23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 2001 SALJ Mehmet@cumhuriyetcom.tr enter E-ticaret okullu oluyor .net MEHMET SÜCÜ Ü ntemetin yaygınlaşmasıyla geli- şen yeni iş kollanndan "e-tica- ret"in okullan açılıyor. ABD'den sonra Almanya'da da bazı üniver- sitelerde e-ticaret kürsüleri açıldı, yükseko- kullara günümüzün yeni ticaret konsepti adına bölüm konuldu. Der Spiegel 'de yayımlanan bir habere gö- re öğretim kurumlannın, gittıkçe yaygınla- şan e-ticaretin daha bilinçli ve uzmanlar ta- rafından yapılması amacıyla gençleri bu alanda eğitmeyi amaçladığı belirtildi. Frank- furt Üniversitesi'nde açılan e-ticaret bölü- münü Augsburg Üniversitesi takip etti. Bu- rada açılan kürsülerde öğrencilere üç dönem- lik bir eğitim sonunda sertifıka verilirken, Berlin ve Koblenz'deki birer yüksekokula da e-ticaret bölümleri açıldı. Eğitimcilere göre büyük talep gören okullann en büyük sorunu "mabeme" eksikliği. E-ticaret ile il- gili kitap ve araştırma olmaması işi zorlaş- tınyor. Yeni bir iş kolu olan e-ticaretin geleceği- ni kestirmenin de zor olduğunu düşünen eğitimciler yeni açtıklan bölümlere, ders vermek için e-ticaret şirketlerinin sahiple- ri ve çalışanlannı çağınyorlar. Sanal ağda ticaretle uğraşanlann birikim- lerini aktardığı derslerin sonunda tartışma ve soru-cevap bölümü de yer ahyor. Gelecek- te e-ticaretin yaygınlaşacağı kuşkusuz ama bunun yanı sıra internet üzerinden ticaret yapmayı öğretmek için açılan okullann sayısının da artacağı kesin. COMPBİbaşlıyor Bilgi, iletişim ve internet sektörüne yön veren firmalar 1-4 Şubat tarih- leri arasında Lütfî Kırdar Rumeli Fuar Merkezi'nde gerçekleşecek COMPEX 6. Multimedia & inter- net Fuan'nda bir araya gelecek. Ana temasını 2000'li yıllara dam- gasnıı vuran e-ricaret'in oluşturdu- ğu, 750 yerli, yabancı marka ve fir- mannı katüımı ve temsili ile ger- çekleştirilecek COMPEX'te bu yıl internet servis sağlayıcı, mültimed- ya ve telekomünikasyon loıruluşu, finans sektörünün önde gelen ban- ka ve aıacı kurumlan katıluncı ola- rak yer alıyor. Şirketlerin gözü'vveb'de Bedava oyunlar Uzun yıllardır çocuklann severek oynadığı oyunlan şimdi internetten yükleyip kendi bil- gisayannızda kullanmanız rnümkün. Bild ga- zetesinde yayımlanan bir habere göre "BamS" adlı bir firma internet üzerinden birçok oyu- nun kopyalanabileceği bir sistem kurmuş. Kopyalama işlemi için internete bağlanma üc- reti dışında para ödemeye gerek olmadığı be- lirtilen haberde adı geçen oyunlar şöyle: HirSIZ kOValamaca: Adresi "www.ede- kowalskLde n olan oyunda kentin güvenliğini tehlikeye atan hırsızı kovalayıp yakalamaya ça- hşıyorsunuz. Sliilrli kllŞİar. Adresi "www.axon.euro- befl.co.uk/bow32.zip'' olan oyunda sihırlı kuş Flint diğer kuşlarla oyun ülkesinin bir ucun- dah diğer ucuna ulaşmaya çahşıyor. Turu ön- ce bitiren kazanıyor. HOPP: Adresi "www.satl.de/formate/onli- ne/Nanuk/mastenzip'' olan oyunda eskimo genç Nanuk nehn geçmek ıçın üzenndeki buz parçalannı kullanıyor. Buzdan buza atlayan Na- nuk suya düşerse oynayan yanıyor. 15 yıllık bu oyun bugün de çocuklan eğlendiriyor. RObOt: Adresi tt freegameswebJngavaxonı/ action/outbound" olan oyunda robotla sekiz değişik gezegen dolaşılıyor. Kartopil: Tüm çocuklann bayıldığı kar- topu atmayı bir de bilgisayarda deneyin. Atarilerin vazgeçilmez oyunlanndan kartopun- da çocuklar kartopu oynuyor, düşen kay- bediyor. Adresi, "ffp.downioad.com/ pub/win95/games/arcade/ snowcraft exe" 000 sonu itibanyla daha fazla sayıda Türk şirke- ti, bir web sitesi planla- ma ya da hazırlama gi- rişiminde bulundu. Yine IBS Araş- tmnaveDantşmanhktarafındanya- pılan son Türk Kurumsal Kullanı- cılar Araştırması'nda, daha fazla sayıda şirketin, en azından pazarla- ma amaçlı olarak bir web sitesi kur- mayı planladığını; önemli sayıda firmanın da online satışlara başla- mak istediğini ortaya çıkanyor. Yeni ekonomi ortamının gelişme- siyle birlikte Türk şirketleri, dünya- daki e-ticaret trendlerini daha yakın- dan takip edebilecek. Daha da önemlisi, bu şirketler, kendilerinden önceki fırmalann de- neyimlerinden yararlanmasını bili- yor ve bu özellik, Türkiye'deki dış kaynak kullanımı uygulamalannda kendini gösteriyor. Son araştırma- ya göre, soru sorulan şirketlenn yüz- de 71.4'ü, web sitesi hazırlığını. kendisi dışındakı ya da konunun uz- manı firmalara yaptırmak istıyor. Araştırmacının ortaya koyduğu sonuca göre pek çok şirket, ilk etap- ta yeteneğini kaybetmemek kaygı- sıyla, teknolojiİc gereksinimlerinı şirket bünyesinde karşılamak istıyor, ama zamanla web sitesi kurulum ve işletim işini kendinden daha iyi ve hızlı yapabilecek başka firmalar ol- duğunu; internet dünyasına hâkim olmaya çalışırken ana iş alanlann- da zaman ve kaynak kaybına uğra- ma riskinin gündeme geldiğini gö- rüyor. Araştırma, Türk firmalannın bir web sitesinın kimler tarafindan ha- zırlanabileceği konusunda daha bi- linçlendiğini gösteriyor. Bu konu- da bilgi sahibi olmayan şirketlerin sayısı hızla azalıyor. Bu tür şirketlerin oranı, Hazıran 2000'de yüzde 24.5 iken, Kasım 2OOO'de yüzde 15'in altına düşmüş bulunuyor. İnterneti Türkler bulsaydı IŞARET PARMAĞI envertopaloglut" hotmaiL com Bu hafta sayfamıza birkatkı da An- kara'dan geldi. Dr. Ayşegül Tokat- lı'nın gönderdiği maili yayımlıyo- ruz: İnterneti Türkler bulsaydı~. Internete girebilmek için - Ad soyad girin. - Şifrenizi girin. - tkametgâh girin. - Nüfus sureti girin. - Annenizin genç kızlık soyadını girin. Intemette gideceğiniz adresi yaz- dıktan sonra ekrana gelen mesajlan - Emin mısiniz? - Ciddi misiniz? - Bak son defa soruyorum! - Günah benden gitti, bağlıyorum. E-mafl almak için yapılması gerekü işlemler: 1. Nüfus cüzdanı aslı veya noter tasdikli fotokopisi. 2. Ikametgâh senedi. 3. Savcıhktan iyi hal kâğıdı. 4. 6 fotoğraf. 5. Son 3 ay içinde alınmış isme tes- cilli elektrik, su, doğalgaz faturası (ödenmiş olacak). 6. Erkek kullanıcılann askerlikle ilişkileri olmadığına dair tecil bel- gesi veya tezkere belgesinin noter tas- dikli sureti. 18 yaşını doldurmamış kullanı- cılarda velilerinin yazıh izin belge- si... Not: İnternet email kullanım de- pozitosu 400 dolar olup ayhk 50 milyon kullanım ücreti alınacaktır, faturasını ödemeyen abonenin e- maili kesilir... (Not: Internet Işleri Genel Mü- dürlüğü, hiçbir tebligat yapmadan abonenin e-mail adresini önceden ha- ber vermeden kapatma veya değiş- tirme hakkına sahiptir). Bağlanamama mesajlan: - Bu siteye giriş internet Yüksek Konseyi tarafindan yasaklanmıştır. - RTÜK bu siteyi, çocuklann zi- hinsel gelişimini engellediğinden do- layı bir (1) gün süre ile kapatmıştır. - Aradığınız adres anayasaya ay- km bulunmuştur. - Sıte boFCundan dolayı kapanlmış- Erotik şiirler antolojisi tır. Bağlanma mesajlan: - Sitemizi seçtiğiniz için teşekkür ederiz, sitemize girmekle artik sa- dece bizim sitemize geleceğinıze ve başka hiçbir adrese gitmeyeceğini- ze dair bir anlaşmayı kabul etmiş oluyorsunuz. Bu durumu kabul edi- yorsanız 'Evet', etmiyorsanız 'Evet' tuşuna basın. Ihtilaf halinde Istan- bul mahkemeleri geçerli olacaktır. Hata mesajlan: Ulaşmaya cahştığınız bilgisayann mahallesinde elektrikler kesik ol- duğundan bağlantı kurulamıyor. - Eksik tuşa bastınız, lütfen tek- rar deneyin. - 'Q' harfine bastınız, bu durumun bir yanlışhk sonucu olduğuna inanıyoruz. Türkçenin başka birçok özelliğinin yanında erotik bir dil olduğu yönün- deki görüş de bir hayli yaygındır. Bu görüşte olanlann ıddıalan için geçer- li dayanaklan vardır herhalde. Ama bir araç olarak dıllerin özünü oluşturan da zaten emeği, ekmeği ve aşkı anlatma gereksinimi değil midir? Oyleyse her dilin erotik özellikler taşıması doğal sayıhr... Bu hafta ilk sırada yine bir şiir an- tolojisi var... Nuh Ömer Çetinay'ın hazırlayıp yalnızca internet ortamın- da yayimladığı çalışması bir ilk olma özelliği taşıyor. Çetinay, antolojisini cumhuriyet dö- nemi şairlerinin 1992 yılına kadar ya- yımlannıış şiirlerinden seçerek haâr- lamış: Kişisel sayfasında kendi şiir- leriyle birlikte yer alıyor Nuh Ömer Çetinay'm antolojisi... Çetinay, "Yûreği Kurşun Edem (MaraşDestanı)" adlı dosyasıyla 1988 Akademi Kitabevi Şiir Mansiyon Odü- lünü almış bir şair... Birçok edebiyat dergisinde yayunlanan şürleriyle de tanınan Nuh Ömer Çetinay'ın ilk ki- tabı 1990yılındaBelgeYayınlan'ndan çıkan "Kanrevanmaraş". Bu kitabıy- la birlikte ikinci dosyasını da internet ortamınataşımış Çetinay... www.priz- manet.com/nuhomer adresinden ulaşılan erotızm konulu antolojıde yer alan 1958 doğumlu ve 1987 yılında intihar ederek yaşamını noktalayan şair Nilgûn Marmara'nın şiirinden birbölüm: "Döndünsandnnbeyazıgö- rünce/Birieştirerek teninıden yavdan/ kokuie/uçanınsoDSUzlukEngesinL/ru- tuyorum sevi çanını eUerimde, / \iır- gusu ben'e dönük, yankısı çocuklu- ğa." Erotik şiirlerin ustası olarak bilı- nen CemalSürej^'yı da selamlayahm, antolojideki "San" başlıklı şiirinden dizelerle: "Kırmızı bir at oluyor solu- ğunVYüzümün yanmasından anlıyo- rumAbksuluz gecelerimiz çok kı- sa/Dörtnala sevişmek lazun." SALI ORHAN BURSALI Malkovich Olmak Fıkraya göre, dünyada kimse beyninden memnun değilmiş. Yahut da öyle sanılıyormuş. Bir bilim insanı da bu konuyu test etmek için çok basit, zararsız ve kansız bir kafa değiş- tirme yöntemi geliştirmiş. Beyninden hoşnut olmayan bir grup insanı bir odaya toplamış; onlara bu yöntemi anlattıktan sonra "Şlmdiher- kes kafasını çıkanp şu arkadaki raflara dizsin" demiş. Kafalar sıra sıra raflara dizilmiş. Hep- sini yanına çağırmış ve "Şimdi sırayla herkes raftan beğendiği bir kafayı alıp dışan çıkacak" demiş. Sonuçta, herkesin kendi kafasını alıp taktığı görülmüş. Bu fıkra, bugün değinmek istediğim "John Malkovich Olmak" filmiyle gerçi çok yakın ilişkilı gözükmüyor! Fıkradan çıkartılacak sonuç, daha çoK her- kesin kendi aklından başka akıl begenmedi- ği, en üstün kendi aklını gördüğü fikridir. Ki bu fikir de bugün Türkiye'nin siyaset dünyasına, o dünyanm liderlerine, birçok yükseköğretim ve devlet kurumunun başına çok uygun dü- şer. Gelelim yukanda adını verdiğim filme. "Eğer filmle ilgisi yoksa o zaman bu fıkrayı niye yazdın" diyebilirsiniz. Birincisi, fıkra anlatmayı, üstelik durumla ilişkilendirmeyi pek beceremem. Ikincisi, belki de, uyumlann yanı sıra, para- dokslann garip çekiciliklerini daha ilginç bul- mamdandır. Amerikan komedisi fılmlere bir daha asla grt- meme yeminimi unutarak, piyasadaki kalite- li film yoksunluğundan, sadece Robert de Ni- ro aşkına gidip seyrettiğim Zor Baba gibi pespayeliklerden sonra, John Malkovich Ol- mak ilaç gibi geldi. Hiç duymadığım biryönetmen (Sprke Jon- ze), harikulade bir öykü/senaryodan (Char- lîe Kaufman'ın), müthiş bir film yapmış. Fil- miyle sınemayı, çok güzel bir roman, bir şiir, önemli bir bir sanat eseri düzeyine yüksert- miş. Insana "Işte sinema!" diye bağırtıyor! • • • Fıkranın tersıne. fılmde herkes çok sevilen ve beğenilen bazı ınsanlann kılığına, düşün- cesine gırmeye, bufilmdeüntü aktörJohn Mal- kovich olmaya çalışıyor. Filmde başkalan olma modası, toplumsal bir akım olarak ön plana çıkıyor. Filmin/öykünün başlangıç kahramanı Cra- ige, belki de dünyanm en yetenekli kuklacı- sı, ama yan pejmürde kılığı ve popüler olma- yan kukla öyküleriyle para kazanamayan bir tf P- , r-ı^ııt Kansınıri zöruyla, bir dosyalama işine baş-, lıyor. kısanlartn boyunlannı eğerek yaşamak zorunda olduklan bu yedi buçukuncu katta, tesadüfen keşfettiği mağaramsı bir tünele merakını yenemeyip girince, sanki ışık hızı bir yolculuğa çıkıyor. Bu kısa süreli yolculuk bo- yunca, ünlü sinema oyuncusu John Malko- vich'in gözleriyle, beyniyle yaşadığını fark e- diyor... Insanlar tünele girip bir süre John Malko- vich olmaya başlıyorlar. Erkekler ve kadınlar, birbirlerini beğenme- lerine rağmen, cinsel ilişkiye, ancak, John Malkovich bedeninde girebiliyorlar. Kuklacı, Malkovich olunca, birden büyük ye- teneğinin farkına vanlıyor. Üne kavuşuyor. Film, durmadan sürpriz sahneler ve öykü- lerie örülüp akıyor. ••• Bilim kurgu mu? Hayır, ilgisi de iddiası da yok. Ancak bilim kurguya özgü denebilecek bir iki motifle müthiş bir toplumsal öykü ortaya çıkmış. Yaşadığımız hayatın içinden... Biryandan yaratılan imajlann esirleri insan- lar. Öte yandan da film, yaratılan imajlara, sa- nat ve yetenek gibi seçkin özellikler veriyor. Bu yönüyle de, insanın sanatta mutluluğu bu- labileceğini söylüyor (mu?). Birden bakıyorsunuz, John Malkovich klon- lanmış gibi, herkes onun bedeninde yaşa- maya başlıyor. Film, aynı zamanda toplumsal paradoksla- n içeriyor. İyi mi, kötü mü? Tabii bunlar benim yorumum. John Malkovich Olmak, öyküsüyle, herke- se ayn bir okuma, yorumlama olanağı vere- cek kadar zengin içeriğe sahip. • • • Şimdi gelelim, yazının başındaki nkraya'?.... obursali(S bilimmerkezi.org.tr Av.MORDODİNAR Tarih kitaplan yazar. llim kitaplan da yazar. Galileo Galilei ısımlı Italyan âlimi, ondan evvel gelen astronom Kepler, Copemic, Tycho Brahe'lerin araştırrnalan ve de buluşlannı bir ara- ya getirerek ve çalışmalannı daha ile- ri götürerek, gökyüzündekı cisımlerin hareketiennın kurallannı vazetmış, ma- tematik denklemlerini tespıt etmiş, Kü- re-i Arz, planetler, Güneş ve sair cisjm- ler arasındakı münasebet ve seyir ka- nunlannı açıklamıştı. Sistemımizın esas yıldızı Güneş olup gravitasyon çekimi kurallanna göre Küre-i Arz ve sair ci- simlerin, kütlelerine göre, onun etra- fında ve birbirinın de etrafında dön- düklerini anlatmıştı. Bu, günün inançlanna ters, bilhas- sa kilisenin esas dogmalanna da ters düşüyordu. Bunlara göre Allah, Dün- ya ve dünya ötesıni 7 günde yaratmış, Küre-i Arz'ı bunlann merkezine oturt- muş ve sabit olan bu cisim etrafında diğer cisimler (Güneş dahil) dönüp du- ruyordu. Vatikan'ın öğretıp ezberjetti- ği tüm izahlann binasını Galileo bir an- daçöktürüyordu. Galileo aleyhıne olmadık bir kin ve nefret çemberi oluşmuş, hayatını ze- hir edecek her şey denenmiş, öğretim üyesi olduğu ünıversiteden atılacağı gibi oturduğu şehirden sürüleceği ve de tüm eşyalannın zapt edileceğı ve kendisinin de zilkade kalıp aynca Hı- ristiyanlıktan afaroz edilmesı bütün bunları taçlandıracaktı. Kendisini mü- dafaa etmek ıçın ne kadar rasyonel ve ılmı izahat vermişse de hiçbiri kale alın- mamıştı, kılise karşısında beliren bu müthiş tehlikeye karşı tek çare, ken- disinin bundan evyel söyledıklerinin resmen ve alenen inkârı cıhetine git- mesiydi. Bu meyanda Vatıkan, Ro- ma'da en yüksek dereceli kilise mah- kemesıni kurmuş ve bu kadar tazyike artık dayanamayan Galileo'yu getir- mişti. Her ne kadar burada dahi kendi bil- diğini anlatmaya yeltenmışse de bu kilise mahkemesi bütün iddialannı red- detmiş ve en sonunda kendisinden alenı bir inkârda bulunmasında ısrar et- mişti. IhtiyarGalileo'nun tüm mukave- metı artık nıhayete ermiş ve afaroz- dan ve de onun neticesi olan sefalet- ten kurtulmak için mahkeme önünde diz çökerek bundan evvel söyledıkle^ rini resmen inkâr etmıştı. Anlatıriar ki \..E Pûr Si Muove... 9 mahkemeden yıkık bir halde çıkan Ga- lileo, ayağını hiddetle yere vurarak' E pürsimuove" diye haykırmıştı. Yani, "Yine de dönûyor", "Buna rağmen dönüyor". Hakikatin başkaldınşı diye bılinen bu haykınş üzerine düzineler- le kitap yazılmış ve hatta Bertold Brecht'in nefıs bir tıyatro eserinin adı da "Galileo Ga///e/"dir, modem za- manlara uyarlanarak. Bütün bunlan neden anlatıyorum? Söyleyeyim. Efendim, babam hakkâk idi. Yani, ziynet eşyalan üzerine, mesela gümüş tabaklar, bilezikler, sıgara kutulan ve bu gibi kıymetlı eşya üzerine yazılar ka- ztyordu. Bunu da Eımenı bir ustanın ya- nında çırak olarak öğrenmiş ve za- manla ikisi birden tüm saray işlenne ba- kıyordu. Lafın kısası, babam Ermeni- lerie haşır neşirdi. Ve bize anlatırdı ki 1913-1915 senelerinde Istanbul'a çok sayıda, Doğu'dan Ermeni geliyor ve ustası onlan sağa sola yerleştinnek için çabalayıp dururdu. Hatta iş o de- receye varmıştı ki, gelenlerin adedi Er- meni aileterinin banndırma kapasite- sini aştığında, usta, babamdan, bir- kaçının bizde banndınlmasını istemiş- ti. Uçer-beşer gün kalırlarmış, tam yer- leşme yerlerini buluncaya kadar. An- nemle babam bunu bazen anlatırken hiçbirfevkaladeliği olmayan, vuku bul- muş bir hadıse olarak anlatıriardı. Hat- ta bir defasında ablam, nonnal ve sı- radan bir müşahede olarak "Yemek- ten fazla uykuya ihtiyaçlan vardı" diye eklemişti. Anlaşılan, Doğu'dan gelen o Ermeni grupları Istanbul'a kapağı atınca kendilerini emin yerde sayariar- dı. Demek istediğim, ne biçim bir soy- kınm ki buna karar verdiği ve ardından icraata da geçtıği farz olunan hüküme- tin merkezi olan Istanbul, aslanın ağ- zı değil, müstakbel kurbanlann gele- bileceği en emin yer oluyor, sistema- tik bir şekilde gruplar halinde buraya geliniyor. Ve bu, gizli kapaklı değil. Alenen, herkesin gözü önünde ve bi- zim eve kadar. Üstüne üstlük, onlara yardım edenler de hiçbir endişe his- setmiyor, hiçbir baskıya maruz kalmı- yoriar. Kendilerinde hiçbir kahraman- lıkduygusu olmadığı gibi, en tabıı şey- miş gibi onlara yemek ve yatak venlı- yor. Bütün bir etnık grubu imha etmek karannı alan hemangi bir hükümet böy- le mi davranır? Kaldı ki "soykınm" kelimesi çok dik- katle kullanılması gereken ve ucuza kullanılamayacak kelimelerdendir. Sü- rüm, katliam, eşıt olmayan kuvvetler arasındakı çarpışma değil, Ruanda gi- bi, Pol Pot rejimi gibi, Hutulann Tut- silerin yüz binlercesini öldürmesi gibi. Soykınm, bir milletin tümünün orta- dan kaldınlması ve hantadan silinme- sine devletçe karar venp bu amaca yönelık gereken idari ve icrai mekaniz- mayı kurmak ve icraata geçmektir. Bu şeref (!) yalnızAlmanlara aıttir ve bu ke- lıme yalnız ve yalnız Yahudi soykınmı için kullanılabilir, hiçbir şekilde sıra- danlaştırılmaya müsamaha edilme- den. Öteki kanlı olayfan tarif edecek baş- ka kelimeler vardır. Hele hele Ermeni olaylarına tatbikı imkânsızdır. Bir de- fa, devletçe alınan bir karar yoktur. 01- saydı, o devletin payıtahtı olan Istan- bul, bir sığınma yenne dönüşemezdi; padışahın burnu önünde ve Istan- bul'daki Ennenilerin kılına dokunul- madan. Olsaydı, hanı tavzrf edilen ida- ri personel, hani hazırianan ve dona- nan icrai personel, hani vazrfe taksi- mi, hanı organizasyon, hanı planlama, hanı strateji? Fransız milletyekilleri, kendi pcirla- mentolannın ulvi geçmişıni hatıriamış olsalardı ve de ağabeylerınin şerefine yakışır bir cıddiyet ve olgunlukla me- seleyı araştırmış olsalardı, herhalde böyiesine amatörce ve sureti haktan bir satıriık bir kanunla, karanlıkta ace- le mal kaçınr gibi, 51 üyelik bir oturum- da ahkâm kesmezlerdi. Ne var ki ağa- beylerinin pariamentosu çok büyük iş- ler yapmış, dünyaya ışık tutmuş, _ön- cülük etmiş Robespierre'lenn. Saint- Jusflann, Oanton'lann parlamentosuy- du. Şımdıkı ıse taşra seçimlerinin he- saplan ile uğraşan küçük ınsanlann arenasıdır. Temsil ettiklerini zannet- tikleri Fransa, mılletlerarası büyük ku- marda ikinci kümeye düşmüş ve bu- nu birtürlü hazmedemeyen Fransa'dır. O halde, böyle başa böyle tarak. Ancak, unutmayalım ki birkaç mem- lekete dağılan Ermeniler, göç ettikleri yerierde üçüncü veya dördüncü kuşak Ermenıleridir ki yeni vatanlanna en- tegre olmuş insanlardır. Oralarda üni- versite hocasıdır, gazetelerde yazar, ro- man yazandır, televızyon ve sinema endüstrılerinde yüksek mevki sahibi- dir ve o memleketlerin tüm organlann- da mevkı sahibıdır. Madem Fransa'dan bahsediyoruz, orada Bay Deveciyan, Chirac'ın kurduğu partinın hukuk mü- şavın, o partıden milletvekili ve de Bay Chirac'ın ezelden beri özel avukatıdır da. Böyle bir şahsa söz geçirmenin tek şekli, vesikalara dayanan tarihi delil- lerdir. O senelerde, fstanburun göbe- ğınde, bizde mısafir kalan Ermeniler onun belki hoşuna gidecek ve fakat ik- na etmeyecektir. Ikna, tarihi delillerdir ki arşivlerin açılmasında hiç de acele- ci davranmamamız aleyhimize işleyen bir faktördür. Bu yapılıncaya kadar, her birimiz bırer Galileo durumunda- yız. Onlar bildiklerini okuyacak ve biz de "Fpûrs/rr7t;ove"diyeceğiz. Unut- mayalım ki en kötü sağır, dinlemek is- temeyendir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear