13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 HAZİRAN 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA MUZIK Kerem Görsev, liselere, üniversiteleregidipmüzikbilgisinive sevgisinigençlerlepaylaşıyor, televizyonlarda caz programlan yapıyor. Türkiye'decazın misyonerigibi çalışıyorHayaller parmaklanm ve beynimdeHATİCETUNCER A menka'da pamuk tarlanna sürülen zen- ci köle, nereden bilebilirdi ki hüzünlü şar- kılannm, caz müziğini yaratacağını... Kendisi aşağılanırken ezgilerinin yeni tnüzık akımlan yaratıp, müzisyenleri büyüleyeceğı- ni...Kerem Görsev de klasik müzik eğitimi alır- ken caz müziğı dinler ve sihirine kapılır gider. lyi ki caz yolculuğuna çıkmış. Hem kendisi mutlu, hem de dünyanın en iyi caz piyanist- lerinden bin olarak caz severlere yeni bir renk sundu. Caz, klasik müzik gibi bir form müziğıdir. ama müzisyene özgür bir alan bırakır: "Caz- da, kuralın bittiği yerde doğaçlamalar baş- lar. Doğaçlama biter. tekrar kuralcı olan me- lodi başlar ve parça biter. Parçayı çaldık- tan sonra parçanın form ve ritm öğelerini boznıadan aynı form üzerine doğaçlama yapabilirsiniz. Davulcu, saksofoncu, bascı, piyanist, tromboncu.. tıer kimle çalıyorsa- nız. Özgür alan, uzay boşluğu gibi. Herkes kendi kalp atışını, kendi kan dolaşımını, kendi yöresini. kendi geleneklerini çalıyor. Sonra tekrar dönüp standart melodiyi ça- lıyorsunuz. Konserler daha başkadır, Ka- yıtta bir parçayı 6 dakika çalıyorsanız, ay- nı parçanın doğaçlamaları konserde 20 da- kika olabüir. Böyle özgürlükleri de vardır cazın." Kerem Görsev, liselere, üniversitelere gıdip müzik bilgisini ve sevgisini gençlerle paylaşı- yor, televizyonlarda caz programlan yapıyor. Türkiye de cazın misyoneri gibi çalışıyor. Av- rupa ülkelerinde, ana okullannda çocuklann piyanolar. gitarlar. mandolinler. melodikalar ara- sında büyüğünü görmüş. lyi müzik egitimı alan bir çocuğun beyninin ıyi çalışacağını, in- san ilişkilerinde farklı olacağını düşünüyor. Müzik eğitimi T ürkiye'de müzik eğitimine ilişkin hayal- lerini şiırolaırgibi anlanvor: "Anadohılda- ki fakirlik fukarahk içindeki çocuğun im- kanı yok. Fakat bunlara hakkı var. KülrürBa- kanlığı ve Eğitinı Bakam kafa kafaya verip 'biz bu ülkede küçücük çocuklann ilkokul öğ- rencilerinin kulaklannı nasıl ıyi şekilde terbi- ye edebiliriz' diyecekler. Gazeteler promos- yonlar yapıyor,' 100 kupona müzik seti veri- yoruz" diyorlar. Bütün vatandaşlanmız sefer- ber olacak, kuponla karşıbğı aJdıkian müzik setlerini Milli Eğitim BakanlığTna bağışlaya- cak. Bakanlık da Türkiye'nin ücra köşelerin- deki okuJlara birer müzik seti koyacak. Haf- tada iki gün müzik dinleme, kulak eğitim sa- Jti oiacak. Büyiik müzik yapım şirketleri, CD'ler, kasetlerverecek: Vivaldi., Straus, Cha- upin. piyano epikleri. Küçiicük bebeler, Uko- kııldan başlayarak haftada ildgün bunlan din- leyecek. Sıkjlacaklar. gülüşecekler, kulaklan- ıı kapatacaklar ama öğrefmenler onlara an- latacak. Türkiye 15-20 sene sonra çağ atiar. Kötü müziklerin önüne beton çekecekler. O be- onlarçekileçeküeTürkiye'de kötü miizik kal- nayacak. Herkes iyi müzik dinleyecek." Banş Derneği davasında yargılanan \ e uzun nllar yurt dışında yaşayan Doğan Görsev'in >ğlu olan Kerem Görsev. askerlik yaptığı sı- ada babası tutuklanır. Şimdi Four Seasons )tel olan Sultanahmet Cezaevi'nde. Metris Ce- raev.'nde ziyaret efriği babası, dostlanna mü- :ik kîsetleri armağan eden, çocuğunu konser- ere götüren bir müzik tutkunudur: "Konser- ere gidiyordum. Piyanistler, orkestralan. Ah »en ie konser versem' diyordum. Onlann aptçı müzik beni o kadar eCkiliyordu ki ev- w Mesaj verebilmek dünyada en güzel bir şey. Ben efsanevi caz piyanistlerini, caz saksofoncularını dinleyerek bugünlere geldim. Ben şarkıcı değilim. Mesaj ve hayaller, parmaklanm ve beynimden çıkar. însanlar benim çaldıklarımı dinleyip hayal kurabilsin isterim w Bütün vatandaşlanmız seferber oiacak, kuponla karşıhğı aldıklan müzik setlerini Milli Eğitim Bakanlığı 'na bağışlayacak. Bakanlık da Türkiye 'nin ücra köşelerindeki okullara birer müzik seti koyacak. Haftada iki gün müzik dinleme, kulak eğitim saati oiacak deyamğımda hayal kurmaya devam edjyordum. Demek ki o sihri almışım." Cazın gelenekselliği M üzısyen bencil olmamalı. topluma me- saj verebilmeli, hayallere sürükleyebil- medir Görsev'egöre: "Mesaj verebil- mek dünyanın en güzel bir şeyi. Ben efsanevi caz piyanistlerini, caz saksofonculannı dinle- yerek bugünlere geldim. Ben şarkıcı değilim. Mesaj ve hayaller, parmaklanm ve beynim- den çıkar. İnsanlar beni dinleyip hayal kura- bilsin isterim." Kölelerin hüznü, caz olup okyanuslar aşa- rak, Türkiye'ye geldiğinde, daha farklı bir ke- simi yakalar, tüketicisi değişir: "Buradan siz bir ıshkçakuğnuzzaman ben o ıshğı değişik du- yannı. 100 metre ötedeki insan değişik duyar. Kuzey ülkeleri günde iki üç saat güneş görür. Oralann müziğinde karamsarhk vardır. Brezüya'da caz müziği, samba, eğlence olur. Türkiye'de de uzun havalar vardır. Yaşadığı- mız ortama göre değişir. Herkes kendini, ya- şadığı yeri çalar." Görsev dünyada artık cazda da müzikte de keşfedilecek bir kalmadığını anlatıyor. Cazın büyük müzisyenlerinin hepsi bir renk yarat- mış müzikte. BUI Evans kırmızıysa. Chick Corea yeşil: "Günümüzün müzisyenleri ne yapıyor? GeJeneksel müziğin soundJannın,ge- İeneksel enstnımanlann üstüne kendileri bes- teler yaparak açık yeşil, pembe, yeni renkler anyor. Ben de onlardan biriyim. Kendimize na- sıl bir renk bulabiliriz? Ben oda müziğivle cazı kanşörarak bir şey- ler yapmaya çabşn orum, ama geienekkri boz- madan, haddimi bilerek. Sanatta haddini bi- leceksin. Her şeye konmamak la/ırn. Popüler olmakiçinhokkabazhkyapmamaklazjm.Say- gın ve değeıü bir insan obnak, şöhretten çok daha önenüi bir şeydir." 3y Kerem Görsev'in hiçbir albümünde elektronik müzik yok eknolojiyaşamın her alanınagirdi Görsev'in hiçbir albümünde elektronik müzik yoktur. Teknoloji gelişip, müzik bilgisayar programlarıyla üretilir hale gelince yorumculuk bitiyor. Teknoloji yainızca müziğe değil, yaşamın her alanına girdi, aşka bile: "En basiti bundan yıDar evvel internet yoktu, Ankara'da yaşayan sevgiünize mektup yazıyordunuz. Mektubu zarfa koyuyor, pulunu yapıştınyordunuz. Se\ giliniz 2 gün sonra mektupu ahp okuyor, gözkri doluyordu. Şimdi elektronik postayla yolhıyorsıuı. On saniye sonra okuyor. Kadın-erkek Uişküerinde duygusalhk, duygulanmız biraz gitti. E-postayla olmaz ki bu iş. Mekrubun içüıde insanlar birbirlerine çiçekler yolİarlar. Müziğe de yansıdı. Bilgisayar başma geçiyor, sonra bilgasayardan yazdığı müzikten baskı abyor. Kendi yazdığı müziği kendi çalanuyor. Yorumculuk kalmadı, dokunuş kalnıadı. Elektronik, plastik elektrik müzikleri geliyor. Yani dengeler her şey çok bozuldu çok. Kadınlann ripleri hepsi aynı. Silikon dudak, kalkık burun. Güzel gösterişh' kadın ama emitasyon, sahte o. Eski 1940'lardaki 1950'lerdeki Amerikan fümlerindeki Grace Kelly, Audrey Hepburn, Liz Taylor'ım halleri. Karakteristik güzeflikler kalmadt" Kerem Görsev son albümü "E3dstence-\'aroluş"ta 2 yaşındaki kızı Nisan'la oyunlannı, ev içindeki maceralanru anlatıyor. 4-5 ay kucağını alamamış ve kucağına alabildiğinde varolduğunu hissetmiş. Kızımn = = — - = - dogum günü 10 nisanda stüdyoya girmiş ve 7 saatte kayıt tamamlanmış: "Bir güç geldi bana. O melodiler çok sihirti oldu. Reyent Bölükbaşı çok önemli bir çellist ÇeUo insan sesine en yakm olan enstrumandır. Reyent'in soKstiiğinde çalınan bu parçalar insanlara bir süıir verecek. Reyent'in melodikri bittikten sonra ben sololan çaldım. Kontrbasta Volkan Gülsever, davulda Ateş Tezer, doğaçlamalar yaptık beraber." Klasik anlayışta yaptığı albümü, çocuklar da rahat dinlesin, aileler bu albümle çocuklaruu eğitsinJer istiyor: "Çocuklar klasik müziğin rengini anlayacak. Dünyada 'easy listening" yani rahat dinlenen müzik diye bir tarz vardır. Ama rahat dinlenen diye basit de değil. İstedik ki Türkiye'deki küçük çocuklar dinlesin ve ikride kötüyü ayırt edebüecek bir kulak terbiyeleri olsun." Cazın slhrt Caz bir sihirdir ve sahtekar. trend peşinde koşan bir cazcı olamaz: "Bugün bu moda haydi onu yapaynn. Yok, ben moda takip etmiyorum, etmeveceğim de. Yeni şeyier yapıyorum, üretiyorum ama değişmeyen konsepttir. Klasik enstrumanlar, dokunuş, ama beyin değişiyor. Her geçen gün ben de olgunlaşıyorum, yeni şeyier hissediyorum, yeni arkadaşhklar kuruyorum, değişik müzOdere yansıyor bu." Caz Festivaii ^ Kerem Görsev, 5 Temmuzda başlayacak 9. Uluslararası tstanbul Caz Festivaii'ne anne babalann çocuİdannı da götürmelerini istiyor.- 'Çünkü caz teatral bir müziktir. Çalarken gülersin terlersin, yerlere düşersin, eğlenirsin eğlendirirsin. Çocuk 'başka bir konsere de görür' der." Görsev, "Existence"ı fesrival kapsamında 19 temmuzda Lütfi Kırdar Konferans Sarayı'nda çalacak: "Yaşı neohırsa olsun, geknJer çocuklanm da gerirsin. Bu albüm benin kızınun varohışu. Çocuğunu kapan gelsüı konsere." GÖRÜŞ Prof. Dr. TURKKAYA ATAOV Türkiye'ninAfganistan'a Teknik Yardımı "Teknikyardım" sözcükleri uluslararası ilişkiler kitaplarına bugünkü çağrışımlarıyla daha yerleş- meden çok önce, eşsiz Atatürk'ün önderliğinde- kı T.C., uzak komşumuz Afganıstan'a, dostluk dı- şında bir şey düşünmeden, uzun yıllar gerçek an- lamda teknik yardım yapmıştır. Bir askeri kuvveti- mizin bu ülkede bulunduğu, hatta oradaki ulusla- rarası gücün Türk komutası altında olduğu günü- müzde, 1928'de başlayarak, harcamaiann bütü- nü bizce yapılmak koşuluyla, yırmi yıl kadar süren bu kardeşçe destek yüzümüzü bir kez daha ağar- tan ibretlerle doludur. Ankara hükümetini ilk tanıyan devlet, kendi de bağımsızlık savaşımı içinde olan Afganistan'dır. Her iki yönetimin temsilcileri Rusya'daki yeni Bol- şevık iktıdarla ne ölçüde anlaşabıleceklerinı yerin- de görmek için Moskova'ya vardıklarında, Türk- ler ve Afganlılar 1 Mart 1921 'de ilk anlaşmayı im- zaladılar, Kızılay'dakı iki katlı binaya üstteki balkon- dan Afgan bayrağını çeken de Mustafa Kemal'di. Bu fotoğrafı, Bülent Ecevit Ulus gazetesinde ya- zarken belkı de ilk kez, ben yayımlamıştım. Sov- yet Rusya ile anlaşmamız 15 gün sonra oldu. Bu nedenledir ki, bazı "1 Martlar"da bu ülkeye ilişkin biryazı yazıp yayımlamayı bir kadirşinaslık saydım. Türkiye'nin kapsamlı ve uzun teknik yardımı bu dostluğun üstüne kuruludur. Afganistan'ın ileriye dönük Emiri Amanullah Han drş gezisinde büyük Atatürk'ün Türkiyesı'ne de uğramış ve 25 Mayıs 1928'de bir anlaşma imzalamıştı. Birinci madde- si iki ülke arasındaki dostluğun "ebedi" olduğu- nu söyleyen bu anlaşma gereğince, o günlerin in- kılapçı iktidan, maaşları ve her türlü harcamalan tarafımızdan karşılanmak üzere, Afganıstan'a en az iki yıllığına neredeyse her meslekten çok sayı- da yetişmiş uzman yolladı. Yirmi yıl kalanlar oldu. Içlerinde ozellikle askerliğin ve tıbbın her sınrfın- dan kişıler, ayrıca kimyager, veterıner, devletler hukukçusu. müzik hocaları. hatta ressam da var- dı. Doktorlar başkent Kâbıl'de ilk hastaneyi, ilk doğum kliniğini ve hemen yanında ilk tıp okulunu kurdular. Bu sonuncusu sonra fakülte ve Kâbil Ünıversitesı'ninnüvesıoldu. Büyük dayım da (Kâ- mil Paşa) eğıtimde ve orduda sağlık hızmetlerini örgütleyen doktorlardan bınydi. Adı üniversite kam- pusunun ortasındaki mermer anıta kazılıdır. O yıl- larda, salgın hastalıklar önlenmiş, kocabaş hayvan nüfusu birkaç katına çıkmıştı. En çok askerlerin ve veterinerlerin yararı oldu. Ama ressamımızın ha- zırladığı yerli Dari dilindeki resimlı alfabetüm okul- larda tek okuma kitabıydı. Gene 1928 Anlaşması gereği, Türkiye çok sayı- da Afganlı çocuğa ve gence karşılıksız burs ver- di. Gelenler daha çok tıp ve askerlik okudular. Bunlar arasında Istanbul'da Halıcıoğlu'nda bir il- kokula yazdırılan Muhammed Said, başkalanyla bırlikte, oradan Kuleli'ye, derken Yıldız Harp Aka- demisi'ne alındı. Atatürk'le iki kez konuşup yurdu- na kurmay yüzbaşı olarak dönen bu kişi korgene- ral emeklisi olarak 1989'da Ankara'ya büyükelçi atanmıştı. TürkiyeAfganıstan'da daha önce de vardı. O gün- lerdeki varlığımızla da iftihar ediyoruz. DERNEĞlMİZfN YÖNETlM KURULU ÜYELERİNDEN PROF. DR. SEDATBOYACIOĞLU'NUN SAYGIDEĞER KAYINPEDERİ, HACETTEPE ÜNtVERSlTESt TIP FAKÜLTESt OFTALMOLOJİ BlLlM DALI KURUCULARINDAN PROF. DR. MUVAFFAK AYTEK 21.06.2002 TARİHÎNDE VEFAT ETMtŞTtR. MERHUMA TANRTDAN RAHMET, KEDERLİ AİLESFNE BAŞSAĞLIĞI DÎLERİZ. TÖ1 DOST \ E SE\ E.MERİNİN BAŞISAĞ OLSII\ TÜRK GASTROENTEROLOJİ DERNEĞİ VAKFIMIZIN KURUCULARINDAN PROF. DR. SEDAT BOYACIOĞLU'NUN SAYGIDEĞER KAYINPEDERİ, HACETTEPE ÜNİVERSÎTESİ TTP FAKÜLTESİ OFTALMOLOJİ BİLİM DALI KURUCULARINDAN PROF. DR. MUVAFFAK AYTEK 21.06.2002 TARİHÎNDE VEFAT ETMlŞTlR. MERHUMA TANRI'DAN RAHMET. KEDERLİ AlLESlNE BAŞSAĞLIĞI DİLERİZ. TÜRK CASTROENTEROLOJİ VAKFI SHP Manisa II Başkanı Sn. ALİ ASLAN ıle ad soyadı benzerliğinden başka hiçbir ilgim \oktur' Kamuoyuna saşgıyla du>-urulur. Y. Müh. ALİ ASLAN - CHP Parti Cyesi - Istanbul E-Mek aliaslanchpCahotmail com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear