25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 OCAK 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DtZÎ Bağdathastanelerinde çocuklar uranyumyüklü. BebeMerin dörtte biri aç. 5yaşından kiiçük 1 milyon çocukbeslenemiyor 1 Bağdat Çocuk Hastanesrnde, en ağır beddi öde>en çocuklan ve anneteri görüyorum. Merve Havayı solumak, ölümağdat'ta ikinci günüm: Pınl pınl bır güneş. Bahar havası... Dic- le'nin üzerindekı en görkemli köprüden, Çumhuriyet Köprü- sü'nden geçip Banş Dostluk ve Dayanışma Denıeği'nin Müdürü AbdülrazzakEl Haşi- mi'yi ziyarete gidiyoruz. Fransa'nın eski Irak büyükelçisı, halen Saddam ın danış- manı. Birikimi bol, konuşmayı seven, dolu dolu anlatan bin: "Dünya bizeyüzçevirmiş- ken, Bayan Papadreu biıradaydı. Irak halkı onu hiç unutmayacak" dıye karşılıyor bizi. Irak'ın diyalog için çırpınmalanm anlatı- yor. Karşılaştıklan güçlükleri; yokluklan; çatışmanın Israil-Filistın meselesine bağ- landığını anlatıyor. Blair. "Kitie imha silahlanna ilişkin elim- de çok belge var" dedığınde hem kendısini hem temsılcılennı Irak'a davet etnklenni, ama ne Blair'ın nede temsılcilennin geldiğini anlatıyor. GIA'ya, sılahlara ılışkın elinizde- ki bılgilen bıze değil, ban silah denetçileri- ne verin dıye yalvardıklanm, ama sonuç ala- madıklannı anlatıyor. Sohbet, Başkan Bosh üzerine ürerilmiş fikralarla bitiyor. Kendisınden Başbakan Yardımcısı, Dışişlen Bakanı ve Petrol Ba- kanı'yla görüşmemızı sağlamasını istiyo- ruz. (Üçünü de sağlayacaktı.) Anlattıklan, söyledikleri arasında iki anah- tar tümcenın alrmı çızıyorum: "İsraü, böl- gede kendini garantiye alıp tüm sorunlan çözülmedikçe, bakuı göreceksiniz, Irak üze- rinden yaptmnüar ve ambargo kaldınlma- yacak™" Ve bır soru: "1991'e kadar Sad- dam'ı ve bu hükümeti rutan. destekleyen kimdi? 199redekbuhükümrtharikaydı,çok iyiydi de ansızm mı kötii oldu?_" Susuyoruz. Hayır, ben Halepçe katliamını unutma- dım. Ama El Haşimı'nin vurguladığı nok- tanın ve sorduğu sorunun yanıtı bu değil. Çocuklar öldürülmesln "Platino Mastoma" .. flk kez duyuyorum. Belkı yazılışı bile böyle değildir. Bağdat'ta- kı çocuk hastanesıne gırip koğuşlan dolaş- tığımızda neye uğradığımızı, neyle karşı- laştığımızı anlamadığımızda, anlamak iste- medığimizde, sonra şaşınp dilimız tu- tulduğunda, sonra yeryüzünde böyle bır şeye neden olabılecek ınsanlann var- lığından kahrolduğumuzda, buna ne- den olanlan lanetlediğimızde, dünya- mn vahşeri, acımazsızhğı, şiddetı kar- şısında donakaldığımızda, karanhğa, yokluğa, hıçliğe sa\ rulduğumuzda, çaresizük karşısında dipsiz kuyulann en dibine yuvarlamp ölmek istedığı- mizde, içimizden bin sordu: Nedir bu? DoktorAhmet Fadeh. çok sakin yamt ver- di: "Platino Mastoma." Her katta sekiz, on oda vardı. Her odada on yatak vardı. Her ya- takta biranne, bırbüyük anne ya da abla var- dı. Her ananın, büyükannenın ya da ablanın kucağında, göğsünde, yanında bir çocuk, bır bebek... Çocuklar çocuğa, bebekler be- oeğe hem benzıyor hem benzemıyordu. Omer3 yaşındaydı. Yüzü ve bedenı tümör- lerle doluydu. Başı bedeninden daha bü- yüktü. Görmeyen gözleri yüzünün dışuı- daydı. Annesi, bir azize gibi kıpırdamadan yatağa oturmuş, elindeki fotoğrafi gösten- yordu bize. Sanşın, nur topu gibi bır oğlan. Çocukluğu, güzelliği, kahkahası, bir buçuk yaşmdaki fotoğrafta kaknıştı. Onun için umut yoktu.. ama annesi ölmesine izin \er- miyor, yaşadığı her günü kâr sayıyordu. "Çocuklar öhnesin, çocuklar öldürülme- sm" diye sayıklıyordu yanıbaşındaki bır baş- ka anne. Aya, bir yaşında bile yoktu. Sanki iki başı vardı. Beyni, başının gerisindeki bir torbadaydı. Büyükannesi, gözyaşlanm tutmaya çalışarak, "Ona Aya adını koyduk, Aya, mucize demektir" diyordu ve bir mu- cıze bekliyordu. Doktorlar küçük Aya'yı ameliyat edebilmek için güçlenmesini bek- liyordu. "Platino Mastoma" Böbrekleri etkile- yen, oradan doğrudan beyne giden, sinir sis- temini etkileyen; bebeklerde, çocuklarda anormallikleryaratan tümörün adıydı "pla- tino Mastoma". çocukların kanı Kan kanseri çocuklarda çok yaygındı. Abbas ıki yaşındaydı. tki aydır burada te- davi görüyordu ve tedavıye cevap veriyor- du. Güney'den gelmişlerdi. Annesi, habire Abbas'ın kanlı ağzıru siliyordu. Hasan, sekız yaşındaydı. Güneyden gel- mişti. Üç yıldır tedavi görüyordu Merve yedi yaşındaydı, Medine dokuz. Güney'den gelmişlerdi. Tedaviye cevap ve- riyordu bedenleri. Ama ruhlan öfkeliydi, küskündü. Konuşmuyorlardı. Zaten çocuk- lann hiçbiri konuşmuyordu. Ama Merve ve linin çok alhndaydı. Bugün en yüksek sevi- yede... u Bugün hâlâ seyreftflmiş uranyum başhldanzehirsaçınavadevamediyorgüney- de. Ama temizleyeıniyoruz, radyoaktiviteri araşüramıyoruz. Çünkü uçuş yasağı olan bölgelerde—" diyorlar. Cifte kullanım Hastanede, gelişmiş araçlar, aletler de görüyoruz. Ama kullanılamıyor. Çünkii içlerinden bilgisayarlan alınmış. Ameli- yatlarda dikiş için kullandıklan yirmi iki çeşit dikiş ipliği varmış. tstemişler. An- cak beş çeşidine izin verilmiş. Kalp has- talan için gliserin tableti istemişler. Ona izin verilmemiş. Biriktirip biriktırip nit- rogliserinle kimyasal silah yaparlar di- tanedekı çocuklara adamış doktorlar, bu an- lamsız yasaklan, utana sıkıla, gözlerini yer- den kaldırmadan bizlere anlatırlarken, nasıl müthiş bir ağırlık altında ezildiklerinı görü- yorduk. Onlann değil, bizim insanlık onu- rumuz paralanıyordu. Pınl pınl bir güneşle başlayan Bağdat'ta- ki ikincı günüm, hastane ve sığınak gezile- riyle karardıkça karardı. (Geçen savaşta, ABD taraftndan "akıllı bombalar"la \iıru- lan "yanlışhkla" \-urulan El Amırihe Sığı- nağı'nı, 408 kadın ve çocuğun yanarak öl- düğü sığınağı daha önce arüatmıştım. Cum- huriyet-9 Ocak) Sığınakta, birçocuğun el ya- zısıyla yazılmış "Bırakın Irak yaşasuT ta- belasını gözlerime, yureğıme yerleştınp ote- le dönüyorum. 'Bırakuı Irak yaşasuı!' IRAK'A İYİ BİR TANITIM UZMANILAZIM GÜNLÜGU AR MAKERS (SA VAŞ BEŞLISI) -Bağdat sokaklarım 'süsleyen' bu ajîş, Irak halkımn Amerikan yönetimi hakkındaki düşünceleriniyansıtıyor. KörfezSavaşı'ndan buyana 1.5 milyon insanın hayatım kaybettiği ülkede, BM'nin 'çifte kullanım' gerekçesiyüzünden başta ilaç, binlerce kalem hayati önem taşıyan maddeyasaklu.. Medıne, öfke dolu bakışlannı yerden kaldı- np size doğrulttugunda, siz gözlerinizi eğ- mek zorunda kalıyordunuz. Neden. nlçtn bütün bunlar? Onlar ve daha niceleri, savaş çocuklan... Onlann yaşamı, ailelennin yaşamı, ABD'nin Körfez Savaşı'nda kullandığı seyreltılmiş uranyumla karardı. Havayı, tüm çevreyı, su- yu, toprağı, topraktan yetişen yiyeceği ze- hirleyen, yalnızca yaşayan her şeyı değil, ana rahmine düşecek olanlan, gelecek ku- şaklan şimdiden öldüren uranyum... Etkılenen çevrede, suyu ıçmek ölüm, top- rağa basmak ölüm, ağaçtaİd meyveyi ye- mek ölüm, havayı solumak ölüm... Mer- ve'nin annesi Şükriye "Neden,neden,neden, niçin bütün bunlar" diye sorarken, Medi- ne'nin annesi, "Arük çok yonıldum" diye inlerken insanlığrmdan utanıyordum. Has- tanede herkes ilaç bekliyor. Kemoterapi için gerekli 8 ilaçtan kimi za- man dördü, kimi zaman altısı bulunuyor... (Unuttunuz mu, 90'dan beri ambargo var) Ön- celik çocuklara tanınıyor, yaşlılara ilaç sıra- sı pek gelmiyor. 1990'dan önce Irak, en ge- lişmiş sağlık sistemine sahipti. Tıp dünyasında en gelişmiş ülkelerden bi- riydi. Bebek ve çocuk ölümleri dünya gene- ye... Kanalizasyon için çelik almak iste- mişler. Izın verilrnemiş. (tstemişler demem, yani satın almak istemişler) Irak satın almak istediği her mal için BM Kurul 661 'e başvurmak zorunda. Karşı- lanna çıkan engel ise "çifte kuHanım" gerekçesi. tstedikleri mallan asıl amaç- lan için değil de silah imalatında kulla- nu-lar diye istekleri geri çevriliyor. Bu yu- kanda saydıklanm gibi daha onlarca, yüz- lerce örnek veriyorlar. Blrlegmlş Mllletler ve mafya "Çifte kıülanun" nedeniyle ülkeye girme- si yasaklanan maddelerin listesi 250 sayfa- lık bir liste oluşturuyor. tlerideki günlerde, çeşitli ülkelerden işadamlannın New York'a gidip aracılar kullanarak Komite 661 'e pa- ra yedirip listeyı deldiklerini, bu ışin de müt- hiş bir mafyası oluştuğu söylentisını sık sık duyacaktım. Hatta daha da ileri gidenler "BM, Irak sayesinde ekonomik krizden kur- tuldu" diyor... Anımsatıyorlar: "BM 95- 96'da baüyordu, sekiz bin çahşanını sokağa atrvordu- Sayemizde güçlendikr, bizim sa- yemizde j'aşıj'Drlar'' diyorlar. Mesleklerine tutkun, çaresizlik içinde mu- cizeler yaratmaya çahşan, kendilenni has- Körfez Savaşı'ndan bu yana bir buçuk milyon insanın öldüğü Irak'ta, bırakın artık yaşam sürsün. UNIGEF'e göre yenı doğan bebeklerin dörtte biri açlıkla karşı karşıya. Beş yaşından küçük bir milyon çocuk bes- lenemiyor. Yarın: "Anne. okulum yarın bombalanır mı?" Irak Banş, Dostiuk ve Dayanışma Derneği Başkanı El Haşimi, Scilla ve bana, balko- nıuıdan Dicle nehrini gösteriyor. Kimdaha tehlîkeli? ugün oteldeki toplantımızda, Isveç merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan TFF (Uluslararası Banş ve Gelecek Araştırmalan Vakfi) Başkam Jan Oberg ve bir üye Christian Harleman da aramıza katılıyor. Jan, çok genç, çok atak, sürekli alternatif düşünceler üreten, dünyada banş eğitimine gönül vermiş biri. Ağırbaşh Ghristian'la birbirini tamamlayan, faal bir ekip oluşturuyorlar. Günün notlannı karşılaştırdıktan sonra Anıerikan saldınsı için öne sürülen gerekçeleri sırahyonız: •r Irak'ın elinde kdtle imha silahlannın bulunması olasılığı... Bugüne dek BM silah denetçileri bunun izine rastlamadı. Elbet sonuç raporlan bekleniyor... Irak'ta yetkili yetkısiz herkes silah denetçilerine teslim olmuş durumda. Her istediklerine, her an ve koşulsuz olarak boyun eğiyorlar, yeter ki sorun çıkmasın... Ancak rapor olumlu çıkar (yani bir şey bulunamaz) ve yine de Irak'a saldınlırsa, doğurabileceği korkunç sonuçlann yani sıra, asıl tsraiFüı kitle imha silahlannı kullanabileceği dile getiriliyor. ABD'nin, Israil'in nükleer silah geliştirmesüıe göz yumması irdeleniyor. Scilla bu noktada şu bilgiyi veriyor: İngiltere'deki nükleer silah programı doğrudan ABD'ye bağımlı. Eğer ABD'nin yanında olmazsak, nükleer silah prograrmmız durur endişesi var. Aynca Ingiltere, Güvenlik Konseyi'ndeki yerini de kaybetmek istemiyor... - Irak'ın, çevresine, bölgeye ve dünyaya tehdit oluşturması... Jan, daha birkaç gün önce BaşkanBush'un Texas'taki sözlerini anımsatıyor: "Halkunın Irak tehdidine ve saldınsma uğramasına izin veremem" diye kükremiş Bush. Yalnız Bağdat'takiler değil, dünyanın birçok yerinde de asıl tehdidin ABD'den geldiğinin farkında olanlar çok... Yapılan son bir araştırmada, "En bü\1ik tehdidi hangi iilke oluşturuyDr'' sorusuna yüzde 70 ABD, yüzde 20 Irak-Iran- Kuveyt, yüzde 10 da Suudi Arabistan cevabı verilmiş. Bu sonuçlann haber olarak CNN'e geçtiği, ancak habenn derhal yayından kaldınldığı falan söyleniyor... (Türkiye'ye döndükten sonra da buna benzer sonuçlarla karşılaşacaktım birçok ankette) ReJlmt defllstlrmelc' w Saddam Hüseyin'in devrilmesi... Tamam ABD buna kararlı. Çeşitli senaryolar tartişılıyor. Ancak, "Saddam Hüsejin devrihneB'' diye başlayan söylem, çok geçmeden "Rejim değiştiritane)i''ye dönüştü. Saddam, çevresindekiler... Yönerimde etkili Baas Partisi'ndeki 2000 kişinin hepsi mi temizlenecek? Bu "temizleme'' işlemi nerede başlayıp nerede bitecek? ABD'nin buraya yerleştireceği bir kukla hükümerin, olası savaş sonrasında çıkacak sorunlar altında ezileceğinden kimsenin kuşkusu yok. "Tamarn, Saddam diktatör_ ama Bush'tan daha tehiikeli olduğuna inanmıy»nım'' diyor Denis Haffiday-, "Nedense künse bu ülkede onun yönetiminde eğitim reformunun, sağbk reformunun gerçekleştiğini anunsamıwr. Bu ülke tüm toplumsal hizmederi yerine getiren bir ülkeydi" (Savaş öncesine dek Arap üÜceleri içinde en yüksek eğitim Iraktaydı, gelişmiş bir toplumsal hizmet sistemi vardı.) Rejime ilişkin, son zamanlarda Irak'ta atılan adımlan bir bir ortaya döküyoruz: Parlamentoda insan haklanna aykın yasalan değiştirme çabası... Devlet güvenlik mahkemelerinin kaldınlması... Çok partili sisteme geçiş çabalan... Yeni doğanlara isim özgürlüğü... Yurtdışındaki muhaliflere kapılan açma... Irak'tan gitmek ısteyenlere 200 dolarlık çıkış fonunu on dolara indirmek... Irak uyruklu tüm tutuklulann serbest bırakılması... "Ama dünyanın bunlardan haberi yok" diyor içimizden biri... "Onlara dünyaca ünlü çok iyi bir halkla ilişkiler u/nıanı rûrmalu. Hani Körfez Savaşı öncesinde KuveyHilerin tuttuldan gibL," diyor bir başkası. 12 yıllık ambargonun ve giderek artan ABD tehdidinin, yalnızca Saddam'ın güçlenmesine yaradığuıı gözlemlemişiz hepimiz. Nasıl yaramasın ki! Gıdayı petrol karşılığında alan, halkına dağıtan, insanlan doyuran devlet. Insan haklannın yalnız politik ve demokratik haklar olmadığım, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal haklar da olduğunu vurguluyoruz hepimiz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear