23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17TEMMUZ2001 SA1 14 KULTUR kulturfg cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜN Epidaurus'tanizleııiııılerAtina sanki bir cehennem. Asfalt in- sanın suratına yapışıyor. O kadar sı- cak... Yine de her taraf turist kaynı- yor. Çoğu Amerikalı gruplar Akro- pol'ün tepesinde. otellerde. sokak- İarda... Düşünüyorum da Istanbul Amerikalı turistten yana pek şansh de- ğil gibi geliyor bana. Burnumuzun dibine kadar sokulan onca Amerika- h'yı Yunanistan'ın düzenlediği Ku- şadası'ndan ateş alma turlannın dışın- da özellikle lstanbul'a çekmenın bır yolu olmalı. Atina öylesine kupkuru ki îstanbul'iakıyaslamak bileyanlış. tnsan onun için de kıskanıyorbu du- rumu. Tabii bu arada kent pınl pınl. Hertarafta 2004 Olimpiyatlan için ha- zırlıklar sürüyor. Yollar, umumi va- sıtalar, taksiler, insanlar tertemiz. Tu- ristin üstüne tırmanan satıcılardan eser yok. Turist her anlamda rahat... Yunainlı da daha fütursuz ve daha ken- dinden emin... Atina ziyaretlerimin hiçbirinde Epi- daurus'a gitme fırsatı bulamamıştım. Bu sefer bu şansı yakaladım. Epida- urus Festhali'nde bir oyun da olsa izleyebildim. Doğruyu söylemek ge- rekirse Yunan Devlet Tiyatrosu yapı- mı olan ve ünlü sahne tasanmcısı ve opera yönetmeni Yannis Kokkosun yorumladığı "Oresteia"dan çok, Epi- daurus büyüledi beni. Yunanistan'ın en iyi korunmuş bu antik tiyatrosu ay- nı zamanda tek yuvarlak orkestra'lı kalıntı olarak da dikkat çekiyor. Mi- mar ve heykeltıraş Potyclihus'un 10 4. yüzyılda Kynortion dagının etek- lerinde inşa ettiği Epidaurus'un seyır- ci kapasitesi 14 bin. Orkestranın or- tasındaki bir sunağı simgeleyen an- tik beyaz taş ve iki yandaki girişler- deki lonik yanm sütunlar ve süsleme- lerolduğu gibi kalmış. Seyirci bölü- mü 55 basamaktan ve iki bloktan olu- şuyor. Üst blokta oturma yerlerinin da- ha yüksek ve eğilimin daha dik olu- şu da akustikle bağlantılı bir çözüm olarak belirleniyor. tnsarn etkileyen biryapı. Atina-Epidaurus arası otobiisle üç saat sürüyor. Yolda otobüs ve araba- lardan bir zincır oluşuyor adeta.Oto- büste hep bir ağızdan konuşan insan- • Taşlannses titreşimleriyle yerinden oynamaması için Epidaums, sadece tiyatro eserlerine tahsis edilmiş. Yılda sekiz kez oyun sahnelenebiliyor bu antik tiyatroda. Gözleri gibi kolluyorlar... Kulaklan çınlasın Efes'in, Aspendos'un. Gümbür gümbür konserler veriyor, dans gösterileri yapıyoruz. Ya Yunanlı'da bir terslik var ya bizde! gölgeler güzel resimler yakalanma- sını sağlıyor ama, öyle sanıyorum ki çizgiler ve gölgeler arasında bu den- li yoğun bir dolaşım oyunun tempo- sunu da hayli düşürüyor. Ara verme- den oynanan "Oresteia"nın benim için en çarpıcı sahneleri birkaç yıl önce Delphi'de gördüğüm zaman da bana Irene Papas'ı hatırlatmış olan Lydia Konıordou nun Chtemenstra yorumuydu. Sahneyi zenguıleştiren ve 14 bin kişiye garip bir elektrik saçan bir sanatçı Konıordou. Kokkos, giysilerde de belli birdö- nemi izlemiyor. Genelde siyah ve gri renklerin hâkim olduğu uzun kos- tümler göz doldururken "Eumeni- des* bölümünde orkestrayı adeta be- yaz ışığa boğan Kokkos, koroyu si- yah takım elbiseleriyle, Athena'yı ise beyaz pantolon ve ceketiyle günü- müze taşıyor. Göndermeleri biraz da günümüz politikacılanna... lar (Allah'tan bir de bangır bangır müzik yok) vasıtadan indikleri anda sanki kutsal bir alana girmiş gibi sa- kin ve sessiz yürüyorlar tiyatroya gi- den uzunca yolda. Herkes kendince özenli... Tiyatroda sigara içmek ve mekâna yiyecek-içecek sokmak ya- sak. Çevrede mısırcı, kokoreççi, köf- teci, sucuk ekmekçi benzeri sahcıla- ra rastlamak mümkün değil. Merdi- venler arasında frigocular, sucular da koştura koştura inip çıkmıyorlar. Ta- bii işin en güzel yanı, Epidaurus'a gelenlerin bu hususta aynı titizlikle ha- reket etmeleri ve bu kurallara sahip olduklan bu güzelliği korumak adı- na uymalan. Aklıma birdenbire güzelim Yediku- le Zindanlan'nın orta yenne kondu- rulmuş olan çirkinlik abidesi beton sahne geliyor. Böyle tarihi bir mekânın ortasında duran dev bir beton sahne, paslanmış demirler, öte yanda yine in- sanı hasta eden bir başka beton sah- ne ve yıkık dökük seyirci sıralan... Ya- zık değil mi? Nasıl izin verilir böyle bir şeye? Avignon'da Papalar Sara- yı'nda da sahne var ama, böylesi de- ğil, taşınabilir. O mekân da özenle kullanılıyor. bilgisizce değil... Epi- daurus'la ilgili önemli bir nokta da yüksek ses titreşimleriyle taşlann ye- rinden oynamaması için burada sade- ce ve sadece tiyatro oynanabiliyor ol- ması. O da yılda sekiz kez. Yani dört hafta sonu... Geçen senelerde Maria Callas, Pa\'arotti gibi sanatçılar an- cak özel izinle çıkabilmişler sahne- ye... Kulaklan çınlasın Efes'in, Aspen- dos'un.. . Gümbür gümbür ne konser- ler veriyor ne dans gösterileri yapı- yoruz oralarda... Ya Yunanlıda bir terslik varya bizde! 'Öresteia' Acschylus'un "Oresteia" üçlemesi antikiteden bugüne gelen tek üçle- me. "Agamemnon", "Sunu Taşıyıcı- lar" ve "Eumenides" bölümlerinden oluşan bu üçleme yazann siyasal eleş- tiriye en çok yoğunlaştığı yapıtı ola- rak dikkat çekiyor. Ama, yapıtın bü- yüklüğü, bugün hâlâ çeşitli araştırma- îara temel oluşturması "poJis" ve in- san ilişkileri kadar insan yapısını sor- gulamasıyla da bağlantılı. Yannis Kokkos bu sorgulamalan antik tiyatronun bütün olanaklannı kullandığı oyun boyunca karanlık- aydınlık-gölge unsurlanna ağırhk ve- rerek sürdürmüş. Özellikle "Aga- memnon" bölümünde yönetmenin bu yaklaşımı daha belirginleşiyor.. Kokkos'un bu bölümde koroyu yaş- lılann yanı sıra savaştan dönen genç ve yorgun askerlerden oluşrurması il- ginç bir çoksesliliğe de yol açmış de- nebilir. Koronun devinimi dairesel ve düz çizgilerle sağlanırken yere vuran "1980" Pina Bausch'un eski ya- pıtlanndan biri. Bu kez de çimlerle örtülü bir sahnede Bausch'un in- sanlan buluşuyor, konuşuyor, sevi- şiyor, kavga ediyor, dans ediyor... Atina Açıkhava Tiyatrosu ağzına kadar dolu. Kimi zaman gülüyo- ruz, kimi zaman duygulanıyoruz, es- kilere gidiyoruz, yine bugüne dö- nüyoruz. Çimlerle kaplı koca sah- ne kâh bir plaj oluyor, kâh güzellik yanşmasırun yapıldığı bir podyum. Pina Bausch, ince ince alay ediyor öne çıkmak için birbirini kıran ya- nşmacılarla. Hele özel yetenekle- rini sergiledikleri sahneler öylesi- ne hoş ki... Ama bütün bu hoşluklann ardın- da sanatçının altını çizdiği en önem- li şey insanlann korkulan ve yalnız- lıklan. Hep yalnız kalmaktan kork- malan, en kalabalık ortamlarda bile yalnız olmalan... Bu duygulan ha- reketle, bakışla. susuşla ne güzel ve- riyor... Doğum günü pastasırun mum- larını tek tek söndüren genç kaduı, sahnenin önüne gelerek anİatmaya başlıyor: u Çok kalabalık bir kutİa- maydı. Çok eğlendik. Ben... kendim... ve ben." Yaşam zaten bu değil mi? "Ben._ kendim... ve ben." Esbjörn Svensson Trio Avrupa'nın yeni fenomenlerinden Elıaııı kayııağı klasik müzikİST ™?ul 8.ULÜSLARARASI KULTUR İCTflMRIII VAKFI CAZ FESTIVALI MELTEM KERRAR Caz festıvalının yavaş yavaş sonlanna yak- laşırken. manşetlere taşınmayan yıldızlardan Esbjörn Svensson Trio'yuyann akşam saat 19.30'da CRR Konser Salonu'nda ızleyece- ğiz. Özellikle son iki yıldır Avrupa'da fenomen haline gelen ls\eçli grup. genç piyanist Esb- jörn Svensson. basçı Dan Berlung. da\ ulcu Magnus Oström'dan oluşuyor. Müziğinde süreklı bir arayış içinde olan Svensson. iyi olan her türlü müzıği dınliyor ama ilham kajnağını klasık müzikten alıyor. Mü- zikal dengeye özen gösterip değişik dokulan karannda bir kanşımla birleştirmeyi tercih et- tiğini söyleyen Svensson. çok sevdiği piyano- suyla armoni üzerine yeni buluşlar üretmeye çalışıyor. Esbjörn Svensson Trio MTV'de gö- rünen ilk Isveçli caz grubu. 2000 yıhnda çı- kardığı 'GoodMorningSusieSoho'albümü mü- zik eleştirmenlerinden tam not alan trionun albümleri üç kez basıldı. Svensson. 1995 ve 1996 yıllannda lsveç'te yılın en iyi müzisye- ni seçildi, 1998 yıhnda 'en iyi besteci' ödülü- nü aldı. Altı albüm kaydeden Esbjörn Svens- son Trio, Jazz-Baltica ve Montreux caz festi- vallerindeki performanslan ve son dönemde- ki 'From Gagarins Point of Wiew* ve 'Good Morning Susie Soho' gibi albümleriyle Ku- zey'in yıldızı yükselen gruplan arasında gös- tenliyor. - Groove'dan moderne uzanan bir çizgi su- nuyorsunuz, fakat kesin ve net bir taranız yok. ESBJÖRN - Tarz üzerinde çok fazla düşün- medim hiçbir zaman. benim için önemli olan bunun müzik olup olmadığıdır. Herhangi bir stil kaygım yok, çünkü biz de kendi tarzı- mızı yarattık. Farklı tarzda müzikleri bir arada kullanarak harmanladık. Bu bi- zim tarzımız oldu. Önemli olan, farklı tarzlara açık olmak ve tutucu olmamak bence. - 1980'lerdan bu yana alü albüm- de neler değişti? ESBJÖRN - Öncelen caz müzikle çok ilgiliydim. 8O'ler boyunca caz müziği yaptım, ama bir yandan da pop ve so- ul müzikle de ılgilendim. 80'lerin sonu ve 90'lann başında. şimdilerde oldu- ğu gibi. piyanoya ağırlık ver- dim, grubumla birlikte akus- tiğe yöneldim. Triodaki di- ğer üyeler de caz dışındaki müziklerle benim kadar ilgili- ler. - Önceleri davul çalmak isti- yordunuz, Magnus'la tanışuıca piyanoya yöneldinizvepiyano mü- ziğüûdn en önemli unsuru oldu. ESBJÖRN - Piyanonun çok fantastik \ e harıka bir enstrü- man olduğunu düşünüyorum. İki yaşmdan itibaren annem bana piyano çalmaya baş- lamış. ben onunla bü- v^.M yüdüm. En çok Cho- W * P'n dinledim ve çok genç yaştan itibaren bu müziğe âşık oldum. - Kuzej li olmanın getirdiği farklılıkne sizce? ESBJÖRN-Tam anlamıyla nasıl bir farklı- lık olduğunu bılmiyorum, ama müziğımizde kesinlikle Isveç ve Norveç folk müziğinden et- kiler vardır bu bizim içimizde olan bir şey. -MTV'degörünen ilk Isveçlignıpsunuz. Bu, dünya müzikphasasında kabul gördüğünüz an- lamına mı geliyor ? İnsanlann müzik beğeni- leriniönemli ölçüde etkileven MTV' müzik kül- rürii için ne düşünüvorsunuz? ESBJÖRN - Orada olmak çok güzeldı ama MTV'de görünmek bu anlama gelir mi bilmi- yorum... Biz bu videoyu yaptık ve gönderdik, onlar da beğendiler ve yayımladılar. Müzik iyi olduğu sürece hangi tür olursa olsun beğeni- rim. Artık çok çeşitli kombinasyonlar ve çok farklı türler var ve yalnızca para kazanmak için yapılıyor. Benim hoşlanmadığım nokta bu iş- te. Müzik para kazanma kaygısından uzak ol- malı, eğer böyle bir kaygıyla yapılırsa. hiçbir yaratıcılık kalmaz. Müzik yapmak yerine pa- rayı düşünmeye başlarsanız, müzik ölür. Mü- zik değil, yalnızca iş oluyor o zaman. Karşı- sındakini İcandırmaya yönelik düşünüyorlar, bir anlamda müzıkal yalancılık bu! - 'tlk başlarda ne yapacağımızı tam olarak bil- miyorduk ama bu bizi özel kıldf diyorsunuz. ESBJÖRN - Büyük bir perspektif içinde müzik yapmaya çalıştık ve onu olduğu yerde bırakmadık, daha geniş bir bakış açısıyla yak- laşrık. Doğru yolda olup olmadığımızı dene- me yanılma yoluyla bulacağız. Müzik bizi ya- n yolda bırakırsa yanlış yapmışız demektir. Bu çok heyecan verici bir yolculuk. Başlarda da tarz kaygım yoktu, müzik yapmak istiyor- dum ve buna kafayı yordum. Bu şimdi de böy- le. Bir tarz yaratıp, sürekli onu tekrar etmenin müzik yapmak olduguna inanmıyorum. - Müziğinizde armoni, uyum ve aküda kalı- cı unsurlar ön planda. Bu, Özünde doğaçlama ve özgürlük olan cazla zıtük oluşturuyor mu sizce? ESBJÖRN- KJasik müziğe karşı çok büyük bir zaafım var. Klasik müzikle caz, içimde devamlı bir yanş içinde. O kadar çok Chopin dinledim ki besteciliğim, klasik müzikten iz- ler taşıyor. Belki de bu yüzden yaptığım mü- zik blues formuna tam olarak uymuyor. Mü- ziğimizin armonik olduğu doğru, klasik mü- zikte beni etkile> en noktalardan biri de bu. Kla- sik müzikte her şey uyum içinde olmalıdır, mü- zikte uyum olmaması depresyon yaratır. Iti- raf etmek gerekirse, klasik müziği cazdan da- ha çok seviyorum, bunlan çoksesli bir şekil- de icra etmek ıstiyorum. Müzikte pembe alaşım TinkMartini' Kültûr Servisi- Pink Martini, tstanbul Caz Festivali kapsamuıda, yann ve çarşamba günü Esma Sultan Yahsı'nda müzikseverlerle buluşa- cak. DHL sponsorluğun- da Tûrkiye'ye gelen Pink Martini, gökku- şağımn yedi rengini cazseverlerle buluştu- racağıgecede 1997 yı- hnda çıkardıklan 'Sympathique' adlı al- bümlerindeki eski fılm müziklerinden samba ve Latin ritimlerine, Fransız kabare şarfala- nndan ninnilere kadar açılan bir yeîpazede dünyanın çeşitîi halk şarkılannı, caz motifie- riyle seslendirecek. Pink Martini, ikisi kadın lOmüzisyenden oluşuyor. Bir araya gel- melerinden itibaren, hayranı olduklan soul müziğinefsane isimle- ri AlGreen. EarthaKitt ve Squirrel Nul Zip- pers'a kadar birçok isimle aynı sahneyi pay- laşan grup, 1998'de Cannes Film Festiva- li'nde AIDS ile savaşa destek amacıyla Elton John ve Rmgo Starr ile beraber efsane müzik grubu Beaties ın 'Twist and Shout'unu seslen- dirdi. Pop müziğe yep- yeni bir soiuk getiren grup. klasik, caz ve La- tin müziğinden esinti- ler taşıyan ilginç tarz- lan ile kısa sürede ilgi gördü. tlk albümleri 'Sympatbique'den çı- kan'Je ne veux pas tra- vailler' adlı parça, rad- yo listelerinde üst sara- lata tırmandı. Toplam 10 kişiden oluşan grup, kuruldu- ğu 1984 yılından ben, havaalanı hangarlann- dan sanat galerilerine birçok ilginç mekânda konserler verdi. Yetenekli bir piyanist olan Thomas M. La- uderdale'in liderliğini üstlendiği Portland - Oregon orijinli grubun vokalisti, tiyatro oyun- culuğu ve orkestramö- zisyenliği de yapmış olan China Forbes. Ay- nca Warner Bross. ya- pımı 'George of the Jungle'ın müziği de grubaait YAZIODASI SELtM tLERİ Çengelköy Defteri "Şehirgeri çekiliyor-ışıklan küçülüp, belirsizle şiyor-Boğaz'ın Kanal'ı kopkoyu, simsiyah..." Temmuz'da erken kalkılmış bir sabah, Oru Aruoba'nın Çengelköy Defteri'ni bitirdim. O tuha yabansı sonbahar ürpertisiyle. Oysa yaman sıca bir güne başlıyorduk. Defter, nisanda başlıyor. Beni ilk çarpan 'nisar oldu. İki sebebi var: llki, nisan, oldum bittim irkiltir. llkyaz ayıdır, am mayıs kadar ilkyaz değildir. Nisanlarda yazlar karşı durmaya çabalayan bir direnç vardır. Ikincisi, şimdilerde aralıksız çalıştığım Hayat Sc nüp Giderken... Nisan gecesindegeçiyor. Gerçi ys za direnmemiş, nisan için hayli bungun, boğuc bir gece. nisanla yatıp nisanla kalkıyorum. Çengelköy Defteri'nde nisan çabuk geçiyor v Oruç Aruoba kasıma kadar uzanıyor, sona eren gü Nedir bu defter? Bitirdikten sonra bunu düşür meye başladım. Yayınevinin tanıtımına bakarsak: "bir koleks yon içinde topladığımız felsefe kitaplannın. .."ö) leyse felsefe kitabı. Felsefeyte sıkı bağ kurmuş bir yazann defteri mi Herkesin büyük iddialaria ya tarih dekorlu sah nede cinsel ilişki romanı, ya sanat tarihi dekorl minyatürdeki giz romanı, ya da toplumsal içerih siz postmodern roman yazdığı böylesi çürük b dönemde, Oruç Aruoba'nın defterinden derin b roman tadı aldım. Asıl bunu paylaşmak istiyorurr Yanıp sönen Beylerbeyi Çakan'nın ardı sıra ye zarla birlikte yola çıkıyoruz. Öyle uzun, sarp biryt değil görünüşte. Kentin içinde gidip gelişler. Ya masasında üç beş satır için didinmeler. Vapur. Si leymaniye Camii'nin sırlan. Mevsimler... Buna ber zer sayısız aynntı. Hepsi o kadar yalın ki. Yalınlıl Çengelköy Defteri'ne, okundukça artan bir acı ve riyor. Söze dökülmemiş acı da diyebilirim. Zaman zaman Beylerbeyi Çakan'nın yanıp sc nüşleri, yanmayıp sönmeyişleri bir saplantı olu çıkıyor. Zaman zaman haiku'lar koşuşup duruyc defterde: "Yaz sarmaşığı çıkıp dolanmış işte mezartaşına" Dümdüz görünen yaşamanın ortasında, kişini sonsuz bekleyişi, yaşamak denen serüveni ar lamlı kılmak çabası... 1999'un nisanında başlayıp, iki kasım ayı yaşe yarak, 2000'in kasımında biten -belki de yanr kalan- defter, yazıldığı dönemin bütün sorunlar nı, hiçbir ünleme baş vuımaksızın, sessiz sedası dile getiriyor Yazının çizinin iyice geriye itildiği, ekinsel birik min hiçe indirgendiği ortamda, hâlâ ve dikbaşl lıkla, yazıya çiziye, kitaplara, Sinan'a, Le Corbı sier'ye sığınan ezgin bir anlatıcı. Çünkü başk çare kalmamıştır. Anlatıcının saplantılı, tuhaf m« rakları, boğulup durduğumuz girdapta kişisel d renişlerdir hemalde. Yirmi yıl önce, Feyyaz Kayacan'ın Çocukta, Bahçe adlı romanını, şaşırtıcı dil ve anlatım ince liklerine vurularak okumuştum. Hiç değilse, ede biyatseverlerin Çocuktaki Bahçe'ye ilgi göstere ceğini sanıyordum. Çıt çıkmadı. Çocuktaki Bah çe sessizce yitti. Çengelköy Defteri'nden Çocuktaki Bahçe'y geri dönüyorum şimdi. Takvimde İz Bırakan: "Mozart'/ düşûndüm: Yaşamı boyu gördüğü ar layışsızlık ve sonradan çikolata markası haline b le gelmesi... Kıçını dönüp terk ettiği Salzburg bugün 'Mozart'ın Şehri' deniyor -aynı şekilde V yana 'ya da; oysa daha oradaki mezannı işaretk meyi bile gerekli görmemişler." Oruç Aruobî Çengelköy Defteri, Metis Yayınları, 2001. Carios Santana'mn yeni albümü • KüMr Servisi - Carios Santana, Latin müziğinin devlerini bir araya toplayan bir albüm için stüdyoya girdi. 24 Temmuz'da çıkacak albümün açılış parçası, Santana ile Jerry Rivera'nın ortak düet yaptıklan 'La Primavera' ile başlıyor. BMG tarafmdan çıkanlacak albümd Carios Santana ve Jerry Rivera'nın yanında Christina Aguilera, Joy Enriquez, Ilegales, Westlife ve So Pra Contrariar yer alıyor. Don Juan'Enka Vakfı'nda • Kültür Servisi- Moliere'in 'Don Juan' adlı yapıtı, Enka Kültür Sanat Vakfı'nm düzenlediği Yaz Şenliği kapsamuıda sahnelenecek. Yapıtlanr yazarken halkın beğenisini ve halk tiyatro geleneğini sanatına yol gösterici olarak belirleyeı Fransız yazar Moliere, 'Don Juan'da, uslanmak bilmeyen bir kadın düşkünü olan, değer tanımaz Don Juan'ın, kadınlann peşinden koşarken düştüğü komik durumlan ele alıyor. Oyun, Dani» Soulier'in yönetiminde, 19 Temmuz'da saat 21 .OO'de Enka Açıkhava Tiyatrosu'nda sahnelenecek. ABriimlep internette saüiacak • Kültür Servisi - EM1 ve Virgin, internet aracılığıyla şarkı satacak ilk müzik şirketleri oluyor. Buylando adında Isveçli bir şirketle anlaşan EMI ve Virgin, aralannda Massive Attac ve Mariah Carey gibi isimlerin de bulunduğu pel çok sanatçının albümünü, kullanıcılara dijital olarak yükleme imkânı tanıyacak. Müzik dağıtın bir anlamda üstlenecek olan ve büyük kaset mağazalan için 'felaket' anlamına gelen bu sistemi intemete uyarlamak için birkaç ay gerektiği söyleniyor. Yapılacak anlaşma, bağımsı olan 150 Avrupa şirketiyle çalışan ve son uygulamasıyla üyelerinden tepki alan Napster'ın da işini zorlaştıracak. EMI ve Virgin albümleri, 'www.buylando.se' adresli sitede satılacak. Yaıfgâr sensm İki tamamlandı • Kültür Servisi - Melih Kibar uzun süredir tasarladığı 'Yadigâr' isimli albüm serisinin ilkini tamamladı. Yakında piyasaya çıkacak olan çalışmada Candan Erçetin, Demet Sağıroğlu, Emre Alruğ. Sibel Gürsoy, Yaşar ve Yeşim Salkım'ın şarkılanna yer verilecek. Albümde aynca Kibar'ın Mesaj, Sucu Çocuk, Belkıs Hanımın Konağı, Yadigâr, Çoban Yıldızı ve Hababam Sınıfi'nm müzikleri de yer alacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear