Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET 18 HAZİRAN 2002 SALI
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
TİYATRO DÜINYASINDAN
Tutkuve Psikoz 4.48
DİKMEN CÜRUN YAZI O D A S I
BirEmreKoyuııcuoğlu projea olan
^Kıvranış' Sarah Kane'iaı 'Tutku"
-ve "Psikoz 4.48'' adlı oyunlanndan
«luşuyor. Uluslararası İstarabul Tıyat-
ro Festivali'nde üc gün art arda oyna-
yan DU iJti eser seıt cesur ve- şiirsel ya-
pılanyla bir bürür oluşrurdlu. Ahmet
Ortaçdağ'ın çevirdıği oyunJann yönet-
menı Emre Koyuncuoğlu: "Sarah Ka-
ne'in benim için yazar olarak en
önemli özelliği; oyunlarıncia hemen
farkedilen Uginç zekâsı" diyor "Bir-
birleriyle çok zorilişkUendirilebUe-
cek parçalann şaşırtıcı beraberlik-
teriyle kavramsal bir bütün e ulaşma-
lan onun metnindeki kendine özgü
giicii oluştunıyor.' •*Kı\Taraış'*ın Fes-
tivalde başanlı birproje olmasının öte-
sinde bir özelliği de Türk tiyatro ızle-
yicisıni Sarah Kane ile ılk kez buluş-
turuyor olmasıydı. Bu kısa süreli bu-
luşma umanm sezon içinde yeniden ya-
şanır.
Şiddet olgusu •
Sarah Kane, 1971 'de doğan ve
1999"da intihan seçen bır yazar. İlk
oyunu 'Blasted' 1995'te RLoyal Co-
urt'ta sahnelendıği zaman eleşrirmen-
1er ve bazı yazarlar, sanatçılar adeta to-
zu dumana katarak hem Kane'i hem
de ona bu olanağı taruyan Royal Co-
urt'u yerden yere \urmuştu. Toplum-
sal ve bireysel çöküntünün bu denli
yalın, kesin ve sırur tanımaz bir dille
işlenmesi şok etkisı yapmıştı. 'Itici.
sefil, sadist' gibi sıfatlar ünlü eleştir-
menlerin kullandıklan en haflf tanım-
lar (bu sıfatlara pek çok sanat-çı da des-
tek veriyor o günlerde). Kane ise yaz-
mayı sürdürüyor ve dördüncii oyunu
olan 'Tutku' 1998'de Edmburg'da
(Fringe Festivali) muazzam ses getiri-
yor... Hemen ardından, yine 1998'de
yazdığı 'Psikoz 4.48' isegenç kadının
Gerek 'Tuifcu', gerekse 'Psikoz 4.4İ\
hayatla, hayafın farklı boyutlarıvla,
acıyla, şiddetle hesaplaşan ovunlar.
intihara adım adım yaklaşmakta oldu-
ğunun sinyallerinı veriyordu.
Emre Koyuncuoğlu'nun 'Kıvranış'
adı altında topladığı bu iki oyun Sarah
Kane'nin hayat karşısında duyduğu
acıyı farklı açılardan dilegetirdiği için
birbirini tamamlar. Bu bağlamdâ dört
oyuncudan oluşan "Tutku" toplum-
sal şiddet, yaşamlan çevreleyen, iliş-
kileri yönlendiren, bunu ülkelere taşı-
yan şiddet temasını işlerken; 'Psikoz
4.48' kişinin kendi iç dünyasındaki
şiddet olgusuylahesaplaşmasıdır. Şid-
det, kaçınılmaz olarak acıyı getirir. Bu
iki oyunu bağlayan düşünce de acının
dile geririliş biçıminde belirlenmiştir.
Sarah Kane'i etkileyen yazarlann ba-
şında yeralan Edvvard Bond 1960'lar-
da, "Jane Austen nasıl insan davra-
nışlan ii/erine yazıyorsa ben de ay-
nı şekilde şiddet üzerine yazıyorum"
der. "Toplumumuz şiddetle >oğrul-
maktadır ve bu şiddet durulmadan
geleceğe umut bağlayamayız. Şiddet
temasının işlenmesine karşı çıkan-
lar günümüzün gerçekleriyle yüz-
leşmek istemeyenlerdir." Belki bu-
gün Kane'in oyunlanndaki şiddet ol-
gusu Bond'un altını çizdiği gerçekler-
den daha farklı, daha yayılımcı, daha
çıplak. O günden bu günlere yaşanan-
lar düşünüldüğünde böylesi bir çıp-
laklık, vuruculuk kaçınılmaz.
Matematik kurgu
Sarah Kane'in metinleriyle oyana-
mak olanaksız. Yazmış olduğu oyun-
lann tümünde metinlerin kendine öz-
gü matematiksel kurgusu olduğu göz-
lemleniyor. Emre Koyuncuoğlu bu ma-
tematiksel kurguyu meünlerle o)Ttama-
dan taşımış sahneye ve her iki oyunu
net çizgilerle birbinne bağlamış. Sah-
ne tasanrru, görsel tasanm, ses ve mü-
zik, ışık bu bağlantıyı güçlendiren un-
surlar.
'Kıvranış' projesinin ilk oyunu olan
'Tutku'da dört ayn sesin tek bir sese,
kaosa, karşılıklı konuşmalara ve kimi
zaman da yazann kendi sesine dönüş-
mesi kuşkusuz oyunculan zorlayacak
bir özellik. A,B,C,M olarak tanımla-
nan bu sesler ortak bir yerde, ortak bir
zamanda buluşmadığı gibi kişilerden
ya da karakterlerden söz ermek de ola-
naksız. Sarah Kane yönetmeni ve oyun-
cuyu zorlayan bir yazar. Emre Koyun-
cuoğlu, bu zorluğu metnin melodik
yapısını güçlendirerek aşarken hem
birbirleri dışında hem de birlikte ola-
mayan sesleri Derya Alabora, Esra
Bezen Bilgin, Emrah Elçiboğa, Pa-
yidar Tüfekçioğlu'nun yalın oyun-
culuklarında buluşturmuş. Dört
oyuncu da sanki ortadan başlayan,
geriye dönen, sonra yeniden başla-
yan ve de sınıriann olmadığı bir par-
çalanmışlık içinde bir sorgulama sü-
recini belli bir ritm içinde işliyor.
Sarah Kane'nin dünyasındaki imge-
leri minimal çizgilerİe belirleyen yö-
netmen 'Psikoz 4.48'de de aynı den-
geyi kurmaya özen göstermiş. 'Tut-
ku'ya oranla kurgusaîağlan daha gev-
şek olan ve oyuncu için boş alanlar bı-
rakan bir çalışma 'Psikoz 4.48'. Bu
nedenle de imgelere ve müziğe daha ge-
niş yer ayırmış Koyuncuoğlu. Böyle-
likle genç kadının beyninin içerdiği tı-
nılar, sesler, bakışlar, reddedişlergörün-
tülerde ağırlık kazanmış. Depresyon
geçınrken sürekh saat 4.48'de uyanan
Kane, gün doğumundan hemen önce-
ki bu alaca karanlığı bedenırun tüm zı-
hinsel karmaşalardan anndığı bır za-
man dilırru olarak algıladığını söylemış-
tir. Bu bağlamda, belkı de belırli sah-
nelerde çıplak bedenın su içindeki si-
lik kıvranışları görüntülerle seslerin
bir buluşması olarak öne çıkar. Esra
Bezen Bilgın'ınyorumundayönetme-
nin yapmak ıstedığı ıle örtüşen husus
kuşkusuz bir metnin saldırgan yapısı-
nın yumuşak bir üslupla dıle gtiriliyor
olmasıydı. Basit görünenın altında ra-
hatsız edicı olanın öne çıkması... Bö-
lünmüşlük, parçalanmışlık... Her iki
oyunda da bu yapısal özellik öne çıkı-
yordu.
Gerek 'Tutku' gerekse 'Psikoz 4.48'
hayatla, hayatın farklı boyutlarıvla,
acıyla, şiddetle hesaplaşan oyunlar. Şi-
irsel, acımasız, karanlık, derin, zekı bir
dünyanın yansımalan. Bu yansımalar
'Kıvranış'ta titizlikle taşındı sahneye.
ERGUNER VE KOKOO ENSEMBLE
Neyile Zen
felsefesi
Aya îrini 'de
Kültür Servisi - 3. Uluslararası İstanbul
Müzik Festivali'nın konuğu Kudsi Erguner
ve topluluğu Kokoo Ensemble.
Erguner'in bestelerinden oluşan Tasav-
vuf'tan Zen'e Türk ve Japon Müziği Projesi
bugün saat 19.30'da Aya İrini'de gerçekleşe-
cek. Gecede Kudsi Erguner'e (ney), Hakan
Güngör (kanun), Toshi Tsuchitori (\nrma-
lı çalgılar), Akikazu Nakamura (shakuhac-
hi) ve Michiyo Yagı - Maki Isogai (ses -
koto) eşlik edecek. Kudsi Erguner Ney -
Zen projesini şu sözlerlerle anlatıyor. "Her
sanat formu özellikle de müzik, içinde ya-
şadığı ve ge-
liştiği devrin
düşünce ve
inançlarıvia
iletişim için-
dedir. Tasav-
vufun, klasik
edebiyatımız
ve müziğimiz
üzerinde etki-
leri olduğu gi-
bi, Japon kla-
sik müziği ve
edebiyatı da
Zen Budiz-
mi'nin etkile-
ri ile gelişmiş-
tir. Türk mis-
t i s i z m in in
sembolü hali-
ne gelmiş olan
'ney' ile Ja-
pon mistisiz-
minde onun
karşıtı olan
'shakuhachi'
gerek ses tını-
sı ve gerekse
edebiyattaki
yeri açısından
" " -——-- ı,a yr e t verici
bir benzerlik gösterir. Yine aynı benzerlik
'kanun' ile 'koto' adlı telli sazlarda vardır.
Japon imparatorlarının müziğe, özellikle
de shakuhachiye gösterdikleri ilgi, Os-
manlı padişahlarının 'ney'e gösterdikleri
ilgi ve iltifatı andırmaktadır. Vıllarca be-
raber çalıştığım perküsyon ustası Toshi
Tsuchitori ile Tokyo'da yaptığımız kon-
serier ve iki müziğin karşılaşması dene-
yimleri, bu yöndeki çalışmalar için teşvik
edici oldu. Ğeleneksel müziğin eğitiminin
yanında klasik Batı müziği eğitimi de
görmüş olan Akeichi Nakahura günü-
müzde usta bir 'shakuhachi' sanatçısıdır.
Bu projede, Akeichi'nin kurduğu Kokoo
Topluluğu'nun yanı sıra Japon vurmalı
çalgılar ustası Toshi Tsuchitori ve Türki-
ye'den de kanun sanatçısı Hakan Güngör
yer alıyor."
JToUotoğrafVakfi veAnadolu
Ûniversitesiİletişim
Bilimleri'nce düzenlenen bir
(tiv etkinliğe katümak üzere 19
Maytsİa Türkiye'yegelen Ken
Light, "Rüyanın Otesindeki
Amerika " adlı sergisiyleparlak
taşınyaldızlaruıı döküyor.
FotoğrafVakfi'nda28
Hagran 'a kadar açık kalacak
serginin "Teksas Death Row
(Teksas Ölüm Sırası) » adh
bölümünde Light, biryü
boyunca görüştüğü ölüm
mahkûmlannı konu altyor.
Yaldızları dökülen Amerika
• Kudsi Erguner
ve topluluğu Kokoo
Ensemble bu akşam
saat 19.30'da,
Tasavvuftan Zen'e
Türk ve Japon
Müziği projesini
sunacak
GULŞAH DURAK
Sosyal belgesel fotoğrafçısı
Ken Light, fotoğraflanyla dün-
yanın "biiyük ağabeyi"Ameri-
ka'nm gerçek yüzünü ortaya ko-
yuyor. Teksas Hapishanesi'nde-
ki ölüm mahkûmlannı ve ülkenin
en yoksul eyaleti Batı Virginia'da-
ki insanların yaşam mücadelele-
rini fotoğraflayan Light, "Rüya-
nın Otesindeki Amerika" ser-
gisiyle Istanbul'da.
Hollywood filmlerinden bize
yansıyan Amerika. Sanki Ame-
rika'nın her köşesi filmlerdeki
New York, Los Angeles, Las Ve-
gas... Ancak bu rüyanın gerçek ol-
madığmı gösterenlerden biri. ken-
disi de bir Amerikalı olan belge-
sel fotoğrafçı Ken Light. Fotoğ-
raf Vakü ve Anadolu Universite-
si İletişim Bilimleri'nce düzen-
lenen bir dizi etkinliğe katıhnak
üzere 19Mayıs'ta Türkiye'ye ge-
len Ken Light, "Rüyanın Otesin-
deki Amerika" adlı sergisiyle
parlak taşın yaldızlannı döküyor
Fotoğraf Vakfı'nda 28 Haziran'a
kadar açık kalacak serginin "Tek-
sas Death Row (Teksas Ölüm Sı-
rası)" adh bölümünde Light, 1
yıl boyuncagörüştüğü ölüm mah-
kûmlarını konu alıyor. 1994'te
400 mahkûmun kaldığı Teksas
Hapishanesi'ninEllis-1 ünitesin-
de çahşmalanna başlayan Light,
görüştüğü 200 ölüm mahkûmun-
dan 80'inin cezasının infaz edil-
diğini anlatıyor. Light, bu konu-
yu seçmesinin amacını ise şöyle
açıkiıyor:
"Ölüm mahkûmlarını daha
önce kimse görmedi. ABD'de
özellikle tartışılması gereken
bir konu. Onlan tanımak, dün-
yalarını yeniden keşfetmek is-
tedim. Hepsinin çok kötü şey-
ler yaptığını biliyordum, ama
onlarla birlikte insancıllığın ne
demek olduğunu keşfettim. Fo-
toğrafta ortak bir dil var, her-
kes anlavabilivor."
Light sergisinin diğer bölümü-
nün mekânı ise ülkenin en yok-
sul eyaleti Batı Virginia. "Ap-
palachia USA" adlı sergisinde
Light, sosyal olanaklardan uzak
yaşayan insanlann, geçimlenni
sağladıklan maden ocaklarının
kapanmasının ardından verdik-
leri yaşam mücadelesini anlahyor.
Appalachia USA sergisini Is-
tanbul'dan önce Diyarbakır 2.
Kültür ve Sanat Festiv ali kapsa-
mında açan Light, "Oradaki yok-
sulluk ile Batı Yirgina'daki ara-
sında farklılıklar var. Diyarba-
kır çok yoksul ve orada çok sa-
Ken Light kimdir?
1950 New York doğumlu Ken Light,
1982 yılından bu yana tanm
işçilerinin yaşamlarını ve Meksika'dan
Amerika'ya yasak göçlerini
incelediği, "To The Promised
Land", "With These Hands" ve "In
the Ffelds", larsal kesimde yaşayan
siyahlann yoksulluğunu anlattığı
"Delta Time". sosyal belgesel
fotoğrafçılannın yaşamlannı ele aldığı
"Witness in Our Time" ve ölüm
mahkûmlannı yansıttığı "Texas Death Row" kitaplanyla dürrya
çapmda büyük yankı uyandırdı. Halen Kalifomiya'da Berkeley
Ûniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Light,New York'taki
Uluslararası Fotoğraf Merkezi'nde (ICP), Prag Fotoğraf
Çahşmalan Okulu'nda, Missouri ve Baltimore'da belgesel fotoğraf
atölyesi çalışmalannı sürdürüyor.
yıda asker var. Ancak halkın
demokrasi mücadelesi devam
ediyor. Bölgedeki insanlarda
her şeye karşın umut gördüm"
diyor. Diyarbakır'a birlikte gitti-
ğı fotoğraf sanatçısı Yücel Tun-
ca'nın "Hakkâri Sevgilim" ad-
lı dia gösterisi nedeniyle iki kez
gözaltına alınmasını ise Light
şöyle değerlendiriyor:
"Bölgedeki sorunun tek çö-
zümü demokrasinin tartışma-
ya açılması. Eğer polis fotoğra-
fa engel oluyorsa tartışma ger-
çekleşemiyor demektir."
1970'lerde çektiği fotoğraflar-
daki Amerika ile Türkiye'nin bu-
gününün birbinne çok benzedi-
ğini ifade eden Light. "İkisinde
de demokrasi için savaşım var"
yonımunu yapıyor. İki ülkede de
değiştirilmesi gereken çok şey
olduğunu düşünen Ken Light,
"Sosyal belgesel fotoğrafın gö-
re\\ de bunları göstermek olma-
lı. Bu başanldığında fotoğrafın
gücü de ortaya çıkıyor" diye
konuşuyor.
Türkiye'de en çok fotoğrafçı-
lann enerjisinden, bilgilerini pay-
laşmak istemesinden etkilendi-
ğini anlatan Light, bu ülkeyle il-
gili belgesel projesi olup olma-
dığını sorduğumuzda ise "Gele-
cek ne getirir bilemeyiz" diye
yanıt veriyor.
FotoğrafVakfi: 02122921939
SELİM İLERİ
Sözcüklen, Bir Rüya
Korkunç bir rüya gördüm: Sözcükleri yitirmişim.
Tek bir sözcüğüm kalmamış!
Artık düşünemiyormuşum, duyumsayamıyor-
muşum. Alabildiğine ıssızlık kalmış geriye. Hiç so-
na ermeyecek bir ıssızlık.
Ter içinde uyandım. Sabaha karşıydı, ama gün
tam ağmamıştı; gecenın karanlığı. o sürüyordu.
Öyleyken rüyanın acısını daha yoğun hissediyor-
dum.
Boyuna kelimelerimi, sözcüklerimi, eşanlamlı-
larını, Türkçe'lerini, Osmanlıca'larını. Fransızca'la-
rını, çat pat Ingilızce'lerini yineleyip durdum. Hep
ve hızla eksiliyorlarmış gibi geliyordu bana.
Murfağa gittim. Işığı yaktım. Su içtim.
"Su, evet, su, adı su..." diyordum. Bardak, şı-
şe, buzdolabı...
Şemsettin Sami Bey, sözlüğünde, kelime için,
"anlamlı söz" demeye getiriyor, dilde kullanılan söz-
lerin her biri... Dilbilgisinde kelime, isim, fiil ve edat
olarak üçe ayrılıyormuş.
Bırdenbire sözcüklerin degerıni kavnyordum. Bir-
denbire her biri benim için bütün bir hayat olu-
yordu.
Sartre, yaşamöyküsünü yazarken, sözcükle-
rin derin anlamı üstünde durur. Boşuna Sözcük-
/eradınıvermemiştiroeserıne. Kitaplığımda Söz-
cükleri arandım. Buldum, yaz sabahı, Sozcük-
ler'i yeniden okumaya başladım. Korku dinmiyor-
du.
Günün birinde sözcükleri, sözcüklerimi yitirir-
sem!..
Şükran Kurdakul'dan dinlemiştim: Abdülhak
Şinasi Hisar, son yıllarında, o güzel, o incecik ke-
limelerinı yitirrneye koyulmuş. Cümleleri artık ko-
puk kopuk, bölük pörçük, başsız ayaksızmış.
Sartre'ı bir yana bırakıp, Boğaziçi Mehtaplan'na
koştum. Yıldızlar bolümü, diyordum kendi ken-
dime, yüksek sesle söylüyordum, o harikulade bö-
lüm, sayfalar!
Sayfaları çeviriyordum. Bir adı vardı o bölü-
mün, sözcüklerden oluşan bırad! Sonra buldum:
"Başka dünyaların bizden görebileceklen"...
O zarnan, yazarken, sözcükleri yanıbaşınday-
dı Abdülhak Şinasi'nin. Onları seviyor, onlarla oy-
nuyor, oyalanıyor, onları dinliyor ve onlarla dinle-
niyordu.
Sonra bir gün... Şükran Bey üzüntüyle anlat-
mıştı: Kelimelerini bulmakta zorluk çekiyormuşFa-
hım Bey ve Biz yazarı. Kelimeleri de artık geçmiş
bir zamana karışıvermiş...
Kelimelerime sımsıkı sarılmaya çalışıyordum.
Hayır, sızi insanlar bırakabılirler, aşklar, dostluk-
lar bitebilir; bunlann hepsi olabilir. Yıkıp geçen,
kelimelerin, sözcüklerin sizı bırakması, aklın an-
sızın buruşmasıdır.
Nasıl da kavramamışım! Kelimeyi, bir ya da bir-
kaç heceden ibaret söz sanmışım, hepi topu bu
sanmışım.
Sözcükler! Hep onlarla var olmuşuz, konuşur-
ken, yazarken, içsel sesimizde, duygumuzda,
düşüncemizde, hatta soluk alışımızda...
Sözcükleri yerli yerinde, etkili kullanrnaya didi-
nip durmuşum. Sözcüklerim iyi seçilmiş olsun
istemişim. Kimileyin canlı, devingen sözcükler; ki-
mileyin ağırbaşlı, kimileyin yaslı, her şey her şey!
Okudukça yenı kelimeler kazanmışım. Ama
yazdıkça, o kelimeleri kullandıkça, onlar benim
olmuş.
Bilge Karasu'yu anımsadım. Dile getirmek is-
tediğini tam karşılayacak sözcüğü bulmak için,
öyküsünde, anlatısında durakalır, nice zamanlar
aradığı sözcüğün peşınde koşardı. Hem de hiç
yuksünmeden!
Evin içinde, kendi kendıme, yüksek sesle ko-
nuşmaya başladım. Kelimelerimi dinledim.
Sonra oturdum, bu yazıyı yazdım.
Takvim'de Iz Bırakan:
"Mehtap bazan tesiriyle sahilleri, yalılan, bah-
çeleri köklerinden koparmış, hakikatlerinden ayır-
mış gibi bunlann denize benzerbirhava içinde uçar
gibi yüzdükleri görülürdü." Abdülhak Şinasi Hi-
sar. Boğaziçi Mehtapları, Varlık Yayınları, 1967.
François Daireaux'dan ürisaille'
• Kültür Servisi -
Karşı Sanat Çahşmalan,
13 Temmuz'adek
Fransız Kültür Merkezi
işbirliğıyle
gerçekleşririlen
François Daireaux'nun
'Grisaille - Gri
Baskılar' adlı kişisel
sergisine ev sahipliği
yapıyor. Sanatçı, bu
sergisinde yer alan baskı
resimlerle, silikonla
gerçekleştirdiği kınlgan
ve her türlü riske açık ,
heykelsi yerleştirme
çalışmalannı ölümsüzleştiriyor. Sergide, Epson
9500 ile mürekkep püskürterek siyah-beyaz
asitsiz arche kâğıt üzerine basılmış 100'ün
üzerinde baskı bulunuyor. 1966'da Boulogne'de
doğan sanatçı, eğitimini Paris'teki Dekoratif
Sanatlar Okulu'nda tamamladı.
(0 212 245 15 08)
BUGUN
• ASPENDOS ASTİK TtYATROSU'nda
'9. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale
Festivali' kapsamında 21.30'da İzmir Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nden V.
Bellini'nin'Norma' adlı operası. (0242 735
73 37)
• BEKSAV'da 'Michael Haneke' filmleri
kapsamında 14.30'da 'Bilinmeyen Kod',
17.00'da 'Yedinci Kıta' ve 19.30'da 'Şato'.
(0 216 349 91 55)
•BABYLON'da 2I.30'da 'Sefarad' konseri.
(0 212 292 73 68)
MÜZÎK FESTtVALİ'NDE BUGÜN
• AYA İRİNt de Kudsi Erguner ve
Topluluğu ile Kokoo Ensamble'ın konseri.
(Bıletvc: 0 216 454 15 55)