Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 17TEMMUZ2001SAL
TURKIYE NEREYE GIDIYOR?
ÖZLEMYÜZAK
Kalkınmanın
yolu
değişim
ve üretim
Türkiye gündeminin ana maddesi dağ gibi
iç ve dış borcun nasıl çevrileceği. Gözler
bir IMF'nin, bir hükümetyetkililerinin
ağzından çıkacak sözlerde. Başka bir şey
düşünülemiyor. Istanbul Sanayi Odası
ÛSO) Başkanı Hüsamettin Kavi, eski Dünya
Bankası Başkanvekiti Attiîa
Karaosmanoğlu, Türkiye Seyahat
Acentalan Birliği (TÜRSAB) Başkam
Başaran Ulusoy, Cumhuriyet gazetesinin
koşe yazarîarı Prof. Dr. Türkel Minibaş,
Prof. Dr. Izzettin Önder, Dr. Öztin Akgüç,
Şükran Soner ve Necatî Doğru 'yla,
yaphğımız sohbet toplantısında, "Türkiye
nereye gidiyor" sorusunun ardından
"Bundan sonra ne yapılmah " sorusunu
yöneltmiştik.
Borcun ertelenmesi anlamına gelen
"konsolidasyonun " Türkiye 'nin gerek
gerçekleri gerekse içinde bulunduğu
uîuslararası konjonktür içinde "güç "
olduğunu savunan uzmanlar, ağız birliği
etmişçesine "reel sektör odaklt üretim
politikalarımn yeniden
yapılandırılması "nin şart olduğunu
vurguladılar.
Bankacüarla sanayicilerin uzlaşarak ortak
birfon oluşturmaları, bölgesel kalkınma
için yerel ekonomik ve sosyal konsey
olttşturulması tartışılan diğer ilgi çekici
konuîarın başmda geldi.
'Konsolidasyon güç bir karardır ve irade gerektirir' diyen uzmanlar, bu aşamada olası görmüyorlar
Borç erteleme müıııküıı mü?
Attila Karaosmanoğlu:
Sıkıntı malı sıstemin denetim altı-
na alınamamasıdır. Yanı bütçe açı-
ğının kapatılamaması bir bakıma.
Ancak hükümet üyeleriyle, Derviş
ve IMF arasındaki pazarlıklar sür-
düğü sürece bu mali disiplini yürüt-
mek çok güç. Dolayısıyla hükü-
mette güven sağlanamadıkç a, ma-
li sistem denetim altına alınmadık-
ça konsolidasyon ağıza bıle alına-
maz.
Prof. Dr. izzettin önder:
Bunun cevabı açık. Tanhte
1931 'de tngiltere'de yaşandı. Hazi-
ne Bakanı bir gecede karar aldı. A-
ma koca Ingiltere, Kore savaşına
kadar bunun sıkıntısını yaşadı.
Konsolidasyon çok güç bir karardır
ve kararlılık gerektirir, ama mevcut
yönetimi biliyoruz...
Borcun kaldınlması, ertelenme-
si bu aşamada artık mümkün değil,
IMF ile yeni bir program yapılır ya-
pılmaz, o ayn bir şey, dünya kon-
jonktürünü iyi incelemek gereki-
yor, IMF'nin rolünü ve geldiği bi-
çımı bılmek gerekiyor. Israrla söy-
lüyorum, Borç yönetimi tabıı yürü-
tüîecek ve bir şekilde yapılmaya ça-
lışılacaktır. Gerekirse ertelenecek,
gerekirse rafa kaldınlacak, ama sa-
nayınin yeniden yapılandırılması
şarttır.
Prof. Dr. Türkel Minlbas:
Borcun vadesini uzatmak, getiri-
nin cazibesine bağlı. IMF faizlerin
artmasına izin vermeyecektir.
Programın yeniden gözden geçiril-
mesinı gündeme getinr ki bu da ge-
çen 1.5-2 senenin sıl baştan edilme-
sidir.
Ama hükümet. faiz oranlarında
değışikliğe, yanı konversiyona gi-
derek borç yükünü hafifletmek
şansına sahip olabilir. Tabii ki bu da
yüksek faizli kâğıt sahiplerinın ik-
na edilmesi kadar hükümet ortak-
lannın birbiriyle, bürokrasiyle ve
de ekonomiden sorumlu bakanıyla
konsensüs içinde olmasına bağlı.
Dr. ÖZtİn AkgÜÇ: Bugün ya-
pılan mali sıstemin çözüm yolla-
nyla sorunların üzerine gitmek. Ya-
ni borç ertelemesi, IMF kredisine
umut bağlanması gibi. Bugün
IMF'in yapmak istediği şu banka-
cılık sistemı borçlannı erteleyemi-
yor. Hükümet de riski üstüne alıyor
ve bankalan Fon'a alıyor. Böylece
DR. ÖZTIN AKGÜÇ
Ciddi bir vergi
politikası şart
Türkiye ciddi bir
vergi tedbiri almak
zorundadır. Bir
ekonomide ödenen
faiz, vergi gelirlerinin
yüzde 110'u ise bu
sürdürülemez bir
uygulamadır. Vergi
almak gereklidir ama
nedense devlet bazı
vergilere iyi
bakmıyor. Özellikle
varsıl kösimin,
ithalatçının gelir
işlemlerine vergi
koymak istemıyor. .
Bankalardan, döviz
büfelerinden alım
satım vergisıni bınde
1 yerine binde 2-3'e
yükseltsen hem
vatandaş elindeki
dövizi kolay alıp
satamayacak, hem de
hükümete ek bir gelir
kaynağı olacak.
Fon oluşturulabilir
Her şeyin \ ergisinı,
ücretlinin, onun
bunun arttınyoruz.
aklımıza bu gelmiyor.
Ben, Sayın Kavi'nin
önerdiği gibi iyi
yönetilmek kaydıyla
fon oluşturulmasına
da taraftanm. Türkiye
Kalkınma Bankası
gıbı, Türkiye Sanayi
Kalkınma Bankası
gibi daha çok proje
finansmanına dayalı
kuruluşlar
aracılığıyla. Ticaret
bankalannın adam
olacağını
sanmıyorum.
Sanayınin yapısal
değışimı bunlar
aracılığıyla olabilir.
Yerel olarak bir atıhm
şart. Yerel ekonomik
sosyal konsey
oluşturulması
örneğin. Yörenin
işadamlan, belediye
başkanlan. yerel
üniversiteler hatta
bankacılannın
katılımı ile ne
üretilebilir, hangi
sektör geliştirilebilir
ekonomik olarak
bunun ciddi bir
şekilde araştırılması
lazım. Bu yerel
gelışimi
destekleyecek bir
"bankamız da var
elimızde, onu
kullanmamız
lazım, TKB o
amaçla kuruldu
ama o amaçla
kullanmadık.
Şükran Soner: Sa-
najicinin yaünmın-
dan aldıgı getirivi
üretim yerine bankada tutmaya çahşoğı bir
dönem geçirdik. Bu neden bu şekflde geiişti?
- Oztin Akgüç: Bunun temel nedeni sanayi-
cinin parasmı elinde rutmak ve kendi bünye-
sine kaynak yaratmakti. Açıkcası hortumla-
mak amacnu taşıyordu.
- Necati Doğru: Beni Ugüendiren bu olayın
üretim boyutu. Üretimde otması gereken pa-
ranın bankalara kaçınlışını yaşadık.
- Oztin Akgüç: Aslında bu kaynağın banka-
ahk sektörünegeçtiğini düşünmüyorum çün-
kü bankalann öz kaynak sıkmtısı sürüyor.
vi: Aslmda bura-
da yaşananen bü-
yük sorun Türkiye'nin iç tasamıflanmn
Turkhe'nin borçlanma ihtiyacına yetmeme-
shie yaşandı. Yani bütçenin tutturulamama-
sıyla. Bütçeyi kim idare ediyorsa sorun bura-
daydı.
- İzzettin Önder: Bütçeyi kim idare ediyor.
Reel sektör idare ediyor, Odalar, TÜSİAD
toplaıup karariar alıyor.. Kurumlar Vergisi
Türkiye'nin kaçıncı vergisidir.GeiirterGenel
Müdüriüğünün verilerinegöre sektörteşvik-
ler göz önünde bulundurulduğunda vergi
falan ödemiyor.ku bankalann oz kaynak sıkıntısı suruyor. falan odemıyor.
İSO Başkanı Kavi, kalkınma için dört proje önerdi
Batık kredilerden sanayiciye fon
IZZETTİN ÖNDER
Sanayide reform
gerçekleştirilsin
Piyasa oturtulurken
biz piyasayı
tanımlamıyoruz.
Piyasa-güç ilişkisi en
önemli konulardan bir
tanesi. Teknoloji
zaten yok. Sanayide
gelinn büyük bir
kısmı emeğe ya da
vergi olarak devlete
gitmiyor. bunun
yerine sermaye
payına gidiyor.
Önce piyasa
tanımının yeniden
yapılması gerekiyor.
Sanayiyi koruma
adı altında değil
ama katma değerı
içeride bırakacak v
şekilde yeni bir
örgütlenme gerekiyor.
Ve ben sanayinin
bunu tek başına
yapabileceği
kanaatini
taşımıyorum.
Türkiye bir kamyon.
15 tonluk bir kamyon
üzerine 35 ton yük
binmiş, lastikleri
patlamış. Yükü
kaldıralım, lastikleri
tamir edelim, yükü
yeniden koyalım
üzerine. Keşke bu
olabHse ama tabii bu
mümkün değil. Keşke
borçlan 7-10 sene
ertelemek mümkün
olabılse. Ama yine de
bu durumda bile
sanayinin yeniden
yapılandınlmasının
temel konu olduğunu
düşünüyorum.
'Türkiye bundan sonra ne
yapmair sorusunun yanıtı ola-
rak benim 4 projem var.
- Düşük katma değerli sek-
törlerde kesinlikle çok büyük
ölçeğe gideceksiniz. Arkadaş-
larımız küçükle idare etmek
yerine bü> üğün parçası olma-
yı içlerine sindirecekler. Daha
büyük ölçekli ışletmeler birle-
şecekler sinerji yaratacaklar.
Yüksek katma değerde beyin
lazım. teknoloji lazım. Orada
KOBÎ boyutunda kalabihrsiniz
ve öyle kalmalısınız.
- Türkiye'nin yeni bir strate-
jik teşvik modeline ihtiyacı
var. Hangi bölgelerde sanayi-
leşmeyi teşvik edeceksiniz ve
hangi bölgelerde rekabet gücü
ekseninde hangi sektörlere, na-
sıl teşvik vereceksiniz. Altya-
pıdan, bölgedeki eğitim ve in-
san kalitesine kadar çeşitli un-
surları taşıyacak teşvikler ge-
rek. Bu ekonomik v e sosyal ta-
raflardan oluşacak bir kurul ta-
rafından düzenlenmesi ve de-
netlenmesi yapılırsa sorun ol-
maz. Macaristan ve Çin bunu
çoktan yapmaya başladı. Tür-
kiye'de devlet. oyunculann ka-
tılımını reddedıyor. Illa bunu
DPT'nin yapması şart değil.
Özel sektörü de al, Türkiye'nin
kalkınmasını beraber oluştu-
run . Böylece olumluyu da
paylaşın, olumsuzu da.
- Bir tarafta mali sektörün
elinde tahsil edemediği donuk
krediler var. Öbür tarafta ken-
di borçlannı ödeyemeyen, bor-
cunu çeviremeyen bir reel sek-
tör var. Bankalarla reel sektör
arasında karşıhklı akitler ger-
çekleştirilmesi halinde oluştu-
rulacak havuzda karşılıklannın
sisteme yeniden kazandmlma-
sı mümkün.
Böylece ödeme kabiliyeti
olan işletmelere destek olmuş
olacaksınız. Onlara üretim
yapma şansını vereceksiniz.
Bunların borçlannı belli bir
takvime oturtmak da mümkün
olabilir. Ancak bunun tespiti
için belli bir reyting değerlen-
dirme kuruluşuna da gerek du-
yuyoruz.
- Türkiye komşulanyla yeni
bir anlayışla daha yakın bir iliş-
ki kurmalı. Ortak ekonomik
ilişkiler sağlıklı bir yapıya
oturduğunda bana göre savun-
ma harcamalanndan da tasar-
ruf sağlanacaktır.
bu bankalann borçlan devletin bor-
cu haline geliyor. IMF'ye verilen
niyet mektubunda sendikasyonlara
güvence veriliyor. Yani IMF, ban-
ka borçlarınm hükümete yüklen-
mesi taraftarı. Böylece hükümet
borç takasıyla da vermek istediği
mesajda "bankalaryok, ben vanm"
mesajmı verıyor.lMF'nin istediği
de bu. IMF'den gelen krediler böy-
lece ödenecek, sermaye hareketle-
riyle bu para çevnlecek.
Ama bugün bankacılıkta konso-
lidasyon yapabilir misiniz? Hayır.
Türkiye'nin bu yolu denemesi güç.
TÜRKEL MMBAŞ
Pazarhk
gücünün
farkında
obnah
•Öncelikle reel sektör odaklı
üretime dayalı bir programa
geçiş yapılması lazım.
Bölgesel kalkınma için eğitime
Öncelikle kapitalist sistemde yer
aldlğı, dolayısıyla sistem içinde pa-
zarlık gücü yüksek ülke olduğunun
bilincine varması gerekiyor. Ancak
bu yolla reform adı altında gündeme
gelen yapısal düzenlemelerin ortaya
çıkaracağı sorunlara çözüm üretilebi-
lir.
Öte yandan, IMF'nin programın
başlangıcından beri, "Türkiye'nin
kendi kaynaklarmı yaratması gerek-
tiğmi" v urguladığını hatırlarsak, ön-
celikle reel sektör odaklı üretime da-
yalı bir programa geçiş yapması la-
zım.
Bu, yüksek katma değerli sektörle-
re dayalı fiyat ve ücret politıkalannın
eşzamanlı kullanıldığı bir program
olmak zorundadır. Aksi takdirde baş-
ta tanm olmak üzere yapısal reform-
lann doğuracağı işsizlik, iflas ve ben-
zeri sorunlar, hızlı nüfus artışı, yeter-
siz sermaye birikiminin de etkisıyle
kronikleşecektir.
Ne var ki Türkiye hâlâ geçen yüz-
yılın tekstil-konfeksiyon, gıda, oto-
motiv gibi geleneksel sektörleriyle
globalizasyon sürecinde yer alma ça-
basında.
Dolayısıyla. kaynak maliyetlerini
dikkate alan bir üretim envanteri yar-
dımıyla özel kesim yatınmlan yön-
lendirilebilir. Böylelikle hem yapısal
reformlar nedeniyle işsiz kalan yöre
insanlannın göç etmesi önlenır hem
de bölgesel kalkınma gerçekleşir. Ne
var ki yeni sektörlerin teknolojilerinin
yüksek nitelikte emek talep etmesi
nedeniyle devletin eğıtimde. özellik-
le de meslek okulu ve üniversıte öğ-
renimınde planlamaya gitmesinı gün-
deme getirmektedir. Başta Doğu ve
Güneydoğu olmak üzere siyasal çıkar
kaygısıyla yükseköğrenim kurumla-
n açıldığı hatırlanırsa yeni sektörlere
uygun bir eğitımin oluşması kısa dö-
nemde olanaksızdır.
TÜRSAB Başkanı Ulusoy: Hükümet gölge etmesin
îçinde yaşadığımız kriz döne-
minde Türkiye'nin gelirlerini art-
trncı kaynaklann başında görülen,
can simidi gibi sannılan turizmin
bekleneni vermediği konusu gün-
deme geldiğinde 'bir dokun, bin
ah işiV misali, TÜRSAB Başkanı
Başaran Uhısoy açtı ağzını, yum-
dugözünü. "Çokdddihatalarya-
püdı, hâlâ da yapıiıyor" dıyen Ulu-
soy gelen turistin havaalanından
aluııp büyük oteüere, tatil yörele-
rine yerleştirildiğini sonrada aynı
şekilde geri yollandığını anlata-
rak, "önemli bir kısım yabancı iş-
letmecilerin elinde olan bu tesisle-
re gelen para geldiği gibi yurtdışı-
na gküyor. 1989 yıbnda Rusya'da
otellere Ruslar giremiyordu. şim-
di ay nı durum Türkiye"de yaşanı-
yor" diye konuştu.
Alman harç değil haraç
Başaran sözlenni şöyle sürdür-
dü: "Rekabet ertiğimiz para biri-
mi Euro. Zaten uçaklanmız sınır-
u. Benzini dolaria alıyor, tahsUaü
markla yapıyonız. Avnıpa'dan
Türkiye'j'e ortalama uçuş süresi3
saat 45 dakika, Rekabet ettiğimiz
ülke ise 2 saat. Bu şekilde nasıl re-
kabet gücümüzü arttu-acağtz?"
Ulusoy, yurtdışma çıkışlardan alı-
nan 50 dolann Türkiye'ye yarar
yerine zarar getireceğini savundu.
"Ahnan harç değilyahuzca haraç"
diye konuşan Ulusoy bu uygula-
mayla gelecek paramn en fazla 80
milyon dolar olacağını ve bunun
da hiçbir işe yaramayacağını söy-
ledi.
TÜRSAB Başkanı Ulusoy tu-
rizm sektörünün KOBİ kapsamı-
na girmesmin şart olduğunu söz-
lerine ekledi.
SALI
ORHAN BURSALI
Mesut Bey ve
Kapanmamış Hesap
ANAP genel kongreye hazırlanıyor. Mesut Bej
parti başkanlığı için en büyük aday. Diğer adayla-
rın şansı ne ola ki? Seçilebilecek aday kaldı mı'
Mesut Bey, önceki kongre ve seçimlerde, part
içindeki ciddi ve parlak nitelikteki, yeni bir dil, du-
ruş ve bakış getirebilecek özellikteki "arkadaşlan-
nı- partidaşlannı" birbiri ardına eledi. Cem Koz-
lu'lar... llhan Kesici'lervediğerleri...
Mesut Bey, onlardan daha mı iyiydi, başanlıy-
dı?
• • •
Bu soru Türkiye koşullarında önemli ve geçerl
mi? Türkiye'de sistem, başarı kriterlerine, liyakatî
göre işlemediğine göre, Mesut Bey'in "başansını'
bilimsel açıdan değerlendirmenin de hiçbir tutaı
yanı yok!
Mesut Yılmaz, (diğer parti liderlerimiz gibıT
Türkiye'nin toplumsal koşullanna, parti başkanlı-
ğının yarattığı al gülüm-ver gülüm hiyerarşisine.
Siyasi Partiler Yasası'na, bu yasanın parti lidertt-
ğine sunduğu tartışmasız otoriteye, özetle, bütür
parti üzerindeki lider egemenliği koşullarına da-
yanarak parti başkanlığında kalmaktadır... Bunur
bilimsel ölçeğe ve değerlendirmeye gelir hiçbir
yönü yoktur...
Fakat bilimsel ölçek ve değerlendirmeleri de-
ğersiz ve geçersiz kılmanın bir faturası vardır, bu
faturayı hayatın kendısi herkese çıkartır. kişiye
de, kuruluşlara da, ülkeye de ve partilere de ta-
bii!...
Hayat, bu faturayı Mesut Bey'e, parti lideri ola-
rak (bakanlık dönemlerini de buna katabilirsinizj
birkaç kez kesmiştir...
Butün iktidar dönemleri Mesut Bey'in, ağtrtıklı
olarak başarısızlıklarla doludur.
Hângi hükümet döneminde, Türkiye'nin hangi
sorununu çözmuş, hangi başanyı sağlamıştır Me-
sut Bey?
Ayrıca partısını nıtelıksel olarak mı iyileştirmiştir,
yoksa, kendısıne ciddi rakip olacak bütün siya-
setçileri kaçırtmış ve partiyi nitelik erozyonuna mı
uğratmıştır?
Her seçimde partisini biraz daha küçülten bir li-
der, ancak Türkiye gibi, halkının ortalama egitim
süresi 3.5 yılı aşamayan (Ve daha da düşürülme-
ye çalışılan!), kolektivitenin gücü, yaratıcılığı ve
sorun çözücülüğüne değil de, hep kurtancrya bel
bağlayan ülkelerde saltanatını sürdürür.
Türkiye'nin en büyük "sistemik" hastalığı veya
açmazı, başarısız olanların yine tepelerde esip
durmasıdır.
Hayatın genel kuralları veya doğası ile çatıştığı
için, hayatın başarısız kıldığı liderleri yine tepeler-
de tutan "sistemik hastalık" virüsü veya enfeksi-
yonu, partiyi, kurumu veya ülkeyi yiyip bitirir.
ANAP'ta da yaşanan budur...
Partisel yasalar, hayatın yasaları karşısında tu-
tunabilir mi?
• • •
Duyuyoruz ki Mesut Bey yeni bir çıkış yapmaya
hazırlanıyor.
Çok değişik bir program hazırlığı içindeymiş.
ANAP'ın geçen seçimlerde ülkeyle yaptığı
"sözleşmeyi" anımsayan var mı? Bütün caddeleri
kaplayan "Bild-Board"\ar, gazetelerde tam sayfa
yayımlanan ilanlar, kımın gözleri önünde?
"Türk Mılletiyle" yaptığını ılan ettiği ve altına iri
iri imzasını attığı sözleşmede neler vaat etmişti
Mesut Bey ve partısi?
Bir açıklama borçlu, ANAP ve lideri.
Iktidardayken (ve değilken!..) Türkiye'ye kay-
bettirdiklerinin hesabını istiyoruz, öncelikle!
ANAP, bir ayağıyla neredeyse kesintisiz iktidar-
da kalan tek partidır.
Türkiye'nin bugünkü iflasındaki payı da 0 ölçü-
de herkesten fazladır...
"Millet bizi tek başına iktidar yapmadı" demek
hiçbir gerekçe değil.
Bana sorarsanız iyi kı yapmadı...
Millet, kimseyi tek başına iktidar yapmaya de-
ğer bulmuyor!
Seçmenin mesajı, "Tek tek hiçbiriniz işe yara-
mazsınız, en iyi taraflannızı birleştirip hükümet
edin" oluyor.
O nedenle ANAP ve lideri, "iyi tarafıyla iktidar-
da ne yaptı" sorusunun hesabını vermeli, yeni
programından önce..
Mesut Bey'in geçmiş hesabı açık, faturayı ka-
patmalı...
Borcunu hiçbir zaman ödemeden yeni borç is-
teyene ne denir?
obursalifr' bilimmerkezi.org.tr
Attila Karaosmanoğlu
Hukukun üstünlüğü
sağlanmalı
Bugün yapılan,
IMF'ye söz verilen ya-
salann çıkanlma uğra-
şı. Ancak yapısal so-
runlar ortada duruyor.
Yani Türkiye'nin önün-
deki en büyük engel
hukukun üstünlüğünün
olmaması. Hukukun
üstünlüğünün olmadı-
ğı, mahkemelerin işle-
mediği bir yerde eko-
nominin sağlıklı işle-
mesi beklenemez. Da-
laveracı her zaman da-
laveracı kalacak. ka-
çakçı da her zaman ka-
çakçı. Böyle olmaz.
21. yüzyılda yapma-
mız gereken şeylerden
birisi fertle devlet ara-
sındaki ilişkıleri yeni-
den düzenlemektir.
Devletin rolünün açık-
ça tanımlanması gere-
kir. Sorun sadece borç
çevirme değil, çok da-
ha kompleks, çok ayak-
lı bir sorun. Programı
yürütmek, düşünmek
ve geliştirmek zorun-
dayız. Bugünkü hükü-
metin bunu yaptığını
düşünmüyorum.
Türkiye'de
TSKB'nin, Sanayi Yatı-
nm Bankası'nın elinde
kullanamadığı kadar
kaynak var. Bu bankalar
işlevlerini tam olarak
yenne getiremıyorlar.
Bu bankalar bu kay-
nağı kullanabilecek (si-
gortalı, teminath karşı-
lık ayıracak yapıda de-
ğil) yapıya sahip değil-
ler, çünkü yeterli gü-
venceleri yok. Ancak
sanayi odası bu batık-
lar için kaynak yaratıl-
ması açısından banka-
lann aralannda anlaş-
ması için önayak olabi-
lir.
Amerikada Citigro-
up son yıllarda büyük
kuruluşlann yanı sıra
KOBl'lere destek ol-
mak için farklı bir çalış-
ma yürütüyor. Böylece
reel sektörün işlerlıği-
ne katkıda bulunuyor.