Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
5HİSAN 20O2 CUMA CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyet.com.tr 13
Özgünbir tarza, seçkin bir edebi zevke sahip yeni bir yönetmenden 'şeker gibi' film...
'Muhteşem Tenenbaum'lar'
Ilk iki filminden ("Bottie Rocket"
1996 ve "Rushmore" 1998)haber-
siz oldugum Araerikalı genç yönet-
men Wes Anderson'ın oldukça geç
seyretriğimiz üçüncıi filmi "The Ro-
yal Tenenbaums-Tenenbaum Aile-
sj". bızi ummadığımız kadar şaşırt-
tı. Doğrusu konusu, edebi tatlar içe-
ren, zevkli, stilİ2e anlatımı, kara mi-
zahı, müziğı, renkleri, aynntılan,
müthiş kadrosu ve sonuçta insanı iyi
hissettıren(hattaferahhkveren), ef-
lendirici atmosferiyle son haftalann
kuşkusuz en ilgınç ve farklı fılrrüe-
rindenbiri 'TenenbaumAilesi\baş-
tan belırtmek gerekırse.
Büyüdükçe yeteneklerini yitiren
üç hanka çocuklu, New Yorklu, sı-
radışı bir ailenin, yıllar sonra yeni-
den bir araya gelen, tuhaf bireyleri-
nin çetrefilli ilişkilerini, edebi bir
kurmaca yapıya oturtarak, bölüm
bölüm hikâye etmeye soyunuyor yö-
netmen Anderson "Tenenbaum Ai-
lesTnde.
YVöody AJlen tarzı. iğneleyici, so-
ğuk, alaycı bir güldürüyle. edebi lez-
zet ve plasrik zevkler taşıyan, aydın
işi, keyifli bir sınema arasında gidip
gelen, hoş, incelikli, sevimli bir iş
çıkarmış yönetmen Anderson bu
üçiincü fılminde CDsi çtkınca ki-
tap gıbi açıp açıp okunabilecek cins-
ten, taze soluklu. gerçekten usta işi
bir görselliğe sahip, cıvıl cıvıl, ince-
likli ve mizahi bir film.
Bir dahi aile' çeşitlemesi
"Tenenbaum AilesT. hikâyeye gi-
riş yaparken kahramanlannı birer bi-
rer tarutan, hoş birjenerikJe başhyor.
Bölüm 1: Nicedir kaldığı otelden
şutlanan. evini, kansını, çocuklannı
yıllar önce terk etmiş, sorumsuz ai-
le babası. barodan atılmış, metelik-
siz iiçkâğıtçı avukat Royal Tenenba-
um "u (G«ne Hackman) tanıtıyor.
Royal, ölümcül hastahğa yakalandı-
ğı ve sayılı günü kaldığı yalanıyla
kendıni acındırarak, sıcaklığını öz-
ledifı aile yuvasına dönüyor. Evin
Hintli uşağı Pagoda'yı kullanarak
ailesıni yeniden kazanmak niyetin-
deki Royal, kansıyla çoluk çocuğu-
nun )anında hiç olmadığı kadar mut-
lu olduğunu fark ediyor.
Y&al olarak boşanmadığı kansı
Etheiıne (Anjeüce Huston) de onu
haya: boyu hayal kmkhgına uğratıp
üzmûş kocasını hâlâ defterden sil-
mernış aslında. Çocuklannı çok iyi
eğitrnesinin yanı sıra kendini belli
bir yıştan sonra arkeolojik kazılara
verif Royal'dan çok daha güvenilir
bir rkek olan, aile muhasebecisi,
'yaşl karakeçi' Henry Sherman'uı
(Daif Glmer) evlilik önerisine kar-
şılık veriyor. Yıllardır ayn takılan
The Royal Tenenbaums /
Yönetmen: Wes Anderson
/ Senaryo: W. Anderson,
0wen Wilson / Kamera:
Robert D. Yeoman /
Müzik: Mark
Mothersbaugh /
Oyuncular: Gene
Hackman, Anjelica
Huston, Luke Wilson,
Ben Stiller, Gvvyneth
Paltrovv, Ovven Wilson,
Danny Glover, Bill Murray
/ABD2002(UIP)
wyneth Pattrow, Luke Wîlsöft
aştan sona ilgiyle izlenenfilmini, çok renkli karakterleriyle,
panoramik çerçevelemelerle, her aynntısı düşünülüp
ışıklandınlmış bir roman gibi bölüm bölüm kurmuş, renklerle
uğraşmış, sanat yönetimine epeyce özenmiş, seçkin, eğlendirici
ve düzeyli bir anlatım tutturmuş genç yönetmen Wes Anderson.
Royal'la Ethel'in, büyüdükçe deha-
lannı kaybederek sıradanlaşan 3 ye-
tişkin çocuğundan en antipatik ola-
nı, girişken, cın gibi uyanık Chass
(Ben Stiller) Küçük yaşta cins fare-
ler üretip satmış, 'uhıslararasıfînans
olayinı' iyi kavTamış, emlak alım sa-
tımıyla yükünü rutmuş ama trafik
kazasında ölen kansının şokunu da-
ha pek atlatamamış Chass, barut gi-
bi. sürekli aksi mi aksi. Muhallebi
çocuğu kılıklı iki oğluna, Ari'yle
Uzi'ye, hem analık hem babalık edi-
yor sürekli. Dede Roya], torunJanna
biraz erkek çocuk olmayı öğretmek
için devreye giriyor. Tenis oynayan.
Margot portreleri boyayan, evin için-
de çadır kuranvöteki oğul, melanko-
lik Richie'yse (Luke VVilson) fena
halde kızkardeşi Margot'ya (G-
wyneth Patow hiç olmadığı kadar
çekici bu kez) âşık küçüklüğünden
beri, gizliden gizliye. Sırf Margot
ruh doktoru Raleigh'le (Bill Mur-
ray) evlendi diye şampiyonluk ma-
çını kaybedip tenisi bırakarak ken-
dini okyanusa vuruyor Richie. So-
nunda çok satan popüler romanlar
yazan mertebesine erişen ve öteden
beri (tıpkı uşak Pagoda gibi) hep Te-
nenbaum ailesinden biri olmayı iste-
yen, Richie'nın komşu çocuğu arka-
daşı, uyuşrurucu bağımlısı Eli Cash
(son aylarda sık sık seyrettiğimiz, kı-
nk burun Owen Wîlson çok iyi) de
aslında Margot'ya körkütük sevdalı.
Ama ailenin en renkli kişiliği, 2 ya-
şındayken evlat edinilmiş, 12'sinde
sigaraya başlamış, saman altından su
yürüten Margot aslında. Evlatlık ol-
manın tam bir ruh hastas» yaptığı
Margot. oyun yazıyor.
Roman gibi bölüm bölüm film
Heveslendiği oyun yazarlığında,
daha hsedeyken bilmem kaç bin do-
larlık bir ödül de kazanmış ama ar-
kasından ıpe un sermiş bir garip kız.
Paris'teki lezbiyenlik araştırmalann-
dan(!) sonra, Bob Marley'vari Jama-
ikalı bir şarkıcıyla evlenmek. önüne
gelenle düşüp kalkmak, her numara-
yı denemek gıbi yemediği herze
yok...
Baştaki başan panltılannın za-
manla yerini hayal kınklıklanna bı-
raktığı. çoğu baba Royal'den kaynak-
lanan hatalann, ihanetlerin üstünden
sihndir gibi geçriği. Yahudi-Katolik
kanşımı Tenenbaum ailesıyle birey-
lerini karşrmıza getiren bu film, ki-
şisel, duygusal gözlemlerle derinleş-
tirilerek, 'kan bagının gücü' üstüne
ahkâm kesiyor, kara mizahla kanşık.
Temalannda yetennce derinleseme-
se de genelde etkileyici olabilen, il-
giyle izlenen filmini, çok renkli ka-
rakterleriyle, panoramik çerçevele-
melerle, heraynntısı düşünülüp ışık-
landınlmış bir roman gibi bölüm bö-
lüm kurmuş. renklerle uğraşmış, sa-
nat yönetimine epeyce özenilmiş,
seçkin. eğlendirici ve düzeyli bir an-
latım tutturmuş yönetmen, zaman dı-
şı bir armosfer yaratarak. Bu Wes
Andersonın, belirgin bir tarz sahibi
genç yönetmen olarak bundan böy-
le her çekeceği filmini merakla bek-
leyeceğiz sanırım. Gene Hack-
man'dan Gvvyneth Paltrovv'a, Ben
Stiller'dan Seymour Lavvrence'e ka-
dar kesinkes ilgisiz kahnamayacak
bir kadroya ve özgün bir gülmece
duygusuna sahip bu "Tenenbaum
Afles" bu yıl mevsime damgasını vu-
racak filmlerden biri kanımızca. Fil-
min soundtrack'inde John Lennon,
Paul McCartney, Bob Dylan ve RoJ-
hng Stones şarkıfanyla karşılaşmak
da cabası.
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
4
Akd Oyunları
J
nın karizmasu
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Unutmak
"Ikide bir ayaklanmdan, koltuklanmdan tutup
'Arşiv Odası'na götürüyorlar beni. Odada çocuk-
lar var. Işkence için getirilmişler. Onlara beni gös-
teriyortar. Konuşmazlarsa benim durumuma gire-
ceklerini söylüyorlar. Benim bile konuştuğumu
söylüyortar. Gözlerim görmüyor, kimseyi seçemi-
yorum. Kim polis, kim sanık? Kadın mı, erkek mi,
seçemiyorum; seslerinden ayınyorum. Ve konuşa-
mtyorum. Sesim çıkmıyor.
Üç dört gün köpek enikleri gibi mızıldanrhışım.
Tek anlaşılır sözüm: 'Su'.
Ağzım burnum balon gibi olmuş dayaktan. Hiç-
bir organıma söz geçiremiyorum. Ellerime ayak-
larıma tonlarca ağırtık bağlamışlar sanki. Tek oy-
natabildiğim yerim boynum...
Tam on yedi gün kaldım o hücrede, o beton, çı-
nlçıplak hücrede.
On yedi gün sonra Sansaryan Hanı'ndan alınıp
Harbiye'ye götürüldüm. Atıldığım hücrenin duva-
rında şunlaryazılıydı: 'Gazete okumak, kendi ken-
dine konuşmak, ıslık çaimak, şarkı söylemek ya-
sak. Uymayınca, nöbetçilere 'vur' emri verilmiştir."
Erdal Öz'ün "Gülünün Solduğu Akşam"adlı ki-
tabında, Irfan Uçar boyle anlatıyordu yaşadıkla-
nnı. Erdal Öz, bu kitabı, 1971 yılında Ankara 1 Nu-
maralı MamakAskerı Cezaevi'ndebırhaftasüreile
Deniz Gezmiş ve arkadaşları ile birlikte olduğu
günlerde tuttuğu notlara ve bugünlenn belleğinde,
yüreğınde bıraktığı izlere dayanarak yazmıştı 1986
yılında.
"Gülünün Solduğu Akşam' hiç eskimedi. Ne ya-
zık ki... Işkence, sözlüğümüzden hiç eksilmedi.
Tam tersine, yeni harfler, yeni yöntemler eklendi bu
sözlüğe. Betondan mezarlıklar, modem tecnthüc-
releri ile bütünlendi işkence. Bunlara karşı çıkan-
lar, "teröristlere yardım ve yataklık"\a suçlandılar,
suçlanıyorlar...
Ya da en azından, temel vatandaşlık haklan alı-
nıyor ellerinden. Geçen hafta, Toplumcu Demok-
ratik Parti'nin Kurultayı öncesinde. Içişleri Bakan-
lığı. Erdal Öz'ün parti kurucusu olamayacağını bil-
dirdı.
Toplumundaki insanlık dışı uygulamalara seyir-
ci kalmayan yazar, bir kez daha cezalandınldı böy-
lece.
• • •
"Tiyatro Oyunevi"nm yeni oyunu "Unutmak"\ iz-
lerken, bunları düşündüm. Tiyatro Oyunevi'nin en
başanlı yapımlarından biri olan oyun, kolektif birça-
lışmanın ürünu. Uluslararası AfÖrgütü'nün 1996 yı-
lında "Unutmaya karşı tiyatro" başlığı altında Fran-
sız yazarlanna yaptığı çağnya yanıt olarak yazılan
oyunlardan beştanesinin MahirGünşiraytarafın-
dan, mükemmel bir estetik bütünluk ıçinde kurgu-
lanması ile ortaya çıkmış. Yönetimi ve oyunculuğu
da dörtdörtlük. Üç kelimeyle: Yılın tiyatro olayı.
"Iktidar, şiddet ve ikna teknikleri" üstüne bir
oyun, "Unutmak". Bir "ikna tekniği" olarak işken-
ceyi farklı boyutları ile sahneye taşıyan beş kısa
oyun, Enzo Cormann, Eugene Durif, Eric - Em-
manuel Schmirt ve Joel Jouanneau nun imza-
larını taşıyor. Oyunun ana eksenine, Jouanne-
au'nun "Eğlencelik" adlı kısa oyununu oturtmuş
Günşiray. Oyunun iki kahramanı, belirsiz bir ülke-
ye gönderilmiş iki palyaço. "Bizi nereye gönderir-
lerse oraya gideriz" diyorlar...
Patronlan, elbette ki Teksas'ta... Niyetleri ise,
pek masumane: Insanlar çektikleri acıları unutsun
diye onları eğlendirmeye gelmişler. "We are the
world" şarkısını pek de sevimli söylüyorlar. Onla-
nn traji-komik öyküsü, ister istemez sanatçının yaz-
gısını düşündürtüyor insana. Sanatrn sorumluluğu-
nu, sanatçının bıçak sırtındaki seçıminı... Işkence-
ye 'seyirci kalan' sanatçının konumunu...
Oyunlardan birinde, Şeytan, pabucunun dama
atıldığından yakınıyor. Insanoğlu, onu çoktan yaya
bırakmış... Ama, üzülmesine gerek yok. Demode
ışkence metotlarının yerini. 'gelişmiş' ikna yöntem-
leri ve pazarlamateknikleri alabilirpekâlâ... En bü-
yük kötülükler, parlak ambalajlar içinde sunulabi-
lir. Palyaçolar, en profesyonel işkenceciden daha
kullanışlıolabilir...
• • •
Yaşanan acıları unutan, unutmak için kendini
zoriayan kedilere tavsiyem: "Unutmak" oyununu
kaçırmayın. Eğleneceksiniz. Ama, kendinizi birile-
rine benzetip, kızanrsanız kanşmam!
Filistin'de yaşanan insanlık dramı karşısında el-
leri kolları bağlı oturanlar; gidin "unutmak"a... Bel-
ki de, sahnede kendinizi gorür utanırsınız... Ve.. bir
şeyler yapmak için harekete geçersiniz.
vecdisayar(Ş yahoo.com.
"Aiol Oyunlan'' sekiz Oscar adaylı-
ğınıı Ja. dört ödül almanın da ötesinde
bir hrizmaya sahip oldu. Gösterimde
olan"ı
irçok filmin de konusu bakımın-
danLorakterleri bakımından. oyuncu-
lanr^ücü bakımından erişemedikleri
kariznaya bu film nasıl erişti? Russefl
Cro* eşi görülmemiş bir oyunculuk
mu srgilemişti? Konu çok değişik bir
ufuİTiu açıyordu? Bunlar da akla ge-
lebih bir ölçüde filmin başansına kat-
kıda^ulunmuş oiabilir. Ancak filmin
kariması, görünenlerden çok görün-
meva etkilerin bileşkesinden oluşuyor
denaılir.
Fiade yer alan birçok etken kendi
başıa da karizma olabilecek parlakhğı
taşıyrdu, hepsi de filmin parlaklığına
katkia bulundular. Bu etkenleri şöyle
sırababiliriz:
• latematik: Bu konu her zaman
dünMiın "en üstte yer alan değerlerw
i
içinaür. Matematik, her zaman zekâ-
nın a parlak derecesinde ulaşılabilen
zirvr. simgeler. "Can Dostum" fılmin-
de <i bu karizmadan yararlanılmıştı.
Her r kadarbizim popülerkültürümüz-
de 'Tatematik", kerrat cetvelini ezber-
leme ile bela bir ders izdüşümünden
öte"\"değer kazanmamışsa da bu du-
rurn ı>Tan olmamıza engel değildir.
• inceton Üniversitesi: Bu üniver-
site s kendi başına bir karizmadır.
,\mcica'nın I\y League (Sarmasık Bir-
liği j^nilen sekiz "en iyi" üniversitesi
içiraeyeralan Princeton, matematik bi-
limia kutsal kentidir.
Cfcd üyeler, Harvard, Columbia,
Conil, Dortmouth, Brovvn, Yale,
Pennsylvania olarak Amerıka'nın ku-
zeydoğusundayeralmışlardır. "Sanna-
şık Birügi'' deyimi, bu üniversitelerin
kırmızı tuğla binalannın dış yüzünde
tırmanan sarmaşıklara, bu yolla da uzun
geçmişlerine gönderme yapmaktadır.
"AkılOyunlan" fılminde bu yapılan sık
sık görülmekteydi.
• Deha: Her zaman insanlann ilgısi-
ni çeken karizmatik bir konudur. Dâhi-
lerin davTanışlan, kişilikleri, özel ya-
şamlan her zaman kitlelerin ilgisini çek-
mektedir. Deha sahıplennin alışılmadık
davTanışlan, garip turumlan, hep "onla-
rm dâhioluslarT ile açıklanarak hoş gö-
rülmüştür.
• Profesörlük: Akademik kariyerde
ulaşılan bu aşama her zaman başarmın
eşdeğeri sayılarak ılgi çekmiş. bilım ala-
nında üst değere işaret etmiştır.
• Nobel ödülü: Bu da her zaman hem
bilim çevrelerinin hem de toplumsal
saygınlık değerinin bir ölçütü sayılmış-
tır. Filmde bu ödülün verilmesine neden
olan "Ojim Teorisi"nin ne olduğu pek
anlaşılamıyor ise de bu teori de başlı ba-
şına bir karizma taşımaktadır.
• Şizofreni: Ruh hastalıklan içinde
özel bir yeri olan "şizofrenir
bu filmde
de değişik yanlanyla özenle işlenmıştir.
Gerçekten de "şizofrera". zekâ işleyi-
şindeki bilgi işleme bozukluğu sıradışı
belirtilere yol açmaktadır. Sonuçta bu
hastalıkla birlikte yaşamayı başarmak.
hele de verimli çahşmalara dönebilmek
gerçekten de göz yaşartıcı bir olgudur.
• Russell Crovv: Elbette bu güçlü
oyuncu da fibnin karizmasına katkıda
bulunmuştur.
• Yönetmen Ron Howard: Bu güçlü
faktörleri bir araya getirerek etkileri
uzun sürecek bir fıhn yapmayı başar-
mıştır. Örneğin "AB"de güçlü bir irade-
yi, büyük birazim ve çabayı verdiği hal-
de böyle bir karizma yaratamamıştır.
"Kara Şahin Dûştû" gibi büyük bir ak-
siyon filmi de bu karizmaya yaklaşa-
mamıştır bile.
Filmlerin kitle psikolojisi açısından
taşıdıklan önemli noktalar, bunlann di-
kkatle bir araya getirilmesi dıkkate de-
ğer toplumsal ilgiye yol açmaktadır. Bu
açıdan "Akıl Oyunlan" hem görülme-
ye hem de düşünülmeye değer bir yere
varrruş görünmektedir.
YENİDEN MÜDAFAA-İ HUKUK DERGİSİ
Prof. Dr. ÇETİN YETKİN'İN YÖNETİMİNDE
Sayı 43, Nisan 2002
YAZILAR
\TXtDE\ MÜDAFAA-İ HÜKIK tan. Ölü Toprağı;
A. Alper AKÇAM: Edebıyatımızda Olan Oluyor
Hasan \KYAR: Roskı Genel Mûdüıü Fronunus ya da Tanhlen Gülünç Dersler,
Prof. Dr. Ali \RAV:1CI: Hedef, Laık \e Tam Demokratık Türkıye;
V etkim ARÖZ: Sol. Sol Olmadıkça;
Prof. Dr. Aydın AYBAV: Cumhunyet ve Demokrası;
Metin AYDOĞA.N: KûfeseUeşroe ve Dın,
Mehroet BAŞAR.A.N: Sabahamn \h ve Köv Enstıtülen;
Prof. Dr. İlharai ÇETtN: Ümversıtelennuze Duşen Görevler:
Prof. Dr. Ömer DEMİRCA-N: Dıl-Kuran. Dıl- Bojan Yasalar ve L'ygulamalar.
Prof. Dr. HalU DEMİRTAŞ; Kcngolu Bır Ö|reDCiden Ögrendıllenra.
Proî. Dr. Cihan DURA: Fethullahçılık Ozenne Gozlemler.
Yah>a Can DURA: Atatürk Dönemıode Aşann Kaldınlması \'e Vergı Sıstemı Revızyonu,
Dr. Sûleyman Ç. KALMAN: Unutulmuş Bır ÇaŞdaşlaşma Öykusü Köy EnstınıJen.
Prof. Dr. Erol M A M S A L I : ,\B Paranoyasmı Kımler Yaranyor?.
Hfiseyiı ÖKTEM: CIA;
Bekir ÖZGEN: Koy Enstıtulen Nıçm Ve Nasıi Kapatıldılar?;
A. Kadir PAKSOY: Tanh Tanh Diye '",
Ümit SAR1ASLAN: Ulusa] Demır)
r
olculugumuzun Kurucusu Behıç Erkın.
Av. Celal ÜLGEN: "AB Bıa Almavacak" Düşûncesı Bır Paranoya mı. Yadsınamaz Bır Gerçekhk nu
r
'
Musa V ALÇIN: Manzara.
Hûrrijet YAŞAR: Devnmın Gozünde Ögretmenm Değen
Banş YETKİV Afşın Elbıstan'da ÇanJar Ceyhan Vehr İçin Çalıyor,
Prof. Dr. Çetin İETKPN: LşakOlmaktan Yüksek Bır Muameleje Hak Kazanamayanlar
Tahsin V ÜCEL: Inanç Ozgürlü|u.
E. Gcaenü Aytekin ZİVXAN: Neden Millı Ana Yüklenıcılık?
ŞttRLER
Yetlun ARÖZ - Vlehmet BAŞAR.4N
T. Avhan ÇIKIN - Doğukan YALÇIN
Ali YTJCE
ÇtZGlLER
Hikmet AKSOV - Ercan BAYSAL
Sunder ERDOĞAN
Mtrkcz Biro: Kjşla Mah.. 34 Sofc, 4,14
Demırhan İş \lerkea - Antalta
Tel (2421248 25 60
Faks:(242)244 50 29
PK 15 Kızıltoprak-Antalya
ABO\E KOŞITLL4RI
3 Aylık 9 000 OOO.-TL
6Ayhk. 18 000 000.-TL
12Ayhk 36 000 OOO.-TL
Yurt dışı abooeler ıçın posta gıden eklenır
Posta çekı he>ap tbrahım Çeıın V eıkın 111 92 34
E-posta mudafaoikuk*ık'nsiiperiMtıne.ciHH
web: w*vw.\ennienmh.cjb.na
h k k j b t