23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 2002 CUMA DİZİ leni bir özgürlük, yenibirdemokrasi mi? Sovyetler Birliği \ Niçin ve Nasıl Çöktu? SERVER TANILÜ • Dünyanın iki kampa bölünmesi görüşleri de öylesine böldü ki, pek az insan, Sovyet rejimi ve kurumlan karşısında yansız kaldı, kalabildi. Kalem kavgalan, bu konuda edinilebilecek bilgilerin yanı sıra, yapılabilecek yorumlan da kararttı. Bununla beraber, iktisatçılann, hukukçulann, farklı eğilimlerdeki siyaset bilimcilerinin çalışmalan, konunun özelliklerini ortaya koydu. Eleştirilerin başında "özgürlük" kavramı geliyordu. ovyet rejünine yöneltilen eleşti- ri şuydu: Devledekanşıp gıtmiş, kJ onun bütün anahtarlannı elinde tutan ve genel politikasııu eleştirmek de imkânsız olan; seçimlerde adayla- n tek başına sunan, bütün açıklama ve propaganda araçlannı tekeline almış bir kişinin sultasındaki tek partisiyle, se- çilen meclislerin de suadan bir kayıt dairesine dönüştüğü Sovyet rejimi, gö- rünüşte, sadece biçimsel bir özgürlük bırakrnaktadır yurttaşlanna ve böyle- ce, demokrasi olarak bir aldatmaca- dır. Ama yok edilen sadece fikri ve ma- nevî özgürlük degildir yalnız; maddî yaşam da mutlak ıktıdara sahip, tek malik, tek üretici ve tüketim mâllan- nı tek dağıtıcı Sovyet devleti yüzünden sorun olup çıkmıştır. Gerçekten, üre- tim araçlannm sosyalJeştirilmesı dev- letin gücünü alabildığine arttınnış ve ekonomının planlaması, devleti, tüm yurttaşlann yaşamının mutlakhüküm- ranı haline getirmiştir. Hatta, bir "ser- bestkeanTin bulunduğu, kolektif çift- liklerin ekip biçtikleri toprağı "ebedî yararlanma" kaydıyla aldıkJan tarun alanında bile devlet, dolaylı olarak köylülerüzerindekesinbiretkilerneara- cına sahipti; çünkü traktörler ve geri- ye kalan zorunlu mekanık aletler onun mülkiyerindeydi ve onları kullanma- nın koşuüannı kolhozlara dayanıp o be- lirliyordu. Böylece, ekmeğı kazanma başkasına bağhydı. Dahası var: Polisin büyük önemi, gücü ve eylem yöntemleri; her muha- lifîn bir "halk düşmanı" olarak görül- mesi, faşist ulkelerde görülür türden ger- çek bir teröre yol açmakta ve Sovyet rejimini totaliter rejimler arasına sok- maktadır; yurttaş özgür değildir, say- gınbğı her an çiğnenebilir, çonkü o, bi- reyi hiçbir insanlık kaygısı duymadan feda edebilen bir iküdann ellerinde sı- radanbiraraç rolüne indirgenmiştir, zo- runlu olarak görülen geleneksel öz- gürlüklerden hiçbirine sahip değildir o, özellikle toplanma, dernek kurma, basm ve söz söyleme vb. özgürlükle- ri yoktur. Ama, buradan kalkıp Sovyet rejimini faşist rejimlerle gerçekten bir mi tutacağız? Sovyet reJlml ve faslan Oovyet rejimini faşist rejimlerle ay- kJ nı şeymiş gibi görme, siyaset bili- minin çoğu kuramcılannca eleştinldi. Önce, MauriceDuverger'in göster- diği gibi, onlara esin veren "febefe* te- melden farklıdır. Marksizm, Aydınhk- lar felsefesine ve üerleme inancına bağh akılcı ve bilimsel bir öğreti ola- rak sunarkendinı; ne iyi ne de kötü do- ğan insanın, yoldan çıkancı ve baskı- cı kapitalist sistemin koyboluşu ile dü- zelebileceği ve sosyalizmin kurulu- şuyla da yann bugünkünden daha iyi olacağını söyler. Felsefesi tutarlı olup, "Evren üstüne büfünJüğüne ve dfizen- fibir açddama" gecmrve ıyımserdır söy- lediklerinde. Oysa faşist öğreti kötüm- serdir; alnn çağ arkamızda kalmışür, doğacakötü insan kıskı\Tak baglanma- lıve şeflerce yönetümelidir,yetersiz ka- labahğa düşen tek ödev de kendı dışın- da alınmış kararlara uymaktır sadece. Böylece, içgüdüsel ve akıldışı özlem- lere çağnda bulunan, aslında da aris- tokratik olan faşist öğretilerin karşı- sında, komünist rejim ilkece ve amaç- lannda akılcı ve eşitçidir. Tek partinin vapısır< bakımından da farkhlıklar vardır: tktidara geçme- den önce, faşist partiler, halk sınıflan- na seslenirler ve işçi ve köylü kitlele- ri bir araya getirmeyi alabildiğine ba- şarsa da onlara sahip olduklan andan başlayarak, politıkalan kesüüikle tutu- culaşır ve gitgide orta sınıflara ve zen- ginlere dayanırlar. Parti içinde de, kad- rolann seçimi, komünist partide kural olarakresmî iken faşist partilerde kad- rolar en üst otoritece beürlenir. Parti- ve ayncahkh bir kast oluştururlar; oy- sa Komünist Parti, seçkinlerinin çer- çevesini gitgide genişletmiştir. Nlçln öyle? , her iki rejimde, "partinin ro- \/ lü* birbirine zıt biçimdeanlaşılır: Faşistulkelerde, rejimi iktidara getiren, tehdit edici proletaryaya karşı orta sı- nıflann ve burjuvazinin tepkisidir; ld- mi zaman "sürekli devrim"den söz edilse de partinin görevi alabildiğine tutucu olmuştur; söz konusu olan, to- zunu alarak işi sürdürmekve yürürlük- teki ıktısadi ve sosyal yapıyı sağlam- laştırmaktır; parti, büyük çıkarlarla or- duyu hesapta rutmahdır. Bu gerici ge- lişme,proleter öğelerle, bir "fltinci dev- lerini toplumu ve ekonomiyi değiştir- mede kullanıyor ve bunlan gerçekleş- tirmek için banşa ihöyacı olduğundan banşçıdır. Son olarak, Sovyet dikta- törlüğu, çüriimüş demokrasinin yeri- ne "bin ydhğına'' geçtiğini söyleyip kendinı kalıcı bir siyasal sıstem olarak hiçbirzaman sunmadı; bu diktatörlük, bir amaç değil bir araçtır, geçici oldu- ğunu söyler; iç ve dış tehlikeler orta- dan kalknğında ve "knmüncminifcaşa- masT olan bugünkü sosyalizm aşa- ması sona erip de "son aşama"ya gı- rildiğinde, devletleberaber o da son bu- lacaktır. Sovyet rejimi, faşizmden farklı da, bir "gerçek demokrasi örneğT mi? Ya da "temelalanlann dhşuıda", özgürlü- ğun bulundugu bir diktatörlük mü? Sovyetler için, "özgürlük", iktisad! ve sosyal bağunsızhkta. "sömürülmekten kurtuluş'ta astanda. Böylece, Kbendfcr ve Sovyetler, her iki kamp, insanm özgürhiğünü esas ahyoriar, ancak onu farkh biçimde antayorlann. de hücrelerin rolü, Sovyetler Birli- ği'nde devletinyanı sırave devletiniçin- de önemini artnrsa da ve yoğun bir tar- tışmayı banndırsa da AJmanya'da ve Italya'da faşist birimlerde ve SA'larda örgütlenen kitleler, sonra etkilerinin hızla zayıfladığım gördüler. Son olarak, "partiyeüydik" bakımın- dan pek büyük fark vardır: Faşist par- tilerde, gençlik dışında, yeni katdım- lara karşı bir güvensizhk duyulur. Öy- le olduğu için de Italya'da 1925'te, Al- manya'da 1933'ten başlayarak, yeni birkanlıma kapılan kapamışlardır. Oy- sa, Sovyet Komünist Partisi'nde, yurt- taşlara güven vardır; parti, sadece kom- somol'lara değil, sunuJma ve staj gibi kimi koşullan yerine getiren her yurt- taşa her zaman açık ohnuşturve söz ko- nusu koşullar da sürekli, özellikle 1939'da genişletümiştir. Böylece, fa- şist partiler, ulustan soyutlanmışlardır rim"in yandaşlannı partiden uzaklaş- tırma ve kıyıma uğratmayı hızlandır- mayı açıklamaktadır. Sovyetler Birli- ği 'nde ise tersine, partinin görevi, top- lumun ve ekonominin değişimine yar- dnncı olmak, hareketsizliği ve durağan- lığı önlemekrir; bunu da enerjileri uya- rarak, devinimsizliğe ya da kayıtsızlı- ğa karşı çıkarak, reformlann ve özve- rilerin zorunluluğunu açıklayarak ya- par. Böylece, Sovyet Anayasası, Ko- münist Parti'ye P& az Yer v e r s e ^e ro- lü gitgide büyümüş ve üyelerinin sa- yısı durmadan artmışür. Her iki rejim arasındaki farklıük, "dış potitikaİannm niteliği r> ni de açık- lıyor. Içerde bir degişikliği reddeden fa- şizm, ulusal güçleri dışarda fetihlere yönlendiriyor ve rejimi, tahrik ve zor- lamalara dayanan bir kendinı saydır- ma pou'tikasıyla sürdürüyor; oysa, Sov- yet rejimi. bütün kaynaklannı ve güç- Bu da tartışıldı eni konu. Yeni bir demokrasi ml? T 7hKiFransızhukukçusuGeorges>fe- L/ dd, Sovyet rejiminin hasunlany- la yandaşlannın kanıtlannı pek ciddî bir çözümlemeden geçirdikten sonra, şöyle der: tf Öiçfltü demokrasi kavra- mında aramak boşunadır. Her iki tez de, demokrasi açKmdan bir gercekük taşryor. Her Odsi de, demokratik özle- me asıl anlamını veren özgürlüğe doğ- nı abhmdan güçlerini ah>otiar" Ve ekler: "Sözkonusutezierinbirbirinezıt- bğı, bagü olduklan dünya görüşkrinin zıtiığı yüzûndendirn . Bir Sovyethukukçusunun söyledik- leri de şunlar: "tnsanın insanı sömür- mesine son veriktiği; yalnız siyasal de- ğilekonomikeşidiğin debütünyurttaş- lar için gerçekten varokhığu; demok- ratik özgürtüklerin yalnız resmen ilan edüdiğideğil,sosyal>3şammmaddi ko- şuDanncafiilende sağtandığı; halkla- rm eşitiiğinin boş bir kefime olmadığı ve dosüuklannın ise sarsümaz olduğu bir ülkede, hiç tartışmasız, demokrasi yolunda pek ikrilere vanlnıtstır. De- mokrasi. bir yönetimflkesiobnadan önce, siyasal rejimin gerçekliğini betir- leyenbiriktisadB-sosv^lyapKhrvesry»- saldemokrasiolsaoba suuflaruı ofana- dığj bir tophunda somudaşabiür vesa- dece böyle bir tophun bireyin geKşme- sinin koşuDannı yaratnf Bu metınler de pek güzel açıklıyor ki, Sovyetler Birliği'nde, "özgûrtüğün nesnel koşullan" vurgulanmaktadır. Konunun belki en güzel açıklamşı, \Vemiel\\TIkic nın. TekKr Dünya ad- h eserinde bize nakletn'ği bir işçinin söy- lediklerindedir. ED. Roosevelt'in baş- kanhk seçimlerinde hasmı olan yazar, 1941'de Sovyetler Birliğı'ne yaptığı bir yolculukta, bir fabrikayı ziyaretin- de bir servis şefiyle konuşurken onun hükümetininkinden farkh görüşleri di- le getirip savaınamadığına göre ger- çekten özgür olmadığını söyler. Aldı- ğı yanıt şudur: "Sayın WDde, beni an- lamnorsunuz. Hiçbirzaman özgür ol- mamış oian babamdan ve dedemden çokdaha fazla özgürlüğüm var benim. Onlarro okuma ve vazmayı öğrenme- lerinemüsaadeedümedLToprağa bağ- h köle khler oniar. Hastalandddannda kendüerine bakacak hastane yoktn. Atalarundan uzanıp gelen knşakiar içinde, okuyup yetişme. kendini gdiş- tirroe, bir yerlere varabilme olanağına sahip olabflen flk insan benim. tşte be- nim özgürlüğüm! Kuşkusuz bunu bir özgürlük olarak görmeyeceksiniz. An- cak unutmamahsmız ki, sistemimizin başlanndavız. Birgün bizim de siyasal özgürlüğümüz obcak". Bütün bunlardan çıkan şu: Sovyet- ler için, "özgürhık", iktisadî ve sosyal bağımsızlıkta, "sömürühnekten knr- t9İuş n ta aslında. Böylece, liberaller ve Sovyetler, her iki kamp, insanın öz- gürlüğünü esas alıyorlar, ancak onu farklı biçimde anhyorlar. Peki demok- rasi, muhalefetin de özgürlüğünü içe- receğine göre, ona karşı hoşgörüsüz- lüğü nasıl açıklamalı? Sovyet rejimi, kapitaüzmin 1917'den beri yeni sosyalist devleti yıkmaya ka- rarlı olduğuna inamr; önce bir dış mü- dahale, sonra dışanya göçenlere ve yaptıklanna yabancı devletlerin kol kanat germeleri, dış basunn ve sivil ya da asker yığınla yabancı kişilerin teh- ditleri, bu korkuyu doğrular; bütün bunlar, rejimi, her muhalefet gösteri- sini birkomplo ya da "sabotaj'', birya- bancı müdahalesinin belırtısı olarak görmeye iter. Her muhalife, dışannın bir suç ortağı ve aleti diye bakıhr. Sov- yetler Birhği'ndeki mücadelelerin kor- kunçlugununve bastırma hareketlerin- deki acımasızlığının kaynağında baş- ta bu var. Savaş sonrası, yeni gelişmelere gebedir... YARIN: SAVAŞ SONRASINDA SOVYETLER BİRLİĞİ... Rektör seçimi ve ötesi (II) Prof. Dr. GENCAY GÜRSOY Prof. Kemal Alemdaroğ- lu'nuntürban olaylan karşısm- daki kararh tutumu ona üniver- site içinde ve dışında önemli bir prestij kazandırmıştı. Ger- çi bu kararlıhğm arkasında, da- ha sonra 28 Şubat'la somutla- şan devlet politikasının durdu- ğu ortaya çıkmıştı ama bana göre, şeriatçı basınm o günler- de şahsını hedef alan saldınla- nna pabuç buakmamasını tak- dirle karşüamamız gerekir. Ni- tekim bu dönemde üniversite içinden Prof. Alemdaroğlu 'nun türbanla ilgili tutumu konusun- da, "ikna odalan" gibi bazı uy- gulamalar dışında köklü bir eleştiri gehnedi. Türban olay- lanm kışkırtan çevrelerin bu kan davasmı uzun zaman sür- dürmesi, Istanbul Üniversite- si'ndeki akademik yaşamın adım adım siyasallaşmasına belli oranda zemin hazırladı. Bu ortam içinde, bir savunma refleksi olarak gelişen Atatürk- çülük söylemi yadirganmıyor- du. Ashnda Istanbul Üniversi- tesi öğretim üyeleri arasında "Atatürk karşıt" bir hareket ya da akım hiçbir zaman olma- dı. Ancak bu söylem giderek fe- tişleştirildi ve Kemalizmin Alemdaroğlu yorumu, neredey- se üniversitenin resmi siyaseti haline geldi. Biçimsel ve "törensd'' Ata- türkçülük gösterileri akademik yaşamın aynlmaz bir parçası haline geldi. Dış politika dalga- lanmalarma parâlel olarak ki- mi ülkelere karşı anlamsız "bi- bmsel boykotiar" ilan edildi. Öğretim üyelerinin bu ülkele- re gitmesi yasaklandı. Yuna- nistanboykotunun üzerinden 3 ay geçmeden, Dışişleri Bakanı ünrversitenin açıhş törenine da- vet edildi. Türban olaylan sadece Istan- bul Üniversitesi'nde değil bü- tün üniversitelerde bitmiş, köp- rülerin alrından çok sular geç- miş ohnasına karşın, rektör se- çimleri yaklaştkça, Prof. Alem- daroğlu o günlerin rantını ye- niden piyasaya sürmeye başla- dı. "Ben gidersem türban geri gehr" yollu ımalarla, üniversi- te içinde adeta bir "soğuksavaş" atmosferi yaratmayı başardı. Evren Paşa'mn, 12 Eylül Anayasası'nı halko\aına sunar- ken "Evetdemezsenizterör ge- ri geKr" yolundaki tehditleri- nin, anayasanın yüzde 90'ın üzerinde onay almasına yettiği- ni unutmayahm. Prof. Alemdaroğlu, seçim stratejisinin eksenini, "Gerfci- lerin hedef tahtasuıdaki rektö- rünüze sahip cıkuı" çağnlann- da ifadesini bulan bir "martir'' edebiyatıyla şekillendirdi ve bundabelü birbaşanya da ulaş- ü. Bu arada üniversite içinde- ki muhalefeti pervasızca suçla- yarak seçim ortamının alabildi- ğine gerginleşmesine yol açtı: "Bana karşı olanlar ya şeriatçı ya bölücü ya da ikind cumhu- rrvetçidir.'" "11 Aratak günü ya 10. Yd Marşı ya da PKK mar- şı söyfenecek* (Aydm Engin, 16 Arahk2001 Cumhuriyet). Bun- lar bir anlık kızgınlık sonucu, istemeden sarfedilmiş sözler de- ğildi. Prof. Alemdaroğlu tara- findan tanıklarhuzurunda söy- lenmiş ve yazıhmştı. Bu mesaj yerini de bulmuştu. DoğuPerin- çek'in Aydınlık gazetesi "Prof. Alemdaroğhj'nun rektör seçil- mesibirulusal güvenlik sorunu- dur" diye manşet atmış, bazı kö- şe yazarlan daha seçimler sıra- sında Sayın Cumhurbaşkanı' nı "uyarmaya" başlamışlardı. Aşa- ğıdaki satırlar bir siyasi dergi- de Istanbul Üniversitesi'nde görevli bir yardımcı doçent ta- ranndanyazılmıştır: "Istanbul Ünrversitesi öğretim üyeleri ve Türk miDeti bugün bu kaÜte- dekibir rektörünü koruyamaz- sa, yann kendi ulusal güvenK- ğini ve sonucunda da Cumhu- riyetini koruyamayacak duru- rnagek<ektin_Gereklimakam- bnn duygusal davramşiaria ha- tah kararlar vermeyeceklerini, bu üniversiteyi ve Cumhuriye- ti biraz oisun düşünecekfcrini umuyoruz." (1leri, Kasım-Ara- lık2001s: 128). SÜRECEK BİRBAKIMA SERVER TANtLLİ Korkunç Yıl... "Korkunç Yıl", Fransız tarihinin belli bir zaman aralığını niteleyen bir deyimdır: III. Napoleon un diktatörlüğü, 1870 Eylül'ünde, Fransa - Prusya savaşı sırasında Fransa'nın yenilgiye uğramasıy- la yıkılır. Alman ordusu Paris'in üstüne yürür; Pa- ris halkının kahramanca savunmasına karşın, kent teslim olmak zorunda kalır. Fransızlar, Almanların önerdikleri ağır koşullan kabul ederler. Ne var ki, yenilgiden kısa bir süre sonra, 1871 yılının Mart'ında, insanlık tarihinin ilk proleter dev- rimi Paris'te başlayacak ve "Paris Komünü"nür\ temsil ettiği proletarya yönetımi kısa sürede baş- kente egemen olacaktır. Ancak, Fransız burjuva- zisinin Almanlarla, yani düşmanla yaptığı ışbirliği sonucu ezilecektir başkaldın. Komün'ün ezilme- sinden sonra da, Fransa'yı gerıcilik kasıp kavura- caktır. Arkasını dayazmalı: Burjuvalar halkayığınla va- atte bulunmuşlardın "Üçüncü Cumhuriyet"\n ku- rulmasından sonra, akıllanna getirmezler bunlan. Yeni rejim, biryandan büyük burjuvazinin çıkarla- rını savunmaya soyunurken; bir yandan da Fran- sız kapitalistlerine en çok kâr sağlayacak yeni ül- keler aramaya koyulur, yeni sömürge fetihlerıne gi- rişir. Fransız sömürge imparatorluğunun kuruluş yıl- landır o yıllar. "Korkunç Yıl", işte 1870 Eyiül'üyle başlayıp 1871 Mart'ını ve sonrasını içine alan bir zaman aralığı. 1 Ocak 2002 tarihli Le Monde'un, arkada bırak- tığımız yılın öyküsüne ayırdığı ekıne de "2001, Kor- kunç Yıl" başlığını koyduğunu görünce, deyımin ilk kullanıldığı dönem ve ayrıntılar aklıma geldi. Gazetenin, ünlü karikatürcü Plantu'nün karika- türleriylesüslediği2001 yılının bilançosunda ise şun- lar var: Yılın ilk altı ayında görülen Amerikan ikti- sadındaki yavaşlama, sonra -bir bunalımı haber ve- ren- bir "durgunluk"a dönüşüyor; bundan en çok etkilenen telekomünikasyonla havayolları kum- panyalan oluyor; 11 Eylül'de, Birleşik Devletler'e karşı terörist saldırı ve ona Afganistan'da verilen karşılık da, ikinci altı ayı kapsıyor. Böylece, 19. yüzyıldaki bir deyim, 21. yüzyılla il- gili biryıl için de kullanılmış. Ne var ki, birinde "ulu- sal" olan, ötekinde "küresel". Her şey görecedır ya, "korkunç" da öyle; insanlık çaptnda! Böyle bir dönemde yaşıyoruz. Kendimizi hazırlamalıyız!.. • Çerçeveler eski coğrafi sınırları aşıp küresel bo- yutlara ulaşırken, çoğu kalemler buradan kalkıp "sı- nıfsal"\n ortadan çekildiğini iddia ediyoriar. Hayır, yok öyle bir şey! Burjuvazi var, ama "hlper bun'uvazi" artık! Emek cephesinde pek köklü değışmeler oldu; ama emekçinin üstünde, işçisi ve köylüsüyle sö- mürü sürüyor. Ve o sömürü küresel boyutlarda! Sermaye de, dünya çapında, yepyeni araç ve yol- lara başvurarak dolaşırken, yine sömürünün arka- sında. Hiçbir şey ne fantezi uğruna, ne de sanal! Niçin öyte? Çünkü kapitalizmin olduğu yerde, sö- müren ve sömürülen olacak. Ancak, "sınıfsal"m ortadan çekildiğini söyleyen- ler, ne hikmetse kapitalizmi bir kez olsun ağızlan- na almıyorlar. Sanki o da ortadan kalkmış gibi. Bütün bu değişiklıkler, mücadelelerin taktik ve stratejisini de etkilemiş durumda. Elbet, aydınla- nn kavgasını da belirliyor bu: Onların mücadelesi de, "ulusal"öar\ "evrensel"e doğru uzanıyor; ama evrensel olduğunda ulusalı da gözardı etmiyor. Içlerinde "sağcı"s\ var, "so/cu"su, "genc/"sivar. "LJberal" etiketiyle dolaşmak hiçbir şeyi gizle- miyor, gizleyemiyor. Sonra, aydınıngörevi de özünde değişıkliğe uğ- ramadı: O yine, ezenlere ve sömürenlere karşı, ezilenlerin ve sömürülenlerin yanında! Evet, böyle bir dönemde yaşıyoruz. Neyin, ne okjuğunu bilerek kavgamızı sürdürelim!.. vehta Glingör özden ATATÜRK ŞİİRLERİ Atatürk Resimleriyle nereden baksa güzel, nereden baksan güzel Yekta Güngör Özden'in Şiir Kitapları • Atatürk Şiirleri 6OOOooo- nereden baksa güzel, nereden baksan güzel • Tançiçeği 5500ooo.- • Aşkımız -Şiirimiz 75OOooo- "Aşk ve Sevi Şiirleri Seçkisi" • Tutsak Yürek 4OOOooo.- 1 www.bilgiyayinevl.com.tr BİLCİ YÂYINEVt MeşrLtyetCad 46:AYenışehır-06420/ANKARA Tel (0-312) 434 4S 98 - 434 49 99 Faks: (0-312) 431 77 58 BİLOİ DAĞmM Nartıbahçe SoK No:17, Kat1, Cağaloğiu - 34360/İSTANBUL Tel: (0-212) 522 52 0! - 520 02 59 Faks: (0-212) 527 4119 BİLOİ KİTASEVİ Sakaıya Cad 8/A Ktzılay - 06420/ANKARA Tel: (0-312) 434 41 06 • 434 41 07 Faks: (0-312) 433 19 36 MECİTÖZÜ ASLÎYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN DosyaNo: 2001-164 Çorum ılı, Mecıtözü ılçesı, Akçakoyun KÖ>Tİ, Kamışlı mevkıinde kain 2081 m2 tarla vasıflı malıkı Celal Şen olan 226 parsel sayılı taşınmaz 18.6.1997 tanhınde kamu yaran kararma ıstinaden davacı Köy Hızrnetleri Genel Müdürlöğü m2'si 1. 300.000 -TL'den olmak üzere 2.855.3OO.OOO.-TL toplam bedelle kamulaştınldığı. 2942 sayılı yasa ıle değışık 4650 sayılı yasa gereğı taşınmaz sahıbi ıle uzlaşıiamaması üzenne da\acı Köy Hızmetlen Genel Müdürlüğü taşınmaz malıkı davalı Celal Şen aley- hine 2942 sayılı vasa ıle değışık 4650 sayılı >asanın 10. maddesı gereğı mahkememıze aynı maddeye göre bede- lin tespiti ve tescil davası açıldığı hususlan ilan olunur. Basın. 122
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear