tarihte dördüncü zengin ülke
olan petrol ülkesi Venezüella'nın kişi
başına gelirinin sekizde birinden az-
dı, oysa şimdi aynı ülkenin üç katın-
dan fazla gelire sahip duruma geldi.
Güney Kore'yi 18.6 katla Tayvan,
14.9 katla Japonya, 9.7 katla Yunanis-
tan, 8.6 katla îspanya, 8.5 katla Por-
tekiz, 8.2 katla Irlanda takip etti. Re-
fah artışında ilk 10'da 5 Asya, Uzak-
doğu (Güney Kore, Tayvan, Japonya,
Tayland, Çin), 5 Avrupa Birliği (AB)
ülkesi (Yunanistan, Îspanya, Portekiz,
Irlanda, Avusturya) yer aldı.
Türidye artışta 19.
1950 yılmda 1299 dolar olan kişi
başına yurtiçi gelirini 5.35 arttırarak
2001 yılında 6 bin 953 dolara çıkaran
Türkiye, artış oranında 52 ülke için-
de 19'uncu sırayı aldı. Dünyanın en
kalabalık nüfuslu iki ülkesinden biri
olan Çin, bu dönemde refahını 7.6 kat
arttırdı ve sıralamada 9'uncu, Hindis-
tan ise 4.3 kat arttırarak 25'inci oldu.
Taşradaki yakınlannın gönderdikleri yiyecekler şehirlerdeld dar gelnifler gıda harcamalanıu hafrfletiyor.
Keııtli yoksulu Anadolu besliyor
Ekonomi Servisi - Büyükşehirlerdeki
dar gelirliler, köylerdeki yakınlan
tarafından gönderilen ürünler
sayesinde kışlık yiyeceklerini
bedavaya getiriyor. Köylerden
ürettilderi ihtiyaç fazlası bal, peynir,
tereyağı ve her türlü bakliyat
çeşitlerini koliler halinde Istanbul'daki
yakınlanna gönderen köylüler,
şehirlerdeki yakınlanna katkıda
bulunmanın yanında ürünlerini
pazarlama imkânı da buluyorlar.
Köylüler ürettikleri ürünlerini
akrabalan sayesinde pazarlama
olanağı sağlarken aracı olmadan
mahalle bakkallannda ve pazarlannda
satılan ürünler de tüketiciye daha
ucuza ulaşıyor. Erzincan balı ve tulum
peynirinden Tosya'nın pirincine,
Malatya kayısısından Eğin pestiline,
Amasya elmasından Gümüşhane'nin
kuşburnuna kadar yörelerin kendine
özgü ürünleri şehirlerdeki dar
gelirlilere akıyor. Daha çok mahalle
bakkallannda satılan ürünlerin
fiyatlan ise çeşitlilik gösteriyor. Balın
fıyatı 6-15 milyon, çökeleğin fiyatı ise
3.5-10 milyon lira arasında değişiyor.
6 milyon hradan başlayan tulum
peynirinin fiyatı ise 10 milyona kadar
çıkabiliyor. Kabuklu ceviz 2A milyon,
pirinç 1-2 milyon fasulye 1-2 mih/on,
tereyağı 5-15 milyon liradan satıhyor.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİ1S YILDIZOĞLU LONDM ) 1r.net
25 Kasım'da AB maliye bakanlannın
çoğunluğu, Fransa ve Almanya'ya karşı,
aşın bütçe açığı sürdürdükleri için gere-
ken yaptınmı uygulamamaya karar ver-
diler. Böylece, Financial Times'ın deyi-
miyle "Avrupa'nın para biriiğini ayak-
ta tutan mali payanda devrildi" Şaşır-
dığımızı söytersek yalan olur.
Avrupa Birliği sürecinin dalgalı deniz-
lere (sert bir resesyona ya da uzun süre-
li bir durgunluğa) uygun bir gemi olma-
dığını hep vurguiadık. Bunun iki nedeni
vardı. Birincisi, ekonomik yapılan, ge-
lişmişlik düzeyleri, ritimleri bu kadar
farklı ülkelere tek bir faız oranı ve bütçe
açığı sınırı, bu her konjonktürde birilerini
acıtacağı için, uygulanamazdı. Hele ca-
nı acıyacak olanlar Almanya ve Fransa
olursa... Ikincisi her para biriminin arka-
sında bir siyasi iradenin olması gerektiği
varsayımından hareket ediyor ve bunun
eksikliğine dikkat çekiyorduk. Küresel-
leşme, ulus devletin ortadan kalkmakta
olduğuna ilişkin gerekçelere ise hiç itibar
etmiyorduk.
•İylmser' bir bakış
25 Kasım karan, para birliğinin mali
payandasını yıktı, ama bu, Euro'nun ge-
leceğinin tümüyle karardığı anlamına gel-
miyor. Piyasalar da zaten endişelenme-
di, Euro yükselmeye devam etti. Eu-
ro'nun geleceğine ilişkin "iyimsertiğim"
Avrupa Birliği projesinin "esas" karak-
terinin giderek sürece daha çok damga-
sını vurmakta olmasına dayanıyor.
Avrupa Birliği sürecinin, ABD ve Asya
karşısında, Fransa - Almanya ekseninde
oluşturulmaya çahşılan bir blok projesi
olduğunu birçok kez vurguiadık. Bu sap-
tama eğer doğruysa, AB aslında
ulus/devletlerarası bir hiyerarşik /hege-
monyacı ilişkilerin ve mücadelelerin ya-
şandığı siyasi, ekonomik bircoğrafyadır.
Bu yüzden, ABD imparatorluk projesi fa-
zjna geçince AB'yi destekleme politika-
sını, köstekleme politikasıyla değiştirdi.
Bu coğrafyada kalıcı bir hegemonya iliş-
kisi kurulduğu takdirde, Euro'yu destek-
leyecek siyasi irade de ortaya çıkmış olur
diye düşünüyorum.
Geçen iki yılda, bu hegemonya ilişkisi-
İstikrar Paktı Üzerine
nin kurulması yolunda önemli adımlar atıl-
dı. Birincisi, Irak sürecinde Almanya ve
Fransa birlikte davrandılar, yanlanna Rus-
ya'yı da alarak, ABD'nin inisiyatifini dur-
durmaya çalıştılar. Durduramadılar, ama
olaylann yönü bu ittifakı haklı çıkarmaya
başlayınca, Fransa-Almanya ekseninin
uluslararası saygınlığı {"yumuşak gücü")
arttı. Neoconlann ileri sürdükleri, (ömeğin,
ABD'de Kagan'ın "Paradise and Po-
wer", Ingiltere'de Cooper"in "The Bre-
aking of Nations") "Postmodem" Avru-
pa zayrf, bu yüzden diplomasiye ve pa-
zarlığa daha çok önem veriyor, hâlâ "mo-
dem" Amerika ise güçlü ve istediğini ya-
pıyor" tezi de, birçok ülkenin, dayatmacı
emperyalist karşısında, pazarlığı tercih
eden bir blokun
yanında yer al-
masını hızlandır-
dı. Ikincisi, Fran-
sa ve Almanya,
bir Fransa-Al-
manya birliği pro-
jesi doğrultusun-
da adımlar atma-
ya başladılar
(Son durumun
aynntılarını 14
Kasım tarihli
Cumhuriyet'te
aktarmıştık). Bir-
lik projesinin ive-
dilik kazanmasının arkasında AB'nin 25
üyeye genişledikten sonra, birlik süreci-
nin aksamaya başlaması olasılığı yatıyor.
Aktarmıştık: Fransa Başkanı, Raffarin
"Eğer 25 üyeli Avrupa Birliği başansız
olursa, Fransa'ya, bir Fransız-Alman ya-
kınlaşmasından başka ne seçenek kalı-
yor" diyordu. Fransa'nın Avrupa Birliği
temsilcisi Pascal Lamy de "'Avrupa'nin
bütünleşmeye devam edeceğinden
emin değiliz. Bu yüzden bir Fransa-Al-
manya birliğinin iyi birantidot olduğunu"
düşünüyordu. Kısacası, Fransa ve Al-
manya siyasi, ekonomik, kültürel, ku-
rumsal, ama en önemlisi dış politika ve
savunma alanlarında hızla birbirlerine
yaklaşmaya, birbirleri adına konuşmaya
başlıyorlar. Bu süreç ileıiedikçe AB için-
de siyasi ekonomik disiplini kuracak güç-
te bir iktidann da oluşması olanaklı. Bu da
Euro'yu, Avrupa'nın daha ileri bir siyasi
birliğe geçmesine gerek kalmadan ya-
şatmaya yeter diye düşünüyorum.
Ulus devletin geleceğl
açısından da...
1990'ların başında, küreselleşmeci
söylemle birlikte güçlenen "ulus deviet-
ler ortadan kalkma sürecine girdi" ya
da "ekonomik ve toplumsal yaşamın
düzenlenmesinde ulus devletin etkisi
hızla ortadan kayboluyor" tezlerinin
abartılı olduğunu hep vurguiadık. Hem
ulus devle-
tin, özellikle
kimi ulus
devletlerin
zayıflamak
yerine güç-
lenmekte ol-
duğuna, em-
peryalist ref-
İekslerin sık-
laştığına
hem de em-
peryalist
güçler ve
uluslararası
mali serma-
ye karşısında zayıflayan kimi ulus devlet-
lerin, kendi halkları karşısında baskıcı
özelliklerinin artmakta olduğuna dikkat
çekmeye çalıştık. Ancak 1990'lar boyun-
ca, "küreselleşme" ve ekonomik büyü-
me devam ederken Avrupa Birliği süre-
ci, ulus devletlerin ortadan kalkmakta ol-
duğuna ilişkin tezleri güçlendirir bir yön-
de ilerledi.
Ancak 11 Eylül günü, 1990'lara dam-
gasını vuran tarihin sonu fantezisi büyük
bir patlamayla çöktü. Patlama, bir ulus
devlet olarak ABD'yi imparatorluk kurma
fazına sokarken diğer ulus devletlerdeki
egemen sınıfların, savunma iç güdüsüy-
le, ellerindeki en etkin araç ulus devlete
sarılma eğilimini güçlendirdi. Bunun bir-
çok örneği var: Almanya-Fransa yakla-
şımı, Rusya'nın Putin yönetiminde res-
torasyonu, Çin'in yerel bir hegemonyacı
güç olarak yükselmeye başlaması, kimi
gelişmekte olan ülkelerin Doha ve Can-
cun'da adeta bir blok oluşturarak tica-
retin ve yatırımların daha fazla serbest-
leştirilmesini (ulus devletin denetiminin
sınırlanması sürecini) bloke ettiklerini
gördük. Aynı anda küreselleşme anlaş-
malannı by-pass eden ikili anlaşmalann
hızla yayılmakta olduğuna ilişkin gözlem-
ler ortaya dökülmeye başladı. Nihayet
geçen haftalarda, dikkatler ABD-Avru-
pa-Çin-Japonya arasındaki ticari anlaş-
mazlıklara ve korumacılık (ulus devletin
iradesine ilişkin bir başka gösterge) eği-
limleri üzerinde yoğunlaşmaya başladı.
Bir süredir, neoconların duayenlerin-
den Kagan ve Tony Blair'in en çok din-
lediği dış politika uzmanı ve diplomat Ro-
bert Cooper bu yeni durumu ve tabii ki
kendi ulus devletlerinin konumunu açık-
lamak için yeni bir tezle savunmaya ça-
lışıyorlar. Bu teze göre dünya üçe aynlı-
yor Postmodem, modem ve premo-
dern. Postmodem dünya aralannda sa-
vaşmamaya karar vermiş, insan haklan-
nı uluslann haklannın önüne koymuş, ba-
rışçıl bir karşılıklı bağımlılık içinde yaşa-
yan ülkelerden oluşuyor. Bu postmodem
dünyanın en iyi örneği Avrupa Birliği.
İkinci dünyada ise geleneksel, hegemon-
ya/imparatorluk, güçler dengesi kuralla-
rına göre hareket eden ulusal egemen-
liklerine büyük önem veren ülkeler var.
Amerika ve IngiKere, Çin, Hindistan,
Rusya en göze çarpan örnekler. Bir de
premodern ülkeler var. Bunlan dağılan,
başansız ve hatta halklarının ulusal kim-
liğinin ifadesi olmaktan çıkmaya başla-
yan (buna dikkat!) devletler oluşturuyor.
Son iki yıldır bu üç taraflı satranç oyunu-
nun nasıl gelişmekte olduğunu görüyo-
ruz.
Ancak, 25 Kasım'da İstikrar Paktının
başına gelenler, Avrupa'nın, "modern"
takılan devletlerden çok farklı bir dünya-
da yaşamadığını, böyle emperyalist mü-
dahalelere kılıf hazırlamak için üretilen
(zoria modernleştirmeci) tezlerin de içi-
nin gerçekten boş olduğunu bir kez da-
ha gösterdi. ,,
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
AKP'nin Terör İkilemleri
Uzmanları teröru, "bir siyasal amaca ulaşmak
için sivil halka yönelik şiddet eylemi" biçiminde ta-
nımlıyor.
Başbakan'ın "Islamcı terör" deyimini kullanmama
ısrannın nedeni ne olursa olsun, tüm dünyanın kabul
ettiği gerçek, Istanbul'da yaşanan terörün Islamcı ol-
duğudur. Ve bu konudayanrtlanması gereken çokte-
mel bir soru var Islamcı terörün, nüfusunun büyük ço-
ğunluğu Müslüman olan bu ülkeyi hedef tahtası yap-
masının dayandığı siyasal amaç nedir?
Bu sorunun akla en yakın gelebilecek yanıtı, Türki-
ye'yi istikrarsızlığasürükleyerek, içerdezayıflatarak ve
uluslararası düzlemde yalnızlaştırarak şeriatı ege-
men kılmak biçiminde olabilir.
Eğer bu yanıt doğruysa, ülkede, siyasal, ekonomik
ve toplumsal ilişkilerin Islam'ın ilke ve kurallarına gö-
re işlemesi ile devletin temel niteliği olan laiklik ilkesi
arasında var olan çelişkinin çözümü, AKP için büyük
bir ikilemdir. Gerçekte, terör öncesinde de bu sorun
vardı; kamu alanı tartışmalan, genellikle eğitim, özel-
likle de imam-hatip liseleri çıkışlılann üniversiteye gi-
rişleri ve kadrolaşma alanlanndaki ısrarcı uygulama-
lan AKP hükümetinin laiklik konusundaki tutumunun
kamuoyunda haklı olarak sorgulanmasına neden olu-
yordu. Terör sonrasında, ülkenin laikliğe dayalı kamu-
sal yapısının korunmasında hükümetin çok daha du-
yarlı olması gerekiyor. AKP hükümetinin çözmesi ge-
reken temel ikilem budur.
• • •
Araştırmaların kanıtladığı gibi, uluslararası Islamcı
terörün yan destekleri ya da payandaları var. Bunla-
rın Türkiye bağlantılannın açıklık kazanması, başlı ba-
şına bir büyük sorundur. Islamcı terörün olası yandaş-
lan, uyuşturucu ticaretiyle uğraşanlar, sılah tüccarla-
rı, mafyatürü suç örgütleri; değerii madenlerie, kadın,
çocuk ve organ kaçakçılığı yapanlar ile kara para ak-
layıcılarıdır.
Bir başka gerçek de, Türkiye ekonomisinin resmi
açıklamalara göre yarısından fazlasının kayıt dışı ol-
duğudur. Kayıt dışı ekonomi olgusu Türkiye'yi, ka-
ranlık ilişkiler ağının içine iten çok önemli bir etmen-
dir.
AKP hükümeti, geçen yıl boyunca, ekonomide, ka-
yıt dışılığı azaJtma döğrultusunda somut adımlar at-
madı. Tam tersine, bu konuda, önceki hükümet tara-
fından çıkanlan yasalar uygulanmadr, örneğin kayıt dı-
şılıktan çıkışta çok önemli bir adım olan ve kamu-
oyunda "Mali Milat" olarak bilinen yasanın uygulan-
masından vazgeçilmesi; Ihale Yasası'nda değişiklik
yapılarakyaratılan boşluklar, milletvekili dokunulmaz-
lığı konusundaki ayak sürümeler; yerel yönetimlerde-
ki yolsuzluklann TBMM tarafından incelenmesinın en-
gellenmesi AKP'nin tutumunun somut göstergeleri-
dir.
Kaldı ki, AKP'nin sermaye birikimi anlayışı, esas
olarak, son yarım yüzyıl boyunca sağcı iktidarlann iz-
lediği, "Kendi yandaşını zengin et" önermesiyle
özetlenebilir. Bir farkla ki, AKP, kendisine Islamı ser-
maye denilen kesimlerin açık tercihidir. Kamu ihale-
leri, kamunun mal ve hizmet alımları, özelleştirmeler
ve diğer teşvik mekanizmaları yöntemlerini kullana-
rak kendisine yandaş olan sermayeyi destekleme,
gerekirse yeni sermayedar yaratma politikasından
AKP vazgeçebilir mi? Hükümet, kendisini destekle-
yenleri bir yana bırakarak, tüm sermaye kesimleri kar-
şısında, açık, saydam ve eşitlikçi bir yönetim sergile-
yebilir mi? Hükümetin, terör karşısında, ikinci, ancak
hiç de ikincil olmayan ikilemi budur.
• • •
Islam ülkelerinin en önemli toplumsal yetersizlikle-
rinden biri, sosyal devlet kavramından uzak oluşlan-
dır. Sosyal devletin olmayışı, insanların, çağdaş sos-
yal güvenlik, eğitim ve sağlık hizmetlerini alamama-
ları anlamına geliyor, işsizliğin süreklilik kazanması
oluyor ve on yıllardır bu alanlarda birikimli yıkım ya-
şanıyor. Sosyal devletin yerini sözüm ona hayır ku-
rumlan alıyor. Bu kurumlar eğitim veriyor; bir bölü-
mü büyük parasal desteklerte, teröristin ailesinin ge-
leceğini güvenceye alıyor.
Yanlış yönetimlerin ve ekonomik bunalımlann da et-
kisiyle, ülkemizin sosyal güvenlik düzeniyle, eğitim ve
sağlık hızmetleri, son yıllarda, büyük bir çöküntüyesü-
rüklenmiştir. AKP hükümetinin yapması gereken, sos-
yal devleti güçlendirmek olmalıydı. AKP çağdaş sos-
yal devlet anlayışını güçlendirecek, çağdaş eğitime,
sağlığa önem verecek ve işsizliğe çözüm bulacak yer-
de, yoksullara kömür, yiyecek dağıtarak, yurttaşı di-
lenci durumuna düşüren bir özel sosyal politika izli-
yor. Doğru dürüst vergi toplayıp kamu hizmeti vere-
cek yerde, çoğunun kaynağı belli olmayan hayırse-
ver paralan için avuç açarak kamu hizmeti vermek is-
tiyor.
AKP'nin terör konusundaki üçüncü büyük ikilemi,
çağdaş sosyal devlet kavramını nasıl sahiplenece-
ği ya da sahiplenip sahiplenmeyeceğidir.
Kısaca, AKP hükümetinin, teröre, "asanm, keserim"
türü kabadayılıklar yerine, laik, demokratik ve çağdaş
sosyal çözümlerle yaklaşması gerekiyor. Ancak terör
eylemleri karşısında son 15 gündür Başbakan'ın ser-
gilediği söylem ve eylem fukaralığı, AKP'nin bu bü-
yük ikilemleri çözemeyeceğınin de delilidir.
Akaryakıt pompasına
yazarkasa zorunluluğu
ANKARA (AA) -
Taşıtlara perakende
olarak LPG, do-
numarası giril-
ı dikten sonra
çalışacak bi-
• m çimdedi
JJ tışlarla i)
ğalgaz ve ben- jf çimde düzenlenecek. Sa-
zerleri de dahil
akaryakıt satı-
şı yapan. akaryakıt istas-
yonu işletmeciliği faali-
yetinde bulunan birinci
ve ikinci sınıf tacirlere,
akaryabt pompalannı
ödeme kaydedici cihaz-
lara bağlama zorunlulu-
ğu getirildi.
Mayıs 2004'ten itiba-
ren kademeli olarak baş-
layacak uygulamayla fış-
siz akaryakıt satışı yapı-
lamayacak. Taşıtlara
akaryakıt satışının yapıl-
dığı pompalar, bir veya
birden fazla ödeme kay-
dedici cihaza bağlanmış
olacak. Pompalar doğru-
dan müşteri tarafından
kredi kara ile kullarulabi-
len cihazlara da bağlana-
ve taşıtın plaka
tışlarla ilgili bilgiler öde-
me kaydedici cihazın
belleğine kendiliğinden
kaydedilecek. Bu bilgi-
ler, akaryakıt verme işle-
minin sonunda cihazdan
otomarik olarak çıkacak
fişlerle belgelendirile-
cek.
Petrol Ofısi AŞ Genel
Müdürü Ertuğrul Tun-
cer, uygulamada sorun-
lar çüûcağını belirterek,
denetimde önceliğin da-
ğıtım şirketlerine veril-
mesi gerektiğini söyledi.
Tuncer, Yunanistan' ın bir
süre önce benzer bir uy-
gulamaya geçtiğini, an-
cak çıkan sorunlar nede-
niyle akaryakıt bayileri-
nin greve gjtriğini, bunun
üzerine hükümetin geri
adım attıgını hatırlattı.