01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 OCAK 2002 PERŞEMBE OLAYLAR V E G O R U Ş L E R [email protected] EVET/HAYIR OKTAY AKBAL CumalıBoşunaYaşamadı "Romanlar, öyküler, oyunlaryatıyorbuşiirierinal- tında. Malzemenizzengın, sizyalnız şiirle kalmayın." Bu sözü Arımet Hamdi Tanpınar söylemiş Ne- cati Cumalı'yu--1945 yılında, Cumalı'nın ılk kitabı "Kızılçullu Yb/u"nu okuduktan sonra... Geleceği önceden gormüş Tanpınar... Birbıri ar- dına yazılacak romanları, oyunları, denemeleri... Ama şıir en baştaydı. Kıtaplar dolusu şiir, yine kitap- lar dolusu öyku, roman. oyun... Biryıl geçti. 10 Ocak2001 'den bu yana... Neca- tı Cumalı uzun bir hastalık sürecinden sonra koptu dünyamızdan... Daha nice yazılar, nice şıirler, öykü- ler vardı yazılacak. "Inan hâlâ gelecektedir umudum. Bugüne kadar hiçbır şey yapmamışım gibi gelir bana. Heryazdı- ğım, yazmak istediğıme göre eksikgibigörûnür. Asıl yazmak istediklerimi yazabilecek olgunluğa yenı yenı yaklaştığımı sanınm. Thomas Mann'/n Tonio Kröger'ı gibi 'Shakespeare olabıldin mı? Goethe olabıldin mi? öyleyse nesin kı!' diye haddimi bildi- ririm kendi kendime. Sanatta kannca karannca di- ye bır şey yoktur." Uzun yıllarönce bır konuşmamızda böyle demiş- ti. Sınırsızbıralandırsanat, edebıyat... Birucundan girersin, ötekı uca ulaşmak kolay mı? Tum çalışma- lannız boşa gitmez inancıyla yenı yeni atılımlar, şiir- ler, romanlar, oyunlar... Bir koca kitapiık dolusu ya- pıt! Yine de bir şeyler eksık kalır. Son soluğunuza dek... "Günaydın tavukJarhorozlar" diye başladı. Yaşam sevıncını duyuraduyurayazdı, yaşadı, yaşattı: "Içim- den riızgâr gibi geçıyor I Boş evlen dolaşan rüzgâr gibi I Açıyorum kapıyı pencereyı / Kimse yok I Ne yapayım ben şimdi?" diyerek hepimizin yalnızlığını dilegetıriyordu. Yaşamasevincı.mutluluğu.enumut- suz anımızda bile bizi kurtaran bir şiır, Cumalı şiiri- nın başlıca ozellıği, kendı oluşu... Yazarlar, şairler vardır, yaşadıklan süre içinde bü- yük ün kazanıriar. Övülür, göklere çıkarılırlar. Bır de yaşam pencereleri kapandı mı unutuluşun sislerine kanşırlar. Belkı bır gun anımsanacaklardır, belki de eski yapraklarda kalacaklardır... Ama öyleleri vardır hep canlıdır, hep gunceldır, hep yanınızdadır, unu- tulmaz bir dostlukla yanı başınızdadır. Necatı Cu- malı, sayısı yetmışe varan roman, öykü, oyun ve şi- irieriyle bir anıt gibi yaşamın ortasında. Yaşasa, sekseninde olacaktı. Şımdi Urla'da se- venlen, dostlan, okurlarıanıyoronu. Çocukluk gıin- lerini geçırdiği eski aıle evınin yerınde yapılan Cu- malı Anı Evı'nde... Zaman geçecek, yeni kuşaklar yetişecek, Necati Cumalı adlı bırşairin, zamanı yen- mış yapıtlarını tanıyacak, sevecekler. Bir yazann ya- şaması budur. Her yeni kuşakla yeniden doğması- dır, yeniden güncel olmasıdır. Yetmış beş yaşı dolayısıyla yapılan toplantıda ken- disi ıçın söyledıklerini anımsıyorum! "Gerçekten de boşuna yaşamadım. Yaşamımı iyı değertendırmeye çalıştım. Çünkü yaşam birala- cak verecek meselesidir. Kimsenin haylazlık etmeye hakkıyok!" 1923 Devrimcileri ve Yurttaşlar Yasası... M. İskender ÖZTURANLJ E llı yıldan beri çeşitli komis- yonlann ha- zırladıklan Yurttaşlar Ya- sası (Medeni Kanun) tas- laklan. en sonunda tasan haline dönüşmüş ve uzun görüşmelerden sonra ya- salaşmıştır. Tûrk Yurttaş- lar Yasası 1 Ocak 2002 ta- rihinde yürürlüğe girmiş- tir. Ama ne yazık ki görüş- meler sırasında küni parti- lerin sözcüleri Meclis kür- süsünden Atatürk'e ve Türk devrimine ağza alın- mayacak sözler söylemiş- ler, devrimin ödûnsüz sa- vunuculanna hakaretler yağdırmışlardır. Amaçla- n. daha çağdaş bır yasa yapmak değil, din kural- larina dayalı bir yasayı gün- deme getirmektir. Bu ne- denle 1926 tanhinde Mec- lis'te alkışlar arasında oy- birliğiyle kabul edilen ve 75 yüdır yürürlükte olan Yurt- taşlar Yasası'nı ve onu da- ha çağdaş hale getinnek isteyenien acımasızca eleş- tirmişler, "MeceBe'ninbir hukuk abidesT olduğunu söylemişler, şeriat huku- kunun erdemini dile getir- mişlerdir. Osmanh'nın öz- lemi içinde bocalamışlar- dır. Yeni yasada yer alan kaduı-erkek eşitliği, kadın haklan, yasanın dih, çağ- daş aile düzeni, yeni mal re- jimi konulannda haftalar- ca gericiliğin çeşith ömek- lerini vermekten çeldnme- mişlerdir. Yurttaşlar Yasası'nın ge- rekçesi hakkında söyleye- ceklerimiz vardır. Yeni ge- rekçe, Türk devrimi açı- sından çok düşündürücü- dür. Çünkü 52 sayfalık "ge- nel gerekçe", hukukçula- nmiTin, yazarlanmızın, dü- sünürlerimizin çeşitli ırya- nlanna karşın, hükümet ta- sansnıda belirtüdiği gibi Meclis'ten geçmiştir. "Tûrk hukuk devrimi- nin tenıel taşlanndan en büyüğü olaraknitelendiri- lebüecek olan 'Türk Ka- nun-u Medenisi' Türkiye BüyükMfltetMecnsitara- findan 17 Şubat 1926 tari- hinde kabul edilmiş, 4 Ni- san 1926'da Resnıi Gaze- te'deyayımlaTiarak Borçlar Kanunu ik birtikte4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe ginniştir. Dönemin Adalet BakanıMahmut Esat Boz- kurt'unimzasmıtasryanve o gûnün dihyleve müketn- mdbirüsluplakalemeabD- mış olan gerekçenin yeni kuşaklann anlayabileceği şekflde sadeleştirflmiş şek- finden özefle" diye başlayan genel gerekçede, Mahmut Esafın gerekçesi eritilmış, en önemü bölümlerine yer verilmemiştir. Görüşmeler sırasında şeriatçı ve gerici partilerin sözcüleri, bu çok kısa alıntıyı bile çok gör- müşler, 1926 gerekçesinin tümden çıkardmasını iste- mişlerdir. 24 ve 25 Ekim 2001ta- rihlerindeki Meclis çahş- malannda genel gerekçe, komisyondan ve Adalet BakanhğYndan geldiği bi- çimiyle kabul edilmiştir. Topu topu üç sayfadan olu- şan Mahmut Esat'ın ge- rekçesinin yansından çoğu çıkanhp aülmış. Türk dev- riminin gerekçesi kuşa ben- zetilmiştir. Bundan üç beş yıl önce tasanyı hazırla- makta olan komisyona, za- manın Adalet Bakanı ta- rafindan " 1926gerekçesin- deki dinle ilgiB lasmıiann çıkanlmasT buyruğunun verildiğını bümeyen yok- tur. Işte günümüzün yöne- timi de ne yazık ki bu buy- KÜLTUR • S«NAT (0212) 293 «9 78 Pu kahkaha tufamnda filmin sonu başından belli değil 11 OCAK'TA SİNEMALARDA ruktan aynlmamış, bu dav- ranışıyla da 1923 devrim- cilerinin çok gerisine düş- müştür. Şımdikı Adalet Ba- kanımi7 da Meclis'te yap- tıgı konuşmada (1 Kasım 2001) 1926 gerekçesinin "tarihi bir bdge" olduğu- nu, "o belgeyi sadece an- ma amacryla" özetle be- nimsedıklerini belirtmiş- tir. Bu dogru ve gerçekçi bir belirleme değil, gericilere ödün veren bir yaklaşımdır. Yurttaşlar Yasası'nı de- ğiştiren yasayayeni bir ge- rekçe getirilebilirdi. Buna kimsenin diyeceği olmaz- dı. Ne var ki eski gerekçe olduğu gibi korunmalıydı. Çünkü o gerekçede Türk devrimcilerinin sesi, nefe- si ve inancı vardı. Aynca hiç kimse, gerekçede "Islama küfijar* olduğunu ve "<ö- nin hakaz yerc ekştiriklj- ğmi" söyleyemezdi. Bunu böyle algılayanlar, siyasal, sosyal ve toplumsal olay- lan ve yasalan, yalnız dın eksenine oturtmak isteyen- lerin ve "Anayasa>ıdin ku- raflanna göre değiştirece- ğn" diye çırpınan gericile- rin savlan olabilirdi olsa olsa. Türk devriminin ay- dınlığını bir türlü anlama- yan ve anlamak istemeyen bu çarpık düşünceüler, ne yazık ki bu kadarla da ye- tinmeyerek Meclis kürsü- sünden Bozkurt için "geri zekâh" ve "aşağüık'' de- yımlenni de kullanmaktan çekinmemişlerdir. Yülar- dan beri görmezhkten gel- dikleri, başta Atatürk ol- mak üzere 1923 devrimci- lerinin hiçbır zaman dinin karşısında ohnadıklan, ulu- sun tertemiz din duygusu- na saygısızhk etmedikle- riydi. Şimdi ise bu dar gö- rüşlü ve bağnaz düşünce yandaşlan, hem Türk dev- rimcilerine saygısızhk et- mekte hem de o elleri öpü- lesi insanlara hakaretler yağdırmaktadırlar Bu dav- ranışlanyla aymazhk için- de oldnklannın ve suç iş- lediklerinin aynmmda bi- le değillerdir. Isterseniz, genel gerek- çeden çıkanlan 1926 ge- rekçesinin şu yargılannı birlikte ve özetle gözden geçırelım: "Yasalan dine dayan olan dev letler, kısa bir süre sonra ülkenin ve ulusunistekferini karşılava- maziaı:Çünküdinlerdeğiş- mez kurallar kapsarlar_. Değişınemekdinleriçin bir zorunhılukrur. Bu nedenle dinlerinyatauz bir vicdan işi olarakkahnası,çağdaşuy- garhğın temeDerinden ve eski uv garnklayeniuygar- nğnı en önemti avıncı nite- IDderindendir-Knşku yok- tur ki yasalann amacı her- hangi bir gefenek ve göre- nekyadayahıız\icdanlail- gjsâ otanası gereken din ku- raDan değil, sh-asai sosyal, ekonomik ve uhısal büü- ğin ne ohırsa obun sağlan- mas ve yerine getirilmesj- dör. Çağdaş uygarhğa bağ- hdevletkrin iikbeürgin ni- teüği, din ile düm^\ı avn görmesidir. Bunun tersü devletin belirlediği din il- kderinikabuleüneyen knn- selerinvicdanlannm baskı aiönda tutufanasıohır. Çağ- daş devletgörüşü bunu ka- bul edemez. Din, vicdan- larda kaldıkça devlet gö- zündesaygıdeğerve doku- nuhnazdır. Dinin kuralola- rak >T asalara ginnesi, tari- hin akışı içinde çoğunhık- la taçta devlet adamlannın, zorbaJann. güçlülerin ke\if ve isteklerinidoyurma ara- cı ohnası sonucunu doğur- muştur. Çağdaş devlet di- ni dünyadan avırmakla in- sannğı tarihin bu kanta be- lasmdan kurtarnuş, dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı özgülemiştir. Ozeflikk çeşitü dinlere bağ- b nyrukian olan devletier- de tek bir yasanın bütün toplumda uygulama ola- nağı kazanaÛhnesiiçin,bu- nun dinle ifişkisini kesme- si, uhısal egemenlik için de bir zorunhıluktur. Çünkü yasalar dine bağb ohırsa \icdanözgüriüğünübenim- semesi gerekendevlette,çe- şitli dinlere bağhvatandaş- lar için ayn yasalar yap- mak gerektir. Bu durum çağdaş devlet için temel 0- keoiansiyasal,tophnnsalve uhısal büüğe aykmdır." Şimdi sormak gerekmez mi? Bu tümcelerin nere- sinde dine saygısızlık, din duygulanna hakaret var- dır. Ama ne yazık ki bu tümcelere genel gerekçede yer verihnemiştir. Yıllar- dan beri laiklikten ödün üstüne ödün verümesi yet- miyormuş gibi, şimdi de Türk devriminin en büyük yapıtlanndanbiri olan Yurt- taşlar Yasası'nda, 1923 dev- nmcilennin gerekçesinin en önemli kısımlannın ko- lu kanadı kırümak suretiy- le gericilere yeni ve büyük bir ödün daha verilmiştir. Ortada bir hakaret varsa, hakarenn en bağışlanmazı budur. Ne yazık ki günü- müzün ne yapnğı belırsiz yönetimi, geridlerin karşı- sında bir kez daha boyun eğmiştir. Gerekçenin özet olarak alındığını söyleme- leri, yutturmacadan başka bir şey değildir. llericileri uyutmak. gericilere ödün vermektir. Nasıl herhangi bir kitabuı ikinci ve üçün- cü baslalannda, birinci bas- kıdakı önsöze yer verili- yorsa, yeni Yurttaşlar Ya- sası'nda da 1926 gerekçe- sine olduğu gibi yer veril- meliydı. Günümüz koşul- lannda Atatürk devTİmi- nin gerekçesinden vazgeç- mek, laiklikten, çağdaşhk- tan ve uygarüktan vazgeç- mek demekti. Böylesine bir davranış, ulusal tarihi- mize olduğu kadar 1923 devrimcilerine de saygısız- hktı. Yurttaşlar Yasası'nın böyle bir hükümet ve Mec- lis tarafindan gündeme ge- nnhnesı bu açıdan büyük bir talihsizlik ohnuştur. TBMM, nasıl kamuoyu- nun tepkisi karşısında kı- yak emekliliği geri ahnak zorunda kaldıysa, onun ka- dar önemlı olan 1926 ge- rekçesini de yeniden gün- deme getirmek zorunda- dır. Bu yapümayacak olur- sa, hiç kuşkusuz Türk ulu- su, Türk gençliği, Ata- türk'ün ve onun devrimci ve büinçli kadrosunun ahn terleriyle yazdıklan gerek- çeye çok yakm bir gele- cekte sahip çıkacak, günü- müz parlamentosuna hak ettiği dersi vererek, o tarih- sel gerekçeyi altın harfler- le yeni baştan Yurttaşlar Yasası'na geçirecektir. Nâzım Hikmet Gerçeği... AhmetARPAD S evgili okurlar, aşağıda okuyaca- ğınız yazı geçenlerde babam Bur- han Arpad'ın belgelığınde (arşi- vinde) ehme geçti. 6 Mayıs 1980 günü Cumhuriyet'teki Hesapiaşma köşe- sınde çıkmış olan yazının, Nâzım Hik- met'ın 100. doğum gününü kutladığımız şu günlerde ilginizi çekeceğini düşünüyo- rum. Ne de olsa Burhan Arpad, yazasm- da sözünü ettiği çok şeyi yaşamış bir kim- se idi. Işte Burhan Arpad'ın yazısı: Nâ- zım Hikmet şu topraklar insanı için her şe- yini verdi. Rahat yaşayabilmek olanakla- nm, sağlığuıı ve canını... Gizli polis ör- gütü, faşist bürokratlar hep onu kovaladı, düzme suçlamalar ve öldürüunek tedirgin- liği yakasıru bırakmadı. Sınırlar dışında, yurt topraklannın ve insanlannın özle- miyle kan ağladı. Varna'da Karadeniz'ı gö- rünce, o sulann Istanbul'a ulaşacağım düşledi, yakınlanna ve sevdiklerine dal- galaria selam yolladı. Köklü ve soylu bir Osmanh bürokrat aı- lenin çocuğu olarak dünyaya geldi ama. yaşadığı toplumun çürümüş ve yalancı yanlannı görüp "yepyeni bir dünya için'' verilen o savaşa kaüldı. Yürekli ve namus- lu bir Türk aydını olarak. Nâzım Hikmet pek çok şiir yayınladı. Hk şiirlerini genç Ekim Devrimi'nin heyecanlan ve çekici- liği ile yazdı. En insancü, en olgun ürün- lerini de yıllarca zindanda, sonra da sınır- lar dışında yurt özlemiyle verdi. 'Mem- leketimdeninsanManzâraian' ve 'Kuvâ- yı MiIKyeDestanı" son yüzyıh"ann en güç- lü Türk şaırini yüceliğin doruğuna ulaş- tırmışnr. Nâzım Hikmet'in kişihğini, yürekli ay- dın savaşçı yanını devleştiren bir başka ya- nı vardır. Dizeler dünyasının dar çembe- rini aşamayıp, kendini dev aynasında gö- ren kirni genç şairlerin ka\Tayamadığı bir 'NâzanHikmetgerçeği' vardır. Çevresin- de yaşayan insanlann günlük kaygılanm, tasalannı ve sıkıntılanm paylaşan, onla- ra yardım için şiir dışı küçük küçük ay- nntılarla boğuşan yürekli insan Nâzım Hikmet vardır. Ölümünden sonrapek çok kitap yayınlandı. Daha da yayınlanacak. Yaymlanmalı da. KanaJTahir'e, Vâ-NûTa- ra, Memet Fuat'a Bursa Cezaevi'nden yazdığı mektuplan da çok ilginçrir. ikinci Dünya Savaşı yülannda, Bursa Cezaevi 'nde tutsak Nâzım Hikmet, saba- hm erken saatlerinden gece yanlanna dek durmadan çalışmaktadır. Kendi girişimiy- le kurduğu ve çalıştırdığı tezgâhlarda per- delık dokunur. Istanbul'dan bin güçlükle sağladığı ipliklerle. Bu perdeükler tstan- bul'a göndenJip satısa sunulur. Gelen pa- rayla yine iplik ahr, arturabildiği ile ya- kınlanna ve Kemal Tahir'e para yollar. Ona pek hoşlandığı bir çift siyah çizme- yi arrnağan eder. Kemal Tahir'in Sinop Ce- zaevi'nde yatan kardeşi Nuri'nin gönder- diği mapushane işi öteberiyi satar, para- sıyla onlara tutkal ve gomalak (reçüıe) sağlar. Bu arada kimı idamhklann tem- yiz lahiyası'nj yazar. Hepsi bu kadar de- ğil. OrfaanKemal'e Fransızca ders verir, Balaban'a resim yapmayı öğrerir. Kemal Tahir'in gönderdiği roman ve öykü dene- melerini bir edebiyat öğretmeni ciddiye- tiyle okur, aydınlatıcı notlar yazar, düzelt- meler yapar. Bütün bunlar bittikten son- ra da hücresıne çıkar, şiirler yazar. 'Mem- leketünden İnsan Manzâraian' bu koşul- lar altında yıllarca yazıhnışnr. Ne var kı, bütün gününü şunun bunun şiir dışı işle- rine cömertçe harcayan Nâzım. içtenlik- li bır alçakgönüllülükle- "Dün akşam şu kadar dize yazdım" demekle yetinir. Nâzun Hikmet kendinden öncelerin Türkyazar ve şairierini ilgiyle izlemiş, gü- nünün genç şair ve yazarlanna yakınlık göstermiştir. Ancak benzeri yakınİık ve in- sancü anlayışı bulamamıştır. Onu aşın öğreüci, nutukçu göstermek isteyen kalem- lere özeüikle şairler arasında rastlanmış- tır. Bursa Gezae\i'nden Müzehher Vâ- Nû'ya yazdığı mektuplardan birinde o şa- irlerin birinin aduıı vererek: "Benim ne- yimikıskanıyor?'' diye hayreteder. Nâzım'ı 1938"de zındana atan tek parti yönetimi, sanat ldşiliğini ve şiir yüceliğini de unut- turmak için zoriama akımlar denedi. Çar- pıcı eleştiriler, yadırgahcı biçimlerde. Bir süre başanr gibi de oldular. Hele 1950'den sonra yeni bir baskı dönemi başlayınca, daha başka biçımde oyunlar, gerçekten kaçmalar, söz oyuncuklanna başvurmalar. Ancak toplumcu gerçekçilik adına pek çok şeyin konuşulduğu şu son yıllarda da, Nâzım gerçeğini ka\Tayamamış genç şair- lere rastlanıyor. Nâzım Hikmet'in 'Knvâjı MuUyeDes- tanı' şöyle başlar: "Onlarki toprakta kannca, sudabahk, havada kuş kadar çokturiar; Korkak,cesur,cahfl,hakimveçocuktur- lar ve kahreden, yaratan Id onlanhr, Destanumzdayahuzonlann macenuan vannr." Nâzım böylesine güçlü ve açık yürek- Udir. PENCERE Ulkeye Komünizm mi Geldi?.. Hayırdırinşallah, polisimıze bir şeyler oldu, Em- niyet, işadamlannı gözaltına almaya başladı... Eskiden bu polis işadamlannı değil, solculan gö- zaltına alırdı... Nam-ı diğer komünistleri!.. Sosyalistleri... Bu neiştircanım?.. Yoksafürkiye komünist mi oldu?.. Kim bilir, belki Sovyetler yıkıldıktan sonra göre- vi biz üstlendik... • Eskiden polis solcuları toplarken işadamlarımız köpüklü kahvelerini höpürdeterekyan gözle gaze- telerin başlıklanna göz atıp kıllannı kıpırdatmazlar- dı; içlerinde keyifli olanları da elbet eksik degildi: - Oh olsun!.. - Vatan hainleri.. - Memleketi satacaklardı.. - Ha.. ha.. ha!.. Solcu gariban derdini kime anlatsın ki?.. Emni- yet'e bir girdin mi, çık çıkabilırsen; o zaman med- ya yoktu; gazeteler de sus pus... Ya hukuk devleti?.. Haydi canım sen de!.. Hukuk devleti, iş sola ge- lince guguk devleti olmuyor muydu?.. • Köprülerin altından çok su aktı; iyi kötü de olsa, solumuzu sağımızı öğrenmekte hayli yol aldık; do- ğa kirlendi; Marmara'da 'kılıçbalığı' kalmadı; ca- nım yunuslar sizlere ömür; komünizm tehlikesi" de ortadan kalkınca milletin gözü açıldı; birden farkına vardık ki: - Ulan bizi soyuyorlar!.. - Vay namussuzlar!.. Halkın öfkesiyte devletin güdülenmesi bu kez işa- damlanna dönmesin mi?.. Eskiden komünistlere dönük kızgınlık bu kez kimı işadamlannı hedef al- maya başladı; 12 Eylül'ün ülkeye armağanı Baş- bakan Özal iyi tezgâh kurmuştu; kendisi gitti, ama geriye kalanlar rahmetliyi aratmadılar; devlet ma- lı deniz... Yemeyen?.. • Yer misin, yemez misin?.. Şunca yıldır, bunca gö- revlinin gelip geçtiği, 300 milyon dolan aşkın Em- lakbank soygunu dış ılişkileriyle de hesap edildiği zaman polis operasyonuyla mı çozülecek?.. Bir de- ve yükü dosyayı kaç yılda hangi yargıç temizleye- cek?.. Bu işleri biraz bilenler bıyık altından gülüm- süyorlar. Kötü para iyi parayı kovarmış, bu gidişle kötü işadamı iyi işadamını bu piyasadan temizle- yecek... Oysa 'Küreselleşme' sürecindeki dünyada Vşa- damı' denilen 'girişimci' daha da önem kazandı... Ekonomiden, devletten vazgeçen Türkiye'yi sı- nır ötesi rekabete kim taşıyacak?.. Çağdaş kafalı işadamına gerek var; üçkâğıtçı- ya, vurguncuya, kim 'dur' diyecek?.. Sorular gündemdedir. • Hukukun üstünlüğü kaçınılmaz... "Beraat-ı zimmet asıldır..." Yargı karar verinceye dek kimse suçlu değildir; isteriçerde olsun, isterdışarda!.. Dışarda kollannı sallayarak dolaşanla demir parmaklık arasında vo(- ta atan, yargılamada eşit sayılır... Yazıyı bitirirken 'Kılıçbalığı Operasyonu' için kı- yamet koparan medyamıza bir anımsatma: ölum oruçlannda giden gidiyor, ne olur biraz ilgi... NECATI CUMALFyı aramızdan aynlışının 1. yılında özlemle anıyoruz. BERİN CUMALI Sevgili O1VAT KUTLAR'ı bizleri zamansız yalnız bırakışının 7. yıldönümünde, 10 Ocak Perşembe günü Aşiyan'daki mezan başında saat 12'deanacağız. DOSTLARI KULTUH • SANAT
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear