02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2001 PAZAR 14 iX U XI. [email protected] Latife Tekin'in son kitabı sevgi, ölüm, doğa ve düşler üzerine bir dostluk hikâyesi şkınışığınıyitirince...MELTEMKERR-AR Türk edebiyahnan farklı sesi Latife Tekm, al- tı yıl aradan sonra yazdığı 'Ormanda Ölûm \fokmuş' kıtabıyla yeniden okurlann karşısın- da. Her kitapta bir tema üzerine düşündüğünü söyleyen yazar, SO'li yıllarda kendine özgü bir yakınlıkla yok-sullann dünyasını anlaftığı kitaplannın ardındLan bu kez rüya belirsizliğin- de karanlık ve ışık arasında gezinen iki insa- nın dostluğunu anJatma peşinde. Gündüzün aydınlığında gördükierini ancak rüyalannda düşünebılen Emin, kopmuş bir ilişkinin ardından sonsuza dek âşık kalma is- teğiyle sürükJemr ormanın karanhğına... Ama unutmayı beceremez çünkü unutmak için tam biryalnjzhkgerektr'- Onunsa yanında sözcük- lenm sese dönüşrürmeden edemeyen 'arka- daşı' Yasemin vardır.. - Son kitabınız 'Aşk Işaretleri' nin yayımlan- masından bu vana alü yıJ geçmiş. Bu arada Is- tanbul'dan aynbp Gümüşlükte yaşamaya baş- ladınız. "Ormanda Ölüm Yokmuş'u okurken böyle bir tdtabın ancak aramızdan srvnlıp gjt- miş, kentten uzaklaşmış bir insan taraûndan vaalabifeceğiduvgızsurakapılıyorokııyucu.Git- miş olmanızla kitap arasında nası] bir iöşki var? LATÎFE TEKtPV - Gitmeseydim de 'Or- manda Ölüm Yokmuş'u yazacakrım, ama bu bıçımde mı olurdu, böyle bir dille mi, bilmı- yorum. flk bölümii Istanbul'da yazdım, sonra dönüp çalışhm üsfünde, ilk halinden farklı bir havaya büründü. E>aha yalınlaştı belkı... 'Or- manda Ölüm Yolanuş'un sessiz, yavaşça akan, kolay okunur bir roman olmasını istiyordum. Evet, araya altı yal girdi. Altı yıl uzun bir za- manmış gibı görünüyor, ama hayatımın her gü- nünü yazı yazarak geçirmıyorum. Böyle ya- zarlar var, yazmadıklan gün kendilerini suç- lu hısseden yazarlaur. Bense hep dünyaya yazı yazmak içın gelmiş olamam diye düşündüm. 'işık ve karanlıfcla başı dertte' - Gerçekten de sessiz, sükûneti olan, okunur bir roman bu. Çok yalın bir dille yanlnuş. Ki- tap bir sözle açıhyor: "Rüyalarda kimse kim- seyı dınlemez.."' RomanmkahramanlarıEmin ve Yasemin, ormanın derinliklerinde konuşan iki eski arkadaş-. Aynı sıralarda âşık olmuşJar ve bir gün arayla sevgilikrini kaybetmişler.' Or- manda Ölüm Yokmuş 'un kahramanlan rüya diliyle mi konuşuyorlar? TEKtN - Rüyalarda her şey öyle hızlı olup bitiyor kı... Karşılıklı konuşacak zaman ol- muyor. Ben rüyalarda diyalog olmadığını dü- şünüyorum, rüyalarda dinleme yok, duyuyo- ruz yalnızca. -Roman kahramanınızEmin'inrüyalaıia ilgüi inancuu paylaştığınız anlaşıhyor. Sizce de rüyaianmız ses ülkesinden mi geçiyor? TEKİN - "Çok fazla ses, yankı vardır rüya- larda-." Emin'in söylediği bu. "Göriintülertek boyutiudur, gölge ayunlanndald gibi" dıyor. Emin, kafasını rüyalara takmış bın. Gündüz- leri de rüyalannda olduğu gibi yerçekiminın etkisinden sıynlmış olarak yaşamak ıstiyor. Bütün ınsanlar gibi onun da ışık ve karanlık- la başı dertte. - Romamn ilk sayfalannda Emin'i bize ta- tutjrken rüyalar ve ışıkla ilişkisini anlatan bir düşüncesini aktanyorsunuz. "Bütün bunlan gözlenm kapalıyken görebildiğüne göre, ka- famın içınde ışüc olmalı, güneş ışığı insanın beynıne ışliyor demek ki..." Gündüzleri dal- gm bir adam Emin. arkadaşı Yasemin'in söy- lediklerini rüyadaymış gibi duyujor. Konuşma- ya Yasemin kadar istekli değiL Ama öykü bo- yunca konuşuyor yine de. ünyada bıriktırdiğımiz düşünceler, inişe geçip yaşlanmaya başladıgımızda, bize, hayatımıza mal olmuş değerli bir toplam gibi görünüyor. İnsan, birçok özelliğinin yanı sıra kendisine değerli görünen bu toplamı devralmak üzere kapısında belirecek, düşüncelerini hak eden bir mirasçıyı bekleyen bir canlı...' TEKTN - Yasemin'den daha çok konuşuyor üstelik... Ama ne konuşuyorlar, niye konuşu- yorlar, öncelıkle buna bir açıklık getirmemiz gerekiyor. Kıtabın başına dönersek; Emin sev- gilisinden aynJmış olmanın acısıyla ormana git- meye başlıyor. Yasemin'i de peşi sıra ormana sürüklüyor. Bu aynlığın ardından verdiği bir karan, Yasemin'in de benimsemesini istiyor. Emin'in karan, kopmuş, kesilmiş bir ilişkinin arduıdan kalbindeki aşkı korumak. Sevgilisi- ni yıtırnuş, ama sonsuza dek âşık kalmak is- tiyor. Ormana çekılme nedeni bu. "fçimdeki bu duyguyla var olamazsam, aşkm yüzüme vuran ışığuu yitirirsem yaşamayayım daha ryL." Yasemin de onu izliyor, onunla birlikt©. ormana gidip gelmeye başlıyor ve aşk koru- nur mu, korunmaz mı derken insan olma hali üstüne bir konuşmadır futturuyorlar ister iste- mez, iki arkadaş, ormanda, ağaçlann karanlı- ğında mınldanarak yalnızlaşıyorlar. - Aşk, uyku, ölüm, orman™ tnsamn bütün diğer varhklar karşısmdaki durumu, rüyalar... Anımsama, unutmak-. Hiçbirimizin ilgLsizka- lamayacağı şeylerhakkmdakonuşuyoriar, ama sanki bukonuşmalardan umduklanpekbir şey yokgibi- TEKtN - Çünkü birbirlerine karşılıklı söy- ledikleri şeylerin gerçek bir konuşma olması- m engelleyen bir durum söz konusu. Biri, uy- kusunda düşünüyor bu Emin, romanın erkek kahramam, uyandığı anda düşünceleri dağıl- maya başlıyor, gündüzleri dalgın bir adam, nedenine gelince; sabah, günün ışımasıyla bir- likte bakışlan derinleşiyor. Aydınlık, bakmak ıçindır, Emin buna ınanıyor, gün boyunca ba- kıyor ve gördükJen hakkında ancak uykusun- da düşünebilen, gündüz yaphklanna, yaşadık- lanna uykusunda anlam verebılen biri o. - Yasemin ise tersine, gündüzleri konuşur- ken düşünüyor vedüşündüklerini söylemekten kendini alamayan biri. Yasemin için dünyadan sesiyle geçiyor diyorsunuz. Sesi gün içinde gör- düğü şeyierin üstünü örtüyor. TEKIN - Evet, romanın kadın kahramam uyuduğunda susabiliyor, ancak sustuğu için de düşünemiyor... Gündüz bakıp geçiverdiği şey- leri, sesinin, sözcüklerin gürülrüsü silindiği zaman, uykusunda görüyor o da... Ormanda, Emin'le konuştuğu bir sırada, birdenbire far- kına vanyor bunun. Blrbtrlerlnl duymaları yeterll' - Bu iki arkadaşın görme, susma, düşünce- ye dabna, düşündüğünü dile getirme konula- nnda zamanlamayı turfuramamak gibi bir so- runlan var. Bu arkadaşhk nasıl yürüyor peki? Sürekh' de büükteier-. Hemen hiç aynlmıyor- lar. TEKtN - Neden aynlsınlar ki? Bakıp gör- me, duygulanma, düşünme zamanlan tutma- dığı ıçın birbirlerine değmeden, yan yana, ça- tışmadan var olabilıyorlar. Kendi yalnızhkla- nna gömülmüşler, onlar için birbirlerini duy- malan yeterli. Arkadaşlıklannı büyük ölçüde bununJa yetiniyor olmalanna borçlular. - Emin, Yasemin 'e sürekli olarak hayat hak- kında düşüncelerini, geceden kalma, uykusu- nun derinliklerinden yansıyan düşüncelerini, kendi duyaruhğım aktarmaya çahşıyor gibi TEKtN - Yasemin, Emin'den daha genç, yü- zü hayata dönük. Ağaçlann arasında dolaş- mak bir macera, hoşuna gidiyor, ama "Neden burdayTz" sorusu, adımlannı ağylaştınyor yi- ne de. Ormandan gen çekılip ınsanlann ara- suıa kanşmak istiyor. Emin ise zaman içinde yalnızlaşmasına neden olan, insanlarla, hayat- la arasuıı açan düşüncelerini Yasemin'e aktar- mak zorunda hissediyor kendini. Bütün ın- sanlarda var olduğuna inandığun güçlü bir eğilim bu. Dünyada biriktirdiğimiz düşünce- ler, inişe geçip yaşlanmaya başladığımızda, bize, hayatımıza mal olmuş değerli bir toplam gibi görünüyor. insan, birçok özelliğinin ya- nı sıra kendisine değerli görünen bu toplamı devralmak üzere kapısında belırecek, düşün- celerini hak eden bir mirasçıyı bekleyen bir can- lı, Yasemin bu mirası devralıp almamak ko- nusunda kararsız... - Aralarmda ârmanan gerttunin nedeninin bu olduğu hissedfliyor™ TEKIN - Bir bakıma evet... Sonuçta, birbir- lerinin içinden geçerek ikisı de değışiyorlar... Hayatta öyle tek taraflı bir aktanma izin yok, birine düşüncelerimizi geçirdiğimizde, biz- den bir şey eksiliyor ve kaçınılmaz bir biçim- de o insanın düşüncesini, enerjisinı almaya açık hale gehyoruz. Ben, düşüncelerini gerçek- ten başkalanna aktarabilen insanJann gözle görülür ölçüde değişen insanlar olduklan inan- cma sahibim. YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZİ'NDE 30 Ekim 2001, 18.30 Salı Toplantıları Türkfe Buraya Nereden Geldık? Mustafa Canpolat Hilmi Yavuz Tahsin Yücel Sermet Çıfter Araştırma Kütüphanesı Sergı Salonu bu hafta 3Kasım200l, 16.00 Cumartesi Konuşmaları Imgesel Yerler Sözlügü Enis Batur Alberto Manguel (Sımüttane çevın yapılacaktır) Sermet Çıfter Araştırma Kütüphanesi Sergı Salonu Sergiler 19 Eylül - 3 Kasım 2001; Kâam Taşkent Sanat Galensı Üçü Birlikte: Fahrelnisa - Aliye - FüreyaTopiu Sergisi 19 Eylül - 3 Kasım 2001; Sermet Çıfter ArBştırma Kutuphanesı Sergı Salonu Bir Usta Bir Dünya: Halikarnas Balıkçısı Arşiv Sergisi 3 Ekim - 28 Aralık 2001; Vedat Nedım Tör Müzesı Alâeddin'in Lambası: Anadolu'da Selçuldu Çağı Sanatı ve Alâeddin Keykubâd Sergisi KÜLTÜR SANAT YAYINCIUK Istiklal Caddesi, No:28S/287, Beyoğlu, Tel: (212) 252 47 00 www.yapıkredıyayınlar com • [email protected] • www.estore.com.tr/bu»var/ /yky TAKLrTLERÎNDEN SAKTMN-Sharon Maguire'nin yönettiği 'Bridget Jones'un Günhığü'nde başroDeri Ren^e ZefiVeger, Hugh Grant,veCoünFirth payiaşıyor. 30 yaşlarmdaki, beyaz, bekâr ve takmtıh tngfliz kadmm yaşanu herkesin ügisnıi kolsyca çekebfleceknitelikte. Takıntılı, gıcık, yalnız bir kadın KültürServisi- Heten Fıdding ın Türkçede iki cilt olarak Gendaş taranndan yayımlanan 'Bridget Jones'un Günlüğu' kitabından si- nemaya uyarlanan film nihayet Türkiye'de de gösterime girdi. Bridget Jones, bazılannın 'ç»t- lak', 'takmolı', 'gıok' dediği cins- ten bir 'yahuz' kadın... Sigara içi- yor, alkole eğilimli, kendi kendi- ne yardım kitaplarını seviyor, çi- kolata yiyor ve rejim yapmaktan, kendisine ne zaman evîeneceği- nin sorulmasmdan nefret ediyor. Bu 30 yaşlarmdaki, beyaz, be- kâr ve takıntılı Ingıliz kadımn ya- şamı, hemcinslerinin olduğu kadar erkeklerin de ilgisini kolayca ken- dine çekecek niteükte. Her şeyin birtaklit malzemesi ha- line getirilebildiği bir ortamda "takütlerinden ve özentilerinden gfllgnmflhsmı?" ibaresiyle sevile- bilecek bir şahsiyet Bridget Jones. Sharon Maguire'nin yönettiği 'Bridget Jones'un Günlüğü'nde ReneeZeBweger, HughGnuıt, Co- hnFîrth başrollerde oynuyor. Fil- min senaryosunu da kıtabın yaza- n Helen Fiekting yazmış. Ameri- kah oyuncu Renee Zelhveger, Brid- get'e benzeyebilmek için Ingüiz ak- sanı çahşmış ve oldukça fazla ki- lo almış. Işte ZeUvveger'in ağzından Brid- get Jones: "Kitabın uluslararası alandabaşanta ohnasuun şüphesiz pekçoksebebi var,ama bence bun- lardan en önemhsi onun kadmla- nnyaşadüdannıdoğruşekikieyan- sıtmaktaki gücü. Bridget, biz kadmlann sürekli duyduğumuz iç sesimia dile geti- riyor. Onunla birlikte gübnek gü- zel, çünkü onun yaşadıklarmı he- pimiz yaşıyoruz. Bizimle en gizh" düşüncelerini payiaşıyor, ki bun- larm bazjlan sadece kadmlar tara- nndan anlaşüabikcek şeyler. De- neyimler farkb oisa da, duygular birMrine çok benzer-." OKUMA LAMBASI ENİS BATUR Kutsal Kitabın Yeni Çevirisi Kur'an-ı Kerim'in kitaplığımda üç ayn çevirisi var. Diyanet Işleri Başkanlığı'nın 1961'de yayımladığı Dr. Hüseyin Atay-Dr. Yaşar Kutluay'ın hazırladığı üç ciltlik iki dilde baskımn yanında, Ali Bulaç'ın 1983 basımı meali ve sözlük çalışması yer alıyor. Üçüncü versiyon. 1976'da iki cilt olarak basılmış bir dıl hazinesi: Muhammed bin Hamza'n/n XV. yüz- yılda gerçekleştirdiği bu "satır-arası" Kur'an çeviri- si, Türkçesinin göz kamaştıncılığıyla dikkat çekiyor. Türkiye'de Islam, son on yıl içinde, hiçbir zaman olmadığı kadar gündeme oturdu. Kur'an-ı Kerim etrafında ne zaman bir yorumlama tartışması yaşan- sa, elimizin altındaki çeviriler konusunda soru işa- retleri doğuyor. Herkesin üzerinde iyi-kötü uzlaşa- cağı, çok notlu bir eleştirel basım çeviriye gereksin- memiz yok mu? Bu tartışmalar süredursun, Kitabı Mukaddes şir- keti, Kutsal Kitabın yenı bir çevirisini okura sundu. Söz konusu çevirinin hazıriıklannın on yılı aşkm bir süredir yürütüldüğünü bilıyordum; çeviri kurulunun ilk çalışmaları başladığında, 1989 yılında, birkaç ay boyunca toplantılara katılmış, çeviri ömekleri üze- rine raporlar yazmıştım. Ekipten tatsız bıçimde ay- nlmamda, benimsenen çeviri ilkelerinın payı oldu- ğunu söylemek isterım. İki nüsha, masamın üzerinde yan yana duruyor şimdi. Bendeki 1949 baskısı Kitabı Mukaddes çe- virisi, 2001 baskısı Kutsal Kitap'tan, teknik açıdan kat be kat üstun ne yazık kı: Cildin, kâğ/dın, basım işlerinin özenliliği, yarım yüzyıl sonra neden sağla- namadı acaba? Asıl sorun, kapaklar açılınca başlı- yor ama: İki çeviriyı koşut biçimde okumaya yönel- diğimizde. Kitabı Mukaddes'in dilimize ilk çevirisi XVII. yüz- yıldayapılmış. Bunu, 1827'deyapılan ıkincı bir ver- siyon izliyor ve birkaç kez gözden geçırilen çeviri- ye son hali 1941 'de veriliyor. Altmış yıldır, bildiğimiz tanıdığımız metin budur. Yeni çevirinin önsözünde, son otuz yıl içinde, dilde yaşanan yenileşmelerin bu gırışimi bir bakıma zorunlu kıldığını belırtiyor yetki- liler. Ortaya çıkan sonucun, genç kuşak okurtan açı- sından da, gelecek kuşakların okuıian akla getiril- diğinde de, metnin okunmasını kolaylaştıracağını söy- lemek belkı güç değil; gelgelelim, terk edilen versi- yonun anlamsal derinliği korunmuş, üslup lezzeti- nin bir karşılığı bulunmuştur demek daha güç açık- çası. Eski Ahit yenne Eski Antlaşma, bap yerine bölüm, Tekvin yenne Yaradılış, Allah yenneTann, Alâmet ye- rine Belirti denmiş olmasını kimileri övgüyle, kimi- leri anlayışla karşılayacaktır; kimileri de, benim gi- bi, kaş kaldıracaklardır. Sözcükler, kavramlar düze- yınde yapılmış yenileştirmelerin yadırgatıcılığını tu- tuculuğa bağladık diyelim. Anlatım özellikleri ve üs- lup bağlamında bakıldığında bilmem aynı gerekçe- ler geçerii olabılir mı? "VeÂdem kansı Havva'yı bildi" cümlesi "Âdem kansıHawaileyattı"ya dönüştüğünde, benim okur- luk perspektifim açısından kabul edılmesi olanak- sız bir dönüşüm ortaya çıkıyor. "Ve diğer yedi gün daha bekledi; ve güvercınıgemiden tekrargönder- di; ve akşam vakti güvercin onun yanına girdi; ve işte, ağzında yeni kopanlmış zeytin yaprağı vardı; ve Nuh sulann yeryüzünden eksilmiş olduklannı bildi" yerine "Yedi gün daha bekledi, sonra güver- ciniyine dışan saldı. Güvercin gagasmda yeni kop- muş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh sulann yeryüzünden çekılmiş oldu- ğunu anladı" dendiğinde irkilmemin nedenleri var: Bu metinleryaklaşık iki bin yıllık birgeçmişten (ki- mi bölümlerin çok daha yüklü bir geçmişi oldugu- nu biliyoruz) günümüze süzülen, anlatım özellikle- rinın sözlü geleneğe pek çok şey borçlu olduğu bir kültür dünyasının ürünleri. Eski çevirideki 'Ve"li de- yiş biçimi, noktalama işaretlerınin karşılığını oluştu- rur; sözcüklerin seçiminde de, efsane ve masal di- linin stilistik boyutlan egemendir. Yeni çeviri, eski çe- virideki şiirsellığin neredeyse bütününü ığdiş ediyor, bu özellikleri hiçe sayarak; dümdüz, kupkuru bir anlatı dili önerıyor. Benden önceki kuşaktan pek çok yazarın, söz- gelimi Yaşar Kemal'in ve Bilge Karasu'nun, Kut- sal Kitabın üslubundan, anlatım özelliklerinden coş- kuyla söz ettiklerini, beslendiklerini anımsıyorum. Be- nim kuşağımı da etkilemiştir o dil. Yeni çevirinin, ye- ni kuşaklara aynı tadı devredebileceğini sanmıyo- rum. Yenileştirme, yalınlaştırma çabalannda tartım çok önemli işlemler gerektirir. Halid Ziya'nın, Dağlar- ca'nın kendi yapıtlarına uygulamayı seçtikleri iş- lemler bile yaralayıcı olmuştur, binlerce yıllık bir ya- zılı metnin özelliklennı göz ardı etmeden çeviri yap- mak için çok daha dıkkatli olunması gerekmez mi? Çek yönetmen Jaromil Jires öMü • PRAG (AFP) - Eski Çekoslovakya'daki Yeni Dalga hareketinin en ünlü yönetmenlerinden biri olan Jaromil Jires 65 yaşında öldü. 1935 yıluıda şimdiki Slovakya'da doğan Jires, 1968'deld Sovyet istilasından yirmi yıl sonra komünizmin çöküşüne kadar ülkesinin yaşadığı sıkıntıh yıllan sinemaya aktardı. Sinemaya 1963 yılında çektiği 'Kirk' (Cry) ile başlayan Jires, daha sonra ülkesindeki avant-garde yönetmenlerle bir araya gelerek 'Perlicky na dne'u (Pearls of the Deep) çekti. Yönetmen, ardında Jiri Mucha'nın 25 yaşuıda ölen Çek besteci Vitka Kapralova'nm yaşanunı konu alan kitabından uyarlanan 'Podivne Lasky' (Strange Lovers) adlı henüz bitirilmemiş Çek-Fransız yapımı bir proje bıraktı. BUGÜN • CE>IAL REŞİT RE Y KONSER SALONU'nda saat 19.30'da Cihangjr Terzi yönetimindeki İTÜ Devlet Türk MusUdsi Konservatuvan'nın 'Kurruluş Savaşı ve Cumhuriyet Dönemi Türküleri' adlı konseri dınlenebılir. (0 212 231 54 97) • BOĞAZtÇİ ÜNtVERStTESİ'nde saat 19.30'da Musa Albukrek (keman), Cem Birden (Flüt), Peter De VV'eerdt'in (org/piyano) eşlik ettıği Pre Klasik Oda Müziğı'nin Klasik Öncesi Dönemden Üçlüler' konseri dinlenebilir. (0 212 358 15 40) • KLASSİS RESORT HOTEL'de saat 16.00'da Hakan Altmerın yönettiği, Dflek Türker'in rol aldığı 'Mustafa Kemal'le Bin Gün: 'Latife' adlı oyun sahnelenecek. (0 21*727 40 50) 'J
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear