23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 EYLÖL 2000 CUMA 14 kultur@cumHuriyetcom.tr 5 7 . U L U S L A R A R A S I V E N E D İ K F t L M F E S T Î V A L İ Vittorio Gassmann \ı sönükanmaKültûrServisi- S7.\fenedikFümFes- tivali'nde, kısa süre önce yıtırdığımız ünlü Italyan oyuncu Vittorio Gass- man'ın 78. yaşını kutlamak amacıy- la özel bir fılm gösterimi düzenlendi. Ama geç saatte, küçücûk bir salon olan Sala Perla'da yapılan fılm göste- nmı 'Venedik Festhâli Vittorio Gass- man'ı unuttu' söylentılerinın yayıl- masına neden oldu. Gassman'ın eşı Di- letta D'Andrea. Vittorio Gassman'ın oyunculuk kariyennde önemli bir ye- n olmayan 'Di Padre in figtio' filmi- nin gösterilmesinı bir 'saygısızlık' ola- rak niteledi. Sade'ın sempatik yüzü Küçük bir salonda yapılan gösteri- mi de festıval izleyıcılerinin değil, Gassman'ı gerçekten seven kişılerin doldurduğunun altını çizen D'And- rea, "Vittorio için daha farkh bir şey- leryapünıasını beklerdim. En azmdan Venedik'e kadar gelen ve Vıttorio'nun yakın dostu Robert Altman'dan fark- h bir gösteri yapılması iste- nebilirdi. İtalyan sineması için bu kadar önemli bir ki- şinin unutulmuşoimasıacık- h bir olay" diye konuştu. Festıvalin yöneticisi Bar- bera da bu seçimi Gass- man'ın ıstekleri doğrultu- yapükla- nnıbelır- terek kendini savundu. «VHtorio için bu filmin özel bir yerivann.Avn- ca onu anlatan ve tamamlayan bir film. Zaten biz de onun oyunculukkari- yerini değil, onu hatırlatan bir gösteri düzenle- mek istedik. Bu salonda olması- nın nedeni ise, Sala Gran- de'nin, Clint Eastwood'un fibnJerinin gösterilmesLw - Fransız yönetmen Benoit Jacqu- ot'nun tartışmalar yaratan fîlmi 'Sa- de' de Venedik Film Festivali'nin ko- nuklanndan bin. Ünlü Fransız düşü- nür Sade Martdsi'nin yaşamını konu alan fılmle ılk kez bir yönetmen im- kânsızı başarmış ve düşünceleriyle sadizm felsefesini yaratan bir düşünü- DinoDe Laurentüs'in yapuncıhğnu, Jonathan Mostovv'un YÖnetmeniiği niüstlendiğj 'U-571' Harvey KeiteL Jon BonJovLBüi Paıton oynuvortar. • Kısa süre önce yitirdiğimiz ünlü İtalyan oyuncu Vittorio Gassman'ın 78.yaşını kutlamak için festivalde özel bir film gösterimi düzenlendi. Ancak eşi, kariyerinde önemsiz bir filminin gösterilmesini saygısızlık olarak niteledi.. rün yaşamını çocuklann bile izleye- bileceği bır sadelikte anlatmış. Filrnin 'karizmatik' oyuncusu Daniel Auteufl da Venedik'e gelecek konuklar arasın- da. Sade'nin imajını dağıtmadan bir karakter çızmeye çalıştığını söyleyen Auteil, düşünürün sadist ve fesat yön- leri yerine tatlı dilli ve sofıstike taraf- lannı daha ön plana çıkarmaya çahş- tığını vurguluyor. Auteuil, her ne ka- dar yazarın kitaplarını, bugün için bı- le fazla 'asi' bulduğu için bitiremedi- ğini itiraf etse de, tanhin Sade'ye ada- letsız davrandıgına da ınanıyor. Ama yine de, filmin çocuklar tarafından iz- lenebileceğini söylüyor. "Herkesin kendine ait bir Sade düşüncesi oMu- ğu için onu beyazperdede canlandır- mak bayağı güç oldu. Ben onun sade- ce biryüzü üzerine düşünebUdim" di- yen Auteuil pek çok kışının, Sade'yi yazdıkları ıle özdeşleştırdiğini ve ger- çek kışılığıni göz ardı ettiklerini ifa- de ediyor. "Sade'nin yumuşak, sem- patik yönünün kimse farkında değiL BizçokinsanibirSade'>igösteriyoruz." Filmin, Sade'nin yaşamından kısa bir kesiti, devrimin en kanlı zamanla- nndan biri olan 1794 yılındakı döne- mim anlattığını belirten Auteiul, Sa- de'nin düşüncelerinin, sadece cinsel- lik ve özgürlük hakkında konuştuğu için bir adamı hapse atan devrimin sertliği ıle çok da ters düşmediğinı söylüyor: "Ba- na göre, Sade, korku ve zevk üzerinesonılar sorarken kor- kuyuzevkedö- nüştürmenin yoUannı arı- yon" -Dino De Laurentis'ın yapımcıhğım yapnğı, yönet- menliğini Jo- nathan Mos- tow'un üstlen- diğı 'U-571'in gösterimi için, filmin başrol oyunculan Harvey KeiteL Jon Bon Jovi, MatmewMcConaghey ve B9 Paxton Venedik'e geldi. Ütinci Dün- ya Savaşı sırasmda yaşanan ve bir de- nizaltuun maceralannı konu alan fil- min gösterimden önce Rusya'daki 'Kursk' denizaltı faciasmda yaşamla- nnı kaybeden denızciler için bir sani- ye saygı duruşunda bulunuldu. Belki de bu yüzden bir araya gelen dört ün- lü erkek arasında neşeden hiç eser yoktu. 'Sinema yaşamımın parçası' Sadece yapımcı Dıno De Laurentis yaptığı konuşmada, Ingilizlerin ken- dilerine ait bir denizaltı gemisine Al- manca 'Enigma' adı vererek Ameri- kalı gibi göstermesı konusunda çıkar- dıklan tartışmaya değinerek "Bu fîbn tkinci Dünya Savaşı'nda hayatını kay- beden bütün askerierin amsına yaptf- nuşür. Hiçbir istisna ohnadan. Diğer tfim söylentilerin de hiç önemi yok. Shakespeare bile hMyekrideğiştinnez mi" diye açıklıyor. Filmin birçok ünlü oyuncusu var. 'Piano'dakı cazibeli vahşi karakteriy- le kadınlann gönlünde taht kuran Har- vey KeiteL Bül Paxton ve ünlü Ame- rikalı rock şarkıcısı Jon Bon Jovi. Bon Jovi gösteriminden önce şöyle konuş- tu: "Benim için sinema bir tutkudan çok daha fazla şey ifade ediyor. Tabii, beste yapmanın yaşannmda farkh bir yeri var. Ama John Ford, Mel Brooks ve Frank SinatraTı eski fihnJeri izle- mek benim için vazgeçihnez bir zevk. Bu yüzden de sinema arök benim ha- yatunın bir parçası okhL." ocuğun gözüyle ailenin dağılışıVKültür Servisi - Bugûnlerde sinemalannuzda gösterilen 'Sensiz Olmaz' filminin yönetmeni Stephen Fnears, yenı fılmı 'liam'ın gösterimi için Venedik'e geldı. Frears'ın Joseph McKeown'un 'The Back Crack Boy' adh kıtabmdan sinemaya uyarladığı film, Altın Aslan Ödülü için yanşacak. Sınemada siyahlar içindekı faşist bir Ingilizin, Vezahuuhnna eykmleri'ne katılıp Yahudi ve Ir- landalılann yaşadığı evleri molotofkokteyli ile bombaladığı sahnelerin görülmesi pek sık rastla- nan bir şey değıl. Ama 1930'lann Liverpool'un- da yaşayan 7 yaşındaki bir çocuğun hikâyesinin anlatıldığı 'liam', bu ve bunun gıbi pek çok şe- ye değiniyor: Ekonomik depresyon döneminden dolayı ailenin başmın işsiz kalmasıyla sıkıntıya düşen bir ışçı aılesı, böylece kimliğini ve kişüi- ğinı yıtıren bir baba, yoksulluğa bir tepki olarak doğan ırkçılık, faşizm ve şiddet... "FUmi, McKeown'ua yazı stiKne hayran oldu- ğum için yapüm. Çûnkfi o da benim gibi ülkesini çokiji taıuyan birT dıyor 59 yaşındaki lngılız yö- netmen "Bir ailenin dagtlmasmı küçük bir çocu- ğun gözünden anlatmak bana çok ilginç gekiL Ay- nca Birinci Dünya Savaşı sırasında fngûtere'de de Yahudilere ve yabancılara karşı ırkçı bir taareket vardı. Bu unurulmaya ve unuturulmaya çahşan olayları anlatan izler de bulduın kftapta." ÂslındaBBCTelevizyonu ıçınhazırlananfilm, her ne kadar zor bir dönemı anlatsa da küçük bir çocuğun bakış açısı sayesinde komedi unsurlan ıle bezenmış. Frears, işsizlik yüzünden, statü ka- zanabilmek için Yahudi düşmanı kılığına giren bir • Stephen Frears, Altın Aslan Ödülü için yanştığı yeni filminde, işsizlik yüzünden, statü kazanabilmek için Yahudi düşmanı kılığına giren bir babanın trajedisini, 7 yaşındaki Liam'ın saflığıyla kara mizaha dönüştürüyor. Yoksulluğa karşı ırkçılık, faşizm ve şiddet ortamında, Liam, içinde sevinç ve umut beslemeyi sürdürüyor. babanın trajedisini, Liam'ın saflığıyla kara miza- ha dönüştürmeye çahşmış: "Liam'ın gözlerine bakmca. açhktan krvranan bir işçi aifesinin dramı görülebilir. Ama aynı za- manda,bütün akmülara karşjn kendi çocukluğu- nu ortaya koyan ve içinde sevinç ve umut besleme- ye devam eden bir çocuk Liam." "O dönemde, Katolik kiüsesinin Irianda halkı üzerine baskısı. Yahudileri reddetmesi ve faşizme vönlendirmesine tngüiz Kraliyet Ailesi de göz yu- muyordu" dıyen Frears, bu hareketın 1945 yılı- na dek sürdüğünü belirterek Ingiltere'de yaşanan sefalet üzerine pek çok Ingilizin, hükümetin Hh- ler'le birlik olmamasını eleştirdiğini de anımsa- tıyor. Frears, İngiliz yönetmenlerin bu tür tehMkeli' konulara girmekten kaçındığını, ama Jimmy McGovern'ın senaryosunu okuyunca bu filmi yapmaktan başka çaresi olmadığını anlamış: "Li- am'ın başına geknleri sanki ben yaşamışun gibi hissettim. Katolik kilisesinin baskısı attuıda yaşa- nan o umutsuz yoksulluk, rahiplerin baskryla ya- bancılara karşı şiddeti ve faşiznû körüklemelerlAllah'tanartıkküi- se etkisini yttirdL Ama yoksulluk ve cehalet her an aynı şeylerin ya- şanmasma yol açabilir. Günümüz- de de hâlâ ırkçıhğın canlanabflece- ğine dair işaretler var. Özellikk Av- rupa'da tarih kendini tekrar edebuuf Avusturya'dakı Jorg Haider harekeanin bunun bırgöstergesı ol- duğunu söyleyen Frears, bu yüz- den Avrupa'nın sürekli aynı hatalan yapmaktan kaçamayacağmı düşünüyor. "DoğuAlmanva'dayme Yahudilere karşı ırkçıhkhareketleri başladL Birçok ülkede buna benzer şeyler ohıyor. Ne\azıkldaaveridhanralarçokçabııkunutuhıvor. Benim ve birkaç kişinin yapacağı her hangibir şey yeterii olmayacak. Bu gidişigörünceaklımaşu şar- kı sözteri gefiyon'Bu yüz bana birini hanrlatıyor... Geçmışe yüzümü dönerek sakin sakin yürüyorum.' Geniş Açı'da 'Fotoğrafta Özportre' Kültür Servisi- îki ayda bir yayım- lanan Geniş Açı Fotoğraf Sanan Der- gisi, EylüL'Ekim 2000 sayısında dos- ya konusu olarak 'Fotoğrafta Ozport- re'yı ışliyor. Dosya bölürnünün ilk sayfalann- da. "Fotoğrafta ÖzportreyeKronokv- jik Bir Bakış" adlı yazıda, HipoJyte Bayard'm Fransız hükümetim pro- testo etmek için objektifın karşısına geçıp, yan çıplak duvara yaslanıp ölüymüş gibi verdiği pozunun oldu- ğu özportresi yer alıyor. Bu fotoğraf, çoğu ka>nakta fotoğraf tarihinin ilk özportresi olarak anılıyor ve aynı za- manda ılkkurgusal fotoğraf olarak da nitelendiriliyor. Bu bölümde aynca EdnardStekhen, OttoUmbehr (Um- Arif Vehbi Kırhan'uı özportresi bo), gerçeküstücü dönemin en yara- tıcı fotoğrafçılanndan Andre Ker- tesz, Hans Befflmer ve gerçeküstü gru- bun çekırdeğıne en yakın birkaç ka- dından biri olan Cİaude Cahun'un özportreleri var. "Çağdaş Sanaüarda Fotoğrafik Özportre Kullanımı" başlıklı yazıda ıse fotoğrafın ıcadının ılk gününden başlayan özportremn geçirdiği evre- ler anlatılıyor. Bu sayfalarda da Du- ane Mkhak, Yasumasa Morimura, Cmd}Shermanve EfinaBrotherus'un fotoğraflan yer alıyor. Fotoğrafçılan kendı fotograflan- nı çekmeye davet eden Merih Ako- ğul'un "Ozportrelerinin IşığmdaFo- toğrafçmm Ruhsal KunUği'' adlı bö- lümde, Merih Akoğul ile Robert Mapplethor- pe'nın özportrelen ve son 20 yılda oluşturduğu öz- portrelerle adından sıkça söz ettiren John Coplans ile ilgıli fotoğraflann da bulunduğu "Parçah Er- kek Estetiği'' adlı, Özge Baykan ımzalı yazı gelı- yor. Kadın sanatçılann on altıncı yüzyıldan itiba- ren önce resım, sonra da fotoğrafta ürettikleri öz- portreleri ve bu çalışma- lanndaki değişimleri in- celeyen "GüzeDik,Aave Bazı Şeyler..."de Maria Cosway, Catharina van Hemessen, Hortenze Ha- udebourt-Lescot, Rolin- da Sharples, Kate Matt- hews, Frances Benjamin Johnston. VVanda Wulz, Cİaude Ca- hun, Frida Kahk>, Rachel Lewis ve Jud> 7 Dater'in özportreleri yer alıyor. Dosyada aynca fotoğrafik özport- relerin resmin pratiklerine kayması üzerine bir deneme olan "Aynada Kendime Baküğunda" Şahin Kay- gun, Nuri Bilge Ceylan, MeBke H. Acele,GüniriÇakılaoğlu nun özport- relenyle; son yıllarda özportre üze- rine yoğunlaşan Fransız fotoğrafçı IsabeDe Rozenbaum ıle yapılmış bır söyleşı ve çalışmalannda doğaya dön- me isteğını temsılleştıren Ana Men- dieta ile ilgıli "Dokunmak Yeryüzü- ne" yazısı sanatçımn fotoğraflanyla birlikte yer alıyor. 'Depremin Yuttuğu Fotoğraflar' Bu sayının dosya bölümü, ülkemız- de üretılen farkh özportre çalışmala- n ile sona eriyor. Bu sayfalarda Arif Vehbi Kn-han, Bülent Şangar, Orhan Cem Çetin, thsan Derman, Gül Hgaz Kent, Nun Bılge Ceylan, Orhan Alp- türk, Aydan Murtezaoğlu, Hadiye Cangökçe, Feridun Meriç, Balkan Naci tsüınyeli, Canan ŞenoL Tayfun Kocaman, Ahmet Öner Gezgin ve Haül Aftmdere'nin çahşmalan yer alıyor. Derguıin dığer sayfalan arasında ise Nazif Topçuoğlu'nun New York'taki sergilerle ilgili görüşleri ile çocuk ve moda fotoğrafçılığını anlat- tığı yazısı; Merih Akoğul'un Ara Güler'den Şaldr Eczacıbaşı'na, savaş fotoğrafçılığmdan Japonlara dek pek çok konuya değindiği yazısı ile Şeb- nem Işigfizei'in "Depremin Yuttuğu Fotoğraflar" özelinde fotoğrafın önemini anlattığı yazısı yer alıyor. Assos'ta felsefe günleri Kühür Servisi- Orsan K. Oymen' in felsefe tutkunlannı, yılda en az bir ke- re Assos'tabuluşturmak amacıylakur- duğu 'Assos'ta Felsefe' adlı platform- da bugün, yann ve pazar günü olmak üzere üç gün sürecek olanbir program düzenleniyor. Bugün saat 19.00'da As- sos'ta Athena Tapınağı'nda başlaya- cak olan program. yann saat 16.00'da Old Bridge House'da 'YaşamıFelsefe- ye Bağlayan Nedir?' konulu bir etkin- lıkle sürecek. I'azar günü saat 16.00'da ise yine Old Bndge House'da 'Epistemoloji bilgiyi temeUendirmekzorunda nu?' adlı et- kinlik ile sona erecek. Ilerikı yıllarda 'Assos Felsefe Oku- hı'nu kurmayı amaçlayan Öymen, 'As- sos'ta Febefe' platformunun buluşma- lannda formal ve resmi alışkanlıkla- nn olmadığını bu nedenle de toplan- tı, konferans, seminer kongre ve se- ans gibi ifadeleri kullanmaktan ka- çındıklannı belirtiyor ve platformu şöyle anlatıyor: "Febefe uçsuzbucak- sız, her şeyi sorgulayabilen, suur tanı- mayan, yaratıcı bir düşünce, sezgi ve duygu dünyasıdu". Ne yazık ki günü- mözde felsefe,düzeninde zorlamasry- la, gklerek kuru bir akademik disip- lin hafine dönüştü, felsefe tutkusunun yerini, akademik kariyer kaygısı al- maya başladL 'Assos'ta Felsefe'de febefe taröş- malannın gercekleştigi zamanlara oİ- saotsa'felsefe anlar'deriz.Buplatibnn bir 'work-shop',yani 'ış-dükkânı' da değfldn*. Amacınuz 'ış yapmak' veya kariyer hanemize bir artı puan ek- lemek değiL felsefe yapmak, dosthık- lar kurmak, muhabbet etmektir." AynntdıbUgiiçin: (0212 24913 39) YAZIODASI SELtMtLERİ MuzaflerBuyptAçu'nun Günlükleri Yaşadığımız ve Yaşananlar, Muzaffer Buyruk- çu'nun günlüklerinden seçmeleri derleyen bir ki- tap. Kültür Bakanlığı Yayınları yayımlamış. Arka kapakta Muzaffer Buyrukçu'nun yaşamöy- küsü: Hayatını kazanmak için bir dolu iş ardında günler, yıllar... Aşçı, sütçü, kunduracı çıraklığı, in- şaat işçiliğj, frezecilik, pedalcılık, hal kâtipliği, ga- zetecılik, memuriyet. Bu zor, bir yandan da zengin yaşam deneyimi Buyrukçu'nun öykülerine her zaman yansımıştır. Katran, Acı, Korkunun Parmaklan, Bulanık Re- simler, ilkgençlik yıllanmda okuduğum, Buyrukçu imzalı öykü kitaplan. Ilk üçünü sanınm Yeditepe Ya- yınlan yayımlamıştı. Sonra Çan Yayınlan arasında çıkan Kuyularda... Çalışan insanlar, işinde gücünde, ağır sorunlar- layüklü, ala ala hey yaşamaya bütün olanaklan kı- srtlı insanlar... önlerinde hep dar bir yaşam vardır. Istekleri, özlemleri uçsuz bucaksızdırda, o dar ya- şam, olanca merhametsizliğiyle istekleri, özlem- leri köreftip durur. Muzaffer Buyrukçu yurdun milyonlarca insanını yazmtştır. Günlüklerin kişileri farklı. Günlüklerde şairler, ya- 2arlar, sanatçılar karşımıza çıkıyor. Yaklaşık kırk yıldan beri günlük tutuyor yazar. Papirüs yıllanydı. Edebiyat dergisi Papirüs, çağ- daş Türk edebiyatmın verimlerine açıkt. Edebiya- tı çok geniş bir çerçeveden görebilen Cemal Sü- reya. Yalnız incelikli bir şair değil, aynı zamanda gerçek bir edebiyat koruyucusu, kollayıcısı... Buy- rukçu'nun günlüklerini Papirüs dergisinde yayım- landıkça okurdum. Şimdi Yaşadığımız ve Yaşananlar'da yeniden okuyorum, fakat içim burkularak. Yıllar geçip gidivermiş. Ne Papirüs, ne Cemal Su- reya... Muzaffer Buyrukçu'nun aynntıdan aynntıya yo- ğunlaşılarak kaleme getirilmiş günlüklerinde, yitir- diğimiz birçok sanatçı, daha dün gibi yasayıp du- ruyorlar, her birine tarih atılmış günlerde, yazılar- da. Orhan Kemal'le başlıyor ilk satıriar. Gün geç- tikçe daha çarpılıp kaldığım biryazardır Orhan Ke- mal. öykülerini, romanlannı, dahası roman adlan- nı yoksul kesimlerin hüzün dolu yaşamalannı ser- gilemeye adamıştı. Onun Arkadaş Islıklan adı be- ni her defasında yıkar... Çok geçmeden Edip Cansever, Metin Eloğlu, Cemal Süreya... Üçünü de tanıdım. Şiirlerini çok sevdim. Edip Cansever'in şiirindeki bir sözcük için günlercedtdinişinetanıklıkertim. Metin Eloğlu'nun gürül gürül sesi vardı. Cemal Süreya'yı dinlemek murJuluktu. Hangi birini anayım: Degerii oğretmenim Raıtf Mutiuay, hepi topu dört kez gorusebıldiğim Dı- ranas, antotojisiyle kimbilir ne çok kişiye hikâye- mizi ve romanımızı sevdirmiş Tahir Alangu, ha- yatın ettiklerine omuz silkmiş lltıami Bekir Tez... Enikonu hüzünlü geçit töreni. Muzaffer Buyrukçu'nun günlerinde bir iki kez ben de vanm. llkinde Papirüs'ün yazıhanesinde- yim: 'Bazen de tek başına gelirdi Seüm ileri ve epey otururdu. Cemal Süreya'yla çok severdik, beğe- nirdik bu mûthiş yeteneği." Bir başka sahnede, kuçük dağlan ben yarattım gibi duruyormuşum. Muzaffer Buyrukçu şaşırmış. Vardı öyle hallerim, kısa bir dönem de olsa vardı. Şarkılar Seni Söyfer yazanndan özür dilemek is- terim. Okuyunca, yüzüm kızardı. Bir sayfada Kerim Korcan... Başka bir sayfa- da Zeyyat Selimoğlu... Bilge Karasu... Bekir Yıldız... Değişik sanat anlayışlanyla edebiyatımıza biri- kim sağlamış kişiter, yitirdiklerimiz. Yazmasaydılar, ne çok sayfası bomboş kalacaktı edebiyatımızın. Ve Muzaffer Buyrukçu günlüklertutmasaydı, on- lann günlerini, akşamlannı nasıl bılecektik... Dedi- ğim gibi, yaklaşık kırk yılın guncel yaşaması, bu gün- lüklerde, edebiyat tarihimize sesleniyor. Takvimde iz Bırakan: "Bildiğim her şeyi anlatma zamanı geldi artık. O yetmezse, tahminlerimi söylerim." Clive Bar- ker, Galilee, Mehmet Harmancı'nın çevirisi, Ma- ceraperest Kitaplar, 2000. K U L T U R Ç İ Z t K K A M Î L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear