23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 ŞUBAT 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA İLJM\.\Jiit_/lVJJl / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 11 l/f bugün toplanıyor • A]*KARA(AA)- IMF'den, 2002-2004 dönemi içın yaklaşık 16 mılyar dolar kredi bekleven Türkiye, 2000-2004 döneminde toplam31.5milyar dolar kredi almış olacak. Türkiye'nin aldığı ve alacağı kredi cniktan, yaklaşık 100 miJyar dolarlık kredi portföyü bulunan IMF'nin kredi portföyünün üçte birini oluşturuyor. IMF tcra Direktörleri Kurulu, bugünkü toplantısında, Türkiye'nin yenı niyet mektubu ve stand-by düzenlemesini ele alacak. EfrtakVengi siMecüs yohmda • AJVKARA (ANKA) - Maliye Bakanı Sümer Oral, Emlak Vergisi'nde ortaya çıkan adaletsizliği gidermeye yönelik yasa tasansını kısa süre içinde TBMM'ye gönderecekJerini bildirdi. Bakan Oral, Emlak Vergisi'ne esas oluşruran asgari arsa birim değerlerinin saptanmasında mükellefi rahatsız eden "haksızlık ve adaletsizliğin" düzeltilmesi gerektiğini belirterek hükümetin konuya "el attığını" söyledi. Türkiye-ABD ortakbğı • ANKARA(ANKA) - Türkiye-ABD Ekonomik Ortaklık Komisyonu bu ay içinde çalışmalanna başlıyor. Komisyonun 26-27 Şubat'ta yapacağı ilk toplantıya hazırlık amacıyla, salı günü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nde (TOBB) bir toplantı gerçekleştirilecek. Ayçiçeğinde ödeme bugün • ANKARA(ANKA) - Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tannkulu, Trakyabirlik ortağı ayçiçeği üreticilerine kilo başına 45 bin lira olmak üzere toplam 10 trilyon liralık fiyat faridarmın bugünden itibaren ödeneceğini bildirdi. Bakan Tannkulu, yaptığı yazılı açıklamada, Trakyabirlik tarafindan 2001-2002 ürünalun döneminde, ürün fiyatlannın önceki yıla göre yüzde 97 oranında arttınldığını ve kilogramı 325 bin liradan 220 bin ton ayçiçeği alındığını kaydetti. Sebze-meyvede aracı çok • ANKARA(AA)- Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı îbrahim Yetkin, Türkiye'de tanm ürünlerinde üretici- tüketici zincirinde en az 7-8 halkanın bulunduğunu belirterek "Tüketicilerin daha ucuza yemesi için bu halkalann azaltılması gerekmektedir" dedi. Yetkin, Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Merkezi'nde '"Yaş sebze ve meyvedeki fiyat arrışlan" konulu bir basın toplantısı düzenledi. Masasuıa soğan, patates, havuç, elma, portakal gibi sebze ve meyveleri ve bunlann Küçükesat semt pazanndan alınmış etiket fiyatlannı koyan Yetkin, Türkiye'de tanmsal ürünlerin birçoğunda sürekli bir kısırdöngü yaşandığını ifade etti. Martta başlayacak işsizlik sigortası ödemeleri dünyadaki örneklerinin çok gerisinde Odenekaçlık sınınmn altındaHACER BOYACIOĞLU ANKARA - Türkiye, mart ayında başlayacak işsizlik sigortası ödeneğin- de OECD ülkelerinin çok gerisinde ka- lıyor. Türkiye'de ödenek tavanı, aylık 163 milyon lira olan net asgari ücret düzeyinde tutulurken Ingiltere'de gün- lük asgari ödenek tutan 66 milyon lira düzeyinde bulunuyor. Türkiye tş Kuru- mu Genel Müdürü NecdetKenar, işsiz- lik sigortası sıstemınınçokyeni oldu- ğuna dikkat çekerek "Odemelere baş- bdığnnız mart aymda, fonda 2.5 katril- yon Hra birikmiş bulunacak" dedi. İşsizlik sigortası sistemine Ingilte- re'den 91 yıl sonra geçen Türkiye'de, si- gorta kapsamında yapılacak ödemeler, Avrupa'daki örneklerinin çok gerisin- de kalacak. Türkiye'de, 600 gûn prim ödemiş, son 120 gün kesintisiz çahşmış ve 31 Ocak itibanyla kendi isteği dışın- da işsiz kalmış çalışanlann alabilecek- leri ödenek miktan, 81 milyon liradan az, 163 milyon liradan ise fazla olama- yacak. Bu çerçevede yapılacak ödeme- ler, sigortahhk süresine göre değişen oranlarda sürdürülecek. Buna göre, 600 gün sigortalı çalışanlar 6 ay, 900 gün sigortalı çahşanlar 8 ay, 1080 gün sigortalı çahşanlar da 10 ay sigorta öde- neginden yararlanabilecek. işsizlik si- gortasını 20. yüzydın başmda oluşturan bazı Avnıpa ülkelerinde ise bu sigorta kapsammda yapılan ödemeler ise şu miktar ve sürelerde uygulanıyor: runluluğu da bulunuyor. İngOtere: Tüm istihdam edılenler içın zorunlu olan işsizlik sigortası ödeme- leri, 182 günle sınırlandınlmış durum- da bulunuyor. Bu çerçevede yapılacak ödemelerde, 18-24 yaş arasında bulu- nan işsizlere günlük 47 Euro (52 mil- yon 687 bin lira), 25 yaş ve üsründeki işsizlere de günlük 59 Euro (66 milyon • Türkiye'de aylık 163 milyon lira olan işsizlik ödeneği, Ingiltere'de günlük 66 milyon lira. Ingiltere'den 91 yıl sonra işsizlik sigortası uygıüamasına geçen Türkiye'de, sigorta kapsamında yapılan ödemeler de Avrupa'nın çok gerisinde. Finlandiya: Yapılacak ödemelerde son 26 haftadaki kazançlann ortalama- sı esas alınıyor. Bu çerçevede yapılan ödemelerde, günlük 20 Euro (22 mil- yon lira) seviyesinin alhna inilemiyor. Ödemeler, haftada 5 gün üzerinden ya- pılıyor. İşsizlik sigortası kapsamında- ki hizmetlerden yararlanmak için si- gortalmın tam zamanlı iş araması zo- lira) ödeme yapılıyor. Portekiz: Kuruma bildirilen kazancın yüzde 65'i tutannda sigorta ödemesi yapılıyor. Ödenek miktan, garanti edil- miş asgari kazancın 1-3 katı aralığı dı- şında bulunamıyor. Yardımların süresi, yaşa bağlı olarak 10 ayla-25 ay arasın- da değişiyor. lsveç: Prim ödenen son 5 aydaki ka- zançlann ortalaması esas alınıyor. tş- sizlik sigortası ödemeleri, günlük 28 Euro'nun (31 milyon lira) alhnda, 67 Euro'nun (75 milyon lira) üstünde bu- lunamıyor. Ödemeler, 55 yaşın alün- dakiler için 300 gün, 55 yaşın üstünde- kiler içinse 450 gün sürdürülüyor. Abnaııya: işsizlik sigortası ödemele- ri, prim ödeme süresi ve yaşa bağlı ola- rak değişiyor. Bu çerçevede yapılacak ödemelerin süresi ise 156 günle 572 gün arasında değişiyor. Sigorta kapsamında yapılacak ödemelerde, referans kazanç olarak son 6 aydaki ortalama haftahk ücret annıyor. Bu ücret, aylık 4 bin 175 Euro (4 milyar 680 milyon lira) sının- nı geçemiyor. Yapılacak sigorta ödeme- lerinde ise çocuklu-çocuksuz sigortalı işsiz aynmına gidiliyor. Türkiye Iş Kurumu Genel Müdürü Necdet Kenar, buna bağlı olarak ilk dö- nemde başvurulann çok yoğun olma- suıı beklemediklerini vurguladı. Kenar, martta fon kapsamında 2.5 katrilyon li- ranın bulunacağını belirtti. ETÜTİDARESÎ TASFÎYE EDÎLÎYOR Enerjide planlama soııa eriyor BANUSALMAN ANKARA -Devlet Su Işle- ri'nin 6200 saytlı örgütlenme yasasmda yapılacak değişik- likle, akarsu ve nehirlerde enerji üretilmesine yönelik çalışmalan yürüten Elektrik Işleri Etüt Idaresi (EÎE) tasfi- ye ediliyor. Böylece devlet, enerjide planlamadan tama- men çekiliyor. Hazırlanan yasa taslağına göre, EtE'de çalışan yaklaşık 500işçiningele- ceğinin beiirsiz olduğu, bu kişi- lerin ihbar taz- minatlarınm ödenip iş akitle- rinin feshedile- bileceğine dik- kat çekiliyor. Türkiye'deki toplam su kay- naklannın 125 milyar kilovat saatlik enerji potansiyeli olduğu dikkate alındığında, ElE'nin tasfıyesi bu hidrolik kaynaklanndan vazgeçme olarak değerlendi- riliyor. Kamuda küçülme çerçeve- sinde ElE kapatılıp, görevleri DSİ Genel Müdürlüğü'ne devrediliyor. ElE'nin, 1935 yılmda kuruluşundan itibaren Keban, Oymapınar, Karaka- ya, Altınkaya, Atatürk gibi büyük barajlann etüt ve pro- jelendırmesinde görev aldığı, halen inşaat halınde olan hid- • Hazırlanan yasa taslağma göre, EİE'de çalışan yaklaşık 500 işçinin geleceğinin beiirsiz olduğu, bu kişilerin ihbar tazminatlannın ödenip iş akitlerinin feshedilebileceğine dikkat çekiliyor. roelektrik santrallann da yüz- de 45'inin projesini gerçek- leştirdiğine dikkat çekildi. Hidrolik kaynaklann elektrik üretimi açısından değerlendi- rilmesi için çalışan ElE'nin tasfiyesiyle enerjide planla- manın da "devlet yapmasın yaptirsuT mantığıyla tama- men özele bırakılacağı savlan- dı. ElE'nin işlevsizleştirilme- sine yönelik çalışmalann özellikle 1990'lardan itibaren hız kazandığını. bu çerçevede kamu kuruluş- lanna bile ElE yerine özel sek- töre iş yaptınl- dığını anlatan mühendisler, son 10 yıldır termik santral- lann yer etütle- rinden çekildi- ği, bu efütleri TEAŞ'm özel sektöre yaptır- dığmı belirtti- ler. Mühendisler, DSl'nin da- ha çok su yapılannın inşa fa- aliyetlerini sürdürdüğünü. ElE'nin ise enerji çalışmalan- na yönelik proje ve mühendis- lik hizmetlerini yürüttüğüne dikkat çektiler. "DSİ Lmum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkın- da Kanunda Degişikük Yapd- masına Dair Kanun Tasan" taslağında DSİ ürertiği elekt- riği Elektrik Üretim AŞ 'ye sa- tacak ya da yaptığı santrallan buraya de\Tedecek. Tûtün Yasası ve son olarak açıklanan destekleme ahm fiyatlanyla yılalan tûtiin üretidsi umutsuz. Tütün üreticisi alternatif arayışında YUSUFOZKAN İZMİR - Tütün Yasası ve hükümetin des- tekleme alım fıyatını Ege Bölgesi için 3 mil- yon liradan açıklamasının ardından umutla- nnı tamamen yitiren üreticiler, yıllardır alın teri dökerek geçimlerini sağladddan türünden alternatif ürünlere yönehnenin yollannı an- yor. Özellikle ihracata yönelik kaliteli şark tipi rûrünlerin yetiştiği Manisa'da, üreticilerin başka hiçbir üründen aynı verimi alamayaca- ğuıa dikkat çeken uzmanlar, "Hükümeti an- lamak mümkün değfl. Tiirkry e altın yumurt- layan tavugunu kesiyor" dediler. VeriJen bilgilere göre, dünya pazarlannda Türk tütününün rolü gün geçtikçe artıyor. Amerikan tipi sigaralarda Türk tütünü oranı- nın yüzde 15'lere ulaşması ve sigara firma- lannın yıllık 550 bin tonu bulan şark tipi tü- tünün 300 bin tona yakınının ülkemizde üre- tihnesi, Türk ihracatını daha önemli kıhyor. American Tobacco, Philip Morris ve JTI gi- bi uluslararası fırmalar, her yıl ülkemizden değeri 1 milyar dolan aşkın tutarlarda yerli tü- tün satın alıyor. Manisa Zıraat Odası Başkanı Nuri Sorman, Tekel'in özelleştiriünesiyle egemenliğin ta- mamen yabancı sermayeye geçeceğine dik- kat çekti. Sorman, bu şirketlerin vergi kaçır- manın yollanna da baktığını söyledi. Tütün Eksperleri Derneği Başkanı Faruk Gülpınar da üreticinin tütünden vazgeçmesinin ardın- dan yeni arayışlann olağan olduğunu vurgu- layarak özelhkle ihracata yönelik kaliteli ürünlerin yetiştiği Manisa gibi bölgelerde, daha fazla verimin ahnacağı başka bir ürün olmadığına dikkat çekti. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Uyum Uyutması Sözcüleri ve destekçileri sürekli olarak hükümetin çok uyumlu olduğunu vurguluyor. O kadar ki, kimi- lerince, üç partili koalisyon neredeyse tek parti sa- yılacak kadar birlikte davranıyor. Böyle olunca da hükümetin uyum içinde olduğu konulara bakılması gerekiyor. İlk olarak, hükümet, Cumhurbaşkanı Sezer'e kar- şı çıkmada çok uyumlu davranıyor; onun bir kez da- ha görüşülmek üzere Meclis'e gönderdiği yasaları, virgülüne dokunmadan tekrar çıkarıyor; yetmiyor Cumhurbaşkanı'nın denetlenmesini sağladığı ve yar- gıya aktanlan konularda engel çıkarmada da akıl al- maz bir birlik ve beraberlik sergiliyor. Hükümet, doğ- ruluk, dürüstlük, hak ve hukuk simgesi ve üstelik kendi bulup seçtirdiği bir Cumhurbaşkanı'na daya- namıyor. Onu ve onunla birlikte, rüşvet ve yolsuzluk- lan kovuşturan denetçileri ve yargı mensuplarını sin- dirmeye uğraşıyor: onlar üzerinde baskı kuruyor. Gerek yasalann Meclıs'te yeniden görüşülmesı iste- ği, gerekse denetleme konusunda özeniyle, Cum- hurbaşkanı, ülke çıkarlan açısından çok yararlı gö- revler yapıyor. Hükümet ise bunlan baltalıyor. Ikinci olarak hükümet, hak ve özgüıiüklerin ge- nişlemesine karşı çıkmada da çok büyük bir uyum gösterıyor. Bunun doğal sonucu olarak hükümet, demokratıkleşme yönunde gerekli adımları atamı- yor; kendi içinde ve genelde demokrasi anlayışı hiç de olumlu sınav vermeyen MHP'nin isteklerine tes- lim oluyor. Düşünce özgürlüğünü sağlıklı bir biçim- de yaşama geçiremeyen Türkiye, Üçüncü Binyıl'a ki- tap toplama ayıbıyla giriyor. Oysa, bu köşede de sürekli olarak vurgulandığı gibi, Avrupa Birliği istedi- ği için değıl, bu ülkenin insanlannın en doğal hakla- rından biri olduğu için, düşünce özgürlüğü üzerinde- ki sınıriar artık kaldınlmalıdır. Düşünceyı zincire vur- mak, bu toplumun geleceğıni karartacak birtutum- dur. Üçüncüsü, hükümet, IMF'nin emirlerini yerine getirirken olağanüstü bir birliktelik ve uyum göste- riyor. IMF'nin herdediğini. tartışmadan. yani, kayıt- sız ve koşulsuz olarak yerine getiriyor; eksiksiz ya- pıyor. Şekerden tutüne, enerjıden maaş ve ücretle- re kadar, üreticinin ve emeğiyle geçinenlerin za- ranna olan yasaları anında çıkarıyor. Oysa, ne ka- dar kusursuz olursa olsun, IMF ısteklerinin ülke çı- karlan, ekonomik ve toplumsal gelışmenin yannla- nna yapacağı ofumtu ya da olumsuz etkileri açısın- dan tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir; böyle yapılmıyor; bunlar körü körüne onaylanıyor. IMF'nin isteklerini karşılamada gösterdiği uyum ba- kımından, hükümet bununla da kalmıyor, Millet Mec- lisi'ni de peşinden sürüklüyor. Uyumlu bir tutumla, hükümet, ulusal iradeyi, yasama erkınin kullanımını, IMF isteklerine bağımlı duruma getiriyor. • • • Bunlara karşılık hükümetin kendi içinde hiç de uyumlu olmadığı anlaşılıyor. Bakanlar Kurulu toplan- tılarında, bakanların birbirlerine karşı kullandıkları suçlayıcı sözcükler, neredeyse ahlak sınırlannı zorluyor. Daha da ılgincı, bu uyumlu hükümetin top- lantılannda konuşulanlar, ertesi gün basın-yayın- da "diziyazı" özelliği kazanıyor; yayımlanıyor. Bakanlann birbirlerini karşılıklı suçlamaları, doğal olarak, devlet bürokrasisine de yansıyor. Böyle olun- ca da bürokrasinin kendi içinde uyumu da buharla- şıyor; havaya gidiyor. Aslında, Maliye Bakanlığı Tef- tiş Kurulu'nun son raporunda da vurgulandığı aşın ölçüde siyasallaşmış bulunan bürokrasi, etkin ve verimli çalışamıyor; tersine, kendi içinde düşman kamplara aynlmış bulunuyor. Bürokraside her takı- mın kendi anlayışını egemen kılmaya uğraşması bir yana. çoğu kez, aynı takımın oyunculan da sürek- li olarak kavga ediyor. ••• Cumhurbaşkanı'na saldırıda; IMF'nin isteklerini karşılarken ve demokratikleşme sürecini askıya alır- ken hükümetin gösterdiği uyum ve birliktelik tam bir kandırmacadır; halkı uyutmaktır. Ekonominin düzlü- ğe çıkmasınayaramayan bu uyum görüntüsü, gide- rek de zaraıiı olmaya başlıyor; hükümet. topluma yarar değil zarar verebilecek konularda tam bir uyum sergiliyor. Diğer konularda, yalnız bakanlann kavgalarıyla değil, bürokrasinin kendi içindeki an- laşmazlık ve uyumsuzluklarla da kanıtlandığı gibi, ortalıkta hükümet içinde uyum diye bir durum söz ko- nusu değildir. Ülkenin iyi yönetilmediği açıkça görülürken uyum içindeyiz sözlerı sanal bir özlemi yansıtmaktan ve halkı kandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Hükü- met, topluma, sürekli uyum uyuşturucusu şırınga ediyor. yakup@metu.edu.tr DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ /ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net Yine yılın o dönemi geldi. Dünya Eko- nomik Forumu (DEF) (popüleradıyla Da- vos Toplantısı) üzerine yazı yazmak ge- rekiyor. Doğrusu, hiç canım çekmiyor bu yıl. Çünkü, 11 Eylül saldırısıyla başlayan süreçte, özellikle de geçen haftaBush'un yaptığı konuşmadan sonra, DEF'in, en azından bu yıl (büyük bırolasılıkla uzun bir süre için), biranlamınm kalmadığını düşü- nüyorum. Nereden nereye? 30 yıldan fazla bir süredir yapılıyor ol- masına karşın, Davos toplantılan popüler kültürün bileşenlerinin arasına 1990'lann ortasında katıldı. Hatırlarsanız o sıralarda küreselleşme süreci, üniversite çevrele- rinde, gazete köşelerinde yavaş yavaş sorgulanmaya, 1980'lerde kurulan büyük neoliberal konsensüse karşı dünya halk- larının direnişleri (internetin de yardımıy- la) ilk kez görünür olmaya başlamıştı; kü- reselleşme sürecinin ekonomik, toplum- sal ve siyasal tahribatını artık saklamanın olanağı yoktu. Diğertaraftan, "Doğu Blo- ku'nun" çökmesinin yarattığı şok henüz aşılamamıştı. Tek süper güç ve hegemo- nik devlet ABD, Soğuk Savaş sonrası dö- neme uygun bir dış politika doktrini oluş- turmaya, hegemonyasını, askeri üstünlü- ğünün yanı sıra, genel bir uluslararası konsensüse de dayandırmaya çalışıyor- du. Bu yüzden, dünya ekonomisınin yö- netıminde, "Washington Consensus" (IMF- Dünya Bankası-GATT/ DTÖ) ko- runurken uluslararası ilişkilerde bir "çok taraflı politika" uygulama. askeri operasyonlan, içı boşaltılmış bir "insan hakları" kavramına, "uluslararası top- luluk" fantezilerine dayandırma, böylece bir uluslararası konsensüs yaratma ça- bası söz konusuydu. O dönem, aynı zamanda, bir "sü- per-küreselleşme" dönemiydi. Ye- ni piyasalar yükseliyor, Dovv Jo- nes, Nasdaq tırmanıyor, bir "yeni ekonomi" başlıyor, bir saniyede buyük servetleroluşuyor, yanm günde ülke eko- nomilerinin içi boşaltılıyor, egemenlikleri alay konusu oluyordu. Bolşevik Devri- mı'nin afişlerinin, derin bir ironiyle şirket reklamlarında kullanıldığı bu dünyanın devrimcisi de özel girişımciydi. Bu özel gi- rişimcinin "rol modeli"öe en son tekono- lojiyle donatılmış, son derecede hareket- li, uluslar-üstü, çağdaş, hatta öz- gürlük simgesi, bir "küresel" elit, "Davos man" idi. "Davos man" yıl- da bir, dünyanın her tarafindan ge- lerek birdağ kasabasında, zirvede, toplanıyor (Olympos tannları gibi), dünyanın sorunlanna çözüm, pers- pektif üretıyordu. Bu Isviçre kasa- bası da bir haftalığına, dünya med- yasının doluştuğu bir "imaj fabri- kasına" dönüşüyordu. Gelişmekte olan ülkelerin elitleri burada üretilen imajlann etkisiyle, "Davos man"e öykündükçe, bu imajlar gazete kö- şelerinden popüler kültürün içine sızıyor, orada bir uluslararası kon- sensüs olarak yeniden üretiliyor- du. 1999'da "Davos man", yeni yüzyılın viz- yonunu tartışıyor, küreselleşme tannsına adaklaradıyordu (bunun, kendi gündemi- ni kendisinin belirieyebildıği son yıl olaca- ğınınayırdındadeğildi). 2000 yılmda "Da- vos man"\n gündemi Seattle'da tarihe geri döndüğünü haber veren "insan" ta- rafindan belirlendi. O yıl "Davos man" "Seattle insanını" tartıştı, boş yere an- lamaya çalıştı. 2001 'de artık Davos Top- lantısı'nın, düşünsel olarak çok daha zen- gin, ahlaki prensipleri çok daha sağlam, Davos mu Dediniz?üstelik popüler-toplumsal desteğı çok da- ha güçlü bir rakibi vardı: Porto Alegre'de toplanan Dünya Toplumsal Forumu (DTF). 'Zamanın gürültüsü' değişti "Davos man" 2000'in ilk on yılının 1990'lardan farklı olacağını, "zamanın gürültüsünün" değiştiğinin, ayırdına "11 yor. Eylül sürecinde" vardı, uyum sağlama- ya kalkınca da anlamsızlaştığı ortaya çık- tı. Bırincisi, DEF Toplantısı New York'ta yapılıyor, öyleyse bu yıl "Davos man" yok! Üstelik, bu yer değişıkliğinin tek ne- denı salt "dayanışma" da değil. Davos Beledıyesı, DEF'in güvenliği için gerekli mali yükü kaldıramıyor. Ikincisı, bu yıl DEF'in teması "kırılgan dönemde lider- lik". Ancak, liderlik gereken iki alanda, li- derlik tartışması fiilen bağlanmış durum- da. Birinci alanda dünya ekonomisi, tari- hinin en eş güdümlü ve yaygın re- sesyonunu yaşıyor. Gündemde bir devrevi toparlanma var ama, kim- se bunun kalıcı olacağına inanmı- Arjantin "patlaması" VVashington Consensus'ün çöktüğünü, Enron skan- dalı, "eş-dost kaprtalizminin" serbest piyasanın aynlmaz parçası olduğunu yad- sınamaz bir biçimde gösterdi. Liderlik ge- rektiren ikinci alan, uluslararası ilişkilerin yönetimi, "global governance" sorunu. Ancak en azından birkaç yıl için, her iki alanda da sorun "çözülmüş durumda". Dünya ekonomisinin toparlanması, geçen beş yılın ekonomik büyüme- sinin yüzde 40'ını sağlayan (Finan- cial Times) ABD'nin toparlanması- na endeksli. Ne FED'in ne de Bush hükümetinin, Davos man'in parlak düşüncelerini "taktığı" yok. Ne Bush, ne Chaney DEF'e katılıyor? Ikincisi, hegemonik güç ABD, niha- yet dış politika doktrinini saptadı: "Terorizme karşı uzun süreli sa- vaş". Bu savaşta, ABD'nin ulusal çıkarlan her alanda öncelikle, "tek yanh" olarak savunulacak. Bir kon- sensüs arayışı yok; "uluslararası topluluk" kavramı da rafa kalktı. Bu sırada, Kyoto Anlaşması, Balistik Füze Anlaşması öldürülmüştü, sı- ra Cenevre Anlaşması'nın gömülmesi- ne gelmişti. Bush'un konuşmasında ısrar- la vurguladığı gibi bir tarafta ABD vardı, diğertarafta"iblisekseni";ya ABD lider- liği ya Papatyta Kesici... Bu koşullarda DEF'in "kırılgan dönemde liderlik" te- masını tartıştığını ılan etmesi de adeta "iktidarsızın hava basmasına" benzi- yordu. Savaş tamtamlarının getirdiği mesajlar bir yana, "zamanın değişen gürültüsü" içinde "Davos man"in gevezeliklerinin artık, "kıymet-i harbiyesini" kaybettiği- ni görmek için uluslararası medyada DEF üzerine yazılanlara şöyle bir bakmak ye- terli. New York Tımes DEF Toplantısı'na ilişkin haberini "Zengin, güçlü ve şıma- nklar zirvesi" başlığıyla verirken aynı gün yayımladığı Porto Alegre toplantısı haberinin başlığı "Büyük kalabalıklar toplumsal sorunlara çözüm istiyor" idi. Bu yazı, DEF'in her biri 25 bin dolar aidat ödeyen 3 bin üyesine karşılık, Dün- ya Toplumsal Forumu'nun 14 bin üye- den ve 25 bin katılımcıdan oluştuğunu, üyelik aidatının ise yalnızca 50 dolar ol- duğunu, hatta milyarder Soros'un bile DEF'e değil DTF'ye katılmayı düşündü- ğünü, tepkiden çekinerek vazgeçtiğini yazıyordu. Fransız Devlet Başkanlığı adaylanyla, Jospin ve Chirac'ın temsilcileri de DTF'deydi. Le Monde haberi "Toplum- sal Forum ilerliyor" başlığıyla veriyor, DEF'i adeta görmezden geliyordu (01/02). Wall Street Journal da DTF Toplantısı'na ve buna destek veren Fran- sız hükümetıne, adeta ağzından köpük- ler saçarak saldırdığı yazısına "Biz de Davos Dünya Ekonomik Forumu adlı tıkınma festivalinin, en az Harry Poter kadar şişirildiğinde birileriyle anlaşa- biliriz ama..." diyerek başlıyordu. Küre- selleşmenın asla engellenemeyeceğine olan imanıyla bilinen "Davos man"in ak- sine, The Economist DEF'in "kırılgan dönemde liderlik" temasını irdelediği yorumunda, küreselleşmenin geri çevri- lebileceğini bir kez daha anımsatıyor ve yazısını "kısacası, küreselleşme küre- sel değildir, hiçbir zaman da olmamış- tır" saptamasıyla bitiriyordu. Evet, Davos Toplanbsı üzerine yazı yaz- mak hiç içimden gelmiyordu. Bu yüzden yazamayacağım.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear