Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 2001 SAU
14 J. LJJLI. kuttur(&cumhuriyet.com.tr
TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN
Operasyonlar ve '1. Perde'Önûmde bir "operasyonlar şema-
a" duruyor (21 Ocak'2001 tarihli
Cumhuriyet). Mayıs 2000'den buya-
na hızla gelişen ve bürokrasi çarkı-
nı da içine alan tutuklamalar, gözal-
tılar şeması. Bildiğimiz olaylann
kuşbakışı görünümü... Operasyonla-
ra konan kod adlanna takıldım. Ba-
zılan genelde bende "hoş" çağnşım-
lar yaparlar. Mesela "Bsdina", Kap-
tan Ahab ve Moby Dick'i hatırla-
tır... "Matador", ihtiraslı aşklan dü-
şündürür. *Sis",bireyinkaybolmuş-
luğunu, birey veyer arasındaki uyum-
suzluğu simgeler. "l.Ferde" ise doğ-
rudan tiyatroyla örtüşür. Sanatla, sa-
natçıylabütünleşir... Ama,buşema-
da çağnşımlar farklı. Göstergeler,
henüz ortada yargı tarafindan onan-
mış, kesinlik kazanmış bir durum
olmasa da suç ve suçluya yönelik ta-
nımlamalarla örtüşüyor.
• • •
Inanılmaz bir çöküntünün orta
yerinde durmuş çevremizde olanla-
n anlamaya. anlamlandırmaya ça-
lışıyoruz. Içimde bir yerler acıyor.
Pek çoğumuzun içinde bir yerler
acıyor, bir şeyler kopuyor. Yaşanan
çirkinlikleT diz boyu ve hepsinde
de bir kademeler zinciri söz konu-
su. Yani, eskilerin deyimiyle bir
• Inanılmaz bir çöküntünün orta yerinde durmuş çevremizde olanlan anlamaya,
anlamlandırmaya çalışıyoruz. Yaşanan çirkinlikler diz boyu ve hepsinde de bir
kademeler zinciri söz konusu.
"silsele-imeratib". Zincirin ucu ne-
relere kadar uzanır bilinmez, ama
bilinen tek şey, bürokrasi kûltürü-
nün bizde eksik oluşu. Bürokrasi
çarkı içinde gerekli otokontrol me-
kanizmasının yerleşmemiş olması
kapılan bu çirkinliklere acıyor. Ba-
kıyorum da, onca patırtının orta-
sında tek bir istifa olayı yaşanma-
dı! Kendi kendime sormadan ede-
miyorum; bu bir sıcak iklim virü-
sü mü acaba?
•••
"l.Fente* operasyonu, baştaDev-
let Tiyatrolan Genel Müdûrü Rah-
mi DUKgilolmak üzere sekiz tutuk-
lu ve on dört gözalrıyla birlikte yar-
gı sürecinin başlamasıru bekliyor.
Sanat adına, tiyatro adına, Devlet Ti-
yatrosu adına üzücü bir durum.
Bu olay, ister istemez, Rahmi Dil-
ligil'in Devlet Tiyatrolan'nın başı-
na bir *saray darbesT ile atandığı ta-
rihten bu yana bu kurumda yaşan-
maktaolanciddi sorunlanbirkezda-
ha gündeme getiriyor ve bundan
sonrası için yıllardır üzerinde konu-
şulan "yeniden yapüanma" süreci-
nin artık dosyalar arasında uykuya
bırakılmamasıru, yeniden ve de "laf
değil iş üreterek* ele alınması ge-
rektiğini ortaya koyuyor. Devlet Ti-
yatrolan kurulduğu günden bu ya-
na pek çok yapısal ve yönetsel so-
run yaşamış, ama hiçbirdönemdebu
denli keyfi ve baskıcı bir yönetim-
le karşı karşıyakalmamıştı. Bu ara-
da, yönetsel karmaşanın sanatsal
üretimi etkilediği de bir gerçektir.
Rahmi Dilligil'in, Kültür Baka-
nı tstemihan Talay tarafindan (dö-
nemin Genel Müdürü Lemi BU-
gin'in görevli olarak yurtdışında
bulunduğu sırada) apar topar göre-
ve atandığı tarihten bu yana sergi-
lediği performans sürekli olarak so-
ru işaretleri içermiş ve basında bu
konunun üzerine gidilmiştir, ama
ne yazık ki Kültür Bakanlığı, bu
sorunlan ve sorulan tartışma gere-
ğini bile duymarruştır. Bugün orta-
ya çıkanlan fatura yolsuzluklanru,
olay henüz yargı aşamasında oldu-
ğu için bir yana bırakacak olursak;
DevletTiyatrolan sanatçılan ve Ge-
nel Müdür Rahmi Dilligil ile ekibi
arasındaki ilişki daha ilk gününden
"karıgrenolmuşbirilişkrdir. O şe-
kilde de sürmüştür.
Dilligil ve ekibinin işbaşnıa gel-
mesiyle yaşanmaya başlayan olum-
suzluklara ilişkin uyanlann Kültür
Bakanlığı tarafindan sürekli olarak
göz ardı edilmesi de aynca dikkat
çekicidir. Genel müdürün görev-
lendirme yöntemini kınayan 200
sanatçının bir araya gelmesi yöne-
tım tarafindan 'sokakgösterisi' ola-
rak değerlendirilmiş ve bu sanatçı-
lar hakkında soruşturma açılmıştır.
Devlet Tiyatrosu tarihinde ilk kez
bir araya gelen 7 eski genel müdü-
rün ortakaçıklamalanndayönetime
dairbeklentilerini bildirmeleri 'post
kavgasT olarak nitelendirilmiştir.
Serfaat Nalbantoğju, M Sürmeti gı-
bi sanatçılar işten atılmış, Feyha
Çelenk. Lemi BUgin gibi sanatçılar
rotasyon gerekçesiyle başka kent-
lere gönderilmiştir; Kenanlşık, Yü-
celErten,SelçukYöntem gibi sanat-
çılar emekli olmaya zorlanmıştır...
Bu kadar mı? Hayır, daha pek çok
çirkinlikler yaşandı, ama Kültür Ba-
kanlığı yanlışlıklarla yoğrulmuş bu
yönetim sistemini, bu sancılı ilişki-
leri suskun izlemekk yetindi. Ko-
nuşması gerektiği zamanlarda da
ibre hep Genel Müdür Rahmi Dil-
ligil tarafinı gösteriyordu. Neden?
Bakan'ın bu tavnnın en belirgin ör-
neğini Dilligil'in eser hırsızlığı yap-
tığı iddialan gündeme geldiği sıra-
dayaşadık. lstemihanTalay maale-
sef bu çok ciddi suçlamanın soruş-
turuhnasuıa izin vermedi...
Kartopu yuvarlana yuvarlana bu
noktaya kadar geldi. Tiyatro sana-
tını ülkemizde yaygınlaştıran, sev-
diren bir kurumun çalışanlanndan
bir kısmırun adlannın yolsuzluklar
kapsamında zıkredilmesi üzücü. Şu
noktada fazla söylenecek şey yok.
Karan yargı verecek. Ama, "eğer
kirti işler yapüâıysa, kirtenen Dev-
letTîyarrolarVnın tüzeUdşOiği,onun
sanatçılanvediğer çahşanlandeğB,
bu kirti işleri yapanlar, bunlan gör-
mezdengelenler vebilerek yada bft-
meyerek destekleyenlerdir". (1)
(1) Devlet Tıvatrolan Sanatçılan Der-
neği'nin 19.01.2001 tarihli bildirisi.
Suzy Hug-Levy 'Arkadia' sergisindeyok olan doğaya karşı kendiplastik dünyasını sunuyor
Gerçek cennet bu dünyada saklıNENAÇALtDÎS
Heykeltıraş Suzy Hug-Levy, 10
Şubat'a dek Milli Reasürans
Galerisi'nde yer alacak Arkadia
sergisinde doğayı acımasızca yok
edenlere karşı mesajını şu sözlerle ifa-
deediyor: "Bahçeminyaıundakiar-
sayı dikenli teUerle çevirebilmek için
çamıru,defnenl mimozamızı kestiier.
Bahçemin ortasına koca bir ağacın
gövdesini attüar. Kendimedikenli tet-
lerin arasından göğe doğru bir yol
yaptun. İnsan ve doğa birleşti, kay-
bokiuk. Ne kadar kararsa da, yer-
yüzü tekcennetimiz. Yerçekiminden
ne kadar kurtulsak da, düşlerimi/
bu dünyaya ait"
Dört sahneden oluşan sergide do-
ğanın yeşil tonlan ile başlayıp nasıl
plastik bir dünya haline dönüştü-
rüldüğünü anlatıyor.
- Bu çauşmanın otuşumundan söz
eder misiniz?
SUZYHUG LEVY-Kataloğunba-
Şindaki yazıda anlatılan olayı yaşa-
dıktan sonra önce olayın gerçekleş-
tiğı mekânda bir performans yap-
tım. Performanstan iki kişi cam pa-
nolarla düzlüktentepeye döğru yük-
selen ve yerle göğü birleştiren bir
yol meydana getiriyorlar. Buyol ca-
mın yansımalan ile kayboluyor, do-
ğa ile bütünleşiyor. Gerekli malze-
meleri fabrika atıklanndan topladım
ve bu atıklar kafamdaki sergiye gö-
re şekillenerek fantastık rengârenkbit-
kilere, meyvelerini ve yapraklannı
dökmüş, kül olmuş ağaçlara, volka-
nik kayalara, kaçışan kuş sürüsüne
ve plastik çıçek tarlasma dönüştü.
- Bu çauşmanızın amacı ne idi?
HUG-LEVY - Bu çalışmanın te-
melinde doğa ile insana olan yakla-
şımım yatıyor. Ben doğa ile insanın
birbütün olduğunu, doğadan varolan
insanın tekrar doğaya dönüştüğünü,
doğanın insanı, insanın doğayı bes-
lediğini ve bunun bir ritüel halinde
yaratıhştanberi süregeldiğinı ve iler-
leyen zaman içinde insanlann ya-
şanmışlıklannı, tarih ve medeniyet-
lerin izlerini bu topraklarda bıraknk-
lannı düşünüyorum.
Yaşama dönûştûrûkn yokoluş
Doğayı korumak yerine değişik
çıkar ve nedenlerle ona zarar veren,
yakan, kirletenlere bir karşı geliş,
bir isyan olarak ve belki ileriyi gör-
melerine, bukonuyu düşünmelerine
ve dikkatlerini veraıelerine yaran
olabilir düşüncesiyle bu sergiyi ha-
zırladım.
- Bu sergi için hangi malzemelere
ağırfakverdiııiz?
HUG-LEVY-Arkadia'yı hazırlar-
kenkullandığım malzemelerpleksig-
lasçubuk, stiropor,polyester, kurşun,
kuş tüyü, tutkal, akrilik boya, alümin-
yum boru ve fabrika atıklan. Dü-
şüncelerimi estetik birbiçimde sun-
maya çalışıyorum. Estetiklestirmek-
le değinmek istediğim; çirkinin, tek-
nolojik toplumumuzun atıklannın
ve hatta yok oluşun yaratıcı bir bi-
çimde yeniden yaşama döndürülerek
değerlendirilmesidir.
-Serginiziotuşturan dörtdoğa sah-
nesinden söz eder misiniz?
HUG-LEV\' - Serginin girişinde
renkli bitkilere yer verdim. Ikinci
bölümde siyah, gri vebeyazın hâkim
olduğu bir orman var. Ağaçlann et-
rafinda uçuşan kuşlar var, o bölü-
mün amacı her şeye ragmenumudun
olduğunugöstermekti. En sonbölüm
ise eflarun ve mavinin ön planda ol-
duğu çiçek tarlası. Bu suni bir tarla,
çok estetik ama doğal değil ve sonuç
olarak kısa bir gelecekte bu serginin
gerçekleştiği bizimyaşadığımız top-
raklann gerçekliğine dönüşecek.
Derginin bu sayısında Kuzey ülkelerinin fotoğraf ustalanyla yapılan söyleşiler de yer alıyor
Jan Saudek'in ilginç yaşaım ve öyküleri Geniş Açı'da
Kültür Senisi - Çürümüş duvar-
lann önünde cüretkârca kendileri-
ni teşhir eden modellerle tanımla-
dığı bir dünyada kendi gerçekliği-
ni yaratan Jan Saudek'in ilginç ya-
şamöyküsüyle birlikte çeşitli dö-
nemlerini içeren fotoğraflan Geniş
Açı'da yer alıyor. Dergi 15. sayı-
sında Çek fotoğrafının en özgün
isimlerinden olan ve hâlâ pek çok
kişi tarafindan sapkınlıkla, estetik
ve ahlak kurallanna saygısızlıkta
suçlanan Saudek fotoğraflanyla öy-
külerini aktanyor.
Derginin bu sayısında geçen ay-
larda yapılan etkinliklere katılan
konuk fotoğrafçılarla yapılnnş söy-
leşiler, sergilerle ilgili eleştiri yazı-
lan yer alıyor. Aynca Londra'da ge-
çen aylarda açılan sergilerle ilgili ge-
nişkapsamlı biryorum yazısı da yer
alıyor. Londra ve New York'ta önü-
müzdeki günlerde açılacak sergi-
lerle ilgili haberlerin yer aldığı bö-
lüm, National Geographic dergisi-
nin arşivinden derlenen ve gördü-
ğü ilgi üzerine süresi uzatılan 'Bak
Bir Varmış Bir Yokmuş' sergisi ve
SıdaKösemen'in 'OlmaHali' isün-
li tartışmah sergisi ile ilgili eleştiri
yazılan izliyor. Geçen nisan ayın-
da Türkiye'ye gelen, LIFE dergisi-
nin eski fotoğraf editörlerinden ve
• Çek fotoğrafının en
özgün isimlerinden Jan
Saudek, çürümüş
duvarların önünde
cüretkarca kendilerini
teşhir eden modellerinin
fotoğraflanyla öykülerini
aktanyor.
'Magnum Photos'un ilk uluslara-
rası yönetici editörlerinden John
Morris'in fotoğrafla geçen yaşa-
muun kısa bir özeti de yer alıyor.
Dergide aynca 5. Istanbul Saydam
Günleri'nin konuklanndan Enver
Ozkahraman, FUippo Romano ve
Francesco Morandin ile yapılmış
söyleşiler, 16. tFSAK Fotoğraf Gün-
leri'nin yabancı konuklanyla ger-
çekleştirilen söyleşilerden oluşan
bölümler yer alıyor. Bu kapsamda
su^sıyla, dünya çapında ün kazan-
masuu sağlayan projeleriyle Istan-
bul'a gelen lsveç fotoğrafırun en
önemli isimlerinden Anders Peter-
sen, yaşadığı ülkeye bambaşka bir
açıdanbakan Isveçli fotoğrafçı Lars
Tunbjörk, üç farklı sergisini fotoğ-
rafseverlerin beğenisine sunan, Fin-
landiya'nın uluslararası fotoğraf pi-
yasasında önemlibir yeri olan Peîrt-
ti SammaDahti, Danimarka'daki so-
kak fahişelerini fotoğraflayan genç
yetenek TVine Sondergaard ve 70'li
yıllann başında Şılı'den Isveç'e göç
eden fotoğrafçı ve galeri yönetici-
si PatridoSalinas'la sergiler üzerin-
de yapılmış söyleşiler de bulunuyor.
Ingiltere'de yaşayan Türk fotoğ-
rafçı Vehbi Koca ve Selanik Fotoğ-
raf Merkezi'nin üyeleriyle yapılan
röportajlannda yer aldığı bu sayı-
nın son yazısı Magnum fotoğrafçı-
sı KentKKch'in 'ElNino' sergisin-
den yola çıkarak yazılan bir eleşti-
ri de yer alıyor.
YAZIODASI
SEIİM İLERİ
Resimlerde Kalan
Istanbul Büyükşehir Belediyesi Resim Koteksryonu ad-
lı bir albüm yayımlanmtştı. Darmadağınık kitaplığımda
arada bir kaybolur, sonra yine karşıma çıkınca sayfala-
nna dalar giderim.
Bu resimlerin bazılannın asıllannı göımüştüm. Genç-
liğimde Aşiyan Müzesi'ne birkaç kez gitmiştik. Orada
Şehzade Abdülmecit'in "Sıs" tablosu bana haylt gizem-
li gelmişti. Yıne Aşiyan'da aynı ressamın o kadar ıssız
"Küçüksu" peyzajı, sonbahar güneşinden hüzünlü iz-
ler bırakmıştı.
Aşiyan'daki Tevfîk Fikret'e sık sık dönerim.
Ittihat ve Terakki yönetiminden umduğunu bulama-
mış, kırgın, küskün, öfkeli Fikret'i Ruşen Eşref ziyaret
eder. Yiıminci yüzyılın başlanndaki bu sahnede, henüz
çok genç bir sanatçı, Mihri Müşfik Hanım, Fikret'in ka-
rakaiem ve yağlıboya portrelerini yapmaktadır. Fıkret ilenç-
lişiirlerindenokur...
Fikret'in resimlerinde, özellikle çiçekli ya da meyveli
natürmortlannda ilençten, öfkeden çok, garip, sevinci-
ni içselde bulmuş bir dinginlik duyumsanıyor.
Adeta dinlenme, huzura kavuşma isteğinin gölgeli
ifadeleri bu resimler. Götgeli diyorum, çünkü kryısından
köşesinden derin umarsızlık, umutsuzluk, gelecekten
kaygı yine sezinleniyor.
Albümde çok önemli Türk ressamlannın eserteri ba-
şı çekiyor. Bu eserterin yanı sıra, orta halli oryantalist res-
samlardan da örnekler var. Yabancı ressamlann gördük-
leri eski Istanbul, çoğu kez, hülyalı, coşumlu, ağdalı
günbatımlanyla örülü bir kent. Çökmekte olan bir im-
paratoriuğun başkentinde olduğunuzu az buçuk ayırt
ediyorsunuz.
Padişah portreterinin, Kurtuluş Savaşı sahnelerinin de
yer aldığı koleksiyonda, Istanbul görünümleri ağır ba-
sıyor. Onlara baktıkça, değışen, tarihi çehresini hızla yi-
tiren Istanbul'u ürpererek yakaiıyorsunuz.
Crvanyan'ın denizli, Kızkulesi betimlemeli Istanbul'u
bana çok uzak. Sadece tarih konuşuyor bu resimlerde.
Ama Öyle resimler var ki, doğumumdan önce yapılma-
lanna karşın, hatırladığım Istanbul'dan bir şeyler söyle-
yip duruyorlar.
Feytıaman Duran'ın "Bûyükada'dan Heybeli'ye Ba-
kış"\ hiç de yabancım değil. BüyükadaVa günübiriik
gezintilerimizde sanki biz de orada durmuş, Heybeli'ye
bakmıştık...
Hamrt Görele'nin bütün resimlerinde olduğu gibi,
koleksiyonundaki üç resminde de artık rüyalanmda gör-
düğüm Istanbul'u, renkleri, ışıklan, sokaklan ve şemsi-
yeli kadınlanyla hemen hissedebiliyorum.
Hamit Görele Büyükada'yı ya da Boğaziçi'ni tuvale
yansıtmış olsa bile, 1950'lerin Moda'sında, Fenerbah-
çesi'nde gezinir gibiyim...
Albümün 211. sayfasında yer alan,-başka resmini gör-
mediğim- Mustafa Nuri'nin eseri "Evler ve Tekke"ad\-
nı taşıyor.
(Bu adlan ressamlar mı takmış, zamanla mı öyle anı-
lagelmliş, saptamak güç.)
Resimdeki, betimlenmiş semt belirtilmiyor. öyle sa-
nıyorum ki, Üsküdar, Kısıklı, Çamlıcadolaylan. Eğri büğ-
rü sokağı, evleri, günün o saatinde, tekke kapısının
önünden geçerek, görmüş gibiyim. Çok uzun yıllar ön-
cesinde. Her şey biraz daha harap... Harap ama yerii
yerinde. -
Bugün bütün bu görünümler resimlerde kaldı. Bir de,
belleğin kınk dökük hatıriayışlannda.
Yalnızca görünüm silinip gitmedi. Silinip giden görü-
nümle birlikte bir yaşama biçimi de sonsuza kadar si-
lindi. Köklü bir kent kültürünün yerinde yeller esiyor.
Albümün son sayfalannda, Galatasaray üsesi'nden
ortaokul resim öğretmenım Kemal Zeren'in tabldan be-
ni alıp alıp yeniyetmelik günlerime götürür. Canlı renk-
ler tutkunu Kemal Zeren, başında -Paris havalan esti-
ren- beresi, okul kapısından çıkmakta, sinemalı tiyat-
rolu Beyoğlu'na kanşmaktadır.
Bir dönebilsem o günlere, belki vapura biner, Hikmet
Onat'ın resmindeki -kalakalmış- Salacak Iskelesi'ne
gideriz, verelini plaj!..
Takvimde h Bırakan:
"Bir Tepebaşı vardı ve Tepebaşı'nda bir tiyatro var-
dı." Burhan Arpad, "Bir Istanbul Var İdi", Dogan Ki-
tap, 2000.
Mask-Kara liyatpostfndan
Kültür Servisi - Mask-Kara Tiyatrosu 2000-2001
tiyatro sezonuna Memet Baydur'un yazdığı, Arzu
Ürün'ün yönettiği 'Yeşil Papağan Limited' adlı
oyunla başladı. Memet Baydur'un yazdığı iki
perdelik kara mizah, günümüz Türkiyesi'nde sıkça
yaşanan yolsuzluklan, mafyanın uzandığı birçok
alanı, işlevsiz hale gelen bazı kurumlan ve bunlann
sonucunda değerlerdeki yozlaşmayı konu ediyor.
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf
Tiyatro Sahnesi'nde her hafta cumartesi günü
sahnelenen oyunda Nazif Uslu, Kerem Demirtürk,
Tuğçe Tanış, Selam Uncuoğlu, Öznur Eren, Mehmet
Eligür, Ayhan Uslu, Ali Özmen, Tutku Yamak, M.
Sadık Varsak, Asuman Taşdan, Zeki Kaplan, Ceren
Hacımuratoğlu, Nezahat Doğan ve Ayşen Şahin rol
alıyor. Oyun, toplumun birçok farklı kesiminden
üısanlarla organize suç örgütlerinin ilişkilerini
temellendiriyor, farklı noktalardaki insanlann mafya
babalanyla olan ilişkilerinin boyutu ve içeriğiyle bir
yandan oyunun dünyasuıı yaratirken diğer yandan
gerçek dünyayı yansıtıyor. (293 72 95196)
BBC, ukıslararası radyo oyunlan
yarışması düzenliyor
• Kültür Servisi - BBC World Service ile The
British Council tarafindan düzenlenen '2.
Uluslararası Radyo Oyunu Yazarlan Yanşması'na
başvuru tarihi 13 Nisan'da sona eriyor. Yanşmaya
katılan oyunlann Ingilizce yazılması ve daha önce
yayımlanmamış olması gerekiyor. Birinci seçilen
oyun için 2.500 pound para ödülü ve oyunun BBC
World Service tarafindan yapılacak kaydında hazır
bulunmak üzere Londra'ya seyahat ödülü
verilecek. (Aynntılı bilgi için: www. bbc. co. uk /
\vorldservice /arts / competition/index.shtml)
Sanat Dünyamız
1
da *kenr
• Kültür Servisi - Sanat Dünyamız'ın yeni
sayısının çerçevesini kent oluşturuyor. Kent
kavramırun plastik bir nesne olarak incelendiği
dosya, farklı kültûrlerin etkisi altındaki büyük
kentlerin dinamiklerini farklı okumalara açmayı
planlıyor. 'Estetik nesne olarak kent' ve 'sanat
yapıtının kentteki konumlanışı' üzerine bir
tartışmaya da yer veren Sanat Dünyamız'ın 78.
sayısında, Doğan Kuban'la kent-yapı-sokak
bağlamında bir de söyleşi yeT alıyor.