25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 2002 CUMA 14 U-li. kultur@cumhurtyet.com.tr Beyoğlu Buluşması sürüyor Tasawu"f'tan Flamenko'ya fc*Kültür Servisi - Önceki akşam AKJvi de ' 1. L luslararası Beyoğlu Buluşnıasr kapsamın- da Tasavvuf'tan Flamentto'ya' adlı mü- rik/dans gösterisi yapıldı. G-ecede, Jose Ma- ria Molero (gitar), YeedeCacfiz (vokal) ve dans- v ı Ines Contreras'dan oluşa_n Ispanyol Fla- ınenko Grubu ile Göksel BaJvtagör (kanun), Kemal Karagöz (ney), Okfcay Ozerden (ri- tûm), BilalDemir- yürek (vokal) ve semazen Engin Kökçü'denoluşan Türk Tasavvuf N^üziği Grubu sahneye çıktı. Tasa\r vuf mü- ziği ile îspanyol halk müziğine <layah, evrensel boyut kazanmış flamenkonun aynı sahnede buluşması, izle- yenlerin kafalanndaki sınırlan kaldıracak güçteydi. Müzığin evrensel diliyle sağlanan bu uzlaşma, tüm insanlann lcardeş olduğunu, banş içinde yaşayabileceğini vurguladı. Marsın 'eskiden tarihler vardı ama artık tek bir tarih var' önermesini düşündürdü bi- ze, kendi kültürlennı ortaya koyan 'elçiler'. Bundan da öte, küreselleşen dünyanın imkân tanıdığı, farklı uygarlık geleneklerinden ge- len, karşılıklı etkileşim içindeki bütün külrür- lerin bütün dünyayı kapsayan tek bir kültür oluşumuna doğru giden sentezin somut bir ör- neğiydi izledigimiz. Mısır mezarlarının sırları Öğrencilere destekKültür Servisi - Pi Artworks Çağdaş Sanat Merkezi sezonu, "Mekân ve Za- manda ÇoğalOm-t ygulamalı Sanatlar Sergisi" ile açıyor. Sanatseverlerin 5-30 Ekim arasın- da görebileceği serginin küratörlüğünü, ilk' küratörlük deneyimini bu sergiy- le kazanacak olan Ceren Özpınar üst- lenmiş. 'Mekân ve Zamanda Coğal- um' kavramlı Uygulamalı Sanatlar Ser- gisi'nde, Mimar Sinan, Marmara ve Yıldız Teknik Üniversitesi Güzel Sanat- lar fakülteleri Grafik, Endüstri Ürün- leri Tasanmı, Tekstil ve Multimedia Bölümlerinden seçilmiş on bir öğren- cinin işlerine yer veriliyor. Özpınar ser- gi amacını: "Türldye'deki sanat orta- mmda kendOerine pek fazlafirsattanın- mayan söz konusu bölümterin öğrend- leri için bir ortam ohışturmak ve işleri- nin bir sanat galerisi aracıhğrv la tanıti- bp sergilenmesini sağtamak" biçimin- de tanımlıyor. 'Mekân ve Zamanda Çoğalüm" kav- ramına göre iş üreten genç sanatçı aday- lan, yapıtlannda, uygulamalı sanatlar disiplinlerinin gündelik lcullanıma uy- gunluk. işlevsellik ve çoğalabılırhk özelliklerini göz ardı etmeden gerçek- lik, süreklilik, açıklık. kopyalama ve raslanhsallık gibi kavramlan irdeliyor. (0 212 236 68 53) Ölmek için yaşayanlar Kültür Servisi - National Geographic Türki- ye, ekim sayısındaki 'Nil'de Ölüm' yazısıyla, es- ki Mısır mezarlannda bulunan ipuçlarını sergi- liyor. Eski Mısır'da mezarlar ölümden sonraki ya- şama geçiş kapısıydı. Mutlu bir son umuduyla yaşayan Mısırlılar, sunularla dolu mezarlar ha- zırlamak için yıllannı verirdi. Zenginliğin ve gü- cün göstergesi olan bu mezarlar, sonsuz- luğa hazırlananla- rın inançlannı gös- teriyordu. Krallarla saraylılar, 3 bin yıl boyunca Sakkara'da görkemli mezarlar yaptırdı. Bölgede zengin ve güçlü kişi- lerin yaşadığı dönem- lere odaklanan arke- ologlar, günümüzde yaşansa manşetlerden inmeyecek kadar es- rar yüklü dramların kanıtlannı buluyor. National Geograp- hic ekim sayısında, 'Bıçak Sırtındaki Şehir Is- tanbul' yazısıyla da, bir Amerikalının gözünden krizlerin sarstığı îstanbul'a bakıyor. 20-30 yıl içinde büyük bir depremın olacağı uyarıları na- sıl sonuçlar doğuruyor? Jeologlann senaryola- n neler9 Tehlike ne çapta? Bunlann yanı sıra de- rin ekonomik bunalım ve göç dalgası şehrin kı- yısında yaşayanlan nasıl etkihyor? Tüm bu so- rulann yanıtlan ve daha fazlası ekimde National Geographic dergisinde. Avustralyalı yazar Colin Falconeryeni romanı için incelemeler yapmak üzere Türkiye'deydi stanbul'da 'casus' vardıNE.NA ÇALİDİS Inkılap Yayınlan'ndan çıkan Bir Hür- rem Masah, Ipek Yolu ve Aztckkr'in ya- zan Colin Fakoner geçen günlerde yeni romanının çalışmalan için Îstanbul'a gel- mişti. Ikinci Dünya Savaşı yıllannı anla- tacak olan roman, Istanbul ve Bükreş'te geçen bir aşk romanı olacak. - Romanlannız tarihi bir ortamda geçi- yor. Tarih sizin romancıhğnuzı nasıl besb- yor? ' COLİNFALCONER-Türkdye'de yayımlanan kitaplanm, sadece ta- rihi romanlar. Ama tarihi kitap ol- mayan pek çok çalışmam var. Ro- manlanmda tarihten çok beni olay- lann öyküleri ilgilendiriyor.'Mese- la bir Hürrem Sultan'da Hürrem ile Süleyman'ın aralannda geçen olay benim için daha ilginç. - Kitaplannızda tarihte vaşanmış aşklar var. Bu çahşmalannızda kur- guyla gerçek nasıl bir ilişki içinde? FALCONER - Romanlanmda tanhın yeri çok önemli. Tarihi olaylann oluş bi- çimlerini değiştirmiyorum. Ancak tarih- te bilemediğimiz şeyler var. Mesela Hür- rem ile Süleyman ilişkisinde bazı şeyler bilinmiyor. Kitabın kurgusal yönleri bu- rada devreye giriyor. - Tarih ile aşk arasında nasıl bir bağ ku- ruyorsunuz? FALCONER - Her gün aşk yaşanıyor. Bu aşklar zamanla belli değişimlere uğ- rayabilir. Mesela Hürrem'in yaşadığı aşk- la Azteklerde yer alan aşk çok farklı. Aş- kın, tarih süreci içinde önemli bir yeri var. Ve dünya döndükçe de olmaya devam ede- cek. -Yeni kitabııuz tstanbul'da geçecek. Ro- manın içeriğini nasıl tasarladuuz? FALCONER-Ikinci Dünya Savaşı'nda yaşanan olaylan ele alacak. îstaabul ve Bükreş'te geçen bir casusluk romanı... olin Falconer'in yeni romanı îkinci Dünya Savaşı'nda yaşanan olaylan ele alacak. Konusu Îstanbul-Bükreş arasında geçen bir casusluk ve aşk serüveni. Burada bulunma nedenim de araşhrma. Ba- tılı okur için de farklı bir tarz olacak. Ikin- ci Dünya Savaşı döneminde geçen olay- lann çoğuna sadece Batıhlann gözüyle bakılıyor. Kitapta ise farklı milletten ka- rakterler olacak. Mesela Türk, Ahnan, în- giliz gibi. Aşk bu çalışmamda da önemli bir yer alacak. - Birvazar için İstanbul nasıl bir esin kay- nağı? " FALCONER - Kitap yazdığım zaman daha çok görselliğe önem veriyonım. Me- kânlan kafamda canlandırmaya çalışıyo- rum. Istanbul'un dar sokaklan, tarihi me- kânlan elbette o görselliği düşünmeme daha çok yardımcı oluyor. 0 açıdan gü- zel bir esin kaynağı. 'Kitaplanmın altyapısı sağlam' - Romanlannız uzun süre kitap listele- rinin ilk sınüannda yer aldı. Sizce bunun sımne? FALCONER-Çok satmasını bir tek nedene bağlamıyorum. Benim kitap- lanm sağlam bir altyapı üzerine kîı- rulu. Sağlam öykülerimi yalın ve akı- cı bir dille besliyorum. Bence en bü- yük neden bu. - Hürrem Sultan karakteri Play- boy'da yazdığmız bir makaiedendoğ- muştu. Diğer kahramanlannızm da böyle ilginç öyküleri var mı? FALCONER- Böyle ilginç bir geç- ™ mişi olan sadece Hürrem. Aztekler tü- müyle araştırmaya dayalı. Ipekyolu ise ta- mamen Doğu'ya olan merakımdan doğdu. - Söyteşimizm başmda daha farkh ki- taplanmz olduğundan söz ettiniz. Türk okuru onlaria ne zaman tanışacak? FALCONER-Inşallah ilk kitaplanm ya- yımlanır. Yayımlanmaması için bir neden göremiyorum. Daha çağdaş öyküler bun- lar. Tabii ki bu öyküler tarihi roman olma- dığı için okunması biraz farklı. Dil olarak değişen bir şey yok. Aşkın, tarih içinde önemli bir yeri olduğuna inamyor. YAZIODASI SELİM İLERİ Bir Fuaye AN Püsküllüoğlu. Türkçe Sözlük'ünde Yuaye'yi şöyle tanımlıyor "Tiyatro ve benzen, gösteriya da toplantı yapıla- rında, temsilya da toplantı aralıklannda kullanılan, si- gara, çay. kahve vb. içilen dinlenmeyeri." Benim söz açacağım fuaye, birsinemanınkidir, Ye- ni Melek Sineması'nın fuayesi. Bugün kapılanna kilit vurulmuş Yeni Melek, çocukluğumun ve yeniyetme- liğimin en güzel Beyoğlu sinemalanndan biriydi. llkgençliğim neredeyse sona ererken, ancak o za- man, sinema sanatında asıl ımzanın 'yönetmen'e ait olduğunu öğrenecektim. O vakte kadar varsa yoksa 'art/sf'ler! Sinema oyuncusu, aktris, aktörfalan denmezdi. ll- le artist! Yeni Melek Sineması'nın fuayesinde artistle- rin büyük boy portre fotoğraflan asılı dururdu. Holly- wood yıldızları: Birbirinden görkemli kadınlar, birbirin- den yakışıklı erkekler. Onların hepsine hayran hayran bakardım. Kimi fo- toğraflan çal/p eve götürmek istiyordum. Fakat o ka- dar büyüktüler ki, gözlerden ırak biçimde fuayeden çıkarmanıza imkân yoktu. Hem fotoğrafta, hem beyazperdede görür görmez büyülendıklenmin başında Rita Hayvvorm, Ava Gard- ner, Elizabeth Taylor, Susan Hayvvard gelirdi. Hep- si baş döndurürdü. Hepsinde Hollyvvood sineması- nın tılsımı duyumsanırdı. Günün birinde Manuel Puig'in Rita Hayworth'un Ihaneti romanını okuyunca şaşırmadım. Ekonomik daıiıklar içindeki ülkelerde nice Rita'lar bir iki saat si- zi hayallerte bezer ve size acı gerçekliği unutturur... Benim birde çekiciliklerine kapıldığım aktrisler var- dı. En eskileri, Joan Crawford. Ona çirkin kadın di- yenlere çok bozulurdum. Sonra Monica Vrtti, Jean- ne Moreau, Capucine Dünyanın en güzel kadınıysa -zaten bir filminin adı da öyleydi- Gina Lollobrigida'ydı. Sophia Loren'le Gina'yı kıyaslayanlara ıfrrt olurdum. 1950'lerin iyim- ser dünyasında Gina'nın sabun köpüğü salon filmle- ri hepimizin hoşuna giderken, Sophia büyük birhırs- la gerçekçi filmlere yönelmişti. Gina Lollobrigida'nın fuayedeki kısa saçlı fotoğra- fı harikuladeydi. Alnına düşen küçük perçemler o ka- dar moda olmuştu kı, bunlara 'c/na' deniyordu artık. Derken Hayat mecmuasında Gina'nın o fotoğrafı ka- pak oldu; sevınçten uçmuştum. Fuayede James Oean, Marton Brando, Gary Co- oper... Gunün birinde onlardan biri olacaktım. Evet, buna bütün kalbımle inanıyordum. Fotoğraflara bak- tıkça hayallerim azıyor; inanılır gibi değil ama, kendi- mi çok yakışıklı buluyondum. Kimi gün CJark Gabte'dım, kimi gün Tyrone Power... Amerika'ya, Hollyvvood'a bir tek o dönemde gitmek istedim; bir daha böyle bir isteğim olmadı. Beyazperdede izledigimiz bu kadınlann, bu erkek- lerin kişisel dünyalarındakı dramlarından habersiz- dim. Yeryüzünün en mutlu insanlan sanıyordum on- lan. Şurada tam köşede gönüller yıkan Lana Turner du- ruyordu. Sankı bıze gokyüzunden gülümsüyor... Bu- gün Lana Tumer yok. Oyüzden Zehirii Hayat, Mada- me X gibi filmler de yok. Oldumbittim melodram has- tasıydım. Kimbilir kaç kez gittim Yeni Melek'e. Her mevsim başında bir iki fotoğrafın değiştiğine tanıklık ettim. Gidenler için üzüldüm mü? Mesela birdenbire Brigit- te Bardot ortaya çıkmıştı. Ama Marilyn Monroe Ye- ni Melek kapanıncaya kadar yerini korudu, ölümün- den sonra da efsaneydi. Yeni Melek'in efsanesiyse çabuk söndü. O ışık ışık fuayeyi kaç kişi anımsıyor bugün? Takvimde tz Bırakan: "Marilyn Monroe 20. yüzyılda çekiciliği, gizemiyle orantılı büyük birefsane kazandı. 21. yüzyılda da ka- lacağı ve de 'stariar var oldukça' hep var olacağı ke- sin bir efsane..." Atilla Dorsay, 100 yılın 150 oyun- cusu, Remzi Kitabevi, 1999. Manfred Korfmann'a ödül • Kültür Senisi - 1988'den bu yana sürdürmekte olduğu kazılann ardından, önce 'Troya, Düş ve Gerçek' kitabını hazırlayan, geçen yıl da Almanya'da düzenlenen aynı adlı sergiyle büyük başan sağlayarak hem kendi adını, hem de Troya'yı manşetlere taşıyan 'Osman Hoca'ya bir ödül de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nden geldi. Bugün üniversitede yapılacak bir törenle fahri doktorluk unvanı verilecek olan Korfinann daha önce, Troya'da yapmış olduğu çalışmalardan dola>ı Italya'dan Rotondi Ödülü, Istanbul Üniversitesi'nden de Şeref Üyeliği unvanı almıştı. RU Y AEfsane ile Gerçek Arası Bir Kente Yolculuk 1 URNE KAPSAMINDA VERECEĞ112 KONSERİNİLKİSAMSUN'DA K Ü L T Ü R + Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I Fazıl Say Anadolu yollarında m %• ı 4 Ekim 2OO2 - 5 Ocak 2OO3 V a p ı K r e d i K û l t û r M e r k e z i V e d a t N e d i m T ö r M û z e s î I t t i k l t l C«dd«.i No: 2»5 B«yo|la/t«tanbttl Blu» rKEö KÜLTÜR SANAT MVMCUC Kültür Servisi- Doğuş Oto- motiv'in sponsorhığunda dü- zenlenen 'Türkrye VbUannda Bir Mrtüöz' projesinın ilk etabı Fazıl Say ile başlıyor. Önceki gün, kendi evinde düzenlediği basın toplantı- sında sanatçı, Doğuş Holdıng Genel Müdürü Omer Aksaç ile birlikte, proje hakkında basma bilgi verdı. Toplantı Fazıl Say'ın basın mensupla- nna verdiği bir mini konser- le sona erdi. Verilen bilgiye göre, 2002- 2003 dönemi boyunca 12 Anadolu şehrinde konser ve- recek olan Say, ilk olarak 11 Ekim'de Samsun'da müziksever- lerle buluşacak. Konserlerin yanı sıra müzik söyleşilerinin de yer alacağı turne kapsamuıda sanatçı, 31 Ekim'de Edirne'de, 18 Aralık'ta da Gaziantep'te olacak. Say, 2003 yılında ise Adana. Ankara, tstan- bul, Kayseri, Niğde, Diyarbalor, Erzurum, Bodrum ve Aspendos'ta konser verecek. Sanatçı, Türkiye konserlerinin yanı sıra yurtdışı konserlerini de sürdürecek. 20-28 Ekim tarihleri arasında Isviçre turnesine çıkacak Gençleri klasik müzikle tanışürmak istiyor. duğu 12 ile gideceğiz. Bu iller- den birçoğu belki deilk kez kla- sik müzikle tanışacak. Aynca, konserierden bir gün önce ya da konsergünü o şehirdeki genç- lerie workshop > apacağız. Tüm bunlar beni fazlasıyla hej ecan- landınyor. Kültürel hayata kat- kı sağlaş^cakbir proje bu. Genç- lerie çahşmak, onlan klasik mü- zikle tanışürmak çokönemli be- nim için" dıyerek açıklıyor. 2003 sonbahannda 'İstanbul okullannda 1000 konser' başlık- lı bir tasansı olduğuna da de- ğinen Say, bu tasan çerçevesin- de. 6-18 yaş arasındaki çocuk- lara ve gençlere çalgılan ve bes- olan Say, 7-8 Kasım'daki Baltimo- tecileri tanıma olanağı veren kon- serler düzenleyeceklerini söylü- yor. Türkiye'de klasik müziğin so- runlan olduğunu, henüz yerleşme- diğini, yerleşmesi için çocuklara klasik müzikeğitimi \enlmesi ge- rektiğini vurgulayan sanatçı, lda- re konserinden sonra, yıl sonuna ka- dar Avrupa'nın çeşitli kentlerinde çalacak. Klasik müziği Anadolu'ya taşı- mak gibi bir hayali olduğunu ve bu projeyle hayalini gerçekleştirme- ye başladığının altını çizen sanat- çı, turneyle ilgılı düşüncelerini "DoğuveGüneydoğu Anadolu ağır- hklı bir proje 'Türkiye Yollannda Bir Virtüöz'. Aralannda Samsun, Diyarbakır, Gaziantep, Malatya, Niğde ve Erzurum'un da bulun- sik müziğin popülerleşmesıni doğ- ru bulmadığını belirtiyor ve dü- şüncesıni "Klasik müziğin bilin- mesi başka. popülerieşmesi başka. Sevilmesi değil, bilinmesi gerekü" diyerek açıklıyor... (0 212 289 98 98)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear