29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5HİSAN 20O2 CUMA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 13 Özgünbir tarza, seçkin bir edebi zevke sahip yeni bir yönetmenden 'şeker gibi' film... 'Muhteşem Tenenbaum'lar' Ilk iki filminden ("Bottie Rocket" 1996 ve "Rushmore" 1998)haber- siz oldugum Araerikalı genç yönet- men Wes Anderson'ın oldukça geç seyretriğimiz üçüncıi filmi "The Ro- yal Tenenbaums-Tenenbaum Aile- sj". bızi ummadığımız kadar şaşırt- tı. Doğrusu konusu, edebi tatlar içe- ren, zevkli, stilİ2e anlatımı, kara mi- zahı, müziğı, renkleri, aynntılan, müthiş kadrosu ve sonuçta insanı iyi hissettıren(hattaferahhkveren), ef- lendirici atmosferiyle son haftalann kuşkusuz en ilgınç ve farklı fılrrüe- rindenbiri 'TenenbaumAilesi\baş- tan belırtmek gerekırse. Büyüdükçe yeteneklerini yitiren üç hanka çocuklu, New Yorklu, sı- radışı bir ailenin, yıllar sonra yeni- den bir araya gelen, tuhaf bireyleri- nin çetrefilli ilişkilerini, edebi bir kurmaca yapıya oturtarak, bölüm bölüm hikâye etmeye soyunuyor yö- netmen Anderson "Tenenbaum Ai- lesTnde. YVöody AJlen tarzı. iğneleyici, so- ğuk, alaycı bir güldürüyle. edebi lez- zet ve plasrik zevkler taşıyan, aydın işi, keyifli bir sınema arasında gidip gelen, hoş, incelikli, sevimli bir iş çıkarmış yönetmen Anderson bu üçiincü fılminde CDsi çtkınca ki- tap gıbi açıp açıp okunabilecek cins- ten, taze soluklu. gerçekten usta işi bir görselliğe sahip, cıvıl cıvıl, ince- likli ve mizahi bir film. Bir dahi aile' çeşitlemesi "Tenenbaum AilesT. hikâyeye gi- riş yaparken kahramanlannı birer bi- rer tarutan, hoş birjenerikJe başhyor. Bölüm 1: Nicedir kaldığı otelden şutlanan. evini, kansını, çocuklannı yıllar önce terk etmiş, sorumsuz ai- le babası. barodan atılmış, metelik- siz iiçkâğıtçı avukat Royal Tenenba- um "u (G«ne Hackman) tanıtıyor. Royal, ölümcül hastahğa yakalandı- ğı ve sayılı günü kaldığı yalanıyla kendıni acındırarak, sıcaklığını öz- ledifı aile yuvasına dönüyor. Evin Hintli uşağı Pagoda'yı kullanarak ailesıni yeniden kazanmak niyetin- deki Royal, kansıyla çoluk çocuğu- nun )anında hiç olmadığı kadar mut- lu olduğunu fark ediyor. Y&al olarak boşanmadığı kansı Etheiıne (Anjeüce Huston) de onu haya: boyu hayal kmkhgına uğratıp üzmûş kocasını hâlâ defterden sil- mernış aslında. Çocuklannı çok iyi eğitrnesinin yanı sıra kendini belli bir yıştan sonra arkeolojik kazılara verif Royal'dan çok daha güvenilir bir rkek olan, aile muhasebecisi, 'yaşl karakeçi' Henry Sherman'uı (Daif Glmer) evlilik önerisine kar- şılık veriyor. Yıllardır ayn takılan The Royal Tenenbaums / Yönetmen: Wes Anderson / Senaryo: W. Anderson, 0wen Wilson / Kamera: Robert D. Yeoman / Müzik: Mark Mothersbaugh / Oyuncular: Gene Hackman, Anjelica Huston, Luke Wilson, Ben Stiller, Gvvyneth Paltrovv, Ovven Wilson, Danny Glover, Bill Murray /ABD2002(UIP) wyneth Pattrow, Luke Wîlsöft aştan sona ilgiyle izlenenfilmini, çok renkli karakterleriyle, panoramik çerçevelemelerle, her aynntısı düşünülüp ışıklandınlmış bir roman gibi bölüm bölüm kurmuş, renklerle uğraşmış, sanat yönetimine epeyce özenmiş, seçkin, eğlendirici ve düzeyli bir anlatım tutturmuş genç yönetmen Wes Anderson. Royal'la Ethel'in, büyüdükçe deha- lannı kaybederek sıradanlaşan 3 ye- tişkin çocuğundan en antipatik ola- nı, girişken, cın gibi uyanık Chass (Ben Stiller) Küçük yaşta cins fare- ler üretip satmış, 'uhıslararasıfînans olayinı' iyi kavTamış, emlak alım sa- tımıyla yükünü rutmuş ama trafik kazasında ölen kansının şokunu da- ha pek atlatamamış Chass, barut gi- bi. sürekli aksi mi aksi. Muhallebi çocuğu kılıklı iki oğluna, Ari'yle Uzi'ye, hem analık hem babalık edi- yor sürekli. Dede Roya], torunJanna biraz erkek çocuk olmayı öğretmek için devreye giriyor. Tenis oynayan. Margot portreleri boyayan, evin için- de çadır kuranvöteki oğul, melanko- lik Richie'yse (Luke VVilson) fena halde kızkardeşi Margot'ya (G- wyneth Patow hiç olmadığı kadar çekici bu kez) âşık küçüklüğünden beri, gizliden gizliye. Sırf Margot ruh doktoru Raleigh'le (Bill Mur- ray) evlendi diye şampiyonluk ma- çını kaybedip tenisi bırakarak ken- dini okyanusa vuruyor Richie. So- nunda çok satan popüler romanlar yazan mertebesine erişen ve öteden beri (tıpkı uşak Pagoda gibi) hep Te- nenbaum ailesinden biri olmayı iste- yen, Richie'nın komşu çocuğu arka- daşı, uyuşrurucu bağımlısı Eli Cash (son aylarda sık sık seyrettiğimiz, kı- nk burun Owen Wîlson çok iyi) de aslında Margot'ya körkütük sevdalı. Ama ailenin en renkli kişiliği, 2 ya- şındayken evlat edinilmiş, 12'sinde sigaraya başlamış, saman altından su yürüten Margot aslında. Evlatlık ol- manın tam bir ruh hastas» yaptığı Margot. oyun yazıyor. Roman gibi bölüm bölüm film Heveslendiği oyun yazarlığında, daha hsedeyken bilmem kaç bin do- larlık bir ödül de kazanmış ama ar- kasından ıpe un sermiş bir garip kız. Paris'teki lezbiyenlik araştırmalann- dan(!) sonra, Bob Marley'vari Jama- ikalı bir şarkıcıyla evlenmek. önüne gelenle düşüp kalkmak, her numara- yı denemek gıbi yemediği herze yok... Baştaki başan panltılannın za- manla yerini hayal kınklıklanna bı- raktığı. çoğu baba Royal'den kaynak- lanan hatalann, ihanetlerin üstünden sihndir gibi geçriği. Yahudi-Katolik kanşımı Tenenbaum ailesıyle birey- lerini karşrmıza getiren bu film, ki- şisel, duygusal gözlemlerle derinleş- tirilerek, 'kan bagının gücü' üstüne ahkâm kesiyor, kara mizahla kanşık. Temalannda yetennce derinleseme- se de genelde etkileyici olabilen, il- giyle izlenen filmini, çok renkli ka- rakterleriyle, panoramik çerçevele- melerle, heraynntısı düşünülüp ışık- landınlmış bir roman gibi bölüm bö- lüm kurmuş. renklerle uğraşmış, sa- nat yönetimine epeyce özenilmiş, seçkin. eğlendirici ve düzeyli bir an- latım tutturmuş yönetmen, zaman dı- şı bir armosfer yaratarak. Bu Wes Andersonın, belirgin bir tarz sahibi genç yönetmen olarak bundan böy- le her çekeceği filmini merakla bek- leyeceğiz sanırım. Gene Hack- man'dan Gvvyneth Paltrovv'a, Ben Stiller'dan Seymour Lavvrence'e ka- dar kesinkes ilgisiz kahnamayacak bir kadroya ve özgün bir gülmece duygusuna sahip bu "Tenenbaum Afles" bu yıl mevsime damgasını vu- racak filmlerden biri kanımızca. Fil- min soundtrack'inde John Lennon, Paul McCartney, Bob Dylan ve RoJ- hng Stones şarkıfanyla karşılaşmak da cabası. İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK 4 Akd Oyunları J nın karizmasu KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Unutmak "Ikide bir ayaklanmdan, koltuklanmdan tutup 'Arşiv Odası'na götürüyorlar beni. Odada çocuk- lar var. Işkence için getirilmişler. Onlara beni gös- teriyortar. Konuşmazlarsa benim durumuma gire- ceklerini söylüyorlar. Benim bile konuştuğumu söylüyortar. Gözlerim görmüyor, kimseyi seçemi- yorum. Kim polis, kim sanık? Kadın mı, erkek mi, seçemiyorum; seslerinden ayınyorum. Ve konuşa- mtyorum. Sesim çıkmıyor. Üç dört gün köpek enikleri gibi mızıldanrhışım. Tek anlaşılır sözüm: 'Su'. Ağzım burnum balon gibi olmuş dayaktan. Hiç- bir organıma söz geçiremiyorum. Ellerime ayak- larıma tonlarca ağırtık bağlamışlar sanki. Tek oy- natabildiğim yerim boynum... Tam on yedi gün kaldım o hücrede, o beton, çı- nlçıplak hücrede. On yedi gün sonra Sansaryan Hanı'ndan alınıp Harbiye'ye götürüldüm. Atıldığım hücrenin duva- rında şunlaryazılıydı: 'Gazete okumak, kendi ken- dine konuşmak, ıslık çaimak, şarkı söylemek ya- sak. Uymayınca, nöbetçilere 'vur' emri verilmiştir." Erdal Öz'ün "Gülünün Solduğu Akşam"adlı ki- tabında, Irfan Uçar boyle anlatıyordu yaşadıkla- nnı. Erdal Öz, bu kitabı, 1971 yılında Ankara 1 Nu- maralı MamakAskerı Cezaevi'ndebırhaftasüreile Deniz Gezmiş ve arkadaşları ile birlikte olduğu günlerde tuttuğu notlara ve bugünlenn belleğinde, yüreğınde bıraktığı izlere dayanarak yazmıştı 1986 yılında. "Gülünün Solduğu Akşam' hiç eskimedi. Ne ya- zık ki... Işkence, sözlüğümüzden hiç eksilmedi. Tam tersine, yeni harfler, yeni yöntemler eklendi bu sözlüğe. Betondan mezarlıklar, modem tecnthüc- releri ile bütünlendi işkence. Bunlara karşı çıkan- lar, "teröristlere yardım ve yataklık"\a suçlandılar, suçlanıyorlar... Ya da en azından, temel vatandaşlık haklan alı- nıyor ellerinden. Geçen hafta, Toplumcu Demok- ratik Parti'nin Kurultayı öncesinde. Içişleri Bakan- lığı. Erdal Öz'ün parti kurucusu olamayacağını bil- dirdı. Toplumundaki insanlık dışı uygulamalara seyir- ci kalmayan yazar, bir kez daha cezalandınldı böy- lece. • • • "Tiyatro Oyunevi"nm yeni oyunu "Unutmak"\ iz- lerken, bunları düşündüm. Tiyatro Oyunevi'nin en başanlı yapımlarından biri olan oyun, kolektif birça- lışmanın ürünu. Uluslararası AfÖrgütü'nün 1996 yı- lında "Unutmaya karşı tiyatro" başlığı altında Fran- sız yazarlanna yaptığı çağnya yanıt olarak yazılan oyunlardan beştanesinin MahirGünşiraytarafın- dan, mükemmel bir estetik bütünluk ıçinde kurgu- lanması ile ortaya çıkmış. Yönetimi ve oyunculuğu da dörtdörtlük. Üç kelimeyle: Yılın tiyatro olayı. "Iktidar, şiddet ve ikna teknikleri" üstüne bir oyun, "Unutmak". Bir "ikna tekniği" olarak işken- ceyi farklı boyutları ile sahneye taşıyan beş kısa oyun, Enzo Cormann, Eugene Durif, Eric - Em- manuel Schmirt ve Joel Jouanneau nun imza- larını taşıyor. Oyunun ana eksenine, Jouanne- au'nun "Eğlencelik" adlı kısa oyununu oturtmuş Günşiray. Oyunun iki kahramanı, belirsiz bir ülke- ye gönderilmiş iki palyaço. "Bizi nereye gönderir- lerse oraya gideriz" diyorlar... Patronlan, elbette ki Teksas'ta... Niyetleri ise, pek masumane: Insanlar çektikleri acıları unutsun diye onları eğlendirmeye gelmişler. "We are the world" şarkısını pek de sevimli söylüyorlar. Onla- nn traji-komik öyküsü, ister istemez sanatçının yaz- gısını düşündürtüyor insana. Sanatrn sorumluluğu- nu, sanatçının bıçak sırtındaki seçıminı... Işkence- ye 'seyirci kalan' sanatçının konumunu... Oyunlardan birinde, Şeytan, pabucunun dama atıldığından yakınıyor. Insanoğlu, onu çoktan yaya bırakmış... Ama, üzülmesine gerek yok. Demode ışkence metotlarının yerini. 'gelişmiş' ikna yöntem- leri ve pazarlamateknikleri alabilirpekâlâ... En bü- yük kötülükler, parlak ambalajlar içinde sunulabi- lir. Palyaçolar, en profesyonel işkenceciden daha kullanışlıolabilir... • • • Yaşanan acıları unutan, unutmak için kendini zoriayan kedilere tavsiyem: "Unutmak" oyununu kaçırmayın. Eğleneceksiniz. Ama, kendinizi birile- rine benzetip, kızanrsanız kanşmam! Filistin'de yaşanan insanlık dramı karşısında el- leri kolları bağlı oturanlar; gidin "unutmak"a... Bel- ki de, sahnede kendinizi gorür utanırsınız... Ve.. bir şeyler yapmak için harekete geçersiniz. vecdisayar(Ş yahoo.com. "Aiol Oyunlan'' sekiz Oscar adaylı- ğınıı Ja. dört ödül almanın da ötesinde bir hrizmaya sahip oldu. Gösterimde olan"ı irçok filmin de konusu bakımın- danLorakterleri bakımından. oyuncu- lanr^ücü bakımından erişemedikleri kariznaya bu film nasıl erişti? Russefl Cro* eşi görülmemiş bir oyunculuk mu srgilemişti? Konu çok değişik bir ufuİTiu açıyordu? Bunlar da akla ge- lebih bir ölçüde filmin başansına kat- kıda^ulunmuş oiabilir. Ancak filmin kariması, görünenlerden çok görün- meva etkilerin bileşkesinden oluşuyor denaılir. Fiade yer alan birçok etken kendi başıa da karizma olabilecek parlakhğı taşıyrdu, hepsi de filmin parlaklığına katkia bulundular. Bu etkenleri şöyle sırababiliriz: • latematik: Bu konu her zaman dünMiın "en üstte yer alan değerlerw i içinaür. Matematik, her zaman zekâ- nın a parlak derecesinde ulaşılabilen zirvr. simgeler. "Can Dostum" fılmin- de <i bu karizmadan yararlanılmıştı. Her r kadarbizim popülerkültürümüz- de 'Tatematik", kerrat cetvelini ezber- leme ile bela bir ders izdüşümünden öte"\"değer kazanmamışsa da bu du- rurn ı>Tan olmamıza engel değildir. • inceton Üniversitesi: Bu üniver- site s kendi başına bir karizmadır. ,\mcica'nın I\y League (Sarmasık Bir- liği j^nilen sekiz "en iyi" üniversitesi içiraeyeralan Princeton, matematik bi- limia kutsal kentidir. Cfcd üyeler, Harvard, Columbia, Conil, Dortmouth, Brovvn, Yale, Pennsylvania olarak Amerıka'nın ku- zeydoğusundayeralmışlardır. "Sanna- şık Birügi'' deyimi, bu üniversitelerin kırmızı tuğla binalannın dış yüzünde tırmanan sarmaşıklara, bu yolla da uzun geçmişlerine gönderme yapmaktadır. "AkılOyunlan" fılminde bu yapılan sık sık görülmekteydi. • Deha: Her zaman insanlann ilgısi- ni çeken karizmatik bir konudur. Dâhi- lerin davTanışlan, kişilikleri, özel ya- şamlan her zaman kitlelerin ilgisini çek- mektedir. Deha sahıplennin alışılmadık davTanışlan, garip turumlan, hep "onla- rm dâhioluslarT ile açıklanarak hoş gö- rülmüştür. • Profesörlük: Akademik kariyerde ulaşılan bu aşama her zaman başarmın eşdeğeri sayılarak ılgi çekmiş. bilım ala- nında üst değere işaret etmiştır. • Nobel ödülü: Bu da her zaman hem bilim çevrelerinin hem de toplumsal saygınlık değerinin bir ölçütü sayılmış- tır. Filmde bu ödülün verilmesine neden olan "Ojim Teorisi"nin ne olduğu pek anlaşılamıyor ise de bu teori de başlı ba- şına bir karizma taşımaktadır. • Şizofreni: Ruh hastalıklan içinde özel bir yeri olan "şizofrenir bu filmde de değişik yanlanyla özenle işlenmıştir. Gerçekten de "şizofrera". zekâ işleyi- şindeki bilgi işleme bozukluğu sıradışı belirtilere yol açmaktadır. Sonuçta bu hastalıkla birlikte yaşamayı başarmak. hele de verimli çahşmalara dönebilmek gerçekten de göz yaşartıcı bir olgudur. • Russell Crovv: Elbette bu güçlü oyuncu da fibnin karizmasına katkıda bulunmuştur. • Yönetmen Ron Howard: Bu güçlü faktörleri bir araya getirerek etkileri uzun sürecek bir fıhn yapmayı başar- mıştır. Örneğin "AB"de güçlü bir irade- yi, büyük birazim ve çabayı verdiği hal- de böyle bir karizma yaratamamıştır. "Kara Şahin Dûştû" gibi büyük bir ak- siyon filmi de bu karizmaya yaklaşa- mamıştır bile. Filmlerin kitle psikolojisi açısından taşıdıklan önemli noktalar, bunlann di- kkatle bir araya getirilmesi dıkkate de- ğer toplumsal ilgiye yol açmaktadır. Bu açıdan "Akıl Oyunlan" hem görülme- ye hem de düşünülmeye değer bir yere varrruş görünmektedir. YENİDEN MÜDAFAA-İ HUKUK DERGİSİ Prof. Dr. ÇETİN YETKİN'İN YÖNETİMİNDE Sayı 43, Nisan 2002 YAZILAR \TXtDE\ MÜDAFAA-İ HÜKIK tan. Ölü Toprağı; A. Alper AKÇAM: Edebıyatımızda Olan Oluyor Hasan \KYAR: Roskı Genel Mûdüıü Fronunus ya da Tanhlen Gülünç Dersler, Prof. Dr. Ali \RAV:1CI: Hedef, Laık \e Tam Demokratık Türkıye; V etkim ARÖZ: Sol. Sol Olmadıkça; Prof. Dr. Aydın AYBAV: Cumhunyet ve Demokrası; Metin AYDOĞA.N: KûfeseUeşroe ve Dın, Mehroet BAŞAR.A.N: Sabahamn \h ve Köv Enstıtülen; Prof. Dr. İlharai ÇETtN: Ümversıtelennuze Duşen Görevler: Prof. Dr. Ömer DEMİRCA-N: Dıl-Kuran. Dıl- Bojan Yasalar ve L'ygulamalar. Prof. Dr. HalU DEMİRTAŞ; Kcngolu Bır Ö|reDCiden Ögrendıllenra. Proî. Dr. Cihan DURA: Fethullahçılık Ozenne Gozlemler. Yah>a Can DURA: Atatürk Dönemıode Aşann Kaldınlması \'e Vergı Sıstemı Revızyonu, Dr. Sûleyman Ç. KALMAN: Unutulmuş Bır ÇaŞdaşlaşma Öykusü Köy EnstınıJen. Prof. Dr. Erol M A M S A L I : ,\B Paranoyasmı Kımler Yaranyor?. Hfiseyiı ÖKTEM: CIA; Bekir ÖZGEN: Koy Enstıtulen Nıçm Ve Nasıi Kapatıldılar?; A. Kadir PAKSOY: Tanh Tanh Diye '", Ümit SAR1ASLAN: Ulusa] Demır) r olculugumuzun Kurucusu Behıç Erkın. Av. Celal ÜLGEN: "AB Bıa Almavacak" Düşûncesı Bır Paranoya mı. Yadsınamaz Bır Gerçekhk nu r ' Musa V ALÇIN: Manzara. Hûrrijet YAŞAR: Devnmın Gozünde Ögretmenm Değen Banş YETKİV Afşın Elbıstan'da ÇanJar Ceyhan Vehr İçin Çalıyor, Prof. Dr. Çetin İETKPN: LşakOlmaktan Yüksek Bır Muameleje Hak Kazanamayanlar Tahsin V ÜCEL: Inanç Ozgürlü|u. E. Gcaenü Aytekin ZİVXAN: Neden Millı Ana Yüklenıcılık? ŞttRLER Yetlun ARÖZ - Vlehmet BAŞAR.4N T. Avhan ÇIKIN - Doğukan YALÇIN Ali YTJCE ÇtZGlLER Hikmet AKSOV - Ercan BAYSAL Sunder ERDOĞAN Mtrkcz Biro: Kjşla Mah.. 34 Sofc, 4,14 Demırhan İş \lerkea - Antalta Tel (2421248 25 60 Faks:(242)244 50 29 PK 15 Kızıltoprak-Antalya ABO\E KOŞITLL4RI 3 Aylık 9 000 OOO.-TL 6Ayhk. 18 000 000.-TL 12Ayhk 36 000 OOO.-TL Yurt dışı abooeler ıçın posta gıden eklenır Posta çekı he>ap tbrahım Çeıın V eıkın 111 92 34 E-posta mudafaoikuk*ık'nsiiperiMtıne.ciHH web: w*vw.\ennienmh.cjb.na h k k j b t
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear