01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 SOYLEŞI 29EKİM 2002 SALI Çukunva Grrubu Başkarıı, Akşam Tüıkiyeyoksabiz deyokuzLEYTA TA\ - Siz daha önız Aydın £^oğan 'la aynı dağıtın şirketjıleydmiz- & dağıtım şir- keûnden ayrünauzdan scrrarasizebirsal- dınba^ladu Me^lesadec*? dağıtım mıy- dı, yoksa işin içnde başJKc** işler de var mı? - Aycın Bey baıa gazete I.*2rxme ortak ol- mak istediğıni scyledı. B e n de bunu ka- bul etrredım. '-Stfl zarar e^diyorsun, ama nıedyada devam «iiyorsur»-. nereye gitsem karşınu çıkryorsın'" falar» dedı. - Siz Aydın Do;an a, "jMedya birgün gelîrlazım olur, tullanmm "diyebirşey söylemişsiniz,- - Işte bu anlattğım görîişme sırasında yaşand. o had st. Bana /Vkşam'a ortak olayım dedı. Ben <le, ~Ohnsm&'" dedim. "Ne yapacaksın o gazrteyT diye- sordu. Ben de -Laam olur, kullınınz" de-dim O söz ta- mamen reklarr dayıyla i l ^ i ü söylenmiş bir sözdür. Onu sınkî mecJyayı silah gibı kullanma anlanıada dıle g;e-tinyor. Aydın Doğan. Böyle b.r anlam a s l a yoktur o cümlede. Akşam'a ortak yapsaydık, şundı en ıyı bizdik Yapmadık.'körüv'üz- Medyada da- ğıtım tamamen Aydın Bey *<cieydı. Mılyon- larca dolar kazandı bızden - Oradan çıktık. Tekelı kırdık. Şımdı ağız d o l u s u lafla sal- dınyorlar. Hukıdaçığnıyorlar. Amaumur- lannda mı? Her gün 80 bir» ınsanın çalış- tığı ışyerlennın latacağıni söylüyorlar. Bankalara saldınyorlar. S u ç , ayıp, amane diyeceksiniz 0 Davalar açıyoruz Dağıf ı m tekelınden sonra reklam konusundalci üstünlükleri de ortadan kalktı Bunu da bizım yeni or- taklıkyapılanmızoluşturdu- Dağıümda Sa- bah grubu var. Cumhuriyet var ve Akşam da var. îstıyoruz kı Tiirk fikır üretiminın öniin- deki engellerkalksın. Bunun içmdağıtım tekelını kırdık. Tekel olunca devleti yönet- meye heveslenenler çıkat?iliyor Şimdı herkes yennı. haddını, hududunu bılecek. Dağıtım ışı bıttı başladılar küfre. Ne hor- tumculuğum kaldı ne de dieerlen. Birgün bunlann tarih önünde muhasebesı yapılır elbette. - Siz Aydın Doğan 'la görüşüyor mu- sunuz? - Geçmışte görüşüyordum. Şu sıralar- da pek zamanım olmadığından görüşme olanağı bulamıyorum. - Doğan Grubu 'ndan neden medya organlarınıza transferieryaptınız? - Doğan Grubu"ndan biz bir tek şu an medya grubumuzun yönetıcisi olan Tun- cay Ozkan"ı aramıza çağırdık. O geldik- ten sonra dığer arkadaşlanmızı çağırdı. O kadronun nerelerden geldığıni ben bi- lemiyorum. Bizun medya grubumuzun yenıden yapılanması, eksıklerının gide- rilmesi ve yeni bir atağa kalkılması konu- sunda Tuncay Bey'le bir fikır birlikteliğı- M,[ edyanın silah gibi kullanılması nedenıyle yeni iktidarlann bazı düzenlemeler getıreceğini tahmin ediyorum. Sorunlan çözecek, kişilik haklannı koruyacak, serbest rekabet ve pıyasa koşullannda ticareti güçlendirecek; kayırmacılıktan, aynmcılıktan, tekelden uzak bir medya hukuk sistemine ihtiyaç var. mız var. Kendısı gazeteci kimliğiyle, öz- gür ve bağımsız duruşuyla, yaptığı haber- lerin gücüyle bılinen bir kışı. Hatta sizin gazetenızden, Cumhunyet'ten yetişmiş bır gazeteci. Bakın Leyla Hanım, bu transfer işınde neler oldu: Kanal D'den genel müdür olan kişı aynldı. Sayın Bayhan sanıyorum. Star TV'ye geçti. Ben Doğan Grubu'nu ara- yıp bır yardımımız olabılır mi, dıye sor- dum. Bana sağol dedıler. Sonra o akşam bizun televızyonun genel müdürünü trans- fer ettiler. Isteseler biz gönderebılirdik. Ama anlayışlan bu. Şimdı yaptıklanna bakın. Çıkarttıklan gürültüye bakın. - Tuncay Özkan 'lAnkara 'dasorunla- nnıztn çö'zümünde kullanmak için gö- reve çağırdığınız söyleniyor; aldığı pa- ralar konuşıduyor, Aydın Doğan 'ın veFa- tih Altaylı 'nın bunu ima eden demeçle- ri çıktu.. - Bu en önce Sayın Özkan'a, karşı bü- Çünkü bana göre Tuncay Ozkan bu işler- de kullanılamayacak kadar gazeteci. Ona inanmadığı, ıstemedığı, meslek ılkelenne aykırı bir işi yaptrracak patronun bulun- duğuna ben ınanmıyorum. Ayduı Doğan da dahildir buna. Onu öz- gür, bağımsız, ılkelen olan ve Türkıye"ye gazetecıliğıyle hizmet etmeye çalışan bır habercı olarak tanıdım ben. Aynca ken- disiyle yaptığımız sözleşmede, Türkiye'de hiçbır basın mensubunun sözleşmesinde bulunmayan editoryal özgürlük maddesi vardır. Bunun lafı çok ediliyor, tıpkı yayım- layıp yayımlanıp uygulanmayan meslek ılkelen gibı. Ama uygulaması yoktu. Tuncay Ozkan "ın isteğiyle bu sözleşme- D.' ağırım tekelinden sonra reklam konusundaki üstünlükJeri de ortadan kalkü. Bunu da bizim yeni ortakJık yapılanmız oluşturdu. Dağıtımda Sabah grubu var, Cumhuriyet var ve Akşam da var. tstiyoruz ki Türk fikir üretiminin önündeki engeller kalksuı. Bunun için dağıtım tekelini kırdık. Tekel olunca devleti yönetmeye heveslenenler çıkabiliyor. sine konuldu. Uygulamaya geçti. Meslek ilkeleri dışında hıçbir şey yap- tınlamaz Tuncay Ozkan'a. Aynca bizım hiçbir talebimiz yok kendisınden. Biz medya grubumuzu yönetmesini istedik. O da kabul etti, ışini yapıyor. Rakiplerinin rahatsızlıklan bundan olsa gerek. Aldığı paranın her kuruşunun da vergisı ödendi. Bazılan kendilenyle kanştırmasınlar. Dö- nüp kendılerine baksınlar. - Medyada amacınız daha büyümek mi? Yeni yayın organı projeleriniz var mı! yük haksızhk olmaz mı? Üç ay öncesine kadar Tuncay Ozkan o grubun en üst dü- zey yöneticilerindendi. Sayın Doğan de- meçlennde gazeteciliğiyle övüyor Tun- cay Özkan'ı, ondan sonra da bu tür şey- ler söylemeye çahşılıyor ıse, en azından ayıptır. Tuncay Özkan bana bu demeçler- den sonra "Beni Dogan Grubu bu işlerde kullanabümi«; mi ki, size böyle bir çamur aü>»rlar" dedi. Aydın Doğan ile çalışu 1 - ken Tuncay Özkan'ın böyle bir görevi ol- muşsa bunu Ayduı Doğan bilir. Açıklasın. - Büyüme hedeflenmiz var. Yeni yayın organı oluşturma projelerimiz var. Bun- larla ılgileniyor Tuncay Özkan ve diğer arkadaşlanmız. Bu sektörde kalıteli. öz- gür, halk için bilgi aktaran medyayı mut- laka oluşturacagız. Bu bizim grup olarak endüstriyel geuşimimiz için de önemlı. Ön- ce Türkiye diyoruz. Türlaye yoksa biz de yokuz. Önce Türkiye'run gelişimi için sağlıklı bilgi, doğru bilgi ıletişimıni ku- racağız. Sonra gelişimimizi ve çeşitliliği- mizi sürdüreceğiz. - Son yıllarda gazeteler ve ö'bür med- ya organlarının sıklıkla tetikçilik yap- tıklan eleştirüeriyvğunluk kazanıyor. Siz bu eleştirilere katihyor musnuz? - Evet bu eleştirilere hak veriyorum. Üstelik bunun mağdurlanndanım. - 3 Kasım seçimlerinden sonra med- ya sektöründe değişikJik olmasını bek- liyor musunuz? - Medyanın silah gibi kullanılması ne- deniyle yeni iktidarlann ve parlamento- nun bazı düzenlemeler getireceğini tah- min ediyorum. Sorunlan çözecek, kişilik haklannı koruyacak, serbest rekabet ve pi- yasa koşullannda ticareti güçlendirecek; kayırmacılıktan, aynmcılıktan, tekelden uzak bir medya hukuk sistemine ihtiyaç var. Sansürcü, yasakçı anlayışlan kaldı- np, özgürlükçü ve sorumluluğunu bilen, bağımsız medya sistemi yaratılmasını destekliyoruz. - R. Tayyip Erdoğan 'la Halis Top- rak 'ın Bozüyük 'teki evinde neden bu- luştunuz? Neler konuştunuz? GerçiHa- lis Toprak verdiği ilanlaria bunu kamu- oyuna açıkladı, ama bu buluşmanın amacı ve orada konuşulanlan kamu- oyu bir de sizden öğrenmek istiyor... - Mustafa Süzer bana Halis Toprak 1 uı Bozüyük'tekı tesıslenni gelip görmemden çok memnun olacağı yönündeki dilekle- nni iletti. Bozüyvk'e helikopterle gidile- ceğini ve aynca öğle yemeğine Tayyip Erdoğan"ın gelme olasılığı olduğunu söy- Iedi. Bu daveti kabul ederek gıttim. Ye- mekte Tayyip Bey'in yanı su^ çok sayı- da başka davetlilerde vardı. Yaklaşık 35- 40 dakika cıvannda süren yemekte Halis Bey sorunlanm anlattı. Tayyip Bey sadece dinledi ve partisi- nin mitıngine yetişmesi gerektiği için tat- lısıru bile yemeden aynldı. Olay bence ga- zetelerde gereginden fazla büyütüldü. tşa- damlan \e politikacılar her gün bır araya geliyor; herkes herkesle yemek yiyor. Bunlan medyada o kadar görmüyoruz. Bu- nu acaba rakiplenmizın ıyi niyetlennin ve tarafsız yayın ilkelerine bağlılıklanrun bir örneği olarak mı görsek? Ne dersiniz? Bankacıbk sektöründe sorun büyüyor- Ataşehir konusunu anlatır mısınız ... - Evet, Ataşehir diye nitelediğımiz bölgeye ait arazının büyük bır kısmına sahip olan şirketleri 1984 yılında Yapı Kredi Bankası, Kemallhcak'tan borcuna karşılık aldı v e bu şirketlere ait hıssele- rinyüzde70'ım 1985 yılında \iizde 12hasılatpay- laşımı ile Edes-Üsta> r ortaklığına devTetti. Sonra devTeye ^adolu Bankası girdi. Anadolu Banka- sı, Emlak Kredi ile birleşince Emlakbankproje- y\ sürdürdü Aynntısı ıxzxm sürer, birbırini izle- yen ıhtılaflar sonunda Yapı Kredi'nin hasılat pay- laşımındaki oranı >üzde 6.42'ye kadar indi. Bu- gün bu arsa payı ile kim arsasuıı Istanbul'un gö- beğuıde müteahhıde verir? Önceleri Ataşehir'de inşaatlar yapüıp daireler satıldıkça Yapı Kredi 'nin payı ödeniyordu. Ancak kısa bir süre sonra Öde- miyoruz dediler. Dava açtık. Kazandık. Ancak ko- nu karmaşık ve tek dava ile çözemiyorsunuz. Bu projenın Yapı Kredi için anlamı en az 200 mil- yon dolar demektır. Bitmiş ve satılmış daireler- den olan alacaklanmız ile henüz inşaat yapılma- mış olan arsanın üzerindeki haklanmızı gaspet- mek içm Ankara"dakı bazı bürokratlar Emlak Bankası'nın tasfıye yasasına parantez ıçi hüküm- ler eklettinp oldubittiler yaratmaya kalkülar. Ben devletim diyerek hakJann gaspedilmesi, gaspe- dilmeye kalkılması, beni bu- sade vatandaş ola- rak üzüyor, umutsuzluğa sevk ediyor. Sıze bir örnek daha vereceğım. Kasım 2000 kri- zuıin hemen ardından aralık başında 4 büyük özel banka sahibi grubunun patronlannı, politikacılar Ankara'ya çağırdılar ve "Devietin ihtiyacı var, TL karşüığı ödenmek üzere 1 müjar dolar Mer- kez Bankası"na satmanızı istiyonız" dediler. Biz ikı bankamızdan 385 mılyon dolarverdik. Ancak kısa bır süre sonra devalüasyon oldu. Devlete destek olmak. ınanmak ve güvenmek nedeniyle uğradığımız zarann boyiitunu tahmin etmeyi si- ze bırakıyorum. Turkcellin halka arzı - Deniyorkigrup olarak hep bankalardan borç aldınız- Bankalara sermaye koymadımz, ban- kaların sermayeyapısım güçlendirmek için ça- ba göstermediniz- Ne diyorsunuz? - Daha geriye girmek istemiyonım, ama 1994 krizinin ardından yaptığımız bazı sermaye güç- lendiricı ışlemleri hatırlatmak istiyorum. 1994 knzinın ardmdan tamamını kontrol etti- ğimiz înterbank ve Çanakkale Çünento'ya ait hisselenmizin tümünü sattık. Arduıdan her biri iyı birer yatınm olan, deyim yerinde ise ailenin gümüşleri dıyebileceğimiz Robert Bosch, Türk Henkel, Turyağ, O>'ak-Renault gibi şirketlerde- kı iştıralderimizı elden çıkardık. Yapı Kredi'nin ikincil arzı ile bankadaki hisselerimizin bir kıs- mını uluslararası piyasalarda sattık. Bunlardan sağ- lanan 1 milyar dolar düzeyindeki kaynağuı tama- mını bankalanmızı güçlendirmek amacıyla kul- landık. Bunlara ek olarak Temmuz 2000'de Turk- cell'in halka arzından sağladığunız 660 milyon dolar kaynağın yansını kredi geri ödemesı, yan- sını ise sermaye yoluyla iki bankamıza koyduk. Ben bu süre içinde başka bir grubun dışandan ye- ni taze kaynak şeklinde hiçbir bankaya böylesi- ne para koymadığı kanısındayım. Aynca Turkcell gibi bir değer yaratılırken bankalar daha ılk gün- den bu değerin ortağı haline getırilmişlerdir. Yaptıklanmız yeterli miydi? Türkiyedeki mak- roekonomik koşullar konulan özkaynaklan bir değırmen gibi ögütüyor. Yakın tarihe kadar da özel- likle vergi mevzuatı gruplann yeniden yapılan- masına mani oluyordu. Eğer Pamukbank ve Ya- pı Kredi Bankası'nı birleştirme planımız onay yasa koşullanndan ayn düşünemeyiz. Değer ya- ratmak için emek sarfetmeyenler için değerleri ko- rumak bir anlam ifade etmiyor. - Yapı KrediBankası kütiür vesanata çok önem veren bir banka, Bu kültür ve sanata destek sü- recek mi? - Yapı Kredi Bankası Türk bankacıuğında bir ekolü temsıl ediyor. KâzunTaşkentbankayı uzun yıllar yönetirken aynı zamanda bankaya diğer bankalardan farklı, onlarda olmayan bir "şirketkül- törü" tohumlannı aftı ve bankayı bu anlayışla ge- liştirdi. Bu şirket kültürü biz bankayı aldıktan son- ra da yaşamaya ve meyve vermeye devam ettı. - IMF poliûkalannı nasıl değerlendiriyorsu- nuz? - Ben IMF ile olan ilişki ve politikalan si- yasamız ile açıkça çelişen nıyet mektuplan ya- zıldı. Niyet mektuplan, anayasanın bıle üstünde olan metinler haline geldiler. Aynca IMF ile IMF'nin ismini kullanan bürokrasi, politikayı ve politikacıyı ülke yönetiminin dışma itmeye çalı- şıyor ki ben bunun çok tehlikeli olduğunu düşü- nüyorum. Aynca IMF politikalan yazıhrken ül- kemizin koşullan dikkate alınmıyor ve bu koşul- lara uygun zamanlama da dahil gerekli düzeltme- leryapılmıyor. IMFsosyoekonomikolgulan ma- tematiksel bir denklem gibi görüyor. Bu ıse ge- rek ekonomik gerekse sosyal açıdan yıkıcı sonuç- lara yol açıyor. Politıkalan uygulandığı hemen her ülkede başansızhkla sonuçlanan IMF'nin bu ne- denle ülkemizde de başanlı bir sonuca ulaşma şan- sının son derece düşük olduğu kanısındayım. L görse idi belirli bir plan dahilinde varlık satışla- n ve stratejik ortaklar buhna yolu ile kaynak koy- mayı sürdürecek idik. Birleşik bankadaki hisse- lerimizin bir kısmını tekrar satacak, Turkcell 'in bir kısmrnı sermaye piyasalanna arzedecek, el- de ettiğimiz kaynaklan bankaya koyacak idik. Bir de sizin dışınızdaki kısıtlamalar var. Mal- lannızı en uygun zamanda en uygun koşullarda satmak ıstersiniz. Krizdeki bir Türkiye bu koşul- lann süratle ortadan kalktığı, bazı varlıklarda pa- zann bütünüyle yok olduğu bir dönem yaşıyor. Varlıklanmızı "batan geminin manan" anla>ışı ile elimizden çıkarmanın, özellıkle de yabancı- lara satmamızın ne bize ne ülkeye ne de banka- lanmıza yaran var. Denetim otoritelerinin de böy- lesi dönemlerde ulusal varlıklann değerlerini ko- rumada yardımcı olma sorumluluğunu göster- melen gerektığini düşünüyorum. Bu satışlan pi- yah/'beyaz biçiminde görmemizin doğru ohnadı- ğı kanısındayım. Öncelikle IMF'nin bir sonuç olduğunda anlaşmalıyız. Politikacı ve bürokrasi 10 yılı aşkuı bir süredirödevini iyi yapmadığı için IMF ile birlikte yaşıyoruz. Bu arada belirtmem gereken IMF'nin bazı politikalan Maastncht kn- terleri ile de uyuşan basit doğrular. Örneğin enf- lasyonun düşmesi, bütçe açıklannnı azahnası, dış dengenin sağlanması, yönetimin iyileşmesi. Ancak EMF ile yapılan anlaşmalar, yazılan ni- yet mektuplan gereginden fazla detay içeriyor; bu da IMF'ye Türkiye'nin yönetiminin ana ortağı iz- lenımini veriyor, IMF istiyor diye Türkiye'de ge- lişmış bir ülkede çıkanlamayacak hukukun ev- rensel ilkelerine aykın, kişi haklanna ve mülki- yet haklanna saygı göstermeyen, edinilmiş hak- lan silip atan yasalar çıkanldı. IMF'ye vatandaş- lann hak arama yollannı kısıtlayacağız diye ana- MF-ikJMEInmjsBÜni _ kullanan bürokrasi, politikayı ve politikacıyı ülke yönetiminin dışına itmeye çalışıyor ki ben bunun çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Aynca IMF politikalan yazılırken ülkemizin koşullan dikkate aluımıyor ve bu koşullara uygun zamanlama da dahil gerekli düzeltmeler yapılmıyor.j •• - Sizce bankaya el konması doğru birpoBti- ka mı? Zararda olan bankalar için başka bir formül bulunamaz mtydı? - Sorunhı hale gelen bankalara nasıl müdaha- le edileceği sadece ülkemizde değil bütün dün- yada da tarüşıhyor. Ülkemizde son 20 yılda so- runlu hale gelen bankalara devlet el koyarak so- runu çözecegini sandı. Ancak sorun çözüleme- dıği gibi büyüyerek sürdü. O zaman genelde so- run sadece münfent bankalardan kaynaklanmı- yor. Yukanda bankacılığı çerçeveleyen ortamı sı- ze söyledim. Demek ki sorun bir sistem sorunu. Bu da büyük ölçüde makroekonomik politikalar- dan kaynaklanıyor, bankacüık sistemi sistemik de- nilen bir sorunla karşı karşıya. O zaman münfe- rit bankalara el koyarak sorunu çözemezsiniz. Bu yolun herkes için pahalı ve maliyeth bir yol olduğu önceden de bilinmesine rağmen ısrarla ve yanlış olarak bu politika sürdürüldü. Bu nedenle öncelikle bankacılık sisteminin karşı karşıya kaldığı bu genel sorunlan çözmek gerekir. Ardından bankacılık sisteminin rehabi- lite edilmesmi sağlayacak politikalar uygulan- malıydı. Bunu sağlayacak mevzuat çıkarümış ol- masına rağmen rehabilitasy on uygulanmadı. Bir de bankaya el konulma gerekçesi olan ser- maye yeterhk rasyosu kriterlenne değinmek is- tiyorum. Yerli olsunyabancı olsun bankacılık uz- manlan gelişmekte olan ülkelerde knzlenn ardın- dan birbankaya el konmada sermaye yeterlik ras- yosunun doğru bir kriter olmadığında mutabık- lar. Bu ülkelerde böylesi dönemlerde sermaye yeterlik rasyosunun hem düzeltilmesi gerektiği- ni hem de tek kriter olarak kullanümamasıgerek- tigini söylüyorlar. Bu rasyonun bankacılık siste- minin kredi verme işlevlerini olumsuz etkiledi- ğini, reel kesimde iflaslan hızlandu-arak üretim ve istibdaıa9oruriarmı«<afdı§ıi>eurtiii^ı-. Ül- kemızde ise şaşmaz dogruymuş gibi sermaye ye- terlik rasyosu tek kritermiş gibı kullanılıyor. - Sizce bütün zarar eden bankalarfona alı- nıyormu,yoksa bu tercihleryapılırken işin ar- kasında başka mülahazalar da var mı? - Doğal olarak fona almak için zarar etmek tek başına yeterli değil. Zarann özkaynaklan serma- ye yeterlik rasyosunu belirlenen oranlann altına düşürmesi halinde bu sonuç ortaya çılayor. Bili- yorsunuz bankalann 2001 y\\ sonu büançolan önce iki denetimden geçti, ardından BDDK'de bu sonuçlarrevize edildi. Doğal olarak her banka için en az üç tane ayn sermaye rasyosu ortaya çıktı. Denetleyici otoritede bu re\izyon yapılırken gru- bumuzun dışuıdaki bankalarda nasıl biryol izlen- di, hangı revizyonlar hangi nedenlerle yapıldı bil- miyorum. Burada denetleyici otoritenin adil ve kurallara, ilkelere uygun herkese aynı mesafede durarak bir değerlendirme yapmış olduğunu um- mak istiyorum. Benimki sadece umut; uygulama- nrn böyle olup olmadıgını söyleyecek bir^veriye sahip değilim. Bu arada birkaç noktaya dikkafi- nizi çekmek istiyorum. Birincisi, denetim firma- lanna raporlanru hazıriarken sıklıkla Ankara'dan müdahale edildiği iddialan ortalıkta dolaştı. Üdu- cısi de bu- büyük özel bankanuı, gayTİmenkulie- rini ve bazı iştiraklerini fahiş bedellerlebilançb- ya geçirdiği iddialan basuıda yer aldı. Ancak İci- nıuoyunu ikna etmenin tek yolu kanıroca daha faz- la şeffaf ohnaktan geçiyor. Bunun için denetle- yici otoritenin iki denetım raporundaki rasyola- n, kendisinin yaptığı revizyonian vs nedjenjCTİ- ni, kendi bulduğu rasyoyu ılan etmeli. Ayffca eğer enflasyon muhasebesı uygulanmamış olsay- dı denetleyici otoritenin nıhai rasyosunun her bankada ne ohnuş olacağı da kamuoyunca bilin- mesi gereken bır başka olgu. BİTTİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear