25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
T OCAK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 11 ŞİRKETLERDEN • ŞİŞE'VECAM Fabrikalan, sennayesinde 200 trilyon liralık arttınma gitmeye hazırlaruyor. Şirket, sennayesinde 65 trilyon 890 milyar liralık bedelli, 135 trilyon 4 milyar liralık bedelsiz aıttınm yapmayı planlıyor. Bu arttınmla sermayesi 285 trilyon liraya ulaşacak. • HUGOBOSS, ocakta Istanbul Nişantaşı ve Ankara Kavaklıdere mağazalannda yüzde 5O'lere varan indirimler uyguluyor. • ESBİLGİSAVAR her yıl yüzde 30 büyürken krize rağmen bu yıl da gelirlerini yüzde 45 arttırdı. • KOÇ MÜZESİ Kültür Bakanlığı'nın '2001 yılı kültür ve sanat büyük ödülü'nü kazandı. • POLİSAN BOYA, ticari ve finansal ihtiyaçlannı internet üzerinden Dışbank Sistem D paketi ile karşılama olanağına kavuşuyor. • PROFÎLO, DVD ve VCD'ü televizyonlanyla, televizyon keyfîne yeni bir boyut katıyor. • BERKÇORAP, 2002 yılı için sunduğu file ve desenli çoraplanyla Rouge kızlannın bacaklannı sardı. • REDBULL, 2002 yılında, Soe Çocuk Eğitim Demeği'ni, 2004 yıhnda ise Soe Çocuk Eğitim Vakfi'nı Türkiye'ye kazandırmayı planlıyor. • BP'nin süriicü ve tanker standartlarını yükseltmek amacıyla uyguladığı 'Emniyetli Geçiş' projesiyle Helios ödülünü aldı. • CfflCKO- SHUTTLE, otomobil kulüpleri Alman ADAC, Ingiliz AA ve lspanyol RACC tarafından yapılan 'Euro Test' programında en iyi sonuçlan alan oto koltuğu oldu. Kişi başına gelir, nüfus sayım sonuçlannın açıklanmasıyla 80 dolar daha geriledi Çoğaldıkçadahada yoksullaşük• Vatandaş, 2002 yılında kişi başına 2 bin 316 dolar yerine 2 bin 227 dolarla yetinmek zorunda kalacak. 2002 yılbaşında Türkiye'nin nüfusu 69.3 milyona yükselirken nüfus 11 Temmuz'da 70 milyon kişiyi aşacak. ANKARA (AA) - Yaşanan krizle birlik- te kişi başına milli gelirde yaşanan keskin düşüşe bir de nüfus sayımının sonuçlan eklendi. Daha önce 2 bin 261 dolar olarak öngörülen kişi başına gelirnüfus sayım so- nuçlannın açıklanmasıyla 80 dolar daha düştü. 67 milyon 844 bin kişi olarak açıklanan nüfus 2000 yıl sonunda 68 milyon 82 bin 581 kişiye çıktı. Yıllık programa göre Tür- kiye nüfusu 2000 yılı sonu itibanyla 65 milyon 784 bin olarak tahmin ediliyordu. 2000 yıl ortası nüfus 67 milyon 469 bin 508 kişi olarak belirlenirken daha önceki hesaplamalara göre, kişi başına 3 bin 95 olarak tahmin edılen gelir de bu artışla bir- likte 100 dolar düştü ve 2 bin 995 dolara indi. Krizin yaşandığı yıl olan 2001 'de ise ki- şi başına gelir rakamı 2 bin 261 dolar ola- rak tahmin edilmişti. Oysa sayım sonuçla- nnın açıklanmasının ardından nüfusta or- taya çıkan artış ile birlikte bu rakam da 80 dolar azalarak 2 bin 181 dolara kadar in- di. Bu yıl kişi başına kayıp 89 dolar Tahminlere göre bu yıl için 2 bin 316 do- larlık kişi başına gelir beklenirken, nüfus- taki arüşa paralel olarak bu rakam 89 do- lar daha gerileyecek ve 2 bin 227 dolara inecek. Böylelikle geçen yıl için tahmin edilen kişi başına gelirin de altına ınilmiş olacak. öte yandan, hesaplamalara göre Türki- ye nüfusu 11 Temmuz tarihinde 70 milyon suunnı aşacak. Türkiye bu yılı ise 70 mil- yon 602 bin kişi olarak bitirecek. ATO BAŞKANIAYGÜN: Bankalara destek üretime yaramayacak Ekonomi Servisi - Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, mali yapısı zayıf bankalara kamu kaynağı aktanlmasına karşı çıkarak "Bir yandan devlet DankafauınıözeOeştireceğizdiyoriar, diğer yandan özel bankahn deviedeştiriyorlar.Bugörülmüsbirşey değfl"dedi. Aygün, bankalara sağlanacak desteğin reel sektöre yansımayacağını ileri sürdü. Aygün, yaphğı yazıh açıklamada, bankalara destek konusunun reel sektör paketinin içine gizlice yerleştirilmesinin yakışık almadığını beürterek reel sektörün sorununa yanıt verümediğini söyledi. Aygün, "Devlet desteği yapan bankabr arasmda ya aynm yapmamah ya da bu güçkndinneyi hiç yapmamahdn-. Kakh ld bu bankabrm reel sektöre ne oranda, bangi faizle, hangi vadeyle kredi açacaklanbeflideğiJdir" değerlendirmesini yaptı. Türkiye bu krizde 1994e göre iyi sayılabilecek bir performans sergiledi Ecevit, Çiller^iıı rekorlanııı kıraınadı 1994 ve 2001 e jliskin temel ekonomik gelismeler Hazıne ıç borçlanma faızı Reelfaız Yıllık enflasyon (Toptan Eşya) Kamu zamlan Yıllık enflasyon (Tüketicı) Dolar kunındakı artış TL'mndeğerkaybı Asgari ücrettekı reel azalma Memur maaşlanndakı reel azalma Milli gelirdeki kûçûlme Dolar bazında milli gelirde küçûlme 1994{*/.) 165.5 6.3 149.6 149.4 125.5 167.6 62.6 21.3 25.5 6.1 27.1 2001(%) 96.5 4.1 88.6 99.7 68.5 115.3 53.9 11.1 3.6 8.5 25.7 ANKARA (ANKA) - 2001 yüı, yüzde 8.5 olması beklenen ekono- mik küçülme nedeniyle "Türldye tarihinin en derin kriz yrir" olarak tarihe geçerken, enflasyon, kur, re- el ücretler, kamu zamlan, iç borç- lanma faizi gibi göstergelerde, bir önceki kriz yüı olan 1994'e göre ise oldukça iyi sayılabilecek bir per- formans sergiledi. 2001 yıhndaki kriz 1994 yılındaki krizin "rekortanna" yaklaşama- dı. 2001 yılı enflasyon oranlannm, 1994 yılının ol- dukça alnnda kalması, Tür- kiye tarihinin "en derin kri- a hangisiydi n tartışmasını gündeme getirdi. Temel ba- zı ekonomik verilerdeki gelisme- ler, Türkiye'nin 1994 krizinde, 2001 yılına göre daha fazla "hnpa- hndjğuu" ortaya çıkanyor. Yapılan belirlemelere göre, 1994'te Türkiye üç haneli enflas- yonla tamştı. Tüm hükümetlerin ekonomik krizlerden çıkmak için kullandığı en acunasız ortak poli- tika olan kamu fiyatlanna yapılan zamlarda Ecevit, ÇiDer'e yerişeme- di. 1994 krizinde yüzde 149.4, 2001 'de ise 99.7 oranında zam ya- pıldı. 2001 krizinin, 1994 yüına göre en olumsuz göstergesi ise milli ge- lirdeki küçülme oldu. 1994 krizin- de milli gelir yüzde 6.1 oranında azalmıştı. 2001 yılındaki azalma- • 1994 krizinde ortalama yüzde 165.5 faizle borçlanan Hazine, 2001 yılında yüzde 96.5 faizle borç alabildi. Çiller, 1994 krizinde kamu mallanna yüzde 149.4 zam yaptı. Ecevit'in kamu zamlan yüzde 99.7'de kaldı. nm ise yüzde 8.5 düzeyinde oiuş- tuğu tahmin ediliyor. Ancak dolar cinsinden olarak ba- kıldığmda2001 kriziyine 1994 kri- zine yetişemiyor. Türkiye ekono- misi 1994 krizinde dolar cinsinden yüzde 27.1 oranında küçülmüştü. 2001 yılında dolar cinsinden kü- çühnenin ise yüzde 25.7 düzeyin- de kaldığı tahmin ediliyor. ÇiDerahndı Başbakan olduğu 1994'te uygu- ladığı politikalarla ağır bir ekono- mik krize ve yüzde 149'la Cumhu- riyet tarihinin en yüksek enflasyo- nuna neden olan DYP Genel Baş- kanı Tansu Çiller, 2001'de enflas- yonun krizerağmen,bunun alnnda kaldığına işaret eden de- ğerlendirmelerdenalındı. Çiller yazıh açıklama- sında, "Bnrileri enflasyo- nu maknl ve mazur gös- tennekadma bunun 1994 yıhıun enflasyon rakamı- nm abmda kakbğmı vur- guluyoıiar. Ancak 1994 ydmda uy- gıuamaya lk"nnl«" ekonomik ted- bhierle kriz ortamından 6 ay gibi çok lasa bir sûrede çüakhğnu, 1995 yıhnda enflasyonun yüzde 60'lara düşürüldüğünü. sağlanan ihracat arti^m, Türkiye'nin büyümesim görmezden gdryoriar veya görmü- yor gibi davranıyoriar" dedi. İNGtLTERE EURO'YA DİRENİYOR - Avnıpa BirHği'ne üye 12 ülkenin ofaçturduğu Euro bölgesinin dışuıda kalan lngiltere"de Euro tarüşması sü- röyor.BaşbakanTonyBlair'in "Euro'nun dışmda kabnakaptalcaohır" açık- lanudanmn ardından Ingütere hükümetL Euro'nun ikinci bir kur gibi gö- ^ l d k l l l a b k l d k k i ti". Ahnanya'nın başuıı çektiği Euro ülkelerinin de desteklediği uygulama bir Ingütere gazetesinde çıkan haberle yeniden taroşmaya neden oldu. Ha- bere göre, tngtttere'deki restoranlan destekleyen paıiamento, Avam Kama- raa'nagefenzh«retcifcriı»,pariamentonunbedi\«nlieş\TidükkânlanndaEu- ro'yla ahşveriş yapmasma izin vermiyor. HABURSINIRKAPISI Mazot ticareû yeniden başlayacak DtYARBAKIR (AA) - Kuzey Irak'tan yapılan mazot ticaretine bugün yeniden başlanacak. Irak'ınkuzeyinden Şırnak'ın Si- lopi ilçesi yakınlanndaki Habur Sı- nır Kapısf ndan kamyonlarla geti- rilen, ancak 18 Eylül'den bu yana duran mazot ticaretine yeniden başlanıhyor. Saddam yönetiminin 18 Eylül'de verdiği mazotu kesilmesinin ardın- dan durduğunu hatırlatan yetkılıler şöyle dediler:"Mazot ticareti yeni- den başhyor ancak gelen mazot miktan esldsi gibi çok ohnayacak. Çünkü, obölgedemazotmiktan az. Bu nedenle ilk etapta günlük 100 kamyon ile yapüacak. Oncetik 18 Eylül'den önce o böigeye geçip an- cak boş dönenlere tanınacak. Bu durumda olan yaklaşık4 bin kam- yon var. Yann sabahtan itibaren kamyonlarmazotgetirmekiçin ka- pıdan çüaş yapacaklar." AıVKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Hepsi YapısalL. Ekonomi, yeni yıla yine eski alışkanlıklarla, daha doğrusu politikalarla giriyor. Eski alışkanlıklarda, kapkaça dayalı bir sermaye birikimi süreci geçeriiy- di. Son günlerin bankacılık alanındaki yasalaştırma çabalan bir kez daha kanrtlıyor ki geçmişin yanlış ser- maye birikimi anlayışı, önümüzdeki yıllarda da sürdü- rülecektir. Ülke, 1999'u izleyen ikiyılı, IMFdayatmasıylagiriş- tiği yapısal reform yasalannı çıkarmakla geçirdi; Meclis bu işe odaklandı; halk soluğunu tuttu, çözüm bekledi. Vanlan sonuç nedir? Doğalgazın, dışâlımın- dan ülke içinde tüketiciye ulaşmasına uzananfiyatar- tışına bakılırsa görünen, doğalgaz piyasasmın, öyle önceden halka söylendiği gibi rekabetçi olmadığı, ya- ni doğalgaz fiyatını maliyet+sınırlı bir kâr oranı düze- yinde tutmadığıdır. Yüksek kârlar, fiyat farklılaştırma- lan ve satın alınmasına karşın kullanılamayan ve bu nedenle de boşuna yakılan doğalgaz, ulaşılan sonuç- lardır. Türkiye, doğalgaz konusunu, enerji sektörü- nün bütününde yaptığı gibi, bir kaynak-kullanım den- gesine kavuşturamamış, bunun yerine, tüketicinin ve kullanıcının haksız yere soyulduğu bir enerji piyasası yapısı oluşturmuştur. Yapısal düzenleme adı altında vanlan sonuç tam bir soygun düzenidir. • • • Bankacılık alanındaki gelismeler ise tam bir kara güldürüye dönüşmektedir. Türkiye'de yakın yıllara dek kamu bankalannın, birikim ve kredilerin yüzde 40'ı dolayında bir bölümüne sahip olacak kadar ağırlıklı olduğu biryapı vardı. Hükümetlerin kötüye kullanma- lan sonucu kamu bankalan çökertildi. Aynı yıllarda, özel banka sayısı ise ikiye katlandı. Çok yanlış birtu- tumla, inşaat, sanayi, turizm ve basın-yayın kuruluş- lannın önemli bir bölümü, orta ve büyük holdingler kendi bankalannı kurdu. Şimdi de sermaye verile- rek bunlann kurtanlmasına çalışılıyor. 2001 'de TMSF'ye aktanlan bu bankalara 20 milyar dolar aktanlmıştı. Getirilen yasa tasansı ile kamu- oyunda 5-10 katrilyon gibi sayılardan söz edilmesine karşın bankalara aktarılacak kamu kaynaklannın tu- tarı da açık ve belli değıldir. Bir başka anlatımla, dev- let bankacılıktan elini çekmiş, kamu bankalannı özelleştjrmeye girişmiş, buna karşılık bankacılık kesimi, büyük ölçude devletin parasıyia yaşar bir duruma gelmiştir. Hükümet son birkaç yıl içinde bankacılık sektöru- nün yasal temellerini bir türlü atamamıştır Bu tasa- nnın yasalaşması da sağlıklı biryapı oluşturacak özel- likleri taşımıyor. Türkiye bankacılığının asıl sakatlığı, girişimcinin banka sermayesi ile, çalıştığı dığer sektörlerdeki, ör- neğin, inşaat, enerji, basın-yayın, turizm gibi sek- törlerdeki sermayesinin iç içe olmasıdır. Bu iç içelik, banka sahibi olan ile olmayan arasmda haksız reka- bet yaratır; bu nedenle de kapitalizmin yarışmada eşrtlik ya da rekabet ilkesine aykındır. Eğer diğer ülkelerin deneyimlerine bakılacaksa asıl bu nokta ir- delenmelidir. Getiriten yasa tasansı, kamu bankalannın yönetim ve denetim ve tasfiye kurulu üyeleriyle fondaki ban- kaların atanmış yönetim ve denetim kurulu üyelerinin, bankalanyla bu bankaların borçlulan arasmda yapı- lacak işlemler, tasandaki adıyla "finansalyeniden ya- pılandırma anlaşmasına" dayalı işlemler nedeniyle doğabilecekcezaı sorumluluklan "kasıtlıfiillerine"ve hukuki sorumluluklan da "ağır kusuriu" olmalanna bağlanmaktadır. Hiç kimseye kuşkulu bakılmamalıdır; ancak rüşvet ve yolsuzluğun kol gezdiği bir ortamda, böyle bir düzenlemenin doğuracağı çok karanlık noktalar olabılecektir. Ek olarak, sağlanacak kamu kaynağının, üretici şir- kettere dağrtılmasının açık ve nesnel ölçütlere göre ya- pılacağının güvencesi de tasarıda yer almıyor. Reel sektöre verilecek desteğin nasıl olacağı ya da kamu desteği sağlanan bankalara borçlu olan ve kur- tanlmak üzere seçileceklerin seçiminin nasıl ya- pılacağı açık değildir. Kısaca tasan, mal ve hizmet üretenleri yeniden üre- tici kılmaktan çok, kimi batık bankalara yeniden kay- nak aktanlması esasına dayanmaktadır. Ortada ger- çekten yapısal bir sorun var. Asıl sorun, yapıimak is- tenenin bu sorunu daha da ağırlaştınp ağırtaştırma- yacağıdır. ••• Bir başka yapısal düzenleme tütünde yapılıyor. Tür- kiye'nin 600 bine yakın tütün üreticisi uluslararası tü- tün tekellerine teslim ediliyor. Yıllarca devlet bütçesi- nin gelir kaynağı olan ve üreticiye destek veren fekel özelleştiriliyor. Bunlann hepsi yapısal. Başka yapısallar da var; elektrik, Telekom gibi... yakup@metu.edu.tr DÜNYA EKONOMISİNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net Dünya ekonomisi, 2001 'de son 30 yılın en sert ve genelleşmiş durgunluğuna (kimi ölçü- lere göre resesyonuna) girdi. Bu, "kûresel- leşme", diğer bir deyişle "serbestpiyasa" iliş- kilerinin yaygınlaştınlması ve mali genışleme sürecinin ilk ekonomik durgunluğudur. Bu durgunluğun ne kadar süreceği, "küreselleş- me sürecini" hangi yönde etkileyeceği önü- müzdeki aylarda belli olacak. 200Tln oösterdlfll Geçen yıl başlayan durgunluk (dünya tica- reti büyüme hızı 2000'de yüzde 12+'dan 2001'de yüzde 0.7'ye geriledi) "kûreselleş- me" sürecinin veteknolojik gelişmelerin dün- ya ekonomisine getirdiği yeni zaaflan da or- taya koydu. Örneğin, serbest piyasanın yay- gınlaştınlması, telekomünikasyon, bilgi işlem alanlanndaki gelismeler, merkez ülkeler (bun- lara az sayıda gelişmekte olan ülkeyi de ek- leyebiliriz) arasındaki ekonomik ilişkileri yo- ğunlaştırdı. Böyiece bir bölgede çıkan soru- nun hızla genelleşme, istikrarsızlıklann yay- gınlaşma eğilimi güçlendi; en gelişmiş ülke- lerin ekonomik dalgalanmalannın eşzamanh olmaya başladığı görüldü. Bu eşzamanlılık ise, bir resesyon anında, katan resesyondan çıkaracak bir "lokomotiT bulmayı çok zor- laştınyordu. Dünyada, ekonomi politikalan alanında da bir sorun vardı. The Economist'in bu hafta dikkat çektiği gibi, hükümetler, 1980'lerden kalan biralışkanlıkla, hâlâ enflasyonla müca- dele ediyoriardı. Bu yüzden, bugün gerekli olan genişlemeci politikalar gerektiği gibi uy- gulanamıyordu. Ekonomi politikalannda enf- lasyonla mücadeleye yapılan vurgunun, as- lında neo-liberal politikalann birözelliği oldu- ğunu hatıriarsak, The Economist'in yakın- masından şu ilginç sonucu çıkarabiliriz: Neo- liberal politikalann geçerliliği artık, bizzat, bun- lann geteneksel savunuculan tarafından da sorgulanıyor, artık anti-enflasyonist değil bü- 2002'ye Girerken-ll: Dünya Bionomisi yümeyi teşvik edici politikalar isteniyor. öte yandan, dünya ekonomisinde 1995- 2000 arasmda gerçekleşen toplam büyüme performansının içinde ABD ekonomisinin kat- kısı yüzde 40'a ulaşmıştı (Global Economic Forum 02/01/02). Bu olgu, yukanda değin- diğim "lokomotif" bulma sorununa yeni bir boyut ekledi. 1990'larda başı çeken ABD eko- nomisi 2001 yılında bir resesyona gınnce dün- ya ekonomisini de hızla peşinden sürükleme- ye başladı. Bugünün dünya ekonomisi dengeleri içinde, ABD ekonomisi toparlan- madan, dünya ekonomisi- nin toparlanmasının olasılı- ğı yok. Işte bu yüzden, dün- ya ekonomisinin geleceği- ne ilişkin tartışmalarda dik- katler öncelikle ABD eko- nomisinin performansı üze- rinde yoğunlaşıyor. çeH$MII slnyaller ABD ekonomisinden ise ^ son aylarda çelişkili sinyal- ler geliyor. Bir grup veriye bakarak resesyonun sonu- na gelındiğini söylemek mümkün. Örneğin, iş çevrelerinin beklentilerinde, tüketici moralin- de, "stok/satışlar" oranlannda bir iyileşme var. Gelir ve kâr artışı beklentisi bildiren şir- ketlenn sayısı da arttı. Şirketlerin yüksek tek- noloji mallanna yönelik yatınm harcamalann- da da bir toparianma başladığını söylemek mümkün (Wall Street Journal 04/01/02). Cuma günü açıklanan veriler, işten çıkartma- lann arahkta yavaşladığını gösteriyor. (Blo- omberg, 04/01/02). Fınancial Times'a gö- re işsizlik trendinin hangi yöne gideceği he- nüz belli değil ama üretim alanında, özellikle siparişlerde olumlu gelismeler var. 1974'ten bu yana ilk kez iki yıl üst üste gerileyen ABD borsasının 2001'in son üç ayında bir topar- ianma sergilemiş olması da resesyonun artık sonuna gelindiğine ilişkin iyimser senaryoyu güçlendiriyor. ABD ekonomisindeki bu resesyonun (eğer sonuna gelindıyse) bu kadar kısa sürmesinin arkasında, New York Times'ın da vurgula- dığı gibi tüketici talebinin belli bir düzeyi ko- rumuş olması yatıyor. Tüketici talebinin, bor- sadaki gerilemeye (zenginlik etkisinin aşın- masına) rağmen düzeyini korumuş olmasın- da, Federal Reserve'in, faizleri, bir yılda 11 müdahaleyle, yüzde 6.5'ten yüzde 1.5'e çek- mesinin önemli payı var. Faizlerdeki gerile- me, hem borsayı destekledi hem de tüketici ve özel sektör kredilennin canlılığını koruma- sını sağladı. Ancak bu arada, bir taraftan fa- izler, bir alt sınıra yaklaşmaya başlarken, di- ğer taraftan hane halkı ve özel sektör borçla- n, 2001 yılında, sırasıyla yüzde 8.5 ve yüzde 6.6 artarak, 7.5 trilyon dolara ve 4.9 trilyon do- lara tırmandı. Böylece ABD özel sektör borç- lannın GSMH'ye oranı 1994'te yüzde 36.8'den geçen yıl sonunda yüzde 48.1'e yükseldi. Birçok analist, bu oranlann önü- müzdeki dönemde, hem şirket yattnmlannı hem de tüketici talebinin büyümesini sınıria- yacağına inanıyor (Wall Street Journal 01/01/02). Diğer taraftan işsizliğin yüzde 5.8'e ulaşmasına karşın artma eğilimini koru- ması, tüketici talebine ilişkin iyimser senaryo- lan zayıflatıyor. Nitekim, TheABCNevvs/Money Magazine'in tüketici konforindeksinin 30Ara- lık'ta bir kez daha düşme- sine, düşük faizlere rağ- men ev kredisı başvuru- lanndaki gerilemeye, yan iletkenler piyasasındaki talebin zayrflığına işaret eden Comstoc Part- ners, Inc genel müdürü Charlie Minter'e göre, piyasalardaki iyimser beklentilerin gerçekleş- me olasılığı düşük (Be- yortd The Headlines, 04/01/02). HSBC (Lond- ra) Baş Ekonomisti Stephen King de "ABD'nin başı çekeceği bir V a'pi topar- ianma senaryosunu fazla iyimser butuyor" (Los Angeles Times 31/12/01). Ya dlflerleri? Dünya ekonomisinin geri kalanında da du- rum pek parlak değil. Far Eastern Econo- mic Revievv, ABD'deki olumlu gelişmete- rin Asya ekonomılerine de yansımaya başla- dığına (03-10/01/02) işaret ediyor ama, böl- ge ekonomileri açısından en az ABD kadar önemli olan Japonya, Fınancial Times'a gö- re, 2002'ye düpedüz bir depresyon içinde (Lex: 05/01), gündeminde de banka sektö- ründe büyük iflaslar olarak (The Economist) giriyor. Avrupa'nın en büyük ekonomisi Al- manya'daki ekonomik gerileme/yavaşlama, Handelsblatt'a göre 2002'nin ikinci üç ayı- na kadar etkisini sürdürecek (02/01/02). Di- ğertaraftan, hemAvrupa'dahemdeAsya'da neo-liberalizme karşı dikkatli davranan, ulu- sal ekonomik süreçlere özellikle öncelik ve- ren iki ekonominin (Fransa ve Çin) ikisi de canlılığını korumaya devam ediyor. Fransa ve Çin, halen sırasıyla yüzde 2 ve yüzde 7 büyü- me hızlan sergiliyoriar. Fransa'da işsizliğin ge- çen yıla göre az da olsa gerilediği görülüyor. Ancak Çin 2001 'de Dünya Ticaret Örgütü'ne girdi. Bu adımın ilk etkilerini de bu yıl görme- ye başlayacağız. Latin Amerika'da Arjantin'in durumu ma- lum. William Grieder'ın araştırmasının gös- terdiği gibi (The Nation 31/12/01), IMF'nin "yapısal reformlanna" NAFTA'nın sunduğu olanaklara rağmen Meksika'nın durumu da iyi değil. Bir taraftan ABD'dekiresesyonun,di- ğer taraftan, düşük ücret ekonomileri arasm- da yoğunlaşan rekabetin, özellikle Çin'den gelen basınçlann etkisiyle Meksika hızla yok- sullaşmaya devam ediyor, ekonomisi istikra- nnı yitiriyor. Brezilya'nın dış borcu büyüme- ye devam etse bile ekonomisi göreli olarak is- tikrariı, ancak, Arjantin'deki çöküşün, mali ve siyasi etkilerinden kendini koruyup koruya- mayacağı henüz kesin değil (the Econo- mist). Ancak Latin Amerika deneyi de neo-li- beral politikalann artık işlevini yitirdığini, IMF programlannın ekonomik toparlanmayı ge- ciktirdiğini gösteriyor. Kimi analistler, toparianmanın gecikeceği- ni, geldiğinde de zayıf olacağını, 1990'lann hızlı büyüme dönemınin geride kaldığını, uzun süreli bir düşük büyüme dönemine gkildiğini düşünüyoriar. Haklı olup olmadık- lannı, bu yılın ilk yansında göreceğiz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear