01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2002 CUMAff. OLAYLAR VE GORUŞ[email protected] AÇI MUMTAZ SOYSAL En Kötü Plan YILLAR yılı, "Gelecekkış karanlıkta kalaca- ğız" korkusuyla yaşatıldı bu toplum. O korkuyladır ki, insanlarımız kamunun elin- deki santraiların yok pahasına satılmasına, lin- yit yataklarının parasız devrine razı edildi. Elektrik üretimini, iletimini ve dağıtımını en rasyonel biçimde yönlendirerek yönetmek üze- re kurulmuş TEK gibi bir kurum darmadağın edilip kolayca yutulacak parçalara bölündü. Anayasa değişikliğiyle ulusal hukuk sistemi- rıin ırzına geçilerek uluslararası tahkim kabul edildi. "Yap-işiet-devret" modeline ve "doğalgazı alınmasa, elekthği tüketilmese de parası öde- necek" güvencesine dayalı doğalgaz santral- lan ihale edildi. Sonuç, elektrik enerjisi alanında korkunç bir üretim fazlasının ortaya çıkmasıdır. Ayrıca, elektrik üretiminde doğalgazın payı yüzde 40'lara yükseldi. Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı'na göre, bol doğalgaz kaynaklanna sa- hip ülkelerde bile yüzde 15 olan bu oran yeni santrallann devreye girmesiyle birlikte Türki- ye'de yüzde 60'a çıkacak. Uzmanlar bir ülkenin üstelik dışalıma daya- lı tek bir enerji kaynağına böylesine bağ- lı olmasını sakıncalı sayadursunlar, siyasal so- rumlular "Doğalgaz temiz yakıt; aldığımız ül- keler de çeşitli" deyip işin içinden sıyrılmak- talar. Baraj yapımını ihmal ederek ve rüzgâra da- yalı projeleri bir yana iterek. Hepsinin ağzında, her zamanki Özal veci- zesi: "En pahalı enerji, olmayan enerjidiri" Sanki bu söz, bütün aşırı fazlalıklan, yanlış- ları, hesapsızlıkları, kayırmaları, hatta yolsuz- luklan örtbas etmeye yetermiş gibi. öte yandan, başıbozukluk o ölçülere varmış- tır ki, özel kesimdeki Elektrik Sanayicileri ve Işa- damlan Derneği'nin başkanı bile şikâyetçidir ve Türkiye'nin dışta da güven kaybına uğra- dığını söylemektedir. Bütün bunlar niçin oluyor? Tek neden şöyle özetlenebilir: Doğru dü- rüst bir planlamanın olmayışı. Şimdi, birileri çıkıp da "O dediğinizin moda- sı geçti; 1930'lann, 60'lann, 70'lerin planlan artık yapılamıyor" diyerek planlama kavramı- nı kötülemeye kalkmasın. En kötü plan, olma- yan plandır. Planın kötüsünü yaparken bile, hiç olmazsa kaynak envanterini ortaya koyar- sınız, gereksinmelerinizi hesaplamaya uğra- şırsınız, aklınızı kullanmaya çalışırsınız. Ortak akıl yerine, para hırsının, parsa dağı- tıp siyasal destek sağlama hevesinin ve "En pahalı enerji..." diye başlayan safsatanın tut- sağı olmadan. ETKİLİ İLETİŞtM TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ Reklarocılık, Halkla llışkıler \e Tanıtım, Pazarlama alanındaki terimleri, Türkçemize gönül vermiş bilim adamlan, başta Prof. Dr. Nükhet Güz olmak ûzere Dr. Rengin Küçükerdoğan, Dr. Nilüfer San. Dr. Bülent Küçükerdoğan, Arş. Gör. Işıl Zeybek'in anadilde üreterek geniş açıklamalarla büyük bir anıt-sözlük olarak sunduklan bu yapıt. tNKILÂP Kıtabevi'nce yayımlanmıştır. BÜYÜKÇEKMECE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 2000/1754 Davacı Sezai Vatansever \asisi Ziya Vatansever ta- rafindan açılan gaıplık davası sebebiyle, Sezaı Vatansever vasısi Ziya Vatansever tarafindan mahkememize verilen 28.9.2000 tarihli dılekçesınde Sezai Vatansever'in annesı Fatma Vatansever ve ağa- beyi Sezgin Vatansever 1.4.1994 tarihinde Saadetdere Mahallesi, Balerin Sokak. No:15 Esenyurt-Büyük- çekmece adresinden aynldıklanndan. tüm aramalara rağmen bulunamadığından, kendilerini tanıyanlann veya açık adresini bilenlerin işbu ilan tarihinden itiba- ren 6 ay ıçerisinde mahkememizin 2000/1754 sayılı dosyasına müracaatlan TMK'nin 31, 32 ve 33. mad- deleri gereğince ilan olunur. 13.5.2002 Basın: 33307 Türkiye'ye Sorular... Prof. Dr. A h m e t SALTIK.4£>Z) Genel Yön. Kurulu Üyesi icdanlı, vefah ulus ğılımı akıl ahnaz derecede ada- Vevlatlan, bu kritik sorularahemenve ciddi yanıtlar ara- malıdır. Küresel kuşatmadan çıkış, ancak bu ara- yışla olanaklı. ADD'nin 1-2 Ha- ziran 2002'deki 7. Kurultayı ve- silesiyle ulusumuzun dikkatine sunuyoruz. Emperyalizmi dize getırerek tam bağunsızlık ve lûu- salegemenüktemelinde, mazlum uluslara önıek Cumhuriyetimi- zi, Atatürk öncülüğünde kuran ulusumuz; 80 yıl sonra yine, kü- reselleşmiş emperyal çökertme saldmsı ile yûz yüze ve tek dün- ya devieti hedefleyen EHt'in ser- maye imparatoriuğu ile hesap- laşmaya sürüklenmekte. Durum ürkünç, örtülmekte... Aymazhk, sapkınbk ve hıyanet kol kola. Bu kayış durdurul(a)mazsa, sonuç Sevr'inrövanşı!. Sorul-.Cumhuriyetin 79. yılın- da, halkının yansı yoksul bir ül- kenin iyi yönetildiği söylenebi- lir mi? Borçlan ulusal gelirinin 1.5 katını aşan bir ûlke bağımsız- lığını sürdürebilir mi? Hangi acı 'sürprizkr' ufukta? Çok tehlike- li gelişmelere gebe ülke, strate- jik öngörüsüz, yön duygusuz sav- rularak hangi yüamlara sürük- lenmekte? Atatürk'ün "Cumhu- riyetçi-LJhısçu tüm güçter"i, tekel- ci holding medyası başta, tüm engelleri aşarak ne zaman '_bir araya gelecek.'? Soru2: ABD EBt'e 6 triryon do- lar borçlu bir kuklayken, küresel gelirin yüzde 82'sine dünyamn en varlıklı 1/5'i el korken, yüz- de 80'i Elit 200 dev sermayeda- nn serveti en yoksul 48 ülkenin gelirine eşitken, dünya gelir da- letsiz ve Türkiye, olağanüstü bo- zuk gelir paylaşımı ile dünyada ilk 10 içindeyken; Atatürk'ün "Ayncahksız, suufsız kaynaşmış bir kitle olacağız!" hedefini han- gi ulusal güçler, ne zaman yaşa- ma geçirecektir? Prof. Ctaossu- dovsky'nin "Küreseffleşmenin, kü- resel soygunun maskesi" olduğu uyansı neden uyanış sağlayamı- yor? 5. kol işlevli kımi işbirlikçi medya bu gerçekleri niçin gör- mezden gelmekte? Sahi, ulusça çoook derin bir hipnozda mıyız? Soru3: "Dinci-bölücü-2. cum- hurtyetçi-\abancı sermaye işbir- likçisPnin 4 koldan çekiştirdiği, 5. kol görevini mütareke basını- nı aratmayan tekelci holding med- yasmrn üstlendiği bu küresel ah- tapot operasyonunun taşeronu IMF, DB, DTÖ, AB.. gibi küre- sel barbarhgın vitrindeki göster- melik aletlennin oyuncağı olma- ya ulusal onurumuz daha ne den- li elverecek? AB'nin 4 temel is- teği; Ege'de Yunan tezini, Gü- neydoğu'da kukla Kürt devletini, sözde Ermeni soykrnmrnı kabul, Kıbns'ta işgalciliğe (!) son ver- mek -ki ilk 2'sini TSK savaş ne- deni sayıyor!- iken, bu kabul edi- lemez tek yanlı bağunhhğı ne zaman reddedeceğiz? AB yetki- lisi T. Spencer' in itirafi gözümü- zü açmayacak mı? "TürWere,Be- ride AB'nin parçası olacaklan yohında 30 yıkhr söz vererek, hiç dürüst davrannıadığımızı düşü- nüyorum. Çünkü gerçek, AB'nin Türkiye'yi üyekabuletmeyohın- da hiçbir niyeti olmadığıdır."' (12.07.99, Cumhuriyet) DB eski baş ekonomistlerin- den Nobel ödüllü Prof. Stigfitz in şu değerlendirmesi ne anlama geliyor? "Ülkenin maliye baka- nının eüne bir yapısal uyum prog- ramı tutuşturulur. Bu ashnda; kan enûcilerin işbaşına geçtiği, bir ölümfernıanıdırr (28.05.01, Cumhuriyet) "EVIF ülkenizi me- zata çıkarryor» EVIF'yi kovmaz- sanız ya AB'nin ya da Wafl Stre- et'in sömürgesi olursunuz." (22.03.01, Cumhuriyet) Prof. Ma- nisah'nın uyansını fark ettik mi? "Yü 1994» AB yetkiM L Bret- ton, raporunda: 'Türkiye ile im- zalanacak Gümrük Birliği tü- müyle AB yarannadır: tpler tü- müyle elimizde, ..büyük yararlar sağlayacağız'." (Avrupa Çıkma- zı) • llusalProgrambiraldatma- cadır.- Türkiye gibi pek çok ül- ke koloni yapıhyor... Program başansız olduğunda Fon'u suç- layamıyorsunuz. Kilit noktalara IMF ve DB yetkilileri atamyor. Bunlann ülke çıkarlannı savun- duklarından kuşkularım var!. (Prof. Chossudovsky, Yoksullu- ğun KüreseDeşmesi). • "IMF reçeteleri uygulavan ülkelerde çöküş hıylanmı^ borç- larmıödeme pahasma, insan hak- lan rafa kaldınlmış. halkyoksul- luğun pençesine terkedümiştir!_" (BM İnsan Haklan 2001 Rapo- ru) • "KüreseDeşmenin anayasa- sı'nı hazırlı\oruz.. hükümetler neyinalbnaimzaatnktarmm ayır- dında değfller-'* (R. Roggerio, Es- ki DTÖ Genel Başkanı, 1997) Soru 4: Türkiye'nin 100. do- ğum yıldönümünü hamasileşme- den, vicdanının ve usunun sesiy- le, bacaklan tıtremeden öngören var mı? Yüce Atatürk'ün "_Tür- kiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacak&r" güdüsünün hmanı- na sığınmadan, hepımize boyun borcu yüklediğini kavTayarak.. ufukta neleT görülüyor? 2020 'den önce ülkemizin parçalanmış ha- ritalannı yayımlayanlar düş mü kuruyor? Soru5: KüreseDeşme belasının totalitarizme hatta faşizme evril- diğini, tüm insanlık için ciddi tehdit içerdiğini algüayabilecek miyiz? Ortaçağ barbarlığı geri mi dönüyor? Küreselleşme kar- şıtlığı aprioridinozorlukmu? Ya haklılarsa? Soru 6: Türkiye. kendisini kö- leleştirerek yok olmaya götürdü- ğü apaçık olan tüm vaatlerini ve ilişkilerini askıya alsa, hatta dev- rimci geleneğiyle reddetse; pet- rol ve madenlerini işleyerek ka- zandıkça borçlannı ödese; biz bi- ze yeteriz özgüvenı ile Atatürk- çü kadrolan işbaşına getirse; dün- ya koşullan da çok elverişliyken iüşkilerinde yeni seçeneklerbul- sa.. iyice bitkin düşmeden emper- yahzmle hesaplaşmasmı öne çek- se... Bugün ham gelebilecek bu öneriler, yann yitirümiş altın fir- satlar ohnasa? En az dört önemli sorumuz da- ha var, ama yer bu kadar. Son söz: Sözümüz, yüce Ata- türk'ün yoktan yarattığı ulus ve vatanın fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür vefalı evlatlanna... On- lar, dipten gelen dalgayla geç kal- madan silkinecek ve köleleştiri- lerek yok edilmemize engel ola- caktır. Bu yazı: Cumhuriyetin esenli- ğj adma; >-urtsever ulusumuza, tarih boyunca tüm yok ediş sal- dınlannı sa\ r uşturup onurlu, öz- gür, tam bağrmsız kahnayı bihniş çilekeş halkımıza; çok kritik bir kesitte, ADD olarak umutla ada- nıyor. Bağımsızlık ve Egemenliktir Aslolan... T SAYOT, elektrik faturalarınızda Prof. Dr. 1. Reşat ÖZKAN BMM'nin açılı- Savaşunısonucundadef edildi. Bu silkiniş ve başkaldınşın en önem- li aşamalanndan birisi olan TBMM'nin açılışı, gücünü, kendi halkı ve kendı ülkesinden alan bir "KırvayiMilliye'' ru- huna ve içte ve dışta tam bağımsızlık anlamına gelen bir "Müdafaa-i Hukuk" felsefesine da- yanmaktaydı. Dünyamn bugünkü durumuna, ül- kemiz ve halkımız üze- rinde oynanmaya çalı- şılan oyunlara bir bakıl- dığında, bu ruh ve fel- sefenin öneminin, bu- gün de hiç azalmadan sürdürülmesi gerektiğı gerçeği, kendüiğinden ortaya çıkmaktadır. Bu yıldönümü, aynı zamanda bir çocuk bay- ramı olarak da kutlanı- yor. Çocuklar geleceği- miz, çocukluk da ömür denilen bir sürecin yo- la çıkış noktası, bir baş- langıcıdır, tıpkı 23 Ni- san 1920'de temelleri atılan ve sonsuza değin yaşatmaya kararlı oldu- ğumuz cumhuriyetimiz gibi 23 Nisan'ın, bu ne- denle, vurgulamak du- rumunda olduğu gibi iki önemli konu var. Bun- lardan biri ülkemizin ve ulusumuzun geleceğinin güvencesi olan çocukla- nmızı, ülkeye ve ulusa sahip çıkacak ve çağdaş şınm 82. yıldö- nümünü ulusça kutlayalı haftalar oldu. Ama Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayraraı ola- rak her yıl kutladığımız bu çok anlamlı olayın üzerinde, gerek o günün içinde bulunulan olağa- nüstü zor koşullan ve gerek bugün içinde bu- lunduğumuz zaman di- liminin gerçekleri bağ- lamında, özenle durma- mız gerektiği inancın- dayım. Yayılmacı Batılımn Türkiye'yi ve Türk mi- letini tarihten sihtnek ve Anadolu topraklan üze- rinde yıllardır beslemek- te olduğu emperyalist ve sömürgeci plan ve hedeflerini gerçekleştir- mek için kalkıştığı boğ- . ma ve yok etme girişi- mi, Mustafa Kemal'ın önderliğinde gerçekleş- tirilen Ulusal Kurtuluş yapmanızı sağlar. o«ooo uygarbğı, dünyada ve Türkrje'de, Atatürk'ün gösterdiği evrensel ba- nş ereğj doğnütusunda aşmayı hedefleyen bir bilinçle yetiştirebilmek- tir. Otekisi ise, halkm kendi istenci doğrultu- sunda ve yine kendisi- nin gerçekleştireceği bir yaşam biçimini vurgula- mak, bu hedefe doğru \ürü>üşte, egemenüğin yine kendisinde olduğu- nun ve ondan yoksun olarak oluşturulacak hiçbir yönetim biçimi- nin kendisinden yana olamayacağı gerçeğûıin altuu çizmektir ki bu bi- ünce sahip olmadan bt- rincsindedebaşanhola- bflmenin olanağı >T)ktur. Bu dedıklerımiz, hiç kuşkusuz, cumhuriyete inanmanın ve ulus ege- menliğine dayanan laik ulusal devleti bu yapının içindeki en temel ku- rum olarak görmenin de bir sonucudur. Son yıllarda, neden- dir bilinmez, özellikle bazı sivil toplum kuru- luşlannda gerçekleşti- rilen kutlamalarda ko- nunun bu "egemenlik" boyutu, sanki ısrarla ikinci plana atılmaya ve gözden kaçırılmaya, içinde bulunduğumuz dünya koşullannda bu- nun, artık bir önemi kal- mamış gibi bir izlenim verihneye çalışılıyor. Küreselleşme ve ne- oliberalizm adı altında azgın yayılmacıhk ve sömürgeciliğin dünya- mn her yanını kasıp ka- vurduğu, kaynaklanna göz dikilmiş olan yok- sul ülkelerın daha da yoksullaştırmaya çalı- şıldığı ve bu amaca ulaş- mak için korumacüık- tan tutun da her türlü entrikanın sergilendiği, kanm, acının ve gözya- şının birbirine kanştığı bir ortamda, bağımsız- lığını koruyamayan ve bu nedenle de egemen- liğini yaşamayan ulus- lar için onurlu ve mut- lu bir yaşam sürecinin yakalanabileceğini sav- lamak, yalnızca ve yal- nızca, aşağılık bir aldat- maca ve büyük bir ya- landan başka bir şey de- ğildir. Kendi ulusal kimliği- nin yanı sıra, kendi ül- kesi ve dünyamn geri kalanı hakkında yete- rince bilinçlendirilme- den yetiştirilecek olan çocuklann, her ne ka- dar çağdaş bilgiler ve becerilerle donanhrlarsa donatılsmlar, yeri ve za- mam geldiğinde, tam ve gerçek bir yurttaş gibi davranmalan çok kuş- kuludur, tıpkı, Mustafa Kemal Atatürk'ün "Egemenliğine ve ba- ğunsızhğuıa sahip olma- yan uluslann, ne kadar gönençüohuiarsaobun- lar öteki uluslann ya- nında ikinci sıruf insan- lar olarak kalacaklar- dır" uyansmda olduğu gibi... Işte eğitimin amacı da böyle bir kuşkuya yol açabilecek olan her tür- den olumsuzluğun olu- şup üremesine engel ol- maktır. Bağımsızlık ve ege- menlik birbirleriyle iç- li dışlı iki çarpıcı kav- ram, biri ötekisinin hem nedeni hem de sonucu. Bağımsızlığın ohnadı- ğı yerde egemenliğin kullanılmasının bir an- lamı olmayacağı gibi, ulus egemenliğinin kul- lamlmadığı bir ortam- da da bagımsızhğm, hal- kın çıkarlarından çok belli bir kesimin amaç- lanna hizmet etmekten öteye gidemeyeceği de açıktır. Bunlardan biri- si en geniş anlamıyla öz- gütiük (hürriyet), öte- kisi de demokrasi'dir. Mustafa Kemal'in eşsiz önderliğinde gerçekleş- tirilen 23 Nisan 1920, halkımızın bağunsızlık ve demokrasi hedefine doğru yola çıkışuıın çok anlamlı bir dönüm nok- tasıdır; bazılannm ısrar- la dayatmaya çalıştıkla- n gibi, yalnızca bir ço- cuk bayranu, bir şenlik değil. Hepimiz, bu ger- çeğibflmek veonu yaşat- mak zorundavız. Vedat Günyol'u Kutlayalım... Devrı geçmiş eski elektrik saatinizi bir kenara atmanın zamanı geldi. CE standartlarına ^ r e üreölmiş ve TEÖAŞtan onaylı SAYOT elektrik sayacını taktıranlar kazanıyor. Tasarrufiu günlere merhaba deyin. Hem stz kazanın, hem de ülkemiz kazansın. SAYOT. tûm Sayot ye)Nü» sMKatarmda vs K.V K. teyternıöe. Ajremll b*lal Içln: (0 216) 464 4110 Sayo! btf K.V.tC ve Tefcncaoji Hofctng kunAışuduf. SAYOTwww3ay0t.com Aydın ERGIL Bi Bir süre önce, VedatGünyol, yaşamrnda 91 yılı geride bıraktı. Fransızca öğretmeni, hukuk dok- toru, yazar, çevirmen, yayıncı Ve- dat Günyol'u Atatürk Erkek Lise- si'nde (Taksim) öğrenciyken tanı- dım. Onunla tanışan herkes gibi benim de yaşamım değişti bu tanış- mayla. Derslerde öğrettiği bilgiler, Vedat Günyol için, insanları aydrn- latma doğrultusunda bir araçtı yal- nızca. Fransızca dersinde amlan yazar MoBere olduğunda, sözcük- lerin öğretilmesinden çok yazann aydrnlık yönü konuşulur, yazıdaki güzelliktartışılırdı. Bazende Dağ- larca'nın birkaç dizesi tahtaya ya- zılrr, onun Fransızcaya çevirisi ya- pıbnaya çahşılırdı. Can Yayınla- n'nda yayımladığı Sabahattin Eyu- boğlu'nun Şiirle Fransızca adlı ki- tabı da Fransızcayı şiir çevirileriy- le öğretiyor. gerçekte ise, hem şi- irleri hem de Fransızcayı sevdiriyor. Sait Faik'in deyişiyle "SeMnelde. başhyor her şej". Ben, Günyol için "insan ustası" diyorum. Onun sınıfinda okuyoıp (ya da kitaplannı okuyup) da değişme- yen, aydınlanma atılrmı yapmayan bir kişi tanımıyorum. tnsanlan ay- dınlatma başansının altında, dav- ranışlanyla örnek olmak yatıyor. tnsan saygısı üzerine konuşmak yerine, bakkalla, garsonla, gazete- ciyle, ögrencisiyle, kapıcısıyla, oku- ruyla konuşmaya başlarken yaptı- ğı küçük bir espri, sevgi dolu ileti- şimin başlangıcı oluveriyor bir an- da. CemalSüreyya'nın "99 Yüz"de yazdığı gibi "Içindekiaydmhğı kar- şısuıdakine yalnız yansıtmakla kal- maz, kendininkinin bir eşini de he- menyaraöronda" insan saygısı an- cak örnek olunarak aktanlabilir öbür insanlara. insan saygısı ileti- şimin önkoşuludur. Iletişim olma- dan da tartışma obnaz. Tren istasyonunda yere kâğıt atan bir gencin attığı kâğıdı yerden ala- rak çöp kutusuna atan Vedat Gün- yol'un ona verdiği dersi sözle ver- mek olanaklı mı? Hepimiz sertlik ya da dalkavukluk yerine Gün- yol'un insan saygısı yöntemiyle derdimizi anlatsak asıl konuyu ger- çekten tartışma olanağı bulmaz mı- yız? Vedat Günyol aydınlığın ta ken- disidir. 91. yaşgününü ve Maltepe Üni- versitesi"nce kendisine verilen ikin- ci doktorluk (Dr.) payesini onun tutkunu olduğu Cumhuriyet aracı- lığıyla hep birlikte, bir kez daha kutlayalım... PENCERE Aşağılık Duygusunun Kuyusu... Başkan Bush uçağına atladı.. Okyanusu aştı.. Avrupa'yı azımsadı.. Rusya ile kucaklaştı.. - Putin ile anlaştı.. Her şeyin üstüne bir de eski Sovyetler'i NATO'ya buyur etmesin mi!.. Nereden nereye?.. • Camide hoca vaaz verirken cennet atı 'Burak'ı anlatıyormuş: - Başı mağrıptadır, kuyruğu msşnktadır.. (Başı batıdadır, kuyruğu doğucadır.) Rastlantı bu ya, Bektaşi cemaatir çindeymiş, otur- duğu yerden seslenmiş: - Peki ulan, üstüne bindin 'deh' dedin, nereye gideceksin?.. Küreselleşme cennet atı Burakmı?.. Rusya NATO'ya girdi.. Kimle vuruşacak?.. • AB'ye girmeye çalışıyoruz... Ama çok şamata ediyoruz!.. Yakışıksız şeyler yapıyoruz, kirrsi de çirkin şey- lersöylüyor... Ne diyor: - AS'ye şimdiye kadar girseyak, cebimizde şu kadar para olacaktı... Birbaşkası: - Milli gelirimiz adam başınateçAmehkan Do- ları olacaktı, biliyor musunuz?.. Bir öteki: - Zenginleşecektik.. • AB'nin kökünde çıkar birliği vardır, bu girişim de- mir-çelik-kömür ortaklığından b^ladı, AET (Avru- pa Ekonomik Topluluğu) tabelasnı taktıktan son- ra demokrasi hukukunda birleşenierin örgütüne dönüştü; ama bizim iç politikada NB'y\ bunca be- zirgân ağzıyla halkımıza pazarlama yolunu seç- memız de çok yakışıksız kaçıyor... Adamın söylediğine bak: - AB'ye girseydik zengin olmuştuk!.. Elinin körü!.. Birinci yakışıksız iş, hakımızıngözünü para pul üzerine bpyamakla. zengmliğin ve kalkınmanın b- zim dışımızdan bize veriteceğim söylemekle tez gâhlanıyor... İkinci yakışıksız iş ise daha beter bir olumsuzİL ğu sergiliyor... Tutturduk: - AB'ye giremezsek mahvolurjz!.. Elimizde kurukafayla Hamlet oüp çıktık, sanki t- yatro sahnesinde, mezarm başırdayız: - Olmak ya da olmamak!.. •k AB'ye girmek için gerekli demokratik koşullan sağ- lamak güç bir şey değil... Ancak "AB'ye giremezsekyok oluruz" demek, "Daha şimdiden yokuz" demekle eşanlamlıdır... ABD bir kalemde AB'yi atleyıp Rusya ile al tak- ke ver külah... Bizde feryat figan: - AB'sizölürüz!.. Aşağılık duygularımızı silip atamadıkça AB'ye girsek bile ne yazar ki!.. RUHİ SU KÜLTÎ&i S.MT VAKFI ı:ın fabıiş oikş jrf, tûMlûşenlihe M N]MünnıamrA pmittnmûiâimcaf, Cahit BERKAY Ganze ^KKUŞ Erol PARLAK ScjhanŞAHIN Grup DEMREN Sültymin SANCAR Sunan : Gülsüı GOKALP 07 Hazıran 2002 Cuma gunü Saat • ^.BO Salon Semiramis Rumelı Caddesı 142/4 osnanb^ - Şışlı / IST. *Da\en\eler: Ruhi SU Kültür ve Sans \'atfıvkm lemın e&lebilir. RUHİ SU KÛLTÜRve Ş,\NAT VAKH Ayhan Işık Sokık 34 Ozverim apt. Kat 2 Beyoğlujstar.bul r. Tel : (0.212) 2(5 38 96 - 245 40 32 -J- Fax: (0.212) 292 15 72 KÜLTÜR • SANAT 1011 î| »31» 71 i
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear