Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
T OCAK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 11
ŞİRKETLERDEN
• ŞİŞE'VECAM
Fabrikalan,
sennayesinde 200
trilyon liralık arttınma
gitmeye hazırlaruyor.
Şirket, sennayesinde
65 trilyon 890 milyar
liralık bedelli, 135
trilyon 4 milyar liralık
bedelsiz aıttınm
yapmayı planlıyor. Bu
arttınmla sermayesi
285 trilyon liraya
ulaşacak.
• HUGOBOSS,
ocakta Istanbul
Nişantaşı ve Ankara
Kavaklıdere
mağazalannda yüzde
5O'lere varan
indirimler uyguluyor.
• ESBİLGİSAVAR
her yıl yüzde 30
büyürken krize rağmen
bu yıl da gelirlerini
yüzde 45 arttırdı.
• KOÇ MÜZESİ
Kültür Bakanlığı'nın
'2001 yılı kültür ve
sanat büyük ödülü'nü
kazandı.
• POLİSAN BOYA,
ticari ve finansal
ihtiyaçlannı internet
üzerinden Dışbank
Sistem D paketi ile
karşılama olanağına
kavuşuyor.
• PROFÎLO, DVD ve
VCD'ü
televizyonlanyla,
televizyon keyfîne yeni
bir boyut katıyor.
• BERKÇORAP,
2002 yılı için sunduğu
file ve desenli
çoraplanyla Rouge
kızlannın bacaklannı
sardı.
• REDBULL, 2002
yılında, Soe Çocuk
Eğitim Demeği'ni,
2004 yıhnda ise Soe
Çocuk Eğitim Vakfi'nı
Türkiye'ye
kazandırmayı planlıyor.
• BP'nin süriicü ve
tanker standartlarını
yükseltmek amacıyla
uyguladığı 'Emniyetli
Geçiş' projesiyle
Helios ödülünü aldı.
• CfflCKO-
SHUTTLE, otomobil
kulüpleri Alman
ADAC, Ingiliz AA ve
lspanyol RACC
tarafından yapılan
'Euro Test'
programında en iyi
sonuçlan alan oto
koltuğu oldu.
Kişi başına gelir, nüfus sayım sonuçlannın açıklanmasıyla 80 dolar daha geriledi
Çoğaldıkçadahada yoksullaşük• Vatandaş, 2002 yılında kişi
başına 2 bin 316 dolar yerine 2 bin
227 dolarla yetinmek zorunda
kalacak. 2002 yılbaşında
Türkiye'nin nüfusu 69.3 milyona
yükselirken nüfus 11 Temmuz'da 70
milyon kişiyi aşacak.
ANKARA (AA) - Yaşanan krizle birlik-
te kişi başına milli gelirde yaşanan keskin
düşüşe bir de nüfus sayımının sonuçlan
eklendi. Daha önce 2 bin 261 dolar olarak
öngörülen kişi başına gelirnüfus sayım so-
nuçlannın açıklanmasıyla 80 dolar daha
düştü.
67 milyon 844 bin kişi olarak açıklanan
nüfus 2000 yıl sonunda 68 milyon 82 bin
581 kişiye çıktı. Yıllık programa göre Tür-
kiye nüfusu 2000 yılı sonu itibanyla 65
milyon 784 bin olarak tahmin ediliyordu.
2000 yıl ortası nüfus 67 milyon 469 bin
508 kişi olarak belirlenirken daha önceki
hesaplamalara göre, kişi başına 3 bin 95
olarak tahmin edılen gelir de bu artışla bir-
likte 100 dolar düştü ve 2 bin 995 dolara
indi.
Krizin yaşandığı yıl olan 2001 'de ise ki-
şi başına gelir rakamı 2 bin 261 dolar ola-
rak tahmin edilmişti. Oysa sayım sonuçla-
nnın açıklanmasının ardından nüfusta or-
taya çıkan artış ile birlikte bu rakam da 80
dolar azalarak 2 bin 181 dolara kadar in-
di.
Bu yıl kişi başına kayıp 89 dolar
Tahminlere göre bu yıl için 2 bin 316 do-
larlık kişi başına gelir beklenirken, nüfus-
taki arüşa paralel olarak bu rakam 89 do-
lar daha gerileyecek ve 2 bin 227 dolara
inecek.
Böylelikle geçen yıl için tahmin edilen
kişi başına gelirin de altına ınilmiş olacak.
öte yandan, hesaplamalara göre Türki-
ye nüfusu 11 Temmuz tarihinde 70 milyon
suunnı aşacak. Türkiye bu yılı ise 70 mil-
yon 602 bin kişi olarak bitirecek.
ATO BAŞKANIAYGÜN:
Bankalara
destek üretime
yaramayacak
Ekonomi Servisi - Ankara Ticaret Odası
Başkanı Sinan Aygün, mali yapısı zayıf
bankalara kamu kaynağı aktanlmasına
karşı çıkarak "Bir yandan devlet
DankafauınıözeOeştireceğizdiyoriar,
diğer yandan özel bankahn
deviedeştiriyorlar.Bugörülmüsbirşey
değfl"dedi.
Aygün, bankalara sağlanacak desteğin
reel sektöre yansımayacağını ileri
sürdü.
Aygün, yaphğı yazıh açıklamada,
bankalara destek konusunun reel sektör
paketinin içine gizlice
yerleştirilmesinin yakışık almadığını
beürterek reel sektörün sorununa yanıt
verümediğini söyledi. Aygün, "Devlet
desteği yapan bankabr arasmda ya
aynm yapmamah ya da bu
güçkndinneyi hiç yapmamahdn-. Kakh
ld bu bankabrm reel sektöre ne oranda,
bangi faizle, hangi vadeyle kredi
açacaklanbeflideğiJdir"
değerlendirmesini yaptı.
Türkiye bu krizde 1994e göre iyi sayılabilecek bir performans sergiledi
Ecevit, Çiller^iıı rekorlanııı kıraınadı
1994 ve 2001 e jliskin temel ekonomik gelismeler
Hazıne ıç borçlanma faızı
Reelfaız
Yıllık enflasyon (Toptan Eşya)
Kamu zamlan
Yıllık enflasyon (Tüketicı)
Dolar kunındakı artış
TL'mndeğerkaybı
Asgari ücrettekı reel azalma
Memur maaşlanndakı reel azalma
Milli gelirdeki kûçûlme
Dolar bazında milli gelirde küçûlme
1994{*/.)
165.5
6.3
149.6
149.4
125.5
167.6
62.6
21.3
25.5
6.1
27.1
2001(%)
96.5
4.1
88.6
99.7
68.5
115.3
53.9
11.1
3.6
8.5
25.7
ANKARA (ANKA) - 2001 yüı,
yüzde 8.5 olması beklenen ekono-
mik küçülme nedeniyle "Türldye
tarihinin en derin kriz yrir" olarak
tarihe geçerken, enflasyon, kur, re-
el ücretler, kamu zamlan, iç borç-
lanma faizi gibi göstergelerde, bir
önceki kriz yüı olan 1994'e göre ise
oldukça iyi sayılabilecek bir per-
formans sergiledi. 2001 yıhndaki
kriz 1994 yılındaki krizin
"rekortanna" yaklaşama-
dı. 2001 yılı enflasyon
oranlannm, 1994 yılının ol-
dukça alnnda kalması, Tür-
kiye tarihinin "en derin kri-
a hangisiydi
n
tartışmasını
gündeme getirdi. Temel ba-
zı ekonomik verilerdeki gelisme-
ler, Türkiye'nin 1994 krizinde,
2001 yılına göre daha fazla "hnpa-
hndjğuu" ortaya çıkanyor.
Yapılan belirlemelere göre,
1994'te Türkiye üç haneli enflas-
yonla tamştı. Tüm hükümetlerin
ekonomik krizlerden çıkmak için
kullandığı en acunasız ortak poli-
tika olan kamu fiyatlanna yapılan
zamlarda Ecevit, ÇiDer'e yerişeme-
di. 1994 krizinde yüzde 149.4,
2001 'de ise 99.7 oranında zam ya-
pıldı.
2001 krizinin, 1994 yüına göre
en olumsuz göstergesi ise milli ge-
lirdeki küçülme oldu. 1994 krizin-
de milli gelir yüzde 6.1 oranında
azalmıştı. 2001 yılındaki azalma-
• 1994 krizinde ortalama yüzde 165.5 faizle
borçlanan Hazine, 2001 yılında yüzde 96.5
faizle borç alabildi. Çiller, 1994 krizinde
kamu mallanna yüzde 149.4 zam yaptı.
Ecevit'in kamu zamlan yüzde 99.7'de kaldı.
nm ise yüzde 8.5 düzeyinde oiuş-
tuğu tahmin ediliyor.
Ancak dolar cinsinden olarak ba-
kıldığmda2001 kriziyine 1994 kri-
zine yetişemiyor. Türkiye ekono-
misi 1994 krizinde dolar cinsinden
yüzde 27.1 oranında küçülmüştü.
2001 yılında dolar cinsinden kü-
çühnenin ise yüzde 25.7 düzeyin-
de kaldığı tahmin ediliyor.
ÇiDerahndı
Başbakan olduğu 1994'te uygu-
ladığı politikalarla ağır bir ekono-
mik krize ve yüzde 149'la Cumhu-
riyet tarihinin en yüksek enflasyo-
nuna neden olan DYP Genel Baş-
kanı Tansu Çiller, 2001'de enflas-
yonun krizerağmen,bunun alnnda
kaldığına işaret eden de-
ğerlendirmelerdenalındı.
Çiller yazıh açıklama-
sında, "Bnrileri enflasyo-
nu maknl ve mazur gös-
tennekadma bunun 1994
yıhıun enflasyon rakamı-
nm abmda kakbğmı vur-
guluyoıiar. Ancak 1994 ydmda uy-
gıuamaya lk"nnl«" ekonomik ted-
bhierle kriz ortamından 6 ay gibi
çok lasa bir sûrede çüakhğnu, 1995
yıhnda enflasyonun yüzde 60'lara
düşürüldüğünü. sağlanan ihracat
arti^m, Türkiye'nin büyümesim
görmezden gdryoriar veya görmü-
yor gibi davranıyoriar" dedi.
İNGtLTERE EURO'YA DİRENİYOR - Avnıpa BirHği'ne üye 12 ülkenin
ofaçturduğu Euro bölgesinin dışuıda kalan lngiltere"de Euro tarüşması sü-
röyor.BaşbakanTonyBlair'in "Euro'nun dışmda kabnakaptalcaohır" açık-
lanudanmn ardından Ingütere hükümetL Euro'nun ikinci bir kur gibi gö-
^ l d k l l l
a
b k l d k k i
ti". Ahnanya'nın başuıı çektiği Euro ülkelerinin de desteklediği uygulama
bir Ingütere gazetesinde çıkan haberle yeniden taroşmaya neden oldu. Ha-
bere göre, tngtttere'deki restoranlan destekleyen paıiamento, Avam Kama-
raa'nagefenzh«retcifcriı»,pariamentonunbedi\«nlieş\TidükkânlanndaEu-
ro'yla ahşveriş yapmasma izin vermiyor.
HABURSINIRKAPISI
Mazot ticareû
yeniden
başlayacak
DtYARBAKIR (AA) - Kuzey
Irak'tan yapılan mazot ticaretine
bugün yeniden başlanacak.
Irak'ınkuzeyinden Şırnak'ın Si-
lopi ilçesi yakınlanndaki Habur Sı-
nır Kapısf ndan kamyonlarla geti-
rilen, ancak 18 Eylül'den bu yana
duran mazot ticaretine yeniden
başlanıhyor.
Saddam yönetiminin 18 Eylül'de
verdiği mazotu kesilmesinin ardın-
dan durduğunu hatırlatan yetkılıler
şöyle dediler:"Mazot ticareti yeni-
den başhyor ancak gelen mazot
miktan esldsi gibi çok ohnayacak.
Çünkü, obölgedemazotmiktan az.
Bu nedenle ilk etapta günlük 100
kamyon ile yapüacak. Oncetik 18
Eylül'den önce o böigeye geçip an-
cak boş dönenlere tanınacak. Bu
durumda olan yaklaşık4 bin kam-
yon var. Yann sabahtan itibaren
kamyonlarmazotgetirmekiçin ka-
pıdan çüaş yapacaklar."
AıVKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Hepsi YapısalL.
Ekonomi, yeni yıla yine eski alışkanlıklarla, daha
doğrusu politikalarla giriyor. Eski alışkanlıklarda,
kapkaça dayalı bir sermaye birikimi süreci geçeriiy-
di. Son günlerin bankacılık alanındaki yasalaştırma
çabalan bir kez daha kanrtlıyor ki geçmişin yanlış ser-
maye birikimi anlayışı, önümüzdeki yıllarda da sürdü-
rülecektir.
Ülke, 1999'u izleyen ikiyılı, IMFdayatmasıylagiriş-
tiği yapısal reform yasalannı çıkarmakla geçirdi;
Meclis bu işe odaklandı; halk soluğunu tuttu, çözüm
bekledi. Vanlan sonuç nedir? Doğalgazın, dışâlımın-
dan ülke içinde tüketiciye ulaşmasına uzananfiyatar-
tışına bakılırsa görünen, doğalgaz piyasasmın, öyle
önceden halka söylendiği gibi rekabetçi olmadığı, ya-
ni doğalgaz fiyatını maliyet+sınırlı bir kâr oranı düze-
yinde tutmadığıdır. Yüksek kârlar, fiyat farklılaştırma-
lan ve satın alınmasına karşın kullanılamayan ve bu
nedenle de boşuna yakılan doğalgaz, ulaşılan sonuç-
lardır. Türkiye, doğalgaz konusunu, enerji sektörü-
nün bütününde yaptığı gibi, bir kaynak-kullanım den-
gesine kavuşturamamış, bunun yerine, tüketicinin ve
kullanıcının haksız yere soyulduğu bir enerji piyasası
yapısı oluşturmuştur. Yapısal düzenleme adı altında
vanlan sonuç tam bir soygun düzenidir.
• • •
Bankacılık alanındaki gelismeler ise tam bir kara
güldürüye dönüşmektedir. Türkiye'de yakın yıllara
dek kamu bankalannın, birikim ve kredilerin yüzde 40'ı
dolayında bir bölümüne sahip olacak kadar ağırlıklı
olduğu biryapı vardı. Hükümetlerin kötüye kullanma-
lan sonucu kamu bankalan çökertildi. Aynı yıllarda,
özel banka sayısı ise ikiye katlandı. Çok yanlış birtu-
tumla, inşaat, sanayi, turizm ve basın-yayın kuruluş-
lannın önemli bir bölümü, orta ve büyük holdingler
kendi bankalannı kurdu. Şimdi de sermaye verile-
rek bunlann kurtanlmasına çalışılıyor.
2001 'de TMSF'ye aktanlan bu bankalara 20 milyar
dolar aktanlmıştı. Getirilen yasa tasansı ile kamu-
oyunda 5-10 katrilyon gibi sayılardan söz edilmesine
karşın bankalara aktarılacak kamu kaynaklannın tu-
tarı da açık ve belli değıldir. Bir başka anlatımla, dev-
let bankacılıktan elini çekmiş, kamu bankalannı
özelleştjrmeye girişmiş, buna karşılık bankacılık
kesimi, büyük ölçude devletin parasıyia yaşar bir
duruma gelmiştir.
Hükümet son birkaç yıl içinde bankacılık sektöru-
nün yasal temellerini bir türlü atamamıştır Bu tasa-
nnın yasalaşması da sağlıklı biryapı oluşturacak özel-
likleri taşımıyor.
Türkiye bankacılığının asıl sakatlığı, girişimcinin
banka sermayesi ile, çalıştığı dığer sektörlerdeki, ör-
neğin, inşaat, enerji, basın-yayın, turizm gibi sek-
törlerdeki sermayesinin iç içe olmasıdır. Bu iç içelik,
banka sahibi olan ile olmayan arasmda haksız reka-
bet yaratır; bu nedenle de kapitalizmin yarışmada
eşrtlik ya da rekabet ilkesine aykındır. Eğer diğer
ülkelerin deneyimlerine bakılacaksa asıl bu nokta ir-
delenmelidir.
Getiriten yasa tasansı, kamu bankalannın yönetim
ve denetim ve tasfiye kurulu üyeleriyle fondaki ban-
kaların atanmış yönetim ve denetim kurulu üyelerinin,
bankalanyla bu bankaların borçlulan arasmda yapı-
lacak işlemler, tasandaki adıyla "finansalyeniden ya-
pılandırma anlaşmasına" dayalı işlemler nedeniyle
doğabilecekcezaı sorumluluklan "kasıtlıfiillerine"ve
hukuki sorumluluklan da "ağır kusuriu" olmalanna
bağlanmaktadır. Hiç kimseye kuşkulu bakılmamalıdır;
ancak rüşvet ve yolsuzluğun kol gezdiği bir ortamda,
böyle bir düzenlemenin doğuracağı çok karanlık
noktalar olabılecektir.
Ek olarak, sağlanacak kamu kaynağının, üretici şir-
kettere dağrtılmasının açık ve nesnel ölçütlere göre ya-
pılacağının güvencesi de tasarıda yer almıyor. Reel
sektöre verilecek desteğin nasıl olacağı ya da kamu
desteği sağlanan bankalara borçlu olan ve kur-
tanlmak üzere seçileceklerin seçiminin nasıl ya-
pılacağı açık değildir.
Kısaca tasan, mal ve hizmet üretenleri yeniden üre-
tici kılmaktan çok, kimi batık bankalara yeniden kay-
nak aktanlması esasına dayanmaktadır. Ortada ger-
çekten yapısal bir sorun var. Asıl sorun, yapıimak is-
tenenin bu sorunu daha da ağırlaştınp ağırtaştırma-
yacağıdır.
•••
Bir başka yapısal düzenleme tütünde yapılıyor. Tür-
kiye'nin 600 bine yakın tütün üreticisi uluslararası tü-
tün tekellerine teslim ediliyor. Yıllarca devlet bütçesi-
nin gelir kaynağı olan ve üreticiye destek veren fekel
özelleştiriliyor.
Bunlann hepsi yapısal. Başka yapısallar da var;
elektrik, Telekom gibi...
yakup@metu.edu.tr
DÜNYA EKONOMISİNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net
Dünya ekonomisi, 2001 'de son 30 yılın en
sert ve genelleşmiş durgunluğuna (kimi ölçü-
lere göre resesyonuna) girdi. Bu, "kûresel-
leşme", diğer bir deyişle "serbestpiyasa" iliş-
kilerinin yaygınlaştınlması ve mali genışleme
sürecinin ilk ekonomik durgunluğudur. Bu
durgunluğun ne kadar süreceği, "küreselleş-
me sürecini" hangi yönde etkileyeceği önü-
müzdeki aylarda belli olacak.
200Tln oösterdlfll
Geçen yıl başlayan durgunluk (dünya tica-
reti büyüme hızı 2000'de yüzde 12+'dan
2001'de yüzde 0.7'ye geriledi) "kûreselleş-
me" sürecinin veteknolojik gelişmelerin dün-
ya ekonomisine getirdiği yeni zaaflan da or-
taya koydu. Örneğin, serbest piyasanın yay-
gınlaştınlması, telekomünikasyon, bilgi işlem
alanlanndaki gelismeler, merkez ülkeler (bun-
lara az sayıda gelişmekte olan ülkeyi de ek-
leyebiliriz) arasındaki ekonomik ilişkileri yo-
ğunlaştırdı. Böyiece bir bölgede çıkan soru-
nun hızla genelleşme, istikrarsızlıklann yay-
gınlaşma eğilimi güçlendi; en gelişmiş ülke-
lerin ekonomik dalgalanmalannın eşzamanh
olmaya başladığı görüldü. Bu eşzamanlılık
ise, bir resesyon anında, katan resesyondan
çıkaracak bir "lokomotiT bulmayı çok zor-
laştınyordu.
Dünyada, ekonomi politikalan alanında da
bir sorun vardı. The Economist'in bu hafta
dikkat çektiği gibi, hükümetler, 1980'lerden
kalan biralışkanlıkla, hâlâ enflasyonla müca-
dele ediyoriardı. Bu yüzden, bugün gerekli
olan genişlemeci politikalar gerektiği gibi uy-
gulanamıyordu. Ekonomi politikalannda enf-
lasyonla mücadeleye yapılan vurgunun, as-
lında neo-liberal politikalann birözelliği oldu-
ğunu hatıriarsak, The Economist'in yakın-
masından şu ilginç sonucu çıkarabiliriz: Neo-
liberal politikalann geçerliliği artık, bizzat, bun-
lann geteneksel savunuculan tarafından da
sorgulanıyor, artık anti-enflasyonist değil bü-
2002'ye Girerken-ll: Dünya Bionomisi
yümeyi teşvik edici politikalar isteniyor.
öte yandan, dünya ekonomisinde 1995-
2000 arasmda gerçekleşen toplam büyüme
performansının içinde ABD ekonomisinin kat-
kısı yüzde 40'a ulaşmıştı (Global Economic
Forum 02/01/02). Bu olgu, yukanda değin-
diğim "lokomotif" bulma sorununa yeni bir
boyut ekledi. 1990'larda başı çeken ABD eko-
nomisi 2001 yılında bir resesyona gınnce dün-
ya ekonomisini de hızla peşinden sürükleme-
ye başladı. Bugünün dünya
ekonomisi dengeleri içinde,
ABD ekonomisi toparlan-
madan, dünya ekonomisi-
nin toparlanmasının olasılı-
ğı yok. Işte bu yüzden, dün-
ya ekonomisinin geleceği-
ne ilişkin tartışmalarda dik-
katler öncelikle ABD eko-
nomisinin performansı üze-
rinde yoğunlaşıyor.
çeH$MII slnyaller
ABD ekonomisinden ise ^
son aylarda çelişkili sinyal-
ler geliyor. Bir grup veriye
bakarak resesyonun sonu-
na gelındiğini söylemek mümkün. Örneğin, iş
çevrelerinin beklentilerinde, tüketici moralin-
de, "stok/satışlar" oranlannda bir iyileşme
var. Gelir ve kâr artışı beklentisi bildiren şir-
ketlenn sayısı da arttı. Şirketlerin yüksek tek-
noloji mallanna yönelik yatınm harcamalann-
da da bir toparianma başladığını söylemek
mümkün (Wall Street Journal 04/01/02).
Cuma günü açıklanan veriler, işten çıkartma-
lann arahkta yavaşladığını gösteriyor. (Blo-
omberg, 04/01/02). Fınancial Times'a gö-
re işsizlik trendinin hangi yöne gideceği he-
nüz belli değil ama üretim alanında, özellikle
siparişlerde olumlu gelismeler var. 1974'ten
bu yana ilk kez iki yıl üst üste gerileyen ABD
borsasının 2001'in son üç ayında bir topar-
ianma sergilemiş olması da resesyonun artık
sonuna gelindiğine ilişkin iyimser senaryoyu
güçlendiriyor.
ABD ekonomisindeki bu resesyonun (eğer
sonuna gelindıyse) bu kadar kısa sürmesinin
arkasında, New York Times'ın da vurgula-
dığı gibi tüketici talebinin belli bir düzeyi ko-
rumuş olması yatıyor. Tüketici talebinin, bor-
sadaki gerilemeye (zenginlik etkisinin aşın-
masına) rağmen düzeyini korumuş olmasın-
da, Federal Reserve'in, faizleri, bir yılda 11
müdahaleyle, yüzde 6.5'ten yüzde 1.5'e çek-
mesinin önemli payı var. Faizlerdeki gerile-
me, hem borsayı destekledi hem de tüketici
ve özel sektör kredilennin canlılığını koruma-
sını sağladı. Ancak bu arada, bir taraftan fa-
izler, bir alt sınıra yaklaşmaya başlarken, di-
ğer taraftan hane halkı ve özel sektör borçla-
n, 2001 yılında, sırasıyla yüzde 8.5 ve yüzde
6.6 artarak, 7.5 trilyon dolara ve 4.9 trilyon do-
lara tırmandı. Böylece ABD özel sektör borç-
lannın GSMH'ye oranı 1994'te yüzde
36.8'den geçen yıl sonunda yüzde 48.1'e
yükseldi. Birçok analist, bu oranlann önü-
müzdeki dönemde, hem şirket yattnmlannı
hem de tüketici talebinin büyümesini sınıria-
yacağına inanıyor (Wall Street Journal
01/01/02). Diğer taraftan işsizliğin yüzde
5.8'e ulaşmasına karşın artma eğilimini koru-
ması, tüketici talebine ilişkin iyimser senaryo-
lan zayıflatıyor. Nitekim,
TheABCNevvs/Money
Magazine'in tüketici
konforindeksinin 30Ara-
lık'ta bir kez daha düşme-
sine, düşük faizlere rağ-
men ev kredisı başvuru-
lanndaki gerilemeye, yan
iletkenler piyasasındaki
talebin zayrflığına işaret
eden Comstoc Part-
ners, Inc genel müdürü
Charlie Minter'e göre,
piyasalardaki iyimser
beklentilerin gerçekleş-
me olasılığı düşük (Be-
yortd The Headlines,
04/01/02). HSBC (Lond-
ra) Baş Ekonomisti Stephen King de
"ABD'nin başı çekeceği bir V a'pi topar-
ianma senaryosunu fazla iyimser butuyor"
(Los Angeles Times 31/12/01).
Ya dlflerleri?
Dünya ekonomisinin geri kalanında da du-
rum pek parlak değil. Far Eastern Econo-
mic Revievv, ABD'deki olumlu gelişmete-
rin Asya ekonomılerine de yansımaya başla-
dığına (03-10/01/02) işaret ediyor ama, böl-
ge ekonomileri açısından en az ABD kadar
önemli olan Japonya, Fınancial Times'a gö-
re, 2002'ye düpedüz bir depresyon içinde
(Lex: 05/01), gündeminde de banka sektö-
ründe büyük iflaslar olarak (The Economist)
giriyor. Avrupa'nın en büyük ekonomisi Al-
manya'daki ekonomik gerileme/yavaşlama,
Handelsblatt'a göre 2002'nin ikinci üç ayı-
na kadar etkisini sürdürecek (02/01/02). Di-
ğertaraftan, hemAvrupa'dahemdeAsya'da
neo-liberalizme karşı dikkatli davranan, ulu-
sal ekonomik süreçlere özellikle öncelik ve-
ren iki ekonominin (Fransa ve Çin) ikisi de
canlılığını korumaya devam ediyor. Fransa ve
Çin, halen sırasıyla yüzde 2 ve yüzde 7 büyü-
me hızlan sergiliyoriar. Fransa'da işsizliğin ge-
çen yıla göre az da olsa gerilediği görülüyor.
Ancak Çin 2001 'de Dünya Ticaret Örgütü'ne
girdi. Bu adımın ilk etkilerini de bu yıl görme-
ye başlayacağız.
Latin Amerika'da Arjantin'in durumu ma-
lum. William Grieder'ın araştırmasının gös-
terdiği gibi (The Nation 31/12/01), IMF'nin
"yapısal reformlanna" NAFTA'nın sunduğu
olanaklara rağmen Meksika'nın durumu da
iyi değil. Bir taraftan ABD'dekiresesyonun,di-
ğer taraftan, düşük ücret ekonomileri arasm-
da yoğunlaşan rekabetin, özellikle Çin'den
gelen basınçlann etkisiyle Meksika hızla yok-
sullaşmaya devam ediyor, ekonomisi istikra-
nnı yitiriyor. Brezilya'nın dış borcu büyüme-
ye devam etse bile ekonomisi göreli olarak is-
tikrariı, ancak, Arjantin'deki çöküşün, mali ve
siyasi etkilerinden kendini koruyup koruya-
mayacağı henüz kesin değil (the Econo-
mist). Ancak Latin Amerika deneyi de neo-li-
beral politikalann artık işlevini yitirdığini, IMF
programlannın ekonomik toparlanmayı ge-
ciktirdiğini gösteriyor.
Kimi analistler, toparianmanın gecikeceği-
ni, geldiğinde de zayıf olacağını, 1990'lann
hızlı büyüme dönemınin geride kaldığını,
uzun süreli bir düşük büyüme dönemine
gkildiğini düşünüyoriar. Haklı olup olmadık-
lannı, bu yılın ilk yansında göreceğiz.