22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SiYFA + CUMHURİYET 13 EKİM 2002 PAZAR O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Şaşacak Bir Şey Yok! 'UzakBirDûş" 8 Ağustos günlü yazımın başlığı böyleydi! A\rupa Bırtıği'ne girebilmek için korkunç bir çaba çndeydi partilerimiz, liderierimiz... Ah, bir girsek, ter şey düzetecek, işsızlerimiz iş bulacak, Batı'dan »ra yağacak, neler neler olacak!.. "Idamı kafdırdık, Kürtçe öğretime, yayınlara kapı tctık. Kopenhag ölçütlerine uyduk... Daha ne olsun! ~op AB'nin ayağında. Bızrn tam üyeliğimiz ıçin ta- lin vermeye mecburlar" diyordu ünlü gazeteciler, politıkacılar. Ama Prof. Manisalı gibıleri ise kesin konuşuyor- ördı: "Türkıye yannın Avrupa Birteşik Devletleri'nde yer almayacak. AB bunu ıstemiyor." Bir oyalamay- d! Tunaya Hoca'nın yazdığı gibi, Uygaıiığın Bekle- ıre Odası'nda nasıl yüzyıldır bekletiliyorsak, 21. yüz- rıda da durum değişmeyecekti... Bakıyorum bir şaşkınlık var! Daha kızgınlığa dön- ıreyen bir şaşkınlık! Niye bize tarih vermediler? Ni- ye Bukjar'a, Romen'e beşyıl sonrayı gösterdiler? Bi- ie de pekâlâ "Siz2009'u bekleyin.. ya da daha öte- sni" diyemezler miydi? 0 zaman, sevinecek miy- dtk? O gün geldiğinde de yeni bahaneler bulmaya- caklar mıydı? Kimilerine göre Hıristıyan bir Avrupa'da Müslü- man bir ülkeye yer yoktur. O ülke istediği kadar laik osun, uygar olsun, işkenceyi, eziyeti ortadan kaldır- sm, Avrupa'nın gözüne girmek için uğraşsın, boştur. AB ülkelerıyle kendı durumumuzu, özellıkle eko- nomik koşullanmızı bir karşılaştırdınız mı gerçek or- taya çıkar. Maastrich ölçütlenni anımsayalım: AB ül- keterinde enflasyon en çok 2.2, bizde ise yüzde 45. Bütçe açığı AB'de yüzde eksi bir buçuk, bizde yüz- de 25. Faiz ortalaması AB'de yüzde 7.1, bizde yüz- de 70... Kamu borcu AB'de yüzde 60, bizde 110... Işsizler ordusu ise kaç milyon? Hergün yenileri de ekleniyor bu orduya!.. AB ülkelerininkiyle kıyaslan- mayacak bir durumdayız. Halkımızın geçım düzeyi ise açlık çizgisinin aşağılanna inmiş! Hangi Avrupa ülkesinde, biriiğe 2004'te alınacak Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya'da vb. işsizlik, açlık sının han- gi çizgide? Böyle bir ülkeyi, yetmiş milyon, yüzde altmışı genç nüfusa sahip bir ülkeyi, Avrupa nasıl içine alır? "Ge/ bizim üyemiz o/" dediklerinde yüzbınlerce yurttaşı- mızın soluğu Batı kentlennde alacağını bılmiyorlarmı? Hiç kimse şaşmasın, kızmasın. Geleceğın ne ge- tıreceği çok önceden bellıydi. Birtakım politikacıla- nn hayalteri kimseyi aldatamamıştır. Halkımız gerçek- çidir. Oy alma hesabıyla uyutulmaya çalışılsa da, sür- git kandınlamıyor. TBMM güzel çalıştı. lyı karartar aldı. Demokrasiyi sağlam temellere yerleştirmek, insan haklannı tüm yurtta uygulamak, yanlış, haksız tutumlardan vazgeç- mek, her şeyden önce kendi yaranmıza olacaktır. Ben yine, Prof. Manisalı'nın şu saptamasını bir kez daha okurlarıma sunayıın: "Türkiye'nin AB'nin neresinde olduğunu anlamak için Baltalimanı'ndan Tanzimat ve ısiahatta, Kema- list devriminden günümüze geri dönüş ve uygula- malanna uzanan bir yolculuğun yapılması ve olay- lann tarihsel bir bütünlük içinde e/e alınması şarttır. Bu yapılmadan, yaşanan olumsuzluklara karşı ön- lem almak ve Türkiye'nin geleceğine yön vermek mümkün olmayacaktır..." I rak sorunu ve bu sorunJa bir- likte gelişen Kuzey Irak ko- nusuTürkiye ıçin farkk yön- lerden, ama aynı ölçüde ya- şamsal önem taşımaktadır. Irak sorununun uluslararası günde- min ön sırasına yerleşmiş oknası ve bizim içinde bulunduğumuz si- yasal ortam nedeniyle Kuzey Irak konusu biraz arka planda kalır gibi oimuştu. Son gelişmeler, Kuzey Iraklı Kürt aşiret hderlerinin de kat- kısıyla 'sorun'un gündemin ön sı- rasına yerleşmesine neden oldu. Önce bir anımı aktarayım: 1990 yılında Belgrad'da görevli bulun- duğum sırada o zamanki Federal Yugodavya'nn DtşişJeri Bakam Lon- car, Türkiye'yi zıyarette bulundu. Zıyaretin hemen öncesinde de Irak. Kuveyt'e sakhrnuşa,Ziyaret sırasın- da Loncar ile söyleşilerimizde Irak saldınsının "HerhaldeSaddamyö- netiminin sonunun başlangıcı oldu- ğu gibi ortak bir düşünceyi paylaş- mısük. Saldından 12 yü geçti. Başın sonu ise bektenmedik btçimde uza- dı ama kaçnulmaz son bu kez sam- nm birha\li>aklaşu. Sürdürülen baskı düzeni ve böl- ge egemenliği özentisi uğruna gi- rişilen tran savaşı (1980-1988). ar- dından Kuveyt'in işgali ve Körfez Savaşı (1990-1991) sonrasında ya- şanan toplumsal sıkıntılar. öte yan- dan 20 milyonu aşkın nüfusun et- nik-dinsel karmaşık yapısı Irak'ı herhangi bir iç ve dış darbeye kar- şı çok duyarlı (hassas) kılmakta, dolayısıyla son gelişmeler ülkenin geleceğine ilişkin kaygı verici de- ğerlendirmelere yol açmaktadır. Körfez Savaşı'ndan sonra Kuzey Irak'ta oluşan yetke (otorite) boşlu- ğu, PKK nedeniyle Türkiye'nin ba- şını bir hayli ağntmış, aynca bölge- de yaşayan ikd Kürt aşiretinin adı he- nüz konmamış bağımsız bir Kürt devleti kurmalan sürecine yol aç- mıştır. Son gelişmeler içerisinde Kuzey Irak'taki iki düşman kardeş, Kürdistan Yurtseverler Birliği Kuzey Irak... Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, Sabah'ın 7 Ekim tarihli sayısında çıkan "Sorunu biz yarattık" başlıklı yazısında, "Bu ağrr ve affedilmez hatalann baş sorumlusu Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dır" diyerek Özal döneminde yürütülen keyfi "Çankaya" politikasının çarpıklığını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Tevfik ÜNAYDIN Emekli Büyükelçi (KYB) lideri CeblTalabaniile Kür- distan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesut Barzani aralanndaki anlaşmazlıklan hıç olmazsa şimdi- lik çözmüşler, meşru Irak devleti- nin anayasasını değiştirerek, hazır- ladıklan "IrakFederal Cumhuriye- ti AnayasasT taslağı üzerinde anlaş- mışlar ve Kürt Parlamentosu'nu 4 Ekim tarihinde Erbii'de toplamışlar- dır. Öte yandan.geiecekteki Irak fe- deras>onuna biçim verilmiş. anaya- sa tasİağında Sevr'e gönderme ya- pıfamş ve var oianla da yetinflmeye- rekKürtcoğraf>^sLbaşkent>Bpma- ya yeltendikleri Kerkük dahil 11 ili kapsayacak biçimde genişJetilmiş, iş daha da ileri götürülmüş ve fleri- de Bağdat merkez hükümeti>le ya- pıiacak anlaşmada Bağdat ile Kür- distan arasındaki güç paytaşımınm da Kürt nüfusunun viizdesine göre ayarianması öngörülmüş. Bütün bu gelişmelere karşın, Kürt liderler bağımsız devlet kurmak ni- yetinde olmadıklannı da tekrarla- maktan geri kalmıyorlar. Aşiret lı- derlerinin yakın geçmişte bağım- sız Kürt devleti için koşullann he- nüz oluşmadığını söyledikleri unu- tulmuş değıl. Benzer bır teraneyi zamanında kendilerinm Türkiyeli yoldaşlan PKK'li Abduliah Öca- lan da söylüyordu. Bu gevelemele- rin iletisi (mesajı) çok açık: "Koşul- lar bir gün elbet oluşacak. şimdiük beklemedevız." Bekledıkleri tüm koşullar oluşabılir mi bilinmez, ama bilinenbir şey varsa o da Türkiye'nin Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulmasına herhalde kayıtsız ka- lamayacağıdır. Irak'ın şu ya da bu biçimde da- ğılmasının bÖlgeyi ve uluslararası düzeni gkkrimesi son derecegüç do- nnnlarasürükteveceğinigûrrnernek oianaksız. Bu bakımdan, atılacak adımlann tüm ilgili taraflarca çok dikkatle tartılması, değerlendiril- mesi gerekmektedir. Türkiye'nin özenle izlediği geleneksel dış poli- tikası içerisinde Irak konusundaki tutumu bellidir: "Irak'ın toprakbü- tünlüğüne sa>gı. Irak'la karşıhklı hi ve gûvenli ilişküer sürdurülmesi vebunlarabağboJarakbölgehıızu- runun sağlanmasL" Kuzey Irak'ta- ki son gelişmeler karşısında Türki- ye'nin tutumu yüksek düzeylerde de- falarcaaçıkçabelırtıldı. Türkiye'nin tutumu kendi çıkarlannın da öte- sinde, başta Irak olmak üzere, tran ve Sunye'nin çıkarlannın da şim- diden kestinlmesi ve gıderilmesi güç ölçüde zarar görmesini önleye- cek ve herhalde tüm bölgede huzu- run sürmesini sağlayan bir tutum- dur. Söz konusu üç bölge ülkesinin sırf "Tûrkiye fobisi" nedeniyle dar bir görüşle, kısır hesaplar sonucu PKK'ye vermiş olduklan destek- lerin üzennden bunlann unutula- bilmesi için pek de uzun zaman geçmedi. Ancak Türkiye, gelişme- 18 Kasım Örgütü... OKTAY AKBAL Satışta olmayan öykü kitapları yeniden basıldı: * TARZAN ÖLDO 6. Bosım YALIMI2LIK BANA YASAK - 6. Bosım İSTİfİYE SULARI - 5. Basım KARSI KIYILAR - 4. Basım CAN YAYINLARI Bir terör örgütü düşünün ki 1975 'ten bu yana sa- yısız roketli ve bombalı saldın düzenlesin, banka soygunlan gerçekleştirsin, çok sayıda Avrupalı ve Amerikah diplomaü öldürsün ve tam yinni yedi se- ne boyunca bir tek adarru bile yakalanmadan var- bğını sürdürsün. Belki de ABD'nin eski Atina Bü- yükelçisi Thomas Nfles'in, Yunanistan'da yöne- timden bazı kişilerin 17 Kasım Örgütü'yle iüşkisi olabileceğini ifade etmesi son zamanlann fantezi- büimkurgu tarzı bol cadılı, büyülü filmlerinden daha inandıncıdır ama en az onlar kadar da kor- kunç bir etkiye sahiptir. îşin daha da vahim yanı, Yunan hükümetlerinin her eylem sonrası eylemci teröristlerin yakalanacağı konusundaki açıİdama- lannı pişkinlikle yapmalan, oysa eylemcilerin as- la yakalanamamalandır. Eğer oynanan filmin se- naryosunu bilmesek, kendimizi bu cinli-cadılı fîlm- leri çocuk fılmi sanıp evladını sinemaya götüren sonra da onun psikolojisini bozan ana-babalar gi- bi "kandmbnış çocuk" durumundabulacaktık. An- laşılan Atina da çevirdiği filmin bir "çocuk kan- dumacasma*' dönüştüğünü anlamış olmalı ki son günlerde örgüte yönelik operasyonlara nihayet baş- lamıştır. Yunan hükümetinin 17 Kasım Örgütü'ne neden birdenbire harekete geçtiği üzerine düsün- meden "devletterörü'' üzerinde durulması gerekir. 17 Kasım'ın incelenmesi Yunan hükümetinin 1975 'ten beri uyguladıklan politikalann terör bağ- lanüsını da gün ışığına çıkaracaktır. Unutulmama- lıdır ki bir terör örgütü ancak ideolojik emelleri yok edilirse ortadan kalkar, opkı PKK'nin adını KA- DEKyapması gibi Yunan politikasını belirleyen güç- lerin "0^10^6 yani Türklere ve Amerikalılara ba- kışlan değişmedikçe yapılan operasyonlar bir so- nuçversedahi 17Kasım'ınardnıdaııV^ınanhükü- metinde 18 Kasım Örgütü görevine devam edecek- tir.Temelde aşın milliyetçi yaklasımlan terk etme- den 17 Kasım varhğmı hiçbir operasyonla kaybet- meyecektir. Bir hayalet adam öldürebilir mi? 7 Temmuz 2002 tarihli Radikal gazetesındeki tahlilinde sayın Vorgo Kırbaki'nın "hayalet örgüt" aduu verdiği 17 Kasım ashnda Avrupa'da artık pek dolasmayan bır koca hayaletin, yani milliyetçiliğin bir türlü Yunamstan'dan çıkmayan parçasıdır. Uzun yıllann ardından Atina'nın Kato Pansia sem- tinde bulunan hücre evı bize bir hayaleti değil apaçık bir gerçeği gösteriyor. Çok sayıda sılah ve bomba hangi hayalin bir ürünü olabilir ki? Devrim K 4 N EKİNCİ A. Ü. Çağdaş Yunan Dili ve Edebıyatı Bölümü leri geçmişteki bu düşmanca tutum- lann etkisinde kalmaksızın değer- lendirebilme olgunluğunu, sorum- luluğunu taşımaktadır. Uluslararası büyük çoğunluğun karşı çıktığı askeri bır müdahaleden sonuç alınması herhalde uzun sür- mez. Ancak asıl sorun böyle bir müdahalenin getireceği. geniş bir yelpazeye yayılan. içinden çıkılma- sı çok güç sorunlardır. Bugün Ku- zey Irak'taki yaklaşık 3-4 milyon- luk Kürt nüfusun dışında Iran'da 5 milyon. Suriye'de 1.5 milyon kadar Kürt kökenli insan yaşamaktadır. Kuzey Irak topraklannda kurula- cak bir Kürt devleti, Türkiye için oluşturacağı sorunun çok daha öte- sinde, devlet yapılan ve düzenleri, kısacası güçleri Türkiye ile kıyas- lanamayacak bu 3 ülke için çok da- ha vahim huzursuzluk kaynağı oluş- turacaktır. Öte yandan. Şah döne- minde Humeyni ve başka birçok Ayetullah'ınuzunyıllarbarmdığı Şii nüfiıslu Güney Irak'taki olası geliş- meleri de herhalde hesaba katmak gerekir. Bütün bunlar Irak'a bir mü- dahale sonrasında yaşanması kaçı- nılmaz gelişmelerın kabataslak bir görüntüsüdür. Kurulması ve yerleştirilmesine çalışılan uluslararası düzenin gele- ceği bakımından askeri bir müda- haleden herhalde kaçınuması gere- kir.Ancak bu konudaki sorumhıhık ABDve bir ölçüde Ingfltere'ye oldu- ğu kadar, hatta daha da fazJasıyla Irak'a düşmektedir. Her şeyden ön- ce Irak'uı dünyaya güven verebil- mesi içıa Birleşmış Milletler karar- lanna koşulsuz uyması, kitle imha sılahlannın denetiminin güven ve- nci bir biçimde yapılabilmesı için kendisinden beklenen hususlan an- layışla karşılaması ve denetım için her türlü kolaylığı sağlaması gerek- mektedır. Ancak bütün bunlann gerçekleştirilebılmesi de herhalde Irak halkına hak etmediği acılan yaşatan Saddam Hüsevin'ın kendi isteğı ile ve kolaylık göstererek sı- yaset sahnesinden çekılmesini zo- nınlu kılıyor. Böyle bir beklentınin gerçekleşmesi elbetteki zor. Hele 1934 yılmda bağımsızlığına kavuş- muş olan Irak'ı yönetenlenn sonla- n da (akıbetleri de) anımsandığuı- da bu türden yumuşak bir değişim pek de olası görünmüyor. Kuzey Irak sorununun bugünkü boyutlara ulaşmasında ne yazık ki Türkiye'nın de sorumluluğunun bu- lunduğunu göz ardı etmeyelim. Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, Sabah'ın 7 Ekim tarihli sayısında çı- kan "Sorunu bizyaratük" başlıklı yazısında. "BuağırveafTedilmezha- talann baş sorumlusu Cumhurbaş- kanı Turgut Özal mr" diyerek Özal döneminde yürütülen keyfı "Çan- kay ı a" politikasının çarpıklığını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye için yaşamsal önem ta- şıyan sorunun çözümüne ilişkin ge- üşmelerin arzulanmayan yönde oluş- maması. gelişmelerin denetim altın- da tutulabilmesi. gerektiğinde bun- lannönlenebılmesi ve herhalde geç- mişteki hatarun daha da vahim geliş- melere yol açmaması için gereken dikkat ve iradenın gösterilmesi zorunhı bulunmaktadır. Y a ş , c i n s i y e t , k i l o , b o y a y r ı m ı y a p ı y o r u z ! 'alcvlenmcyl önlcr* m , ı ı Mİ 5S5I . Küçücükler, kocamanlar, alerjisı -^ olanlar, sırtı ağrıyanlar, rahattna duşkünler, kilolular, uzunlar, kısalar, Ingilizler, Çinlıler, Isviçrelıler, Japonlar, Fransızlar, Mısırlılar, Yunanlılar, Avustralyahlar, Italyanlar, Amerıkahlar .. Türkiye'nin en çok tercih edılen ^ yatağı Istikbal'de herkesın sağlıklı uyuması ıçin uygun bır yatak var. Yoksa Istıkbal, nasıl yataklarını 42 ulkeye ıhraç ederdı? "Rahatltğın A d r e s i ' www.istikbal.com.tr PENCERE Medyada Kızılca Kıyamet Kopuyor... Hop oturup hop kalkıyoruz.. Üç ateşli konu gündemde: Savaş.. Seçim.. Medya.. Sonuncusu ülkemizin geleceği bakımından ilk iki- si ölçeğinde önemlı; medyada öyle bir kavga yaşa- nıyor kı tozdan dumandan ferman okunmuyor... Ancak çoğu kişi medyada neler olup bittiğini bil- miyor; kavga, gürültü, çatışma, atışma iyıdirde bu işinözü nedir?.. • Bizim medyada tekelleşme ya da kartelleşme sü- recinin yaşandığını dünya âlern biliyor, bilmeyen yal- nız Mısır'dakı SağırSultan kaldı... Eskiden böyle bir durum yoktu; basında fikır öz- gürlüğünün karşısına siyasal ıktidar çıkardı; 'Avru- pa Birtiği'ne girmek için yasalan gevşettik; devlet az çok yumuşadı; ama, bu kez de medyadaki kartel- leşme fikir özgürtüğünü kayrt altına almak yolunda dörtnalagıdiyor... Olmaz... Medyada tekel, kartel, vesaire uygar dünyada onaylanamaz!.. Ankara'nın ilk görevi, olan bitenlere bu temel ku- ral açısından bakmaktır, devletin politikası tekelleş- meye hizmet edemez. • Bizim medyada son yıllarda iki dağıtım şırketi var- dı; birisi Aydın Doğan'ındı. öteki Dinç Bilgin'indi; ancak son yıllarda tek dağıtım şirketi kaldı... Doğan'ın şirketi!.. Aydın Doğan'ın kişiliği bir yana; dağıtımda durum, konum ve konuşlanma, basın özgüriüğü açısından tatsızlaşmıştı; Cumhunyet de bu oluşumdan hoşlan- mamıştı; yeni bir girişım gerekıyordu. Yeni gınşim Sabah'ın eskı dağıtım şirketinin attya- pısının üstüne oturdu; Akşam, Sabah, Cumhuriyet tekelden koparak bu işin başını çektiler... lyi de oldu! Isteyen gazete bu ortaklığa katılabilir, fikir ve ba- sın özgürlüğü için bır müjdedir bu... • Ancak medya durulmadı.. Herkes birbirine soruyor: - Neoluyor?.. Meğer Aydın Doğan dostumuz Sabah Grubu'nu satın almak için devlete (BDDK'yı özerk olsa da dev- letten sayıyorum) başvuımuş... Peki, şimdi ne olacak?.. Biz Cumhuriyet olarak yeni dağıtım şirketine "Sa- bah Grubu var"d\ye geçtık... Olmayacak şey, ama, 'Devlet' Sabah'ı Doğan Gru- bu'na satarsa, tekelleşmeye resmen hizmet etme- si bır yana, Bektaşi fıkrasındakı durum bizim ıçin aynıyla vaki olacak... Bektaşi her gün fasulye yemekten bıkmış, değı- şik bir şey istemiş, lokantada elindeki listeyi ıncele- mtş, garsona: - Oğlum, demiş, bir börülce getir!.. Börülce gelince Bektaşi iskemlesinden fırlayıp ba- ğırmaya başlamış: - Ulan, isim değiştirip yıne karşıma çıktın!.. • Tekel, kartel, falan filan, derken bu işin suyu çık- maya başladı, ipin ucu iyice elden kaçıyon kavga dö- vüşle de hiçbir yere varılamaz... Medyanın her şeyden önce bir mütarekeye ihtı- yacı var; "mesleğin kıdemlisi olarak Aydın Doğan"\n kendine düşen görevi sağduyu ve serinkanlılıkla ye- rine getirmesinde saymakla bıtmez yarariar görüyc- rum; ama, bilmem ki fazla mı iyimserim?.. tSTANBLX ÜNtVTRStTESİ REKTÖRÜ Prof. Dr. Kemal ALEMDAROĞLU Ünlü Yazar, Yönetici ve Gazetecı Sayın İLHAN SELÇUK'un FAHRİDOKTORA TÖRENİNDE tüm okurlannın ve tüm sevenlerinin bırlikte olmalannı diler. Yer: tstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi (Vezneciler) Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu Gün: 16 Ekim 2002 Çarşamba Saat: 14.30 Cnce okutan vardı.INGILIZCE Yetişkinlere, çalışanlara, ilköğretim öğmcMne Tel: 0216 - 346 26 25 - 345 11 29 Huzur Gıyım Yani Kadıköy - Istanbul GALLERIAIL CANOVACCIO Yakut AYVERDİ Ayşegül KORA Gülay SEVSEVİL Selva SUMAN Sogno Turco - Resim Sergisi 10 Ekim - 24 Ekim 2002 via delle Colonnette 27 ROMA tel/fax: 063227162
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear