25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
A3UST0S 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇDCukların sevinç çadırı 'fer, Bolu Çağdaş Yaşamı Des- teieme Derneği Prefabrike Reha- bitasyon Merkezi. Çocukların el- «nde kumaşlar, süngerler, ren- gâenk eşarplar, pinpon toplan, :e çubuklar, boyalar. Kuklalara ^a» veriyor, mask yapıyor, jong- örüğün temel ilkelerini öğreni- /olar. îağdaş Yaşamı Destekleme Drneği Ankara Şubesi ile birlik- e >u tasarımı Tiyatro Tempo'dan ^Oîuklar dostu, Karagöz ve kuk- a ıstası Haluk Yüce ve arkadaş- ar Emine Kaygun, Aylin Özya- taı, Savaş Bayram yürütüyor. Hauk Yüce, depremle örselen- rni:, sarsılmış küçüklerin ilgisi kar- şısnda sevincini saklayamıyor: 'Ç>cuklar, herçalışmadan 15 da- dkı önce çadırda oluyorlar. Haf- laca iki gün 3 'er saatlik program- larda ara bile vermek istemiyorlar. Zoaki mola veriyoruz." her kukla, bir şarkı öğretiyor çocııklara. Şarkılar da.. uzak kal- rni! sevinçleri... ISIK KANSl Ankara'dayayımlanan "Edebiyat ve Eleştiri" dergisi 50. sayısına ulaştı. Edebiyat ve Eleştiri'nin sahibi ve Yazıişleri Müdürü AhmetYıkta, 1992 yılına dönüp derginin çıkış sürecini anlattı: "Edebiyatın evrensellik kaygısından uzaklaştınlarak biçimci, öznel ve zaman zaman da yerel bir yola girdiği, sanatın artık sanat için olduğu, sanatçının iç dünyalannın önemli olduğu düşüncesi ve eğilimlerinin yeni yeni boy attığı bu yıllarda yine de Ankara'da 1991 yazında kalabalık birsanatg grubunun bir sanat hareketi oluşturma sonucu doğmuş bir iradenin sürüp giden toplantılannın ardı arkası kesilmiyordu. Ancak bu toplantılardan bir sonuç almamayacağını, sonsuza kadar söreceğini, ancak bir dergi çıkararak var olan belirsiz durumdan bir yol Edebiyat ve Eleştiriaçılıp sıyrılınabileceğini sürekli vurguladığım için 'dergi manyağı' olarak anılan ben ve Edebiyat Dostlan'ndan aynlan birgrup, Gürsel Korat, Akif Kurtuluş, Hüsamettin Çetinkaya, Enis Akın'/n katkılanyla yayın hayatına başladık." Ahmet Yıldız'a göre 199O'lı yıllarda "Sanatçı için umut, özgüriük, kurtuluş ve ütopya ulaşılamaz hale geldi, tarih silindi, gelecek ve umut yok oldu" gibi düşCincelercirit atarken Edebiyat ve Eleştiri yolunu buldu: "Kapitalizmi reddeden, hareketi ve değişimi esas alan, geleceğe umutla bakan ve bakabildiği için yaratılanna eleştirel içerik katabilen, sanatını bir neşter olarak kullanabilen, piyasa ilişkilerinden ve değerierinden tiksinmek, alışkanlığa ve konformizme karşı devrimci bir mücadele içinde bulunmakgibi 'avant-garde'/ doğuran bir orijinden yarahandı." "Toplumun üzerine bir dev gibi durmadan saldıran holding medyası" ile karşı karşıya olunduğu bir dönemde Edebiyat ve Eleştiri ile övünç duyuyor Ahmet Yıldız: "Dergi, verili edebiyat ortamından birgkan veekonomik olarak biristemi, amacı olmadığı için patronaj baskısı içinde olmadı. Elbette bûtûn sanatsal yaratlarda olduğu gibi dergiçıkarmak da öznelbir durum. Dergiyönetiminin anlayışı da bu tür zorluklan göğüslemek zorunda kaldı. Zaten temel sorun da bu sûreci adaletli ve etik ilişkiler içinde yürütebilmekten geçiyor." Edebiyat ve Eleştiri, kendi çizgisinde üretiyor ve eleştiriyor. Nice 50. sayılara! Serbest bölgeler kurduk, uluslara- ras tahkimi anayasaya koyduk ki, ya- bancı sermaye gelsin. Yabancı ser- ma/a geldi de emek açısından ne de- ğişi, bir de işin o yanını irdelemeli. TüıK-lş Başkanlık Danışmanı Yıldınm Koç'un beliıiediği verileri elden geçir- me<te yarar var: "Imalat sanayiinde isimleri açıklanmış 122 yabancı ser- ma/eH şirkette toplam 115bin kişi ça- lışıyor. Yabancı sermaye payının yüz- de 15 ve daha fazla ve yüzde 25'ten az olduğu 8 şirkette çalışan işçilerin sa- yısı 7 bin 100; yabancı sermayenin pa- yınn yüzde 25 ve daha fazla ve yüzde Gel keyfim gel 50'den az olduğu 31 şirkette çalışan işçilerin sayısı 30 bin; yabancı serma- yenin payının yüzde 50 ve daha fazla ve yüzde 75'ten az olduğu 26 şirkette çalışan işçilerin sayısı 24 bin; yabancı sermayenin payının yüzde 75 ve daha fazla olduğu 37 şirkette çalışan işçile- rin sayısı ise 30 bin. Yabancı sermaye payının yüzde 75 ve daha fazla oldu- ğu ve adı açıklanmayan 7şirket deda- hil edilirse, yabancı sermaye payının yüzde 50 ve daha fazla olduğu şirket- lerde çalışan işçi sayısının 60 bin do- layında olduğu tahmin edilebilir." Yabancı sermayenin kurduğu ya da ortaklık yaptığı iş yerierinde onbinler çalışıyor. Yıldınm Koç, onbinlerin ça- lışma koşullanna ilişkin ipuçlan da ve- riyor: "Yabancı sermayenin doğrudan yatınm veya fason mal ürettirme iliş- kisinde düşük ücretlerin dışındaki önemli birdiğeretken, işçi haklannda, sendikal hak ve özgüriüklerdeki geri- likierdir. Işverenler böyiece işletmede istedikleri kurallan koyabilmekte, iste- dikferiesnektiği uygulayabilmekte, böy- iece işgücü maliyetini daha da düşü- rebilmektedir. Küçük bir hata payıyla, Türkiye'de 1999 yılında 4 bin 600'ün üstünde yabancı sermayeli şirket et- kinlikgösteriyor. 1996-1999 dönemin- de bu şirketlerden yalnızca 232'sinde çalışan işçiler bir sendikaya üye ol- muşlardı ve adlanna toplu iş sözleşme- leri bağıtlanmıştı. Daha sonra bunla- nn bazılannda, işverenlerin girişimleri sonucunda örgütlenme sona erdirildi." örgütsüz ve ucuz işgücü. Ohh.. gel keyfim gel... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL Yasalarda 'Mal Bildirimf Anayasa ve yasalarda yaşama geçirilememiş (ya da geçirilmek istenmemiş) hükümlerle karşılaşmaktayız. Bunlardan biri de "mal bildirimF'dir. Mal bildirimine anayasanın 71. maddesinde yer verilmiştir. "Kanıu hizmetine girenlerin mal bildiriminde bulunmala- rı ve bildirimlerin tekrarlanma süreleri kanunla düzenlenir. Yasama ve yürütme organlannda görev alanlar, bundan is- tisna edilemez." 657 Sayılı Devlet Memurlan Yasası'nm 14. raaddesi ile devlet roeeıurlanna "mal bildirimi" zoruolulugu getirilnnştir. "Devlet memurlan, kendileriyle eşlerine ve velayetleri al- tındaki çocuklarına ait taşınır ve taşınmaz malları, alacak ve borçları hakkında, özel kanunlarında yazılı hükümler uya- rınca mal bildirimi verirler." Anayasanın 71. maddesine uyularak, 3628 Sayılı Mal Bildiri- minde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasası, 4 Mayıs 1990 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yûrürlüğe gir- miştir. Yasanın 2. maddesinde "mal bildiriminde bulunacaklar" belirtilmiştir. "a) Her türlü seçimle işbaşına gelen kamu görevlileri ve dı- şarıdan atanan Bakanlar Kurulu üyeleri, b) Noterler, c) Türk Hava Kurumu'nun genel yönetim ve merkez denet- leme kurulu üyeleri ile genel merkez teşkilatında ve Türk Kuşu Genel Müdürlüğû'nde, Türkiye Kızılay Derneği'nin merkez kurullarında ve Genel Müdürlük Teşkilatı'nda görev alanlar ve bunlann şube başkanları, d) Genel ve katma bütçeli daireler, il özel idareleri, beledi- yeler ve bunlara bağlı kuruluş veya alt kuruluşları, kamu ik- tisadi teşebbüsleri (iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu ikti- sadi kuruluşları) ile bunlara bağlı müessese, bağlı ortakhk ve işletmelerde, özel kanunlarla veya özel kanunların verdiği yetldye dayanılarak kurulan ve kamu hizmeti gören kurum ve kuruluşlar ile bunlann alt kuruluşlannda veya komisyon- larında ayhk. ücret ve ödenek almak suretiyle kamu hizmeti gören memurlan, işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevli- leri ile yönetim ve denetim kurulu üyeleri, 0 Siyasi parti genel başkanlan, vakıflann idare organlann- da görev alanlar, kooperatiflerin ve birliklerinin başkanlan, yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürleri, yeminli mali mü- şavirler, kamu yararına sayılan dernek yönetici ve denetçile- ri, g) Gazete sahibi gerçek kişiler ile gazete sahibi şirketlerin yönetim ve denetim kurulu üyeleri, sorumlu müdürleri, bas- yazarları ve fıkra yazarlan" mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar. Özel kanunlarına göre mal bildiriminde bulunmak zorunda olanlar da bu kanun hükümlerine tabidir. Yasanın 4. maddesinde "haksız mal edinmek" tanımı, "rüş- vetin ve yolsuzluğun belgesi"ni açıklayacak niteliktedir. "Kanuna veya genel ahlaka uygun olarak sağlandığı ispat edilmeyen mallar \eya ilgilinin sosyal yaşantısı bakımından geliriyle uygun olduğu kabul edilemeyecek harcamalar şek- linde ortaya çıkan artışlar bu kanuna göre haksız mal edin- me saydır.'* Anayasa ve yasalarda yer alan "mal bildirimi" yükümünün uzun yıllardır görmezlikten gelindiği izlenimi oluşmuştur. "Haramzadeler" Türkiye'yi, ormanıyla, toprağıyla, dağıyla, taşıyla, deniziyle, deresiyle "talan etmiş, yiyip bitirmiştir". Yazımızı Tevfık Fikret'm "Han-ı Yağma"sından biralıntıy- la noktalayalım. "Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın gider ayak! Varın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak! Bugün ki mideler kavi, bugün ki çorbalar sıcak! Atıştırın, tıkıştırın kapış kapış, çanak çanak! Vıyin efediler yiyin; bu han-ı iştiha sizin Doyunca. tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin." İnsan sıcağı Cemil Kavukçu'nun "Pa- zar Güneşi" kitabını okurken bundan iki yıl kadar önce ya- zann çocukluğuna yaptığımız yolculuğu anımsadık. Resim- li roman kahramanlarına öze- nen hayoş (haylaz) çocuklar, krizantemli serin avlular, her sa- bah allı güllü top top kumaş- lan tezgâhlanna yayan pazar- cılar, Inegöl'ün karanlık çarşı- ları... Cemil Kavukçu, çocukluğu- nun kuyusundan çektiği sula- rı okuruna kana kana içiriyor: "Sanıyorum herşey çocuk- lukta. Insanın bir türlü içinden çıkamadığı, dönüp dolaşıp ora- ya başvurduğu, yaşamın en önemli evresi çocukluk. öykülerimde de çok ağıriık- lı olarak yer alıyor. Yaşamla ilk tanışma, ilk düşkınklıklan, se- vinçler, sevgiler, belki çocuk saflığının zedelenmesi, onun bıraktığı izler yaşam boyu si- linmiyor. Bizim çocukluğumuzdan bu yana doğa, çevre, insanlarde- ğişti. Kayıplan özler olduk." Insanın ışıdığı öykülere ka- pılıp gidiyorsunuz. Insanlar yürüyor sayfalar arasında, so- luklanıyor, sonra yine yürüyor 'Sanatm özünde insan olma- sından yanayım. Sanatın özünde insan yok- sa, o bir tür eğlenceye yöne- likfantezigibigeliyorbana. İç titreten şey, sanatın sizde ya- rattığı değişim, özündeki in- sanı size anlatmasıdır bence." Bağdaş kurun toprağa, pa- zar güneşine verin sırtınızı, in- san sıcagına... KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net HARBÎ SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com KEDt LEVO APTÜUKA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 21 Ağustos KAN7EMİKOĞLÜL 8U6ÜM, ROM0J ASILU TÛftK MÛZJĞt 8£STECrS/ i i i S4- YAŞMPA ÖWO- SOYUVUU CENGİZ HAN'A U2ANOI6I söYLEneu Ptu/m/, BOSDMI VO/VOMSI'UIN oguj OüV&VC İSTANBUL'A 6£Uf/fT/.2i YIL 8UBAPA YAŞA- YAN VE İYİ gr/Ç MÛZİK £Ğ<TİMİ VERİLEN KAAirE- MİeoĞLU, 8İ&ÇOK 8£STE YAPMIf, TÜRK MÜVSİ- A//A/ SAYIU USTHLARI ABASIHDA YER. ALMtŞTtft. AY&CA, KBNOİ BULÜfU OLAAJ Big TÜR NO7AYLA ZAAAAMtUIN ÇOK SAYIDA SESTE&Nİ OB SAP7H- Mişrre. /HAKIT&^IBOSUI UZUN süee TOPHAPI SA- RAYI'NOA YAÇAMŞ, BOSPAAJ VOYVOOASI OLPUK- TAN SONSA îsmNBuL'PAN AYRlLMtÇTl. 1?tt PXUT SAVA$I SIRASINM,8AĞIMSI21IK HEI/ESİYl£ fi^SlAR'lM YANIMM YBlALMI$,yEUİÜtJC£D£ONIABA SI6INUIŞT1.. 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2000/123 Esas 2000/288 Karar Davacı Sahm Sağlam vekili Av. Ali Kemal Tören tarafından dava- 1 Gabriele HoLzner Sağlam hakkında mahkememizde yapılan boşan- na davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Mahkememizin 17.07.2000 tarih ve 2000/123-288 Esas-Karar sa- yılı ilamı ile Bafra Şirinköy köyü nüfusuna kayıtlı Sabri oğlu 1961 clu Salim Sağlam ile Alman uyruklu davalı Gabriele Holzner Sağ- km'ın boşanmalanna karar verilmiş, davalı adresi tespit edilemedi- ünden ilanen tebliğe karar verilmiş olup davalının işbu ilanının ga- ztede yayını tarihinden itibaren 15 gün içinde yasal yollara başvu- ulmadığı takdirde karann kesinleştirileceğı ilan olunıır. Basın: 44817 tLAN '"'" T . C . ••" • - MERSİN 2. ASLÎYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN EsasNo: 1996/153 / Karar No: 1996/762 Davacı Meryem Çidem ile davalı Fedakâr Çidem arasındaki boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda; Davalı Fedakâr Çidem'e, Fethiye Kapalı Ceza ve Tutukevi adresınde dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmiş olup, tahliye edil- diğinden daha sonra bildirilen adreslerine mahkememizden verilen karar, adresten aynldığından bahisle tebliğ edilememiş, yapılan ad- res araştırmasında da davalının açık adresının tespit edılemedıği bildirümiş olduğundan, bu defa mahkememizden verilen karann ila- nen tebliğine karar verilmiştir. Karar gereğince; Davamn kabulü üe taraflann boşanmalanna, davacı tarafından yapılan 700.000.- lira yargılama gıdennın davalıdan alınarak davacı- ya verihnesine, harç peşin alındığından yeniden alınmasına mahal olmadığına dair mahkememizden verilen 7.11.1996 tarihli 1996/153- 762 sayılı karann ilanen tebliği yerine kaim olmak ûzere, tebliğ tarihinden itibaren bir aylık temyiz süresinin başlayacağı ve temyiz edil- mediği takdirde kesinleşeceği hususu ilen olunur. 3.8.2000. Basın: 46661 GÖRÜŞ CUNEYT AKALIN Resmiyet ve Dil TV'de spiker haber okuyor: "9. Cumhurbaşkanı şu törene gitti, şu kişilehe biraraya geldi" vb. Biraz sonra bir haber daha: "7. Cumhurbaşkanı Izmir'e gel- di. " Futbolda yedek kaleci, küçük Ahmet der gibi... Güler misin, ağlar mısın! Tüm bu anlamsız ifadelerin, kötü alışkanlıklann 12 Eylül'ün ürünü olduğunu anımsatmaya gerek var mı? Türkçeyi katletmek pahasına, ifademizi bozmak pahasına protokole teslim olduk. Cumhurbaşkanı Özal, eski Cumhurbaşkanı Evren hayatta iken gö- reve başlamış ya, Evren'e bir türlü "Sayın Evren" 6e- meyi bilemedik. 7. Cumhurbaşkanı diye acayip bir ifade uydurduk. Dünya dillerinde böyle bir şey var mı, tarihimizde böyle bir şey var mı, var mı bunun bir başka örne- ği diye soran çıkmadı. Bir delinin attığı taşı kırk akıl- lı çıkaramıyor. Buna göre Mustafa Kemal Atatürk'e 1. Cumhurbaşkanı, ismet Inönü'ye 2. Cumhurbaş- kanı demek gerekecek. Dahası var: II. Abdülhamit'i kastetmek için "Rahmetli 34. Padişah" mı diyece- ğiz? Başbakan Ecevrt'i kastederken "Sayın 55. Baş- bakan", eski Genelkurmay Başkanı Ismail Hakkı Ka- radayı'yı anarken "176. (mesela dedük!) Sayın Pa- şam" mı diyeceğiz? 7 + 2 = 9 etmez 2 + 2 = 4 eder ama, 9-2 = 7 etmez. Çünkü yap-; tığımız basit bir aritmetik işlem değildir; topluma yanlış ilişkileri dayatmaktır. Cumhurbaşkanlığı vb. gi- bi makamlar, kamu makamlandır. Demokratik birtop- lumda, belli mekanizmalaria seçilen cumhurbaşka- • rn, sürenin sonunda görevi bırakırken o makam için , kamunun kendisine tahsis ettiği mekânlardan ayn-. lır, simgeleri iadeeder. Yani Köşk'ü bırakır. Cumhur-' başkanlığı Forsu'nu teslim eder vb. Bundan böyle o, bir yurttaştır. Tüm yurttaşlar gibi ve tüm yurttaş- lar kadar saygıdeğerdir. Öteki yurttaşlardan tek far- kı, devlet hizmetinde geçirdiği sürede biriktirdiği < deneyimdir. Bu durumda kendisine nasıl hitap edeceğiz? Bir sıfatı varsa, kamu hizmeti sırasında toplumun kendisine yakıştırdığı bir sıfat varsa onunla hitap edeceğiz. Gazi gibi, kimileri için Doktorgibi, Paşam gibi. Baba, magazin basınının uydurduğu bir sıfat olduğu için tüm yurttaşlarca kullanılabilecek bir sı- fat değildir. Şahsen ben, Sayın Demirel'i bu sıfatla çağırmak hiç istemem. Eski kamu görevlisinin bir sıfatı yoksa, ona tüm yurttaşlar gibi adı-soyadı ile seslenmek tek çaredir. Sayın Demirel, Sayın Evren gibi. Sayın 7. Cumhurbaşkanım olmaz, Sayın 9. Cum- hurbaşkanım olmaz. Olmaz da, onun için olmaz. Yabancı dilde böyle bir şey yapmaya kalkışırsa- nız gülerier. Cumhuriyet görgüsü, „ sıfatlara da yansımalı Şu, sayın cumhurbaşkanım, sayın valim, sayın rektörüm gibi isim tamlamalan üzerinde de durma- lıyız. Bu da 12 Eylül'ün resmi toplumunun yarattığı kötü alışkanlıklardan biri bence. Taş yerinde ağırdır. Bir yerde kullanılan isim tam- laması başka yerde garip kaçabilir, uygun olmaya-.y bilir. Bizde askerde kullanılan sıfatlardan, örneğin, teğmenim, komutanım vb. gibi isim tamlamalan tut- ' muştur ve dilimize girmiştir. Ama komutanım ifade- si, fazla asker kaçıyor ve kanımca yanlıştır. Çünkü ; "komutanım" ifadesinde mutlak bir bağlılık, bir ita-' at var. Bu, askerliğin gereği sayılabilir. Eğitim ala-. nında kullandığımız sıfat "hocam"a da alıştık, ama- unutulmasın ki bu sıfat feodal toplumdan mirastır. Yani hocanın, ilim sahibi olduğu varsayılan kişinin sözünün mutlak doğru olduğu varsayılan bir toplum- dan... "Sayın valim" ifadesi yanlıştır, çünkü vali bir ' komutan, bir hoca değil, bir kamu görevlisidir. Bu- gün vardır, yarın yoktur. Vali, cumhuriyetin yasala- nnı uygular; yurttaş da o yasalara uyar. "Valim" ifa- desi çok asker kaçıyor. Hele rektörüm, müdürüm gi- bi ifadeler yanlıştan da öte, sakıncalıdır. Çünkü bu ifadeler, cumhuriyet öncesi geri, otoriter rejimlerden miras kalan, cumhuriyetin hesaplaştığı gelenekleri akla getiriyor. Bir toplumun demokratikleşmesini bütüncül bir ha- reket olarak ele almak tek çıkar yoldur. İfadeler iliş- kileri yansıtır. Bence burada Sayın Demirel'e de görev düşüyor. Cumhurbaşkanı olmadığına göre, bir yurttaş srfa- tıyla törenlere, davetlere katılmak vb. kuşkusuz ken- disinin takdirindedir. Ancak kamu otoritesini temsil etmeyen birinin, olur olmadık açılışlar vb. yapması hoş değildir. TRT'de haber protokolünde kendine yer araması ise olacak şey değildir. Dil bilginleri, protokol şefleri oturup bu konuda ka- fa yonmalı bence. Durum bu haliyle yanlıştır, çünkü çıkış noktası yanlıştır. Dahası, kullanılan ifadeler türkçeye yakışmıyor. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Bir çeşıt an- tibıyotik. 2/ Er- den çavuşa ka- dar olan askerle- re verilen ad... Otlak. 3/ Ayn tutulmuş, ayn- calıktanınmış... "Hayatzaman- da —bırak- maz"(Attilâll- han). 4/ Lam- bası ve bomba- sı vardır... Ya- 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 I I I U I I ynrLp™ M nn M \ \ı Mn 11 9 1 2 3 4 5 6şanmış olaylann anla- tıldığı yazı türü. 5/ Sap- ^ lantı. 6/ Mantar kat- 2 manıçokgelişenbirtûr 3 I meşe... Bazen üzerine 4 un bile serilir. 7/ Ana- 5 dolu halklannın en es- ki ana tannçası... Sıcak kaplıca sulan. 8/ Si- irt'in bir ilçesi... " — Pekuysal": Oyuncumuz. 9/ "Inzva" da denilen ve Güneydoğu Anadolu'da ya- şayan Türkmenler arasında yaygın olan telli çalgı. YUKARIDAN AŞAĞrYA: 1/ Hiddetlenmek,aksıliketmek. 2/ Koca...Ilkelben- lik... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 3/ Ünlü birMısır firavunu... Tûmör. 4/ tskambilde koz... Arap yazısında bir ünsûzûn "a, e" okunacağı- nı gösteren işaret. 5/ Alçak enlemlerde esen düzen- li rüzgâr. 6/ Uluslararası ParaFonu'nun simgesi... Bir fakültede araştırma ve öğretim birimi. 7/ Tavlada üç sayısı... Bir spor takımının gözde oyuncusu... Bir mey- ve. 8/ Cerahat... Yardım amacıyla toplanan para. 9/ Bir kentin bütün bayındırlık ışlennde göz önünde tu- tuunak üzere hazırlanmış plan.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear