Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 17TEMMUZ2001 SA1
14 KULTUR kulturfg cumhuriyet.com.tr
TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜN
Epidaurus'tanizleııiııılerAtina sanki bir cehennem. Asfalt in-
sanın suratına yapışıyor. O kadar sı-
cak... Yine de her taraf turist kaynı-
yor. Çoğu Amerikalı gruplar Akro-
pol'ün tepesinde. otellerde. sokak-
İarda... Düşünüyorum da Istanbul
Amerikalı turistten yana pek şansh de-
ğil gibi geliyor bana. Burnumuzun
dibine kadar sokulan onca Amerika-
h'yı Yunanistan'ın düzenlediği Ku-
şadası'ndan ateş alma turlannın dışın-
da özellikle lstanbul'a çekmenın bır
yolu olmalı. Atina öylesine kupkuru
ki îstanbul'iakıyaslamak bileyanlış.
tnsan onun için de kıskanıyorbu du-
rumu. Tabii bu arada kent pınl pınl.
Hertarafta 2004 Olimpiyatlan için ha-
zırlıklar sürüyor. Yollar, umumi va-
sıtalar, taksiler, insanlar tertemiz. Tu-
ristin üstüne tırmanan satıcılardan
eser yok. Turist her anlamda rahat...
Yunainlı da daha fütursuz ve daha ken-
dinden emin...
Atina ziyaretlerimin hiçbirinde Epi-
daurus'a gitme fırsatı bulamamıştım.
Bu sefer bu şansı yakaladım. Epida-
urus Festhali'nde bir oyun da olsa
izleyebildim. Doğruyu söylemek ge-
rekirse Yunan Devlet Tiyatrosu yapı-
mı olan ve ünlü sahne tasanmcısı ve
opera yönetmeni Yannis Kokkosun
yorumladığı "Oresteia"dan çok, Epi-
daurus büyüledi beni. Yunanistan'ın
en iyi korunmuş bu antik tiyatrosu ay-
nı zamanda tek yuvarlak orkestra'lı
kalıntı olarak da dikkat çekiyor. Mi-
mar ve heykeltıraş Potyclihus'un 10
4. yüzyılda Kynortion dagının etek-
lerinde inşa ettiği Epidaurus'un seyır-
ci kapasitesi 14 bin. Orkestranın or-
tasındaki bir sunağı simgeleyen an-
tik beyaz taş ve iki yandaki girişler-
deki lonik yanm sütunlar ve süsleme-
lerolduğu gibi kalmış. Seyirci bölü-
mü 55 basamaktan ve iki bloktan olu-
şuyor. Üst blokta oturma yerlerinin da-
ha yüksek ve eğilimin daha dik olu-
şu da akustikle bağlantılı bir çözüm
olarak belirleniyor. tnsarn etkileyen
biryapı.
Atina-Epidaurus arası otobiisle üç
saat sürüyor. Yolda otobüs ve araba-
lardan bir zincır oluşuyor adeta.Oto-
büste hep bir ağızdan konuşan insan-
• Taşlannses
titreşimleriyle
yerinden
oynamaması için
Epidaums,
sadece tiyatro
eserlerine tahsis
edilmiş. Yılda
sekiz kez oyun
sahnelenebiliyor
bu antik
tiyatroda. Gözleri gibi kolluyorlar...
Kulaklan çınlasın Efes'in,
Aspendos'un. Gümbür gümbür
konserler veriyor, dans gösterileri
yapıyoruz. Ya Yunanlı'da bir
terslik var ya bizde!
gölgeler güzel resimler yakalanma-
sını sağlıyor ama, öyle sanıyorum ki
çizgiler ve gölgeler arasında bu den-
li yoğun bir dolaşım oyunun tempo-
sunu da hayli düşürüyor. Ara verme-
den oynanan "Oresteia"nın benim
için en çarpıcı sahneleri birkaç yıl
önce Delphi'de gördüğüm zaman da
bana Irene Papas'ı hatırlatmış olan
Lydia Konıordou nun Chtemenstra
yorumuydu. Sahneyi zenguıleştiren ve
14 bin kişiye garip bir elektrik saçan
bir sanatçı Konıordou.
Kokkos, giysilerde de belli birdö-
nemi izlemiyor. Genelde siyah ve gri
renklerin hâkim olduğu uzun kos-
tümler göz doldururken "Eumeni-
des* bölümünde orkestrayı adeta be-
yaz ışığa boğan Kokkos, koroyu si-
yah takım elbiseleriyle, Athena'yı ise
beyaz pantolon ve ceketiyle günü-
müze taşıyor. Göndermeleri biraz da
günümüz politikacılanna...
lar (Allah'tan bir de bangır bangır
müzik yok) vasıtadan indikleri anda
sanki kutsal bir alana girmiş gibi sa-
kin ve sessiz yürüyorlar tiyatroya gi-
den uzunca yolda. Herkes kendince
özenli... Tiyatroda sigara içmek ve
mekâna yiyecek-içecek sokmak ya-
sak. Çevrede mısırcı, kokoreççi, köf-
teci, sucuk ekmekçi benzeri sahcıla-
ra rastlamak mümkün değil. Merdi-
venler arasında frigocular, sucular da
koştura koştura inip çıkmıyorlar. Ta-
bii işin en güzel yanı, Epidaurus'a
gelenlerin bu hususta aynı titizlikle ha-
reket etmeleri ve bu kurallara sahip
olduklan bu güzelliği korumak adı-
na uymalan.
Aklıma birdenbire güzelim Yediku-
le Zindanlan'nın orta yenne kondu-
rulmuş olan çirkinlik abidesi beton
sahne geliyor. Böyle tarihi bir mekânın
ortasında duran dev bir beton sahne,
paslanmış demirler, öte yanda yine in-
sanı hasta eden bir başka beton sah-
ne ve yıkık dökük seyirci sıralan... Ya-
zık değil mi? Nasıl izin verilir böyle
bir şeye? Avignon'da Papalar Sara-
yı'nda da sahne var ama, böylesi de-
ğil, taşınabilir. O mekân da özenle
kullanılıyor. bilgisizce değil... Epi-
daurus'la ilgili önemli bir nokta da
yüksek ses titreşimleriyle taşlann ye-
rinden oynamaması için burada sade-
ce ve sadece tiyatro oynanabiliyor ol-
ması. O da yılda sekiz kez. Yani dört
hafta sonu... Geçen senelerde Maria
Callas, Pa\'arotti gibi sanatçılar an-
cak özel izinle çıkabilmişler sahne-
ye... Kulaklan çınlasın Efes'in, Aspen-
dos'un.. . Gümbür gümbür ne konser-
ler veriyor ne dans gösterileri yapı-
yoruz oralarda... Ya Yunanlıda bir
terslik varya bizde!
'Öresteia'
Acschylus'un "Oresteia" üçlemesi
antikiteden bugüne gelen tek üçle-
me. "Agamemnon", "Sunu Taşıyıcı-
lar" ve "Eumenides" bölümlerinden
oluşan bu üçleme yazann siyasal eleş-
tiriye en çok yoğunlaştığı yapıtı ola-
rak dikkat çekiyor. Ama, yapıtın bü-
yüklüğü, bugün hâlâ çeşitli araştırma-
îara temel oluşturması "poJis" ve in-
san ilişkileri kadar insan yapısını sor-
gulamasıyla da bağlantılı.
Yannis Kokkos bu sorgulamalan
antik tiyatronun bütün olanaklannı
kullandığı oyun boyunca karanlık-
aydınlık-gölge unsurlanna ağırhk ve-
rerek sürdürmüş. Özellikle "Aga-
memnon" bölümünde yönetmenin
bu yaklaşımı daha belirginleşiyor..
Kokkos'un bu bölümde koroyu yaş-
lılann yanı sıra savaştan dönen genç
ve yorgun askerlerden oluşrurması il-
ginç bir çoksesliliğe de yol açmış de-
nebilir. Koronun devinimi dairesel ve
düz çizgilerle sağlanırken yere vuran
"1980" Pina Bausch'un eski ya-
pıtlanndan biri. Bu kez de çimlerle
örtülü bir sahnede Bausch'un in-
sanlan buluşuyor, konuşuyor, sevi-
şiyor, kavga ediyor, dans ediyor...
Atina Açıkhava Tiyatrosu ağzına
kadar dolu. Kimi zaman gülüyo-
ruz, kimi zaman duygulanıyoruz, es-
kilere gidiyoruz, yine bugüne dö-
nüyoruz. Çimlerle kaplı koca sah-
ne kâh bir plaj oluyor, kâh güzellik
yanşmasırun yapıldığı bir podyum.
Pina Bausch, ince ince alay ediyor
öne çıkmak için birbirini kıran ya-
nşmacılarla. Hele özel yetenekle-
rini sergiledikleri sahneler öylesi-
ne hoş ki...
Ama bütün bu hoşluklann ardın-
da sanatçının altını çizdiği en önem-
li şey insanlann korkulan ve yalnız-
lıklan. Hep yalnız kalmaktan kork-
malan, en kalabalık ortamlarda bile
yalnız olmalan... Bu duygulan ha-
reketle, bakışla. susuşla ne güzel ve-
riyor... Doğum günü pastasırun mum-
larını tek tek söndüren genç kaduı,
sahnenin önüne gelerek anİatmaya
başlıyor:
u
Çok kalabalık bir kutİa-
maydı. Çok eğlendik. Ben... kendim...
ve ben." Yaşam zaten bu değil mi?
"Ben._ kendim... ve ben."
Esbjörn Svensson Trio Avrupa'nın yeni fenomenlerinden
Elıaııı kayııağı klasik müzikİST
™?ul
8.ULÜSLARARASI
KULTUR İCTflMRIII
VAKFI CAZ FESTIVALI
MELTEM KERRAR
Caz festıvalının yavaş yavaş sonlanna yak-
laşırken. manşetlere taşınmayan yıldızlardan
Esbjörn Svensson Trio'yuyann akşam saat
19.30'da CRR Konser Salonu'nda ızleyece-
ğiz. Özellikle son iki yıldır Avrupa'da fenomen
haline gelen ls\eçli grup. genç piyanist Esb-
jörn Svensson. basçı Dan Berlung. da\ ulcu
Magnus Oström'dan oluşuyor.
Müziğinde süreklı bir arayış içinde olan
Svensson. iyi olan her türlü müzıği dınliyor ama
ilham kajnağını klasık müzikten alıyor. Mü-
zikal dengeye özen gösterip değişik dokulan
karannda bir kanşımla birleştirmeyi tercih et-
tiğini söyleyen Svensson. çok sevdiği piyano-
suyla armoni üzerine yeni buluşlar üretmeye
çalışıyor. Esbjörn Svensson Trio MTV'de gö-
rünen ilk Isveçli caz grubu. 2000 yıhnda çı-
kardığı 'GoodMorningSusieSoho'albümü mü-
zik eleştirmenlerinden tam not alan trionun
albümleri üç kez basıldı. Svensson. 1995 ve
1996 yıllannda lsveç'te yılın en iyi müzisye-
ni seçildi, 1998 yıhnda 'en iyi besteci' ödülü-
nü aldı. Altı albüm kaydeden Esbjörn Svens-
son Trio, Jazz-Baltica ve Montreux caz festi-
vallerindeki performanslan ve son dönemde-
ki 'From Gagarins Point of Wiew* ve 'Good
Morning Susie Soho' gibi albümleriyle Ku-
zey'in yıldızı yükselen gruplan arasında gös-
tenliyor.
- Groove'dan moderne uzanan bir çizgi su-
nuyorsunuz, fakat kesin ve net bir taranız yok.
ESBJÖRN - Tarz üzerinde çok fazla düşün-
medim hiçbir zaman. benim için önemli olan
bunun müzik olup olmadığıdır. Herhangi bir
stil kaygım yok, çünkü biz de kendi tarzı-
mızı yarattık. Farklı tarzda müzikleri bir
arada kullanarak harmanladık. Bu bi-
zim tarzımız oldu. Önemli olan, farklı
tarzlara açık olmak ve tutucu olmamak
bence.
- 1980'lerdan bu yana alü albüm-
de neler değişti?
ESBJÖRN - Öncelen caz
müzikle çok ilgiliydim. 8O'ler
boyunca caz müziği yaptım,
ama bir yandan da pop ve so-
ul müzikle de ılgilendim.
80'lerin sonu ve 90'lann
başında. şimdilerde oldu-
ğu gibi. piyanoya ağırlık ver-
dim, grubumla birlikte akus-
tiğe yöneldim. Triodaki di-
ğer üyeler de caz dışındaki
müziklerle benim kadar ilgili-
ler.
- Önceleri davul çalmak isti-
yordunuz, Magnus'la tanışuıca
piyanoya yöneldinizvepiyano mü-
ziğüûdn en önemli unsuru oldu.
ESBJÖRN - Piyanonun çok
fantastik \ e harıka bir enstrü-
man olduğunu düşünüyorum.
İki yaşmdan itibaren annem
bana piyano çalmaya baş-
lamış. ben onunla bü-
v^.M yüdüm. En çok Cho-
W * P'n
dinledim ve çok
genç yaştan itibaren bu müziğe âşık oldum.
- Kuzej li olmanın getirdiği farklılıkne sizce?
ESBJÖRN-Tam anlamıyla nasıl bir farklı-
lık olduğunu bılmiyorum, ama müziğımizde
kesinlikle Isveç ve Norveç folk müziğinden et-
kiler vardır bu bizim içimizde olan bir şey.
-MTV'degörünen ilk Isveçlignıpsunuz. Bu,
dünya müzikphasasında kabul gördüğünüz an-
lamına mı geliyor ? İnsanlann müzik beğeni-
leriniönemli ölçüde etkileven MTV' müzik kül-
rürii için ne düşünüvorsunuz?
ESBJÖRN - Orada olmak çok güzeldı ama
MTV'de görünmek bu anlama gelir mi bilmi-
yorum... Biz bu videoyu yaptık ve gönderdik,
onlar da beğendiler ve yayımladılar. Müzik iyi
olduğu sürece hangi tür olursa olsun beğeni-
rim. Artık çok çeşitli kombinasyonlar ve çok
farklı türler var ve yalnızca para kazanmak için
yapılıyor. Benim hoşlanmadığım nokta bu iş-
te. Müzik para kazanma kaygısından uzak ol-
malı, eğer böyle bir kaygıyla yapılırsa. hiçbir
yaratıcılık kalmaz. Müzik yapmak yerine pa-
rayı düşünmeye başlarsanız, müzik ölür. Mü-
zik değil, yalnızca iş oluyor o zaman. Karşı-
sındakini İcandırmaya yönelik düşünüyorlar,
bir anlamda müzıkal yalancılık bu!
- 'tlk başlarda ne yapacağımızı tam olarak bil-
miyorduk ama bu bizi özel kıldf diyorsunuz.
ESBJÖRN - Büyük bir perspektif içinde
müzik yapmaya çalıştık ve onu olduğu yerde
bırakmadık, daha geniş bir bakış açısıyla yak-
laşrık. Doğru yolda olup olmadığımızı dene-
me yanılma yoluyla bulacağız. Müzik bizi ya-
n yolda bırakırsa yanlış yapmışız demektir.
Bu çok heyecan verici bir yolculuk. Başlarda
da tarz kaygım yoktu, müzik yapmak istiyor-
dum ve buna kafayı yordum. Bu şimdi de böy-
le. Bir tarz yaratıp, sürekli onu tekrar etmenin
müzik yapmak olduguna inanmıyorum.
- Müziğinizde armoni, uyum ve aküda kalı-
cı unsurlar ön planda. Bu, Özünde doğaçlama
ve özgürlük olan cazla zıtük oluşturuyor mu
sizce?
ESBJÖRN- KJasik müziğe karşı çok büyük
bir zaafım var. Klasik müzikle caz, içimde
devamlı bir yanş içinde. O kadar çok Chopin
dinledim ki besteciliğim, klasik müzikten iz-
ler taşıyor. Belki de bu yüzden yaptığım mü-
zik blues formuna tam olarak uymuyor. Mü-
ziğimizin armonik olduğu doğru, klasik mü-
zikte beni etkile> en noktalardan biri de bu. Kla-
sik müzikte her şey uyum içinde olmalıdır, mü-
zikte uyum olmaması depresyon yaratır. Iti-
raf etmek gerekirse, klasik müziği cazdan da-
ha çok seviyorum, bunlan çoksesli bir şekil-
de icra etmek ıstiyorum.
Müzikte
pembe alaşım
TinkMartini'
Kültûr Servisi- Pink
Martini, tstanbul Caz
Festivali kapsamuıda,
yann ve çarşamba günü
Esma Sultan Yahsı'nda
müzikseverlerle buluşa-
cak.
DHL sponsorluğun-
da Tûrkiye'ye gelen
Pink Martini, gökku-
şağımn yedi rengini
cazseverlerle buluştu-
racağıgecede 1997 yı-
hnda çıkardıklan
'Sympathique' adlı al-
bümlerindeki eski fılm
müziklerinden samba
ve Latin ritimlerine,
Fransız kabare şarfala-
nndan ninnilere kadar
açılan bir yeîpazede
dünyanın çeşitîi halk
şarkılannı, caz motifie-
riyle seslendirecek.
Pink Martini, ikisi
kadın lOmüzisyenden
oluşuyor. Bir araya gel-
melerinden itibaren,
hayranı olduklan soul
müziğinefsane isimle-
ri AlGreen. EarthaKitt
ve Squirrel Nul Zip-
pers'a kadar birçok
isimle aynı sahneyi pay-
laşan grup, 1998'de
Cannes Film Festiva-
li'nde AIDS ile savaşa
destek amacıyla Elton
John ve Rmgo Starr ile
beraber efsane müzik
grubu Beaties ın 'Twist
and Shout'unu seslen-
dirdi. Pop müziğe yep-
yeni bir soiuk getiren
grup. klasik, caz ve La-
tin müziğinden esinti-
ler taşıyan ilginç tarz-
lan ile kısa sürede ilgi
gördü. tlk albümleri
'Sympatbique'den çı-
kan'Je ne veux pas tra-
vailler' adlı parça, rad-
yo listelerinde üst sara-
lata tırmandı.
Toplam 10 kişiden
oluşan grup, kuruldu-
ğu 1984 yılından ben,
havaalanı hangarlann-
dan sanat galerilerine
birçok ilginç mekânda
konserler verdi.
Yetenekli bir piyanist
olan Thomas M. La-
uderdale'in liderliğini
üstlendiği Portland -
Oregon orijinli grubun
vokalisti, tiyatro oyun-
culuğu ve orkestramö-
zisyenliği de yapmış
olan China Forbes. Ay-
nca Warner Bross. ya-
pımı 'George of the
Jungle'ın müziği de
grubaait
YAZIODASI
SELtM tLERİ
Çengelköy Defteri
"Şehirgeri çekiliyor-ışıklan küçülüp, belirsizle
şiyor-Boğaz'ın Kanal'ı kopkoyu, simsiyah..."
Temmuz'da erken kalkılmış bir sabah, Oru
Aruoba'nın Çengelköy Defteri'ni bitirdim. O tuha
yabansı sonbahar ürpertisiyle. Oysa yaman sıca
bir güne başlıyorduk.
Defter, nisanda başlıyor. Beni ilk çarpan 'nisar
oldu. İki sebebi var:
llki, nisan, oldum bittim irkiltir. llkyaz ayıdır, am
mayıs kadar ilkyaz değildir. Nisanlarda yazlar
karşı durmaya çabalayan bir direnç vardır.
Ikincisi, şimdilerde aralıksız çalıştığım Hayat Sc
nüp Giderken... Nisan gecesindegeçiyor. Gerçi ys
za direnmemiş, nisan için hayli bungun, boğuc
bir gece. nisanla yatıp nisanla kalkıyorum.
Çengelköy Defteri'nde nisan çabuk geçiyor v
Oruç Aruoba kasıma kadar uzanıyor, sona eren gü
Nedir bu defter? Bitirdikten sonra bunu düşür
meye başladım.
Yayınevinin tanıtımına bakarsak: "bir koleks
yon içinde topladığımız felsefe kitaplannın. .."ö)
leyse felsefe kitabı.
Felsefeyte sıkı bağ kurmuş bir yazann defteri mi
Herkesin büyük iddialaria ya tarih dekorlu sah
nede cinsel ilişki romanı, ya sanat tarihi dekorl
minyatürdeki giz romanı, ya da toplumsal içerih
siz postmodern roman yazdığı böylesi çürük b
dönemde, Oruç Aruoba'nın defterinden derin b
roman tadı aldım. Asıl bunu paylaşmak istiyorurr
Yanıp sönen Beylerbeyi Çakan'nın ardı sıra ye
zarla birlikte yola çıkıyoruz. Öyle uzun, sarp biryt
değil görünüşte. Kentin içinde gidip gelişler. Ya
masasında üç beş satır için didinmeler. Vapur. Si
leymaniye Camii'nin sırlan. Mevsimler... Buna ber
zer sayısız aynntı. Hepsi o kadar yalın ki. Yalınlıl
Çengelköy Defteri'ne, okundukça artan bir acı ve
riyor.
Söze dökülmemiş acı da diyebilirim.
Zaman zaman Beylerbeyi Çakan'nın yanıp sc
nüşleri, yanmayıp sönmeyişleri bir saplantı olu
çıkıyor. Zaman zaman haiku'lar koşuşup duruyc
defterde:
"Yaz sarmaşığı
çıkıp dolanmış işte
mezartaşına"
Dümdüz görünen yaşamanın ortasında, kişini
sonsuz bekleyişi, yaşamak denen serüveni ar
lamlı kılmak çabası...
1999'un nisanında başlayıp, iki kasım ayı yaşe
yarak, 2000'in kasımında biten -belki de yanr
kalan- defter, yazıldığı dönemin bütün sorunlar
nı, hiçbir ünleme baş vuımaksızın, sessiz sedası
dile getiriyor
Yazının çizinin iyice geriye itildiği, ekinsel birik
min hiçe indirgendiği ortamda, hâlâ ve dikbaşl
lıkla, yazıya çiziye, kitaplara, Sinan'a, Le Corbı
sier'ye sığınan ezgin bir anlatıcı. Çünkü başk
çare kalmamıştır. Anlatıcının saplantılı, tuhaf m«
rakları, boğulup durduğumuz girdapta kişisel d
renişlerdir hemalde.
Yirmi yıl önce, Feyyaz Kayacan'ın Çocukta,
Bahçe adlı romanını, şaşırtıcı dil ve anlatım ince
liklerine vurularak okumuştum. Hiç değilse, ede
biyatseverlerin Çocuktaki Bahçe'ye ilgi göstere
ceğini sanıyordum. Çıt çıkmadı. Çocuktaki Bah
çe sessizce yitti.
Çengelköy Defteri'nden Çocuktaki Bahçe'y
geri dönüyorum şimdi.
Takvimde İz Bırakan:
"Mozart'/ düşûndüm: Yaşamı boyu gördüğü ar
layışsızlık ve sonradan çikolata markası haline b
le gelmesi... Kıçını dönüp terk ettiği Salzburg
bugün 'Mozart'ın Şehri' deniyor -aynı şekilde V
yana 'ya da; oysa daha oradaki mezannı işaretk
meyi bile gerekli görmemişler." Oruç Aruobî
Çengelköy Defteri, Metis Yayınları, 2001.
Carios Santana'mn yeni albümü
• KüMr Servisi - Carios Santana, Latin
müziğinin devlerini bir araya toplayan bir albüm
için stüdyoya girdi. 24 Temmuz'da çıkacak
albümün açılış parçası, Santana ile Jerry
Rivera'nın ortak düet yaptıklan 'La Primavera'
ile başlıyor. BMG tarafmdan çıkanlacak albümd
Carios Santana ve Jerry Rivera'nın yanında
Christina Aguilera, Joy Enriquez, Ilegales,
Westlife ve So Pra Contrariar yer alıyor.
Don Juan'Enka Vakfı'nda
• Kültür Servisi- Moliere'in 'Don Juan' adlı
yapıtı, Enka Kültür Sanat Vakfı'nm düzenlediği
Yaz Şenliği kapsamuıda sahnelenecek. Yapıtlanr
yazarken halkın beğenisini ve halk tiyatro
geleneğini sanatına yol gösterici olarak belirleyeı
Fransız yazar Moliere, 'Don Juan'da, uslanmak
bilmeyen bir kadın düşkünü olan, değer tanımaz
Don Juan'ın, kadınlann peşinden koşarken
düştüğü komik durumlan ele alıyor. Oyun, Dani»
Soulier'in yönetiminde, 19 Temmuz'da saat
21 .OO'de Enka Açıkhava Tiyatrosu'nda
sahnelenecek.
ABriimlep internette saüiacak
• Kültür Servisi - EM1 ve Virgin, internet
aracılığıyla şarkı satacak ilk müzik şirketleri
oluyor. Buylando adında Isveçli bir şirketle
anlaşan EMI ve Virgin, aralannda Massive Attac
ve Mariah Carey gibi isimlerin de bulunduğu pel
çok sanatçının albümünü, kullanıcılara dijital
olarak yükleme imkânı tanıyacak. Müzik dağıtın
bir anlamda üstlenecek olan ve büyük kaset
mağazalan için 'felaket' anlamına gelen bu
sistemi intemete uyarlamak için birkaç ay
gerektiği söyleniyor. Yapılacak anlaşma, bağımsı
olan 150 Avrupa şirketiyle çalışan ve son
uygulamasıyla üyelerinden tepki alan Napster'ın
da işini zorlaştıracak. EMI ve Virgin albümleri,
'www.buylando.se' adresli sitede satılacak.
Yaıfgâr sensm İki tamamlandı
• Kültür Servisi - Melih Kibar uzun süredir
tasarladığı 'Yadigâr' isimli albüm serisinin ilkini
tamamladı. Yakında piyasaya çıkacak olan
çalışmada Candan Erçetin, Demet Sağıroğlu,
Emre Alruğ. Sibel Gürsoy, Yaşar ve Yeşim
Salkım'ın şarkılanna yer verilecek. Albümde
aynca Kibar'ın Mesaj, Sucu Çocuk, Belkıs
Hanımın Konağı, Yadigâr, Çoban Yıldızı ve
Hababam Sınıfi'nm müzikleri de yer alacak.