13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 MART 2001 PERŞEMBE CUMHURtYET SAYFA i l ' L J R kultur@cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Kentler için bestelenmiş Azeri şarkılar arasında 'Yerevan (Erivan) Mahnısı' da var HaUdamı özleıııi sarkılarda • Siyasal kökleri, 1915'lerin ırkçı-şoven 'Taşnak'lanndan gelen Koçaryan ve kadrolan düşmanlıklan ne kadar körüklerse körüklesin, Kafkasya'da yıllardır söylenen ve gelecek kuşaklann da söyleyecekleri 'ortak şarkılar' bu dost halklan gerçek özlemlerine kavuşturacaklar... Bizler bu sütunlarda, "banşın ma- yasının kültüıier arasındald dostiuk duygulan" olduğunu savundukça, kimi siyasetçiler de kendi kulvarla- nndaki hemen her tavırlarını "düş- manhldan körükleme" üzenne ku- ruyorlar... Yoksulluğun ve işsizliğin sosyal çöküntülen yaşanan Ermenistan'da- ki bugünkü "nrkçı ve şoven" yöne- tim, kendi siyasal hedefleriyle bü- tûnleştirdiği "Azerbaycan düşmanh- ğı"na, son yıllarda "Türkiye düş- manhğTnı da ekledi. Bunu firsat bilen ve aslında aynı anlayışın Türkiye'dekı karşılığını oluşturanlar da Koçaryan ve ekibini sorgulamak yerine, genel bir "Er- meni düşmanhğmı* öne çıkartıyor- lar... Oysa Koçaryan yönetimi, Kara- bağ'daki işgalci tutumlanna ek ola- rak şimdi Nahçrvan'ı da isteyerek ay- nı tavn Azerbaycan'a karşı da sûrdü- rüyor. Tıpkı, siyasal tarihteki "kök- lerini" oluşturan 1915'lerin "Taş- naktan" gibi, Ermeni toplumu üze- rindeki iktıdar eıklerini "haOdar ara- sında sûrekli savaş hali" yaratarak gûçlendirmek istiyor.. Gerçeközfem 'mahnTlarda Peki. acaba "halklar" ne düşünü- yor?.. özellikle Kafkasya'da, gele- neksel giysilerinden türkülerine, ye- meklerinden düğünlerine, oyunlann- dan müzik aletlenne kadar.. birbirle- riyle "benzer" bile değil, neredeyse "aynı" kültûrleri, coşkulan, yaşamın tüm güzelliklerini asırlardır payla- şan Azeriler, Gûrcüler, Ermeniler, Türkler, Dağıstanhlar, Karapapak- lar, Çerkezler, Abazalar.. bu siyasal düşmanlık oyunlanna nasıl bakıyor- lar?.. Bu sorunun yanıtı için tüm bu in- sanlarla tek tek konuşup görüşmek belkı mûmkün değil... Ama yine tüm bu ınsanlann yıne yıllardır dıllerin- den düşürmedikleri, kuşaktan kuşa- ğa aktardıklan "şarküan" dinlemek yeter de artar bıle... O şarkılar ki ne siyasetçiler tarafin- dan yazılıp bestelendiler ne de hükü- met kararlanyla söylendiler... Bu ne- denle de halklar arasındaki "gerçek duygular" neyse onu dillendirdıler. gerçek "öztemlerT seslendirdiler... Gazetelerde "Ermeniler Kars't, Ardahan'ı ve Nahçrvan'ı da istiyor" habennı okuyunca, çocukluğumun ve ilk gençliğimin "Kars günlerini" anımsadım... Sabahlan, bazen Bakû radyosuy- la, bazen de Erivan radyosuyla uya- nırdık... Bizden önce uyanıp sema- veri hazırlayan anneannem ya da an- nem açardı... Birbirinden tılsımlı mahnılarla, mugamlarla ve oyun ha- valanyla başlanan bır gün, gerçekten de "gûn" gibi geçerdi... Azerilerin, özellikle o "Brik" kent şarkılannı da aynı "seher" (sabah) konserlerinde Reşid Behbutov'lar- dan, Şövket Alekberova'lardan, Ok- tay Agayev'lerden, Mirza Baba- yev'lerden, Flora Gadimova'lardan, Şövket'ten, Bülbül'den dinleyerek öğrendik... Bu şarkılar arasında, "sevdalan" en iyi betimleyen, "insan sevgJsini" en derinden seslendiren, u dosduğun değerini" en içten duyumsatan, "kardeşliği'' de hiç aynmsız tüm halklar için savunan örneklerin. "tüm Kafkas kentieri" için yine ay- nmsız söylenmesini de o büyüleyi- ci radyomuzdan dinledik... Örneğin "Bakû" için bestelenmiş sayısız şarkıdan birinde, sözler gali- ba şöyleydi: "Adın senin uzahlarda gezer, Şiir dolu dodahlarda (dudaklarda) gezer™ Gonah (konuk) seven şeherhnsen menim, Dan ulduzlu (tan yıldızlı) şeherim- Bu Ermeni dansçdarm da grysüeri, gülüşleri, oyunlan ve sevdalan tıpkı Azeri, Gürcü, Dağıstanh ya da KarshkızlargibL len "konuklann" başkenti için de bir başka şarkıda şunlar söylenirdi: "Tiflis'in yollan daşdı, Menim yânm gelem (kalem) kaş- Aynı sevgı, Gürcistan'la birlikte Kafkasya'dakı "yürek oynatan" oyunlarıyla ünlü Dağıstan'ı da ku- caklayarak ortak türkülere şu sözler- le dönüşürdü: "Dağıstan dağ yeridir, Gürcistan bağ yeridir. Dağlhmş çar bazan. ay balam, Giztann bol yeridbu." Hele, Ermenistan'ın başkenti "Erivan" için yine Azeri dilinde söy- lenen bir şarkı, ne kadar da duygu ve hayranlık yüklüydü: "Gışm gözeL yazm geşenk, Gül etrini yayır külek (rüzgâr) Boy atükça binalann, Camahndan (yüzünden) doymur ürek, Geflbi (kalbi) açık,ahu açıkYerevan Gükrfizlü,istiganh Yerevan, Meciisteri tar, kemanh Yerevan._" ...Ve Tiflis'tenErivan'a kadar, kül- tür-din-dil-inanç aynmı yapmadan, tüm Kafkas kentlenni aynı sevgiyle kucaklayan bu şarkılarm ardmdan "Ana'nu SesP mahnısı da yine Ba- kû'dan şöyle seslenirdi: "Silahlan yandınn, arşa çıksın tüs- tüsü, Her obada, her bir evde ganad aç- sın sulh (banş) sözü_ Men anavam,bu sesimde yerin-gö- ğün derdi var, Sulha (barışa) gelin ey insanlar, yohsa dünya mahvolar»" Tar da bizim, saz da bizinu. Şimdi merak ediyorum... Halklar arasında düşmanlık duygulan yarat- mak için heT yola başvuran siyaset- çiler aynı halklann bu dostiuk şarkı- lannı acaba biliyorlar mı, söylüyor- lar mı?.. Belki bilenleri vardır, ancak "söy- lemediklerine" eminım... Çünkü eğer söyleyebilselerdi, "kaha" şarkılarm yanında ne denli "geçkri" olduklannı da fark eder, yi- ne tüm Kafkas ülkelerini "bizim el- Çocukluğumuzdaki Kars sabahlannda erken kallap biziBakû radyosundan Azeri şarküaria uyandıran annemin Kafkas giysileri, Tıflis'te de aynı Erivan'da da... ler" diyerek aynı sevgiyle sarmala- yan şu Azeri mahmmn önünde ise yüzleri kızarmasa bile herhalde uta- nırlardı: "Tann, kamançannı, garmonun, sazın, Ohuyup çalınır. güllü bahann, Edib'in, şairin, her sanatkânn, En büyük gıymeti bizim ellerde- Keşke şimdi de her sabah "haber bültenlerini" değil şarkılanmızı din- leyerek güne başlasak... "Haberaz" kalmamak için de siyasetçilerin ye- rine halklann sesine değer veren rad- yolanmızla yaşasak... Oeldnd(a cumhuriyetcom.tr Bakû'nun adını uzaklarda ve "şiir dolu dudaklarla" anan güzeller ara- sından, soz gelımi Gürcistan'dan ge- Luc Besson'un yapımcısı olduğu filmin senaryo yazarlarıyla başı dertte 'Yamakasi: The Modern - Day Samurai 'de kendi sokak kültürlerinde akrobatik hünerlerini sergileyen yedi genciıt yüksek tempolu hikâyesi anlatüıyor. Paris varoşlannın 7 samurayıKûMr Servisi - Fransız yönetmen Luc Bes- son'ın sahibi olduğu prodüksiyon şirketi 'Lee LooProductions'm yeni yapımı 'Yamakasi: The Modern-Day Saraurai', Fransa'da gelecek ay 400 sinemada gösterime girecek. Ariel Zdtu- ©n'ın yönettığı fılmde, Paris'in varoşlanndaya- şayan ve kendi sokak kültürlerinde akrobatik hünerlerini sergileyen yedi gencin yüksek tem- polu hikâyesi anlatılıyor. Fakat Fransa'da bu- günlerde fihnin içeriğinden çok, kovulan se- naryo yazarlan ile Besson'm sahibi olduğu pro- düksiyon şirketi arasında yaşanan tazminat da- vası ilgi çekiyor. 'Yamakasi: The Modern-Day Samurai', se- naryo yazarlan Julien Sri ve Phtfippe Lyon ta- rafından dava edildi. Paris mahkemesine geçen günlerde, Besson'm sahibi olduğu prodüksi- yon şirketiyle. yönetmenin işlerine son verdi- ği senaryo yazarlan Sri ve Lyon'm ımzaladık- lan 14sayfahkbiranlaşmasunuldu. Anlaşma- da Sri ve Lyon'm fihnin senaryosunu yazma- lan ve Sri'nin fîlmi yönetmesi hakkmda mad- deler bulunuyor. Besson, Sri ve Lyon'ın işle- rine son verdıkten sonra yeni bir yönetmen ve senaryo yazan bulmuş ve mevcut senar>'o üze- rinde değişiklikler yaptırmıştı. Şimdi senaryo yazarlan Sri ve Lyon, anlaş- mayı hiçe sayan LeeLoo Productions'ın, dola- yısıyla Besson'm, senaryolan üzerinde yapöğı • Filmin senaristieri Sri ve Lyon Loo Lee Productions'ın senaryolan üzerinde yaptığı değişikliklerden dolayı tazminat ödemesini ve bu gerçekleşene kadar filmin yasaklanmasını istiyor. değişikliklerden dolayı tazminat ödemesini ve bu gerçekleşene kadar filmin yasaklanmasını is- tiyor. Besson'dan istedikleri rakam ise tam bir servet; 31 milyon rrank (30 mılyon pound). Bu konuda bir açıklama yapan Besson'm avu- kaü ise senaryo yazarlannın davranışının 'pro- fesytmei bir intihar' olduğunu iddia etti. Bes- son'ın prodüksiyon şirketi 'LeeLoo Producti- ons' yetkilileri de promosyon çahşmalanmn yurt çapında yapTİdığmı ve bu amaçla çok bü- yük bir masrafa girdiklerini, fihnin gösterimi- nin engellenmestnin kendilerini büj-ük zarara sokacağını ifade ettiler. Şimdi gözler fılmin 4 Nisan'da gösterimme ızin verip vermeyeceği ve kimi haklı bulacağı konusunda hâkimlerin ve- receği kararda. 'Yamakasi: The Modern-Day Samurai'de, her biri kendince sportif yeteneklere sahip olan ve Pans'in varoşlannda yaşayan 7 gencin öyküsü anlatılıyor. Fihnde ağırlıkla Fransız çizgı roman kahramanlan ve Bnıce Lee ve Jaclde Chan gi- bi Amerikan dövüş sanatı ustalanndan esinle- nildiği yorumlan yapılıyor. Henüz hiçbir yerde gösterime giremeyen filmin internette yer alan sitesindeki haberlere göre. bu 7 kahramarun her biri kendince üstün bir yeteneğe sahip (örüm- cek adam gibi profesyonelce binalara tırman- mak, son derece başanlı basketbol oynayabil- mek, dövüşebilmek vb.). Yamakasi kahramanlanm, yaşlan 16 ile 26 arasında değişen ve Afrika, Vietnam, Fransa, îtalya gibi farklı etnik geçmişlere sahip 7 genç oyuncu canlandınyor: BeDe VVllliams (17), Bel- le Onu (21), NTguba Boyeke Guiiaine (22), Di- ouf Maük(22), Perriere Charies (23), Pkmon- tesi Laurent (26) ve Hnautra Yann (26). Ger- çek hayatta da iyi arkadaş olan Yamakasiler, dÖ- vüş sanatlanyla ilgılendiklenni. günde en az al- ö saat spor yaptıklannı ve ilk kez bir fihnde rol aldıklanm söylüyorlar. 1995 tarihli, varoşlarda yaşayan üç çocuğun duygusal öyküsünün anlatıldığı ve Mathieu KassovHz'in yönettiği 'La Hame' ile başlayan varoş fıtaıleri ruryasmm en iyi örneklerinden biri de geçen yıl çekilen 'La Squale'. Fihnde, yine varoşlarda yaşayan ve öğretmeninin taci- zine uğrayan ortaokul öğrencisi bir kızm yaşa- dıklan anlatılıyor. ODAK NOKTASI AHMETCEMAL Şimdi Sanatın Sırası mı? Evet, ülkenin içine düştüğü son bunahmdan bu yana, kimi çevrelerde dolanıp duran bir soru: Şim- di sanatın sırası mı? Sanata yatınmın şimdi sırası olmadığını düşü- nenlerin sorduğu bir soru. Onlar diyoriar ki: Hete ülke bir düzlüğe çıksın, sa- nata yeniden sıra gelir. Onlar, sanatın bir ülkeyi düzlüğe çıkarmanın en etkin yollanndan bin olduğunu bu ülkede hiçbir za- man düşünmediler. Zaten "ülkenin düzlüğe ç//cmas/"ndan anladık- lan da hep farkiı oldu. Onlar, bugüne kadar en ufak bir bunalım kıpır- tısında, sanatı hep ilk sırada feda edilecekler ara- sında gördüler. Çünkü onlardan kimileri, görünüşte sanat koru- yuculuğuna soyunurken aslında kafalannda rek- lam göruntulerinden başkaca görüntülere hiçbir zaman yer vermediler. Sanatı ve sanatçıyı desteklemekten, hep cep- lerinin dışında kalan "/az/a"nın bir bölümünü -ço- ğu kez o bölümün küçüklüğü ile orantısız büyük- lükteki jestlerte!- sanata yatırmayı anladılar. Ama sıra ceplerindekinin bir bölümünü sana- ta aktarma zorunluluğuna geldığinde, hep aynı soruyu sordular: Şimdi sanatın sırasj mı? Ve ekle- diler. Hele bir ortalık düzelsin de! Ülke düzlüğe çıksın da! Bu ülkenin her düzlüğe çıkışının kısa ömürtü ol- masında, sanata birtürtü yeterince sıra gelmeme- sinin payının da bulunabileceğini ise hiç düşüne- mediler. 1945'te, yani daha Ikinci Dünya Savası'nın bit- tiği yıl, Vıyana Belediyesi'nin "Yıkılan kamu yapı- lannın onanmında hangiyapıya öncelik tanınsın" şeklindeki soruşturmasına, camsız ve yıkık evler- de yaşayan Vıyana halkının neredeyse tamamının, "Opera binası!" yanrtını vermesi, bizde "Şimdi sa- natın sırası mı" diye soranlara hep yabancı kaldı. Aynı yıl Almanya'ya gelen bir Amerikan heyeti- nin ülkedeki yıkımı görünce, "Bu yıkımın altından yıllarca kalkamazsınız!" saptamasına o zamanki Alman Başbakanı'nın verdiği "Çabuk kalkanz, çünkü bizim Goethe'miz ve Beethoven 'ımız vari" tarzındaki yanıtı da bizdeki bilinen kafalara hep an- laşılmaz geldi. Şimdi yine sormaktalar. Şimdi sanatın sırası mı? Evet, hem de tam sırası! Çünkü bir bunalıma karşın ayakta kalabilmenin, o bunalıma yenik düşmemenin de o bunahmdan sonrasına çok daha iyi görebilen. düşünebilen bir kafayla adım atabılmenin de en sağlam yollann- dan biri sanattan geçer. Sanat, ancak yaratıcılıkla var olabilmesi nede- niyle, her türlü kısır döngünün can düşmanıdır. Bir tiyatrodan çıkan izleyici, salonda görüp duyduk- lannın etkisiyle o gece boyunca tüm yaşamını ve o yaşamın dayandığı toplumsal temelleri sorgula- ma gereksinimini duyabiliyorsa eğer, bunun anla- mı o insanın bundan boyle artık eskimiş hiçbir ma- sala kanmayacağıdır. Böyle bır düzlüğe çıkışı, düşündüren bir sanat- tan başka ne sağlayabilir? Her zaman yaptığımız gibi, şimdi de yatınmlan- nızı önce sanattan çekin! On yıllannı sanat üzeri- ne yazmaya vermiş olanlan işten çıkann! Sanat ve sanatçı destekli tüm reklamlannızı kesin! Unuttuğunuz tek, ama çok önemli bir nokta van Bu ülkede gerçek sanat, her zaman sizler gibi dü- şünenlere rağmen yapıldı! • Sizin, sanata sıranın ne zaman geleceği üzeri- ne buyruklar vermeniz hiç önemli değil. Siz dua edin de sanatta sıra size gelmesin! Dayanamazsınız! e-posta:ahmetcemal(â superonline.com acem20(n hotmail.com Paul McCartney, halka şiir okudu • LONDRA (AFP) - Bir zamanlann efsane müzik grubu Beatles'ın solisti Sir Paul McCartney, dün Liverpool'da 'Everyman Theatre 'da düzenlenen bir etkınlikte kendi şıırlerinı ilk kez halka açık bır ortamda okudu. Beatles'ın birçok şarkısmın da sözlerini yazan Cartney, okumaya yine sözlenni kendisinin yazdığı ünlü şarkı 'Blackbırd Sıngıng' ile başladı. Cartney'e etkinlikte oyun yazan Willy Russell'm da dahil olduğu birçok amatör şair eşlik etti. Cartney, ikinci okumayı gelecek ay New York'ta gerçekleştirecek. bgHîz besteci haMılığım ispat etti • LONDRA(AFP) - The Sunday Times'm kendisini '007 James Bond' serisinin fihnle özdeşleşen müziğinin gerçek besteci, olmadığını yazması üzenne dava açan Ingıliz besteci Monty Norman. davayı kazandı. Londra Yüksek Mahkemesi tarafmdan, gazetenin besteci Norman'a 30 bin pound (43 bin dolar) ödenmesine karar verildi. Norman'm, fihnle özdeşleşen müziği, ilk olarak serinin 'Dr. No' adlı bölümünde kullanılmış ve kitlelerce benımsenmişti. BUGÜN • • BABYLON'da saat 21.30 "da Studio Percussion'un konseri ızlenebilir. (292 73 68) • ENKA OKULLARI ODİTORYUMU'nda saat 20.00'de Emre E^ar'm pıyano resıtali dınlenebilir. (230 73 71) • ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.00'da Josef von Sternberg ın 'Mavi Melek' adlı filmi gösterilecek. (249 20 09) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 20.00'de SergeD'Angleterre, vereceği bir konserle Boby Lapointe'ın şansonlannı yorumlayacak. (252 61 55) • CEMALREŞİTREYde saat 19.30'da Anastasia Tchebotareva bir keman resitali verecek. (251 56 00) • AKSANAT'ta saat 18.30da Özdemir Altan ve Canan Beykal'ın konuşmacı olarak katılacaklan 'Gündemdeki Sanatçı: Özdemir Altan' başlıklı dıalı gösteri gerçekleşecek. (252 35 00)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear