26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 ŞUBAT 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 İyi biliPiz, iyi "Kâr ortaklığı"n\ esas alan Ihlas Finans, peşin- de trilyonlar ve binlerce gözüyaşlı "ortağı"öksüz bırakarak şu ölümlü fi- nans dünyasından ebe- diyete göçtü, gitti. AJIah rahmet eylesin! Geride kalanlar dövü- nüyorlar: "Ah, ah, keşke bizi de devlet güvencesi- ne alsalardı, rahmetli el- lerimizi böğrümûzde bı- raktı da gitti." Bilmiyoriar ki 1999'da bu "kârortakltğı'nadaya- lı finans kuruluşlannın de- netim altına alınması için Bankalar Yasası'nda de- ğişiklik yapılmaya çalışıl- mıştı. Buna en başta "faizi haram bilen" milletvekil- leri; FP'liler, ANAP'lılar karşı çıkmışlardı: "Olmaz, haşa olmaz!" Bu tür finans kuruluş- lannın banka statüsüne alınmasına karşı çıkılma- sının görünürdeki gerek- çesi, "Bunlar faiz vermi- yor, dinsel hassasiyetleri olanlara hitap ediyortar" idi. Derinde yatan gerek- çe ise farkiıydı. Sözüm ona "faizsiz" finans ku- ruluşlan, bankalar gibi iş- lem görseydi, kimi yü- kümlülüklerin altına gire- ceklerdi. Sözgelimi, mev- duat munzam karşılıkla- nnı Merkez Bankası'na yatıracaklardı. Kasalann- da mevduatları güvence altına almak üzere belli miktarlarda disponibilite adı verilen değerli kâğıt- lar bulunduracaklardı. Bir- takım vergi yükleriyle kar- şı karşıya kalacaklardı. Bankalara uygulanan kre- di sınırlandırmalarına ta- bi olacaklardı, vs. Çekilir iş mi bunlar hiç? Musalla taşına yatın- lan finans kuruluşu için şimdi soruluyor: "Rahmetliyi nasıl bilir- diniz?" Zarara ortak olan mu- dilerin verecek tek yanıt- lan var "Çokiyibiliriz, çoookt" ISIKKANSl Moskova-Tahran-Erivan-Atinayakınlaşma- sı... Ardından, Yunanistan Kültür Bakanı Ve- nizelos ile Içişleri Bakan Yardımcısı Kayseri- lis'in imzasıyla Yunan Cumhurbaşkanı'nasu- nulan sözde Rum soykınmı kararnamesi... Yrd. Doç. Dr. Yüsuf Sannay ile Dr. Tîrtr Sün- bül'ün, Günce Yayıncılık'tan çıkan "Emperya- lizm ve Büyûk Hayal" adlı kitabında, bir baş- ka Venizelos'un, bundan yaklaşık 80 yıl ön- ce Doğu Karadeniz bölgesinde bir 'Pontusdev- leti" kurulması yönündeki çabalan derinleme- sine irdeleniyor. Ömeğin, dönemin Yunan Baş- bakanı Venizelos'un bölgedeki "Ortodoks ay- nlıkçılığım" siyasal olarak örgütleyen Albay Kateniotis'i, Anadolu'daki Ortodokslann si- lahlı örgütlenmesiyle görevlendirdiğinden, bu süreçte 1817 Türk'ün öldürüldüğünden, 3 bin 723 evin yakıldığından söz ediliyor ve şu sap- tamaya yer veriliyor: "Yunanistan, Lozan ile beraber tarihin toz- lu sayfalanna gömülmesine rağmen Doğu Ka- radeniz Bölgesi'nde Ortodokslara ait suni bir siyasal organizasyon kurma hayalini tekrarcan- landırmaya çalışmaktadır. Bu çerçevede Yu- Pontus düşü sürüyopnanistan'da sözde Pontus soykınmı iddialan 1985 yılından itibaren giderek artmıştır." Kitapta; Almanya'dan Kazakistan'a, Avust- ralya'dan Isveç'e, Amerika'dan Kanada'ya, Isviçre'den Yunanistan'a değin birçok ülkede kurulmuş bulunan ve sayılan 180'e varan "Pon- tus" demeklerinin adlannın tek tek dökümü ya- pılmış. Aynca Yunanistan'ın "Pontus düşünü" sistemli bir biçimde sürekli gündemde tuttuk- lanna ilişkin somut veriler de sıralanıyor. Işte onlardan birkaç örnek: - Yunan Ulaştırma Bakanı Akritidis'in katı- lımıyla ABD Chicago'da düzenlenen "ABD-Ka- nada 5. PontuslularKongresi'ne Başbakan Pa- pandreu'nun mesaj göndermesi. (1984) - Yunan Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Pa- pathemelis, Maliye Bakan Yardımcısı Dimes- tenopotılos, Çevre Bakanı Kulubis'in "Pon- tus ve unutulmayan vatanlann mirasının korun- ması" gerektiğini belirtmeleri. (1984) - Kuzey Yunanistan Bakanlığı'nın, Selanik'te Başbakan Papandreu'nun açılışını yaptığı "1. Dûnya Pontus Kongresi'ni düzenlemesi. (1985) - Yunanistan'da Pontus radyosunun yayı- nabaşlaması. (1990) - Yunanistan Içişleri Bakanı Tsohatzopo- u/os'un, 19 Mayıs'ın sözde "Pontuslu Helen- lerin soykınmını anma günü" olarak tanınma- sını öngören yasa tasansının, Yunanistan Mec- lisı'nde oybiriiği ile kabulü. (1994) - VVashington'daki Amerikan Helen Enstitü- sü'nde Türkiye'de sözde insanlığa karşı işle- nen suçları araştırma merkezi" kurulması. (1997) - Türkiye'nin-Selanik Başkonsolosluğu ve Atatürk'ün evi civannda, aralannda Pontus Der- nekleri Federasyonu temsilcileri, Güney Kıb- rıs Rum Yönetimi vatandaşlan ve terör örgü; tü PKK mensuplarının bulunduğu bir grup ta- rafından yapılan gösteride "Faşist Türkler, ka- til-faşist Kemal, Pontus yaşıyor, yaşayacak" slogan ve pankartlannın kullanılması. (1997) - Yunanistan Parlamentosu'nun, 14 Eylül'ü sözde "KüçükAsya soykınmı"olarak ilan eden yasa tasansını oybiriiği ile kabulü. (1998) Ve bütün bu verilere karşın Türkiye'de "Sevr korkusunun anlamsızlığı" üzerine ahkâm ke- senlervar. Hâlâ!.. IMF'ye verilen vaatter yerine gelsin diye TBM M içtüzüğü değiştirildi ya, hiç kuşkunuz olmasın, Meclis'te ele alınacak hertasanya mutJaka yaban- cı tekellerin, çokuluslu şirketlerin çıkarlannın göl- gesi düşecektir. Dikensiz gül bahçesine dönüştürülen Mecliste sırayasokulanTEKELyasası, şekeryasası, birey- sef sigortacılık yasasını biraz kurcaladığınızda, bu gerçek tüm çıplaklığıyla gözler önüne serili- yor. Hatta, çok masum gibi görünen, ilk bakışta sanatçıyı, yaratıcıyı korumaya yönelik bir yasa gi- bi algılanan "Fikir ve Sanat Eserieri Yasası"nı de- ğiştiren tasarının geri planında bile aynı gerçek- likle karşı karşıya kalıyorsunuz. Önce, tasannın 'bil- gisayar programı, donanımı veyazılımı, alışverişi FikPi mülkiyet kime yarıyor? yapılan bilglnin karşılıklı kullanım yeteneği" alan- lannı da kapsadığının altını kalın kalemle çizelim. Sonra da Elektrik Mühendisleri Odası dergisinin ocak »ayısında Bilgisayar Mühendisi Emin Çe- ön'in Tekellerin Kanunu Fikri Mülkiyet" adlı ma- kalesinden bazı bölümlere göz atalım: "Bilgipay- laştıkça çoğalır ve insanlığa daha çok hizmet eder. Kapitalizm açısından ise bilgi saklandıkça değer kazanır ve daha çok para eder. Mevcut sistemde bilgi doğrudan doğruya onun mülkiyetini elinde tutanın hizmetindedir. Genel olarak fikri mülkiyet, emperyalist ülkeierin yoksul ülkeleri sömürmesi- nin biryöntemi olarakkullanılmaktadır. GATTgö- rüşmelerindezengin ülkeierin temsilcileri, özellik- te ABD, fikri mülkiyet haklannın arttmlması yö- nünde çalışmışlardır. Başlı başına bu bile fikri mül- kiyetin zengin ve güçlü olanın gkanna olduğunun bir göstergesidir." Emin Çetin, bilgi teknolojileri açısından da du- rumun farklı olmadığına deginiyor "Teknolojinin getirdiği olanaklardan da yararianan büyükyazı- lım ve donanım tekelleri, üretimi işgücünün ucuz olduğu ülkeiere kaydırmakta, buralarda üretilen ya- zılım ve donanımlan fikri mülkiyet yasalanna da- yanarak aynı ülkeiere çok yüksek kâr oranlanyla satmaktadıriar. Fikri mülkiyetin arkasında dünya- nın en güçlü ülkeleri ve şirketleri dunmaktadır. An- cak, belki bunlardan da önemli olan, yazar, sa- natçı, akademisyen, yazılımcı gibi küçük üreüdsa- yılabilecek kesimlerin fikri mûlkiyete verdiği des- tektir. Genellikle bu kesimlerin maddi kazançlan küçük olmasına karşın, bu kazanca ihtiyaçlan ol- duğuna ve korumalan gerektiğine inandınlmışlar- dır. Çalışanlar tarafından korunmaya değerbirdü- şünce üretildiğinde, bu üretimin telifhakkı çalışan tarafından değil, çalıştığı şirket tarafından alın- maktadır. Zengin ve güçlü olanlar, düşünsel ûre- timin içinde daha azyeralmalanna karşın, fikri mül- kiyet satılabildiği için sonuçlanndan daha fazla yararianmaktadıriar." Kazın ayağı görüldüğü gibi değil anlayacağınız. ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMtROĞLU u\ ;Sanatçımm Ayırmaya Gücünüz Yetmez! Hukuk... Siyaset... Kültür... Üzerierinde bütün bir ömürtü- ketilse, kapsamlan sınıra alın- mayacak kadar güçlü kelimeier bunlar... Evrensel standartlara sahip ol- malan, her toplumda farklı deger görmelerinin yanı sıra, ortak nok- talan insan tarafından yaratılma- ları... Insanhğa inanan insan tara- fından... Toplu halde yaşayışın keşme- keşinden sıynlıp, yaşamı daha yaşanıhr hale getirmeye yaramı- yorsa neye yarar hukuk?.. Yurt- taşı korumayan, devleti deyurt- taşı korumaya zorlamayan hu- kuk, kimlerin hukuku?.. Karşı- sında herhangi biriyle eşit oldu- ğum, kendi tanımlayıcı metinle- rinde yazılmış olan hukuk eşit mi gerçekten hepimize?.. Daha ınsanca yaşamamız için insan tarafından var edilen hu- kuk, bu ereğine ulaşamıyorsa, yine insan tarafından degiştiril- meli... Çünkü, aslolan insan... Hukuku değiştirip "güzelleş- tinmenin" yolu siyaset... Peki bizim ülkemizde siyase- ti kimler yapar?.. Her meslekte olduğu gibi, işine âşık, dünyayı olumlu yönde değiştirmek için bu uzun ve çileli yola girenler dı- şında, bu azınlığın haricinde, kim- ler yapar siyasetı?.. Parası olanlar yapar... Daha çok parası olanların çıkarlannı korumaya kalkışanlar yapar... Sı- kı okullarda okumuş varsıl çocuk- lan yapar... Aşiret prensleri yapar... Parlak bürokratlar yapar... Dinin bayiliğini almış gibi davrananlar yapar... Aynı yurdu paylaşmamı- za rağmen kendi milliyetini eşit değil üstün görenler, şovenizmi yurtsevertereyeğleyenler yapar... Bütün bunlar, siyaseti "bizim için" yapar... Sonra da biz, bunlann yaptık- lan siyasetin sonuçları zaranmı- za olduğunda şaşınrız, "Yıne ol- madı" deriz... Nasıl olacak?.. Malzeme buyken, halkın biliç- lenmesini, silkinip ekonomik ra- hatlığa kavuşmasını, kaderine razı bir kalabalıktan örgütlü top- lum halinegelmesini, butoprak- lar üzerinde yaşayanlann cen- nete daha yaşıyorlarken kavuş- masını kendi ideolojileri için sa- kıncalı bulanlar ve "sazaıkadaş- lan" siyasetin odağında toplan- mışken, politika sınıfsal kemik- leşmenin tüm yansımalannı bün- yesinde banndınrken çıkan so- nuçlara niçın şaşınlır?.. En basit biiimsel gerçek değil mi; verilerin neredeyse tamamı olumsuzken bu yapıdan olumlu ve daha insanca yaşamaya ya- rayacak sonuçlar beklemenin hayalciliği?.. Işte, MHP'li bakanlar engelli- yor, Nâzım Hikmet Ran'ın Tür- kiye Cumhuriyeti yurttaşlığına yeniden kabul edilmesini!.. işte her şey, olması gerektiği gibi!.. Nâzım'a yapılan resmi ayıp- tan bir an önce kurtulmaya ça- lışsalar, bu çabaya şovenist naz- lanma göstermeden destek im- zalannı atsalar, sorun çıkarmadan vezorianmadan bu yanlışlığı dü- zeltmeye karar verseler şaşır- manız gerekirdi... Sözde Türk milliyetçisi bunlar ve kendi dille- riyle, Türkçeyle bir şiir anıtı ya- ratan sanatçıya tavır alıyoriar... Sanınm önemsiyorlardır kendile- rini; çünkü makamları, mevkile- ri, koltuklan var... Böyle davran- dıklan için hem gurur duyuyor- lardır, hem de seçmen kitlesinin gözünde güven sağladıklanna inanıyorlardır... Bu nasıl güven?.. 38 yıl önce bu dünyadan aynl- mış bir şiir dâhisinin manevi ki- şiliğine düşman olmak nasıl bir hissiyat?.. Dünya dönmeye de- vam ederse, 300 yıl, 500 yıl son- ra sizin isimleriniz en fazla "res- mi yayınlann dipnotlannda" ge- çecek ama Nâzım Hikmet yine sevgiyle, saygıyla anılacak... Yağmurun altında doiaşan in- sanlar, sizin kararname madde- lerinizi değil, Nâzım'ın şiirlerini okuyacaklar gönüllerinden... Kültür, sanatçılarla var olur çünkü!.. Hayal listeleri Bir prezervatrf fırmasının yap- tırdığı araştırmaya göre, Türk ka- dınlarının en beğendiği erkek, "Deli Yürek" adlı TV dızisinin baş- rol oyuncusu Kenan Imirzalı- oğlu'ymuş... Türk erkeklerınin hayallerini ise en çok Ebru Şal- lı süslüyormuş... Imirzalıoğlu'nu Kadir Inanır ve Ali Kırca; Şal- lı'yı ise Deniz Akkaya ve Ayşe- gül Aldinç izliyormuş... Kadınlar hem yakışıklı, hem de cesur, mert ve de sert olduk- ları için Kenan Imirzalıoğlu'nu seçtiler sanınm... Tüm bu vasıf- lara sahip olmakla birlikte, rakip "daha çıtır" olduğu için Kadir Inanır, ikinci olmuş... Sakın "Ka- dirInanır, tele-tacizyüzünden oy kaybetmiş olabilir" demeyin; çün- kü bu ikincilik, Kadir Inanır'ın şimdiye kadar yaptığı en iyi de- receymiş!.. Yani belki de o "sev- gi mesajlan" sayesinde yerleşti ikinci sıraya Kadirizrnin isim ba- bası sanatçımız!.. Üçüncü olan Ali Kırca ise kimseyi dövmeden ve mesaj çekmeden, derece al- mış... Bunda "Siyaset Meyda- nı'nda o kadar insanı yönetiyor bu adam, istese dünyayı da yö- netirgaliba" düşüncesinin payı olabilir... Kırca'nın kazandığı 'İkin- ci Bahar aktarmalı üçüncülük", Türk kadınlannın "munis ve bil- gili" portreye en fazla bronz ve- rebileceğini de gösteriyor!.. Erkek tercihlerine gelince; Eb- ru Şallı birinci, çünkü genç, sek- si ve popüler... Deniz Akkaya ikinci, çünkü genç, seksi ve po- püler.. Üçüncü olan Ayşegül Ai- dinç de, ilk ikisi kadar olmasa da genç, seksi ve popüler... Bu özel- liklere Aldinç'ten daha fazla sa- hip olanlar var, yok değil, ama ter- cihi yapan erkeklerin de tama- mı aynı yaş ve estetikte bulun- muyor!.. Hayallerde bile "makul" bir kit- le olması ne güzel!.. Listelerin en sonlarında bulunan isimleri de es geçmeyelim: Reha Muh- tar ve Banu Alkan HAYVANLAR ÎSMAIL GVLGEÇ ffîımtf [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK [email protected] ÇtZGtLtK KÂMtL MASARACI HARBÎ SEMİH POROY [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN UŞubat HKKEZB1R DENIZALTI, GBMI BATIRfYöRL 1864'TE BUGÜH,Bt# D£NİZALT7, İLK M£Z SAV*Çm GEtAİ BATKP/. YIUARDie P£fJEM£ AÇAMASIUDA OLAU DB- NİZALTI 6E*J*l£8İ,AMEeİKAU İÇ SAVAŞINM İLGIhlÇ BİR. GSL/ŞME GÖSrBKMÎÇTİ. 'DAVtD'ADl İ e KÛÇÛK OSHtZALTTLAHfN İUÜ, 8UHAHLA TARAPINOAfJ BİR KU2EY GEMİSİME f BAŞA&U OU)MAMŞTr. İldUCİ &£A/İ2ALTT, AYNI AtoAÇLA W>(LAN "HLHUNUEY'Oİ.OaciJZ KJÇİÜK BV D£- Nİ2ALTI, İMSAM 6ÜCÜYLE ÇALJÇTIR/UyoiS VE BUBMUNDAKİ BÜ ÇUBUK UCUNDA FÜNYELİ BİR. BOKABA 7ytpYOeiXJ.SU ALTIN- DAN YAk&AŞrrĞı SAVAŞ GEMİSİ 'HOUSATONlCİ 8U SOM&4 İLE YARALAYlP BAT/f&lfÇ, ANCAK KEMDİSİ PE FHR.ÇALAAIMIÇTI 1 . SEKLZ K/ÇİUİH PEDAL ÇEVlfZME- SİYLE YOL ALAN *UL HUNLEY". GÖRÜŞ EMİN GÜRSES Arafafın Serüveni Arafat'ın destek aramak arnacıyla Ankara'ya gel- mesi, bunca acılardan sonra işgal bölgesindeki Rlis- tinliler için olumlu bir gelişmenin yollannın tıkanıklığı- nın sürdüğünü göstermektedir. Sürekli Batı'dan so- runun çözümü için destek bekleyen Arafat, gerçek- leri görmek istememiş, Arafat'ın liderliğini yaptığı Fi- listin Kurtuluş örgütü'nün (FKÖ) on yıllardır süren Is- rail'i tavize zorlama yöntemi, Israil'den çok Filistinli- lere zarar vermiştir. Karşısında birleşik bir cephe olduğu gerçeği çok kez yazıldığı halde Arafat'ın dikkatini çekmemiştir. Se- dat'ın Israil'le anlaşarak Mısır'ı anlaşmazhğın dışına çıkarması Arafat'ı uyandırmamıştır. Arafat açısından en umutlu dönem petrol krizi ve Batı ekonomilerinde sorunlann yaşandığı 1970'li yıllar olduğu halde bu dönemde NUon'ın güçsüzlüğünden yararianan Dr. Kis- singer'ın dış politikada kontrolü eline alarak olası bir sürekli banşın yolunu tıkamasını görememiştir. 1973- 1976 yıllan arasında ABD'nin Suudi Arabistan Büyü- kelçisi olan James E. Akins'e göre VVatergate skan- dalı Başkan Nixon'ın gücünü kırmış, Dışişleri Bakanı Kissinger bu dönemde Nixon'ın dış politika hesapla- nnı Israil'in lehine yönlendirmiştir. Bundan sonra Is- rail'in bölgede kontrol edilebilir çatışma politikasıyla, FKÖ'nün aldığı geniş toplumsal desteğin yeni doğan radikal gruplar arasında bölünmesinin yolu da açıl- mıştır. Ocak 1976'da BM Güvenlik Konseyi karan, 1967 sınırianna dönülmesi ve iki devletli çözüm öneriyor- du. Yahudi lobisinin baskılan sonucu ABD bunu ve- to etti. ABD'li bir askeri analist olan A. H. Cordesman, Ekim 1977'de Israil'in gücünün ABD'nin ulusal çıkar- lan açısından tehdit yaratacak duruma geldiğini açık- ladığında ABD'deki Yahudi örgütlerince "Israil karşı- tı, Yahudi karşıtı" olarak suçlanmıştı. O zaman FKÖ yönetimi ABD'deki gelişmeleri ve veto girişimini "ve- to tiranlığı" olarak nitelendirmiş, gelişmelerin seyrini görememiştir. FKÖ'nün Filistin Ulusal Konseyi, 20 Mart 1977'de bir bildiri yayımlayarak bağımsız bir Filistin devleti kurma çağnsında bulunmuştu. Zamanın Israil Başba- kanı Rabin buna tepki göstermiş ve "Israil'in Filistin- ligerillalariagörüşeceğitekyersavaşalanlandır"aç\k- lamasını yapmıştı. Ekim 1977'de Washington-Mos- kova aracılığıyla hazırlanan "savaş durumunun sona erdirilmesi ve normal banşçı ilişkilerin kurulması" te- melindeki banş planını Arafat kabul etmişti, fakat Is- rajl'in baskısıyla VVashington bu girişimden çekildiği- ni açıklamak zorunda kalmıştı. Işçi Partisi Lideri Pe- rez, 10 Ağustos 1981 'deki bir demecinde de Suudi Arabistan'ın iki devletli çözüm önerisine "Israil'in var- lığı için önemli bir tehdit" olarak karşı çıkmıştı. Ben- zer tepki geçen yıl bağımsız bir devlet ilan edecekle- rini açıklaması üzerine Arafat'a gelmiş ve Israil yöne- timi tarafından savaş tehditleri yükselmiş, Arafat, ge- ri adım atmıştı. Arafat Israil'deki ve ABD'deki bazı çevrelerin uzun dönem hesaplannı yine görememiş- ti. Rlistinli bir kız çocuğun okul bahçesinde bir Yahu- di yerleşimci tarafından öldürülmesi ve katilin yüksek mahkemece serbest bırakması sonrası Filistinli çocuk- lann Aralık 1987'de başlattıklan protestolann ayak- lanmaya (intifada) dönüşmesi sonrası Arafat Israil'le biraradayaşayabileceklerini, Avrupalı ülkeierin tarih- te birbirlerini boğazladıklannı, fakat bugün bir arada yaşadıklannı ifade etmişti. Fakat Arafat kendisinden beklenenin pes etmek olduğunu görmek istememiş- t i . • ' •'- ' ' - Zamanın başbakanı Şamir, işgale direnen Filistin- li çocuklan "çekirge gibi ezecekleri"n\ söylüyordu. Is- railli gazeteci Yigal Schvvartz bölgeyi zıyaretinde, Is- railli askerlerin kendisine "Filistinlileri eğittiklerini, ye- terince döverierse Filistinlilerin öğrenmeye başladık- lannı" ilettiklerini aktarmıştı. Batı sömürgeciliği ve ırk- çılığı hastalığının buraya taşındığının göstergesi bu. Israil-ABD ittifakı ve Filistin sorununu yaratan Av- rupalı gelişmiş bazı ülkeler, Israil'in Filistinlileri West Bank ve Gazze'den de kovmak düşüncelerini bir tür- lü uygulamaya koyamamanın sıkıntısıyta Arafat'ın ölü- mü sonrasını iple çekiyorlar. Arafat'ın Ankara'yı ziyaretinde bölgeye banş gücü gönderilmesi talebine Batılı ülkelerden olumlu cevap gelmeyeceği açıktır. Emperyalizm kendi planlannı bozmaz. Arafat'ın banş ararken emperyalizmden me- det umması nedeniyle kendi içinde artan muhalefe- tin kontrolünde zorluk çektiği görülüyor. Fakat Ara- fat'ın eski dostu, 1993 Oslo sürecınden sonra Arafat'a karşı eleştirilerini arttıran Prof. Edward Said gibilerin ekmek elden su gölden ABD'de sefa sürerken Ara- fat'a saldınlan haksız. Arafat'ın en önemli çıkmazı Ba- t'nın bölgedeki hesaplannı görmeyip onun banş plan- lanna kanmasıdır. Emperyalizmin bilinçli olarak yarat- tığı birsorunu çözerken de aynı titizlikle davranacağını unutan Arafat'ın serüveninin çıkmazı burada. E-mail: [email protected] Fax: 0212 513 85 95 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/ Çeşitli bi- 1 çimlerde kesil- miş değişik 2 renkvedesen- 3 lerde kumaş . parçalannın yan yana geti- 5 rilip dikilme- 6 siyle oluşturu- 7 lanelsanatı. 2/ Maranta adlı 8 kamıştan çıka- 9 nlan ve çocuk maması yapmaya ya- rayan un... Tavlada 1 "iki" sayısı. 3/ "Bir 2 kez gönül yıktın ise / 3 Bu kıldığın 4 — değil" (Yunus Em- 5 re)... Şarap. 4/ Orto- g dokslarda tahta pano j üzerine yapılmış her « türlü dinsel resme ve- - rilen ad. 5/ Yeryüzü... Antalya'nın bir plajı. 6/ Bir gösterme sıfatı... Bü- yük ve gösterişli mezar. II Toplumun dışında yer alan, çizgidışı. 8/ Elektrik ampulünün takıldığı yiv- li yer... Iran'ın plaka işareti... Bir nota. 9/ Saz şa- iri... Üzeri kırmızı parafinle kaplanan bir tür pey- nir. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Akdeniz ve Ege bölgelerimizde de yetişen otsu bir bitki... Bir nota. 2/ Karakter... " — Goncagül": Oktay Arayıcı'nın oyunu. 3/"— Gökçe": Karika- tür sanatçımız... Yapraklann dûz ve parlak bölümü. 4/ Bir işletmenin ani batışı... Tıpta en gelişmiş gö- rüntüleme yönteminin kısa yazılışı. 5/Ilaçlann do- zunu ve verilme biçimini inceleyen bilim dalı. 6/ Satrançta bir taş... Başka bir şiir örnek ahnarak ay- nı ölçü ve aynı uyakJa yazılan şiir. II Kestane ren- gi. 8/ Büyük erkek kardeş... Akdeniz Bölgesi'nde bir akarsu. 9/ Aza... Acı, üzüntü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear