25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 EKİM 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Bektrorak posta:denizsom@cumhuriyet.com.tr Tel: 0.212512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - AB yandaşlan hayal kınklığına uğramış... "Çok normal: çünkü baştan beri haval aörüvoriardı!" f OzelHkDevlet Planlama TTeşkilatı, zihnlyet r^eformu ile "yeni Türk insanı" yaratmak için t>eş temel özellik belirlemiş. Akif Kökçe de hedeflenen özelliklerin olası sonuçlannı sıralıyor: 1 - lyi ahlaklı insan: Hakkını araması gerektiğinde susan. 2 - Hür düşünceli birey: Ama düşüncesini ifade etmeyen. 3- Meslekli kişi: Ama işsiz. 4 - Katılımcı vatandaş: Sadece seçimden seçime oy veren. 5- Ortak kültür ve kimliğin gönüllü temsilcisi: Ama sadece mermer kültürünün. merikan Temsilciler Meclısı ve ardmdan Se- natosu, ABD Başkanı George W. Bush a, Birleşmiş Milletler desteği olmadan Irak'a savaş açma yetkisi verdi. Bush da böylece dünyayı Saddam Hüseyin'in elindeki biyolojik ve kimyasal silahlardan kurtaracak! Jandarmalıkkolayiş değil... Birleşmiş Milletler Gü- venlik Konseyi onay vermese de adamcağız dünya- nın güvenliği için gözünü kırpmadan kendini savaşın içine atıyor! Peki Saddam denen bu "canavar", dünyanın ba- şına bela olan kimyasal ve biyolojik silahlan nereden buldu? Toronto'da yayımlanan haftalık Now gazetesinin haberine göre Bush'tan! Engin Aşkın Kanada'dan bildiriyor: "ABD Başkanı Bush'un, Irak'ın elinde bulunduğu- nu savladığı biyolojik ve kimyasal silahlann, 1985 ve 1989 yıllarında, Başkan Ronald Reagan ve Başkan CanavarYardımcısı 'baba' George Bush tarafından Irak'a sa- tıldığı ortayaçıktı." Now'un haberine göre Amerika, o sıra Iran'la sa- vaşan Irak'a, Ticaret Bakanlığı aracılığıyla içinde 21 torba antraks-şarbon olmak üzere degişik kimyasal silahlar içeren 70 ihraç maddesine onay verıyor. Şar- bon paketlerı, Maryland'ın Rockville kentindeki özel bir laboratuvardan yollanıyor. Ayrıca şarbonların si- laha dönüştürülmesi için ABD Hastalık Denetim Mer- kezi, Basra Üniversitesi'ndeki laboratuvara bakten ömekleri gönderiyor. örnekler arasında "Batı Nil Vi- rüsü", "Botulin", "E. Koli" gibi bakteriler ve değişik zehırler bulunuyor. Gazetenin haberine göre biyolo- jik ve kimyasal maddeleri ABD'den Irak'a Phillps Pet- roleum, Unilever, Alcolac, Allied Signal, ATTC ve Tledyne şirketleri ihraç ediyor. Tledyne şirketi, Amerika'nın ihraç ızni olmadan sah- te belgelerle Irak'a misket bombası yapımında kulla- nılan 130 ton zirkonium madeni de satıyor. Şirket, bu yüzden mahkemeye veriliyor ve fakat savunmasında satışı Şilili silah tüccarı Carlos Cardoen aracılığı ve CIA'nın onayı ile yaptığını açıklıyor. Aynı şekilde, Al- colac şirketi de Irak'a "izinsiz" olarak "Hardal Gazı Bombası" satıyor. Humeyni'nin Iran'ı ile savaşan Sad- dam'ı kimyasal ve biyolojik silahlarla donatmanın amacı ABD'nin kuklası devrik Iran Şahı Rıza Pehle- vi'nin intikamını almak... Intikamın boyutu, Irak'a bi- yolojik ve kimyasal madde satmakla sınırlı kaJmıyor... Bush ve Reagan, Saddam'a 1 milyar dolarlık silah sa- tıyor ve aynca kredi açıyor. Ve o yıllarda Iran'a karşı silahlan kullanmayı öğretmekle görevli olarak Ameri- kalı bir yetkili Bağdat'a gönderiliyor: DonakJ Rums- feld; yani şimdiki ABD Savunma Bakanı! Canavar mı dediniz! Yol Kaşı gözü yanlmış bir vaziyette karakola kendini zor atan vatandaşa komiser sormuş: - N'oldu? Vatandaş: - Devlet Bahçeli, yolumu kesti. - Sen nereye gidiyordun ki? - AB'ye! Can Ozan SESSÎZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hatt erdincutku@yahoo.com Türkiye'de hayattan KJRMI2I KART görenler, ABD'den YEŞlL KART almak için can atıyorlar! Yatınlmayan sigorta priminin öyküs 197O'Iİ yıllarda İTÜ'de okurken bir yandan da eğitim bütçesine katkı için bir kamuoyu araştırma şirketinde ça- lışmış Avni Batur. Işi, gazete ilanı ile bulmuş... Şirketler için piyasa araştırmasından seçim anketine kadar bir dizi çalışma- ya anketör olarak katılmış... Işe girer- ken kamuoyu araştırma şirketinin mu- hasebe servisi 01.03.1977 tarihi itiba- riyle sigortasını yapmış. Sonra Avni Batur üniversiteyi bitirmiş ve mühen- dis olmuş... 16.01.1978'de de mühen- dis olarak yeni bir işyerinde çalışmaya başlamış... Avni Batur Mart 2002'de 25 yılını doldurduğunu düşünerek SSK'ye emeklilik için başvurduğunda farklı bir tabloyla karşılaşmış. Çalışma yaşamı- \ na başladığı kamuoyu araştırma şirketinin ilk bildirimden sonra bir tek gün bile prim yatırmadığını görmüş. Şirkete telefon etmiş, "bi- ze ne, mahkemeye git" yanıtını almış. Avni Batur: "Benim gibi onlarca belki yüzlerce üniversite öğrencisinin katkıları ile araştırma şirketi epeyce büyüdü ve şir- ketin başkanı da sosyal demokrasi, sosyal adalet söylemi ile iktidar talibi bir partiye genel başkan başdanışma- nı oldu. Kendi şirketinde çaJışan işçi- nin sigorta primini ödemeden Güney Amerika'daki ekonomik krizin boyut- lannı yerinde incelemeye gıtti. Ne ga- riptirşimdi aynı parti tarafından oy kul- lanacağım bölgeden milletvekili adayı gösterildi. Benden oyumu istiyor!" ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCÎ îzmir'de 'çifte' bayram... Izmir'de bayraırun 4. günün- deyiz... Büyükşehir Belediye Başka- nı AlûnetPiriştina'nın 10 Ekim 2002 Perşembe günü bir basın ve tanıtım toplantısıyla başlat- tığı " Körfez Bayramr, 15 Ekim 2002 Salı günü "Güzd- bahce Arrtma Merkea"nin açı- lışıyla şölene dönüşecek... Aslında bu coşku 21 Eylül'de başlamıştı... O gün, \âzım Hikmet'in heykeltıraş Tankut Öktemtara- fından yapılan heykeli, Kültür- sıl ki "esaretten kurtuluşunun heyecanıjia" güneşi karşılıyor- sa, artık her 15 Ekim'de de; "vefasızlıktan kurtuluşunun" yıldönümünü kutlayacak... Çünkü gerçekten Izmir, ken- disini "İzmir" yapan körfezine karşı uzun yıllarhep "ve&sz- hk" içindeydi... Her türlü kiri- ni, auğını, pisliğini bu eşsiz gü- zellikteki iç denize akıtması yetmiyormuş gibi, kıyı kuşağı- nı bezeyen ve körfezi "Izmir- H" yapan zarifve görmüş ge- çirmiş mimari zenginliğini de Balıkçılar ve sandaDar Körfez'e dönfiyor— Ya güzeüm binalar?_ park'ta bu duygulu kentin ay- dınlık insanlanyla buluştuğun- da, elden ele dolaşan bir şiiri de konuşmalara şöyle eşlik et- rcişti: "sonra 9 Eylül'de tzmir'e gir- <fk/~birıîefer/ yınan şehrin kızıltisı içinden getip / öfkeden, sevmçten,/ ümittenağlayaağbya/ güneyden kuzeye / doğudan baüya / Türk halkry- h beraber / seyretti / İnnir nhümından / Akde- riz'L." Kimileri, işte bu efsanevi di- xlerle de tarihe geçen "Kuva- ji Milliye Destanı"mızın yaza- rnı, hâîâ o eski ve ilkel siyase- tnetkisinde kalarak, "îzmir'de ıeişivar._" diye yine hazmede- nediler... 0 gün, hemen hiç kimse al- armadı o yersiz çıkışlara... Es- d deyimle "kâle" bile alınma- klar... Piriştina'yla birlikte ıeykelin üzerindeki örtüyü jçarakNâzım'ı Izmirlilerleye- uden buluşturan Kültür Baka- •j Suat Çağjayan diyordu ki: •- Büyük ozanımız tzmir'de k trtik hallayla birfikte» 9 Ey- ül'de düşmanı Izmir'den deni- t döken kahramanJann şairi >terak aramızda-." İhjnci' kurtuluş- Bence bu da bir "bajTam- Jı*.. îzmir nhtımından Akde- 112'i bundan böyle sadece 9 EyiüTün anılanyla değil, o anı- 3ix destanlaştıran Nâzım'la da OTÜkte seyretmeye başlamanın 5a\Tamı... İşte o deniz, yani tzmir Kör- rea, her 9 Eylül sabahında na- yok ederek, koca koca apart- manlan duvar gibi yan yana dizdi... Böylece biricik Körfez artık ne içinde balıklann, ne de kıyı- sında sevgililerin yaşadığı, ren- gi bile 9 Eylül'deki mavilik ye- rine tanımsız bir griliğe dönü- şerek, başına gelenleri yüreği- ne gömdü; ilkelliğe karşı ses- sizce direndi durdu... Şimdi ise bütün bunlar artık geride kalıyor... Büyükşehir Belediyesi son üç yıldır yoğun- laştırdığı çabalan sonucunda, ne kokular kaldı, ne tanımsız renkler, ne de balıksız ve sev- gilisiz günler... Bu çabaların son 7 ayında üışaatı tamamla- nan Güzelbahçe Antma Tesi- si'nin açılışıyla da artık Kör- fez'e vefasızlık noktalanıyor... Bayram günleriyle birlikte, *uygarhkgünleri"de başlıyor... Bir 'ütopya' daha.» Körfez Bayramı için daveti- ye geldiğinde, yine Nâzım'ın destanlaştırdığı yıllardaki "Iz- mir nhtimı" resimlerine bak- tım. Keşke bu bayramın bir yeni- sini de şu eşsiz kıyıyı bezeyen "Izmir güzeü" binalara yeni- den kavuşarak hakedebilsek... Denizimizi kirlihkten arındır- dığımız gibi, kentimizi de aynı kirlenmenin abideleri olan şu "Kordonboyu ucubderinden" artık temizleyebilsek... Ahmet Piriştina, yıllardır "ütopya" denilen bir günü şim- di Izmir'e yaşatmıyor mu?.. Varsın buna da ütopya densin, yeter ki öncelikle "karar" ve- rilsin... Oekincka cumhuriyetcom.tr KİM KİME DUM DUMA BEHtçAK behicaku turk.net ÇtZGİLtK KÂMİL MASARACI HARBl SEMtHPOROY semihporoy(Syahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 13 Ekim KARİKATÖRCÜ N£RBLOCK 19O3'0A &U6ÛM,ÜMUİ4 HEK8UKZ DO6DU. ASlL AO(, UER&EBT LAWBENC£ BLOCK OL4N SAHATÇI İLK KSZ f9Z3'PA,Cti/O9€O PA/i.y Newr SA2emsi'Noe ÇAUŞMAYA BAŞU- yACAH, t>AHA SONRA &/ft A7AHS4 BAĞLAUACAZ, BUK1U Pfi İ343'T£ UJASHIMGTZM POST6A-Z£TG- SiMDEKİ 6ÜMUJK f£AR'ılCAVülSl£JZi İZLİYECEK Ö 19SO'Ü EN ÖA/Pe GSUE-hl ü SAYtLACAK, PULrTZER ÖDÛLÜ HESSLOCK; ADAL£TSizülcLEgE BKOfJOMiK AKSAKLIKLARA KA/ZŞl mv/S. TAkl- NACAK, tŞÇi SoZütJLA/Z/A/A CESAESTLE E6İLB- CeiC, PÜhlYA OLAYLAe/M KONü EDtUECE&~i£.AgD PEk.1 MC CAeTHY'Ci uYSUlAMALAei EL£çmEC^^B ADANA 3. SULH HUKUK MAHKEMEStiVDEN EsasNo: 1993'80 Davaci Abdurrahinı Gizer vekili tarafından davalı Senem Eşelioğlu vs. aleyhi- ne mahkememıze açılan Izale-ı şüyu davasıntn yapılan duruşmasında venlen ara karan gereğince; Davalı Nuriye Tekin Tamgaç'ın adresi zabıta araştırmasına rağ- men saptanamamış oldugundan bu davalıya dava dılekçesi ile duruşma gününün ilanen yapılmasına karar verilmiş oldugundan davalının duruşma günü olan 25.11.2002 günü saat 9'da mahkememizde bulunması veya bir vekil göndermesı, gelmedıği ve vekil de göndermediği takdirde duruşmalann gıyabında yapılıp ka- rar verileceğinın işbu ilan davalı Nuriye Tekin Tamgaç'a davetiye yerine kâım olmak üzere ilan olunur 3.10.2002 Basın: 61603 Kalblnizi Koruyun TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/lstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) (10 hat) Faks:(212)212 68 35 Nüfus cüzdanımı kaybetrim. Hükümsüzdür. CAN KOCA PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Soytarılıklan Yakınlarda bir kez daha izlediğim "Şellale" filmi- nin bir sahnesinde Berber Selim rolündeki Tuncel Kurtiz, sakal tıraşı yaptığı müşterisine alaycı bir dil- le "komünizmin kötülükleri"n\ anlatırken, filmi birlik- te izlediğimiz üniversiteli iki delikanlı kahkahalarla gülmüşlerdi. "Bunda bu kadargülünecek ne var?" diye sorduğumda da bana, "Berberin söyledikleri- ni duymadınız mı?" diyerek bir karşı soruyla yanıt vermişlerdi. Yaşlan yirminin biraz üstündeki gençle- rin gözlerinde o "hiçbir şey bilmeyenlere" özgü iç- tenliği görünce daha fazla üstelememiş, fılm bittik- ten sonra Berber Selim'in müşterisine anlattıklannın bir zamanlar bu ülkede çok sık duyulan öykülerden biri olduğunu söylemiştim. Beni dikkatle dınlemiş- ler, kendilerinden yaşça büyük birine duyduklan say- gıdan ötürü dinlediklerine inanmış görünmüşlerdi. Fakat inanmamışlardı. Daha doğrusu inanamamış- lardı... Biz onlann yaşındayken, "komünist ülkelerde ço- cuklann doğardoğmazailelerinden alındıklan, dev- let tarafından özel kamplardayetiştirildikleri, çocuk- lann anne babalannı, kardeşlen'ni hiçbir zaman ta- nımadıklan, kim olduklannı bilmedikleri, bu neden- le de anne babalann çocuklanyla, çocuklann kar- deşleriyle evlenip çocukyaptıklan, bu ülkelerde ah- laksızlığın devlet eiiyle örgütlendiği" üzenne masal- lar dinlerdik. Komünist ülkelerde "ahlak diye birkav- ram olmadığından, sözgelimi koca işten eve dön- düğünde kapının dışına asılmış bir kasket görünce, kansının içeride başka birerkekle olduğunu anlayıp içeri girmedığinden, herif işini bitirip çıkana kadar dışanda beklediğınden" söz edilirdi bu masallarda. Toplumda beyinlerden değil de başka yerlerden dü- şünmenin yaygın olduğu her ülkede olduğu gibi Tür- kiye'de de "antikomünistpropaganda" çoğunlukla bu tür sapkınlıklar üzerinden yürütülürdü o yıllarda. Salt kara cahiller değil, kimı okumuş yazmış insan- lar da inanırlardı soytanlann anlattıklan bu masalla- ra. Bir yandan devlet görevlileri, öte yandan da çeşrt- li sağcı örgütlerin militanlan derin bir paranoya için- de her yerde komünist, her şeyde komünistlik arar- lardı o zamanlar. Bir ara Tekel kibritlerinin üzerinde- ki desenlerin arasına komünistler tarafından "propa- ganda amacıyla" bir Stalin portresi yerleştirildiği söylentisi çıkmıştı. Tüm çabalara rağmen hiç kımse o portreyi görmeyi başaramamış, ama o kibrit kutu- lan yine de toplatılmıştı bakkallardan. Çünkü, önce uzun kenarian yere dikey gelecek biçimde dik tutu- lup, sonra da birkaç derece sağ yana yatınlınca ku- tulann sol üst köşesinde birtakım çizgiler görülüyor- du. Devlet, bu çizgilerin çok dikkatli bakıldığında bir "pos bıyık"\ andırdığı kanısına varmıştı. Soğuk sa- vaş dönemi Türkiye'sinde her "pos bıyık" Stalin'i çağnştırdığından, Sovyetler'in lideri Stalin de komü- nizm propagandası ile eşanlamlı sayıldığından, bu toplatma karan Berber Selim'in anlattığı o masallar- la beslenen ve sayılan hiç de az olmayan andavallı- lar tarafından coşkuyla karşılanmıştı. Türkiye'nin yakın tarihi bir yanıyla bu tür soytan- lıklann da tarihiydi... Soytanlık, uzun yıllardan beri önemli ve geçerii bir siyaset aracı olarak kullanılıyor- du ülkemizde. Yukanda söz konusu edılen masalla- n bugün "sahi" sanacak kadar salak olan ya da sa- lak kalmış insanlann sayısı eskisi kadar fazla değil Türkiye'de. Fakat bu, soytanlığın bir siyaset aracı ol- maktan çıktığını da göstermiyor ne yazık ki... Soy- tanlar değişse de soytanlıklar sürüyor. Içeriklerinin, söylemlerinin değişmesi soytanlığın ortadan kalktı- ğı anlamını taşımıyor. Gazeteler, televizyon ekranlan her gün yeni soy- tarılarla. soytanlıklaria tanıştınyor bizleri. Kentlerin, kasabalann alanları bu yeni soytanların soytanlıkla- rırn merak eden kalabalıklaria dolup taşıyor. Alanlar- da soytanlara bayrak sallayan, soytanlıklara alkış tu- tan kimi insanlann gözlerinde ise eski "rahat" gün- lerin özlemi okunuyor. Bilmeden, öğrenmeden, dü- şünmeden yaşamak, kısacası salaklık, kimi insanla- n çok rahatlatıyor çünkü... Yeni soytaniarda bunu iyi bildiklerinden salaklaşarak rahatlamak isteyen bu insanlara sesleniyoriar... Eğer 3 Kasım seçımlerine ilişkin kamuoyu araştırmalannda bıraz olsun gerçek- lik payı varsa, yeni oluşacak pariamento büyük soy- tanlıklara sahne olacak gibi gözüküyor. Çünkü sa- lak insan sayısı hâlâ milletvekili çıkartacak kadar çok bu ülkede ne yazık ki... e-posta: dkavukcuoglugsuperonline.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLMNSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/ Bursa'nın Mustafake- malpaşa ilçe- sindebirkap- lıca. 2/ As- ya'da bir göl.... İnsan bedeni çevre- sindeki man- yetik alan. 3/ Islamlıktan önceKâbe'de duran üç puttan bi- ri... tlgi çekici ve de- ğişik kimse. 4/ Ka- radeniz'in kuzeyin- deki iç deniz... Ford otomobilinin bir modeli. 5/ Gümüş.- balığı. 6/ Polon- ya'nın plaka işareti. Istanbul'un bir sem- ti. 7/ Osmanlılar dö- neminde Roma kentine verilen ad... Halk edebi- yatının en yaygın şiir türü. 8/ Çiftlik uşağı... Hz. Muhammed'i övmek ve ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside. 9/Antalya'nın Finike il- çesinde, Bodrum Müzesi'nde sergilenen ünlü bir batığın çıkanldığı burun. YUKARTOAN AŞAĞ1YA: 1/Dansta erkeğe eşlik eden kadın... Çek Cumhu- riyeti'nin başkenti. 2/ Tanmda kullamlan azotlu gübre... Alçak enlemlerde düzenli esen rüzgâr. 3/ Azerbaycan'ın para birimi... "Terlemeden — ka- zanan zalimler / Can verirken soluması zor imiş" (Dadaloğlu). 4/Birtürsporceket... Çemberinçev- resinin çapına oranını gösteren sayı. 5/ Ayağın yüksek olan üst bölümü. 6/Bir nota... Japonlann ulusal giysisi. 7/Bir mey\e... Belirti. 8/Süpürge- otu... Konya ilinde bir baraj. 9/ Ticari değer taşı- yan yaprak tütünlerin düşük kaliteli olanı... So- yundan gelinen kimse.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear