01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1.AÖUSTOS2000SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultura/ cumhuriyet.com.tr 15 SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Tîyatro iistüne light/otııraklı aınlar Tiyatro dünyamız da toplumumuz gibi -her za- man olumlu yönde olmayan- öyle hızlı değişiklik- ler içınde savrulup gidiyor kı "amlar" yazılmaz- sa pek çok hoşluk hiç yaşanmamışçasına unutu- lup gıdecek. Üstelıktiyatroanılarının az buz oku- nı yok. Tatiı dil ve güler yüzle yazılmışsa hele. Eli JcaJem tutan tüm tıyatrocularanılannı kâğıda dök- meli. Tıyatrolu geçmişimızin güzel ve çirkin an- lan kuşkusuz gelecekte eleştırel bir değer kazana- caL Tiyatro arulanna bir göz atayım deyince gör- dûm kı GülrizSururf nın, Haldun Dormen'ın ki- taplan ödünç alınmış. (Kimde olduğunu biliyo- nım, yakasını bırakmam.) Elimde kalanlan birkaç saat kanştırdım. Keyifli ama hüzünlü bir yolculuk- tu... Eldeki malzemenin onbinde bın de olsa pay- laşmak istedim sizinle. AB Ptyrazoğhı "ödünç Yaşamlar" (1999) kita- bında, antik Bodrum Tiyatrosu'nda tek başına ge- çirdiği mehtaplı bir geceyi anJatıyor. "_koruma- ya ahıunadı, halka emanet edildi.. Önce taşlannın bir kısnuoıköytülertaşıdı; babçeduvarlannda kıü- iaıuhlar, oturma yerlerînitersmeçevirip inekfcre ya- laJcyapolar; kalanlann bir kısmını da kasabaya ev yapüranyenizenginleryağmaladj. Evlerin duvan- na eski Egeuygarnğından kalma bir taş, bir kabart- ma parçası gömdûrmek fiyakah oluyor diye_" Muhsin Erruğrul "Benden Sonra Tufen Ofana- sın" da (1989) ılk gençlik dönemmın Direklerara- sı'ru anlatıyor. "Iftardan sonra sokağa yeniden dö- külen fstanbullular'ın çoğuteravi namazuuküacak camiyi seçerler, sonra da Direklerarası'nın yolunu rutariardj. O dönemde, Beyazıt Medresesi'ni kap- la\an sıra sıra dükkânlar ve onlann ortaksundur- malannı tutan direkler vanü. Vdlar sonra Cumhu- riyet döneminde Dişçiiik FaküJtesi olarak kullam- lan yapı, o sırada Maliye Nezareti'ydi. Asıl Direk- lerarası oradan başlar, Şehzade Camisi'nin karşı kö- şesindeki FevziyeKıraathanesi'nin bulunduğu yer- de son buiurdu. Buralardakidirekler sûtun biçimin- deydi. DükkânJann çoğu da çayhane, kahve, Jo- kanta, kebapçı, muhallebici gibi yiyecekiceceğeay- nlmıştı (_.) DireklerarasTnda üçtiyatrovanü. Fe- rah Tiyatrosu aduu taşryan bir saJaş, onun karşı- sında iki kat hocaknyla Hasan ve Şevki Efendi'le- rin tiyatrolan."" Burfaan Arpad "FtenfcArkaa"nda (1959) Direk- lararası'nınçöküşünü anlatıyor u 1957Ramazanı"nm sona yaklasöğı şu sırada Şehzadebaşı'na yohı dü- şecekeski aşinalar bir zaman bakınıp aranacaklar- dır(„) Şehzadebaşı çoktan çökmüş ve göcmüş. Yı- kja kazmalannı hasretk bekier gibi (_.) Amma bu Direklerarasıtiyatrolannınyaknı geçmişi, şehrin bir başka semtinde devam ediyor. Hem de, Direklera- rası tiyatrolannın o ta içe işlemiş sahne sevgisiyle, sahneye bağfahkla. (_.) Eski Maksim Bar'da oyn*- *yan tstanbal Opereti'nde, eski Tepebaşı Tiyatro- su'nda terusiller veren Şehir Dram Sahnesi'nde ve eski Fransız Hyatrosu'ndald Ses Opereti'nde hâlâ bir "Şehzadebaşı havası" esiyor. Hatta en yeni iki tiyatro binası olan Karaca Tiyatro ve Yeni Tiyatro sahneterinde büe_" 'Shakespeare'in aduu ilk kez duydum' Tepebaşı Dram Tiyatrosu Haldun Dormen'ın yaşamında bir dönüm noktasıdır: "Galatasaray'a grrtiğjrn yıBarda hayatunda çok önemli rol oynayan bir olay oldu. („) O güne kadar büuıçle hatırladı- ğun tektiyatroserüvenim, bir kez çocuk tiyatrosu- na gjdişimdi. Onun dtşında hiçbir oyun seyretine- miştim. (-) Gece kendimi (komşu) Araboğlu aüe- sininfertleriarasında Tepebaşı Dram Trvatrosunun locasında bulunca. bir süre rüya görüyorum san- dun.(_) Othello' oynamyordusahnede.HadiHûn, Cahide Sonku, Taiat Artemei ve Suavi Tedü o gûn sanki yataıız benim için oynuyorianh. Shakespe- are'in adını da ilk kez duydum o gece. (-.) O oyunu gördükten sonra küçücük aklımla Hollynood yıl- dıa obnaktan vazgeçmiş, Türkiye'detiyatrooyun- culuğunda karar kılmışüm. ("Sürç-ii lisan Ettik- se") Burfaan Arpad Tepebaşı Tiyatrosu'nun 1957'de- ki durumunu şöyle anlatıyor: "Tepebaşı Tryatro- su'nun vişneçürüğûnden pembeye kadar lormız*- nın bütün renkleriyle alacabulaca olmuş köhne kapLuna tahtalan, bahar gûneşi aranda büsbürün gevşenişler. Tepebaşı Tiyatrosu yetmiş yüı aşan bir geçnişin yorgunluğunu çıkanrcasma sessiz ve hal- siz. (_ ı Merdhcn başmdaki soluk ampulün ışığı ik yan s>dınlık Tepebaşı sahnesiöylesine sessiz ki, Ne- yire Nftir'in (Ertuğrul) o hafif boğuk sesiyle: 'Pe- er, ydın söylüyorsun yine' diye cıkışüğıru (_) du- yar gbi oluyorum. ("Perde Arkası") ^Peg. yalan söylfiyorsun yine' So? "Peer Gynt" ve Dram Tiyatrosu'ndan açıl- mışlsn bir aru da ben yerleştireyim araya. Annem- le ba>ım 5O'li yıllarda (doğal ki daha sonraki on yıllaxa da) sık sık tiyatroyagider. kulaklan az du- yan Kyükbabamla hareketli bir çocuk olan erkek kardfşme gözkulak olmak da bana düşerdi. Bizim- kiler Je çok etkileyen Ibsen'in Peer Gynt oyunu- nuı* 'Fteer, yalan söylüyorsun yine" repliği bizim evdeyJlarca ymelenmiştir. Bir gece yine Dram Ti- yatncsa'nda bizimkiler. Evimiz Kadıköy tarafîn- da oliıgu için dönmeleri uzun zaman alıyor. O ge- ce tfcişolü Cahide Sonku'mm (yanılmıyorsam er- kek: hığmda) oynadığı, (EdmondRostand'ınya- pıtı dhığunuazönce "ŞehirTiyatrosu70.Yü"ki- tabuan bulup çıkardığırn)"Yavru Kartal" (L'Aig- lon > runundalar. (Bu oyımun ve Cahide'nin sözü de yıiır boyu edildiğinden, unutmamışım.) On iki yaşiKayım. Uykusuzluk çeken büyükbabam, Tür- kiyeikı radyo yayını bittikten sonra Arap radyo- l a r a anştınp avaz avaz "yaleffi" dinliyor. (Her- haltiılt katta da üst katta da kıracılan oturduğu içiok. iâyet gelmıyordu rahmetlinin kotardığı muh- teşengürültüye.) 3 ^ ılgm ortamda iyice azan yedi yaşuıdaki kar- deş-±:evin altını üstüne getirmekte. Sonunda iki- si dL v»rgun düşüp ıryudular. Sorumluluk duygu- suy^i^resizliğin yünyumak olduğu psıkoloj ik bo- zukzjm yenmem için, ulaşılan "sessizlik'' yetme- misp Oturup annemle babamın eve döndükleri zarmı görebilecekleri bir yere koymak üzere bir şür öendim. '*AnnemfcBabamDram"aGitti''baş- lıgLaaşıyan bu yapıtta gecenin olaylan şiirsel bir dilL:;ade ediliyordu. Aile içinde yıllarca diller- nılar yazılmazsa pek çok hoşluk unutulup gidecek. Eli kalem tutan tüm tiyatrocular anılarını kâğıda dökmeli. Tiyatrolu geçmişimizin güzel ve çirkin anılan kuşkusuz gelecekte eleştitel bir değer kazanacak. den düşmeyen ve anlatımmın son derece "ckkh'" olmasına karşın, hoş bir komedi unsuru olarak de- ğerlendinlen bu şür, ozanlık yeteneğimin "man- zumeciKkle" smırlı kalacağını gösterdiğinden, üç beş başka denemeden sonra hiç şıır yazmadım bir daha... Aynca "büyüktiyatrosu^na gitme yaşım da gelmiştı. Bizımkılen kıskanmama gerek kal- mamıştı. 196O'lı yıllann tiyatro mekânı Beyoğlu... Te- pebaşı 'ndaki Dram ve Komeditiyatrolankısa sü- re içinde yok olacak... Beyoğlu ise ite kaka gü- nümüze ulaşacak. Karaca Tiyatroyla seyirciyi buluşturan Mu- ammerKaraca'nın binanın ilk yapıldığı yıllarda- ki mutlu görüntıilenne dönelim şimdi. "Karaca Tıyatro"nun bulunduğu Toplar Pasajı'run dış ka- pısmda diretnot gibi bir otomobil beklemektedir. Karaca Tr> atro binasuun yirmi vıl için kiracısı,dört duvardan gayn her şeyin mal sahibi, kumpanya- nm baş artisti MuammerKaraca Yeşüyıırt'raki vD- lasuia bu arabayla gider. (._) Muammer perde ar- kasıyoksulluklannın binbirtürlüsüyle otuz yıldan fazla pençeleşti. Bir çayia iki simit karşıhğı figü- ranhk yapti. (...) Şehir Opereti'nde ilk >îldra par- ladı ve Tepebaşı Bahçesi için haznianan Alaban- da Revü Opereti'ne gecti. O tarihte Şehir Opere- ti'ndeki maaşı yüz Hray dı. Yeni patronlannın tek- Bfl ise ayda tam bin liraydı. Bu yü/den bine artış- tan her bahsedişinde, 'Ayda bın lıra. o dev ırde ın- sana tabıyetını bıle değıştınrdı' dryeespri firsaü kaçırmaz. („.) Fakat Muammer'in vdlarca bekle- diği mudzeyi 'Cibalı Karakolu" gerçekJeştirdi." (Burhan Arpad, "Perde Arkası.") Beyoğiu'nuntiyatnriannınsimgesi Şimdi de Beyoğlu'ndaki 15 yıllık tıyatroculuk serüvenini (7O'li yıllann başında) noktalama aşa- masında olan Haldun Dormen anlatıyor: "Beyoğ- iu'nun rengârenk neonlan yanmaya başlamış. iş- lerinden çıkanlar eüerinde akşam için aldıklan ufak paketfcrk (benim cklemem: gülle gibi ağır süpermarket torbalanyla değil) dükkânlann \ it- rinlerine baka baka evlerinegitmeküzereyola ko- yuhnuşiardı. (_)Fransız Konsolosluğu'ndan Dor- men Tiyarrosu'nun bulunduğu şimdiki Ses Sine- ması'nadoğruyürümemedevam ediyordum. l>i- lekolay, tam on beş yıl bu kaldınmlardan geçerek türlii heyecanlar çekmiş, başansız oyunlann acı- suu unutmaya çahşmışam. Ote yandan "Şahane Zügürtler" yada "Bit Yenığı" gibi dilleredestan oyunlann başrolünü oynarken " tşte HaJdun Dor- men geçiyor" nsılblanru (benim eklemem: şimdi olsa üstünesaktınpöperler)duymazdan,insanla- rm hay ranlıkla dürtükleşerek beni göstennderi- ni görmezden gelerek, burnum kaf dağında geç- miştimaynıyerkrden." ("Sürç-ü Lisan Ettikse") Dormen, bu yaşantı içinde, tiyatrosunun sergile- yeceği son göstenye gitmektedir Tiyatro parasız- lık nedeniyle kapanacak, yülar sonra yeniden -baş- ka mekânda- açJacaktır. Ne mutlu ki Karaca Tıyatro'ya ve Ses Tiyatro- su"na sahip çıkılabıldi. Tiyatrodan para kazam- labıldığı bır dönemin ve Beyoğlu nun tiyatrola- nnın simgesi olarak yaşayabıldiler. Tiyatroculuk- tan zengın olanlar ise tanhe mı kanştı? Konu "para^dan açılmışken son bır "anı".Fîk- retTartan ın "DevietTîyatrosu 50 Vaşroda" (1999) başlıklı kıtabında, sanatçı Haşim Hekimoğlu an- latıyor. u Ali Naüi Erdem MiUi Eğitim Bakanı, ti- yatro (Devlet Tiyatrosu) ona bağlı. Bir gün maaş- lan konuşurken sordu: Sanatçılar ne kadar ma- aş alıyorlar?" Haonmda kaldığuna göre 1J00 fr- ra. 'Kesin rakam nedır?" Dedik kı '2.500 lira ah- yoruz." Şaşırdı,' \'ay anasını* dedi, 'mebustan bin lira fazla, ha..." 4 Maria Callas sadece sesti' Zeffireüifilminde, ünlü sopranonun sanatçüığını öne çıkaracak Kühür Servia- Italyan yönet- men FrancoZeffireDl ünlü sop- rano Maria Callas'ı anlatan bir filmini çekmeye hazırlanıyor. Callas, başanlı ve parlak bir ha- yat yaşamış olsa da gerek yaşa- dığı acı dolu aşklar. gerekse her şeyini bağladığı sesini kaybetme- si bu yaşaımn acıklı ve hüzünlü bir şekilde sonlanmasına neden olmuştu. ZeffireHi de,'CalasFo- rever' da Callas'ın şaşalı dönem- leri yerine onun ölümünü hazır- layan son anlannı sinemaya ak- tarmayı tercih ediyor. "Maria'nm sırn, sesini kay bettikten sonra >'aşadığıişkence doiu zamanlar- da yaöyor" diyen ZeffireHi, bu olaydan sonra kendıni bir daha toplayamadığını ve kendini ölü- mün ellerine terk ettiğini belir- tiyor. 'İnfihar efmiş nlama/' Maria Callas'la yakın arka- daşlıgı da olan ZeffireHi, "Ma- ria sadece sesti. Sesini kaybediD- ce artık kendi ohnaktan da çık- ü. Sesi kısümaya başiadığmda kendi de öhneye başlarnıştı. Ama yine de intihar ettiğine inannu- yorum. Çünkü cesedi öidükten bir gün sonra hemen yatakn. Bu- nun sebebi ne?Neden kimseyeso- ruimadan küUeri atüdı? Son dö- nemlerde zaten çevresini garip, tammadtğımız Yunanhlar sar- mışö" diye belirtıyor. Yaşadığı aşklarla da acı çeken Callas'ın hayatını ve kariyerini yine bir Yunanh, ünlü işadamı Onassis mahvetmişti. Zeffirel- Ii, Maria için çok farklı bir yeri olan Onassis'in çok sinirli ve içinde şiddet banndıran bir kişi olduğunu belirtryor. "Maria'yı berkesin içinde aşağıJamaya ba- yıhrdı. Önce Yunanca, sonra da söyiediği aşağılayıa sözleri ko- nuklann da anlaması için Jngj- hzce söylerdi. Sürekli. sesinden başka hiç bir özelliği ohnadığını, onu da kay bederse yokolacağmı söyleyerek onu depresyona sü- rüklemevi severdi.'' Bütün bu sıkıntılara karşın Callas, Onassis'i olduğu gibi ka- bul ediyor ve onu bir türlü bıra- kamıyordu. Onu bir bakıma ba- • Ünlü yönetmenin amacı, Maria Callas'ın sesiyle, kişiliğiyle ve yaşamıyla ne kadar büyük bir sanatçı olduğunu ', kanıtlamak. bası gibi görüyor, sırtını ona da- yayıyordu. Onunla birçok şey ya- şamış ve bir çok deneyim ka- zanrruştı. Fakat Zeffirelli Callas Fore- ver'da şarkıcmın özel hayatına bu kadar ön plana almayacakla- rmı bu tür olaylann ve yaşamm- daki kışilerin birer gölge gibi belli belirsiz olarak görünecek- lerini söylüyor. "Benim asıl amacım. onun se- siyle, kişihğiy lc ve y aşadığı haya- tryla ne kadar büyük bir şaıiaa ve sanatçı olduğunu kanniamak. Yaşanunın sonona kadar, bütün arkadaşlan, başta ben olmak üzere,onu yeniden şarkı sö\1eme- ye ikna etmeye çahşbk. Ben onun bütün hayarmdan çok, odönem- leri anlatınaya çalışıjorunı. Özel- likle son zamanlarda hiç bir şey yapmak istemiyordu. Maria ha- yatunda tarudığun en kınlgan ve korkak insanlardan birisiydL Her zaman güveneceği insaniar arardL" Soprano Stratas oynayacak Şubat ayında Paris'te çekim- lerine başlanacak olan fibn,son- ra Lüksemburg'daki stüdyolar- da, tspanya'da ve en sonunda Yunanistan'da tamamlanacak. Toplam 15 milyon dolarlık bir bütçesi olan filmde, Zeffirelli önce Callas'ın rolü için Anjefi- caHouston'ıdüşünmüşama son- ra bu rolü soprano Teresa Stra- tas"a vermiş. "Her ne kadar son dönemle- rinde sesini kaybetmiş olsa da Maria bir şarkıcıydL Bu yüzden bir sopranonun onu daha başa- nhcanlandıracağımdüşündüm. Çünkü Stratas da onungibi dün- yanın en garip ve zor işinde çah- şıyor. Her saniye sesine haldm olmaya çalışmak.onu konımak, diğer taraftan başa çıkıbnaz re- kabetierin yaşandığı bir dûnya- da var olmaya çahşmak gibi ay- nı korkulan ve end^eteri yaşaya- dığı için Caflas'ı anlaması ve onu oyununa yansıtması daha kolay olurdrye düşundüm. Sadece için- den gelen keskin bir çığukla, Ma- ria'y ı seyircinin y üreğine işkye- biHr Teresa Stratas." YAZIODASI SELİMİLERİ CaJıit Külebi'yi Ödemek Bellekten çıkıp gitmeyen dizeler, yıllar boyu sı- ze anlam getiren şiirler. Onlarta hep bir arada ya- şamak. Gerçek yakınlanmızın bu dizeler, bu şiirler olduğunu kavramak... Benim öylesi çok şairim var. Türk şiirinin alçak- gönüllü şairi, yurt coğrafyasının şairi Cahtt Küle- bi onlardan biri. Onu çok özlüyorum. Cahit Külebi'yi yıllar önce, Ankara'da, Türk Dil Kurumu genel yazmanıyken tanımıştım. Genç ya- zariann Kurum'a üye seçilmesi onun döneminde başlamıştır. Türk Dilı dergisine yazılargonderıyor- dum; öyle sanıyorum ki, onlara da arka çıktı. Ama hep sessizlikler, söylemeyişler içinde... Ayn kentferde yaşıyorduk ve seyrek gonişüyor- duk. Şimdi bana hüzünler getiren anılar: Cahit Kü- lebi dendi mi, ille ışıltılı bakışlar. Kendisinden genç- lere değer veren duyarlı yaradılışı. O hep utangaç tavırlan, sözleri, bir Anadolu çocuğu olmaktan duy- duğu övünç, biriikte Ankara'da şık bir lokantada yediğimız öğle yemeği, yazmamı öğütleyen söz- leri... Sonra şiirleri, eşsiz şiirleri. Nice yıllar "Dost" şi- irini ezbere söyleyip durdum: "Bir gece habersiz bize gel I Merdivenler gıcır- damasın, / öyle yorgunum ki hiç sorma I Sen ha- limden anlarsın." Sabahlara kadar konu^uluyor- du bu şiirde, sonra mavi bir gökyüzu, kanatlar, "Dokunarak uçalım." Hele son dörtlük: "İnsanlar- dan buz gibi soğudum, I Işte yalnızca sen varsın. I öyle halsizim ki hiç sorma I Anlarsın." Yine çok özlediğim Behçet Necatigil, "Dost" şairi için, "Zaman zaman kötümser, güvensiz, ken- di türküsünü söyledi" diyor. Herkesin guvençler- le böbüriendiği bir çağda Cahit Külebi ne kadar başka bir duyarlığın şiirini söylemiştir. Yeşeren Otlar'da "Farenin ölümü" kaç kez göz- lerimi yaktı, evlerin zavallı farelerini bu şür yüzün- den sevmedim mi? "Umutsuzdu, yalnızdı, haliyoktu, /Canı çokya- nıyordu günlerden beri. I Ne alnında dolaşan bir dost eli I Ne yardım isteyecek kimsesi vardı, I Ne Tannsı, ne de peygamberi." Cahit Külebi şiiriyle bire bir baş başa kaldığım günler, Tokat'ta askertiğim sırasındadır. Unutul- maz "Tokat'a Doğru", "Tokat'a Girerken", "Sıvas Yollannda"... Bu şiirterde öyle bir ustalık gezınır ki, benim Tokat'a gidişim, şiirterin yazıltşından yıllar sonra, ama üçü de o coğrafyanın ruhunu dile ge- tiriyordu. Tokat'a girerken ve Tokat'tan aynlırken her ta- rafı yeşil bir derin vadiyi gördüm mü bilmiyorum. önemi de yoktu. Çünkü Cahit Külebı'nin şiiri da- ha özdeyaşananı, duyumsananı da yazmıştı: "Ben hep gece geçtım oradan I Bir su gibi dıbtnden ekın- lerin." Cebeci'li Ankara şiirierinde yeni başkentin ülkü- leri tek tek saptanabilir. Günümüzün çıkar hesap- larıyla kararmış Ankara'sına benzemeyen bam- başka bir başkenttir orası. Külebi 1977'de "Doğu "yu yazdı, unutulmayacak bir yurt şiiri daha: "Işte Doğu bu. /Kesilmiş koyun başı I Gibi bakar orda insan gözleri:/ Sevda/a^; sı- caklık, yumuşaklık I Türkülerde kalmış, bin yıldan ben." 12 Eylül'ün bitiminde siyasete atılması "uygun" bulunmayanlar arasında Cahit Külebi de vardı. Gazetelerden okuyorduk. Kurmak istedikleri par- ti yeni dönem için sakıncalı bulunmuştu. O zaman memleket sevgtsiyle yüklü şu şiirleri duşunmüş- tüm. llkokul, ortaokul, lıse; coğrafya kıtapianmız. En- lemler boylamlar. Memteketım için ne oğrendim on- lardan? Deprem bölgesinde yaşadığımızı bile bıl- miyordum. Koskoca bır hiç oğrendim! Ama Cahit Külebı'nin şiirleri öyle mi? Bütün memleketi ürpertıli kucaklayış söz konusuydu. Hangi 12 Eylül, "Sen Türkıye gibi aydınlık ve güzelsin!" diyebilirdi ki?! Takvimde h Bırakan: "Buraya gelmeden önce tanıdığım kişilerin ad- lannı anımsamayacağım bile, birinin yolunu bek- lemek duygusu nasıldır, gelmeyecek birinin yolu- nu beklemek, hiç anımsamayacağım..." Tennes- see VVilliams, Yağmur Gibi Söyle Bana, Tomris Uyar'ın çevirisi, Nisan Yayınlan, 1999. 1. Viyofa Yarışmasr eyliüde düzenteniyor ' • tZMÜt (AA) - ÎKSEV'in, genç sanatçılara tecriibe kazandırmak \e yeni uruklar kazandırmak için gelenekselleştirmeyi amaçladığı çalgı yanşmalannm ilki, bu yıl 25- 28 Eylül 2000 tarihleri arasında yapılacak. ' 1. Viyola Yanşması'na otuzun üzerinde. 1970 ve sonrası doğumlu genç sanatçının katılması bekleniyor. DEÜ Devlet Konservatuvan'nın işbirliği ve Cremona A. Stradivari Enstitüsü'nün katkılanyla yapılacak yanşmanın fînali, 28 Eylül'de halk ve jüri önünde gerçekleşecek. Cem SancaKdan öykii kîtabı • Kühür Servisi - Cem Sancar'ın öykü kitabı 'Bırak Soğusun', Gendaş Kültür Yayıncılık'ın, 'Günlerin Getirdiği' dizismden çıktı. Postmodem bir anlatı olarak nitelenen kitabm sorgulayıcı, karşıt bir yanı var. Yazar, öykülerinde medyanın gızli kültürlerine, hırsızlığa. yetmişlı yıllann militan solculuğuna ve inançlı devrimciliğine kadar yaşanılan birçok 'Türkiye gerçeği'ne özgün tavn ile değinirken Istanbul'un arka sokaklanna duyulan aşktan Istiklal Caddesi kültürüne, Kumburgaz'dan yaz aşklanna, kaçınlan fırsatlara uzanan 'yaşam' aynntılanndan da söz ediyor. Bugüne kadar birçok alanda çalışan Cem Sancar, dergi editörlüğü, gazetecilik. köşe yazarlığı gibi alanlardan sonra reklamcılık da yapti ve daha sonra gazeteciliği bıraktı. Bu, yazann ilk öykü kitabı. BUGUN • DARÜŞŞAFAKA AÇIKHAV\ TİYATROSU'nda 'Wâll Street City Club' etlonlikleri çerçevesınde saat 21.00'de 'Analyze This'adlı fılm göstenlecek./256 26 76) • CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA TİYATROSU'nda geleneksel'Açıkhava Konserleri'nde bu akşam saat 21 CX)'de Candan Erçetin yer alacak.r<W 63 00)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear