17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
-SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 2000 PAZAR 14 J v U . L i l LJ1\ [email protected] Anayasanın üstünlüğü, onun süregelen ve kendi kendine yeten temel bir belge olmasındandır 'Anlam ve Duyarblık'B . EMRAH ÇETtNKAYA-ODER Uçağa bindiğimde, derin bir çök- künlük duygusu yaşıyordum. Lara, t»ebeklikten çocuİduğa geçiyordu ve ben bu üç haftada çok şey kaçıracak- tım. Göğsümde sıcaklığını ve yumu- şaklığını, belleğimde güzelim çap- kın gülümseyişini taşıyarak, uzun ve hîizünlü biryolculuğa çıküm. Akade- mik sorumluluklarla, kişisel sorum- luluklann çatışması derin bir özlem ve duygusallıkla yükledi beni. Belki biraz da bu nedenle, tüm gûcümü al- gılamaya, öğrenmeye ve bilincüni keskinleştirmeye verdim. Yansız kal- maya ve geçmiş bilimsel formasyo- numdan, farkında olmadan düşünce- mizi biçimlendiren "ulusal" yargı- lardan etkilenmemeye özen göstere- rek Amerika ve Amerikan anayasa- cıhğıyla eşduyuma dayalı (empatik) bir ilişki kurmaya çalıştım. Böylece, bize hem çok yakın hem de çok uzak olan "dûnya" ile yüzeyselhği aşan, çok yönlü ve çok katmanlı zihinsel bir yolculuğa dönüştü Los Angeles'ta üç hafta. Kıta Avrupası eksenli siyasal ve hukuksal akademık gelenekten ye- tişmiş, Türkiye gibi "çaüşmanın" ve geleneksel kültürün baskın olduğu bir ülkenin akademisyeni için, Ame- rikan anayasal ve siyasal teorisi tarih- sel göndermeler, birdizi Yüksek Mah- keme karan ve sıkça vurgulanan "uz- laşma kültürü" dışındatümüyle ''ye- ni'' bir alandır. "Yeni" olan pek çok şey gibi, bu alan da yanılgılara, coş- kuya, karşı koyuşlara ve dostluklara açıkür. Tıpkı, merkezi ve kavrayışı Ak- deniz olan binnin, Pasifık Okyanu- su'nun vahşı, sınırsız, bitkiden çok hayvana benzeyen tombul yosunlar- la dolu, mücadelecı güzelliğiyle kar- şılaşmasına benzer bu durum. Önce bir tür düşünsel karmaşa yaşanır, son- rasında karmaşa yerini düşünsel bir dönüşüme bırakır. Işte o noktada, T.S. EBot'ın dizeleri anlam kazanır: "CH- madığın biri otabflmek için. bflmedi- ğin bir yoldan geçmek zomndasın." F ışsal unsurlardan yasal ve anayasal teoriye geçiş, Westwood Bulvan'ndaki bir şirket binasının yan duvarındaki dev boyutiu Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nden yapılır. Bildirge, yalnızca on üç birleşik devletin bağımsızlığını ve devrimin kaçınılmazhğını belgelemekle kalmaz; o aynı zamanda, yaşam, özgürlük ve refah üçlüsüne dayanan sınırlı yönetim anlayışının, 'anayasacılığın' ta kendisinin meşruiyet belgesidir. Bu yolun geçtiği mekân Güney Ka- lifomiya olunca, dışsal öğeler özel vemasalsıbırnıtelıkkazanuiar. Upu- zun iğne yapraklanyla çam ağaçlan, güven ve serinlik duygusunu uyandı- ran çuıarlar, bembeyaz gövdesi bir- kaç parçaya bölünmüş, dokunmadan geçemeyeceğın okaliptüsler ve yapa- yalnız palmıyeler belkı sadece bu ik- lımde bir arada yaşarlar. Kayalann arasuıda çiçeklenmiş dev bir kaktü- sün gölgesınde oturup, insandan kork- mayan martı sürüleriyle, okyanusun griden mavıye dönüşünü, kınhşıru, kö- püklü harelerini seyrederken tüm kim- likler anlamını yıtirir. Bu noktada, Los Angeles gösterişli mağazalar, fılm stüdyolan, iyi giyimlı insanlar, özel kumsallanna geçiş yasagı bulu- nan villalar, sigara dilencileri, vücut geliştirme uzmanlannın kas gösteri- leri, Tann'ya dönüş pankartı taşıyan gönüllü dındarlar ve yıldızlann ayak izlerinden, başka bir kimlik kazanır. O aynı zamanda, binbirrenkliMek- sıka karolannın süslediği mor sal- kımlı bir avluda, cebinde kurşuni renkli midye kabuklan taşıyan kız çocuğudur. Melrose'da bir kahvede, masa örtüsü yenne serilen kâğıtlara taş pastellerle ayçıçekleri çızen yaş- lı adamdır. Hollywood Bowl'da, Af- rika'run hüzün ve kurtuluşunu olağa- nüstü bilgeliğiyle müzikleştiren bü- yükannedir. Begonvil ve limon ağaç- larıyla süslü bir teras. duvarlannda Bosna'nın acılannı, Dubrovnik'in öz- gürlük güvercınlerini ve Alman kül- türünün silinmiş ızlerini taşıyan bir ev, özenli bir konukseverlik ve anne sı- caklı|ıdır. Tüm bu dışsal unsurlardan, siyasal Hanks veSpielbergbirarada 2. Dünya Savaşı 'nı konu alan 'BandofBrvthers' adlı dizifılm için çalışıyorlar Kültür Servisi - Tom Hanks 'Er Ryan'ı Knr- tarmak'tan sonra yeniden tkinci Dünya Sava- şı'nı anlatan bir dizi film için kamera karşısına geçti. 'Yaramaz' yönetmen Steven Spielberg ile üç buçuk yıl aradan sonra tekrar bir araya gelen Oscar ödüllü oyuncu, Ambrose'un aynı adlı ro- manından uyarlanan televizyon dızisi 'Band of Brothers'ın yapımcılığını da üstleniyor. Şu sıralarda, 'Amerkan Beauty' filminin îngi- lız yönetmeni Sam Mendes'in 'Road to perditi- on' adlı filmınm, hazırlıklannı yapan Hanks, ılk defa örnek bir Amerikan vatandaşı yerine 30'lu yıllarda Şikago'da yaşayan bir kaüli canlandıra- cak. -Yeniden 2. Dünya Savaşı temata birfihnyap- mak nereden akhnıza geldi? TOMHANKS-Kitabıokuduktan sonra, bir di- zi film projesıyle Steven Spielberg'e gittim. Ger- çekten de çok uğraştıncı ve zaman alan bir pro- je, çok paramız var belki ama vaktimiz yetersiz. Çekimler sırasındaki durmak bilmeyen yağmur da cabası. - îzieyicüerin bu dizryi izterken 'Er Ryan'ı Kur- tannak'fibniyiekarşüaşnrma yapma oiasıbğına ne diyorsunuz? HANKS - Başta gerçekten zor anlar yaşadık. Er Ryan'ın gölgesini üstümüzde hissetmemek imkânsızdı çünkü iki öykü arasuıda gerçekten çok benzerlik var. Fakat dizinin uzunluğu bize karak- terler üzerinde daha fazla durmak ve detaylara inmek şansı tanıdı. Filmde ise bunu yapamamış- tık. - Spielberg Oe birtikte yapnnahk yaptınız_ HANKS - Ondan çok şey öğrendim. 'Sflahla- nn, savaşlann, tanklann beni baştan çıkarmas- na izin vermemek' ögudü hâlâ aklımda. Her za- man, en çarpıcı sahnelerin ilişkiler, karakterle- rin yaşadıklan duygulann yansıdığı çekimler ol- duğunu söylerdi. Bütün örnekler var önümüzde, başaramayanlar ya da korkulannı aşıp istedikle- rini elde edenler. 4 Dizinin beşinci bölümûnü ben çektim' - Aradan yanm yüzyıldan fazla zaman geçmiş obnasınakarşın,nedenDdDCİDünyaSavaşı'ııa döo- dünüz? HANKS-Çünkü, üçüncüsünü önlemek için kü- çücükbir şeyleryapmak istiyoruz. Herzaman ba- şımızda diktatörler ya da zorbalar olabilir, fakat demokrasinin kökleri sağlam ve hepimiz ona gerçekten de çok bağhyız. Belki hayal kuruyo- rum, ama bence insanlar bir hatayı ikinci İcez tekrarlamayacak kadar akıllılar ve geçmişi hatır- lamak buna çok yardımcı oluyor. 30'lu yıllan düşündüğümüzde ClarkGable'ı, 50'leri düşün- diiğümüzde MarlonBrando'yu hanrlıyoruz, ama belki bız bu diziyi yaptıktan sonra insanlar 2. Dünya Savaşı hakkında kendi fikırlerini üretebi- lecekler. - Bir böhımde de yönetmenlik üsdendiniz~ HANKS - Nonnandiya çıkartmasınuı hemen ardından gelen beşinci bölümü ben çektim. As- kerlenn karşı karşıya kaldıklan kritik durumlann anlatıldığı bir bölüm. Kendilerini, 'Gerçekten dûnyayı mı kurtarmak istiyorum yoksa bu cehen- nemden zarar gdrmeden kurtulmak mı istiyo- nım?' gibi zor sorulara cevap ararken buluyorlar. - Konuyu değiştireüm ve poütikaya dönelim. Sİ2İn$onzaınanlardapotitika>1aflgflendiğnıizeda- ir söylentiler geliyor kulağmımu. HANKS - Evet. yazılanlan ben de okudum. Fakat polıtıkayla uzaktan yakından hıç bir ilgim yok. Benim alanımın gerçekten çok dışında. - Bize biraz da bir Robinson Crusoe hikâyesi oJansonfflminiz'Castaway'denbahsedebilirmi- siniz? HANKS-Filmin büyük bir bölümünde tek ba- şıma oynayacağım. Çevremdeki birçok insan ba- na bu rolü kabul etmemem gerektiğıni söyledi. Fakat bazı riskler almayacaksam neden bu mes- lekteyim?... ve anayasal teoriye geçiş, Westwood Bulvan 'ndaki bir şirket binasının yan duvarındaki dev boyutiu Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nden yapılır. Bildirge, yalnızca on üç birleşik dev- letin bağımsızlığını ve devrimin ka- çınılmazlığını belgelemekle kalmaz; o aynı zamanda, yaşam, özgürlük ve refah üçlüsüne dayanan sınırlı yöne- tim anlayışının, "anayasacıhğın'' ta kendisinin meşruiyet belgesidir. Bil- dirgeden yazılı anayasaya geçiş, kö- kenini Aristo'nun doğayı, tarüü, top- lumu gözlemlemeye ağırlık veren ve Hobbes'un güvenlik unsuruna daya- lı yeni, yapay ve ölümsüz devlet an- layışlarında bulan, iki farklı siyasal yaklaşımın çekişmesi sürecidir. Bu süreç, bilindiği gibi "devrimin" do- ğasına uygun bıçimde ışler. Gözlem- ci, bırikimcı, durağan, gelenekten ya- na ve her adımda tarihsel dayanak arayan antı-federalist paradigma; ile- riye dönük, yaratıcı, karşılıklı etkile- şime açık, tarihsel dayanaklara ve onaya gereksinim duymayan, kendi kendme yeten, devingen ve yeni bir "düzen" düşüncesine dayalı federa- list paradigmanm coşkusuna yenik düşer. Federalistlerin kozmik imgelerle, metaforlarla, zaman zaman teatral ve görsel unsurlarla yüklü "dffi", anaya- sa yapım sürecinin dinamiklerinden biridir. Amerikan anayasacılıgını bu denli özgün yapan, belki de federa- listlerin yazılanndaki "dflm" yazılı anayasayı uygarlık tarihine kazandı- ran gizemli gücüdür. Bu güç, yerel- liğin sınırlannı aşar. SiyasaJ alanın anayasallaşması yolundaki her çaba, düzensizliğin egemen olduğu "ka- ranhktan". düzene yönelen sınırlı yö- netim anlayışının "aydmhğma" yöne- lir. Anayasa, siyasal düzenin kuralla- nnı belirlemekle yetinmeyen, onlan sürekli biçimde yeniden üreten ve dö- nüştüren bir metin haline gelir. Ana- yasanın üstünlüğü, onun süregelen ve kendi kendine yeten temel bir bel- ge olmasından kaynaklamr. Anayasa metni, yalnızca anayasal normlara, onlann analizine ve bu normlar ara- smdaki bütünlüğün sağlanmasına in- dirgenemez. Bu anlayışuı kökenin- de, anayasa yapıcısı ve anayasa özne- si olarak çoğul kişilik taşıyan "insan topluhıgu" unsuru yatar. Amerikan anayasacıhğının insan topluluğu, ne gölgesıyle yetindığımız "ulus", ne de sadece güncellik ve somutluğuyla karşımızda duran "halkür". Işlevi, egemenliğin kaynağı olmakla sınırlı degildir. O, anayasal düzenin hem üs- tünde, hem içinde yer alır. Kendine öz- güdür. Anayasanın, yapıcısı ve yo- rumlayıcısıdır. Anayasa, ondan kay- naklamr, onundur ve onun içindir. Bu çerçevede, gelişigüzel kullandığımız anayasal demokrasi ve anayasal va- tandaşlık kavramlan da yerlerini bu- lurlar. Anayasal demokrasi, birey ni- telikli hak korumasından çok, huku- kun egemenliğiyle halkın kendi ken- dini yönetmesi ve çoğunluk kuralınm dengelenmesine karşılık gelir. Ana- yasal vatandaşlık, devlet ile birey iliş- kısmin hukuksal formu ya da bir hak değil, anayasayı yapan ve yorumla- yan insan topluluğunu oluşturan bi- reylerin birlikteliğinden doğan ve bi- reyin insan topluluğu içindeki siya- sal kimliğini simgeleyen bir "kurum- dur". Fransız ve Alman anayasacılığımn modern kavramlanna göndermeler- le biçimlendirmeye cahştığrmız gün- cel Türk anayasa hukuku için Ame- rikan siyasal ve anayasal teonsine ya- pılan bu yolculuk, Türkiye'nin tıpkı Amerika gibi kendine özgü bir siya- sal ve anayasal kültüre dayandığını ve bu kültûrün yansımalannın, gönder- melerle değiştirilemeyeceği duygu- sunu perçinler. Gelenekselliğın ve ça- tışma kültürünün izlerini taşıyan ço- ğul paradigmalanmız ya da "dev- rinı/karşı-devrinı'', "evrnnci/devrinı- d", "cumhurtvetçi/ikinci cumhuriyet- çi", "laik/anti-laik'' ve sayısını daha da arttırabileceğimiz karşıtlıklanmız- la, hem bütünleşmeye ugraştığunız Avrupa'dan hem de Amerikan anaya- sacüığından ne denli farklı olduğumu- zu, bu farklılıktan ötürü durmadan ve sadece yakındığunızı anımsatır. Geriye dönerken, yammdaki yol arkadaşım Amerikan vatandaşlığını kazanmak için ne çok para harcadı- ğuıdan, lobi faaliyetlerini bir dedek- tif ustahğıyla nasıl yakından izledi- ğinden ve "Türklüğünden" nasıl gu- rur duyduğundan anlatmaya koyul- muştu ki, gözlerimi kapadun. Shniey Tempte'm ıslak betondaki küçücük ellerine, Lara'mn elleriymişçesine, kelebek biçimli bir midye kabuğu bı- raktığımı, sakız beyazı isimsiz bir ağacın gölgesini, Amerikan siyasal ve anayasal teorisini yalnızca bilge in- sanlara özgü bir anlatımla sunan "se- a" düşledim. Derin bir soluk aldım; bilgi ve düş gücünü kucaklayan bu yol- culuktan bende geriye kalanın adım koydum: u Anlam ve Duyarhhk". Y A P I Y O R L A R ? Jagger, yenifilminde grubunu anlatacak • Mlck Jagger, Robert Harris ile çektiği 'Bilmece' isimli gerilim filminden sonra yine sinema seyircisinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor Jagger, filmde Rolling Stones'un müzik hayatını daha önce hiç değinilmenıiş yönleriyle anlatacak. • T h € W h O INvıl aradan sonra tekrar stüdyoya girdi. Son olarak 1982'de çıkardıklan 'It's Hard' albümünün ardından yaptıklan bu yeni çalışmada grubun değişmeyen elemanlan Pete Townsend, Roger Daltrey ve John Entwistle'ın yam sıra Ringo Starr'uı oğlu Zak Starkey de bateri çalıyor • Sharon Stone, ünlü marka Louis Vuitton'la kendi adım taşıyacak yeni bir çanta serisi için anlaşma ıpızajadj. Stone, bu *kampaİîyâ"dan elde " edeceği tüm geliri AIDS'le savaşan bir derneğe bağışlayacağını belırtti • Renee zellweger, uzun süren tartışmalardan sonra 'Bridget Jones Diary' fılminde başrolü kaptı. Kate VVinslet, Helena Bonham Carter ve Cate Blanchett gibi aktristlerin arasından başrole seçilen Zelhveger, Sharon Maguire'nin yönettiği fihnde aşk acısı çeken Helen Fieldings'i canlandıracak. Ibsen'in 'Deniz Kadını' adlı yapıtuun tiyatro uyarlamasmda rol alacak. • Roman Coppola, babası Francis Ford Coppola ve kız . kardeşi Sofıa'dan sonra yönetmenliğe soyundu. 'C.Q.' adlı filmde, ilk defa tek başına fılm yönetmeye kalkan bir kişinin başına gelen olaylar anlatılıyor. Çekimler Paris, Roma ve Lüksemburg'da Delux stüdyolannda gerçekleşti. • Cwyneth Paltrow'u önümüzdeki aylarda 'Possession' isimli filmde izleyeceğiz. Paltrow, ' yönetmenliğinı Neil LaBute'nin yaptığı,AS Byatt'ın ödüllü romanından uyarlanan filmde, başrolü Aaron Eckhart ile paylaşıyor. • Faye Dunaway Lady Diana'nın hayat hikâyesini anlatan bir filmde rol alıyor. Ingiliz gazeteci Andrew Morton'ın yazdığı biyografiden yola çıkılarak yapılan 'The Biographer' adlı televizyon dizisinde, Lady Diana'nın Morton'a gönderdiği ve daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış ses kayıtlan ve belgeler de kullamlacak. Morton'ı Paul McGann'ın canlandıracağı dizide Brian Cox da rol alacak. • Nlcole • Hiilary Swank, /The affaır of( Necklace' fıhıiinde för" ahyor. Charles ' " ' Shyer'ın yönettiği fıhn, 18. yüzyılda geçiyor. Swank, filmde başı mücevherler yüzünden derde giren bir Fransız kızını canlandınyor. • Jerry Lewis. uzun yıllardan sonra tekrar tek kişilik gösten yapmaya başladı. Lewis, Las Vegas'ta pek de ünlü olmayan Orleans Oteli ile her yıl 20 gösteri yapacağı 20 yıllık bir kontrat imzaladı. • Morgan Freeman ve Ashiey Judd ikilisi, 'Kiss the Girls'ten sonra Carl Franklın'in yönettiği 'High Cnmes' adlı filmde tekrar bir araya geliyor. Freeman bir hâkimi canlandınrken Judd, asken mahkemede cinayetle suçlanan kocasının masumiyetini kanıtlamaya çalışan eş rolünde. • Cerard Depardieu. Victor Hugo'nun ünlü eseri 'Sefıller'in TV dizisi versiyonunda rol alıyor. Çok pahalıya mal olan yapımın çekimleri, Çek Cumhuriyeti'nde yapıldı. Depardieu, başrolleri John Malkovich, Jeanne Moreau ve Charlotte Gainsbourg ıle paylaşıyor. , geçen yıl sahnede soyunduğu, skandallar yaratan 'The Blue Room'dan sonra tekrar tiyatroya hazırlanıyor. Kidman'ın bu sefer, Henrik
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear