23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 OCAK 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Eymür'ü, Ecevit yalanladı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) • Başbakan Bülent Ecevit, kendisinin sağlığı nedeniyle Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın (ÖKK) önlem aldıgını savunan eski MÎT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür'ûn iddialannı yalanladı. Ecevit, dün sabah saatlerinde geldiği Başbakanlık binasından çıkarken gazetecilerin sonılan üzerine iddialann "Ciddiye alınacak şeyler olmadığını" söyledi. Kamu göreviıtden çıkarma cezası • ANKARA (AA)- YÖK, Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde görevli diş tabibi Gülen Kaya Kaptanoğlu ıle hemşireler Songûl Açık, Gönül Taşdemir, Seval Demir, Döndü Tanır ile Necibe Kafes'in kılık- kıyafet yönetmeliğine aykın hareket ettikleri gerekçesiyle kamu gorevinden çıkanlmasını kararlaştırdı. Btinci'mn seçim önerisi • ANKARA (Cmnhuriyet Bürosu) - DYP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Ekinci, dün dûzenlediğı basın toplantısında Türkiye'nin "Adı konulmamış sosyalist bir ûlke haline" getirildiği iddiasında bulundu. Tanm çalışanlannın. memurun, işçinin ve emeklinin bu hûkümetten şikâyetçi olduğunu belirten Ekinci, ülkenin tek çıkış yolunun bu hûkümetin çekip gitmesi olduğunu söyledi. Ekinci, seçime gidilmemesi durumunda ara rejime davetiye çıkanlacağını savundu. fıptmada serbest4 kişi |ANTALYA(AA)- Emniyet Genel Mûdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanlığı ile Antalya Emnıyet Müdürlüğü'nün Ray Denizcilik Şiriceti ve bazı petrol şirketlerine yönelik sürdürdüğü 'Fırtına' operasyonunda gözaltına alınan 23 kişiden 4'ü savcılık tarafından serbest bırakıldı. Diğer 19kişi için de ek gözetim sûresi alındı. Cumhuriyet savcıhğınca serbest bırakılanlann Cemal Hancı, Dursun Çalışkan, Cemal Yurdakul ve Yücel Yurdakul olduklan öğrenildi. Nurişsürgünü • ANKARA (ANKA)- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Nuriş kardeşlerin kan gölüne çevirdiği ve devletin günlerce bır şey yapamadığı Uşak Cezaevi olaylan nedeniyle Uşak Cumhuriyet Başsavcısı Kürşat Kayral'ı Ankara'ya düz savcı olarak atadı. Adli yargıda 232 atamanın gerçekleştirildiği ve 23 başsavcının yer değiştırdiği kararnameyle, Kayral'ın yerine Amasya Cumhuriyet Başsavcısı Ihsan Eroğul getirildi. HSYK'nin adli yargıya ilişkin21 Aralık2000 tarihli 2 atama karamamesi Resmi Gazete'de yayımlandı. Yenilikçilere sert çıkan Kutan'dan il başkanlanna 'Onlara derslerini verin * talimatı FP'de kavga orANKARA (CumhuriyetBü- rosu)-FP'de yenilikçilenn ata- ğmdan sonra parti yönetimin- den "ihraç" sesleri yükselirken dün yapılan il başkanlan top- lantısında FP Genel Başkanı Recai Kutan, muhaliflerin eleştirilerini sert bir dille ya- nıtladı. Kutan, "Asıl ilkesiz on- lar. 'Parti başansız' diyorlar.a- ma seçime giderken bugün bi- zi eleştirenler yönetimdeydi" dıyerek il başkanlanna, "Onla- ra en serttepkiyi gösterin, ders- lerini verin" talimatını verdi. Parti disıplininin önemine dik- kat çeken Kutan, parti içi konu- ların dışanda konuşulmasım onaylamadıklannı belirtirken "Disiplin, Ula ihraç anlamına gehnez" sözleriyle disiplin me- kanizmalannın harekete geçi- rileceği mesajını verdi. Anka- ra Milletvekili CemflÇiçek'in, ihracı istenen ısimlerin başın- da yer aldığı belirtiliyor. FP'nin bugün yapılacak olan genel idare kurulu (GÎK) top- lantısı da ertelendi. Başkanlık divanının yarın toplanarak ih- raç istemlerini ele alacağı, GtK'in ortaya çıkacak karara göre daha sonra toplanacağı belirtildi. FP il başkanlan toplantısı, tırmanan parti içi kavga nede- niyle gergin bir havada başla- dı. Il başkanlan toplantısına çoğunlukla katılan Abdullah Gül'ün dünkü toplantıya katıl- maması dıkkat çekerken arala- nnda Bülent Annç'ın da bu- lunduğu bazı yenılikçiler top- lantıda hazır bulundu. Açılış konuşmasında üstü kapalı bir şekilde parti içi tartışmalara değinen Kutan. "Birlik, bera- berlik, kardeşlikve disiplinimi- zi şimdiye kadar okluğu gibi ko- rumak zorundayız" dedi. Ku- tan gazetecilerin sorulan üze- rine parti disiplininin önemini vurgularken "Ancakbu, Ula ih- raç anlamına geunez" diye ko- İhraç IStemi gÖrÜŞÜIecek FP Genel Idare Kurulu'nun bugün yapılacak olan toplantısı son anda ertelendi. Başkanlık divanının yann ihraç istemlerini görüşmek üzere toplanması bekleniyor. nuştu. Toplantının basına ka- palı bölümünde ise Kutan'ın, alışılmış sakin üslubunun dışı- na çıkarak yenilikçileri sert bir dile eleştirdiği öğrenildi. Ah- nan bilgiye göre Kutan, parti yönetimini ilkesizükle ve başa- nsızlıkla suçlayanlann yanlış yolda olduğunu belirterek "Şimdiye kadar sustuk, Ancak şimdi sfcderin huzurunuzda her şeyi açıkaçıkkonuşmakistiyo- rum. Asıl ilkesiz olan onlanhr. ' Parti başansız' diyorlar, ancak seçimkre giderken bugün bizi eleştirenler parti yöneticisiydi. Abdullah Gül, Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu, hepsi baş- kanhk drvanı üyesiydi" dedı. Kutan konuşmasının sonunda yenilikçileri hedef göstererek il başkanlanna, "Onhtraensert tepkiyi gösterin. En sert tavn ortaya koyun, derslerini verin" diye seslendi. FP Genel Başkan Yardımcı- sı Mehmet Bekaroğhı da yeni- likçileri "nrsatçıhkla, ucuz po- tinka yapmakla ve istismara- hkla" suçladı. Isim vermeden ÇtZMEDEN YUKARI MUSAKART m.kart@superonline.com.tr Recep Tayyip Erdogan'ı hedef alan Bekaroğlu, "Bizianayasa- nm 69. maddesinin değiştirü- mesi için 5 ara 5 önerisine des- tek vermekle suçluyor. Demi- rerin dönemi bitti, Ama siz ye- niDemirel'lerin,Eczacıbaşı'la- nn, Nail Keçili'lerin sofrala- rmda oturup 'Referansım de- ğişti' diyorsunuz" diye konuş- tu. Gül ve arkadaşlannın Mec- lis'teki tutumlanm da eleştiren Bekaroğlu, "Siz afla karşı çı- karken bir yandan da ban be- lediye başkanlanm kurtarahm diye 240. maddenin de af kap- sammaahnmasıiçin önergeve- riyorsunuz. BöyleceMesut Yıl- maz, Tansu Çiller ve Mustafa Kalemli'nin de önünü açmaya çahşıyorsunuz. Sonra ÇiDer'i, Yümaz'ıYüce Divan'agönder- mekten söz ediyorsunuz. Niye Susurluk'un başaktörü Meh- met Ağar'ı göndermek için ça- ba harcamadınız? Bugün bizi Erbakan için affi desteklemek- le suçluyorsunuz, ama daha dün siz iki büklüm, Hoca'nın etini öpüyordunuz" dedi. 'Gereken yapılacak' İl başkanlan toplantısına ka- tılan FP'nin önemli isimlerin- den Oğuzhan AsUtürk, "Bir partide iki genel merkez, iki ge- nel başkan olmaz. Yanhş yapı- yorlar. Acele etmeden ciddi bir değerlendirme yapılacak ve başkanhk drvanı gerek görürse disiptin yohma gidilecektir" de- di. FP Grup Başkan\ ekıli Avni Doğan da "Bu partinin tabanı Patalya Otel'de yeni parti kur- ma çabalarmı affetmeyecektir" diye konuştu. FP Genel Başkan Yardımcı- sı Bahri Zengin, Gül'ün parti lideri gibi CHP lideri Deniz Baykal'la görüştüğünü belirte- rek "Herhalde Baykal hizipçi- hk tecrübesini bazı arkadaşla- ra aktardı" dedi. Ermeni terörüne haklı gerekçeler bulmaya çalışması her dönem ağırlık kazandı JKaü basınında çıfte standart BARIŞDOSTER Araştırmacı, siyaset bılimci Aydm Cıngı'mn, Batı'nın önde gelen gazete- leri üzerinde yaptığı çalışma, Türk dip- lomatlanna yönelik saldınlanyla bili- nen Ermeni terör örgütü ASALA'run terör eylemleri sonrasında, Batı bası- nının, eylemlen kınamaktan çok, bun- lara haklıhk bulma çabası içinde oldu- ğunu ortaya koydu. Cıngı, "Baüh ga- zeteler, kullanma oram gazeteye ve za- mana göre değişmekle birtikte. cinayet- ten sonra, cinayeti özüıiü göstermeye yönelik bir sözcüğü, yani soykınm ke- limesini, cinayeti nitele>en sözcükten, yani terör keUmesinden daha fazla kul- landdar" dedı. Aydın Cıngı'mn, 1973- 1982yıllan arasında ASALA'nın Türk diplomat- larma yönelik 18 saldınsının Batı ba- sınındaki yansımalannı incelediği ça- lışması ilginç bulgularla dolu. Cıngı, araştırması kapsamında, Ba- tı ülkelerinde kamuoyu oluşturmada etkin ve kamuoyunu yansıtmada yet- kin olduklan bilinen Frankfurter All- gemeine (Almanya), hıternational He- rald Tribune (Avrupa'nın Ingılizce ga- zetesi), Le Fıgaro (Fransa), Le Monde (Fransa), Neue Zürcher Zeitung (Is- viçre), The New York Times (ABD) ve The Times (Ingiltere) gazetelerini, 18 terör eylemi sonrasında ınceledı. "CMaylara \«rilen öncelik açısından gö- ze çarpan özellik. Batı basınının dev let- ten deviete Uişküere özel önem tanıma- sı" diyen Cıngı, gazetelerin olayı ele alırken kurbanın kişiliği ve konumunu- nu ön planda tuttuİdannı, örneğin öl- dürülen kişi büyükelçi ise olaya daha çok önem verdÜderini vurguladı. Soykınm gûndemi Cmgı, dikkat çeken bir diğer özelli- ğın de, terör eylemlerinden sonra söz- de Ermeni soykınmını gündeme getir- me çabası olduğunu, bu çabanın haber diline de yansıdığını ifade etti. Bir yan- dan yok edilmeye çalışılan terörün, di- ğer yandan, 'hakkı testim edflerek' pa- lazlandınlmasınm, en azından tutar- sızlık olduğunu belirten Cıngı, "Bau basnu,ASALA terörünün bir Türkgö- revliyi vuruşundan sonra, 10 bin söz- cükte 33 kez soykınm, 22 kez terör söz- cüğünü kullanıyor. Bu eğüim yülara gö- re azaup arüyor" dedi. Liderler, anayasa değişikliğini gorusecek 69. maddedesö:Mdeı1eıxle ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümet ortaklan, yann bir araya gelerek Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve iktidar grup başkanvekıllerinin hazırladığı anayasa değişikliği paketı üzerinde son karan verecek. Liderlere sunulan pakette, sıyasi partilerin kapatılmasuıı düzenleyen anayasanın 69. maddesinde odak tantmı, "suçta devamhhk ve kararhhk. genel merkezin suça göz yummaa n esası göz önüne aluıarak yeniden yapıldı. Pakette, siyasi partilerin kapatılmasından önce Hazine yardımının kesihnesi, parti yöneticilerine siyasi yasak getirilmesi ve partinin seçimlere sokulmaması gibi yapnnmlann uygulanması da önerildi. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve iktidar grup başkanvekillerinin üzerinde çalıştığı anayasa değişikliği paketi liderlere sunuldu. Liderler, yann bir araya gelerek siyasi partilerin kapatılmasını düzenleyen 69. madde başta olmak üzere 5+5 formülünün Cumhurbaşkanı Ahmet NecdetSezer'i de kapsayıp kapsamayacağı konusunu degerlendirecekler. Liderlere sunulan pakette, "partflerin ne tümüyle kapatdması olanaksızlaştinlsın. ne de çok kolaylaşönlsın'' görüşü çerçevesinde 69. madde yeniden düzenlcndi. TBMM Anayasa Komisyonu'nda bekleyen anayasa değişikliği önensındekı "bir siyasi partinin temeOi kapaolmasına, ancak o partinin kanunla betirlenen ölçütkre göre bu nitelikteki fıiUeri işlediğinin yetkflı mahkemelerce kesin hükme bağlanması" hûkmü değiştırilerek, "ye<kOi mahkemeJer" ıbaresı metinden çıkanldı. IRMIKI AYDIN ENGÎN aengin@doruk.net.tr Bugün biraz da bizim mesle- ği çuvaldızlayalım mı? Aslında biz bu çuvaldızlama- yı içimizde zaten yapıyoruz; da- ha iyi, daha düzenli, daha etki- li ve daha örgütlü yapmanın yol- lannı arryoruz. Kimilerinin "sa- nal", kimilerinin "elektronik or- tam" dediği internette açılmış çok sayıda "gazetecisitesi" var. Mesleğin yüz karalan. meslek- te sendeleyenler, meslek ahla- kında sınıfta kalanlar, bütünle- meye kalanlar, kınk not alanlar elden geldiğince, dil döndü- ğünce eleştiriliyor, sergileniyor. Çoğunluğunu genç gazete- cilerin oluşturduğu Gazeteciler Meclisi Girişimi (GMG), bu iş- lerin ve işlevin örgütlü bir işler- lige kavuşması için kollan -bir kez daha- sıvama hazırlığında. Ama gazetenin okuru, TV'nin seyircisi, radyonun dinleyicisi de "sorun "un taraflarından hem de en önemli taraflanndan biri. Yalan haberden zehirlenen onlan televole kültüründen kir- lenen onlar; dahası ister "tüke- tci" kimliği ile ister "yurttaş" kımliği ile onlar "dur" demezse medyanın içine sürükfendiği batak kurumaz. Çuvaldız, Hem de İri... Bugünkü bu bağlamda bir pazarsohbeti, karşılıklı birdert- leşme olsun. ••• Siz tanımazsınız, bir yandan mesleğini yaparken bir yandan meslegimize sürülen lekelerle, karalarla dövüşen, bunu çok azımızın becerebileceği bir enerji ile yapan genç arkadaş- lanmız var. Buniardan biri Ba- nş Yarkadaş. Banş Yarkadaş'ın, GMG için- de yer alan meslek arkadaşla- nna, ağabeylerine yolladığı bir e-mektubun bir bölümünü siz- lerle bölüşecegim. Meslektaş- larımız olan, ama meslektaş demeye bazen (hatta sık sık) dilimizin varmadığı "kimileri"ri\ tanımak için yeterli. Banş Yarkadaş'ın aktardıkla- nnı aynen aktanyorum: "... Ulusal bir gazetemizin is- tihbarat şefi o gün muhabirler- le yaptığı toplantıda, 'Elimde Kapadokya'ya bir davetiye var. Bugün ögleyin gidilecek ve iki gün kalınacak. Tüm masraflar otelden. Kim gitmek ister 1 di- ye sordu. Muhabirlerden biri 'acar'dı. Her zaman olduğu gi- bi yine ilk o atıldı öne: - Abi ben giderim! İlk öne fırlayan o olduğu için bileti de kaptı. Bileti kazanma- nın sevinciyle masadan kalktı ve eşyalannı toplamaya başla- dı. Yolculuğa hazıhanıyordu. Ne de olsa yol uzun, şartlar çe- tindi! O bavulunu hazırlarken ha- ber servisinde toplantı sürü- yordu. Şef o gün yapılacaklan muhabiriere anlatıyor, önerisi olanlarkonuşuyor, diğeheride dinliyordu. Toplantı birdenbire kesildi. Içeriye az önceki mu- habir geldi ve sordu: - Abi, ben Kapadokya'ya gi- deceğim ama, benim pasapor- tumyokki?.." ••• Nasıl ama? Şimdi, reklamını yaptırmak isteyen bir Kapadokya Oteli'nin davetini habercilere ödül gibi dağıtan istihbarat şefinin yedi- ği haltı sonraya bırakalım; mes- legi kirietmesinin hesabını son- ra soralım. Ama Kapadokya için pasaport gerektiğine ina- nan habercinin yollayacağı ha- berin, yapacağı röportajın kali- tesinden ne çıkacağını da son- ra mı soralım? Bu fıkra diye anlatılmaya la- yık "düzey göstergesi"n\ önemsemeyebilirsiniz. "Canım biraz cahil bir gazeteciymiş, a- mazaranda kendine", deyip o- muz silkebilirsiniz. Peki bu haberci, ya bir TV ka- nalında mikrofonu kapmış, "müdahale'' edilen cezaevleri- nin birinin önünde "konuşlan- mış" ve canlı yayında bizlerin haber alma hakkını karşılama- ya soyunmuşsa... Ya bir gazetede ölüm oruç- lannda vanlan nokta üstüne haberlertoplayıp yazmakla gö- revlendirilmişse... Ya bir gazetede yaaişteri ma- sasının bir ucuna oturtulup, ör- neğin "andıç" haberini deger- lendirip, işleyip sayfayayerieş- tirmesi istenmişse... Ya bir radyoda yorumlar da yapacak yetkileıie donatılıp mikrofonun önüne oturtulmuş- sa... Unutmayın televole prog- ramlannı tasaıiayan, kotaran- lar da medyanın içinde ve on- lann da kimlik kartlannda "ga- zefec/"yazıyor... Görüyorsunuz işimiz zor. Ki- milerimizin mesleği bırakıp bir güney kasabasına yeıieşme düşleri kurmasının, kimilerimi- zin sık sık mide kanaması ge- çirmesinin bir nedeni de mes- lekteki bu düzeysizleşme, sığ- laşma; gazetecilerin kimilerinin tetikçi işlevi taşımalan ve bun- dan yüksünmemeleri... İçimizde, gencecik haberci- lerden başlayıp en tepelerdeki- lere kadar, "Kapadokya gezisi" için pasaport arayanlar var... Mesleğimız çoğu kez başka- lanna iğne batırmaktır. Bugün irice birçuvaldızı kendimize ba- tırmaya çalıştım. Yazdıklanmı baştan bir kez daha okudum. Ne çuvaldızı? Minnacık bir iğ- ne ile şöyle dürtükJemişim o ka- dar... N'apalım bu pazar böylesi ile idare edin. Ben de arkadaşlar- dan doğru dürüst bir çuvaldız tedarik etmeye gideyim... POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Yağmur, Kadın ve Kuşlar... Gözleri çok uzaklarda bir şeyler anyordu. Güne- şin donuk san ışıklan artık gölgeler çizmiyordu... Acılı gözler buldum sokak aralannda; oysa on- lar kuşlar kadar özgür olmak istiyortardı... O'nu seyrettim uzun uzun!.. Dışanda yağmur yağıyordu... Koskoca bir kentin ışıklan sönüyordu... Kadınlar bulvarlan doldurmuştu... Sonra bulutlar çekildi, gökyüzü maviye dönüş- tü... Yağmur, kadın ve kuşlar... Şimdi maviden yeni doğmuş bir beyazlık gü- lümsüyordu... Gözlerini yumdu, kareli deftereyıllarönceyaz- dıklannı bir kez daha okudu... Içindeki yangın alevleri o anda büyüdü... Acıyla kıvrandı ve gene boylu boyunca uzandı... Bahçedeki ıhlamur ağacı, eski ahşap evin viş- ne rengine çalan boyası, çocuklann çığlıklan onu bir başka evrene taşıdı... Birşiirdi kadının avuç içlerinde sakladığı, birsev- daydı yüreğinin derinliğinden kopup gelen yal- vanş... Alçalan sis bulutlannın içinden o taze güzellik- leri aramaktan yorulmuştu. Her sevda sözlerini şafağa haykırdığında bir gülün yalnızlığını düş- lerolmuştu... Bir sabah Aleksandr Bloic'i okuduğunda kara tapınakların içinden yukselen yakanşlan, yoksul ve sadeliğin içinde görmüştü... Kalktı vegiyindi... Uzun uzun aynaya baktı... Yoksa yaşlanıyor muydu? Birden Hugo von Hofmannsthal'ın sesiyie ir- kildi... Oda ne? Guillaume Apollinaire karşısına geçmiş gü- lümsüyordu... Kuytu ölümlere yenik düşen, lavanta kokulu öpüşleri umursamayan, yeni aşk şarkılan ezber- leyen bir hali vardı... Kendi kendine mınldandı: "Uzun çığlıklara aldınş etmenin zamanı değil!..* • • • Sahi neredeydi o acılı gözler, özgürlüğe doğru kanat çırpan kuşlar? Yağmur, kadın ve kuşlar!.. Kadın umursamaz görünüyordu... Uçsuz bucaksız bir inci çiçeğinin iki yaprağı gi- bi Andre Breton'un düşlerini kuruyordu... Pencereden dışanya baktı... "Siz, gençliğimde kendimi adamış olduğum ve onun dışında kalan ne varsa bir yana itip hizme- tinde kaldığım şiirin benim için oldukça geç so- nuçlanışı diyebıleceğım şeyin panltısından indiniz. Bir büyülenişle birdenbire sanki oradaydınız siz ve bugün ilk olarak yalnız size yönelen bu sözlerde herhangi birhüzün kalıntısına rastlayacak olursa- nız kendi kendinize deyiniz ki, siz bu büyülenişle bir tek şeysiniz ve bir tek şey olmakta devam ede- ceksiniz, kendi kendinize deyiniz ki; bende bu bû- yüleniş bütün yürek yırtılışlannı susturacak güç- tedir. Her zaman ve uzun zaman, seviden söz olunca yıkışmaya koyulan bu iki düşman kelime bugün üstümdeki akı daha masmavi gözlerini an- dıran 'gökte yaptıklan gibi hiçbir zaman bu denli köredici vuruşlarta yıkışmadılar. Sönergibigörün- se bile şu saatte yıldızı, gün gelip sönse bile, her zaman'dır o kelimeden benim renklerimi taşıyan. Genç kızlann beklediği antlarda olduğu gibi, her zaman. Her zaman, evet zamanın akkumu üzerin- de olduğu gibi ve bugüne dek, birbardağın bağ- nndan fışkıran sonsuz birsüt damlasına indirgen- miş haliyle yalnızca acıktıran bizi, gözlerinizi ka- maştıran zamanı saymaya yarayan aracın itişiyle olduğu gibi, her zaman. Her şeyin içinde ve her şeye karşı, büyük anahtardır diyorum bu her za- man. Diyorum ki, bir kez sevmiş olduğumu, bu- güne dek saklamış olayım olmayayım, sevmekte devam edeceğim her zaman. Bu kitabı bitirirken size; acı çekmek üzere çağnlmış olduğumızu anlatmak istiyordum." ••• Koskoca bir kentin ışıklan sönmüştü... Bir kadın saçlannın okyanusunda, içli türküler- le, her ulustan güçlü insanlarla, sonsuz sıcaklı- ğın yan gelip yattığı, uçsuz bucaksız gök üzerin- de geleceğini düşünüyordu... Aynaya baktı uzun uzun... Saçlannı taradı... Bir inci çiçeği güzelliğindeydi kadın... Kuşlar evlerin çatlanndan havalandı... Gözlerinin içinden tek kanatlı kuş, geceye inat eflatun çizgiler içinde uçup gitti... Gökyüzünden kopup gelen bir sevda bulutu, şarkılann içinde eriyip gitti... Sonra bir haykırış duyuldu, macerası bitmiş avuntular bahçesindeki gezintiler bitti... O bır sesti, o bir bilinmezdi! hikmetcetinkaya(« cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 'Anayasa Mahkemesi üyesi tarikat hocası' ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Anaya- sa Mahkemesi üyesi Prof. Dr. Sacit Ada- b'nın, 1994 yıh Tem- muz ayında, Kızılca- hamam'daki Cam O- tel'de, Nakşibendi tari- katınm Iskender Paşa Dergâhı mensuplanna 'ergonomi' konulu se- miner verdiği ortaya çıktı. Bağımsız iletişim ağı (www.bianet.org) adli internet sayfasın- da, Seha Neşnyat'ın bastu"dığı kitaptan ya- pılan alıntıyla Ada- lı'nın, Nakşibendi tari- katı mensuplanna ders verdiğr iddia edildi. Adah'nın Nakşilere verdiği seminerle ilgi- li bilgiler, Seha Neşri- yat'm Kasım 1994'te bastığı 'Sosyal Çahş- malarda Organizas- yon ve Başan' adli ki- tabın'İbadet bir sanat- tir' bölümünde yer alı- yor. Prof. Adalı, semine- ri verdiği tarihten yak- laşık bir buçuk yıl ön- ce Anayasa Mahkeme- si'ne, yüksekögrenim kadrosundan asıl üye olarak seçilmişti. Adalı'mn, 5-7 Tem- muz 1994 tarihinde Kızılcahamam C^m Otel'de yaptığı konuş- manın, başta 'şeyh' Prof. Mahmut Esat Coşan olmak üzere Nakşibendileri çok et- kilediği kaydedildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear