25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S NİSAN 20O2 CUMA CUMHURİYET SAYFA ROPORTAJ DEVRİMDEN, EVRİME.. TURHAN SELÇUK DURUST TABİATLI İSTANBUL EFENDİSİ 1N HARİKULÂDE MACERA1ARI 32 KISIM TEKMİLİ BİRDEN Yazar Andrew Mango, AB'ye uyum sağlanırsaTürkiye'nin kurtulacağını söyledi Atatürkyine Avrupa derdi• "îmaj sorunu önemli. Kimlik sorunu abartılıyor. Tanıdığım Türkler kimlik değil, geçim derdinde. Yaratıcı kesim, kimlik derdinde olabilir. Bu bir yaratıcılık, özgünlük sorunu..." • "Bosna'da Hıristiyan gelenekten gelen Batı, geç de olsa ilk defa bır Müslüman topluluğu ımhadan kurtardı. Tanhte örneği yok. Bu bır zihniyet değişikliğidir." NTLGÜN CERRAHOĞLU "lngilizierin en Atatürkçüsü" ve belki de "en Türk'ü" olan Andrew Mango. Istanbul'da doğmuş. Cumhuriyet'in 100. yıl hedeflerini tartışmak için "Forum tstanbul" toplantısına gelirken duyduğu heyecanı şöyle anlatıyor: "Cumhuriyet kurulduktan üç yıl sonra doğdum. Doğuşunu gönnedim. 100. yıldönümünü de görmeyeceğim. Bari hazırhğını göreyim, hazıriığuıa kaülayun dlye seve seve geldün™" Lise öğrenimini İstanbul'da tamamlayan Mango, Türkçeyı "eski bir Istanbul beyefendisi" gibi konuşuyor. "On diT bilen ve "Atatürk" kitabını yazmaya koyulmadan önce "bildiği tüm dillerdeki kaynaklan beş >ıl yalnızca etüt ettiğinj ve okuduğunu" anlatan Mango, 15 yıl boyunca BBC World Servis'in Türkçe bölümünde gazetecilik yapmış. Bazen geçmiş bir yüzyılın içinden konuşsa da kalın, büyük, demode gözlükleri ardından yüreği ve ruhu genç bir adamın: diri bir merak ve zekânın portresi çıkıyor. Spekülatif bir soru ama hâlâ tarüşılryor: Atatürk hayatta olsaydı göstereceği hedef .4B olur muvdu? Herhalde olurdu. Çünkü nihayet onun zamanında ideal. zaten Avrupa idi. Avnıpa'dan ziyade Fransa idi. Cumhuriyeti Fransa modeline göre kuruyor. Dolayısıyla Fransa'yı yakalamak tabii ki Atatürk'ün hedefiydı. Ama "Atatürk Avrupa'yı değil "muasır medeniyen" hedef gösterdi" deniyor ' önıeğin. Devrin'muasır j medeniyet' inde Japonya olmadığuıa j göre bu proje içinde ne kadar A\Tupa, ' ne kadar ABD vardı? t Soru pratik bir sonındu o zamanlarda. 1 Çünkü nihayet Atatürk'ün istediği çağdaşlaşmak. Bu uygarlığın merkezi onun zamanında Avrupa idi. Atatürk lylmserdl ABD de Avrupa medeniyetinin parçası değil mi? Evet. Zaten bu. aydınlanmadan gelen bir fikir: Medeniyet tektir. Insanlık bir bütün olarak ele alınır ve ileriye doğru gider. gelişir. Buna katılmak bir şeref ve gerektir. Atatürk'ün düşündüğü buydu. Bu da son derece iyimser. Atatürk iyımser. Dünya görüşü iyimser. İyimser dünya felsefesi içinde bu yer ileri, Atatürk'ün kendi deyimiyle "nura doğnT, "aydınbğa doğru" gitmektir. Atatürk'ün ryimserugi halkına duyduğu güvenden mi, "özgüveninden" mi geliyordu? Ikisi de var: Ama pratik tecrübesinden iyimserliği öğrenmiş. Çünkü yenmiş. Batı'da. Çanakkale'de Ingilizler; Doğu'da Kafkas cephesinde Ruslarla boy ölçüştü. Ben onlardan kötü müyüm? Hayır. Ben onlan yenebilirim. "Onlar benim kadar hatta benden daha az etkin askerlerdir" der. Tecrübeyle sabit. Benim eksiğim olmadığı gibi, milletimizin de eksiği yok diye düşünüyor. Onlar ne yapabiliyorsa biz de aynını veya iyisini yapabiliriz. Bu çok önemli. Harp olmasaydı. bu tecrübeyi edinmeseydi. belki de bu şekilde düşünmezdi. Ta;ra yazarı olmak Istemlyor Türkiye'nin iki sorunu var: Kimlik ve imaj... 'OSMANLIFENA DEĞİLMİŞ' - 'îngUrderin en Türk'ü' olan Andrew Mango, Avrupa'da Türklerin iki önemli sorunu olduğunu söylüyor: Kimlik ve imaj. Mango, Ortadoğu ve Balkanlar'daki kanşıkhklann da Osmanlılaruı o yerieri fena idare etmedikleri fikrinin yeniden yayılmaya başlamasını salladığuıı belirtiy or. Jean Paul Sartre'ın bir lafı var: "Bir insan kendisi için karar verdiği zaman, insanlık için de karar vermiş oluyor!" Verdiği kararın evrensel olduğunu düşünüyor. Rahibeler bile kılıklarını değiştirdi. Avrupa insanı türbanlı, tesettürlü görünce rahatsız oluyor. AtatürlTün istediği, çağdaşlaşmak. Uygariığın merkezi onun zamanında Avrupa idi. Dolayısıyla ister istemez Avrupa'yı düşünüyordu Atatürk. Aydınlanma fikrine göre medeniyet tektir. İnsanlık bir bütün olarak ele alınır ve ileriye doğru gider. Orhan Pamuk'ta özgünlük teması çok belirgin. Pamuk, taşranın meşhur yazarı olmak istemiyor. Ortadoğu yazarı da olmak istemiyor. Dünya yazarı olmak istiyor... tmaj sorunu önemli. Kimlik sorunu bıraz abartılıyor. Tanıdığım Türkler -ki dostlanmın çoğu Türk- kimlik değil, geçim derdinde. Kimlik sorunuyla Baü-Doğu meselesini kastedjyonun. Türk deyince bu "aidiyeti" kimi Doğu, kimi BaO olarak algıljyor... Bu çok konuşulan. kitaplarda çok geçen. ama biraz hayalı bır sorun. Avnıpa insanı ne istiyorsa Türk insanı da onu istiyor: Refah. doğru dürüst bir devlet, eğitım- sağlık sistemi. tatil. ev, araba. rahat bıryaşam... Yaratıcı kesim kimlik derdinde olabilir. O ayn bir sorun. Bir yaratıcılık ve özgünlük sorunu bu: "Avrupa'nın bir ucu ya da kenannda yaratıcı olabilir miyiz?~ Geçenlerde bir yazı yazdım. Ingiltere'de bir dergide: "İstanbul kültür merkezi olabilir mi?" diye. Kültür merkezinden maksadım. tstanbul yeni fikir üretebilir mi? Bence üretebilir. Ama son cümlem: "Bir kültür merkezinin doğnıası mucizedir ve mucizeler önceden tahmin edilemez." Osmanlı'ya karşı bir nostalji. bir ilgı var Türkiye'de. Biraz abartılıyor 19. yüzyıl sonlannda hoş bir yerde ama.. Avrupa'nın taşrasıydı İstanbul. Yaratıcı bir merkez değildi. 20. yüzyıl boyunca birçok değişiklik geçirdi... Ama yine taşra olarak kaldı. Bugün taşralılıktan çıkabilir gibime geliyor. "Benim Adım Kırmızı" romanı vesilesiyle yazdım o yazıyı. Orhan Pamuk'ta bu özgünlük teması çok belirgin. Pamuk çünkü taşranın meşhur yazan olmak istemiyor. Dünya yazan olmak istiyor. Hakh. Tamamen haklı. Orhan Pamuk gibi yazarlar Batı klasiklerıni Batı yazarlanndan daha iyi biliyor. Batı'nın artık sahıp olmadığı bu Batı kültür temeli üzerinde yeni bir şey kurmak istiyor bu yazarlar. Kurabilirler mi? Bence kurabilirler. Ingiliz romanında yenilikler periferıden Güney Afrikalı, Karayipli yazarlardan geliyor. Naipaul son örnek. Dünya edebiyatı, dünya kültürüne şimdi onlar belki yeni bir şeyler katabilecek. Yeni yüzyıkla, bir yüzyıl öncesine göre farklı beklenti yaratacak yere geldi demek tstanbul... Evet. Çünkü bir bilgi ve tecrübe birikimi var. Kültür transferi çok hızlandı. Zihnivet değişiyor Ama Türkiye'nin bir imaj problemi var. İmaj poblemi ne denli önemli? Epey önemli. Ama değişecek. Niçin değişecek0 Medeniyetler çatışması: tslam-Hıristiyan gelenekli toplumlar arasmda ilişkiler açısından en önemli olay son yıllarda Bosna ve daha sonra Kosova'dır. Neden? Hıristiyan geleneğinden gelen Batı. Bosna"da geç de olsa ilk defa bir Müslüman topluluğunu imhadan kurtardı. Bunun başka örneği yok. Osmanlı tmparatorluğu dağıldığında isyanlar var mesela. Kan gövdeyi götürüyor. Ama Batı, yalnız mazlum olarak gördüğü Hıristiyanlann imdadına koşuyor. Mazlum Müslümanların imdadına koştuğu yok. Alman Dışışleri Bakanı Joshka Fischer'in bır sözü var: "Müslıinıanlann katline seyirci kalırsak, biz ne biçim Hıristiyanız! Hıristiyanlık bu mu?" Bu bir zihniyet değişikliği. Bu zihniyet değişikliği Türkkre, Türkiye'nin imajına yansıvor mu? Çok yavaş yansıvor Ingiltere'de bir arkadaşım var. Girit konusunda bir kitap yazıyor mesela. Girit tarihini yalnız Yunanlılann çektıği ıstıraplarla değil. Müslümanlann uğradığı ıstıraplarla da anlatıyor. Akademik. entelektüel çevrelerde böyle bir ilgi başladı. Londra'nın en eski kulüplerinden Ateneum. benden Osmanlılar'ın mirası hakkında bir konuşma yapmamı istedi mesela. Balkanlar ve Ortadoğu 'daki kanşıklıklar Osmanlılar'ın o yerieri fena idare etmedikleri fikrinin yeniden yayılması ve doğmasına sebep oldu çünkü. Bunlar başlangıç. Hâlâ (Türkleri Avrupa'dan püskürten ilkdönüm noktası) "înebahtı Duvan" varyani? Hâlâ bir "Înebahtı Duvan" var. Ama bu, eski kültürel kalıplaşmalannın dışına çıkmanın emareleri. bazı teşebbüsler de var. Duvar nasıl yüahr? "Gastarbeiter"lar ve Türkiye'nin politik imajı da buna eklemJeniyor_ Bunun için olağanüstü bir şey yapmak gerekmiyor. Ayinesi işidir kişinin. Almanya ve tngiltere'de durum farklı. Almanya'da iki milyondan fazla Türk var. Ingilizler Türkiye'yi turist olarak tanıyor. Turistler için "lnebahn Duvan" yok. Türkiye'ye geliyor, memnun kalıyorlar. Spor aksi tesir yapıyor. Bizim hooliganlarımız, sızin külhanbeyleriniz bir araya geldiğinde tatsız olaylar çıkıyor. Ama Türklerle turizm, iş, şahsi irtibatı olan tngilizlerin vardıklan netice: Türkler bizim gibi insanlardır. Türkiye Avrupa Konvansiyonu'na davet edildi. Konvansiyona ne katkı yapabilir? Tartışmalan nasıl zenginleştirebüir? Çokkültürlülük bakımından... Çokkültürtülükle kastedilen tslam değil mi? Yahudikr Judeo-Hıristiyan gelenekten. Hıristiyan ve Islamdan ziyade biz Hınstiyan-tsiam gelenekli tammı kullanıyoruz. Kültürü ve yaşam biçımi o kültürden doğan. ama camiye, kiliseye gitmeyen bir Müslümanla Hıristiyan arasındakı iîışkiden bahsediyoruz. Ben bu ilişkide güçlük görmem. Tesettflr rahatsız edlvor Ama Avrupa kamuoyu hâlâ klişeterie bakıyor. Kurban bayTamında sokaklarımızda koyun kesilecek mi, kesilmeyecek mi tartışması. Bir de kadın meselesi.. kapanma, başörtüsü, türban var. O çok önemli. O manzara rahatsız ediyor. Belki rahatsız etmemesi lazım. Jean Paul Sartre'ın bir lafı var: "Bir insan kendisi için karar verdiği zaman, insanbk için de karar vermiş ohıyor!" Verdiği kararın e\Tensel olduğunu düşünüyor. Biz kadınlanmızı böyle görmek istemiyoruz. Rahibeler bile kılıklannı değiştirdi. Modem Avrupa insanı türbanlı. tesettürlü görünce ister istemez -hoşgörülüdür, kımsenin kimseye kanşma hakkı yoktur, herkes istediği gibi gıyinebilir- ama rahatsız oluyor. Bunlan yan yana koyduğumuzda Türkiye'nin AB üyeliğini olası görüyor musunuz? AB'ye girme bir hesap meselesidir. Ben bu hesabm birkaç yıl içinde tutabıleceğini sanmıyorum. Önemli olan uyum sürecidir. Türkiye'nin Avrupa standartlanna doğru gelışmesı, onu yakalaması, ona doğru yol almasıdır. Uyum sürecinin korunması üyelik tarihinden çok daha önemli. Türkıye üye olmasa dahi uyumu sağlayabilirse kendini kurtarmış sayılıyor. DUZYAZI ORHAN BİRGİT nsth YokEAMen Tüm Uluslar Seyirci... Başbakan'ın da dün DSP grubunda söylediği gi- bi, Şaron'un politikası sadece Arafat'ı değil, onun başkanlığını yaptığı Filistin devletini de adım adım yok etmeyi amaçhyor. Israil Başbakanı, bu yok etme planını dün bir kez daha öne çıkaran açıklamasında, Yaser Arafat'ın çevresindeki tecridin süreceğini söylüyor. Demek ki 2002 yılında bir devletin öteki devlete sessiz savaş ilanı sırasında devletler hukukunun ku- rallan da çöpe atılabiliyor. Hatta bu savaşlann en şid- detlı anında bile Kızılhaç, Kızılay gibi ortak dayanış- ma örgütlerinin devreye girmesi engellenebiliyor. Bu çatışmada Israil'in haksız olmadığını savunan- lar, acaba Filistin devletini tanıyan ve bu nedenle de güven mektuplannı o devletin başkanına sunarak ül- kenin başkentinde görev yapan bir dizi büyükelçi- nin arabalanna kendi bayraklannı asarak ziyarete git- tikleri Arafat'la görüşmelerine nasıl yasak konuldu- ğunu hangi verilere dayanarak açıklayacaklardır? Arafat. Türkiye Cumhuriyeti Başbakam'nın da dün resmen belirttiği gibi, Israil askerlerinin elinde tut- saktır. Savaş tutsaklannı bile ziyaret olanağı vardır; gı- dasız ve susuz, hele ilaçsız bırakmak, insanlık su- çu sayılmaktadır. Ama tüm bunlar, henüz meşru başkanlığını yaptığı devlet hem resmen, hem fiilen ayakta bulunan Arafat için, Şaron'a göregeçerli ku- rallar değildir. Onun SS birlikleri, arabalarında ülkelerinin fors- lan ile Ramallah'taki başkanlık konutuna gelen kaç büyükelçiye geçıt tanımamak için silahlarını kordip- lomatlara karşı çevirmektetereddüt etmemektedir- ler. Duşunebiliyor musunuz, ABD'nın bölgede kalıcı bir barış sağlamak için görevlı özel temsilcisi Zin- ni, Arafat ile görüşmek için Israil Dışişleri Başkanı Peres'ten resmen izin istiyor! Ve Peres, bu istek üzerine "Isteğinize karşı deği- lim; ama Başbakan Şaron, Arafat'ı tecrit etmeyeye- min etmiştir" diyor! Demek ki Arafat'a karşı izlenen strateji, Israil'in res- mi devlet politikası değildir. Peres, bunu kaç kez, baş- ka başka açıklamalar ile dünya kamuoyuna anlat- maya çalışmaktadır. Ama üyesi bulunduğu hüküme- tin başbakanı Şaron, "Yemin ettim birkere" diye- rek Arafat'ı soktuğu tecritte adım adım ölüme gön- dermeye kararlıdır. Filistin Devlet Başkanı'nı, gayri resmi birtutsak gi- bi alıkonulduğu dairesinde görmek isteyip de ama- cına ulaşamayan, sadece onun nezdinde akredite olmuş kimi yabancı devlet temsilcıleri ve ABD'nin Ortadoğu'daki özel temsilcisi ile de sınırlı değildir. Avrupa Birliği'ni oluşturmak gibi pespembe düşler- le yola çıkan "uygar devletler" adına AB Dönem Baş- kanı ispanya'nın dışişleri bakanı Pique ile Dış Poli- tika Yüksek Temsilcisi Solana da Tel Aviv'deki "Şa- hin"\n merhamete geleceği bir eşref saati bekle- mektedirler! Oysa "yemin ettiğini" söyleyen Şaron'un Filistin Başkanı'nı yok ederek Hitler'in işgal ettiği ülkeler- de iktidar koltuğuna oturttuğu işbiriikçilerin bir ben- zerini yaratma çabalannın boşuna çıkacağı anlaşı- lıyor. Henüz işgal altına girmemiş Filistin toprakla- nnda görev yapmaya çalışan Arafat'ın bakanlan, AB temsilcilerinin görüşme ısteklerini topluca geri çeviriyor ve "önce başkanımızlagörüşünüz"diyor- lar. Filistin de, Arafat da, yeminli Şaron'un dizgilen- meyen ihtirası ve Beyaz Saray'ın hamakati sonun- da ortadan kaldınlabilir. Ama sonrası ne olur? Onu, Ecevit dünkü DSP Grup Toplantısı'nda açık açık anlatıyor. Bazı Arap unsuriarın aslında laik ve demokrat bir Filistin devleti istemediklerini, radikal uçların öncü- lüğündeçağdışılığın temsilciliğini yapan Bin Ladin ya da El Kaide benzerlerinin işbaşına gelmesini bek- lediklerini söylüyor. Başkan Bush'un stratejistleri. Türk Başbakan'ın bu sözlerini büyüteç altına almalıdır. NOT: Bu yazı ABD Başkanı George W. Bush'un açık- lamasından önce kaleme alındı. ABD Ortadoğu Temsilcisi Zinni'nin Arafat'la görüşmesi askıdaydı. Faks: 0212- 677 07 62 obirgrt(5 e-kolay.net Hollanda heyeti Türkiye'yi AB için destekliyoruz ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Hollan- da Parlamentosu Avru- pa lşleri Komısyonu Başkan Yardımcısı Ger- rit Jan Oven, parlamen- tolarmın büyük bölümü- nün Türkiye'nın AB' ye katıhmını destekJediği- ni belirtirken "Bununla birfiktedaha anhnası ge- reken adımlar olduğu- nu da bili\oruz" dedi. Hollanda Parlamen- tosu AB ve Dış ilişkiler Komisyonu üyelerinden oluşan heyet, dün Dev- let Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yıl- maz, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Kamran tnan ve Türkı- ye-AB Karma Parla- mento Komisyonu Eş- başkanı Kürşat E^erTe görüştü. Oven, zıyaret- ler sırasında yaptığı ko- nuşmada Hollanda Par- lamentosu'nun büyük bölümünün Türkiye'nin AB'ye katılımmı des- teklediğini bildirdi. O\en, "Bununla birtik- te daha aobnası gereken adımlar olduğunu da bi- lyoruz" dedi. Oven, Dı- şişlen Komisyonu Baş- kanı Inan'a, Kıbns ko- nusunda temmuz ayına kadar bir çözüm şansı görüp görmediğini sor- du. Inan da AB'nin üye- lik konusunda Güney Kıbns'a verdiği garan- ti çerçevesinde Kıbns Rum kesimi lideri Kle- rides'in, "Kıbns konu- sunda en iyi çözümü çö- zümsüzlük olarak gör- düğüne" ışaret etti. Kalp hastalıkları herkeste görülebilir. TURK KALP VAKFl ıy Mayw cao. NO: B }işıı/lbiANBUL Tei: (0212) 212 07 07 (pbx) • Faks: (0212) 212 b»Jb Internet http://www.tkv.org.tr : genjekretervtkv.org.tr • koordinatorotkv.org.ti
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear