25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 2000 PERŞEMBE 14 kultur@cumhuriyet.com.tr Türkhalkmüziğinin ustalarından NeşetErtaşpazargünüAçıkhava Uyatrosu 9 nda 'Aşkıbiten sazçalmasın'ÖMERAKTAŞ KÖLN - Yaklaşık çeyrek yüzyıldır yaşamını Türkiye dışında sürdüren Türk halk müzığinin büyük isünlerin- den NeşetErtaş,konserler vermek üze- re Türkıye'ye yola çıkmadan önce Köln'deki evinde Cumhuriyet'in soru- lannı yanıtladı. Ertaş'la müzik ve in- san üzerine konuştuk. - Uzun zamando-Türldye'yegftme- diniz— NEŞET ERTAŞ-25 yıldırben Tür- kiye'de saz çalmıyordum. Eskiden her sene babamın bir ozanlar şöleni olur- du Kırşehir'de, açılışına gittim iki üç defa, ondan sonra da bir daha gitme- dim. Kalan Müzik kandırdı beni bu se- ne. 30 Temmuz'da Istanbul'da Açık- hava Tiyatrosu'nda bir konser verile- cek; 11 Ağustos'da Kırşehir'de, 3 Ey- lül'de de Ankara'da bir konsere katı- lacağım. Tatil mi dersin, iş mi dersin, izin mi dersin, onu da sen de! - Avnıpa sizin mûziğinize nasıl yak- laşıyor? EKIAŞ-Berlın'e ilkgeldiğimde, dü- ğünlere gidiyordum. Bir okulun salo- nunda düğüne katıldım. Beni orada okulun müdürü ızlemiş, okulda öğret- menlik teklif etti bana. "Ben nota bfl- raera" dedim müdüre, "ofeun" dedi, ıs- rar da etti; sırf kıramadıgım için -pra- tik olarak- ders verdim. Orası sanat okuluymuş. Iki sene orada çalıştım. O müdürün sayesinde şimdi benim pa- saportumda meslek hanesinde "Saz öğretmenidir" yazıyor. 'Tek başına bir sanatçıyım' - Fuat Saka'nın şöyle bir teâ var; "Göçen insanlar kültürlerini de kır- saldan şehre götürüyorlar, buna göre türküleri artık şehir kökenliler yapa- cak" diyor. Sizce türkûlerin gekceği nasıl oiacak? ERTAŞ - Kırsaldan şehre gelip, şe- hirciliğe özenen kimseler türkünün as- lını kaybederler. Kırsaldan şehre ben de geldim. Bizim geldiğimiz yıllar otuz-kırk sene öncesı, o yıllar daha bir başkaydı. Mecbur uyum gereki- yordu. Özünü kaybetmeyen türküyü kaybetmez; öz dediğimız gerçek olan, doğru olan, yalansız olan. özüyle sö- zü bir olan insan türküyü kaybetmez, ama "El akfaynan gezen başa bin bir tûrlü hal gelir.'' Herhangı bırinin aklı- na uyup da şuydu, buydu yapmacık söz- lere yönelirse, o kendini kaybeder. On- da öz de kalmaz, saz da kalmaz, haz dakalmaz. - Türldye'deki herhangi bir kurum- dan (TRT, konservatuvarlar, Kültür Bakantağı veya özel okul ya da kuru- luşlardan), birikimlerinizden yarar- lanmak ûzere birtikte çabşmaönerile- ri abyor musunuz? ERTAŞ-Benim duyduguma göre bi- zim birikimlerimiz üzerine konserva- tuvarlarda çalışüıyormuş. Haberler ge- liyor, haberleşiyoruz, fikirleşiyoruz. Ama bana biriikte çalışalım teklifi de henüz gelmedi. Gelse bile bu mümkün değil. Tek başına bir sanatçıyım ben, ek- meğimin peşindeyim. Ben halihazır- da sayamayacağınız kadar öksüz, ye- tim, garip fakir-fukara için ekmek İca- zanıyorum. Bunu kabul edebilmem için onlara bu ekmeği verebileceğim bir ekmeği bana verebilmeleri lazım. 'İçimden geldiği gibi okurum' - Türk kfiltörüne katialannız, Ana- dohı kültür mozaiği içindeki yerinizin tanımı kültür bilimciler tarafindan, foUdor biHmcilertarafindan,sorumhı- luk taşıyanlartarafindan hakkrvia ya- pddınu? ERTAŞ-Efendim, yeni nesle ben ön- ce teşekkür edıyorum. Eski nesiller bizi dışladılar. Bizi dışanya attılar. Bı- rak takdiri şunu bunu, dışanya attılar. Ben resmi imtihanla Batı müziği ho- calannın, Türk müziği hocalarının, halk müziği hocalannın karşısında alk müziğinin dışında birşey söyleyemem. Halkın karşısına çıkıp türküyü söylediğin zaman, halkın yüreğinde birşey uyandıramayan, aldığıparayiy yediği ekmeği helal ettirememiştir. Türkûlerin lafını söylüyorlar, sözünü söylüyorlar, özünü söyleyemiyorlar. Müzik aşkın icadıdır. Yi{reğinde aşkı biten, türkü söylemesin. Aşkı biten saz çalmasın. binlerce sanatçıJarla beraber imtihan- lara gırdim. Ayda iki defa on beşer dakikauk program verdiler bana, ken- di yöremin havalannı çalıp söylemem için. Ben oranın kurallanna uyarak yıllarca hizmet verdim. Tabii mevki- ler değişmiyor da insanlar değışiyor. Bir gün TRT'den türkü çıkarühyor de- diler. Gittim baktım ilk sırada Aşık Veysel'in bütün türkülerini çıkartmış- lar, sonra benım bütün türkülenmi çı- katmışlar. Üç beş tane türkü bırakmış- lar yöremden. Yani ben her ay iki de- fa çıkıp aynı türkülen okuyacakmı- şım. İmtihanla girmiştim solo sanatçı olarak, kapı dışan edildik. Ben orada stüdyoya girdiğimde yan gözle bakan- lar oluyordu. Yani gırtlağımız sıkıldı. Türkülerimi istediğim gibi çalıp söy- lemiyordum. Bir perde fazla basamı- yordum, bir ölçü fazla çalaımyordum. Onlar bir notayı aynı asker talimi gi- bi kırk elli kişi çalıp söylerler. Ben duygusal bir sanatçıyım, nota da bil- mem, ama onlann belirlediği ölçüle- re göre çalıp söylemek zorunda bıra- kıldım. Buna rağmen türkülerimizi halka iletmeye çalışıyordum, ondan da ettiler bizi. Türkiye'den buraya ge- lene kadar plaklara okuyordum, şü- kür şu kasetler çıktı da istediğim ka- dar sazımı çalıyorum, istediğim ka- dar perdelerimi geziyorum. Canımnı istediği gibi de, içimden geldiği gibi de okuyorum kasetlerimi. Şimdi o plaklanmı dinleyemiyorum. Çünkü radyoda çaldığım gibi çalmam gere- kiyordu. Üç dakika içinde çalıp, söy- leyip bitireceksm. Ne çalıp, ne söyle- yebılirdik. Keşke o zaman da bizi bi- ze bıraksalardı, bastınlmadan türkü- lerimizi okuyabilseydik. Haflamız tür- küyü daha çok severdi, kulağmı da daha çok verirdi. 'Bir kelime anlamı kaybettirir' - Bugünyöretürküleri bir yerleregel- diysebu sizin çabalannıziaoİdu,bunun emeğini çeken insan siz oldunuz. Kö- tüyorumlayan,tkari amaçlayörenizin türkülerini seslendirenlere ne diyorsu- nuz? ERTAŞ-Kırk yıldan fazladır türkü- lerimi okuyanlara niye okudun deme- dim. Okusunlar. Benim istediğim sa- dece şudur: Türkünün özünü değiştir- meden, sözünü değiştirmeden, kura- lını değiştirmeden aslı gibi çalıp söy- lesinler. Bu nereden gelmiş, necidir, bu- nu belli etsin lütfen. Sözlerimizi, mü- ziklerimizi değiştirmesin. Ben mezara götürecek değilim bun- lan, bir kelime bir türkünün anlamını kaybettırir. Haksızhk olarak gördü- ğüm bu noktalar var benim. Onlara, yö- netenler de suç ortağı oluyor. Bir ço- cuk anaya nasılsa, bir türkü de bizde öyle. Biz o türküleri gelecek nesille- re miras bırakıyoruz, insanlığa bırakı- yoruz, miras hakkı kutsaldır. "Kendi- ni büroeyen" denir, onu programa çı- kartana da u bir kat daha fazla kendi- ni bümeyen" denır. Bunlar insanlık suçu işliyorlar. Hal- ka özünü yanlış tanıüyorlar, buna kim- senin hakkı yok. Başİca söylenecek laf var mı? Söz, alana söylenir. Bu Kalan Müzik'in sahibi Hasan Bey'e genel imza verdim, bütün eserlerimi topladı, onlan Amerika'ya göndenp temizlet- ti, akımınauygun birşekilde, içinde ki- tapçıklanyla beraber halka ulaşürdı. Ünlü ozan. Kültür Bakanlığı sahip çıkmazsa geleneğin süremeyeceğini belirtiyor 4 Bozlak9 yüreğiııi hayknmaktır' - Bozlakokuyorsunuz, bozlağm bir ta- nımmı yapabilir misiniz? ERTAŞ - Bozlak bir feryattır. Derdi- ni haykırmaktır. Yüreğini haykırmak- ör. Avazı çıktığınca bağınr ya bozlak okuyan, ölçüsü yok, notası yok. Bir uzun hava vardır, bir maya var- dır, bir hoyrat vardır, bun- lar çeşit çeşit. Bozlak bun- lann babalandır. tçinden nasıl geliyorsa öyle çığınr bozlak okuyan. - Geleneğinizin geJeceği hakkındaki düşünceleri- niz nderdir? Bunca çırak yetiştirdiniz, sizce geknek sizden sonra da layıkıyla sürecekmi? ERTAŞ - Geleneğin sü- receğine bundan sonra ben pek inanmıyonım. Nede- ni, geçim yüzünden. Öte- den beri biz çalgı çalanz, çalgıcıyız. Bizimkiler aza kanaat eden insanlardır. Günde her eve bir ekmek girse bunu yer, dışan çıkmazlar. Bu ka- dar olanağı Kültür Bakanlığı 'nın sağla- ması lazım. Buna el uzatması lazım. Yaşlılardan bilirkişi seçilir, her sanattan bir kişi belirlenir bu kültür yaşatılır. Uzun lafın kısası Kültür Bakanlığı'nın, üstüne düşeni yapması lazım; bu özün, bu avazın yitmemesi için. Yoksa bundan y JL aşlılardan bilirkişi seçilir, her sanattan bir kişi belirlenir bu kültür yaşatıhr. Buözün, bu avazın yitmemesi için. sonrası bitiyor. - Anadolu'dan beslenen bir halk oza- nı olarak size Almanya'da yaşamayı ter- cih ettiren nedenler nelerdir? ERTAŞ-Almanya'da yaşamayı ben ter- cih etmedim. Buraya gelenlerin ^ ^ ^ ^ ^ yüreklerinde memleket "~| hasretinin ağır taşı var. Kim keyfınden gelmiş bu- raya. Burada kazanmış, götürüp memleketine ya- tırmış, içine girip otura- mıyor. Mutluyum diyenı görmedim ben burada. - Halk müziğinin altm çağı ne zaman yaşandı? ERTAŞ-Hıç olmadı bu. Halk müziği altm çağını daha yaşamadı. Yani halk müziğinin yüzü gükneye başladı daha henüz, yeni, bir iki senedir. O da birkaç tane türkü sayesinde. Bu- nun haricinde halk müziğinin yüzü hiç gülmedi. Halkmüziğinin yüzü ne zaman güler biliyor musunuz; halk müziğinin yüzü bozlağın özünü, sö- zünü, avazını, kimliğini insanlar tüm hissettiği zaman halk müziğinin yüzü güler. Türkiye'mizde bozlaklanmızı doğru dürüst çalıp söyleyen yok. Boz- laklanmızın sözünü söylüyorlar, özünü söyleyemiyorlar. Sonra havalanmızın içine uydurma laflar katarak ken disinin sözü, bestesıymiş gibi ça- lıp söyleyen sahtekârlar, kendi- ni bılmez yüzsüzcambazlar ma- alesef havalanmızın tadını ka- çınyorlar. Gözümuzün içine ba- ka baka. oraya gelip, kendini bilse utanır, ama kendini bilmi- yor, utanmadan kendısınin eseriy- miş gibi çalıp söylüyor- lar. Onlarda kabahat yok, kabahat onlara bu şansı sağlayan- larda. VenedikFilm Festivali Yönetmeni Alberto Barbera açıkladı 'Salkım Hanım'ı baştan eledik' Yönetmeni Tomris Giritn'oğhıfilmininVenedik'te yanşması için girişimde buhınmaştu. CUMHUR CANBAZOĞLU Yapuncı şirket Avşar Füm'ın çe- lişkili açıklamalan sonucu Vene- dik Fflrn FestivaJi'ne katılması bir türlükesinlik kazanamayan "Salkmı Hanımın Taneleri"'nin 30 Ağus- tos-9 Eylül günlen arasında düzen- lenecek festivalde yanşamayacağı belli oldu. Daha önce 28 Temmuz'a kadar Usteyi açıklamayacaklannı söyleyen Festival Genel Yönetmeni Alberto Barbera'dan aldığımız bılgiye gö- re, 57. Venedik Film Festivali'nin programmda ne "Salkmı Hanımın Taneleri", ne de bir başka Türk fil- mi yer alıyor. Dolayısıyla 28 Tem- muz'da bir basın toplantısıyla açık- lanacak hstede "SaBarn Hanımm Ta- neleri''nin ismi olmayacak. Barbera Cumhuriyet'e verdiği özel demeçte, Salkım Hanımm Ta- neleri'nın dığer yapıtlar gibi ken- dilerine önerildiğini, fılmi izledik- lerini ancak yanşmaya yeterli bul- madıkianndan eledilderinı ve bu karan uzun bir süre önce mektup- la yapımcı şırkete ilettiklerini söy- ledi. Barbera'nın açıklaması fümle il- gili polemiklere de son verdi. Fil- min yapımcısı olan Şükrii Avşar daha önce Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada ağır masraflar nedeniy- le Salkım Hanımın Taneleri'ni Ve- nedik'e göndermeyeceğini, yapıta teknik katkısı olan TRT'nin Ödül- ler alınırken sürekli ön plana çıktı- ğını. ancak festival harcamalan söz konusu olunca ortada gözükmedi- ğini iddia etmişti. Aynı yapımcı daha sonra konu üzerinde 'serinkanh' düşünmüş ola- cak ki, bu kez Radikal'de yayımla- nan haberde konuyu abartmaya ge- rek olmadığını, istenirse fihnin gön- derilebileceğini ama Venedik'ten yanıt gelmediğini söylüyordu. Filmin ödüllü yönetmeni Tomris Girhüoğlu ise ekonomik nedenler ileri sürülerek yapıtının Venedik'te yanşmamasını mantıksız bir du- rum olarak nitelemişti ve belirtti- ğine göre Venedik Film Festiva- li'ne faksla başvurarak yapıtmın yanşması için girişimlerde bulun- muştu. Sonuçta "SaOom Hannn'mTane- leri''nin Venedik'ten hiç bir zaman bir davet almadığı, burada yaratdan polemiğin de temelsiz olduğu or- taya çıktı. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Şiir Üzerine Şiirsiz bir yaşam, hiç kuşkusuz ki "çok tatsa" oiur- du. Şiir, kimileri için bir coşkunun tanımsız müziği- dir. Bazen insanın içini yaşama sevinciyle doldu- rur; bazen de duygu dünyasının sonsuz yolculuğu- naçıkartır... , t özcesi, kimileri şiirsiz yapamaz... Oktay Rifat bunu şöyle dile getiriyor "Şiirolmasaydı, yaşama dediğimız oluşun çark- lanndan biri eksilirdi. Belki kıyamet kopmazdı ama insanlarsevişemez, öpûşemez, beğenemez, yann- lann dûzenine şiiriidünyanın hızıyla kavuşamazdı. ° • • • Dünya şiirinden Türkçe yazılan şiiri çıkartsanız, dünya şiiri çok büyük bir yitime uğrar. Çünkü Türk- çe yazılan şiir, özellikle de "modem" Türk şiiri, dün- ya şiirinin en önemli sacayaklanndan biridir. Modern Türk şiirinden söz ederken, Ahmet Ha- şim ile Yahya Kemal'in adını anmak gerekir; ne var ki en büyük dönüşüm, degişim, daha doğrusu dev- rim Nâzım Hikmet ile başlar. Tüm kalıplan altüst etmiş; özgür bir yazış anlayışını getirmekle kalma- mış, o güne kadar kimsenin aklına dahi getireme- diği tema ve konulan şiire sokmuştur. Tüm bunla- n geçmişin şıirini özümseyerek yapmıştır. Nâzım Hikmet modern Türk şiirinin temeliyse de ondan sonra gelenler, bir anlamda bayrağı daha ile- ri götürerek, yeryüzünde -her ne kadar dil sorunu olsa da- önemli bir şiir damannı oluşturmuştur. Nâzım ile başlayan modem şiirin kuruculan, Me- lih Cevdet Anday'lar, Oktay Rifat'lar, Orhan Ve- li'ler, Behçet Necatigil'ler. vb'dir hiç kuşkusuz ki. ••• Türk şiirinde, yeni bir dilin, yeni bir söyleyişin, ye- ni bir imge yapısının, 1920'li yıllarda temeli atılır. Böy- lece modem şiirin kuruluşu, cumhuriyet ile koşut gelişmiştir. Şiirimizdeki "Garip"hareketinintemsilcileri, mo- dem şiirin kuruluşunda bir anlamda harcı oluştur- muştur. Yaiınlığrn ve sokaktaki insanın buruk şar- kısını yazan Orhan Veli'den sonra, Oktay Rifat ile Melih Cevdet Anday, şiire "anlamsal derinlik" ge- tirmiş; Anadolu kültürünün tarihsel mirasına sahip çıkmış ve çağdaş bir "mitos söylemi" oluşturmuş- tur. Giderek konular ve temalar zenginleşir. Bu top- raklann, şairierin üzerlerinde yaşadığı topraklann kül- türel zengınliği kadar zenginleşir. Çağnşımlanyla insanı sarsan bir Behçet Necati- gil çıkar böylece, şiirimizde. Aslında, adını saymak- la bitiremeyeceğimiz kadar çok, önemli ve usta şa- ir vardır. Ahmet Muhip Dıranas, Cahrt Srtkı Tarancı, Fazıl Hüsnü Dağlarca, llhan Berk, Sabahattin Kudret Aksal, Cahrt Külebi, Sabri Aranel, Attilâ llhan, AhmedArtf, OzdemirAsaf, Can Yücel, Tur- gut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Mettn Altok ve daha niceleri... ••• Gençlik yıllanmdan beri, yatağımtn başucunda şi- ir kitaplan durur; gecenin sessizliğinde, şiirin o bü- yüleyici yolculuğuna çıkanm yıllardır ve kendimi hep şanslı sayanm; anadilimde bunca güzel şiir okuma olanağım olduğu için... Kendi kendime soranm; acaba "şairier", bunca güzelliği nasıl yaratmış; bunca güzel şiir kimlere yazılmıştır? Sorunun yanıtını, aslında Behçet Ne- catigil -sık sık alıntıladığım- bir şiirinde dile getir- mişt'r: Ve şairier boyuna kimlere yazariar? Yıkılmış köprülerin başında . *' ' Ürkmüş boşluktan biri inliyorsa Ve şairier onlara geldimlere yazariar. Berlin Operası Barenboim'i , bıpakımyop • Kültür Servia- Berlin Operası'nm 'The Staatsoper Unter den Linden Orkestrası', operamn sanat yönetmeni ve baş şefı olan Daniel Barenboim'in gitmemesi için, yetkililere ek bütçe vermeleri çağnsında bulundu. Elli yedi yaşuıdaki Barenboim'in opera binasmnı tamiri ve iyileştirilmesi için yetkililerden talep ettiği on mih/on marklık ödeneğin sağlanmaması halinde, Berlin'in çok önemli bir sanat adamını kaybedeceğini kaydeden orkestra üyeleri, 2002 yılında kontratı dolacak olan şefin aynbnasuıı ıstemiyorlar. ^ Ferhan Şensoy Çapşamba'da költüp sltesi açıyop • • Kültür Senisi - Tıyatro sanatçısı Ferhan Şensoy'un babası olan ve Çarşamba'da uzun * dönem belediye başkanlıgı yapan Cemil Şensoy'un, başkanlıgı döneminde projelendirdiği kültür sitesi, ölümünden dört yıl sonra açılıyor. Yann akşam, oğlu Ferhan Şensoy'un 1416.'sını oynayacağı 'Ferhangi Şeyler' adlı oyunuyla açılacak olan kültür sitesi, aynı zamanda Ortaoyuncular tarafından 1994 yüında başlatılan 'Çarşamba Yeşihrmak Festivali'nin 7.'sinin de başlangıcını oluşturacak. 650 kişilik tiyatro salonunun yani sıra sergi salonlan ve çok amaçlı alanlan içeren sitede, festival boyunca çeşitli etlanlikler düzenlenecek. Sivfl toplum kuruluşları depnem için Darpftafie'de • Kültür Servisi - Sivil toplum kuruluşlan, 10-20 Ağustos tarihleri arasında tarihi Darphane-i Amire binalannda 17 Ağustos depremiyle ügili olarak bir araya geliyor. Depremin birinci yıldönümü nedeniyle yapılacak olan etkinlikler çerçevesinde sivil toplum kuruluşlaraun yaşadıklan deneyimler, sorunlar ve çözüm önerileri, forumlar, paneller aracıhğıyla tartışmaya açılacak. 9 Ağustos'ta bir basın toplantısı ile başlayacak etkinlikler arasında Sami Akdoğan ve AIi Öz'ün dia gösterileri, 'Depremin Yıldönümünde Fotoğraf ve Fotoğrafçınm Görevi', 'Hazırlıksız Yakalanmamak için Neler Yapmalı' konulu forumlar, 'Hukuk ve Deprem' panellerinin yani su"a çocuklar için resim, baskı, çamur, fotoğraf atölyeîeri de yer alacak. Etkinlikler, 20 Ağustos'ta yapılacak olan gönüllüler buluşması ile sona erecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear