17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17TEMMUZ2001SAL TURKIYE NEREYE GIDIYOR? ÖZLEMYÜZAK Kalkınmanın yolu değişim ve üretim Türkiye gündeminin ana maddesi dağ gibi iç ve dış borcun nasıl çevrileceği. Gözler bir IMF'nin, bir hükümetyetkililerinin ağzından çıkacak sözlerde. Başka bir şey düşünülemiyor. Istanbul Sanayi Odası ÛSO) Başkanı Hüsamettin Kavi, eski Dünya Bankası Başkanvekiti Attiîa Karaosmanoğlu, Türkiye Seyahat Acentalan Birliği (TÜRSAB) Başkam Başaran Ulusoy, Cumhuriyet gazetesinin koşe yazarîarı Prof. Dr. Türkel Minibaş, Prof. Dr. Izzettin Önder, Dr. Öztin Akgüç, Şükran Soner ve Necatî Doğru 'yla, yaphğımız sohbet toplantısında, "Türkiye nereye gidiyor" sorusunun ardından "Bundan sonra ne yapılmah " sorusunu yöneltmiştik. Borcun ertelenmesi anlamına gelen "konsolidasyonun " Türkiye 'nin gerek gerçekleri gerekse içinde bulunduğu uîuslararası konjonktür içinde "güç " olduğunu savunan uzmanlar, ağız birliği etmişçesine "reel sektör odaklt üretim politikalarımn yeniden yapılandırılması "nin şart olduğunu vurguladılar. Bankacüarla sanayicilerin uzlaşarak ortak birfon oluşturmaları, bölgesel kalkınma için yerel ekonomik ve sosyal konsey olttşturulması tartışılan diğer ilgi çekici konuîarın başmda geldi. 'Konsolidasyon güç bir karardır ve irade gerektirir' diyen uzmanlar, bu aşamada olası görmüyorlar Borç erteleme müıııküıı mü? Attila Karaosmanoğlu: Sıkıntı malı sıstemin denetim altı- na alınamamasıdır. Yanı bütçe açı- ğının kapatılamaması bir bakıma. Ancak hükümet üyeleriyle, Derviş ve IMF arasındaki pazarlıklar sür- düğü sürece bu mali disiplini yürüt- mek çok güç. Dolayısıyla hükü- mette güven sağlanamadıkç a, ma- li sistem denetim altına alınmadık- ça konsolidasyon ağıza bıle alına- maz. Prof. Dr. izzettin önder: Bunun cevabı açık. Tanhte 1931 'de tngiltere'de yaşandı. Hazi- ne Bakanı bir gecede karar aldı. A- ma koca Ingiltere, Kore savaşına kadar bunun sıkıntısını yaşadı. Konsolidasyon çok güç bir karardır ve kararlılık gerektirir, ama mevcut yönetimi biliyoruz... Borcun kaldınlması, ertelenme- si bu aşamada artık mümkün değil, IMF ile yeni bir program yapılır ya- pılmaz, o ayn bir şey, dünya kon- jonktürünü iyi incelemek gereki- yor, IMF'nin rolünü ve geldiği bi- çımı bılmek gerekiyor. Israrla söy- lüyorum, Borç yönetimi tabıı yürü- tüîecek ve bir şekilde yapılmaya ça- lışılacaktır. Gerekirse ertelenecek, gerekirse rafa kaldınlacak, ama sa- nayınin yeniden yapılandırılması şarttır. Prof. Dr. Türkel Minlbas: Borcun vadesini uzatmak, getiri- nin cazibesine bağlı. IMF faizlerin artmasına izin vermeyecektir. Programın yeniden gözden geçiril- mesinı gündeme getinr ki bu da ge- çen 1.5-2 senenin sıl baştan edilme- sidir. Ama hükümet. faiz oranlarında değışikliğe, yanı konversiyona gi- derek borç yükünü hafifletmek şansına sahip olabilir. Tabii ki bu da yüksek faizli kâğıt sahiplerinın ik- na edilmesi kadar hükümet ortak- lannın birbiriyle, bürokrasiyle ve de ekonomiden sorumlu bakanıyla konsensüs içinde olmasına bağlı. Dr. ÖZtİn AkgÜÇ: Bugün ya- pılan mali sıstemin çözüm yolla- nyla sorunların üzerine gitmek. Ya- ni borç ertelemesi, IMF kredisine umut bağlanması gibi. Bugün IMF'in yapmak istediği şu banka- cılık sistemı borçlannı erteleyemi- yor. Hükümet de riski üstüne alıyor ve bankalan Fon'a alıyor. Böylece DR. ÖZTIN AKGÜÇ Ciddi bir vergi politikası şart Türkiye ciddi bir vergi tedbiri almak zorundadır. Bir ekonomide ödenen faiz, vergi gelirlerinin yüzde 110'u ise bu sürdürülemez bir uygulamadır. Vergi almak gereklidir ama nedense devlet bazı vergilere iyi bakmıyor. Özellikle varsıl kösimin, ithalatçının gelir işlemlerine vergi koymak istemıyor. . Bankalardan, döviz büfelerinden alım satım vergisıni bınde 1 yerine binde 2-3'e yükseltsen hem vatandaş elindeki dövizi kolay alıp satamayacak, hem de hükümete ek bir gelir kaynağı olacak. Fon oluşturulabilir Her şeyin \ ergisinı, ücretlinin, onun bunun arttınyoruz. aklımıza bu gelmiyor. Ben, Sayın Kavi'nin önerdiği gibi iyi yönetilmek kaydıyla fon oluşturulmasına da taraftanm. Türkiye Kalkınma Bankası gıbı, Türkiye Sanayi Kalkınma Bankası gibi daha çok proje finansmanına dayalı kuruluşlar aracılığıyla. Ticaret bankalannın adam olacağını sanmıyorum. Sanayınin yapısal değışimı bunlar aracılığıyla olabilir. Yerel olarak bir atıhm şart. Yerel ekonomik sosyal konsey oluşturulması örneğin. Yörenin işadamlan, belediye başkanlan. yerel üniversiteler hatta bankacılannın katılımı ile ne üretilebilir, hangi sektör geliştirilebilir ekonomik olarak bunun ciddi bir şekilde araştırılması lazım. Bu yerel gelışimi destekleyecek bir "bankamız da var elimızde, onu kullanmamız lazım, TKB o amaçla kuruldu ama o amaçla kullanmadık. Şükran Soner: Sa- najicinin yaünmın- dan aldıgı getirivi üretim yerine bankada tutmaya çahşoğı bir dönem geçirdik. Bu neden bu şekflde geiişti? - Oztin Akgüç: Bunun temel nedeni sanayi- cinin parasmı elinde rutmak ve kendi bünye- sine kaynak yaratmakti. Açıkcası hortumla- mak amacnu taşıyordu. - Necati Doğru: Beni Ugüendiren bu olayın üretim boyutu. Üretimde otması gereken pa- ranın bankalara kaçınlışını yaşadık. - Oztin Akgüç: Aslında bu kaynağın banka- ahk sektörünegeçtiğini düşünmüyorum çün- kü bankalann öz kaynak sıkmtısı sürüyor. vi: Aslmda bura- da yaşananen bü- yük sorun Türkiye'nin iç tasamıflanmn Turkhe'nin borçlanma ihtiyacına yetmeme- shie yaşandı. Yani bütçenin tutturulamama- sıyla. Bütçeyi kim idare ediyorsa sorun bura- daydı. - İzzettin Önder: Bütçeyi kim idare ediyor. Reel sektör idare ediyor, Odalar, TÜSİAD toplaıup karariar alıyor.. Kurumlar Vergisi Türkiye'nin kaçıncı vergisidir.GeiirterGenel Müdüriüğünün verilerinegöre sektörteşvik- ler göz önünde bulundurulduğunda vergi falan ödemiyor.ku bankalann oz kaynak sıkıntısı suruyor. falan odemıyor. İSO Başkanı Kavi, kalkınma için dört proje önerdi Batık kredilerden sanayiciye fon IZZETTİN ÖNDER Sanayide reform gerçekleştirilsin Piyasa oturtulurken biz piyasayı tanımlamıyoruz. Piyasa-güç ilişkisi en önemli konulardan bir tanesi. Teknoloji zaten yok. Sanayide gelinn büyük bir kısmı emeğe ya da vergi olarak devlete gitmiyor. bunun yerine sermaye payına gidiyor. Önce piyasa tanımının yeniden yapılması gerekiyor. Sanayiyi koruma adı altında değil ama katma değerı içeride bırakacak v şekilde yeni bir örgütlenme gerekiyor. Ve ben sanayinin bunu tek başına yapabileceği kanaatini taşımıyorum. Türkiye bir kamyon. 15 tonluk bir kamyon üzerine 35 ton yük binmiş, lastikleri patlamış. Yükü kaldıralım, lastikleri tamir edelim, yükü yeniden koyalım üzerine. Keşke bu olabHse ama tabii bu mümkün değil. Keşke borçlan 7-10 sene ertelemek mümkün olabılse. Ama yine de bu durumda bile sanayinin yeniden yapılandınlmasının temel konu olduğunu düşünüyorum. 'Türkiye bundan sonra ne yapmair sorusunun yanıtı ola- rak benim 4 projem var. - Düşük katma değerli sek- törlerde kesinlikle çok büyük ölçeğe gideceksiniz. Arkadaş- larımız küçükle idare etmek yerine bü> üğün parçası olma- yı içlerine sindirecekler. Daha büyük ölçekli ışletmeler birle- şecekler sinerji yaratacaklar. Yüksek katma değerde beyin lazım. teknoloji lazım. Orada KOBÎ boyutunda kalabihrsiniz ve öyle kalmalısınız. - Türkiye'nin yeni bir strate- jik teşvik modeline ihtiyacı var. Hangi bölgelerde sanayi- leşmeyi teşvik edeceksiniz ve hangi bölgelerde rekabet gücü ekseninde hangi sektörlere, na- sıl teşvik vereceksiniz. Altya- pıdan, bölgedeki eğitim ve in- san kalitesine kadar çeşitli un- surları taşıyacak teşvikler ge- rek. Bu ekonomik v e sosyal ta- raflardan oluşacak bir kurul ta- rafından düzenlenmesi ve de- netlenmesi yapılırsa sorun ol- maz. Macaristan ve Çin bunu çoktan yapmaya başladı. Tür- kiye'de devlet. oyunculann ka- tılımını reddedıyor. Illa bunu DPT'nin yapması şart değil. Özel sektörü de al, Türkiye'nin kalkınmasını beraber oluştu- run . Böylece olumluyu da paylaşın, olumsuzu da. - Bir tarafta mali sektörün elinde tahsil edemediği donuk krediler var. Öbür tarafta ken- di borçlannı ödeyemeyen, bor- cunu çeviremeyen bir reel sek- tör var. Bankalarla reel sektör arasında karşıhklı akitler ger- çekleştirilmesi halinde oluştu- rulacak havuzda karşılıklannın sisteme yeniden kazandmlma- sı mümkün. Böylece ödeme kabiliyeti olan işletmelere destek olmuş olacaksınız. Onlara üretim yapma şansını vereceksiniz. Bunların borçlannı belli bir takvime oturtmak da mümkün olabilir. Ancak bunun tespiti için belli bir reyting değerlen- dirme kuruluşuna da gerek du- yuyoruz. - Türkiye komşulanyla yeni bir anlayışla daha yakın bir iliş- ki kurmalı. Ortak ekonomik ilişkiler sağlıklı bir yapıya oturduğunda bana göre savun- ma harcamalanndan da tasar- ruf sağlanacaktır. bu bankalann borçlan devletin bor- cu haline geliyor. IMF'ye verilen niyet mektubunda sendikasyonlara güvence veriliyor. Yani IMF, ban- ka borçlarınm hükümete yüklen- mesi taraftarı. Böylece hükümet borç takasıyla da vermek istediği mesajda "bankalaryok, ben vanm" mesajmı verıyor.lMF'nin istediği de bu. IMF'den gelen krediler böy- lece ödenecek, sermaye hareketle- riyle bu para çevnlecek. Ama bugün bankacılıkta konso- lidasyon yapabilir misiniz? Hayır. Türkiye'nin bu yolu denemesi güç. TÜRKEL MMBAŞ Pazarhk gücünün farkında obnah •Öncelikle reel sektör odaklı üretime dayalı bir programa geçiş yapılması lazım. Bölgesel kalkınma için eğitime Öncelikle kapitalist sistemde yer aldlğı, dolayısıyla sistem içinde pa- zarlık gücü yüksek ülke olduğunun bilincine varması gerekiyor. Ancak bu yolla reform adı altında gündeme gelen yapısal düzenlemelerin ortaya çıkaracağı sorunlara çözüm üretilebi- lir. Öte yandan, IMF'nin programın başlangıcından beri, "Türkiye'nin kendi kaynaklarmı yaratması gerek- tiğmi" v urguladığını hatırlarsak, ön- celikle reel sektör odaklı üretime da- yalı bir programa geçiş yapması la- zım. Bu, yüksek katma değerli sektörle- re dayalı fiyat ve ücret politıkalannın eşzamanlı kullanıldığı bir program olmak zorundadır. Aksi takdirde baş- ta tanm olmak üzere yapısal reform- lann doğuracağı işsizlik, iflas ve ben- zeri sorunlar, hızlı nüfus artışı, yeter- siz sermaye birikiminin de etkisıyle kronikleşecektir. Ne var ki Türkiye hâlâ geçen yüz- yılın tekstil-konfeksiyon, gıda, oto- motiv gibi geleneksel sektörleriyle globalizasyon sürecinde yer alma ça- basında. Dolayısıyla. kaynak maliyetlerini dikkate alan bir üretim envanteri yar- dımıyla özel kesim yatınmlan yön- lendirilebilir. Böylelikle hem yapısal reformlar nedeniyle işsiz kalan yöre insanlannın göç etmesi önlenır hem de bölgesel kalkınma gerçekleşir. Ne var ki yeni sektörlerin teknolojilerinin yüksek nitelikte emek talep etmesi nedeniyle devletin eğıtimde. özellik- le de meslek okulu ve üniversıte öğ- renimınde planlamaya gitmesinı gün- deme getirmektedir. Başta Doğu ve Güneydoğu olmak üzere siyasal çıkar kaygısıyla yükseköğrenim kurumla- n açıldığı hatırlanırsa yeni sektörlere uygun bir eğitımin oluşması kısa dö- nemde olanaksızdır. TÜRSAB Başkanı Ulusoy: Hükümet gölge etmesin îçinde yaşadığımız kriz döne- minde Türkiye'nin gelirlerini art- trncı kaynaklann başında görülen, can simidi gibi sannılan turizmin bekleneni vermediği konusu gün- deme geldiğinde 'bir dokun, bin ah işiV misali, TÜRSAB Başkanı Başaran Uhısoy açtı ağzını, yum- dugözünü. "Çokdddihatalarya- püdı, hâlâ da yapıiıyor" dıyen Ulu- soy gelen turistin havaalanından aluııp büyük oteüere, tatil yörele- rine yerleştirildiğini sonrada aynı şekilde geri yollandığını anlata- rak, "önemli bir kısım yabancı iş- letmecilerin elinde olan bu tesisle- re gelen para geldiği gibi yurtdışı- na gküyor. 1989 yıbnda Rusya'da otellere Ruslar giremiyordu. şim- di ay nı durum Türkiye"de yaşanı- yor" diye konuştu. Alman harç değil haraç Başaran sözlenni şöyle sürdür- dü: "Rekabet ertiğimiz para biri- mi Euro. Zaten uçaklanmız sınır- u. Benzini dolaria alıyor, tahsUaü markla yapıyonız. Avnıpa'dan Türkiye'j'e ortalama uçuş süresi3 saat 45 dakika, Rekabet ettiğimiz ülke ise 2 saat. Bu şekilde nasıl re- kabet gücümüzü arttu-acağtz?" Ulusoy, yurtdışma çıkışlardan alı- nan 50 dolann Türkiye'ye yarar yerine zarar getireceğini savundu. "Ahnan harç değilyahuzca haraç" diye konuşan Ulusoy bu uygula- mayla gelecek paramn en fazla 80 milyon dolar olacağını ve bunun da hiçbir işe yaramayacağını söy- ledi. TÜRSAB Başkanı Ulusoy tu- rizm sektörünün KOBİ kapsamı- na girmesmin şart olduğunu söz- lerine ekledi. SALI ORHAN BURSALI Mesut Bey ve Kapanmamış Hesap ANAP genel kongreye hazırlanıyor. Mesut Bej parti başkanlığı için en büyük aday. Diğer adayla- rın şansı ne ola ki? Seçilebilecek aday kaldı mı' Mesut Bey, önceki kongre ve seçimlerde, part içindeki ciddi ve parlak nitelikteki, yeni bir dil, du- ruş ve bakış getirebilecek özellikteki "arkadaşlan- nı- partidaşlannı" birbiri ardına eledi. Cem Koz- lu'lar... llhan Kesici'lervediğerleri... Mesut Bey, onlardan daha mı iyiydi, başanlıy- dı? • • • Bu soru Türkiye koşullarında önemli ve geçerl mi? Türkiye'de sistem, başarı kriterlerine, liyakatî göre işlemediğine göre, Mesut Bey'in "başansını' bilimsel açıdan değerlendirmenin de hiçbir tutaı yanı yok! Mesut Yılmaz, (diğer parti liderlerimiz gibıT Türkiye'nin toplumsal koşullanna, parti başkanlı- ğının yarattığı al gülüm-ver gülüm hiyerarşisine. Siyasi Partiler Yasası'na, bu yasanın parti lidertt- ğine sunduğu tartışmasız otoriteye, özetle, bütür parti üzerindeki lider egemenliği koşullarına da- yanarak parti başkanlığında kalmaktadır... Bunur bilimsel ölçeğe ve değerlendirmeye gelir hiçbir yönü yoktur... Fakat bilimsel ölçek ve değerlendirmeleri de- ğersiz ve geçersiz kılmanın bir faturası vardır, bu faturayı hayatın kendısi herkese çıkartır. kişiye de, kuruluşlara da, ülkeye de ve partilere de ta- bii!... Hayat, bu faturayı Mesut Bey'e, parti lideri ola- rak (bakanlık dönemlerini de buna katabilirsinizj birkaç kez kesmiştir... Butün iktidar dönemleri Mesut Bey'in, ağtrtıklı olarak başarısızlıklarla doludur. Hângi hükümet döneminde, Türkiye'nin hangi sorununu çözmuş, hangi başanyı sağlamıştır Me- sut Bey? Ayrıca partısını nıtelıksel olarak mı iyileştirmiştir, yoksa, kendısıne ciddi rakip olacak bütün siya- setçileri kaçırtmış ve partiyi nitelik erozyonuna mı uğratmıştır? Her seçimde partisini biraz daha küçülten bir li- der, ancak Türkiye gibi, halkının ortalama egitim süresi 3.5 yılı aşamayan (Ve daha da düşürülme- ye çalışılan!), kolektivitenin gücü, yaratıcılığı ve sorun çözücülüğüne değil de, hep kurtancrya bel bağlayan ülkelerde saltanatını sürdürür. Türkiye'nin en büyük "sistemik" hastalığı veya açmazı, başarısız olanların yine tepelerde esip durmasıdır. Hayatın genel kuralları veya doğası ile çatıştığı için, hayatın başarısız kıldığı liderleri yine tepeler- de tutan "sistemik hastalık" virüsü veya enfeksi- yonu, partiyi, kurumu veya ülkeyi yiyip bitirir. ANAP'ta da yaşanan budur... Partisel yasalar, hayatın yasaları karşısında tu- tunabilir mi? • • • Duyuyoruz ki Mesut Bey yeni bir çıkış yapmaya hazırlanıyor. Çok değişik bir program hazırlığı içindeymiş. ANAP'ın geçen seçimlerde ülkeyle yaptığı "sözleşmeyi" anımsayan var mı? Bütün caddeleri kaplayan "Bild-Board"\ar, gazetelerde tam sayfa yayımlanan ilanlar, kımın gözleri önünde? "Türk Mılletiyle" yaptığını ılan ettiği ve altına iri iri imzasını attığı sözleşmede neler vaat etmişti Mesut Bey ve partısi? Bir açıklama borçlu, ANAP ve lideri. Iktidardayken (ve değilken!..) Türkiye'ye kay- bettirdiklerinin hesabını istiyoruz, öncelikle! ANAP, bir ayağıyla neredeyse kesintisiz iktidar- da kalan tek partidır. Türkiye'nin bugünkü iflasındaki payı da 0 ölçü- de herkesten fazladır... "Millet bizi tek başına iktidar yapmadı" demek hiçbir gerekçe değil. Bana sorarsanız iyi kı yapmadı... Millet, kimseyi tek başına iktidar yapmaya de- ğer bulmuyor! Seçmenin mesajı, "Tek tek hiçbiriniz işe yara- mazsınız, en iyi taraflannızı birleştirip hükümet edin" oluyor. O nedenle ANAP ve lideri, "iyi tarafıyla iktidar- da ne yaptı" sorusunun hesabını vermeli, yeni programından önce.. Mesut Bey'in geçmiş hesabı açık, faturayı ka- patmalı... Borcunu hiçbir zaman ödemeden yeni borç is- teyene ne denir? obursalifr' bilimmerkezi.org.tr Attila Karaosmanoğlu Hukukun üstünlüğü sağlanmalı Bugün yapılan, IMF'ye söz verilen ya- salann çıkanlma uğra- şı. Ancak yapısal so- runlar ortada duruyor. Yani Türkiye'nin önün- deki en büyük engel hukukun üstünlüğünün olmaması. Hukukun üstünlüğünün olmadı- ğı, mahkemelerin işle- mediği bir yerde eko- nominin sağlıklı işle- mesi beklenemez. Da- laveracı her zaman da- laveracı kalacak. ka- çakçı da her zaman ka- çakçı. Böyle olmaz. 21. yüzyılda yapma- mız gereken şeylerden birisi fertle devlet ara- sındaki ilişkıleri yeni- den düzenlemektir. Devletin rolünün açık- ça tanımlanması gere- kir. Sorun sadece borç çevirme değil, çok da- ha kompleks, çok ayak- lı bir sorun. Programı yürütmek, düşünmek ve geliştirmek zorun- dayız. Bugünkü hükü- metin bunu yaptığını düşünmüyorum. Türkiye'de TSKB'nin, Sanayi Yatı- nm Bankası'nın elinde kullanamadığı kadar kaynak var. Bu bankalar işlevlerini tam olarak yenne getiremıyorlar. Bu bankalar bu kay- nağı kullanabilecek (si- gortalı, teminath karşı- lık ayıracak yapıda de- ğil) yapıya sahip değil- ler, çünkü yeterli gü- venceleri yok. Ancak sanayi odası bu batık- lar için kaynak yaratıl- ması açısından banka- lann aralannda anlaş- ması için önayak olabi- lir. Amerikada Citigro- up son yıllarda büyük kuruluşlann yanı sıra KOBl'lere destek ol- mak için farklı bir çalış- ma yürütüyor. Böylece reel sektörün işlerlıği- ne katkıda bulunuyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear