25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 KASIM 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 yok." vtpm kMotstm! Can AtaklıStar TV'de ana haber büftenini okuyan ve arada yorum yapan Can Ataklı, 29 Ekim törenleri sırasında su içen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i eleştirdi. Seyircilerin karşı tepkisi üzerine de görüşünde ısrar erti; ailesinden aldığı terbiyeyi anlatıp Ramazan'da oruç tutanlara saygı gösterilmesini istedi. Ataklı, "saygı" konusunda samimi ise, önümüzde Muharrem ayı var. Aleviler 12 gün oruç tutacak. Başbakan Recep Tayyip, ola ki gün içinde ve kameraların önünde "rnüslüman kolası" falan içerse Can Ataklı aynı uyarıyı yapacak demektir. Kaldı ki Musevilerin ve Hıristiyanların da oruçları var. Can Ataklı'nın "oruç bekçiliği" oldukça zor görünüyor! Geçit yok Akrf Kökçe: "Ankara'da yayalara, gündüzleri yaya geçitieri kapalı; otomobiller rahat geçsin diye. Geceleri ise att geçitler kapalı, tinerciler uyumasın diye. Yayalar uçsun mu?" Etektrontk posta; denizsom@cumhuriyetcom.tr Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212^12 44 0? - AB raporuna göre yolsuzJuğun başında medya geliyormuş... "Toplumun aynası olmak kolavmı!" B akanlıklardan birinde müfettiş olarak görev yapan bir karıu görevlisine kulak verelim: "AKP hükümetı tarafından AB'ye uyum sü- 1 reci ve IMF polftikaları çerçevesinde iki yeni kanun tasarısı hazırianmış ve sessiz sedasız TBMM'ye sevk edilmiştir. 'Kamu Yönetımı Temel Kanunu' ve 'Ka- mu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu' adlarını taşıyan tasarılarda kamu yönetirninin yeniden yapılandınlma- sı ve mali sistemimizde reform gereklerinden bahse- dilmektedir. Bu tasarılarla kamu yönetiminin gerek doktrin gerekse uygulama açısından 'k' sinden bile anlamadığı görülen birz hniyet tarafından kıymeti ken- dinden menkul ucubedüzenlemeleröngörülmektedir. Yeni yasalar ile başlıca ıkt 'yenilik' getirilmektedir. Bun- lardan birincisi Savunma. Içişleri, MaJiye, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Adalet Bakanlıkları dışındaki dığer tüm bakanlıklann taşra teşkilatının kaldırılması ve ye- rei yönetımleredevredilmesi, diğeri de Bakanlık, Müs- teşarlık ve Genel Müdürlüklerin Teftiş Kurulları, Kont- Bağcıyı dövmek rolör Kurullan ve adı her ne olursa olsun denetim bi- rimlerınin kaJdırılmasıdır. Söz konusu denetim birimleri kaldınldığında yerlerine kamuda sadece maii denetim yapmakla yetkilendiril- miş 'iç denetçiler' görev yapacaklardır. Bu ise, idare- nin ve son tahlilde hükümetin ve AKP yönetiminin yap- tığı iş ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetlenme- mesıni sağlama amacına yöneliktir. Mevcut idari yapı- mızda Bakanlık müfettişleri ile hesap uzmanlannın hep- si ve kontrolörterin çoğunluğu ilgili bakan, başbakan vecumhurbaşkanının imzalannı taşıyan 'üçlü kararna- me 1 ile atanmaktadırlar. Yeni yasa tasa/ısı ile iç denet- çiler bırakın üçlü karamame ile atanmayı müsteşar ve- ya genel müdür imzası ile göreve getirilecek ve doğal olarak da her zaman müsteşar veya genel müdür im- zası ile gorevden alınabileceklerdir... Aynca iç denetçi olarak sadece eski müfettiş veya kontrolör kökenliler değil daha önce denetimle yakından uzaktan hiçbir il- gileri bulunmayan kişiler de atanabilecektir. Eğer kamu yönetimi reformu yapmaktan anlaşılan mevcut devlet mekanizmasımn deyim yerindeyse adam gibi işleyen tek kurumu olan teftiş kurullarını kal- dırmak ve stratejik kimi kamu hizmetlerini hiçbir uz- manlığı bulunmayan yerel yönetimlere devretmekse bu yasaya diyecek bir şey yok. Yolsuzlukfarla müca- dele edeceğine yemin eden bir hükümet, işe idare için- de tüm engellere rağmen yolsuzluğun karşısında tek başına durmaya çaJışan en liyakatli, en eğitimli ve en deneyimli kadroları tasfiye etmek, onlann yetkilerini kısmak, atama güvencelerini ellennden almak ve hu- kuklarını trajikomik bir şekilde yasama organı yoluyla çiğnemekle başlamak istiyorsa bilsin ki yanlış yolda. Yok eğer maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek- se o zaman başka..." SESSÎZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku 'i yahoo.com Bize x, w, q gibi bir harf öğretmeye kalkışanlann 40 yıl kölesi olmayahm! Hayat sofrasından nasıl tok kalkılır? Kıssalık öykü, Ayşegül Tokatlı'dan geldi: Bir gün erenlerden birine, "Sevginin sa- dece sözünü edenlerie, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" diye sormuşlar. "Bakın göstereyim" demiş eren... Önce sevgiyi dilden gönüle indireme- miş olanlan çağırarak onlara bir sofra ha- zıriamış. Hepsi oturmuşlaryerlerine. Der- ken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da "derviş kaşıklan" deni- len bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş sof- radakilere, "Bu kaşıklann ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koy- muş. "Peki" diyerek kaşık sallamaya başlamışlar fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türtü döküp saç-1 madan götüremiyoriarmış ağızlanna. ! En sonunda bakmışlar beceremiyoriar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine, "Şimdi... Sevgiyi ger- çekten bilenleri çağıralım yemeğe" demiş eren. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gü- lümseyen ışıklı insanlar gelmiş, oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" denilince, herbiri uzun sap- lı kaşığını çorbaya daldınp, sonra karşı- sındaki kardeşine uzatarak içirmiş. Böy- lece her biri diğerini doyurmuş... "Işte" demiş ermiş ve eklemiş: "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendi- ni görür ve doymay? düşünürse, o aç ka- lacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa, o da kardeşi tarafından do- yurulacaktır şüphesiz ve şunu da unut- mayın, hayat pazannda alan değil, ve- ren kazançtadır daima" ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Helal Olsun Apçağa'ya... Bir haftadır, Beylikdüzü'nde- ki TÜYAP Kitap Fuan'nda "kentküftürii" konuşuldu... "ls- tanbul arük dev bir köy~"denil- dikçe de geçenlerdeki Kemaliyc ziyaretımizde ilk kez tanıdığım "Apçağa* köyünü andım . Osabah (18 10.2003) Metin Sözen'i gün doğmadan "KeUdt Havzası"na doğru uğurladıktan sonra bız de ÇEKÜL'ün Malat- ya Temsilcisi Bekir Sözen'le bir- likte "FıratHavzası''ndakı gezı- mize Apçağa ile devam ettik... Tüm gücünü kültür ve çevre- nin korunmasına veren Kemali- ye Kaymakamı Mustafa Eldi- van, emektar gazeteci Abdullah Ataman ve eski aile evlerini sev- gılı memleketine bağışlayan MuaUa Fayraz'la köye vardığı- mızda. yol sapağındaki "Hoş Gektmiz" tabelası bızı çocukluk yıllanmızın unutulmaz şarkısıy- lakarşıladj. "Orda bir köy var uzakta, O köy bizim kövümüzdür, Ghmesek de tozmasak da, O köv bianm kövümüzdür-." Bu sözlenn yazan Ahmet KutsiTecerdeApçağalı. Şaırin köydeki akrabalanndan Ahmet Coşkun dedı ki: "Babamın am- runla beraber topianarak-" de- nildikten sonra, önce sanki bir "sit" ilanıymış gibi; "korunacak köy sımriarT derelerin adlan ve yollarla tanımlanıyor Aıdından da özetle: "Tüm yapılar ruhsat- h olacak; alt kaüan taş duvar, üst kadan ahşap kaplamalı \e tüm doğramaJannda, kepenkierinde, çatılannda Eğûı (KemaJhe) mi- marisine uyulaeak.." deniyor. Muhtar Mustafa Malkoç, aza- lar (brahinı Karamürsd, Hacı Aü Özçeük ve köy imamı Tahir Yıküzla birlikte, Köy Derneğı Başkanı Hadi Yurdakul ile 2 Başkan Sadık Vabnan'm da ım- zalan bulunan bu kararda; "Kay- makamın onayı" da var.. Yeni yapılaşmayla birlikte onanm ve eklerin bile "Apçağa dokusuna yabancı olmayacak" şekılde ger- çekleşebılmesi için, "kapı tok- maklanna kadar" aynntılı ta- nımlar karar defterindeki 9. ve 10. sayfaJan kaplıyor.. Ornek uygulamalar.. Işte böylesi bir "kentfi köy kültürü"nün ilk örnelderi olarak da altı fınn olarak yapılmış köy konağını, okuma ve sohbet oda- sını, muhtarhk binasım. onanl- mış tanhi bakkalı ve çarşı kısmı- nı hayranlıkJa ınceledik . Kaya- KtM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicakıa turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci" mynet.com V r H A R B İ SEMİH POROY semihpomyfg yahoo.com Köyde 'yeni' bina_. Alü finn. üstü köy konağu. osıoğludur._ l laşım zorhığun- duı arkadaşlannı bile köye geti- rmeyince, bu şitri yazmış~ w Poğ^i okşayan köy "Ap", olasılıkla "su" anla- nındaki "ab r ... Köyün yaslan- oğı dağlardan kaynayan sular, a|açlann ve evlerin arasından 'çağlayarak'* Fırat'a kavııştuğu iin de "çağa r ekJenivermiş ol- ualı... Köyün adındaki bu kimlikli *ayumr '. doğaya tıpkı su gibi Scşayarak kaölan'* yöresel mi- naridekj evlerine de yansıyor... (elenekten gelen bu "özeuh'bir- ktetiğin" bozulmadan sürebil- resı için de yeni yapılaşmada 'tpçağa'ya uygun mimari ku- nDar"belirlenmiş... Ancak, Koruma Kurulu tara- tıdan değil, "köyKUerin" kara- ryla... Muhtarhk Defterinde, 206 Sra No ile yazılmış, 17.10.2003 trih ve 38 sayılı kararda; "Kö- ymü/ İhtiyar Heyeti ve hazu- başı "ndaki, kaymakamlık deste- ğiyle derneğin yaptığı "Apçağa Kır kahvesi"nden Fırat vadisini ve Kemaliye'yi se>Tettık. Apçağa, a>Tiı zamanda Doğu Perinçek'in babasmın köyü ve " Sadık Perinçek Caddesi"nde adı ve anılan yaşatılıyor. Aynı caddeyi bezeyen YagcıgiIkTİn E- vfnde bızi ağırlayan Rahime Teyze (Turan) ise köyün güzelli- ğini bu bınalara borçlu oldukla- nnı söylüyor... Bütün bunlardan ötüru köylü- leri kutlayarak Apçağa'dan ayn- lırken emektar öğretmen Osman Kamü Dardağan dedı kı u Köy- den İstanbul'a göçenler, orada kültürkrini de unutuyoriar.." Şımdi düşünüyorum . Acaba "uygarhklann beşiğj" .'^nadolu mu îstanbul'ım kultürünü boz- du; yoksa yıllardır "yağıııacıb- ğm başkenti" yapılan tstanbul mu Anadolu insaruna kendi "bü- geBğûıi" bile unutturdu.. Oekinci(2 cumhuriyet.com.tr. HAYAT EPtK TÎYATROSU MUSTAFA BİLGÎN AB İLERLEME RAPORUN0A OH, MY ÖOD ı SIZ HALA POLISTEN DAYA< IFTARSAATT EFENDİM. DEVLETİMIZ ORUC AÇANIN YANINDADIR '. L_J L__J TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKA\ 2 Kasun wuyw.mumtaz-tirikan.com BERNARD SHAW'IN OLUMU 195O'D£ BUSUH,UNLU İN6İUZ OYUN YAZAKl BE8NARD SHAW, 34 rAÇ/NDA ÖLDÛ. tCISA £üee ÖN- CE, BUOAMA YAPARKSN, &AHÇESİHPEKİ BİR A6AÇ- TAN PÜŞÜP YARALANMIŞ^İR DAUA /y/lEfEMEM/fTİ. BEKNARD SHAW, OYUNLARl OlflNOA, ELEŞTieMEN, KDNFERAN£Çl, SOÇyALİZM SAVUNUCUSU 1/f RO- UANCl OL4RAAC M 2O. YÜ2Y(L EOEElY/irrNt £7*:/- LEMİÇ 8İH •mZAÜDI. DAHA 4O YAÇJ-AJSfNPAYKEN SA- ŞAfZlYI TATMAYA 8AÇLAYAN gEISNARP £HAW, YAŞLAR/NMYKEN NOBEL ÖDÜLU'NU ALMlÇ, TUM YAŞAMI SOYUfJCA DA SO'Yl AŞtON TİYAT- RO OYÜHU YAZM/fT/. &UAJl/)S A&İS/NPA EZA£ I/EAXEOPArl?A", "PY6MALlON"(SON- RAPAAt "MYFAIf?LAPy'APlYLA MÜ2IKAL YAPILDİ) V£ "SANM/Z.K" SAYlLAgiuR,. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Filistinli Olmak Geçen cuma akşamı TÜYAP Kitap Fuarı'nda Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'nın verdiği "Uluslararası Şiir ödülü"r\ün bu yılki sahibi Filis- tinli şair Mahmoud Darvvish i dinlerken belleğim- de uzun yıllar öncesinin anılan canlandı... "Filis- tin, özgürlüğüne kavuşamadığı sürece ben de öz- gür olamayacağım, yazmak istediğim aşk şiirteri- ni, doğa şiirlerini yazamayacağım" diyordu Dar- vvish. 1960'lardaTübingen'de, Heidelberg'de, Nürn- berg'de geçirdiğim öğrencilik yıllarımda birçok Fi- listinli arkadaşım oldu. Çeşitli dalfarda öğrenim gören, çalışkan, zeki; değişık Arap ülkelerinden, Urdün'den, Suriye'den, Mısır'dan, Lübnan'dan, Birleşik Arap Emirlikleri'nden gelmiş gençlerdi. Iç- lerinde gözlerini dünyaya Lübnan'dakı, Ürdün'de- ki mülteci kamplarında açmış, çocukluklan, ilk- gençlikleri yoksulluklar, acılar içinde geçmiş olan- lar da vardı. Tüm Filistinli arkadaşlanmın ortak özellikleri "yurtsuzluklan"yd\. Hiçbiri "yurdumuz" dedikleri Filistin'i gönmemiş, fakat hepsi de bir gün mutlaka gerçekleşeceğine inandıkları "yurda dö- nüş", "Filistin'e dönüş" ülküsüyle büyümüşlerdi. Yurtlanna dönüp orada yaşamak, insanlanna ya- rarfı olmak için okuyoriardı. Belki de bu nedenle gittikleri fakültelerin en başanlı öğrencileri arasın- daydılar. • • • Fakat hiçbiri "özgür" değildi. Onlar için özgür- lük bizim anladığımızdan daha başka bir anlam içeriyordu. bir Filistinli için "özgüriük" insanın is- tediği bir işe girip çalışabilmesinin, istediğini yiyip içebilmesinin, istediğı yere gidip gelebilmesinin ya da istediği kitabı alıp okuyabilmesinin, düşündük- lerini istediği gibi söyleyebilmesinin ötesinde bir anlam içeren kavramdı. Mahmoud Darvvish'in söy- lediği gibi yüreklerindeki özlemin derinliği ölçü- sünde yaşamla olan tüm bağlannı siyasallaştınyor- lardı. Ortak özlemler doğrultusunda yaşamlar tü- müyte sıyasallaşınca, siyasal olmayan hemen hiç- bir şey bu yaşamlarda kendine bir yer bulamıyor- du. Siyasetle doğrudan ilıntilendirilemeyen edebi- yat da, sanat da, müzik de hep ileriye, o ortak ül- künün gerçekleştirilmesinin, özgür ve bağımsız Fi- listin Devleti'nin kuruluşunun sonrasına erteleni- yordu. Arkadaşlanmın odalarının duvarlarını Filistinli kurtuluş savaşçılannın fotoğraflan süslüyordu. Pi- kaplarda, kasetçalarlarda Filistinli direnişçilerin kahramanlık türküleri çalıyordu. Bir de mülteci kamplarında yaşanan yoksul hayatlan yansıtan hüzün şarkılanyla ölenlerin ardından yakılan ağıt- lar... Onlann yaşamlannda dansa, eğlenceye, kız-er- kek parklarda el ele dolaşmaya, ay sonatlarına, aşk şiirlerine yeryoktu ne yazık ki... Filistin kurtu- luş örgütlerinde çalışmayanlan, görev kabul et- meyenleri, yan çizenleri bağışlamıyorlardı. Dire- niş-Kurtuluş örgütleri Arafat'ın El Fetih'i, Habaş'ın Demokratik, Navatmeh ın Ulusal cepheleri o yıl- larda çok etkindi. Bu örgütlerdeki fedayinlerin önemli bir bölümünü yurtdışındaki öğrenimlerini tamamlayarak Kurtuluş Savaşı'na katılan gençler oluştururdu. Sıksık ölüm haberleri gelirdi kurtulu- şunu bekleyen Filistin topraklarından. Üniversite kantinlerinden, dersliklerden, Vietnam, Filistin, Iran yürüyüşlerinden, mitinglerinden tanıdığımızyüzler olurdu bu ölüler... Hüzünlenirdık. • • • Bizi hüzünlendiren ölüler Filistinli arkadaşlanmı- zın savaşım kararlılığını daha birgüçlendirirdi. Ba- zılan öğrenimlerinin sonunu beklemeden giderier- di ölüme. Bir kısırdöngüydü bu. Genç yaşamlan hayattan erken koparan, ölümcül birdöngü... Bir tuzaktı. Uzun yıllardır başanyla işleyen birtuzak... öyle birtuzak ki, Israil Genelkurmay Başkanı Mo- şe Yaalon bile yakınmıştı birkaç gün önce. Baş- bakan Şaron'u eleştirmiş, "Aldığımız önlemler ve sert askeri taktikler büyük nefret yaratıyor, Filis- tin'den terör olarak bize dönüyor" demişti. Yaalon'un uyarısını, ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Mahmoud Darvvish'in "Filistin özgür- leşmeden ben de özgürfeşemem" derken neler düşündüğünü de. Sanınm onu anlamak için bir ya- nıyla da Filistinli olması gerekiyor insanın... (e-posta: dkavukcuoglu superonline.com) (Faks:0212-234 68 73} B U L M A C A SEDATYAŞAYAM SOLDANSAĞA: 1/Fsung-ru'ya benzer, Çin ^ kökenli bir 2 F 8 91 2 3 4 5 spo- ru... Arap er- keklerinin kefiyelerinın üzerine bağ- 6 ladıklan ka- lın çember bag. 2/ Divan 8 şiirinin ölçü- sü... Yüksek, yiice. 3/ Bir nota... Özgün çizim, harita, plan gibi şeylerin fo- toğraf tekniğiyle ço- ğalrılması yöntemi. 4/ Bir göz rengi... Zeytine benzer ye- mişleri olan bir cins 7 palmiye. 5/ Maden 8 ve inşaat işçilerinin 9 giydiği koruyucu başlık. 6/Ipekten yapılan değer- li bir kâğıt cinsı... A\ııç ıçi. 7/Önceden delinmiş parçaian tornalamaya özgü torna tezgâhı bağla- ma aygıh... Telli bir çalgı. 8/Bilgisayarda üzeri tıklanan küçük resimciklere verilen ad... Türk halk müziğinde. bağlama ailesinden çalgılann en küçük boylusu. 9/ "Kirpiğine sürme çek/ — ya parmağına" (F. N. Çamhbel)... Uzak. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Iskambilde bir kâğıt... Hatay ilinde bir ova. 2/ Asya ile Avrupa'yı ayıran dağ sırası... Eğimli bir arazinin güneş ışmlanna ve rüzgâra göre konu- mu. 3/Pasta hamuru... Düğme ve süs eşyası ya- pımında kullanılan bir deniz kabuklusu. 4/Yunan rakısı... Bir ilimiz. 5/Ince bir güzelliği olan. 6/ "Başını taştan taşa urup gezer — su" (Fuzuli)... Üzüntü, keder. 7/ Fınnda iyice pişirilerek kxıru-. tulmuşpeksimet... Tümör. 8/Dağkeçisi... Dikyo-: kuş. 9/Dar v^kalınca tahta... HücJm, saldın. "*
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear