23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 18 HAZİRAN 2002 SALI 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜINYASINDAN Tutkuve Psikoz 4.48 DİKMEN CÜRUN YAZI O D A S I BirEmreKoyuııcuoğlu projea olan ^Kıvranış' Sarah Kane'iaı 'Tutku" -ve "Psikoz 4.48'' adlı oyunlanndan «luşuyor. Uluslararası İstarabul Tıyat- ro Festivali'nde üc gün art arda oyna- yan DU iJti eser seıt cesur ve- şiirsel ya- pılanyla bir bürür oluşrurdlu. Ahmet Ortaçdağ'ın çevirdıği oyunJann yönet- menı Emre Koyuncuoğlu: "Sarah Ka- ne'in benim için yazar olarak en önemli özelliği; oyunlarıncia hemen farkedilen Uginç zekâsı" diyor "Bir- birleriyle çok zorilişkUendirilebUe- cek parçalann şaşırtıcı beraberlik- teriyle kavramsal bir bütün e ulaşma- lan onun metnindeki kendine özgü giicii oluştunıyor.' •*Kı\Taraış'*ın Fes- tivalde başanlı birproje olmasının öte- sinde bir özelliği de Türk tiyatro ızle- yicisıni Sarah Kane ile ılk kez buluş- turuyor olmasıydı. Bu kısa süreli bu- luşma umanm sezon içinde yeniden ya- şanır. Şiddet olgusu • Sarah Kane, 1971 'de doğan ve 1999"da intihan seçen bır yazar. İlk oyunu 'Blasted' 1995'te RLoyal Co- urt'ta sahnelendıği zaman eleşrirmen- 1er ve bazı yazarlar, sanatçılar adeta to- zu dumana katarak hem Kane'i hem de ona bu olanağı taruyan Royal Co- urt'u yerden yere \urmuştu. Toplum- sal ve bireysel çöküntünün bu denli yalın, kesin ve sırur tanımaz bir dille işlenmesi şok etkisı yapmıştı. 'Itici. sefil, sadist' gibi sıfatlar ünlü eleştir- menlerin kullandıklan en haflf tanım- lar (bu sıfatlara pek çok sanat-çı da des- tek veriyor o günlerde). Kane ise yaz- mayı sürdürüyor ve dördüncii oyunu olan 'Tutku' 1998'de Edmburg'da (Fringe Festivali) muazzam ses getiri- yor... Hemen ardından, yine 1998'de yazdığı 'Psikoz 4.48' isegenç kadının Gerek 'Tuifcu', gerekse 'Psikoz 4.4İ\ hayatla, hayafın farklı boyutlarıvla, acıyla, şiddetle hesaplaşan ovunlar. intihara adım adım yaklaşmakta oldu- ğunun sinyallerinı veriyordu. Emre Koyuncuoğlu'nun 'Kıvranış' adı altında topladığı bu iki oyun Sarah Kane'nin hayat karşısında duyduğu acıyı farklı açılardan dilegetirdiği için birbirini tamamlar. Bu bağlamdâ dört oyuncudan oluşan "Tutku" toplum- sal şiddet, yaşamlan çevreleyen, iliş- kileri yönlendiren, bunu ülkelere taşı- yan şiddet temasını işlerken; 'Psikoz 4.48' kişinin kendi iç dünyasındaki şiddet olgusuylahesaplaşmasıdır. Şid- det, kaçınılmaz olarak acıyı getirir. Bu iki oyunu bağlayan düşünce de acının dile geririliş biçıminde belirlenmiştir. Sarah Kane'i etkileyen yazarlann ba- şında yeralan Edvvard Bond 1960'lar- da, "Jane Austen nasıl insan davra- nışlan ii/erine yazıyorsa ben de ay- nı şekilde şiddet üzerine yazıyorum" der. "Toplumumuz şiddetle >oğrul- maktadır ve bu şiddet durulmadan geleceğe umut bağlayamayız. Şiddet temasının işlenmesine karşı çıkan- lar günümüzün gerçekleriyle yüz- leşmek istemeyenlerdir." Belki bu- gün Kane'in oyunlanndaki şiddet ol- gusu Bond'un altını çizdiği gerçekler- den daha farklı, daha yayılımcı, daha çıplak. O günden bu günlere yaşanan- lar düşünüldüğünde böylesi bir çıp- laklık, vuruculuk kaçınılmaz. Matematik kurgu Sarah Kane'in metinleriyle oyana- mak olanaksız. Yazmış olduğu oyun- lann tümünde metinlerin kendine öz- gü matematiksel kurgusu olduğu göz- lemleniyor. Emre Koyuncuoğlu bu ma- tematiksel kurguyu meünlerle o)Ttama- dan taşımış sahneye ve her iki oyunu net çizgilerle birbinne bağlamış. Sah- ne tasanrru, görsel tasanm, ses ve mü- zik, ışık bu bağlantıyı güçlendiren un- surlar. 'Kıvranış' projesinin ilk oyunu olan 'Tutku'da dört ayn sesin tek bir sese, kaosa, karşılıklı konuşmalara ve kimi zaman da yazann kendi sesine dönüş- mesi kuşkusuz oyunculan zorlayacak bir özellik. A,B,C,M olarak tanımla- nan bu sesler ortak bir yerde, ortak bir zamanda buluşmadığı gibi kişilerden ya da karakterlerden söz ermek de ola- naksız. Sarah Kane yönetmeni ve oyun- cuyu zorlayan bir yazar. Emre Koyun- cuoğlu, bu zorluğu metnin melodik yapısını güçlendirerek aşarken hem birbirleri dışında hem de birlikte ola- mayan sesleri Derya Alabora, Esra Bezen Bilgin, Emrah Elçiboğa, Pa- yidar Tüfekçioğlu'nun yalın oyun- culuklarında buluşturmuş. Dört oyuncu da sanki ortadan başlayan, geriye dönen, sonra yeniden başla- yan ve de sınıriann olmadığı bir par- çalanmışlık içinde bir sorgulama sü- recini belli bir ritm içinde işliyor. Sarah Kane'nin dünyasındaki imge- leri minimal çizgilerİe belirleyen yö- netmen 'Psikoz 4.48'de de aynı den- geyi kurmaya özen göstermiş. 'Tut- ku'ya oranla kurgusaîağlan daha gev- şek olan ve oyuncu için boş alanlar bı- rakan bir çalışma 'Psikoz 4.48'. Bu nedenle de imgelere ve müziğe daha ge- niş yer ayırmış Koyuncuoğlu. Böyle- likle genç kadının beyninin içerdiği tı- nılar, sesler, bakışlar, reddedişlergörün- tülerde ağırlık kazanmış. Depresyon geçınrken sürekh saat 4.48'de uyanan Kane, gün doğumundan hemen önce- ki bu alaca karanlığı bedenırun tüm zı- hinsel karmaşalardan anndığı bır za- man dilırru olarak algıladığını söylemış- tir. Bu bağlamda, belkı de belırli sah- nelerde çıplak bedenın su içindeki si- lik kıvranışları görüntülerle seslerin bir buluşması olarak öne çıkar. Esra Bezen Bilgın'ınyorumundayönetme- nin yapmak ıstedığı ıle örtüşen husus kuşkusuz bir metnin saldırgan yapısı- nın yumuşak bir üslupla dıle gtiriliyor olmasıydı. Basit görünenın altında ra- hatsız edicı olanın öne çıkması... Bö- lünmüşlük, parçalanmışlık... Her iki oyunda da bu yapısal özellik öne çıkı- yordu. Gerek 'Tutku' gerekse 'Psikoz 4.48' hayatla, hayatın farklı boyutlarıvla, acıyla, şiddetle hesaplaşan oyunlar. Şi- irsel, acımasız, karanlık, derin, zekı bir dünyanın yansımalan. Bu yansımalar 'Kıvranış'ta titizlikle taşındı sahneye. ERGUNER VE KOKOO ENSEMBLE Neyile Zen felsefesi Aya îrini 'de Kültür Servisi - 3. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali'nın konuğu Kudsi Erguner ve topluluğu Kokoo Ensemble. Erguner'in bestelerinden oluşan Tasav- vuf'tan Zen'e Türk ve Japon Müziği Projesi bugün saat 19.30'da Aya İrini'de gerçekleşe- cek. Gecede Kudsi Erguner'e (ney), Hakan Güngör (kanun), Toshi Tsuchitori (\nrma- lı çalgılar), Akikazu Nakamura (shakuhac- hi) ve Michiyo Yagı - Maki Isogai (ses - koto) eşlik edecek. Kudsi Erguner Ney - Zen projesini şu sözlerlerle anlatıyor. "Her sanat formu özellikle de müzik, içinde ya- şadığı ve ge- liştiği devrin düşünce ve inançlarıvia iletişim için- dedir. Tasav- vufun, klasik edebiyatımız ve müziğimiz üzerinde etki- leri olduğu gi- bi, Japon kla- sik müziği ve edebiyatı da Zen Budiz- mi'nin etkile- ri ile gelişmiş- tir. Türk mis- t i s i z m in in sembolü hali- ne gelmiş olan 'ney' ile Ja- pon mistisiz- minde onun karşıtı olan 'shakuhachi' gerek ses tını- sı ve gerekse edebiyattaki yeri açısından " " -——-- ı,a yr e t verici bir benzerlik gösterir. Yine aynı benzerlik 'kanun' ile 'koto' adlı telli sazlarda vardır. Japon imparatorlarının müziğe, özellikle de shakuhachiye gösterdikleri ilgi, Os- manlı padişahlarının 'ney'e gösterdikleri ilgi ve iltifatı andırmaktadır. Vıllarca be- raber çalıştığım perküsyon ustası Toshi Tsuchitori ile Tokyo'da yaptığımız kon- serier ve iki müziğin karşılaşması dene- yimleri, bu yöndeki çalışmalar için teşvik edici oldu. Ğeleneksel müziğin eğitiminin yanında klasik Batı müziği eğitimi de görmüş olan Akeichi Nakahura günü- müzde usta bir 'shakuhachi' sanatçısıdır. Bu projede, Akeichi'nin kurduğu Kokoo Topluluğu'nun yanı sıra Japon vurmalı çalgılar ustası Toshi Tsuchitori ve Türki- ye'den de kanun sanatçısı Hakan Güngör yer alıyor." JToUotoğrafVakfi veAnadolu Ûniversitesiİletişim Bilimleri'nce düzenlenen bir (tiv etkinliğe katümak üzere 19 Maytsİa Türkiye'yegelen Ken Light, "Rüyanın Otesindeki Amerika " adlı sergisiyleparlak taşınyaldızlaruıı döküyor. FotoğrafVakfi'nda28 Hagran 'a kadar açık kalacak serginin "Teksas Death Row (Teksas Ölüm Sırası) » adh bölümünde Light, biryü boyunca görüştüğü ölüm mahkûmlannı konu altyor. Yaldızları dökülen Amerika • Kudsi Erguner ve topluluğu Kokoo Ensemble bu akşam saat 19.30'da, Tasavvuftan Zen'e Türk ve Japon Müziği projesini sunacak GULŞAH DURAK Sosyal belgesel fotoğrafçısı Ken Light, fotoğraflanyla dün- yanın "biiyük ağabeyi"Ameri- ka'nm gerçek yüzünü ortaya ko- yuyor. Teksas Hapishanesi'nde- ki ölüm mahkûmlannı ve ülkenin en yoksul eyaleti Batı Virginia'da- ki insanların yaşam mücadelele- rini fotoğraflayan Light, "Rüya- nın Otesindeki Amerika" ser- gisiyle Istanbul'da. Hollywood filmlerinden bize yansıyan Amerika. Sanki Ame- rika'nın her köşesi filmlerdeki New York, Los Angeles, Las Ve- gas... Ancak bu rüyanın gerçek ol- madığmı gösterenlerden biri. ken- disi de bir Amerikalı olan belge- sel fotoğrafçı Ken Light. Fotoğ- raf Vakü ve Anadolu Universite- si İletişim Bilimleri'nce düzen- lenen bir dizi etkinliğe katıhnak üzere 19Mayıs'ta Türkiye'ye ge- len Ken Light, "Rüyanın Otesin- deki Amerika" adlı sergisiyle parlak taşın yaldızlannı döküyor Fotoğraf Vakfı'nda 28 Haziran'a kadar açık kalacak serginin "Tek- sas Death Row (Teksas Ölüm Sı- rası)" adh bölümünde Light, 1 yıl boyuncagörüştüğü ölüm mah- kûmlarını konu alıyor. 1994'te 400 mahkûmun kaldığı Teksas Hapishanesi'ninEllis-1 ünitesin- de çahşmalanna başlayan Light, görüştüğü 200 ölüm mahkûmun- dan 80'inin cezasının infaz edil- diğini anlatıyor. Light, bu konu- yu seçmesinin amacını ise şöyle açıkiıyor: "Ölüm mahkûmlarını daha önce kimse görmedi. ABD'de özellikle tartışılması gereken bir konu. Onlan tanımak, dün- yalarını yeniden keşfetmek is- tedim. Hepsinin çok kötü şey- ler yaptığını biliyordum, ama onlarla birlikte insancıllığın ne demek olduğunu keşfettim. Fo- toğrafta ortak bir dil var, her- kes anlavabilivor." Light sergisinin diğer bölümü- nün mekânı ise ülkenin en yok- sul eyaleti Batı Virginia. "Ap- palachia USA" adlı sergisinde Light, sosyal olanaklardan uzak yaşayan insanlann, geçimlenni sağladıklan maden ocaklarının kapanmasının ardından verdik- leri yaşam mücadelesini anlahyor. Appalachia USA sergisini Is- tanbul'dan önce Diyarbakır 2. Kültür ve Sanat Festiv ali kapsa- mında açan Light, "Oradaki yok- sulluk ile Batı Yirgina'daki ara- sında farklılıklar var. Diyarba- kır çok yoksul ve orada çok sa- Ken Light kimdir? 1950 New York doğumlu Ken Light, 1982 yılından bu yana tanm işçilerinin yaşamlarını ve Meksika'dan Amerika'ya yasak göçlerini incelediği, "To The Promised Land", "With These Hands" ve "In the Ffelds", larsal kesimde yaşayan siyahlann yoksulluğunu anlattığı "Delta Time". sosyal belgesel fotoğrafçılannın yaşamlannı ele aldığı "Witness in Our Time" ve ölüm mahkûmlannı yansıttığı "Texas Death Row" kitaplanyla dürrya çapmda büyük yankı uyandırdı. Halen Kalifomiya'da Berkeley Ûniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Light,New York'taki Uluslararası Fotoğraf Merkezi'nde (ICP), Prag Fotoğraf Çahşmalan Okulu'nda, Missouri ve Baltimore'da belgesel fotoğraf atölyesi çalışmalannı sürdürüyor. yıda asker var. Ancak halkın demokrasi mücadelesi devam ediyor. Bölgedeki insanlarda her şeye karşın umut gördüm" diyor. Diyarbakır'a birlikte gitti- ğı fotoğraf sanatçısı Yücel Tun- ca'nın "Hakkâri Sevgilim" ad- lı dia gösterisi nedeniyle iki kez gözaltına alınmasını ise Light şöyle değerlendiriyor: "Bölgedeki sorunun tek çö- zümü demokrasinin tartışma- ya açılması. Eğer polis fotoğra- fa engel oluyorsa tartışma ger- çekleşemiyor demektir." 1970'lerde çektiği fotoğraflar- daki Amerika ile Türkiye'nin bu- gününün birbinne çok benzedi- ğini ifade eden Light. "İkisinde de demokrasi için savaşım var" yonımunu yapıyor. İki ülkede de değiştirilmesi gereken çok şey olduğunu düşünen Ken Light, "Sosyal belgesel fotoğrafın gö- re\\ de bunları göstermek olma- lı. Bu başanldığında fotoğrafın gücü de ortaya çıkıyor" diye konuşuyor. Türkiye'de en çok fotoğrafçı- lann enerjisinden, bilgilerini pay- laşmak istemesinden etkilendi- ğini anlatan Light, bu ülkeyle il- gili belgesel projesi olup olma- dığını sorduğumuzda ise "Gele- cek ne getirir bilemeyiz" diye yanıt veriyor. FotoğrafVakfi: 02122921939 SELİM İLERİ Sözcüklen, Bir Rüya Korkunç bir rüya gördüm: Sözcükleri yitirmişim. Tek bir sözcüğüm kalmamış! Artık düşünemiyormuşum, duyumsayamıyor- muşum. Alabildiğine ıssızlık kalmış geriye. Hiç so- na ermeyecek bir ıssızlık. Ter içinde uyandım. Sabaha karşıydı, ama gün tam ağmamıştı; gecenın karanlığı. o sürüyordu. Öyleyken rüyanın acısını daha yoğun hissediyor- dum. Boyuna kelimelerimi, sözcüklerimi, eşanlamlı- larını, Türkçe'lerini, Osmanlıca'larını. Fransızca'la- rını, çat pat Ingilızce'lerini yineleyip durdum. Hep ve hızla eksiliyorlarmış gibi geliyordu bana. Murfağa gittim. Işığı yaktım. Su içtim. "Su, evet, su, adı su..." diyordum. Bardak, şı- şe, buzdolabı... Şemsettin Sami Bey, sözlüğünde, kelime için, "anlamlı söz" demeye getiriyor, dilde kullanılan söz- lerin her biri... Dilbilgisinde kelime, isim, fiil ve edat olarak üçe ayrılıyormuş. Bırdenbire sözcüklerin degerıni kavnyordum. Bir- denbire her biri benim için bütün bir hayat olu- yordu. Sartre, yaşamöyküsünü yazarken, sözcükle- rin derin anlamı üstünde durur. Boşuna Sözcük- /eradınıvermemiştiroeserıne. Kitaplığımda Söz- cükleri arandım. Buldum, yaz sabahı, Sozcük- ler'i yeniden okumaya başladım. Korku dinmiyor- du. Günün birinde sözcükleri, sözcüklerimi yitirir- sem!.. Şükran Kurdakul'dan dinlemiştim: Abdülhak Şinasi Hisar, son yıllarında, o güzel, o incecik ke- limelerinı yitirrneye koyulmuş. Cümleleri artık ko- puk kopuk, bölük pörçük, başsız ayaksızmış. Sartre'ı bir yana bırakıp, Boğaziçi Mehtaplan'na koştum. Yıldızlar bolümü, diyordum kendi ken- dime, yüksek sesle söylüyordum, o harikulade bö- lüm, sayfalar! Sayfaları çeviriyordum. Bir adı vardı o bölü- mün, sözcüklerden oluşan bırad! Sonra buldum: "Başka dünyaların bizden görebileceklen"... O zarnan, yazarken, sözcükleri yanıbaşınday- dı Abdülhak Şinasi'nin. Onları seviyor, onlarla oy- nuyor, oyalanıyor, onları dinliyor ve onlarla dinle- niyordu. Sonra bir gün... Şükran Bey üzüntüyle anlat- mıştı: Kelimelerini bulmakta zorluk çekiyormuşFa- hım Bey ve Biz yazarı. Kelimeleri de artık geçmiş bir zamana karışıvermiş... Kelimelerime sımsıkı sarılmaya çalışıyordum. Hayır, sızi insanlar bırakabılirler, aşklar, dostluk- lar bitebilir; bunlann hepsi olabilir. Yıkıp geçen, kelimelerin, sözcüklerin sizı bırakması, aklın an- sızın buruşmasıdır. Nasıl da kavramamışım! Kelimeyi, bir ya da bir- kaç heceden ibaret söz sanmışım, hepi topu bu sanmışım. Sözcükler! Hep onlarla var olmuşuz, konuşur- ken, yazarken, içsel sesimizde, duygumuzda, düşüncemizde, hatta soluk alışımızda... Sözcükleri yerli yerinde, etkili kullanrnaya didi- nip durmuşum. Sözcüklerim iyi seçilmiş olsun istemişim. Kimileyin canlı, devingen sözcükler; ki- mileyin ağırbaşlı, kimileyin yaslı, her şey her şey! Okudukça yenı kelimeler kazanmışım. Ama yazdıkça, o kelimeleri kullandıkça, onlar benim olmuş. Bilge Karasu'yu anımsadım. Dile getirmek is- tediğini tam karşılayacak sözcüğü bulmak için, öyküsünde, anlatısında durakalır, nice zamanlar aradığı sözcüğün peşınde koşardı. Hem de hiç yuksünmeden! Evin içinde, kendi kendıme, yüksek sesle ko- nuşmaya başladım. Kelimelerimi dinledim. Sonra oturdum, bu yazıyı yazdım. Takvim'de Iz Bırakan: "Mehtap bazan tesiriyle sahilleri, yalılan, bah- çeleri köklerinden koparmış, hakikatlerinden ayır- mış gibi bunlann denize benzerbirhava içinde uçar gibi yüzdükleri görülürdü." Abdülhak Şinasi Hi- sar. Boğaziçi Mehtapları, Varlık Yayınları, 1967. François Daireaux'dan ürisaille' • Kültür Servisi - Karşı Sanat Çahşmalan, 13 Temmuz'adek Fransız Kültür Merkezi işbirliğıyle gerçekleşririlen François Daireaux'nun 'Grisaille - Gri Baskılar' adlı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçı, bu sergisinde yer alan baskı resimlerle, silikonla gerçekleştirdiği kınlgan ve her türlü riske açık , heykelsi yerleştirme çalışmalannı ölümsüzleştiriyor. Sergide, Epson 9500 ile mürekkep püskürterek siyah-beyaz asitsiz arche kâğıt üzerine basılmış 100'ün üzerinde baskı bulunuyor. 1966'da Boulogne'de doğan sanatçı, eğitimini Paris'teki Dekoratif Sanatlar Okulu'nda tamamladı. (0 212 245 15 08) BUGUN • ASPENDOS ASTİK TtYATROSU'nda '9. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali' kapsamında 21.30'da İzmir Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nden V. Bellini'nin'Norma' adlı operası. (0242 735 73 37) • BEKSAV'da 'Michael Haneke' filmleri kapsamında 14.30'da 'Bilinmeyen Kod', 17.00'da 'Yedinci Kıta' ve 19.30'da 'Şato'. (0 216 349 91 55) •BABYLON'da 2I.30'da 'Sefarad' konseri. (0 212 292 73 68) MÜZÎK FESTtVALİ'NDE BUGÜN • AYA İRİNt de Kudsi Erguner ve Topluluğu ile Kokoo Ensamble'ın konseri. (Bıletvc: 0 216 454 15 55)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear