Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 ŞUBAT 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
İLJM\.\Jiit_/lVJJl / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 11
l/f bugün
toplanıyor
• A]*KARA(AA)-
IMF'den, 2002-2004
dönemi içın yaklaşık
16 mılyar dolar kredi
bekleven Türkiye,
2000-2004 döneminde
toplam31.5milyar
dolar kredi almış
olacak. Türkiye'nin
aldığı ve alacağı kredi
cniktan, yaklaşık 100
miJyar dolarlık kredi
portföyü bulunan
IMF'nin kredi
portföyünün üçte birini
oluşturuyor. IMF tcra
Direktörleri Kurulu,
bugünkü toplantısında,
Türkiye'nin yenı niyet
mektubu ve stand-by
düzenlemesini ele
alacak.
EfrtakVengi
siMecüs yohmda
• AJVKARA (ANKA)
- Maliye Bakanı Sümer
Oral, Emlak
Vergisi'nde ortaya
çıkan adaletsizliği
gidermeye yönelik
yasa tasansını kısa
süre içinde TBMM'ye
gönderecekJerini
bildirdi. Bakan Oral,
Emlak Vergisi'ne esas
oluşruran asgari arsa
birim değerlerinin
saptanmasında
mükellefi rahatsız eden
"haksızlık ve
adaletsizliğin"
düzeltilmesi
gerektiğini belirterek
hükümetin konuya "el
attığını" söyledi.
Türkiye-ABD
ortakbğı
• ANKARA(ANKA)
- Türkiye-ABD
Ekonomik Ortaklık
Komisyonu bu ay
içinde çalışmalanna
başlıyor. Komisyonun
26-27 Şubat'ta
yapacağı ilk toplantıya
hazırlık amacıyla, salı
günü Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği'nde
(TOBB) bir toplantı
gerçekleştirilecek.
Ayçiçeğinde
ödeme bugün
• ANKARA(ANKA)
- Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ahmet Kenan
Tannkulu,
Trakyabirlik ortağı
ayçiçeği üreticilerine
kilo başına 45 bin lira
olmak üzere toplam 10
trilyon liralık fiyat
faridarmın bugünden
itibaren ödeneceğini
bildirdi. Bakan
Tannkulu, yaptığı
yazılı açıklamada,
Trakyabirlik tarafindan
2001-2002 ürünalun
döneminde, ürün
fiyatlannın önceki yıla
göre yüzde 97 oranında
arttınldığını ve
kilogramı 325 bin
liradan 220 bin ton
ayçiçeği alındığını
kaydetti.
Sebze-meyvede
aracı çok
• ANKARA(AA)-
Türkiye Ziraatçılar
Derneği Genel Başkanı
îbrahim Yetkin,
Türkiye'de tanm
ürünlerinde üretici-
tüketici zincirinde en
az 7-8 halkanın
bulunduğunu belirterek
"Tüketicilerin daha
ucuza yemesi için bu
halkalann azaltılması
gerekmektedir" dedi.
Yetkin, Türkiye
Ziraatçılar Derneği
Genel Merkezi'nde
'"Yaş sebze ve
meyvedeki fiyat
arrışlan" konulu bir
basın toplantısı
düzenledi. Masasuıa
soğan, patates, havuç,
elma, portakal gibi
sebze ve meyveleri ve
bunlann Küçükesat
semt pazanndan
alınmış etiket
fiyatlannı koyan
Yetkin, Türkiye'de
tanmsal ürünlerin
birçoğunda sürekli bir
kısırdöngü yaşandığını
ifade etti.
Martta başlayacak işsizlik sigortası ödemeleri dünyadaki örneklerinin çok gerisinde
Odenekaçlık sınınmn altındaHACER BOYACIOĞLU
ANKARA - Türkiye, mart ayında
başlayacak işsizlik sigortası ödeneğin-
de OECD ülkelerinin çok gerisinde ka-
lıyor. Türkiye'de ödenek tavanı, aylık
163 milyon lira olan net asgari ücret
düzeyinde tutulurken Ingiltere'de gün-
lük asgari ödenek tutan 66 milyon lira
düzeyinde bulunuyor. Türkiye tş Kuru-
mu Genel Müdürü NecdetKenar, işsiz-
lik sigortası sıstemınınçokyeni oldu-
ğuna dikkat çekerek "Odemelere baş-
bdığnnız mart aymda, fonda 2.5 katril-
yon Hra birikmiş bulunacak" dedi.
İşsizlik sigortası sistemine Ingilte-
re'den 91 yıl sonra geçen Türkiye'de, si-
gorta kapsamında yapılacak ödemeler,
Avrupa'daki örneklerinin çok gerisin-
de kalacak. Türkiye'de, 600 gûn prim
ödemiş, son 120 gün kesintisiz çahşmış
ve 31 Ocak itibanyla kendi isteği dışın-
da işsiz kalmış çalışanlann alabilecek-
leri ödenek miktan, 81 milyon liradan
az, 163 milyon liradan ise fazla olama-
yacak. Bu çerçevede yapılacak ödeme-
ler, sigortahhk süresine göre değişen
oranlarda sürdürülecek. Buna göre,
600 gün sigortalı çalışanlar 6 ay, 900
gün sigortalı çahşanlar 8 ay, 1080 gün
sigortalı çahşanlar da 10 ay sigorta öde-
neginden yararlanabilecek. işsizlik si-
gortasını 20. yüzydın başmda oluşturan
bazı Avnıpa ülkelerinde ise bu sigorta
kapsammda yapılan ödemeler ise şu
miktar ve sürelerde uygulanıyor:
runluluğu da bulunuyor.
İngOtere: Tüm istihdam edılenler içın
zorunlu olan işsizlik sigortası ödeme-
leri, 182 günle sınırlandınlmış durum-
da bulunuyor. Bu çerçevede yapılacak
ödemelerde, 18-24 yaş arasında bulu-
nan işsizlere günlük 47 Euro (52 mil-
yon 687 bin lira), 25 yaş ve üsründeki
işsizlere de günlük 59 Euro (66 milyon
• Türkiye'de aylık 163 milyon lira olan işsizlik ödeneği,
Ingiltere'de günlük 66 milyon lira. Ingiltere'den 91 yıl sonra
işsizlik sigortası uygıüamasına geçen Türkiye'de, sigorta
kapsamında yapılan ödemeler de Avrupa'nın çok gerisinde.
Finlandiya: Yapılacak ödemelerde
son 26 haftadaki kazançlann ortalama-
sı esas alınıyor. Bu çerçevede yapılan
ödemelerde, günlük 20 Euro (22 mil-
yon lira) seviyesinin alhna inilemiyor.
Ödemeler, haftada 5 gün üzerinden ya-
pılıyor. İşsizlik sigortası kapsamında-
ki hizmetlerden yararlanmak için si-
gortalmın tam zamanlı iş araması zo-
lira) ödeme yapılıyor.
Portekiz: Kuruma bildirilen kazancın
yüzde 65'i tutannda sigorta ödemesi
yapılıyor. Ödenek miktan, garanti edil-
miş asgari kazancın 1-3 katı aralığı dı-
şında bulunamıyor. Yardımların süresi,
yaşa bağlı olarak 10 ayla-25 ay arasın-
da değişiyor.
lsveç: Prim ödenen son 5 aydaki ka-
zançlann ortalaması esas alınıyor. tş-
sizlik sigortası ödemeleri, günlük 28
Euro'nun (31 milyon lira) alhnda, 67
Euro'nun (75 milyon lira) üstünde bu-
lunamıyor. Ödemeler, 55 yaşın alün-
dakiler için 300 gün, 55 yaşın üstünde-
kiler içinse 450 gün sürdürülüyor.
Abnaııya: işsizlik sigortası ödemele-
ri, prim ödeme süresi ve yaşa bağlı ola-
rak değişiyor. Bu çerçevede yapılacak
ödemelerin süresi ise 156 günle 572 gün
arasında değişiyor. Sigorta kapsamında
yapılacak ödemelerde, referans kazanç
olarak son 6 aydaki ortalama haftahk
ücret annıyor. Bu ücret, aylık 4 bin 175
Euro (4 milyar 680 milyon lira) sının-
nı geçemiyor. Yapılacak sigorta ödeme-
lerinde ise çocuklu-çocuksuz sigortalı
işsiz aynmına gidiliyor.
Türkiye Iş Kurumu Genel Müdürü
Necdet Kenar, buna bağlı olarak ilk dö-
nemde başvurulann çok yoğun olma-
suıı beklemediklerini vurguladı. Kenar,
martta fon kapsamında 2.5 katrilyon li-
ranın bulunacağını belirtti.
ETÜTİDARESÎ TASFÎYE EDÎLÎYOR
Enerjide planlama
soııa eriyor
BANUSALMAN
ANKARA -Devlet Su Işle-
ri'nin 6200 saytlı örgütlenme
yasasmda yapılacak değişik-
likle, akarsu ve nehirlerde
enerji üretilmesine yönelik
çalışmalan yürüten Elektrik
Işleri Etüt Idaresi (EÎE) tasfi-
ye ediliyor. Böylece devlet,
enerjide planlamadan tama-
men çekiliyor.
Hazırlanan yasa taslağına
göre, EtE'de çalışan yaklaşık
500işçiningele-
ceğinin beiirsiz
olduğu, bu kişi-
lerin ihbar taz-
minatlarınm
ödenip iş akitle-
rinin feshedile-
bileceğine dik-
kat çekiliyor.
Türkiye'deki
toplam su kay-
naklannın 125
milyar kilovat
saatlik enerji
potansiyeli olduğu dikkate
alındığında, ElE'nin tasfıyesi
bu hidrolik kaynaklanndan
vazgeçme olarak değerlendi-
riliyor.
Kamuda küçülme çerçeve-
sinde ElE kapatılıp, görevleri
DSİ Genel Müdürlüğü'ne
devrediliyor. ElE'nin, 1935
yılmda kuruluşundan itibaren
Keban, Oymapınar, Karaka-
ya, Altınkaya, Atatürk gibi
büyük barajlann etüt ve pro-
jelendırmesinde görev aldığı,
halen inşaat halınde olan hid-
• Hazırlanan yasa
taslağma göre,
EİE'de çalışan
yaklaşık 500 işçinin
geleceğinin beiirsiz
olduğu, bu kişilerin
ihbar tazminatlannın
ödenip iş akitlerinin
feshedilebileceğine
dikkat çekiliyor.
roelektrik santrallann da yüz-
de 45'inin projesini gerçek-
leştirdiğine dikkat çekildi.
Hidrolik kaynaklann elektrik
üretimi açısından değerlendi-
rilmesi için çalışan ElE'nin
tasfiyesiyle enerjide planla-
manın da "devlet yapmasın
yaptirsuT mantığıyla tama-
men özele bırakılacağı savlan-
dı. ElE'nin işlevsizleştirilme-
sine yönelik çalışmalann
özellikle 1990'lardan itibaren
hız kazandığını. bu çerçevede
kamu kuruluş-
lanna bile ElE
yerine özel sek-
töre iş yaptınl-
dığını anlatan
mühendisler,
son 10 yıldır
termik santral-
lann yer etütle-
rinden çekildi-
ği, bu efütleri
TEAŞ'm özel
sektöre yaptır-
dığmı belirtti-
ler. Mühendisler, DSl'nin da-
ha çok su yapılannın inşa fa-
aliyetlerini sürdürdüğünü.
ElE'nin ise enerji çalışmalan-
na yönelik proje ve mühendis-
lik hizmetlerini yürüttüğüne
dikkat çektiler.
"DSİ Lmum Müdürlüğü
Teşkilat ve Vazifeleri Hakkın-
da Kanunda Degişikük Yapd-
masına Dair Kanun Tasan"
taslağında DSİ ürertiği elekt-
riği Elektrik Üretim AŞ 'ye sa-
tacak ya da yaptığı santrallan
buraya de\Tedecek.
Tûtün Yasası ve son olarak açıklanan destekleme ahm fiyatlanyla yılalan tûtiin üretidsi umutsuz.
Tütün üreticisi alternatif arayışında
YUSUFOZKAN
İZMİR - Tütün Yasası ve hükümetin des-
tekleme alım fıyatını Ege Bölgesi için 3 mil-
yon liradan açıklamasının ardından umutla-
nnı tamamen yitiren üreticiler, yıllardır alın
teri dökerek geçimlerini sağladddan türünden
alternatif ürünlere yönehnenin yollannı an-
yor.
Özellikle ihracata yönelik kaliteli şark tipi
rûrünlerin yetiştiği Manisa'da, üreticilerin
başka hiçbir üründen aynı verimi alamayaca-
ğuıa dikkat çeken uzmanlar, "Hükümeti an-
lamak mümkün değfl. Tiirkry e altın yumurt-
layan tavugunu kesiyor" dediler.
VeriJen bilgilere göre, dünya pazarlannda
Türk tütününün rolü gün geçtikçe artıyor.
Amerikan tipi sigaralarda Türk tütünü oranı-
nın yüzde 15'lere ulaşması ve sigara firma-
lannın yıllık 550 bin tonu bulan şark tipi tü-
tünün 300 bin tona yakınının ülkemizde üre-
tihnesi, Türk ihracatını daha önemli kıhyor.
American Tobacco, Philip Morris ve JTI gi-
bi uluslararası fırmalar, her yıl ülkemizden
değeri 1 milyar dolan aşkın tutarlarda yerli tü-
tün satın alıyor.
Manisa Zıraat Odası Başkanı Nuri Sorman,
Tekel'in özelleştiriünesiyle egemenliğin ta-
mamen yabancı sermayeye geçeceğine dik-
kat çekti. Sorman, bu şirketlerin vergi kaçır-
manın yollanna da baktığını söyledi. Tütün
Eksperleri Derneği Başkanı Faruk Gülpınar
da üreticinin tütünden vazgeçmesinin ardın-
dan yeni arayışlann olağan olduğunu vurgu-
layarak özelhkle ihracata yönelik kaliteli
ürünlerin yetiştiği Manisa gibi bölgelerde,
daha fazla verimin ahnacağı başka bir ürün
olmadığına dikkat çekti.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Uyum Uyutması
Sözcüleri ve destekçileri sürekli olarak hükümetin
çok uyumlu olduğunu vurguluyor. O kadar ki, kimi-
lerince, üç partili koalisyon neredeyse tek parti sa-
yılacak kadar birlikte davranıyor. Böyle olunca da
hükümetin uyum içinde olduğu konulara bakılması
gerekiyor.
İlk olarak, hükümet, Cumhurbaşkanı Sezer'e kar-
şı çıkmada çok uyumlu davranıyor; onun bir kez da-
ha görüşülmek üzere Meclis'e gönderdiği yasaları,
virgülüne dokunmadan tekrar çıkarıyor; yetmiyor
Cumhurbaşkanı'nın denetlenmesini sağladığı ve yar-
gıya aktanlan konularda engel çıkarmada da akıl al-
maz bir birlik ve beraberlik sergiliyor. Hükümet, doğ-
ruluk, dürüstlük, hak ve hukuk simgesi ve üstelik
kendi bulup seçtirdiği bir Cumhurbaşkanı'na daya-
namıyor. Onu ve onunla birlikte, rüşvet ve yolsuzluk-
lan kovuşturan denetçileri ve yargı mensuplarını sin-
dirmeye uğraşıyor: onlar üzerinde baskı kuruyor.
Gerek yasalann Meclıs'te yeniden görüşülmesı iste-
ği, gerekse denetleme konusunda özeniyle, Cum-
hurbaşkanı, ülke çıkarlan açısından çok yararlı gö-
revler yapıyor. Hükümet ise bunlan baltalıyor.
Ikinci olarak hükümet, hak ve özgüıiüklerin ge-
nişlemesine karşı çıkmada da çok büyük bir uyum
gösterıyor. Bunun doğal sonucu olarak hükümet,
demokratıkleşme yönunde gerekli adımları atamı-
yor; kendi içinde ve genelde demokrasi anlayışı hiç
de olumlu sınav vermeyen MHP'nin isteklerine tes-
lim oluyor. Düşünce özgürlüğünü sağlıklı bir biçim-
de yaşama geçiremeyen Türkiye, Üçüncü Binyıl'a ki-
tap toplama ayıbıyla giriyor. Oysa, bu köşede de
sürekli olarak vurgulandığı gibi, Avrupa Birliği istedi-
ği için değıl, bu ülkenin insanlannın en doğal hakla-
rından biri olduğu için, düşünce özgürlüğü üzerinde-
ki sınıriar artık kaldınlmalıdır. Düşünceyı zincire vur-
mak, bu toplumun geleceğıni karartacak birtutum-
dur.
Üçüncüsü, hükümet, IMF'nin emirlerini yerine
getirirken olağanüstü bir birliktelik ve uyum göste-
riyor. IMF'nin herdediğini. tartışmadan. yani, kayıt-
sız ve koşulsuz olarak yerine getiriyor; eksiksiz ya-
pıyor. Şekerden tutüne, enerjıden maaş ve ücretle-
re kadar, üreticinin ve emeğiyle geçinenlerin za-
ranna olan yasaları anında çıkarıyor. Oysa, ne ka-
dar kusursuz olursa olsun, IMF ısteklerinin ülke çı-
karlan, ekonomik ve toplumsal gelışmenin yannla-
nna yapacağı ofumtu ya da olumsuz etkileri açısın-
dan tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir; böyle
yapılmıyor; bunlar körü körüne onaylanıyor.
IMF'nin isteklerini karşılamada gösterdiği uyum ba-
kımından, hükümet bununla da kalmıyor, Millet Mec-
lisi'ni de peşinden sürüklüyor. Uyumlu bir tutumla,
hükümet, ulusal iradeyi, yasama erkınin kullanımını,
IMF isteklerine bağımlı duruma getiriyor.
• • •
Bunlara karşılık hükümetin kendi içinde hiç de
uyumlu olmadığı anlaşılıyor. Bakanlar Kurulu toplan-
tılarında, bakanların birbirlerine karşı kullandıkları
suçlayıcı sözcükler, neredeyse ahlak sınırlannı
zorluyor. Daha da ılgincı, bu uyumlu hükümetin top-
lantılannda konuşulanlar, ertesi gün basın-yayın-
da "diziyazı" özelliği kazanıyor; yayımlanıyor.
Bakanlann birbirlerini karşılıklı suçlamaları, doğal
olarak, devlet bürokrasisine de yansıyor. Böyle olun-
ca da bürokrasinin kendi içinde uyumu da buharla-
şıyor; havaya gidiyor. Aslında, Maliye Bakanlığı Tef-
tiş Kurulu'nun son raporunda da vurgulandığı aşın
ölçüde siyasallaşmış bulunan bürokrasi, etkin ve
verimli çalışamıyor; tersine, kendi içinde düşman
kamplara aynlmış bulunuyor. Bürokraside her takı-
mın kendi anlayışını egemen kılmaya uğraşması bir
yana. çoğu kez, aynı takımın oyunculan da sürek-
li olarak kavga ediyor.
•••
Cumhurbaşkanı'na saldırıda; IMF'nin isteklerini
karşılarken ve demokratikleşme sürecini askıya alır-
ken hükümetin gösterdiği uyum ve birliktelik tam bir
kandırmacadır; halkı uyutmaktır. Ekonominin düzlü-
ğe çıkmasınayaramayan bu uyum görüntüsü, gide-
rek de zaraıiı olmaya başlıyor; hükümet. topluma
yarar değil zarar verebilecek konularda tam bir
uyum sergiliyor. Diğer konularda, yalnız bakanlann
kavgalarıyla değil, bürokrasinin kendi içindeki an-
laşmazlık ve uyumsuzluklarla da kanıtlandığı gibi,
ortalıkta hükümet içinde uyum diye bir durum söz ko-
nusu değildir.
Ülkenin iyi yönetilmediği açıkça görülürken uyum
içindeyiz sözlerı sanal bir özlemi yansıtmaktan ve
halkı kandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Hükü-
met, topluma, sürekli uyum uyuşturucusu şırınga
ediyor.
yakup@metu.edu.tr
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ /ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net
Yine yılın o dönemi geldi. Dünya Eko-
nomik Forumu (DEF) (popüleradıyla Da-
vos Toplantısı) üzerine yazı yazmak ge-
rekiyor. Doğrusu, hiç canım çekmiyor bu
yıl. Çünkü, 11 Eylül saldırısıyla başlayan
süreçte, özellikle de geçen haftaBush'un
yaptığı konuşmadan sonra, DEF'in, en
azından bu yıl (büyük bırolasılıkla uzun bir
süre için), biranlamınm kalmadığını düşü-
nüyorum.
Nereden nereye?
30 yıldan fazla bir süredir yapılıyor ol-
masına karşın, Davos toplantılan popüler
kültürün bileşenlerinin arasına 1990'lann
ortasında katıldı. Hatırlarsanız o sıralarda
küreselleşme süreci, üniversite çevrele-
rinde, gazete köşelerinde yavaş yavaş
sorgulanmaya, 1980'lerde kurulan büyük
neoliberal konsensüse karşı dünya halk-
larının direnişleri (internetin de yardımıy-
la) ilk kez görünür olmaya başlamıştı; kü-
reselleşme sürecinin ekonomik, toplum-
sal ve siyasal tahribatını artık saklamanın
olanağı yoktu. Diğertaraftan, "Doğu Blo-
ku'nun" çökmesinin yarattığı şok henüz
aşılamamıştı. Tek süper güç ve hegemo-
nik devlet ABD, Soğuk Savaş sonrası dö-
neme uygun bir dış politika doktrini oluş-
turmaya, hegemonyasını, askeri üstünlü-
ğünün yanı sıra, genel bir uluslararası
konsensüse de dayandırmaya çalışıyor-
du. Bu yüzden, dünya ekonomisınin yö-
netıminde, "Washington Consensus"
(IMF- Dünya Bankası-GATT/ DTÖ) ko-
runurken uluslararası ilişkilerde bir
"çok taraflı politika" uygulama. askeri
operasyonlan, içı boşaltılmış bir "insan
hakları" kavramına, "uluslararası top-
luluk" fantezilerine dayandırma, böylece
bir uluslararası konsensüs yaratma ça-
bası söz konusuydu.
O dönem, aynı zamanda, bir "sü-
per-küreselleşme" dönemiydi. Ye-
ni piyasalar yükseliyor, Dovv Jo-
nes, Nasdaq tırmanıyor, bir "yeni
ekonomi" başlıyor, bir saniyede buyük
servetleroluşuyor, yanm günde ülke eko-
nomilerinin içi boşaltılıyor, egemenlikleri
alay konusu oluyordu. Bolşevik Devri-
mı'nin afişlerinin, derin bir ironiyle şirket
reklamlarında kullanıldığı bu dünyanın
devrimcisi de özel girişımciydi. Bu özel gi-
rişimcinin "rol modeli"öe en son tekono-
lojiyle donatılmış, son derecede hareket-
li, uluslar-üstü, çağdaş, hatta öz-
gürlük simgesi, bir "küresel" elit,
"Davos man" idi. "Davos man" yıl-
da bir, dünyanın her tarafindan ge-
lerek birdağ kasabasında, zirvede,
toplanıyor (Olympos tannları gibi),
dünyanın sorunlanna çözüm, pers-
pektif üretıyordu. Bu Isviçre kasa-
bası da bir haftalığına, dünya med-
yasının doluştuğu bir "imaj fabri-
kasına" dönüşüyordu. Gelişmekte
olan ülkelerin elitleri burada üretilen
imajlann etkisiyle, "Davos man"e
öykündükçe, bu imajlar gazete kö-
şelerinden popüler kültürün içine
sızıyor, orada bir uluslararası kon-
sensüs olarak yeniden üretiliyor-
du.
1999'da "Davos man", yeni yüzyılın viz-
yonunu tartışıyor, küreselleşme tannsına
adaklaradıyordu (bunun, kendi gündemi-
ni kendisinin belirieyebildıği son yıl olaca-
ğınınayırdındadeğildi). 2000 yılmda "Da-
vos man"\n gündemi Seattle'da tarihe
geri döndüğünü haber veren "insan" ta-
rafindan belirlendi. O yıl "Davos man"
"Seattle insanını" tartıştı, boş yere an-
lamaya çalıştı. 2001 'de artık Davos Top-
lantısı'nın, düşünsel olarak çok daha zen-
gin, ahlaki prensipleri çok daha sağlam,
Davos mu Dediniz?üstelik popüler-toplumsal desteğı çok da-
ha güçlü bir rakibi vardı: Porto Alegre'de
toplanan Dünya Toplumsal Forumu
(DTF).
'Zamanın gürültüsü' değişti
"Davos man" 2000'in ilk on yılının
1990'lardan farklı olacağını, "zamanın
gürültüsünün" değiştiğinin, ayırdına "11
yor.
Eylül sürecinde" vardı, uyum sağlama-
ya kalkınca da anlamsızlaştığı ortaya çık-
tı. Bırincisi, DEF Toplantısı New York'ta
yapılıyor, öyleyse bu yıl "Davos man"
yok! Üstelik, bu yer değişıkliğinin tek ne-
denı salt "dayanışma" da değil. Davos
Beledıyesı, DEF'in güvenliği için gerekli
mali yükü kaldıramıyor. Ikincisı, bu yıl
DEF'in teması "kırılgan dönemde lider-
lik". Ancak, liderlik gereken iki alanda, li-
derlik tartışması fiilen bağlanmış durum-
da. Birinci alanda dünya ekonomisi, tari-
hinin en eş güdümlü ve yaygın re-
sesyonunu yaşıyor. Gündemde bir
devrevi toparlanma var ama, kim-
se bunun kalıcı olacağına inanmı-
Arjantin "patlaması" VVashington
Consensus'ün çöktüğünü, Enron skan-
dalı, "eş-dost kaprtalizminin" serbest
piyasanın aynlmaz parçası olduğunu yad-
sınamaz bir biçimde gösterdi. Liderlik ge-
rektiren ikinci alan, uluslararası ilişkilerin
yönetimi, "global governance" sorunu.
Ancak en azından birkaç yıl için, her iki
alanda da sorun "çözülmüş durumda".
Dünya ekonomisinin toparlanması,
geçen beş yılın ekonomik büyüme-
sinin yüzde 40'ını sağlayan (Finan-
cial Times) ABD'nin toparlanması-
na endeksli. Ne FED'in ne de Bush
hükümetinin, Davos man'in parlak
düşüncelerini "taktığı" yok. Ne
Bush, ne Chaney DEF'e katılıyor?
Ikincisi, hegemonik güç ABD, niha-
yet dış politika doktrinini saptadı:
"Terorizme karşı uzun süreli sa-
vaş". Bu savaşta, ABD'nin ulusal
çıkarlan her alanda öncelikle, "tek
yanh" olarak savunulacak. Bir kon-
sensüs arayışı yok; "uluslararası
topluluk" kavramı da rafa kalktı. Bu
sırada, Kyoto Anlaşması, Balistik
Füze Anlaşması öldürülmüştü, sı-
ra Cenevre Anlaşması'nın gömülmesi-
ne gelmişti. Bush'un konuşmasında ısrar-
la vurguladığı gibi bir tarafta ABD vardı,
diğertarafta"iblisekseni";ya ABD lider-
liği ya Papatyta Kesici... Bu koşullarda
DEF'in "kırılgan dönemde liderlik" te-
masını tartıştığını ılan etmesi de adeta
"iktidarsızın hava basmasına" benzi-
yordu.
Savaş tamtamlarının getirdiği mesajlar
bir yana, "zamanın değişen gürültüsü"
içinde "Davos man"in gevezeliklerinin
artık, "kıymet-i harbiyesini" kaybettiği-
ni görmek için uluslararası medyada DEF
üzerine yazılanlara şöyle bir bakmak ye-
terli. New York Tımes DEF Toplantısı'na
ilişkin haberini "Zengin, güçlü ve şıma-
nklar zirvesi" başlığıyla verirken aynı
gün yayımladığı Porto Alegre toplantısı
haberinin başlığı "Büyük kalabalıklar
toplumsal sorunlara çözüm istiyor"
idi. Bu yazı, DEF'in her biri 25 bin dolar
aidat ödeyen 3 bin üyesine karşılık, Dün-
ya Toplumsal Forumu'nun 14 bin üye-
den ve 25 bin katılımcıdan oluştuğunu,
üyelik aidatının ise yalnızca 50 dolar ol-
duğunu, hatta milyarder Soros'un bile
DEF'e değil DTF'ye katılmayı düşündü-
ğünü, tepkiden çekinerek vazgeçtiğini
yazıyordu.
Fransız Devlet Başkanlığı adaylanyla,
Jospin ve Chirac'ın temsilcileri de
DTF'deydi. Le Monde haberi "Toplum-
sal Forum ilerliyor" başlığıyla veriyor,
DEF'i adeta görmezden geliyordu
(01/02). Wall Street Journal da DTF
Toplantısı'na ve buna destek veren Fran-
sız hükümetıne, adeta ağzından köpük-
ler saçarak saldırdığı yazısına "Biz de
Davos Dünya Ekonomik Forumu adlı
tıkınma festivalinin, en az Harry Poter
kadar şişirildiğinde birileriyle anlaşa-
biliriz ama..." diyerek başlıyordu. Küre-
selleşmenın asla engellenemeyeceğine
olan imanıyla bilinen "Davos man"in ak-
sine, The Economist DEF'in "kırılgan
dönemde liderlik" temasını irdelediği
yorumunda, küreselleşmenin geri çevri-
lebileceğini bir kez daha anımsatıyor ve
yazısını "kısacası, küreselleşme küre-
sel değildir, hiçbir zaman da olmamış-
tır" saptamasıyla bitiriyordu.
Evet, Davos Toplanbsı üzerine yazı yaz-
mak hiç içimden gelmiyordu. Bu yüzden
yazamayacağım.