Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SOfTA
+
CUMHURİYET 18 NİSAN 2002 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus(a cumhuriyet.com.tr
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Chavez! Olayı Bir Derstir!
"Korktum, Chavez'/n sonu Mtende'nınkıne benzemesin."
15 Ağustos 2000 günlü yazım bu sözlerle bıter!..
Allende, Şili'de iktidarda iken de böyte bır korkum vardı. Çok
geçmedı, onun dasonu gekiı, eldesilah savaşırken öldurüle-
rek!
Chavez bir melezdi. Venezüella'da üst üste uç seçım kaza-
narak cumhurbaşkanı seçilmişti. Halkının mutlu olmasını istı-
yordu. Devrimciydi, solcuydu. ABD imparatorluğunun tutum-
lanna karşıydı. Tek kutuplu bir dünyada eşıne az rastlanır bir
politıkacıydı. Ikı yıldır her an bekliyordum, ne zaman CIA'\ar,
MIA'\ar ışe girişip hakkındajn gelecekler diye!..
Tuttu, Castro'ylagörüşrr»eye gitti. Tuttu, Saddam'la buluş-
tu. Tuttu, ülkenin petrol alanında özgurlüğunu sağladı. En
önemlisi de, Amerıkan krtasjnın heryanını kendı "arka bahçe-
sı",dahaaçığı "özbahç&si" sayanABD'nın karşısına ''tamba-
ğımsızlık" ınancıyla çıktı.
iki yıl önce bu sutunda çı-kan yazımda bakın ne demiştım:
"Işte Venezüella Cumhurbaşkanı Hugo Chavez'in Bağdat
gezisindekı sözlen: 'Venezüella bağımsız bır ülkedir, Amenka
bize kanşamaz. Irak'a uygulanan ambargonun kaldırılmasını
kaç kez söyledik. Bu bır adaletsizliktir... Amerika korkmasın.
llgilenmesı gereken çok sorun varken bu zıyaretle uğraşma-
sın'."
Chavez'e ABD'den gelen yanrt önemliydi. yakın gelecekte
nelerolup brteceğının habercisi gibıydı: "Chavezyönetımıyle
gelecekteki ilişkimiz kapsarnında buziyareti unutmayacağız."
Güney Amerika ulkelerinın hepsı görünürde bagımsızdır.
Seçimlerte işbaşına gelen hükümetleri, başkanları vardır. Bun-
lann bırbölümu ABD'deyetiştirilir. Özel üniversrtelerde... Hep-
sı CIA'dan aylık alır. Tek işleri ABD çıkarlarına hızmettır.
Panama Başkanı General Noriega en onemli örnektir.
CM'nın adamıdır. Ne zaman kı önce Panama'nın çıkartan, de-
mışse kötü adam olmuştur. Baskınla yakalanıp ABD'de yar-
gılanmış, hapse mahkûm edilmıştir. Şu Bin Ladin'i kim bul-
du, çıkardı, yetiştirdi diye soımayın, o da ABD ürünü!.. Bır ın-
celersek Güney Amenka'da olsun, dünyanın başka yerlerin-
de olsun, ABD'nın yetıştirıp işbaşına getırdiğı pek çok ad sa-
yabiliriz...
Chavez biryerii. Ülkenin gerçek sahiplennden... Askerdi, ge-
neraldı. önce bır darbeyle yönetımı ele geçırmek ıstedi, ba-
şaramadı. Sıyasete soyundu. Halkının yüzde altmışı onu baş-
kan seçti. Uç kez halkından destek aldı seçımlerde, halkoyla-
masında...
Sevilen bir kişı. Bir çeşit dikta adamı, tüm Güney Amenka'da-
kıler gıbı... Ama bırfarkla; bağımsızlıktan yana, zengin bır pet-
rol ülkesı olan Venezüella'nın yararını her şeyden önce düşü-
nüp koruyan...
"Le Monde Diplomatique "te Nobel'li romancı Gabriel Gar-
cia Marquez'ın bıryaztsını okumuştum o gunlerde... Bıruçak
yolculuğunda tanımış Chavez'ı, etkisinde kalmış, koskoca bir
makale yazmış: "Uçakta yaptığı konuşmalar bende garip bir
duygu uyandırmıştı. Birlikte oiduğum, konuştuğum adam ikı
ayn insan gibıydi. Bin, ülkesini kurtarmak olanağını elde et-
miş bir lider, öteki de tarihtB despot olarak yer alacağa ben-
zeyen bır illüzyonist..."
ABD once bir ülkenin para babalannı, yani büyük kapital sa-
hiplerini elde eder. Devrimci yönetimlerden korkan büyük top-
rak sahıplen, fabrika, şirket sarıipleri kışkırtılır. Soora işçiler, emek-
çiler!.. Turlü oyunlarla halk sokaklara dökülür. Hep görüldüğü
gibı, bılınçsiz yığınlar ABD çıkarlarına kolaylıkla araç olmuş-
lardır!..
Bakın bu kez başaramadılar...
Halkın bırbölümünütürlü yollardan aldatabılırsın, amahep-
sıni değil. Hele bağımsızlık ateşı ıçınde olanlan hıç değıl!..
Işte birkaç gün sonra Chavez gen döndu. Halkının başkal-
dınsıyla...
Bu, bilinçli halk uyanışının sonucudur. Halk, oylanyla seç-
tıği, kendisinden, kendı bağnndan çıkmış bır lıderi, çirkin hesap-
lann elınden kurtarmasını bildı. Demek, toplumlarda büyük bir
uyanış var. Dış güçler ne denli etkili olmaya çalışsa da, bilinç-
li kalabalıklan alt edemıyorlar!.
Bugün de Köy Enstitüleri
Nusret Kemal OTYAM
• kınci Dünya Savaşı'ndan
I
sonra Türkiyemızin yaz-
gısı değiştı, devlet temel
ilkelerinden ya kopanl-
dı, ya uzakkştınldı. Or-
taya çıkan yanlış poıtikalann
yönetimde, eğıtim ve sağlık ko-
nulannda, ulaşımda vb'de ülke-
mizı nerelere sürüklediğini ar-
tık daha iyi görüyor, anlıyoruz.
Cumhuriyetimizin nice özveri-
lerle yarattığı sanayi ve ekono-
mik kazanımlann yabancı ser-
mayeye. yerli ortaklanna, kay-
nağı kuşkulu sermaye sahiple-
rıne peşkeş çekildiğine, akıl al-
maz fiyatlarla devredildiğine
tanık oldukça içımiz yanıyor.
Aynca eğitım politikasında
da gerçekdışılık, yanlış uygu-
lamalar ülkemize çok pahahya
mal oldu. olmayı da sürdürü-
yor Eğıtim Birliği Yasası'ndan
78 yıl sonra, yazı devnminden
74 yıl sonra vatandaşlanmızın
yüzde yüz eğıtilebıldığıni, yeter-
li eğitım düzeyıne ulaşıldığını
söyleyemiyonız. Çünkü cum-
huriyetçi, halkçı, çağdaş laik
eğitim düzeni de yok edilmiş,
Tüıkhalkı çıkarcı, sömürgen, ya-
lanı dolanı, vicdansızlığı iş edin-
miş çevrelerin önüne bırakıl-
mıştır. Sonuçlannı ulus olarak
yaşamaktaytz. Gerçekte bürün
yanlışlarımızın. saptu-malann
temelinde eğitım sorunu vardır,
tüm kötülük ve yozlaşmalarla
birliktedir.
Özellıkle eğitımdeki geri ka-
hş bugün içinden nasıl çıkılaca-
ğını bilemediğimiz noktadaki
ekonomik bunalunımızın temel
nedenidir. Türkiye Cumhuriye-
tı çok kötü, bozuk, çağdışı bir
düzenin mirasçısı olmuştu. Ti-
caret ve el sanatlan bırer azın-
lık olan Rumlann, Ermenilenn,
Musevılerin elindeydi. Yenı dev-
letin ilk kuşağı olarak o yıllan
çok ıyı anımsıyorum. Küçük bir
kasabada yaşıyorduk. Terzi Ar-
lin'in yerine terzı Fuat'ın, demir-
cı Ohanes'in yerine demirci Os-
man-Mehmet-Musa Örs kar-
deşlenn, marangoz Bedros'un
yerine Asun-İsmail-Nazif usta-
lann yetişmesi birkaç yılı al-
mıştı. Hatta küçük ev araçlan-
nı-gereçlennı tenekelerden üre-
ten tenekeci Osman'ın yolunu
nasıl gözlediğımızı unutamam.
Çünkü kasabada tekti. Sözünü
ettiğim kasaba bugünkü Aksa-
ray ılidir ve elektriğin aydınlı-
ğuıa ilk kavuşan yerlerimızden
bıridir (1925). Kurtuluş Savaşı-
mıza ve kalkınmamıza bir kat-
kı olarak halkın küçük bınkım-
lenyle yaratılan un fabrikası
(Azmi Milli TAŞ) bu enerjiyle
çaüşıyordu. Fakat bir gün yirmi
kılometre uzaktaki türbınin öem-
li bır parçası kınldı, işin başın-
dakı sorumlu kışi Macar köken-
li Matkoviç Usta üzüntülü ve
şaşkındı. Gidıpgelmesi, bulma-
sı. bulamazsa Almanya'ya si-
panş venlmesı, yerine takılma-
sı. hele o günkü koşullarda, üç
ay sürebılirdi. Ne var kı sabah
koşarak santrala geldiğinde tür-
binin tıkır tıkır işledığini göre-
rek gözlerine inanamadı. Çün-
kü yardımcıları, yakındaki Gü-
cünkaya köyünden Hüseyin On-
başı'yla Şammasadındaki arka-
daşı bütün gece çalışarak asker-
lıkte öğrendıkleriyle. gördükle-
riyle kınlan parçanın aynısını
yapmışlar, yerine takmışlardı.
Işte. Türk insanı buydu. Te-
neke ibrık yapmakta zorlansa
da yen gelince bilgi ve becen-
sini kullanarak makineye de can
veriyordu. Biraz tarih okuyan-
lann bıleceklen gibı yeni cum-
huriyet kötü ve zorlu bir mıra-
sı üstlenmişti. Devlet borçlann-
dan (Düyun-u Umumıye) futun,
eğitim ve ulaşım sonınlanmıza
dek "sosyal devlefin kambunı
büyüktü,"ağırdı. Hele 1928'de-
ki yazı devrimini bugün bıle
saygı ve hayranlıkla ananm. O
nasıl bir yüreklilikti! Kadrolar
birer avuç, 13 miryonluk halk kdt-
lesi ulusal sınırlar içıne dağılmış.
hizmet bekliyordu. Kaldı ki yol
yoktu. okul yoktu, öğretmen
yoktu, yeterli hekım, mühendis
yoktu. ortaokulu bitirenlen "hu-
kuk mektebi"ne alıp yargıç ye-
tiştiriyorlardı. Açıkçası, yokla-
n var edecek insan gücü yoktu.
O zaman tek yol kalıyordu: Kır-
sal alandaki insanlanmızı -ki
büyük bir gizilgücü, yani po-
tansıyeli oluşturuyordu- eğit-
mek, üretici kılmak, ülke kalkın-
masında yararlanmak...
Köy Enstitüleri bu ana dü-
şünceden ınançla beslenerek
gerçekleştirilmiştir. Ülkemizin
değişik yerlerine serpilen yir-
miyı aşkın Köy Enstitüsü ve bu-
ralara öğretim elemanlan yetiş-
tırmek amacıyla kurulan Hasa-
noğlan Yüksek Köy Enstitüsü
binalanru kendileri yaptılar. ah-
şap işlerım, yani kapı, pencere.
sıra, masa, yemekhane bölüm-
lenni kendilen ürettiler. tarlala-
nnda hububat, bahçelerinde seb-
ze, meyve yetiştirdiler, kümes
hayvancılığı, ancılık, balıkçılık
yaparak besinlerini sağladılar.
Hatta Çifteler Köy Enstitüsü 'nde
olduğu gıbı elektrik üreterek
makineli aletlerı kullandılar.
çevrenin insanlarma sinema>ı
öğrettiler. Büyük \e küçükbaş
ha>'vancılık geleneksel uğraş-
lanydı. Etınden, sütünden gay-
n yününü, derisini de ışledıler.
şayak türü giysiler yaptılar. Böy-
lece çevrelenne örnek oldular.
yeri gelince rehber oldular. ışık
saçtılar.
"Ne var ki Köy Enstitükrin-
den yetişen bir avuç \atan çocu-
ğunun bu ışıgL tutucu. çıkarcı
egemenlerin gözterini kamaşür-
dı, ürkürrü. Altianndaki topra-
ğu kaymakta olduğunu gördü-
ler. \apacaklan başka şey yok-
tu, onun için yapabilecekleri tek
şeji yapma^'a başladılar; karala-
ma. Saptırmaya, halka yalan
>-anhş sözlerle enstitüleri ve onun
öğrencilerini kötüleme\e başla-
dılar." "Kö> Enstitüleri, ilkeleri
doğrulrusunda yaşatılsa\dı ül-
kemizin görünrüsü bugün nasıl
olurdu? Bilmem, bunu hiç dü-
şündünüz mü? Ben /aman za-
man şöyle bir düşlerim. Üret-
mesini bDen bu çağdaş insanlar
uhıslannı yokluğa mahkûm et-
tirmezlerdi, hiçbir konuda ba-
ğunsıznklarından ödünvermez-
ler, haksızhklann, hırsı/Jıklann
önüne dikilirlerdi, doğru volda-
ki kadrolara önemli bir destek
güç oluştururiardı. Vabancı ül-
kelere ucuz işgücü olarak git-
melerine gerek kalma/dı. Bilinç-
li olmak demek. demagojiye,
sapürmalara. yalana ve dolana
savaşun verebilmek demektir.
Büyük ûretim yerlerinde, örne-
ğin çiftliklerde, fabrikalarda, iş-
liklerde bilinçli emekçiler ola-
caktı. kuşkusuz bunlar ucuz iş-
gücü saydmazlardı, ama emeksö-
mürüsü de yapılamazdı. Halkı-
mızm dengekri böylesine altüst
edilemezdi
Fakat en önemlisi. yönetim
kadrolanmn çağdaş bir düzeyi
olurdu.
Başmdan bu >ana söylemek ts-
tediğim gibi eğitim sorunumuz
çoktan çözüm bulmuş olur. oku-
ma-yazma bilmeyen vatandaşı-
mız kaima7 ekonomimiz yolu-
na konmuş. doğal varhklanmız
başka tüıiü değerlendirilmiş
olurdu, devletin saygmlığı. dün-
yadaki ağniığı bambaşka olur-
du." (*)
Gerçekte Köy Enstitülennin
iki evresi vardır: 1940-1946 ve
1946-1950. Bu büyük örnek ku-
ruluşlar yok edılmişler de yeri-
ne ne konmuştur? Örneğin
ımam-hatip okullan... Hem de
yüzlerce. Kuran kurslarının sa-
yısını kımsenın tam olarak bil-
diğini sanmıyorum. Böylece
devletunızın temel bır ilkesi olan
eğitim birliği yok edilmiş, ülke-
mizin geleceği karanlıklara itil-
mıştir.
Uretıme dayalı bu toplu eği-
tım düzeninde bugün bıle vaz-
geçemeyeceğimız ilkelerin yer-
leri boş olarak beklemektedir.
Şunun ayırdındayız. parlamen-
tomuzu oluşturan partilenn hıç-
bırinın dünya görüşü böyle bir
yaklaşıma yakın değildir. fakat
memleketimizin gerçekleri de
bizi bu yaklaşıma zorlamakta-
dır. Doğal olarak bu gerçekleri
görebilen. halkmdan yana kad-
rolar da iktidar olabilirler Çağ-
daş teknolojiyle de desteklenen
y ığınsal eğıtim, Türkiyemızi kı-
sa sürede değiştırecek, saygm-
lığını arttıracaktır. llgili kurum
ve kuruluşlann şımdıden konu
üzennde durmalannda, tartış-
malannda yarar görüyor, bekli-
yoruz. Bu, büyük bir halk kesi-
mimn beklentisidir, çünkü hal-
kımız aradaki eğitim ve kalite
farkını iyice görmüştür.
17 Nisan 1940"m 62. yıldö-
nümünde bu büyük atılıma öna-
yak olan dönemin Milli Eğitim
Bakanı Hasan Âli Yücd'i, Ge-
nel Müdür İsnıail Hakkı Ton-
guç'u, emeğı geçen tüm müdür-
leri, öğretmenlen, aydınları say-
gıyla amyorum.
Kaynakça:
(*) .V. K. Otyam, abece der-
gisi, Temmu: 1993, Sayı 83.
Engın Tonguç, Devrim Açısın-
dan Köy Enstitüleri ve Tonguç,
Antl'ay. 1970
M. Rauflnan, KöyEnstitüleri
ve Sonrası, Öğretmen Yayın-
lan, 1988.
> > yaşamm her rengı
FiKret KıZ-ıloK
22 Nisan 2002 Pazartesi • 20.30 • AKM (Büyük Salon)
jez.en ARsu • C^Wt BerKtı^
MeliRe ^eı«nT^ • İ$vviaU h. Devvu'rcioğ
jert^p E-rener • frrnp (ründoyarke
Arsew (rürz>a.f> • E-vviin Î3Cİ5
M.F.Ö. • 6Cİ»ewt Ortaçgil
Mutlu Ö<tevMi5 • OKcayto Önder
Alper ÖZ.C«.M • Vzdat JaKvvidiı
jevMa • JelçnK. Y'öntev*
risvİCRE HASTANESİ [BanVltJ Cumhuriyel
haser
ekonomı
turızm
tarttşaa
spor
oeLgeseL
sıne«a
ffluztk i
HAB:R m
^
\
•
i
Saşamn her rengt.
Bilet Satış: AKM - Cumhuriyet Kitap Kulübü (Taksim)
Bilgi için: 0216 575 26 66 - 0212 251 56 00 - 0212 252 38 81
tv8. digital platformdaki DIGITURKün içinde 23. kanalda yer almaktadır.
Analog yayınımızı da 42 derece pozisyonundaki Tiirksat 2A uydusunun
11838 Mhz frekansı vertical polarizasyonundan izleyebilirsiniz.
-I-
PENCERE
Davranış ve Giyim
Kuşam ÇeşitlemesL.
Fotoğraf önceki gün Cumhuriyet'te çıkmıştı, dün
de Millıyet'teyayımlandı, öğrendik ki Erbakan Ho-
ca, aptes alırken ayaklarını korumalara yıkatıp ku-
rulatıyor..
Hoş değil..
Nahoş!..
Vaktıyle, kimi şeyhin, ayaklarını yıkadıktan son-
ra leğende arta kalan suyu müritlerine içirdiği söy-
lenirdi, söylentısi bile müstekreh...
Hazreti Muhammet. çölde Araba aptes alma-
yı temızlik amacıyla şart koşmuştu...
"Temizlik imandandır!.."
Ancak ayaklarını korumalanna yıkatan imamın ima-
nı da şaibeli sayılmaz mı?..
•
Çağımızda davranış biçimleri çok önemliŞela-
le Kadak'ın haberinden bğrendim, 1991'de Ga-
rantı Bankası'na genel müdür olarak atanan Akın
Öngör çeşitli eğitim programlan başlatmış:
"Çünkü bankacı bile olsa, bilenlerin yanında,
'nasıl tıraş olmalı, giyinmeli, saç taramalı, oje sür-
melı' gıbı kişisel bakım da dahil pek çok konuyu
bilmeyenlerin sayısı epey fazlaymış.
öngör, Beymen'e bır vıdeo filmi hazırlatmış.
'Nasıl duş alınır, tıraş olunur, renk uyumu nasıl ol-
malı, pantolonun altına neden beyaz çorap giyil-
mez, nasıl oturulmaz, nasıl kalkılmaz' gibiakla ge-
lecek her türlü görgü kuralı güzel bir şekilde an-
latılmış. Bütün Garanti şubelerine bu videonun
göstenleceği monitörter konmuş ve herkesın be-
lirlenen saatte izlemesi şartı getirilmış. öngör en
üstten en alta kadar tüm çalışanlann birlikte bu eğı-
timlerden geçtığini ve büyük faydasını gördükle-
rini anlatıyor." (Sabah, 13 Nisan 2002)
Eskiden 'adabı muaşeret' denen 'görgü kural-
ları'nın çağımızda önemi her açıdan büyük...
•
Cıheti askeriyede de bir tür görgü kuralı sayıla-
bilecek davranış biçimleri geçertidir; üst ile ast ara-
sındakı ilişkiler bu kapsamdadır. Askere alınan genç
ne ölçüde eğitimden geçmış?.. Türkiye'de ortala-
ma eğitim süresinin bugün bile üç yıl olduğu söy-
leniyor; Cumhuriyetin başlangıcında 11 milyon nü-
fusun 10 milyonu alfabesizdi: o dönemlerde erle-
re apteshanelerde nasıl davranılacağı talim mey-
danında öğretilirdi: çünkü köy yerinde helanın na-
sıl olduğunu söylemeye gerek yok...
Dünyanın en yoksul ülkesi Afganistan'da aptesha-
ne kültürü ne durumda?..
Küreselleşme sürecinde televizyon ortak davra-
nış biçimlerini en uzak coğrafyaya bıle yayıyor, bu
bakımdan olumlu sayılır.
•
Bir de madalyanın ötekı yüzü var?..
Amenka'da ünlü IBM'de biraragiyim kuşam öz-
gürlüğü için savaşım verilmışti; koyu renk giysi,
beyaz gömlek ve kıravata karşı çıkmak özgürîük
sayılmıştı...
Memur kot pantolon giyebilir miydi?..
Hele şirketteki görevli, bilışimde uzmansa, niçin
"saç sakal kıyafet, köpeklere ziyafet" serbestçe or-
talıkta salınmasın?..
Anımsadığıma göre blucin pantolon özgürlüğü
kazanılmış, haberler gazetelere yansımıştı...
Karmaşık bir konudur bu...
Biz okula eskiden sıyah önlük ve beyaz yakay-
la gıderdik; bu "üniforma" bır açıdan "faşizm"sa-
yılsa da, sınıftaki yoksul çocukları ötekilerle eşrt-
leştirirdi...
Peki, türbana ne diyelim?..
Küçük kız çocuklann türbanını siyasal bayrak
gibi kullanmaya kalkışan ham ervah yobaz takımı,
giyim kuşam özgürlüğü mü istiyor?..
2002 Sah Söyleşileri
Aydınlarla
Yüz Yüze
19 Nisan 2OO2 Cuma
Nâzım Hikmet'in Şiir Dünyası
Şiir Resitali
Server
Ta n i 11 i
Sazıyla Mustafa Düzgün
Ben yanmasam, sen yanmasan,
biz yanmasak...
Umudu Var Büyük Insanlığın...
Uludağ Üniversitesi - Rektödük A Salonu
Saat14.00-15.30
Gazeteciler Cemiyeti Lokali
(Medya Restaurant - Kültürpark Nikâh Dairesi Alta)
Saat: 20.30-23.00
Rezervasyon: 234 47 94 - 234 47 95
İZMİR 4. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
2002 154Esas
Davacı Dursun Seyman tarafından davalı Sabahat
Ardıç ve diğerlerı aleyhine açılan ıştirak halindekı
mülkıyetın müşterek mülkiyete çevrilmesı da\asının
yapılan yargılaması sırasında:
Davalı Sabahat Ardıç"ın dosyada mevcut adresine
teblıgat yapılmadığı ve yaptınlan savcılık araştırma-
sında da adresleri tespıt edılemedığinden, davalıya ila-
nen teblıgat yapılmasına karar verilmiş olup, duruşma-
nm bırakıldığı 2 5.2002 günü saat 09.00'da davalı Sa-
bahat Ardıç'ın mahkememiz duruşma salonunda hazır
bulunması veya kendısinı bır vekılle temsıl ettirmesi
aksı takdırde yokluğunda duruşmalara devam olunup
delillere göre karar venlecegı hususu tebligat yenne
kaim olmak üzere ilanen teblığ olunur. 02.04.2002
Basın 21688