Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
7 OCAK 2002 PAZARTESİ
+
CUMHURİYET SAYFA
DÎZİ
ÜNÜGÜNÜN ADAMI TURHAN SELÇUK
MA2J <BC ı Ğri
KARAKTERİ
KARAKTERSIZLİK
OLAN
GÖZLÜKLU
SAMİ'NIN
irR.eTTTĞ-İNi
HARIKULÂDE
KIVIRTMALARI
EISIM
1EKMİLİ
BİRDEN
SMtoplum-iktidarzıtlığı•w- ^^omünist sistemin if-
m^T lasına götüren süre-
m£ cın içinde, sivil toplu-
m ^ L mun, yani hükümet
* ^k*. dışı örgüt ve çevrele-
rin oynadığı rolü de küçümsememe-
li. Kuşkusuz, sivil toplum, bir ikı özel
durum dışında, gerçek anlamda ik-
tidara karşı sılaha sanlmadı; ama
olan biteni de birkaç reformcu yö-
neticinin tasarlayıp gerçekleştirdi-
ği bir basit "yukardan devrim" ola-
rak da görmemelı. Gerçekte, bu re-
formcular, temel reformlara karar
verirken sivil toplumdan gelen di-
leklere ve açık ya da kapalı baskı-
lara da yanıt vennış oluyorlardı ve
böylece rejim içın tehlikeli olabile-
cek bir patlamanın da önünü alı-
yorlardı. Şurası açıktır ki sistem
toplumun bütününü çarklan arası-
na yeniden katarak kendini kurta-
rabüırdi ancak.
Komünist devletlerin çoğunda,
Parti'nin, ülkenin aydın tabakasıy-
la bütünleşmeyi kendine görev bil-
diği günler gerilerde kalnuşh. Bu ba-
kımdan da emırlerin tekeline sahip
bir bürokrasi ile eğitimde ılerleme-
nin günden güne çoğalttığı bir "uz-
manlar snufi" arasında bir uçurum
açılmıştı; aynca, bu sonuncu sınıf,
gelişmeye gitgide daha çok katümak
arzusundaydı ve huzur istiyordu.
Yeni diplomahlardan (teknisyen,
mühendis...) oluşan bu sınıf, kendi
ilerlemesine ayakbağı olanlann bi-
lincindeydi ve Parti ve devlet çar-
kının çeşitli kesimlerinde yer tutmuş
reformcu azınlıkla işbirliği yapma-
ya hazırdı.
Hrtldarla sivil toplum
Söz konusu yenı ama doyumsuz
sosyal tabakalar, Parti'nin deneti-
minden sıynlmış, "küçük ama ba-
ğunsız atanlar" yaratmışlardır. Bu
gruplar, günlük sonınlan (mesken,
eğitim, çevre...) özgürce tartışmak-
tadır ve kentten kente aralarında sı-
kı ilişkiler kurmuşlardır. Özellikle
intelligentsia içinde, grup ya da çev-
re olarak, tartışmalar daha özgür ve
daha dokunaklıdır. Brejnev iktida-
n boyunca, iiniversitelerde, yayı-
nevlerinde, dergilerde ve kimi aka-
demilerde, aydınlar, Marksizm-Le-
ninizmden kopar ve başka akımla-
ra açılırlar.
Bu görece özerk alanlar genişle-
me eğihmindedirler de. Rejimin ye-
terince karşı çıkamadığı ya da bun-
da güçsüz kaldığı bir gelişme sonun-
da, karşılıklı iki toplum doğar: Ken-
disini hep tanntanımaz, enternasyo-
nalist, kolektivist olarak gören bir
resmî toplumun karşısında, yeral-
tında, dinlerin gitgide etkısinde,
ulusal kimliklere pek duyarlı ve res-
mî ekonomiye koşut bir ekonomi uy-
gulayan bir toplum palazlanmıştır.
Komünist dünyada sivil toplu-
mun evrimi ile ilgili bu genel şema,
ülkeden ülkeye ve sosyal kategori-
lere göre pek çeşitlidir. Baltık ülke-
leri, Kafkas ülkeleri, Polonya'da,
öte yandan aydınlarda ve işçilerde
bu tür eğilimlerin ağır bastığı açık-
tır.
Sivil toplumun bu tavn karşısın-
da, iktidar gevşeklik, baskı ve uz-
laşma arasında gider geür. Rusya için
tam bir afet olan alkolizm ya da
uyuşturucu alışkanlığı gibi sapma-
lar, "emniyet supabı* olarak görii-
lür ve hoş karşüanır; ama muhalif-
ler (dissidents) içüı, tersıne, işler
çetınleşir. Hapsedilirler, akılhasta-
nelerine kapatılu-lar, ya da yurtdışı
edilirler. Sovyetler ve uydulannca
Sovyetler Birliği
Niçin ve
Nasıl Çö
SERVER TANILLI
Helsinki sözleşmelerinin (1975) im-
zalanması, baskı yöntemlerini pek
değiştirmez.
Ote yandan, iktidar, sivil toplum-
la uzlaşmalan da kabul eder hale ge-
lir. Birçok devlette, bir tür modus
vivendi yerleşmeye başlar. Görü-
nüşlerin kurtanlmaya çahşıldığı du-
rumlar dışında, iktidar, saldırgan
muhaliflere, çahşmada pek az üret-
Çın'deki gelişmelerden arkaya şu sorular
da kalmıştır: Bir iktisadî sistem, siyasal
sisteme dokunmadan bütün olarak
reforma uğratılabilir mi? Bir liberal
ekonomi ile bir totaliter iktidar uzun süre
bir arada yaşayabilir mi? Başı buna
benzer bir ikileme çarpacak olan Mikhail
Gorbaçev için yanıt, birkaç yıl sonra
olumsuz oldu.
nenko'nun yerine geçmek üzere,
Sovyetler Birliği Komünist Parti-
si'nin genel sekreterliğine çağnlan
Mikhail Gorbaçev, dünyanın en güç-
lüleri arasında bulunan bir partinin,
bir devletin ve bir imparatorluğun
başuıa getiribniş bulunuyordu. Bir
altıbuçukyıl sonra, 1991 Arahk'ın-
da çekihnek zorunda kaldığında,
baştaki mirastan hiçbir şey yoktu:
n yürütmesidir. Sistemin dibini oyan
kımi kötülüklerin üstüne gitmek ge-
rekir: 1985'te alkolizme karşı bir
program kabul edilir, rüşvete ve ko-
şut ekonomiye sertçe karşı çıkılır;
Parti kadrolannda geniş bir tasfiye
yapdır... Parti ve devlet örgütünde,
yapıda değışiklığe gitmeden "dûzen
konusunda hemen her-
kes hemfıkir olduğundan, Gorbaçev
ken olanlara, kimi yasal olmayan uy-
gulamalara ve ulusal kültürler için
ilgiye göz yumar olur.
Bu tür üstü kapah uzlaşma, komü-
nist iktidann, kendine hedef edin-
diği sosyal türdeşliğe eriştiğini ya
da ideolojisine bir katılım sağladı-
ğı anlamına geuTiiyor. Söz konusu
olan, durumlar arasında "sıradan
bir uzlaşma" idi: Bir yanda, siste-
mi işletmede yetersiz kabnış, ama
ne olursa olsun, iktidan elinde tut-
mak isteyen Parti-Devlet bulunu-
yordu; öte yanda da iktidan iste-
meyen ve sadece onu yanm yama-
lak iyileştirmeyi arzulayan halk var-
dı. Kimi ülkelerde, bu tür uzlaşma,
başka yerlerde olduğundan daha iyi
yaşadı. Örneğin Janos Kadar'ın
Macaristan'ında (1956-1988) ve
özellikle 1970'li yıllann sonlann-
dan başlayarak Ding Şiaoping'in
Çin'inde böyle oldu.
Ancak Çin'deki gelişmelerden ar-
kaya şu sorular da kalmıştır: Bir ik-
tisadî sistem, siyasal sisteme do-
kunmadan bütün olarak reforma
uğratılabilir mi? Bir liberal ekono-
mi ile bir totaliter iktidar uzun sü-
re bir arada yaşayabilir mi? Başı
buna benzer bir ikileme çarpacak
olan Mikhail Gorbaçev için yanıt,
birkaç yıl sonra olumsuz oldu.
1985 Mart'ında, Konstantin Çer-
Parti yasaklanmış, Sovyetler Birli-
ği dağılmış, tek başuıa Rusya kal-
mıştı. Bu, tarihin alabildiğine şa-
şırtıcı hızlanışında, Gorbaçev'le si-
vil toplumun karşılıklı sorumluluk
paylan neydi?
Mikhail Gorbaçev, iktidara geldi-
ğinde, en başta derinliğine bir reform
mutlak bir zorunluluk taşıyordu.
Ne var ki, aynı adam uzun yıllar
(1970-1978) Stavropol bölgesinde
birinci sekreter, arkasından Mos-
kova'da Parti Genel Sekreterliği'nde
üye olsa da, kendi itırafidır, ne ül-
kenin "sorunlannın gerçek boyu-
tu" hakkındabir bilince, ne Parti ve
devlet bürokrasısinin inanıhnaz ha-
reketsizliği üstüne doğru bir fikre
sahipti.
Sistemin reformuyla ilgili genel
bir planı da yoktu. Onun, Sovyet-
ler Birliği'ndeki tıkanıklığın iUc ge-
nel çözümlemesini ve devletin iç
ve dış politikasuıa vermeyi istedi-
ği genel yönü büebilmemiz için
1987 de "Perestroyka. ÜBtemiz ve
Dünya Üstüne Yeni Düşünce" adlı
kitabuıın yayunlanmasmı bekleme-
miz gerekir.
En azından ilk yılda yaptığı, po-
litikada akıl hocalanndan biri olan,
KGB'nin uzun süre sorumluluğu-
nu yüklenmiş Yuri Andropov'un
dümen suyunda, gemiyi göz kara-
de ciddi bir muhalefetle karşılaş-
maz. Ne var ki, yenı politikanın
simgesel kelimeleri. bir glasnost
(saydamlık) ve perestroyka (yeni-
den yapılanma) ortalığı sarsa, yeni
genel sekreterin, kendinden önce-
kilerin -özellikle Afganistan'da- ya-
yıhnacı politikalanna son vermeye
kararlı olduğuna ilişkin demeçleri
şaşkınlık ve umut uyandırsa da bu
ilk dönem içinde girişilmiş hiçbir ke-
sin reform yoktur.
İlk uygulamalar
Ancak 1986 yılı boyunca, Gorba-
çev ekibi bir çifte bilince ulaşır. Bir
yandan, sistemi düzeltmenin yet-
meyeceği, onu derinliğine yeni baş-
tan düşünmek gerektiği anlaşılu";
öte yandan da politikada bir deği-
şikliğe gitmeden ekonomik dönü-
şümlenn imkânsız olacağı fark edi-
lir. Tek etken olmasa da 1986'nm
25-26 Nisan gecesi Çernobil Nük-
leer Santrah'ndaki kaza, bu bilin-
ce vanşta önemli bir rol oynar; "De-
rin reformlar için yeni bir kanıtü
bu" diyor Gorbaçev "Anılar''ında.
1986 sonlannda, özellikle 1987'de
işe koyulunur!
îlk temel sorun, devletin ve top-
lumun rolünü yeni bir değerlendir-
meye tabi tutmaktır. Gorbaçev,
1995'te bir on yıl önceki amacuun
u
fldidan, Komfinist Parti'nin teke-
finden çıkanp yeniden Strvyeöer'e
verroek" olduğunu yazıyor kı, inan-
mak güçtür. Ama şu iki konuda ka-
rarlı olduğunu söyleyebUiriz: Bütün
yönetim görevlerini Parti'den alıp
hükümete bırakmak, toplumu, Par-
ti'yle yanşacak biçimde, iktidann
kullanıknasma katmak!
Bu düşüncelerden birincisi, 30
Eylül 1988'de,MeıkezKomitesi'nin
birkaranylagerçekleşti. tkincisine
geünce, iki biçimde dile getirildi:
l
*GJasnost" polıtikasıyla, toplumun
bir bölümü, özellikle intettigentsia,
misilleme tebükesiyle karşdaşmak-
sızın, hazırlanmakta olan reformlar-
la ilgili büyük tartışmaya katılma-
ya çağnldı. Ve özellikle 1988 Ara-
lık'uıda bir anayasa değişikliği, ye-
ni bir organ olarak, Halk Temsilci-
leri Kongresi'ni kurarak, bir de-
mokratikleşme başlatır. Gerçekten
onunla, miüetvekilliğine adaylık,
sadece Parti ya da ona bağlı örgüt-
lerce değil, en az beş yüz seçmenin
topluluğunca da sunulacaktı; bir te-
kel kınlmıştı ve daha ilk seçimden
başlayarak yülanmış koltuklan sar-
sacaktı.
Parti'nin kaygı ve hoşnutsuzluk
içine düştüğü bir smıda, Genel Sek-
reter, bu iç siyasal reformlara koşut
olarak, ekonomide de temel bir de-
ğişikliği başlattı.
Son olarak, Parti sorumlulannın
önüne bir başka baş ağnsı çıkanl-
dıki, Gorbaçev'ın kendinden önce-
kilerin tam zıddı bir doğrultuda an-
layıp yürüttüğü "yeni dış pofitika"
ıdi bu. Buna dayanarak, üç yıldan
az bir zaman içinde, Genel Sekre-
ter, 180 derecelik bir dönüşle, Sov-
yet dış politikasını değışiklığe uğ-
rattı: Doğu-Batı ilişkileri baştan
aşağıya değişmişti; gerçekliğe sıra-
dan bir uyma değildi olan, rejimin
temel kavramlan kökünden tartış-
ma konusu ediliyordu. Sınıflarmü-
cadelesi üstüne kurulu Marksizm-
Leninizmin yerine, dünya çapmda
karşılıklı bağımlılık geçiriliyordu;
uluslararası ilişkilerde. artık ayın-
cı olandan çok birleştirici olana,
ideolojilerden çok e\Tensel değer-
lere (banş, adalet, çevreye saygı...)
yer verilecekti.
Gorbaçev'in önerdiği banş için-
de bir arada yaşama, Kruşçev'inki
gibi, kaçımlrnaz bir çaüşmanın bek-
leyişi içinde sıradan bir dinlenme de-
ğil, komünist dünya ile kapitalist
dünya arasmdaki yeni ilişkilerde
kesın bir hedefti.
Bütün bunlar, 1970'lerden baş-
layarak, Brejnev'ın -hele hele Af-
ganistan'daki- işgalci ve sert poli-
tikasuıın dünyadaki olumsuz yan-
kılan da göriüerek ileri sürülüyor-
du. Tehlikeli bir kurdun bir kuzuya
dönüşebileceğine inanmayanlar ol-
sa da, önemli somut değışüdikler de
gerçekleşti. Üç yıl içinde, Gorbaçev,
Dışişleri Bakanı E. Cbevernadze'nın
katılmııyla, hınçlan dağıtıp iyi ni-
yetinı ispatlamayı bildi.
Bunlar olurken "kardeşölkekr''le,
yani halk demokrasileriyle yeni üiş-
kiler kuruldu. "Brejnev Doktrini"
kökünden reddedildi: "Heriilke,is-
tediğinitekbaşmayapmataydı'"; CO-
MECON içindeki işbirliğı meka-
nızmalan da baştan aşağıya değiş-
meliydi. Sovyetler Birliği'nin ma-
lî yardımlan kesilecekti.
Arkadan bir çalkantılar dönemi
başlayacaktır.
YARIN: Calkantılardan
çöküşe
Ünlüyazarlar tstanbul'a konuk olacak
Nâzmıiilke
çapmda
aııılacak
BAHAR TANRISEVER
ANKARA - Ünlü şaır Nâzan Hikmet doğumunun
100. yüında ülke çapuıda düzenlenecek
etkinliklerle anılacak. tstanbul'da
gerçekleştihlecek "lluslararası Nâzmı Hikmet
Sempozyumtr aralannda Erik Stinns, Rkhard
Mckane, John Berger ve Cengiz Aytmatov 'un da
bulunduğu çok sayıda tanınmış yazan konuk
edecek. Eskişehir Tepebaşı Belediyesi "Ben
Nâznn, Yaşarken, Öiürken" adlı oyunu
sahneleyecek ve "Nâznn Hikmet Şnr ödûlû"
verecek. Nâzun Hikmet Vakfi ve Kültür
Bakanlığı'nın girişimiyle Uluslararası Nâzım
Hikmet Yıh'nın açılışı 14 Ocak Pazartesi günü
Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek.
Şişli Belediyesi'nin de desteklediği etkinlikte
Nâzun Hikmet Fotoğraf Sergisi açılacak. Can
Dnndar'ın yönettiği "Nâzun Hikmet
Belgeseli''nin gösterimının ardından Zütfü
IivaneM ve Genco Erkal müzık ve şiir dinletısı
sunacaklar. Nâzım Hikmet Vakfı'nın düzenlediği
uluslararası sempozyum da 25-27 Ocak
tarihlerinde Mimar Sinan Üniversitesi
Oditoryumu'nda yapüacak. Nâzun Hikmet'in
yaşamı ve düşünce dünyası, yazılan, şiiri,
tiyatrosu, sineması, öykü ve romanlannın ele
alınacağı sempozyuma katılacak bılım adanu,
araştınnacı ve edebiyatçdar şöyle:
"Erik Stinus. Nedim GürseL Rkhard Mckane,
Monika Carbe, John Berger, Adoois, Cevat
Çapan, Ataol BehramoŞa, M«va Pinhas Cohen,
N Ozdemir tnce, Titos
r ^ 1 ^ Patrikios,ErdalAkwa,
J ^ ^ OğiHMakal,Margarita
Ip^rogln,Antoııina
Swrçevskaya,Ayşegül
YükseL Konur Ertop,
DoğanHxzlan,Ataia
Coşkun. Akşin Babayev,
p? TUrgav Fışekci, Sveüaıuı
JTN^S. Uturgauri, CengB
V\ ^\ Aytmatov, Anar Rızaev,
>. \\ lıraurMuhittin,
\ \\ FeridonAndaç,
\ NecatiSönmez."
Nâzım Hikmet Vakfi,
yıl boyunca anma toplantılan, şiir günleri, sergi
ve film göstenmı gibi etkuüiklerini de
sürdürecek. Eskişehir Tepebaşı Belediyesi Nâzım
Hikmet'in 100. doğum yıldönümü nedeniyle ülke
genelinde şiir ödülü düzenledi. 2001 yılı içinde
yayımlanmış şıir kitaplannın gönderilebildiği
yanşmanuı sonuçlan Nâzun'ın doğum günü olan
15 Ocak 2002'de açıklanacak. Ödül töreni de 19
Ocak Cumartesi günü saat 19.30'da Yunus Emre
Kültür ve Sanat Merkezi Salonu'nda
gerçekleştınlecek. Yanşmada tek bir kitaba
verilecek ödül tutan 2 mih/ar lira olacak.
Katılımcı diğer şairlere de teşekkür belgesi
sunulacak. Ahmet Cemal ve Onur Bayraktar'uı
yazdığı, Stüdyo Drama'nın sahneye koyduğu
"Ben Nâzım, Yaşarken, Ötürken" adlı oyun da 15
Ocak Salı günü saat 19. 30'da Yunus Emre
Kültür ve Sanat Merkezi'nde ücretsiz olarak
sahnelenecek. Aynca çizer Nuri Kurtcebe,
Kuvay-ı Milhye adlı kitabını 16 Ocak Çarşamba
günü saat 18.30'da Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi Kültür Merkezi Salonu'nda
imzalayacak ve okurlanyla söyleşecek.
Izmir
tzmir bûromuzun haberine göre tzmir'de
etkinlikler 11 Kültür Müdürlüğü ve Büyükşehir
Belediyesi'nin öncülüğünde düzenlenecek. 13
Ocak Pazar günü îsmet Inönü Kültür
Merkezi'nde, saat 19.30'da başlayacak anma
toplannsı, Karşıyaka Hâküni ve şair Veysd
Gûltaş'ın konuşmasıyla başlayacak. Arduıdan,
Kuvay-ı Millıye Destanı'nın oyunlaştinlmış hah,
Güzel Sanatlar Oyunculan Akademik Tiyatro
Topluluğu tarafından sahnelenecek. Gecede
Devlet Klasik Türk Müziği Korosu, Türkiye
Opera ve Bale Çahşanlan Vakfi'nın (TOBAV) oda
müziği ve çocuk korosu birer dınleti sunacak.
Aynca Izmir Devlet Opera ve Balesi (İZDOB)
sanatçılan, bale gösterisi sahneleyecek.
Nâzım'ı anma etldnlikleri. şaihn doğum günü olan
15 Ocak'ta ressam Ertuğrul Saraç'ın "Nâam
Hikmet Portreteri" adlı resim sergisinin açüışıyla
sürecek. Atatürk îl Halk Kütüphanesi Sanat
Galerisi'nde açılacak sergi daha sonra Çiğli,
Manisa, Karşıyaka ve diğer ilçelerde de açılacak.
Bekaroğlu'na yanıt
Bakaıı Yücelen:
Raıızaya asıluıabiür
ANKARA (ANKA) - Içişleri Bakanı Rüştû
Kâzmı Yücekn, gozaltında intihar oranının
toplumdaki intihar oranıyla karşılaştınlamayacak
kadar az olduğunu belirtti. SP îstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğhı, Içişleri Bakanı
Rüştü Kâzım Yücelen'e, Yunus Güzd adlı kişinin
Îstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü
nezarethanesinde intihar ettiğini anımsatarak
"Bir kişinin ranzayı duvara yaslayarak ve çarşafi
ranza ayağma bağlavarak intihar ermesi
mümkün mü, bu açıküuna inandıncı mi?"
sorusunu yöneltti. Yücelen, "Bir kişinin Yunus
Güzd'in intihar oUymda görüklüğü gibi
yanm askı tabir edilen şekilde intihar etmesi
mûmkündür. Geçmişte yaşanan intihar
^çlaylannda bunun örnekkri mevcuttur" dedi.