25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19OCAK2003PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 onHc posta: dentzsom@cumhirjyet.cofn. - IMF, özelfeştirme paketini iddialı bulmuş... "Iddiaya girelim: Bu paket ülkevi mutlaka batınr!" Marmaris f Marmariste belediye su ücretine öyle bir zam yapmış ki 2002 sonunda bir ayda tükettiği 13 ton suya 8 milyon lira ödeyen vatandaşın 2003 başında 23 ton suya ödeyeceği fatura 40 milyon liraya çıkmış... Zam oranı yüzde 250'den fazla... Anlaşılan Marmaris'in suyu çıkmış! Nemalar Hükümet kaynak olmadığı gerekçesryle nemaları ödeyemiyor. Akif Kökçe'nin önerisi: "Hazine kesesinden siyasi partilere yapılan devlet yardımı 51.8 trityon lira. Sadece AKP'ye verilen para 22 trilyon lira. Işte kaynak... Lojmanlarda oturmayı tasamıf tedbirieri gerekçesi ile reddeden hükümet aynı gerekçe ile hazine kesesinden siyasi partilere yapılan devlet yardımım da geri çevirsin ya da ertelesin ki nemalar sabit gelirli vatandaşlara ödenebilsin." B ir Amerikan kuruluşu ABIDEAST... 1951 'de ku- ruimuş... Amacı ABD'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki çıkarlannı korumak, Amerikan kül- türünü aşılamak, Amerikan siyasetini benim- setmek. Son yıllarda Kıbnslı Türk gençleri Amerika'ya çağırmış, Rum gençlerle toplantılarda buluşturmuş. ABD istihbarat ve psikolojik savaşımının akademik ku- ruluşu USIP kesenin ağzını açmış, Kıbrıs sorununun çö- zümüne yönelik projeler için nitelikli elemanlar bulmuş... Sonrasını Ankara'dan Mustafa YıkJınm anlatsın: "Ortadoğu'da banş ve istikrar siyaseti son 20 yılda, 'Doğu Akdeniz Güvenliği'ne dönüştü. Adamlar Türki- ye'de dernek kurdu, bir yandan ABD' li eski asker ve es- ki diplomatlarla, bir yandan Israil destekçisi Amerikan örgütleriyle, bir yandan Selanik konferansçılanyta, bir yandan 'vur ve kaç' kapitalizminin ünlüsü George So- ros'la, öte yandan Alman vakıflarıyla iş tuttu, daha öte yandan bazıları ABD'nin Ortadoğu çıkarlannın Israil çı- karlarından ayrılamayacağını yayan örgütün yönetim Nereden nereyekurulunda görev bile aldı; 'Kıbrıs'ta acil çözüm' yani Kıbrıs'ın Batı Avrupa'ya ilhakını hem de Türkiye'de yıl- lardır yaydı... Kıbrıs'ta Rumlaria birieşme yanhsı olarak Batı Avrupa Birliği'ne ilhak siyasetini destekleyen Türk- çe gazeteler çıktı. Bu gazetelerde Rum siyasal partile- rinin çağnlan yayımlandı. Kıbns'ta gençler, bir merkez- de hazırlanmış tek tip AB bayraklarıyla gösteri yapıp,'Ne Türküz ne de Rum, Kıbnslıyız' diye bağırınca köpürü- yorsun! Kuzey Kıbrıs'a yıllarca iktisadi ve diplomatik ambar- go uygulayan kim? Batı Avrupa ve ABD değil mi? Sen buna ses çıkarmamışsın, Türkiye'de federasyon tartı- şılsın'diyen cumhurbaşkanına ses etmemişsin...'Fede- ratif Türkiyeciler'in Kıbns'ta kıyı bankacılığı yapıp, para götürmesine göz yummuşsun, şimdi olan bitene şaş- makla kalmıyor, KKTC yönetimini 'beceriksizlik'le suç- lamaktasın! Yunanistan, Selanik'ten Meriç'e uzanan topraklarda 800 yıldır yaşamakta olan Türklerin traktör ruhsatı almalanna bile izin vermemiş, vakıf mallarına el koymuş, eğitimlerini engellemiş, onların Almanya'larda ağır işçilik yapmak üzere göçmelerini ve sonunda bir 'Türktoplumu' olmaktan azınlığadüşmelerini planlı ola- rak gerçekleştirmiş. Hem de bunları AB üyesiyken yap- mış. Sen ise, dostluk olsun diye 30 Ağustos'u, 9 Eylül'ü düşük yoğunlukta kutlama karan almışsın. Şimdi kalk- mış, Kıbns'ta olanlara şaşıyorsun! Sen değil misin, 'Bağımsızlığın Kâbesi' denilen ilk Meclis binasını ithal mallarla döşeyip, kapısına "Philip Morris" yazılı tabelayı astırtan! Sen değil misin yurtse- verterinin suikastlara kurban gitmesi karşısında kına- maktan başkaca bir iş yapmayan? Şimdi şaşıyor ve 'Neler oluyor' diyorsun. Be mübarek, şaşmanın alemi var mı? Sen aslında şaşmış gibi yapıp, keyiften ellerini ovuşturuyorsun!" SESStZSEDASIZ(l) İflBBKİMI HEPÎ * VI ffilllllill^MMIl MİİIMBfllMMIIItMİIÎt ^ ^ EFENDÎLER. /.. wL - — ^ ^ AVgüGA B/f2jLhS/N£ m EFENptCLAEAkZ •E& Cı^/>^// V Yüksek Yerilim Hatti erdincutku g yahoo.com Tatlı söze diyet uygulamayalım abiler... Bize tuzluya patlıyor! Hizb-ut Tahrîr ve Milli Görüşçüler Almanya'daki dostlardan Ahmet Ar- pad, Alman hükümetinin geçen hafta radikal dinci örgütlerden Hizb-ut Tahrir'i yasakladığını anımsatarak şöyle diyor: "Avrupa merkezinin Londra'da oldu- ğu bilinen örgüt son aylarda özellikle Is- lami yaşam yolunda yürümeye karar vermiş gençlere sokulmaya, Alman üni- versitelerinde propagandaya başlamış- tı. örgütün intemet sayfasında şöyle ya- zıyordu: 'Yahudiler bir yalanlar ve ihanetler toplumudur. Onları karşılaştığınız her yerde öldürün. Yahudi denen o çok ber- bat nesneyi ortadan kaldırmalısınız.' Son zamanlarda özelikle Milli Görüş ve Müslüman Kardeşler tabanından gençleri de kendilerine çekiyoriardı. ör- gütün Orta Avrupa sözcüsü Shaker As- sem konuşmalannda hiç çekinmeden ' Hangi ülkede olursa olsunlar bütün yö- neticilerle mücadele etmeliyiz. Onlan ortadan kaldırmak zorundayız. Ancak bunu başarmak için toplumda ve ordu- databan oluşturmamız gerekli' diyordu. Hizb-ut Tahrir'in bir süredir Türkiye'de Hizbullah'ın yerini almaya çalıştığı belir- tileri var. Cumhuriyet Bayramı öncesi varoşlarda bildiri dağıtmışlardı. Son zamanlarda Milli Görüşçüleri de arasına katan Hizb-ut Tahrir'in, Hizbul- lah'ın 'miras'ını devralma girişimine kar- şı Türkiye'de gerekli önlemler alınıyor mu?" Kamuoyuna yansıdığı kadanyla ha- yır... Zaten eski Milli Görüşçülerin bir kısmı iktidarda; önemli bir tehdit olsa mutlaka önlemini alıriar! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Şantiye ve 'Büro' Anılan... înşaat Mühendisleri Odası Istanbul Şubesi "inşaatlar- da" yaşanmış deneyim ve bi- rikimleri derliyor... Kitapla- şacak... Odanın, İTÜ'yle ve "yapi- rehberLnet T> le işbirliği içinde başlattıgı "şantiye anılan" kampanyasına katılanlar, genç meslektaşlanna ve ge- leceğin mühendislerine, an- cak "yaşanmakla" öğrenile- bilecek mesleki deneyimle- rini de armağan etmiş ola- caklar... 15 Mart 2003'te sonlana- cağı açıklanan bu kampan- yaya "uygulamacı mimar- lar" da katılmalı... Hele bir de aynı şantiyede görev yapan mimar ve mü- hendisler "ortak andannı" yazabilirlerse, iki kardeş meslek arasındaki "yapı sa- natı tarihine de yakışmayan " kimi çekışmelerin giderilme- sine bile katkıda bulunmuş olurlar... ••• Mühendis dostlar kam- panyalannı bil- dirdiklerinde, "keşke büro- lardaki anılar için de benzer bir çahşma başlaülsa" diye düşündüm... Mimarlar; proje siparişle- rini; "sadece belediyeden ruhsat için çiz, ben binayı za- ten tasariadım_." diyerek ve- ren müşterilerini anlatsalar... Şehir plancüan; yolun ne- reden geçeceğine, yapıların kaç katlı olacağına, yeşil ala- nın nerede düzenleneceği- ne... "seçflmiş" olduklan için "demokratik hakkmuz" di- yerek karar veren belediyeci- leri tanıtsalar... Mûhendisler de ınşaata de- podaki demirlerle başladık- tan sonra; "temeH sağlam at- ük,' gerisini çabuk haHet" di- yen yap-satçılardan söz etse- ler... Bu gibi yapı sahiplerine hizmet vermemek için dire- nen bürolann ise zamanla nasıl "İŞSK" kaldığı, aynı anı- larda belgelenmeli... Eli kalem tutan, ağzı olup konuşan hemen herkesin, gördükleri her 100 yapıdan 70'inin kaçak olduğuna bile aldırmadan; "bunların tü- münde mimar, mühendis im- zası var" deyip sıynldıklan şu "çarpık yapılaşma" gö- rüntüsünün, aslında "yaşa- mın içindeki çarpık gerçek- ferden" kaynaklandığı, daha ne zamana kadar gizli-ka- paklı kalacak?... Bu özlemimi geçenlerde Selçuk Batur'a açtım... Yıl- lann deneyimleriyle dedi ki; "Büro anılan, şantiyedeküe- re benzemez.» En sayguı gö- rünenkrin, yapı sahibi olur- ken imar kuraDannı delmek için nasıl kabalaşttklan açığa çıkuıca olacaklan bir dö- şün..." Işte maziden bir örnek... 1970'lerin Kadıköy'ünde, 150 m2'ye oturan 3 katlı bi- nanın üzerine, cephelerden 4.5 m. içeri çekilerek sadece 40 m2'lik küçük bir "teras katuıa" izin veriliyor. Ne var ki dönemin saygın müteahhi- di, mimardan "resmi ohna- yan tam kat" proje istiyor... Çünkü, daha inşaatın te- melindeyken, tsviçre'de ya- şayan "kibar" ve zengin bir vatandaşımıza, "nornıal kat" kadar bir ça- tı katını "söz vere- rek" satı- yor... Kaçak kat tasarlama- yı reddeden mi- mar işi bıraksa bile belediyenin göz yummasıyla 150m2'likt t çekme kat"(!) binaya ekleni- veriyor... Işte bu tanınmış müteahhidin, her seferinde "tsviçre yasalanna" övgüler düzen "Avrupa görmüş'' müşterisine "yasadışı" yapıp sattığı dairenin "Idracdarm- dan" biri de yaşamına bu katta veda eden Doğan Avcı- o^u'ydu... Eminim ki elekt- riği, suyu ve her türlü kamu hizmeti bulunan dairenin "kaçak" olduğunu asla tah- min bile etmeden, ünlü "Türkiye'nin Düzeni"ni de buradayazmıştı... ••* Evet... Şantiyelerle birlik- te bürolardaki anılar da yazı- lıp yayımlanmalı... Mimar- lar Odası ile Şehir Plancüan Odası da bu güzel projeye katılmah... Söz gelimi, eğer; "arsanın imar durumu ve mimarük, mühendislik neyi gerektiri- yorsa, proje ve bina da öyle ol- sun_." diyen müşteriler hâlâ varsa, bunlar da geleceğin uygar yapı sahiplerine örnek olmazlarmı?... Tarihin eşsiz kentlerini ya- ratan imar kültüründen uzak- laştmlmış bir toplum olarak, bu anılara çok ihtiyacımız \ar... Herkes kâğıda kaleme sanlsın ve bir an önce okuyup "öğrenmeye'' başlayalım... Oekinckj cumhuriyetcom.tr KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakfa turk.net ÇİZGlLİK KÂMİL MASARACl HARBt SEMİH POROY semihporoyc yahoo.com '- UCHAFTA ofö/ BULUT BEBEK NLRAYÇÎFTÇİ bulutbebekio hotmail.com rnikrobu ol,,bcn <3e TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 19Ocak YENİ BİR DALAY LAMA ARANIYOR L 193S'TE BUGÜN, Y£Hİ 8t£ PALAY LAMA AISANMASINA YAKINDA 8AŞLAMACAĞI AÇIKLANMtŞn. SON OALAY LAMA'NtN ÖLÛMÛy- L£ BOfALAM TİBET LİOERLİK. MAKAMINA APAY OLABİLECEK. KiÇİj BÜYÜK BİR OİKKATZB GELE- HE/CSEL BfÇ(MP£ SAPTHUAC/İKTt. BUDİZMİN Tİ- RETrE vyGULANAM İNANÇL/U&UA 6Ö/ZE, 0ALAY LAMA ÖUJMSÜZOÛ/S. FANİ DÜNYADAN GÖÇTÛ- Ğ.ÜSJPE, RUHU O SlRALAR DOĞAN BİR £&J£EK CĞA &EÇER- BUNUN İÇİN, BEBEĞİN, PALAY IU ÖLÜIAÜHPBN SONÜAKl 4-9. SÜNDSN Z YILA OE< OLAN AtSAPA PO6MASI SEREKA^BKTEPfR. BEBeİlM SAPTANMASl AMACJYLA, PİN ADAMLARI EV EV DOLAŞARAK EH UY6UNApAYI AHAR. TİBET'İN 14-0AIAYLAMA'SI(SOLPA),ÜLXESİ ÇlM'lN ıÇGAUfJ- e OLPU6UNDAN t-tıUOıSTAN'LM YA PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Savaşta Anneter,Babatar,Çocddar Ötecek, Br Şeyter Yvafcm 1955 yılının sonbahanydı... Babamın görevi nede- niyle bir buçuk yıl kalmak üzere ailecek geldiğimiz Al- manya'nın Bremen kentinde okula başlamıştım... Ko- ca okulun iki yabancı öğrencisinden biriydim... İlk başlarda beni oldukça bunaltan dil sorunum yavaş yavaş çözüldükçe, Almancanın kafasını gözünü ya- rarak da olsa, sınıf arkadaşlanmla ders aralannda bir iki söz edebiliyor, hatta onlara ufak tefek şakalar ya- pabiliyordum... Bir gün bir ders arasında sıra arkada- şımın eli şakağında, kaşlannı çatmış, önündeki def- tere ciddi ciddi bir şeyler yazdığını görünce, "Saöa- nın taklidini mi yapıyorsun" anlamına gelen bir şey- ler söytemiştim. Peter bir an donup kalmış, sonra acı- lı bir sesle, "Benim babamyokki.." demişti. Babası II. DünyaSavaşı'ndaölmüştü. Onuyalnızcafotoğraf- lanndan ve annesinin anlattıklanndan tanıyordu... Da- ha sonraki günlerde otuz kişilik sınıfımızdatam on do- kuz öğrencinin babasız olduğunu öğrenecektim... Onların babalan da Peter'inki gibi savaşta ölmüşler- di. On altı baba Doğu Cephesi'nde, ikisi Bremen ken- ti Ingiliz uçaklan tarafından ilk bombalandığı gün li- manda çalışıri<en biri de Ukrayna'daki bir tutsak kam- pındayaşamını yitiımişti. Şirin bir kız olan Margot'un babası ise kayıptı. Her gün okuldan sonra Bremen'in merkezindeki Kızılhaç bürosuna gidiyor, kapıya ası- lan listelerde babasının adını anyordu. II. Dünya Savaşı'nın sonuna doğru Ingiliz uçaklan tarafından yüzde 6O'ı yerie bir edilen Bremen kenti cepheden dönmeyen binlerce erkeğin dışında kadın, erkek, yaşlı, çocuk... Yirmi binin üzerinde ölü vermiş- ti... Sınıf arkadaşlanmın hemen hepsi yitirdikleri ba- balannın, annelerinin, dedelerinin ya da eğeryaşasa- lar, tanıyıp sevebileceklerini düşündükleri başka ya- kınlannın duvarlannda asılı fotoğraflanna bakarak bü- yümüşlerdi. 0 fotoğraflann karşısında babasızlıklan- na, annesizliklerine, dedesizliklerine, ninesizliklerine, yoksunluklanna ağlamışlardı... Her çocuğun hakkı olan "sevilmek" duygusunu analı babalı çocuklar gi- bi tadamamışlardı sınıf arkadaşlanm. Onlann öykü- lerini dinledikçe, kendimi onlann yerine koyup dü- şündükçe, savaşın ne demek olduğunu daha iyi an- lıyordum. Elli milyon cana mal olan II. Dünya Sava- şı'ndan sonra Bremen'de geçirdiğim o on sekiz ay- da elde ettiğim en değerii kazanım, "insan" denen canlının her şeyden önce bir "baba", bir "anne", bir "evlat", bir "dede", bir "tonın" olduğunu öğrenmek olmuştu. Kitaplarda "sayı" olarak geçen, bizim de yalnızca birer "sayı" olarak baktığımız ölüler başka- lannın acılan çekilen, eksiklikleri duyumsanan, özle- nen babalan, anneleri, evlatlan, dedeleri, torunlany- dı... Son günlerde basında trak savaşının "maliyet ne- sap/an"nı yapan savaş uzmanlannın olası ölü sayıla- nna ilişkin satıriannı okurken Bremen'deki o annele- rini, babalannı, yakınlannı savaşta yttimniş, eksik sev- gilerle büyümüş Peter'in, Heidi'nin, Bett'na'nm, In- go'nun, öbür sınıf arkadaşlanmın hüzünlü yüzleri ge- liyor gözlerimin önüne... Savaş uzmanlan, yürüttük- leritartşmalardaolası savaşölülerinden "üçyüzbin", "yanm milyon" diye söz ederlerken ";nsan"ı çoğu kez görmezden geliyorlar. Sayılar yükseldikçe, onla- n izleyen ve aslında yağmurda ıslanan bir kedi yav- rusunun, ayağı kınlan bir atın ya da can çekişen bir köpeğin karşısında yüreği burkulan, gözyaşı döken "iyi insanlar" bile her biri bir "baba", "ev/at", "anne" olan o savaş ölüleri karşısında sessizleşiyoriar. Tek bir "haksız ölüm" karşısında isyan eden insanlann ya- nm milyon ölüm karşısında kıllan kıpırdamıyor. Savaş coğrafyasının çok uzağındaki Avrupa ülkelerinde sa- vaş karşıtı gösterilere on binlerce insan katılırken ha- va limanlannı Amerikan denetçilerine açarak bu sa- vaşa omuz verir duruma geçen Türkiye'de büyük ço- ğunluk hareketsiz kalıyor. Oysa Irak'ta "babalar", "anneler", "eşter", "evlat- lar", "torunlar" ölecek. Amerika Birieşik Devletleri'nin "daha ucuzpetrol", "daha fazla dolar", "daha büyük refah" amacı uğruna komşumuz Irak halkı çok büyük acılar çekecek. Ben, ülkemin dolaylı ya da dolaysız bu savaşta "taraf" olmasını içime sindiremiyorum. Iraklı annelerin babalann evlat acısı çekmelerini, Irak- lı çocuklann Ali'lerin, Hüseyin'lerin, Ayşe'lerin, Fat- ma'lann eksik sevgilerie büyümelerini istemiyorum. Insanlara acı veren "taraf"ta olmak duygusu beni utanca boğuyor. Eğer siz de benzer duygulan paylaşıyorsanız, niçin biriikte bir şeyler yapmıyoruz o zaman? Eğer, "Yapa- lım...", derseniz, buyurun: (barisgirisimi@yahoogroups.com) (e-posta: dkavukcuoglua superonlirte.com) (Faks:0212-234 6873) BULMACA SEDAT YAŞÂYAJS SOLDANSAĞA: 1/ Mercimekli bulgur pilavı. 2/Değerii ma- 2 denlerin saflık derecesL.Yol- cuevi.3/Entiz erkek sesi... Hatay ilinde bir ırmak. 4/ Paylama, azar- lama... Belirti. 5/ "Trabzon- hurması" da denilen, tropikal bir meyve... Atletizmde koşma ve atlamanın dışında kalan yanşma 3 dallannıngeneladı.6/ 4 Yahya Kemal'ın hece ölçüsüyle yazdığı tek şiiri... Hinduizm'de, ortalığı yakıp yıkan kötütannça. 7/Kent... Bir ilimiz. 8/ Kumaş üzerine yapılan bir tür işleme... Asya'da bir ülke. 9/ Ceviz içi ve salçayla yapılan bir tür meze. YUKARTOAN AŞAGIYA: 1/ Donuk renkli... tki avuç dolusu. 2/ Bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... "Maun" da denilen büyük bir ağaç. 3/Orta Karadeniz bölümünde bir dağ sırası... — Uşümesi": AdaktAğao^u'nunromanı. 4/ Cinsel zevkleri çağnştıran, cinsel istek uyandıran... Radyum elementüıin simgesi. 5/Eski Mısır'da güneş tannsı... Bir haber ajansının kısa yazılışı. 6/ Bir no- ta... Semer ya da eyerin ileri kaymasını önlemek için kullanılan kayış. II Yunan abecesinde bir harf... Pa- palığın simgesi olan taç. 8/Güzel sanatlann sekiz da- lından biri... Bir meyve. 9/Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test... Büyük kardeş, ağabey.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear