25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 OCAK 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 * Bkatmş: "YHŞkanrbn ,. ymvsamfaz." ğ DokumtatazMuta S, yarpsa ber&t! Ak'ıncılar!Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kısaltmasının AKP olması gerekirken kamuoyuna AK Parti olarak sunulmaya çalışılmasıyla ilgili olarak Muzaffer Ayhan Kara diyor ki: "1970'lerde Milli Selamet Partisi'nin vurucu gücü olarak tanınan ve gençlerden kurulu bir teşkilat vardı... Adı 'Akıncılar'dı... AKP'nin 'ak'ı Akıncılar'dan gelen bir şifre olmasın!" - Döviz ve faiz tetikteymiş... Savasın kokusunu amıslar! Etektronik posta: denizsom@cumhuriyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 B azen yolum üniversite önlerinden geçiyor... Kapıdan öğrenciler girip çıkıyor... Kız öğ- rencilere bakıyorum... Başları açık giriyor- lar, başlan açık çıkıyoriar... Ama aralanndan birkaçı kapıdan dışarı çıkar çıkmaz, bir köşeye ya da duvar kenarına gidiyor... Sırtını yola dönüyor... Çantasını açıyor... Içinden bir bez parçası çıkartıyor... Hızla, saçlannı toplayıp bez parçasını kafasına sa- rıyor... Bazen o bezarkadan lastikli olduğu için kafa- sına geçiriyor... Sonra, çantasından türbanı çıkartıp başındaki bezin üstüne örtüyor... Kimisi türbanın ucunu pardösüsün yakasının altı- na sokuşturuyor, kimisi omuzlarına doğru yayıyor. Bazı kızlar işte böyle örtünüyor... Türban yetmiyor, altına bir de bez geriyor! Bazı kızlar okul içinde erkeklerin arasında başları açık gezebiliyor ama sokağa çıkınca erkeğe saçının bir telini göstermek istemiyor... Turbancılar Buna inanç deniyor... Inancın kutsal kaynağı, üst üste iki bez parçasının nasıl örtülmesi gerektiğini konusunda hiçbir bilgi ver- mediği halde, kuralları, bu işi üniformaya dönüştüren- lerin koyduğu çok açık anlaşılıyor. Üniversiteden başı açık çıkan genç kızın görüntü- sü ile kapı önünde türbana sarıldıktan sonraki görün- tüsü arasında büyük birfark göz çarpıyor... Kızlar, kimlik ve kişilik değiştiriyor... Sayıları az da olsa "üniformalılar" kendilerine veri- len görevi aksatmadan yerine getiriyor... Şu sıra kış... Havasoğuk... Başı açık kız öğrencilere bakıyorum; bere takmış, boynuna atkı sarmış... Ne saçı görünüyor ve boynu... Kızlar, başlannda bere üniversite kapısından girip çıkıyor... Kimse dönüp bakmıyor bile... Peki... Üniversitede türbana sarılanlar, eğer inançlan ne- deniyle saçlarını göstermek istemiyorsa şu kış günü niye bere takmazlar, boyunlarına bir atkı saımazlar... Takamazlar... Saramazlar... Çünkü konu inanç değil... Inatlaşma... Devletin laik düzeniyle inatlaşma... Onların görevi, türban takmak.... Onlara verilen görev bu! Iktidarda Islamcı bir parti var... Üniversite kapıla- rında niye "türbana özgürlük" gösterileri yapılmıyor? Yapılmıyor çünkü o kızlar gösteri yapmaları için he- nüzgörevlendirilmediler... Ne kadar kapanırlarsa ka- pansınlar her şey artık o kadar açık ki... İmame Tespihinin ucundaki imameyi bir ile Milli Eğitim Müdürû olarak atayan Bakan Erkan Mumcu'ya sormuşlar. - Ne gerek vardı? Mumcu: - öyle demeyin, demiş. Bu durum kadın-erkek eşitliği açısından son derece gerekliydi. - Nasıl yani? - Laf aramızda, son zamanlarda hep imamlan müdür yaptık da! Can Ozan SESSlZSEDASIZ(f) Yüksek Yerilim Hatt erdincutku ı yahoo.com Savaş çığırtkanlan için de PENtagon YAZARLAR KULÜBÜ kurulsun! Belediye, Moda'ya tramvay götüpüyor! Belediye Moda'ya "nostalji tramva- yı" işletecek... Tramvay için 3.6 milyon dolar harcanacak... Tramvay, Kadıköy iskelesi, Moda, Altıyol arasında dolaşacak... Yatınm bedeli şimdilik 3.6 milyon do- lar... "Nostalji tramvayı" için, birkaç yıl ön- ce yayalaştırılan Bahariye Caddesi tekrar düzenlenecek... Içınde süs havuzlarının bulunduğu yaya yolu değiştirilecek, 100 milyarlar- ca liralık yatırım bir kalemde sökülüp atılacak... Tramvay, en fazla iki vagonla taş çat- lasın 50 kişi taşıyacak... O da yazları... Kış aylarında belki hafta sonları... Mo- dalı tramvaya binip bir yere gidecek değil; Moda'ya gezmeye gidenler tramvaya binecek... Tramvay, toplu ulaşıma değil toplu "nostaji"ye hizmet edecek. Bedeli 3.6 milyon dolar... O da şim- dilik... Türkiye bu kadar zengin mi? Kadıköy'de trafik çekilmez haldey- ken; toplu taşımacılık minibüslerin ve halk otobüslerin egemenliğine bırakıl- mışken, Moda'ya tramvay çok mu ge- rekli... Neden Kadıköy-Bostancı arasına hızlı tramvay konmaz? Neden toplu taşımacılıkta raylı sisteme geçilmez? Para mı yok? Moda'ya nostalji tram- vayı 3.6 milyon dolarlık yatınmı hiç bir zaman karşılamaz ama Kadıköy-Bos- tancı arasında hızlı tramvay 3.6 milyar doları bile çıkartır... Fakat amaç hiz- met değil gösteriş... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Malatyalılara acil çağn TECDE'Yİ KURTARIN... Artık kulağım her çınladı- ğında korkar oldum... Dostlar, sağ olsunlar, nerede bir terslik varsa beni anıyorlar... Yine "Acaba bu kez kBnler" derken posta kutumda "bekle- diğun" zarf... Meğer, Malat- ya'da mimar Ömer Şarapnal ile kendisine "emekH" diyen ça- lışkan avukat Mehmet Hayret- tin Abaa"ymış günlerdir kula- ğıma çınlatanlar... "Keşke ha- beri ofca" dedikleri ise dünya cenneti Tecde'nin üzerinde do- laşan~karaimarplanıbuhıtla- n"... Anlatılanlara göre bu aslın- da bir plan değil; hani şu imar yetkileriyle birlikte mimar ve şehirci kesilen kimi belediyeci- lerin hızla uzmanlaştıklan bir Malatya. 03.05.1984) Ne var ki duyarlı hocamızın bu duası değil, yap-satçılann "kat" istekleri gerçekJeşmiş... Tarihi dokusunu da çoktan yi- tiren Malatya'nın içinde artık o nazlı ağaçlann yerini koca ko- ca ve tekdüze apartmanlar al- mış... Derken şimdi de sıra, Cumhuriyet'in ilk coğrafya profesörlerinden AH Tanoğ- hı'nun. yıne yıllar önce; "Ma- latya'nın muhteşem meyve ağaçhormanı" şeklinde betim- lediğı Tecde Mahallesi'ne gel- miş... Mimar Şarapnal ile Avukat Abacı, işte bu kaygılar ıçınde kulağımı çınlatırlarken belki de "Malatya PazarTndan, şairi- mizin o "aran yemiş" dediği KtM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK behicakOı turk.net ÇİZGtLİK KÂMİL MASARACI Vakın >ıllara dek süren şenlikli ka>ısı günleri de "nostalji" oldu... "imar ranüyaratma" krokisi... Yeşili. doğayı ve yaşam zen- ginlığini, "otomobilleriçinyol- lar" ve "yapüar için imar ada- lan" ile parçalamak için dü- zenlenmiş "beşbinKk" (1 5000) ve "binfik" (1' 1000) deyip durdukian boyalı pafta- lar... Sonunda Malatya'nın göz- bebeğini bile, hani şu "imar görme" adına adeta "imha" edilen talihsiz güzellıklerimi- zebenzetecekler... Şairierin bahçeleri... Tecde bahçeleri için "gözbe- beğj" deyimi, buraya se\dala- nan şair .\rifNihat As>'a'ya ait: "Pembem,yeşflim, tadnn, ko- kum nıiijde beninı» Ahm yemişijie dallanm sec- debenim» DiOer derler; MalaUa'nın gözbebeği, Yaz kaJbine ey yofcu, admı Tecde benim~" Bu yolculardan biri, M- SÜ'nün emektar "AkademiK'' hocası, mimar ve şehirci Prof. Dr. Mehmet Çubuk... 18 yıl önce Tecde'ye bakarak kalbine şunlan yazmış: "Malatya yeşil karakterini kaybetmemiş. Bu inşaüah kayböunaz..." (Yeni Anadolu mucizesi "Malatya Kaysısı r 'ndan alıyordum... Evde bir yandan ahştmp bir yandan zarfı açtığımda, do- yumsuz lezzetiyle boğazımda kalıyor: "Şusıralardaodunar- dhelerinde en çok görüJen ka- yısı odunudur. Çünkü kayısı bahçelerini de yapılaşma için kesiyoriar~" 2003/Tecdeyıh^ Buna rağmen Tecde hâlâ 0 denli muhteşem ki yapılacak tek şey, "Kalanı olduğu gibi ko- rumak" ve ardından da "yeşi- lini daha da geliştirecek" ön- lemleri hemen ahnak... Ömeğin, hâlâ_ "doğal StT" değilse, tnönü Üniversitesi ile Konıma Kurulu el ele vererek bu eksiği derhal gidermeli... Belediye de şu karabasan gibi gelen imar planını durdurup SlT karannı destekJeyerek "konıma amaçb planlama" sü- recini başlatabilir... Bütün bunlar için ise hani şu "ünlü siyasetçileriyle" övünen görmüş geçirmiş "Malatyahla- rm" hemen harekete geçmesi gerekmiyormu?.. 2003, Malatya'da "Tecde yı- h" olsun... Bizler de kaysısız kalmayalım... Oekinci(g cumhuriyet.com.tr H A R B İ SEMtH POROY semihporoyÇa yahoo.com TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 5Ocak TOMBUL TErZE*NM YA&mCISL 1953'm aUGÜN, KAÜİKATÛRCÜ KAMİZ SÖtC- Ç£, MASASrNOA ÇAİ.IŞUtK£N KALP SEKTBSİN- O£M 53 YAŞtNPA ÖLDÜ. TÜtüdYE'DE KAGİ- HATÛR SAUATtNIH 6£LİŞME£İ VE YAYStfi- LAŞMASlNDA BÜ/Û/K ETKİSİ OLAN &Mİ2 GÖKÇe, CEMAL HAP/g'LE AYNI DEVRE- LB&t-J KARlKATTJIZajlSÜOÜR. O StBALAt? YAYIULANMAHTA OLAN TÛM Mİ2AH C>EfZ- GİLERİNDE VE /ENİ SA&AH, CUUHU&YEr GAZETELERtNbE ÇAUfAAf RAMİZ GÖKÇE, ÖZELLİtCLE YAJSATT>6/ " TOMBUL T£XZE " Tİ- Pİ İLE ÇD£ POPÜLE& OLMOŞTU. YAA/M, TOM. BUL TBY2E V£&XASl İLE,AĞZJYLA KUŞ TUTSA KİMSEYE yARAHAMADiĞIHI SÖYLEY&J (AlTYAZILf) ALMAAJ ASüBHLİ &g E.DÖNrASAVAŞI KVİİKATÜeÜ. İSTANBUL 11. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ÖRNEK 58 DAVET KÂĞIDENIN İLANEN TEBLİĞİ DosyaNo: 2002,13016 Alacaklı: Pamuk Fmansal Kiralama AŞ Borçlular 1 - Göksan Tekstil San. ve Tıc. Ltd. Şti. Celalıye Köyü. Lüleburgaz. 2- Ibrahim Ergün Çeker. 3- Fikret Gökdemir Haciz yapıldığı gün \e saat. 15.11.2002 günlü Lüleburgaz 1. lcra Müdürlüğü'nden 2000 99 talımat sayılı dosyasmdaki hacız. lcra \e Iflas Kanunu'nun 102. maddesıne tevfikan yapılan hacız sırasmda kendinız veya teblıgat kanunu hükümlerine göre tebellüğe yetkili kimse hazır bulunmadığından ışbu kâğıdın tebliğ tarihinden itibaren adı geçen kanunun 103. maddesi gereğince kanunı 3 gün süreye 10 gün ila\e edılerek ılanın gazetede neşır tanhinden itibaren 13 gün ıçınde haciz tutanağını tetkik \e bir diyeceğiniz varsa bildirmenız için ıcra daire- sıne baş\Tjrmanız, örnek 58 da\et kâğıdına kaim olmak üzere ihtar \e ilanen tebliğ olunur 18 11.2002 Basın: 211 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU 'Beynimi Boşaltmak İstiyorum../ Beş dakika içinde üçüncü kez, "Beynimi boşalt- mak istiyorum..." deyince artık dayanamayıp, öfkey- le, "Ne varsenin beyninde, Tann aşkına?" diye sor- muştum karşımda oturan, hiç tanımadığım yakışıklı delikanlıya. Nişantaşı'ndaki cumartesi kalabalığının tıka basa doldurduğü 0 pasaj kafesine girip, boş y- er olmadığını görünce yeniden kapıya yönelmiş, a- ma tam çıkarken gözü üzerine çantamı ve yağmur- luğumu koyduğum sandalyeye ilişmişti. "Oturabilir miyim?"diyesorunca, "Tabii, buyurun..."demiştim. Oturur oturmaz bir konyak söyiemiş, garsonun ge- tirdiği içkiyi bir yudumda içip, yenisini ısmarlamıştı. Tedirgin bir hali vardı. Geleceğinden emin olmadığı birisini bekliyor gibiydi... Tırnaklarını kemiriyor, par- maklarını çıtlatıyor, ıkıde bir yerinden doğrulup kapı- dan girenleri seçmeye çahşıyordu. Garsona dördüncü konyağını ısmarlarken benim- le göz göze gelince bir şeyler söyleme gereksinimi duymuş, "Beynimi boşaltmak istiyorum..." demişti. Oralı olmamış, yeniden önümdeki dergiye eğilmiştim. İçinde çok sayıda yabancı sözcük geçen bir tiyatro eleştirisiydi okuduğum. Bir sözcüğe takılıp, ne anla- ma geldiğini düşünnek için başımı kaldırdığımda, masa komşum sank bu ânı bekliyormuşçasına, bir kez daha yinelemişti beynini boşaltmak istediğini... Gülümsemekle yetinmiştim. Boş konuşmalarla zaman öldürmek ısteyen biri için "ideal" bir olanaktı delikanlının sunduğu, fakat ben, -cumartesi, herne kadar doğru bir gün seçimi olmasa da- "zaman öldürmek" için gitmemiştim o kafeye. Okuduğum 0 bol yabancı sözcüklü eleştiri- nin yazarı olan arkadaşımla buluşacaktım biraz son- ra. Onun gelir gelmez bana, "Yazımı nasıl buldun?" diye soracağını bildiğimden, dersime çalışıyordum buluşmamız öncesinde... Oğlanın üçüncü girişimin- de tepemin atması tundandı... "Ne varsenin bey- ninde?" diye sorunca, ilkin duraksamış, "Pekbirşey de yok aslında..." demişti. Nasıl bir bunalımın için- deyse, beynini o "asnnda pek bir şey olmayan "dan da arındırmak istiyordu. Çaresiz, dinlemeye başla- mıştım... • • • Televole özentisi hertıangi bir genç hayatın özetiy- di dinlediklerim... Berim için, bizler için hiç önemi ol- mayan, ama onun kendi hayatı olduğu için dünya- nın merkezine oturttuğu karmaşık bir boşluklar yu- mağıydı anlattıkları... Varsıl bir ailenin tek çocuğuy- du.lngilizce eğitim veren paralı okullarda okumuş, yine Ingilizce eğitim veren paralı üniversitelerden bi- rinden ne işeyarayacağını bilemediği birde diploma almıştı. Hayatı "para' ile özdeşleştiren birçok yaşıtı gibi yirmı dört yaşında "iş hayatına atılmış", bir yıl sonra "cip" sahibi olınuş, aynı yıl da Ulus'ta bir da- ireye taşınmıştı sevglisiyle birlikte... Cip, mobilya, Etiler'de "takıldığı" barlar... Derken, ekonomik krizle birlikte yaşamı tepe taklak olmuş, hacizler, ıcralar birbirini kovalamıştı.. Önce cipini, sonra da sevgili- sini yitirince bunalıma girmişti... Bunalımdan kurtul- mak için debelendikje ayaklannın altındaki balçık zemin giderek derinleşen bir bataklığa dönüşmüştü... İki yılda yalnızca kendini değil, ailesinin parasal var- fığınt da tüketmişti genç borsacı... Ama kurtuluşu, yi- ne de o yaşamayı başaramadığı hayatın içinde an- yordu... Durduğu yerden, hayata baktığı pencereden cip- ler, güzel sevgililer, görüntülü cep telefonlan, "body guard"\\ barlar ve markalardan başka bir şey görün- müyordu. Yıllardırgeleceği söylenen, o işletmeci, ile- tişimci, bilişimci "gürrbürgümbüryenineslin" \a\\h- siz bir temsilcisiydi karşımdaki genç adam... Kınk dökük, çizik... Erken -ükenmiş... Tek umudu 0 bak- mak, görmek, paylaşnak, ait olmak istemediği, bi- zim yaşadığımız "sahci hayatlar"a ilişkin son kalın- tılan da silip atmaktı beyninden... Küçümseyerek ba- kıyordu bizim hayatlanmıza... "öyleyse niçin bana, senin hayatından olnayan, benim gibi birine anla- tıyorsun bunlan?" diye sorduğumda, sağ elinin par- maklarını parlak jölel saçlannın arasında dolaştır- mış, sıkıntılı bir sesle, "Fark etmez..." dedikten son- ra sessizceağlamayaoaşlamıştı. Farketmeyen ney- di? Niçin ağlıyordu? Sjramamıştım. öfke, hüzne dö- nüşünce hiçbir şey scramıyordu insan... e-posta: dkavukcucgluaı superonline.com Faks:0 212-234 6873 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLD\NSAĞA: 1/ Konya'nın Beyşehir il- çesinde, Ana- dolu Selçuk- lu dönemin- den kalma ünlü saray. II Buğday tane- 6 sinin olgun- 7 laşmış içi... o Bir yüzeyin eğiklik dere- ^ cesini anlamaya ya- rayan araç. 3/ Ince kamış... Izmir'in bir ilçesi. 4/ Bir organı- mız... Isviçre'ye öz- . gü, ağaç kütüklerin- den yapılma dağ evi. 5/ Yurdumuzda ku- rulmuş yirmi bir Köy Enstitüsü'nden biri. 6/ Muğla'nın Milas ilçsine bağlı tuıistik bir belde... Bir nota. 7/ Potasyum bileşiklerne verilen genel ad... dar, uzun ve hafif bir yarş kayığı. 8/ Alev... Içki içi- lirken yenilen yiyecel. 9/Istanbul'un Sultanahmet semtinde, Bizans döreminden kalma ünlü sarnıç. YUKARIDAN AŞACrYA: 1/Ormanlara zararhbir böcek... Eşit bölüm. 2/ Dünden daha geniş okn çukurluklara verilen ad.. Ispanyollann sevinç ınJemi. 3/ Ülkenniz sulann- da yaşayan ve "sip" le-nilen mersinbahğı türü... Gecikme. 4/En kısa zunan süresi... Ciltçilikte, kı- tap yapraklannı düzjün tutmaya yarayan ince örülmüş şerit. 5/ Esk Türk evlerinde çapraz çu- buklarla yapılmış percere siperi. 6/Boya sanayı- sinde kullanılan zehili birmadde... Fas'ınplaka işareti. 7/Fert... Enge. 8/" — Gardner": ABD'li aktris... Vücuttaki AJDS virüsünü saptamakta kullanılan test. 9/ Bü ilacın bir kezde ya da bir günde alınması gerelen miktan... Olgıınlaşınca kendiliğinden çatlayn açılmayan kuru meyve.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear