Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 2002 CUMA
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALt SİRMEN
Idam Kalkmadıkça...
Insan şöyle bir geriye bakınca şaşırıyor, me-
ğer otuz yıl olmuş; 12 Eylül'ün karanlık günle-
rinde, yine Türkiye'nin gündeminde ölüm ceza-
sı tartışması vardı.
Şimdi ikisi de rahmetli olmuş, ikisine de çok
şeyler borçlu olduğumuzu düşündüğüm kişiler
önayak olmuşlardı. Onat KutJar, Camus ve Ko-
estler'in metinlerinden oluşan kitabı getirdi ve
hapishane çıkışı ara rejim işsizi olduğumdan,
çevirmem için bana verdi. Pekâlâ kendisi de en
aşağı benim kadar iyi yapardı bu işi.
Cem Yayınevi'nin sahibi Oğuz Akkan ise
"önemlideğil, masrafını çıkarmasa da ben bu-
nu basarım" dedi ve kitap piyasaya çıktı.
Çevrilen kitaplar, toplanan imzalar, Türkiye'nin
daha o gün kurtulması gereken ayıptan kurtul-
masına yetmedi.
Aslında bundan daha önce kurtulmamız ve
Menderes, Polatkan, Zorlu ayıbını yaşamama-
mız gerekiyordu.
Ayıbın pek mazereti olmaz ama, başlarda yi-
ne de bir mazeret vardı. YalnızTürkiye değil, ki-
mi Avrupa ülkelerinde de idam hâlâ uygalanıyor-
du.
Ama artık, Avrupa krtası üzerinde bir tek ör-
nek bile kalmadı. ABD'nin kimi eyaletlerindeki
uygulamalann ardına sığınmak ise olanaksız.
Çünkü Mecelle'nin deyimiyle suimisal emsal
teşkil etmez, yani kötü örnek emsal oluşturmaz.
• • •
Dışişleri Bakanı Ismail Cem, Radikal'den Mu-
rat Yetkin ile yaptığı konuşmada, 2001 yılını de-
ğerlendirir ve AB ile ilişkilerimizin hangi nokta-
daolduğunu saptarken oldukça iyimserbirtab-
lo çizmesine karşın Türkiye'nin bunca yıldan
sonra hâlâ ölüm cezasına saplanıp kalmasına ha-
yrflanryor.
Son derece açık ve net konuşan Dışişleri Ba-
kanı, çeşitli uyum çalışmalannda belirti esnek-
likler olabileceğini söylüyor.
- Ama, diyor ardından da, öyle bir konu var ki,
orada nüansa yer yok. O da ölüm cezası.
Türkiye'nin bir konuyu artık anlaması gereki-
yor. Avrupa'da idama yer yok, idama yer olan
ülkenin de Avrupa'da yeri yok.
ölüm cezasının zaten hiçbir çağdaş açıklama-
sı da yok.
Her şeyden önce, çağdaş toplumlarda ceza,
bir intikam değil. Cezanın amacı, toplum düze-
nini korumak, caydırıcılık öğesi taşımaktır.
Herkes biliyor ki, caydırıcılıkla cezanın ağırlığı
arasında bir bağlantı yok. Nitekim Koestler iki-
yüzyıl önceki Ingiltere'de en çok yankesicilik
olayının, yankesicilerin kent meydanında asılma-
sı sırasında olduğunu yazıyordu.
Aynca Camus kitabında, "Madem kidevlet cay-
dıncılığa bu kadar bel bağlıyor, ölüm cezalannı
neden kentlerin ana meydanlannda değil de
kapalı kapılarardında infaz ediyor" diye haklı bir
ironiyle soruyordu.
Afganistan'da Taleban insanları asıp günler-
ce orada tutuyor, bizim toplumumuzda bile ki-
min vicdanı bunu kaldırabiliyor?
Eğergerçekten caydıncılığa inanıyorsak, oza-
man Afgan uygulamasına hak vermemiz gerek-
mez mi?
• • •
Kimse "Biz de terör dışındaki suçlarda idamı
kaldırdık" bahanesinin ardına sığınmasın.
Idam ya vardır ya da yoktur. Suçun ağırlığı ve
vicdanlarda açtığı yara bu konuda mazeret oia-
maz.
Avrupa'da insanlık suçu işleyenler de idam
edilmiyorlar. Işte Fransa ve Nazi Kasabı Klaus
Barbi örneği...
Işin daha da garibi, Türkiye idamı kaldırmaya
hazırdı. Eğer çok da ilerici ve çağdaş olmayan
yeni Ceza Yasası zamanında çıkanlmış olsaydı
veya Öcalan da dahil kimi teröristlerin iadesi is-
tendiğinde, elin oğlunun elindeki kozu yok et-
mek için zamanında girişimde bulunuteaydı, şim-
di bu konuyu tartışıyor olmayacaktık.
Şimdi öcalan üzerinden politik hesap yapan-
lar yolu tıkıyorlar.
Sayın Cem de haklı olarak feryat ediyor. Bu
feryadını koalisyon ortaklanndan MHP'ye duyu-
rabilirmi, "Inşallah"diyorum amadoğrusu um-
muyorum.
10 Ocak dayanışma' günü
Gazetecfler
hak peşinde
İstanbul Haber Servi-
si - Gazeteciler, 40 yıl
sonra haklan için yeni-
den yürüyecek. Çalışma
şartlannı düzenleyen 212
sayılı yasanın 40. yıldö-
nümü nedeniyle bir dizi
etkinlik yapacak olan
Türkiye Gazeteciler Sen-
dikası (TGS), tüm gaze-
tecileri, 10 Ocak günü
saat l2.00"de sendika
önünde toplanarakîstan-
bul Valiliği'ne kadar yü-
rümeye çağırdı.
TGS'den yapılan yazı-
h açıklamada. 1961 yı-
lındagazetecilerin çalış-
ma haklannda önemli
iyileştirmeler getiren 212
sayılı yasanın yürürlüğe
girmesi üzerine 9 gaze-
te sahibinin yasayı pro-
testo etmek için 3 gün
boyunca gazeteleri ya-
yımlamama karan aldı-
ğı anımsatıldı. Açıkla-
mada, bu gelışme karşı-
sında gazetecilerin, 10
Ocak 1961 günü hakla-
nna ve basın özgürlüğü-
ne sahip çıkmak ama-
cıyla sendika binası
önünde toplanarak vila-
yete yürüdükleri belir-
tildi. Günümüzde artık
212 sayılı yasanın gaze-
tecilere getirdiği hakla-
nn patronlar tarafindan
fülen ortadan kaldınldı-
ğı ifade edilen açıklama-
da, kuralsız çalıştırmanın
yaygınlaştığı ve gazete-
cilerin işten çıkanlma-
sının bir kıyıma dönüş-
türüldüğü vurgulandı.
TGS 'nin, 40 yıl sonra
10 Ocak'ı "Dayanışma,
bütünleşme ve haklara
sahipçriana" gününe dö-
nüştürmeyi amaçladığı
belirtilen açıklamada,
"En alt sımıîan beürle-
yen buyasal haklann da-
hi verilmediği, gazeteci
kimliğinin aşmdırıldıği,
emekçi kmmının yaşan-
dığı bir dönemde. 40 yıl
önceki savaşımımızdan
yola çıkarak yeni bir
inançla haklanmızı isti-
yonız" denildi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'den, Kanadoğlu'na sert yanıt: Haddini aşıyor
\argirun tepesinde restleşmeANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
YargıtayCumhuriyetBaşsavcısı Sabih
Kanadoğhı'nun AKP lideri RecepTay-
yipErdoğan ın genel başkanlıkgörev
ve vetkilerinın "tedbiren" önlenmesi
istemi ve HADEP da\asının gecikti-
rildiği vurgusuyla yaptığı uyanya,
Anayasa Mahkemesi'nden sert yanıt
geldı. Yüksek Mahkeme Başkanı Mus-
tafa Bumin. Kanadoğlu'nu "kaynağı-
m anayasadan almayan bir devîet yet-
IdsinT kullanmakla suçladı.
Yargıtay CumhuriyetBaşsavcısı Ka-
nadoğlu'nun Erdoğan ve türbanlı icu-
rucular nedeniyle AKP'nin uyanlma-
sı istemi ile HADEP kapatma dava-
sının sonuçlandınlmaması nedeniyle
uyan içeriklı yazısı. yargının tepesinde
restleşmeye neden oldu. Ana>r
asa Mah-
kemesi gündemindeki konulan gö-
rüştükten sonra açıklamayı, ahşılmı-
• Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun HADEP ve AKP konusundaki uyan
yazısına Anayasa Mahkemesi'nden sert tepki geldi. Yüksek Mahkeme Başkanı Bumin, yaptığı
açıklamada, Kanadoğlu'nu yetkisini aşmakla suçlarken, Başsavcı'nın işleri hızlandırmak dışında
bir amaçla davrandığını düşündükJerini söyledi.
şın tersine Başkan Mustafa Bumin'in
yapması dikkat çekti.
Bumin, başsavcınnı basına açıkla-
dıktan sonra mahkemeye gönderdiği
uyan yazısında, HADEP'in kapatıl-
ması davası ile AKP'ye ilişkin başvu-
rulann karara bağlanmasuını anaya-
sal ilkelergöz ardı edilerek geciktiril-
diğinı ileri sürdüğünü vurguladı. Bu-
min. "Anayasanın 6. maddesine göre,
hiçbirkimseveya organ kaynağını ana-
yasadan almayan bir devlet yetkisini
kufianamaz" sözleriyle Kanadoğlu'nu
yetkisini aşmakla suçladı. Bumin,
"Söz konusu işlerin mahkememizce
ocak ayının ilk yansında gündeme ah-
nacagmmkarariaşünktığınıöğrenme-
si olanakh iken. bunu yapmayarak ko-
nuyu kamuoyuönündetarüşmaorta-
mı içine çekmesi, Yargıtay Cumhuri-
yet Başsavcısı'nın işlerin hızlandınl-
ması dışında bir amaçla davrandığııu
düşündürmektedir" dıye konuştu.
'Görev haürlatmak gereksiz'
Bumin, HADEP davasının bugüne
kadar sonuçlandınlamamasının asıl
nedenini, DGM'lerde görülmekte olan
geniş kapsamlı davalara ait iddiana-
melerdeki olaylann bu davada da ka-
nıt olarak gösterihnesi olarak açıkla-
dı. Bumin, sözlennı şöyle sürdürdü:
"Bu durum göz ardı edilerek davanın
geciktirildiğiııin ileri sürülmesi baş-
savcıhk nıakamınm sonımluluğu ve
ağırnğı ile bağdaşanJamanuştir. Ceza
Usul Hukuku uygulamalannda bu-
güne kadar görühnemiş bkdmde mah-
keme ile savcısı arasudaki olağan ya-
ztşma düzeni içinde değerlendirilebi-
lecek bir istemin basına açıklanması
kimi hukuksal kaygüann ötesindegö-
rülmüştür. Türkiye Devletf nin ülkesi
vemiDeti\1ebölünınezbirbütünoldu-
ğu bifincind*?, temel hak ve özgürtük-
lere dayanan demokratik laik hukuk
düzenine bagh kalarak anayasayı ko-
rumagörevinidoğnıhık,taraCsızUcve
hakka saygı duygusuyla sadece vicda-
nma göre yerine getirmeinancı içinde
olan Anayasa Mahkemesi başkan ve
üyeieriningörevierini bugünekadar (^
duğu gibi bundan sonra da hiç kimse-
nin haüriatmasına. telkin vetavsiyele-
rine gerek duymadan aynı kararhakJa
sürdüreceğinden kuşku duyuhnama-
Bundan tam 11 yıl önce, 30 Kasun 1990 ydında 14. dönem toplusözieşme görüşmeierinin uyıışmazukla sonuçlanması ûzerine 48 bin maden
işçisi greve başladı. Maden işçileri 59 gün sûrecek Zonguldak direnişinin ardından Ankara'ya yürüdü. (Fotoğraf: Cumhuriyet Arşivi)
Buyük yüruyuşıııı 11 • yıldoıııımu
AÜA\AROĞLL
ZONGULDAK - 48 bin maden
işçisinin gerçekleştirdiği "Büyük
Ankara Yürüyüşür>
nün bugün on
birinci yıldönümü. Genel Maden iş-
çileri Sendikası (GMİS) Genel Baş-
kanı Çetin Altun, "Aradan geçen 11
>ılda Türkhe'deemeğin aleyhineçok
şeyler değişti. Kıiderin faturası ma-
den işçjkrine,çauşanlaraçıkarnldı''
dedi.
Bundan tam 11 vıl önce, 30 Kasım
1990 yılında 14. dönem toplusözleş-
me görüşmeierinin uyuşmazlıkla so-
nuçlanması üzerine 48 bin maden iş-
çisi greve başladı. Maden işçileri 59
gün sürecekZonguldakdirenişininar1
dından Ankara'ya yürüdü. 4 Ocak
1991 tarihinde otobüslerle Ankara'ya
hareket edecek olan maden işçileri-
ne dönemin içişleri bakanı izin ver-
medi. Bunun üzerine Zonguldak'ta
toplanan 100 bine yakın insan, ma-
den işçilerine destek vermek üzere
Ankara'va hareket etti. GMİS'nin
öncülüğünde başlaülan yürüyüş, tüm
Türkiye'de heyecan yarattı. Yürüyü-
şe sendikalar, siyasi partiler, aydın-
lar, yazarlar, kitle örgütleri destek
verdı. En büyük işçi hareketlerinden
biri olarak Türkiye tarihine geçen
yürüyüş suasında, işçilerle hükümet
ve güvenlik güçleri arasında büyük
gerginlikler yaşand». Yürüyüş korte-
jinin önü Mengen çıkışında askerler
tarafindan kesilerek E-5 karayoluna
çıkmalan engellendi. Maden işçile-
ri, 6 Ocak 1991 tarihinde Yeniça-
ğa'ya çekilerek GMİS ile hükümet
arasındaki görüşmelenn sonucunu
bekledi. Daha sonra Bakanlar Kuru-
lu, Körfez Savaşı'nı bahane ederek
grevleri yasaklarken Ankara'da ya-
pılan görüşmeler sonucunda maden-
cilerin yerüstünde 15 bin 545 liraolan
günlük ücretleri 43 bin 56 liraya çı-
kanldı. Madencilerin 59 günlük di-
renişleri sonucunda, yeraltında ise
ortalama günlük ücretler birinci altı
ay için 50 bin lira, ikinci altı ay için
64 bin lira oldu.
Gazetecilerin, başsavcının işlerin
hızlandmhnası dışında amacının ne
olabileceği yönündeki sorusu üzeri-
ne Bumin, "Anlaşılamanıışür. Siz bi-
tiyorsanız bize söyleyin" dedi. Tedbır
istemli uyan için 4 ayda karar alına-
mamış ohnasının gecikme anlarruna
gelip gebneyeceğinin soruhnası üze-
rine ise Bumin. "Bu yarguun genel
sorunudur. Biliyorsunuz pek çok
davada ağır şarüar alünda çahşdryor,
o bakımdan 4 ay geç sa>Tİmaz" dedi.
irtica raporuna tepki
Tayyip,
MGK'yi
suçladıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan. Milli Güvenlik Kurulu'nda
görüşülen irticayla mücadele raporu-
na sert tepki gösterdi. Kendisi de
imam-hatip lisesi kökenli olan Tay-
yip Erdoğan, imam-hatip mezunlan-
nın devletten dışlanamayacağuıı söy-
ledi. Erdoğan, MGK'yi üstü kapalı
olarak "aynmcdık yapmak, kutuplaş-
ma yaratmak, toplumsal banşı zede-
lemekle"* suçlarken. cumhuriyeti ko-
rumamn öncelikle siyaset kurumu-
nun görevi olduğunu sa\ıındu. Erdo-
ğan, partisinin kuruluşundan beri,
ekonomik gelişmeler dışuıda en sert
tepkisinı MGK'de ele alman irticayla
mücadele konusunda gösterdi. Erdo-
ğan. partisinin grup toplantısında.
MGK'nin anayasal düzeni koruma
görevi \e de\letteki imam-hatip kad-
rolaşması konusunda şu görüşleri di-
le getirdi:
Anayasal düzeni korumaya hassasi-
yet gösterilirken, toplumsal banşı ze-
deleyen uygulamalara yönelinmeme-
si zorunludur. Ciddi aşınlıklar ortaya
konularak toplumda kutuplaşmalar
yaratan uygulamalar hükümetler eliy-
le gerçekleştirilebilmiştir. Anayasal
düzeni korumaya dönük tüm tedbirler
demokrasinin suurlan içinde kalına-
rak almmalıdır. Anayasal düzeni ko-
rumada öncelikli vazife siyaset
kurumunundur.
Esenyurt Belediye Başkanı 'Kalın Bağırsak Kanseri' kuşkusuyla Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne kaldınlmıştı
Çapan^ın tedavîsi yanda kesilditstanbulHaberServisi-Tutuklu bulunduğu Kar-
tal Cezaevı'nden •'puhnoner emboB" (akciğer
damarlannda tıkanma) nedeniyle Cen^hpaşa
Tıp Fakültesi Hastanesi'ne yatınlan Esenyurt
Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan. tedavisi
yanda kesilerek cezae\ine geri gönderildi. Ce-
zaevinin ilaç göndermemesi nedeniyle taburcu
kağıdı hazn-lanan Çapan, dün de "tedavhi ka-
buletmediği" savıyla hastaneden çıkartıldı. Ça-
pan'm aıle doktoru Yavuz trem, Çapan'ın "te-
davhi reddettiği'' iddiasının doğru olmadığını,
"bu yolda yazıh beyamn bulunmadıgmı" dile
getirdi. Çapan. "kahn bağırsak kanseri kuşku-
su" üzerine hastanede teda\i görüyordu.
Esenyurt Belediyesi'ndeki yolsuzluk iddiala-
nyla ilgili bir süre önce Istanbul DGM tarafin-
• Tutuklu bulunduğu cezaevinin ilaç göndermemesi nedeniyle taburcu kağıdı
hazırlanan Gürbüz Çapan, dün de tedaviyi kabul etmediği iddiasıyla hastaneden
çıkartıldı. Çapan'ın aile doktoru Yavuz trem, Çapan'ın tedaviyi reddettiği
iddiasının doğru olmadığını ve taburcu işleminin hatalı olduğunu belirtti.
dan tutuklanarak Kartal Cezaevi'ne konulan Dr.
Gürbüz Çapan, rahatsızhğı nedeniyle 20 Ka-
sun 2001 tarihinde Bayrampaşa Çezaevi Has-
tanesi'ne, durumunun ciddileşmesi üzerine iki
gün sonra da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hasta-
nesi'ne kaldınldı. 8 ay içinde 35 kilo kaybeden
Çapan, hastanenin kan hastalıklan bölümünde
yer olmadığı için Gürkan-C Servisi'ne yatınl-
dı. Çapan'ın 20 Arahk'ta, incelemelerin son
aşaması olan "Kolongrafisinin'' (kahn bağırsak
grafısi) çekihnesi istendi. Grafi için bağırsak-
lan temizleyecek ilaçlann cezaevinden 15 gün
boyunca getirilmemesi üzerine grafi randevu-
su ertelendi.
Ancak hastane yetkilileri, dün kaluı bağırsak
kanseri kuşkusu nedeniyle çekilecek kolon gra-
fısini çekmeyerek, Çapan'ı taburcu etti. Teda-
viyi yapan Prof. Dr. Gülten Aktuoğhı, Gürbüz
Çapanla, tedavisini reddettiği hususunu konuş-
madığını söyledi. Aktuğlu, Çapan'm grafi çek-
tirmek istemediğini belirterek, "Tedavisine de-
vam etmek istemeyen kişüerin istekkri doğrul-
tusunda hareketedr>orıız.Tedavinink£sümesiiçin
Çapan'm imzah dilekçesinin ahnması gereku-"
dedi. Ancak teda\ ının hastanın gönüllü ırade-
siyle kesihnesi için ımzalı dilekçe zorunlu ol-
masına karşın Çapan'ın böyle bir dilekçe ver-
mediği ortaya çıktı ve teda\ isine son verildi.
Gürbüz Çapan'm aile doktoru Ya\-uz Irem ise
Çapan'ı taburcu eden doktoriar hakkmda soruş-
* turma açdması gerektiğine dikkat çekerek, "Has-
ta, tedaviyi kabul etmediğine dair bir yazı verir
yada doktoru tedavisine gerekoJmadığınıbidirir-
se taburcu edilebilir. Çapan, böyle bir yazı ver-
mediği halde tedavisi yanda kesilerek, taburcu
edfldL Tıbbi etik açısmdan hiçbir doktorun böy-
le bir uygulamaya kanhnaması gerekir" diye
konuştu.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected]
Macide Tanır'a "Tıyatronun Cadı-
sı" adını kım taktı bilmıyorum. Ken-
disi de bu deyımi çok beğenmiş ki,
kitabına da "Tıyatronun Cadısı" adı-
nı vermiş. Ben ona bir kelime daha
eklıyor ve ona tiyatronun tatlı cadısı
diyorum.
Murathan Mungan, Gösteri der-
gisinin Kasım 1985 tarihli sayısında
şunları yazmıştı: "Türk tiyatrosuna
48 yıl emek veren bir oyuncunun
sessiz sedasız emekliye aynlışının
acısını, hüznünü, genç bir tiyatro ya-
zarının kaleminden okuyacaksınız."
Tam 16 yıl önce. Murathan genç bir
yazar olarak tanımlıyor kendinı. Ya-
zıda sözünü ettiğı emektar oyuncu ise
hepinizin yakından tanıdığı MacideTa-
nır.
MacideTanır'ın "Tıyatro'nun Cadı-
sı" başlıklı anılarının üçüncü baskısı-
nı okuyorum. Okudukça, Cumhuriyet
tarihine biryolculukyapıyorum. Ma-
cide Tanır, tiyatromuzun önemli kılo-
Tiyatronun Tatlı Cadısı
metretaşlanndan birisi. Bilgi Yayıne-
vi'nden basılan bu anılarda neleryok
ki? Macide Tanır, neden ve nasıl ti-
yatro yaptığını, anılarını neden yaz-
dığını birkaç cümleyle şöyle özetle-
miş: "Tiyatroda hergece anlayan bir
kişi var diye oynadım. Yoksa, ben
varım dedim. Bu kitabı da okuyacak
bir kişı var diye yazdım. Yoksa, ge-
ne ben vanm. Acaba o bir kişi, siz mi-
siniz?"
Macide Tanır'ı emekliye ayrıldığı
dönemde en güzel Murathan anlat-
mıştı; yine onun değerlendirmelerine
başvuralım: "Büyük bir tören mi ya~
pılmıştı sizin için? Birkaç satır haber
mi çıktı? Radyo, televizyon saatleri-
ni mi ayırdı? Bütün bunlann üzerin-
de olduğunuzu bilıyorum... Saklı ır-
maklar gibi oynuyordunuz. Kuyum-
cular çarşısının kepengi kapanmamış
birkaç dükkânından biriydi sizinki.
Tarih ile magazın arasındaki seçim-
de siz tarihi seçtiniz. Ülkemiz sanat-
çısının yazgısıydı bu. Ingiltere 'de ol-
saydınız bir Dame'diniz şimdi, adı-
nıza okullaraçılmıştı. Amerika da ol-
saydınız, bütün dünya tanıyordu si-
zi. Fransa'da olsaydınız, yüzünüz
çoktan ikonografik değerini tarihe
kaydetmişti. Ama Türksünüz ve Türk
olmak gerçekten kolay değildir..."
Macide fanır'la geçmişe yolculuk
Cumhuriyet tarihine yolculuk da sa-
yılabilir: "Türk tiyatrosunun temel ta-
şı, o değerli Muhsin Ertuğrul Beyher
zaman aramızdaydı. Temsillerin ilk
gecesi, hepimizi tek tek odalarımız-
da bulur, başanlar diler, sonra da
perdeyiaçan iplere asılır, oyunu baş-
latırdı (o dönemler perdeler, bugün
olduğu gibi elektrıkle açılmıyordu).
Onun perdeyi açması, bir süre ora-
da durması, kendi adıma bana çok
büyük bir güç verirdi. öyle ya, kül-
tür elçileri olarak, savaşa gihyorsu-
nuz, en büyük komutan da başınız-
da, nabzı, yüreği sizinle beraberatı-
yor. Bu ne büyük bir duygudur, an-
latılmaz yaşanır. O yıllarda tiyatro-
muzun duvarlarında 'Tiyatro bir ma-
bettir', 'Tiyatroda sessiz olunuz', 'Ti-
yatroda sessiz yürüyün', 'Tiyatroda
gürüttü yapılmaz' gibi bu anlamlan ta-
şıyan, büyük harflerle yazılmış yazı-
lar, özellikle sahne katının duvariann-
dagöze çarpardı. Ozamanlar, tiyat-
ro gerçekten bir mabetti."
••*
Tiyatro bugün gerçekten ne du-
rumda? Hadi Çaman direniyor.
Mümtaz Sevinç direniyor. Haldun
Dormen pes etti. Müşfik Kenter,
Yıldız Kenterdireniyor. Birçok tiyat-
ro sahnelerini kapattı. Birzamanlar
önünde kuyruklar oluşan tiyatrola-
nn yerinde yeller esiyor.
Macide Tanır, bir dönem tiyatro-
nun önemli isimlerinden birisiydi. Ti-
yatro etkili bir sanat dalıydı. Maci-
de Tanır, bu nedenle geçmişle bu-
gtinü karşılaştırıyor ve hayıflanıyor,
öfkeleniyor, tepki gösteriyor. Haksız
mı?
Macide Tanır'ın anılarında zaman
zaman öfkeye, zaman zaman mut-
luluklara, zaman zaman eleştirilere
tanık oluyoruz. Macide Tanır'la yitip
giden bir zamana tanıklık ediyoruz.
Bir Istanbul hanımefendisı, bir ti-
yatro perisi, bir tiyatro cadısı Maci-
de Tanır. O, üç duvarlı birsanatın ül-
kemizdekı önemli temsilcilerinden
birisiydi. Onun anılannda tiyatronun
ötesinde bir kültürün, bir tercihin
ana çizgilerini de görebilirız.
Çok yaşa Macide Tanır.