23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHÜRİYET 16 TEMMUZ 2000 PAZAR 12 PAZAR KOMJGU Eskiîçişleri Bakanı HasanFehmi Güneş, MehmetAH Ağca 'yı cezaevinden bir örgütün kaçırdığını söyledi Ipekçi cinayetitamamenayduılanabilirdi' I .1ı -t s -L 'Faili meçhulun sorumlusu devlettir' - Türkiye'de buncafaili meçhul cinayet işlendi Bir hukuk devletinde bu nastl olabilir? -Hukuk devletinde kural olarak "faili meçhul", yani işleyeni bilinmeyen cinayet oünaz. Kabul edilemez. Faili meçhul her eylemin sorumlusu devlettir. Devlet, hukukun egemenliğıni sağlamak için vardır. Bizdeki faili meçhuller de, devlet için başansızhk ve sorumluluk göstergesidir. Özellikle 12 Eylül sonrası dönemde dünyanın hiçbir uygar ülkesinde görülmeyecek sayıda faili meçhul cinayet işlenmiştir. Bu, dikkat çekici ve anlamlı bir "hukuk <bşı" eğilim ve uygulama artışı göstergesidir. Örneğin birkaç gün önce kamuoyuna yapılan resmi açıklamaya göre 1999 sonu verileriyle yargıyerlerinde faili meçhul olaylara ilişkin 741.029 dosya birikmiş bulunmaktadır. Bunun 18.639'uDGM savcılıklannda işlem görmektedir. Sadece 1999 yılı içinde gelen faili meçhul dosya sayısı (1092'si DGM savcıhklannda olmak üzere) 145.685 olmuştur. Bu sayılar hukuk devleti kavrammın ne kadar uzağında olduğumuzu da çok çarpıcı ve korkutucu boyutlanyla ortaya koymaktadır. Son dönemlerdeki faili meçhul cinayetlerin kaynağımn ve hedefinin 1980 öncesi eylemlerden farkJı olduğunu düşünüyorum. Kemalist aydınlanma devriminin ürünü olan laik demokratik devlet düzenini yıkarak yerine şeriat düzenine dayalı teokratik bir devlet oluşturmayı hedefleyen köktendinci "karşı devrim" örgütlerinin gerçekleştirdikleri faili meçhul cinayetler bu dönemde azgınlaşmış, kudurganlaşmış ve yaygmlaşmıştır. Üçok, Emeç, Dursun, Aksoy, Mumcu ve Kışlab cinayetleri bu serinin toplumu sarsıcı eylemleridir. Katledilenlerin ortak özellikleri, laik düzenin yılmaz savunucusu ve aydınlanma devriminin simgeleri ve bayrak isimleri olmalandır. Laik demokratik rejim ciddi bir tehdit altuıdadır. Son olaylar ve UMUT operasyonlanna dayalı iddianame içeriği, tehdit ve ihanetin boyutlanm belgelemektedir. Karşıdevrim örgütleri "terör örgûtö" boyutunu çoktan aşmış, "cihat ordusu" düzeyine ulaşnuştır. Bunun sorumlusu, aydmlanma devriminden ödûn verenlerdir. Onun kurumlannı söndürenler, yerine rejim düşmanı üreten kurumlan koyanlardır. Son dönemde örgütü örgüte kırdırmayı kurnazlık ve başan sanan, göz yumma, görmemezlikten gelme aymazhğı ile Hizbullah'ın ordulaşmasına yol açanlardır. Anılan yobaz, laiklik düşmanı, karşı devrimci yapının oluşumu ve gelişimi sürecinde de "kontrol <tqa örtülü yapı''nın yönlendirmelerinin olumsuz katkılan olduğuna ilişkin ipuçlan kaygı verici boyuttadır. Hukuk devletinde bu tür uygulama ve yönlendirmelere izin veriiemez. Yönetimin tüm karar, eylem ve işlemleri hukuka uygunluk denetimi altındadır. Şu yargı yanlış değildir: Bir güvence sağlanmadan, belli bir hoşgörü ve gözyumma olmadan hiçbir örgüt bu kadar faili meçhul cinayet işleyemez. Çözüm, hukuk devletidir; çağdaş, şeffaf, demokratik hukuk devleti. Bunu sağlamak doğrultusunda, tûm Kemalistler, ilericiler, demokrasi ve çağdaşlık yanlılan için uyanık olmak, gayret ve dayanışma göstermek zamanıdır. IFYIA TÂVSÂNOCf II CHp p M üyesi Hasan Fehmı'Güneş, Ipekçicinayetidosyasının, T Sıkıyönetim 'e devredilmemiş olsaydı eylemin diğer boyutlarımn Sıkıyönetim KomutamEmekli OrgeneralNecdet Üruğ'un gazetemizeyaptığı açıklamalar üzerine konuşan Güneş, "Hâlâ koruduğum inancım odur ki, ek süre kullanmak mümkün olsaydı, eylemin PORTRE / HASAN FEHMİ GÜNEŞ 1934, Sakarya doğumlu. Arifîye Köy Enstitüsü 'nde eğitim gördükten sonra lisefark sınavı verdl Yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi Hukuk FakültesVnde tamamladı, cumhuriyet savcıhğı yaptu Türkiye Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü programım izledi; katnu yönetimi uzntanı derecesi aldı, daha sonra CHP'denpolitikaya atıldu I977'de Ecevü'in azınhk hükümetinde îçişleri Bakanı oldu. Daha sonra bakanlıktan istifa etti. 12 Eylül darbesine kadar senatörlük yaptu 1980 sonrasında da bir dönem SHP'den milletvekili oldu. Şimdi CHPParti Mectisi üyesi olarak politik yaşamım sürdürüyor. kendi îçişleri Bakanhğı döneminde îstanbul Emniyeti 'nden aydınlanmasının mümkün olabileceğini söyledi. Dönemin 1997 den buyana ilkkez konuyla ilgili ve yine gazetemize diğer boyutları da aydınlanabilecekti. Bunu sağlayacak veri, bulgu, ipuçlan vardı"dedi. Güneş, MehmetAH Ağca 'nın Maltepe Askeri Cezaevi 'nden kaçırıhşı ve terör eylemleri ile cinayet zanlılannın himaye edilişinde Özel Harp Dairesi nin rolü konusunda da Anılan örgütteki bazı görevlilerin bu konudaki itiraf niteliğindeki ve doğrulayıcı açıklamaları yapıyı somutlamıyor mu? Susurluk bu bağlamda çarpıcı bir kanıt oluşturmuyor mu? " görüşüne yer verdi. Hasan Fehmi Güneş, Türkiye 'nin bu çağda artık çağdaş, şeffaf, demokratik bir hukuk devleti seçeneğini tercih ederek devlet içinde yuvalanmış çetelerle baş edebileceğine önemle dikkat çekti. - Siz, Mehmet Ali Ağca Türkiye'yegetirüdiği sırada hiçbir demeç vermediniz. Amasimdi konuşmak istiyorsunuz. .\eden? - Benim bu konudaki açıklamalanmın temel kaynağı, sizinle 1997 yüında yapügımız söyleşi metnidir. Ağca'nın Türkiye'ye getirümesi üzerine 15 Hazıran 2000 tarihli Cumhuriyet, o metnin ilgili bölümü- nü tekrar yayımlamıştı. Başka bazı gazeteler de Cumhuriyet'ten esin- lenerek yayınlar yaptılar Aynca bazı televizyon kanallan da arşivle- nndeki eski söyleşileri ve görüntüleri ekranlanna getirdiler. Ben, Ağ- ca'nın Türkiye'ye getirilmesinden bu yana, bir süre için hiçbir med- ya organına konuşmamayı tercih emm. Ancak bu arada gündeme ge- len tartışma ve gelişmelere katkı yapmam gerektığini gördüm. Bu ne- denle bu dönemde de ilk kez yine sızınle, Cumhuriyet'e konuşuyo- rum. Bunun anlamlı olduğunu düşünüyorum. Söyleşının doğru algı- lanması içm bu duyarhlığımı vurgulamayı yararlı görüyorum. - Necdet Üruğ, sizin suçlamantz üzerine emniyeûn yetetii sorgu- lamayapmamasL, aynca o dönem emniyetgüçleri içindeki bölünme nedeniyle dosyayı Sıkıyönetim 'e devretme karan aldığını, bunun da yasal yetkileri içinde olduğunu söytedi. Siz bu konuda ne diyeceksi- nk? - "Suçhma" sözcüğunü kullanmayı doğru bulmuyorum. Suçlamak, suç atmaknr. Bir olayı, olayın aşamalarını söylemek ise "açıklaınak''tır Sizinle yapüğımız ve 9 Mart 1997 günü Cumhuriyet'te yayımlanan söyleşinin, özellikle Ipekçi cinayeti ile ilgili bölümünde kişilere yö- nelik "saçlavıa" ifade yoktur. Hatta o kadar ki, benim tarafimdan ki- şi ismi dahı telarTuz edilmemistir. Isimler, anJama kolayhğı sağlamak amacıyla sizin tarafınızdan tımak içine konularak ilave edilmiştir. Anılan söyleşinin o bölümünde cevabı aranan soru, Ipekçi cinayeti- nin soruşturmasınm neden tamamlanmadığı, cinayetın arkasındaki planlayıcı, azmeranci kışı, örgüt ya da yapının niçin ortaya çıkanlma- dan soruşturmaya son verildığı idi. Ipekçi cinayeti ve îstanbul pollsl - -öyiedegümi? *** ' 3 S if -Ben de soruşturmanın genişletilerek sürdürülmesi, örgütsel bağı- nın da tam olarak saptanması ve diğer noksanlannın tamamlanması için 15 günlük sürenin yetmedığini. Îstanbul Sıkıyönetim Komutan- lığı'ndan ek süre ıstendığını, komutanlığın bu süreyi vermedığini, bu nedenle dosyanın ve sanığın askeri savcüığa teslim edılmek zorunda kaldığım anlattım. Aynı doğ- rultu ve içerikte anlanmlanm yine o tarihlerde birkaç teie- vizyon programında da ya- yımlandı. Yanlış hatırlamı- yorsam, o tarihte de, son tar- üşma sürecinde de Sayın Üruğ, benim bu açıklamamı doğruladı. "Yasal takdir yrt- IdmikuflaodnL Soruştnnna- nm askeri savahkça yûriitû- lüp tamamlanmasuu nvgun gördüm" anlamında açıkla- malaryapü. Hatta "karannm tarttşdabfleceğiıır de lütfetti. Bence sorunun cevabı bu- lunmuştur. Benim gerekçem kabul edilmiştir. Yani, soruş- turmanın örgütsel boyutu ve bağlantısı ile ilgili bölümü, Sıkıyönetim Komutanh- ğı'nca ek süre verilmediği için tamamlanamamıştır. Sa- yın Üruğ'un, Îstanbul polis örgütüne yönelık olumsuz de- ğerlendirmelerine dayandır- dığı gerekçesine ise kesinlik- le katümıyorum, kabul etmiyorum. Îstanbul polisınin o dönemdekı ve özellikle Ipekçi cinayetindeki başansını övgüye değer görüyorum. Örgütlü suç ve suç örgütleri kavramlannın henüz bilinmediğı bir dö- nemdi. Polis, "örgüdfi suç" konusunda eğitilmemışü, donatılmamış- tı, deneyimi de yoktu. Teknik olanaklan son derece smırlıydı. Bu olumsuz koşullara karşın insanüstü bir özveri ve görev bilinci İle ge- ce gündüz çalışarak, kafa yorarak, iz sürerek. damla damla bilgi de- rerek Ipekçi cinayetinin sanığmı ve bazı arkadaşlannı 5 ay gibi kısa bir sürede saptadı ve yakaladı. Sayın Üruğ'un "Emniyet sorgulaması fabn, bunlarm bepsi h P di- ye küçümsediğı o dikkatli, yorucu çahşmalar sonucunda Ipekçi cina- yeti sanığı yakalandı. O ekibin, günlerce ve gecelerce, ayaklanndan botlannı çıkarmadan işlerini "hP olsun diye değil görev ve şeref bi- lerek, tükenmeyen bir enerji ve heyecanla çahşmalannı hâlâ saygıyla hatırlıyorum. Ne yazık ki o yüzakı çocuklann çoğu görevlerinden uzaklaşnnldı Hâlâ koruduğum inancım odur ki, ek süre kullanmak mümkün olsa ıdı, eylemin diğer boyutlan da aydınlatüabilecekti. Bu- nu sağlayacak ven, bulgu ve ipuçlan vardı. Uzman ve son derece ye- tenekli bir kadro, sağlanan başanyı tamamlayabilirdi. "15 gündene vapıldı ki süreisteniyor?'' diye dudak bükenler bilme- lidir ki o 15 günün her dakikası değerlendirilerek mahkemeye. idam karan gibi zorbir hüküm kurmaya yeterli, bu çerçevede noksansız bir dosya hazuiandı. Ek süre kullanılamamasına hayıflanmamın sebebi bu. Bir inancımı daha sunmak istiyorum. Polisin içindeki sorunlann ve görevi olumsuz etkileyen aynşmalann sorumlusu polis örgütü de- ğil, siyasi iktıdarlardır. Polis örgütü bu tür el atmalann mağdurudur. Ancak bütün bunlara rağmen, polisimiz iyi eğitilir, iyi donatılır, iyi yönetilir ise "üstûn" başanlar sağlayabüir. Ben bımu yaşadım. Kaldı ki, Ağca'nın Maltepe Askeri Cezaevi'nden ve Garnızo- nu'ndan kaçınhşı ile ilgili acıklamada Sayın Üruğ, "oradald askeri görevfiferin tophımun bir parçaa olduğunu. topiumdald ideolojik ay- njmadan etküenmişobbflecekkrini.oıüann da fikirleri oiabileceğmi'' ileri sürmektedir. Kaçırmayı açıklamaya yeter bulmadığım, katıyen ka- çırmanın o derece basıte indirgenmesine katılmadığım bu düşünce ka- hbını doğru sananlann, aym kaiıbı poüs örgütünden esirgemeleri çif- te standart uygulamak olmuyor mu? Polise haksızük olmuyor mu? -Ancak, Sayın Üruğ,sizinkendisinisuçladığınızi varsaytyor... - Söylenmemiş sözlen söylenmiş gıbı kabullenip senaryolaştırmak ve sonra buna dayalı tepkiler üretmek sağlıklı bir algılama ve tartış- ma yöntemi değil. 1997 tarihli söyleşımızın tek bir yerinde sadece bir kez olsun Sayın Üruğ'un ısmmı söyledığim ya da "Ağca'nm koanş- masını kasten engeüedi" dedığun göstenlsm, aluıganlığına hak vere- ceğim. Anılan söyleşi boyunca incıtici tek kelime kullanılmamıştır. Ben inandıklanmı söylemekten çekinmem, ama hakaret etmeden, in- citmeden söylemeye dikkat ederim. O söyleşide de bu özen gösteril- miştir. Muhatabımdan da aynı özeni beklemek hakkımdır. Ancak Sa- ym Üruğ'un yaklaşık üç yıl gecikerek açıklamalar yaparken kullan- dığı bazı sözcüklerin özenlı seçılmediği kuşkusunu tasıyorum. Örne- ğin, benim anlatımlarımla ılgılı olarak kullanılan "hayal mahsulü, art lüyetti. insaf, izan ve ahlaküikten uzak, önvarguun kronik hale gebne- si, takınü" gibi sözcükJer beni tahkır amacıyla kullanılmamış ise, ge- riye alınmasını bekliyonım. Konuştuğumuz, devlet idaresi ise, ki öy- ledir; siyaset ise. kı öyledir, bu konularda kımsenın bana rütbe söyle- mesini, üstlük ve üstunlük taslamasmı kabul etmem. Herkes kendisı- nın ne kadar olduğunu ve ne olmadığını da bılırse tartışmalann düze- yi de yükselu". 'Aflca'nın kagışı soru Işaretr -Sayın Üruğ, Ağca 'nın MaltepeAskeri Cezaevi'nden ülkûcü maf- ya tarafindan kaçırüdığını kabul ediyor ve en sıkı korunan cezaev- lerinde bile bu tür kaçırma olaylan olabileceğini söylüyor. Sizin de- ğertendirmeniz nedir? - Yukanda da değındığım gibi Ağca'nın askeri cezaevinden kaçın- hşı ile ilgili, bütünlükten yoksun, hatta kendı içinde çelışkili açıkla- malar beni inandumamakta, tatmin etmemektedır. Ağca'nuı kaçınldığı cezaevi bir askeri garnizonun ıçındedu-. Ceza- evinden sokağa çıkılmamakta, garnizonun içinde kalmmaktadır. Gar- nizonun nizamıyesınden (kapısmdan) giriş-çıkış da kurallara bağlıdır. Sıkı kontrol altındadu- ! Demem o kı, oradan A^ca gibi bir mahkûmun kaçmlabıhnesi bir- ' kaç sempatizanm ya da para ile temin edılmiş birkaç amatörün boyu- nu aşar. Kaldı ki, İcaçma niyeti ve kararhhğı Adli Tıp'taki ilk girişün nedeniyle bilıniyordu da. Bu durum, daha dikkatli olmayı, ek önlem- ler almayı da akla getirmış olmalıydı. Olay böylesi uydurma. mantı- ğı zorlayıcı, yasamuı gerçeklenne uymayan öykülerle geçiştirilemez. Bu konularla ilgilenen herkes bilir ki, suç örgütleri, mılitanlannı se- çerler, eğitirler, gerekirse özel kamplarda geliştinrler, donanrlar, yön- lendinrler, planladıklan eylemlere sürerler; bakımlannı, gereksinim- lerini karşılamayı üstlenırler. Tutukevine ya da cezaevine düşenlerle ılışkılerıni ve ilgilerini sürdürürler. Onlara verdiklen "akfiyet" duy- gusunu her koşulda güçlendirirler. Savunmalannı sağlarlar. Savunma ustahklanyla kurtaramadıklannı kaçınrlar. Kaçışı örgütler, planlar ve gerçekleştinrler. Bunun ıçm gereklı ılışki, para, belge, araç örgüt ta- rafindan sağlanır. Büyük kaçırmalan gerçekleştirmek, büyük riskleri üstlenmek büyük örgütlerin işidir. Benim iddiam şu: Ağca'yı Malte- pe Cezaevi'nden ve askeri garnizondan kaçıran örgüt, Ipekçi'yi öldür- me emnni veren örgüttür... Daha masum görünüşlü bir yalana ınana- cak kadar saf değilun. Kımse kusuruma bakmasm... Sllahlı lcuvvetiere haksızlılc 1 - Siz Korkut Eken gibi ktşilerin ÖzelHarp Dairesi 'nde görevU ol- duklanm biliyorsunuz. Aynca Özel Harp Dairesi'nin Türkiye'nin Gladio 'su olduğunu söylüyorsunuz, Ama Secdet Üruğ, kuruluş için- deki birkaç kişinin bu teskilatı bağlamayacağı ve bunlarm bireysel hareketler oldıtğu görüşünde. Sizin değeriendirmeniz nedir? - Tarnşmanın bu bölümüne de bir açıklama sunmak zorundayım. Sayın Üruğ, benim Özel Harp Dairesı'ne yönelik kaygı ve kuşkulan- mı "Güneşte, silahh kuvvetler terör vetedhişte bir şeylervaptıvarjp- s var" biçımınde ve çarpıtıhnış olarak tercüme ederek silahlı kuvvet- lere haksızlık yapmaktadır. Söz konusu oian "özd" bir yapıdır. Bu yapı sadece silahlı kuvvet- ler mensuplanndan oluşmuyorsa; bu yapının sivil uzantüan ve sivil örgüt binmlen varsa; bunların kontrolüne ve gerektiğinde kullanma- lanna harp dairesının araç, gereç ve olanaklan verilmışse; uzantıyı oluşturan kesundekı görevliler, solcu düşmanı, demokratik toplumcu düşmanı olarak özel kamplarda yetıştırilmışse; 'tfrtanın sohı" ile ko- münızmi aynileşnrecek doğrultuda genci bir ideoloji ile şartlandınl- mışlarsa; bu şartlanmışlıkla CHP ıktıdannı komünizmin işgali gibi al- gılıyorlarsa ve işin daha vahim yönü, bu "uzanö yapı" sıyası ıktida- nn bilgi ve denetlemelen dışındaysa; aynca terörü, terör ortamını tır- mandıran Kahramanmaraş olaylan gibi, üniversiteli öğrenci topluluk- lannı bombalama gibi, öğrenci evlerinde ve yurtlannda katlıam yap- malar gibi, kahve taramalan gibi, otobüs kıırşunlamalan gibi, Abdi Ipekçi cinayetleri gibi toplumu sarsıcı eylemlerde onlann rastlamyor ise kuşkulanmaktan, onu denetlemekten başlayarak üzeri- ne gitmekten başka yolu var mı? Terörü yükselten her büyük olayda bu kuşkuyu güçlendiren veriler saptanmıştır. Daha sonrakı dönemler- de o yapının üyelerinden olup 1980 öncesi eylemlerin bir bölümunun sanığı durumundaki kanun ya da cezaevi kaçaklannın yurtdışuıa ka- çınknası, sonra onlann "kannı erki ve olanaklan" kullanılarak, özel belge, kimlik ve pasaportla yurda gızlıce getınlıp çeteler oluşturarak eylemlere sürülmesi bir anlam taşımıyor mu? Anılan örgütteki bazı görevlilerin bu konuda 'itiraP nıteliğındekı ve doğrulayıcı açıklamalan, yapıyı somutlamıyor mu'' Susurluk bu bağlamda çarpıcı bir kanıt oluşturmuyor mu? Sorun, hukuk devleti sorunudur. Hukuk devletinde bu tür örtülü ya- pılar ohnaz, ben onu söylüyorum. Hukuk devleti tüm sorunlannı hu- kuk kurallan ıçuıde kalarak ve görevlı kadrolan ile çözer. "Shil uzan- ö" artığı, kanun kaçağı sanıklarla işbirlığine tenezzül etmez, ben onu söylüyorum. Hukuk devletini oluşrurabilmenız için öncelikle bu tür yapılann dağıölması gerekir. Geçmışlerinın gün ışığında, toplum önünde sorgulanması gerelar. Bu konuda devlet yapısının kendisi ile geçmişi ile yüzleşmesı gerekir. Ben onu söylüyorum. Hukuk devletinde sıyası ıktıdann bilgi ve denetimi dışında hıçbır örtülü yapıya izin venlmez. Benim de söyledığim bu. Burada tartışı- lan tavır, gerçek anlamda hukuk devletınden yana olup olmamaknr. Bu konuda kisilere indirgenmiş bir tartışma, işin özünü gözden kaçır- nıaya neden olabilir. Ben konuyu yapısal düzeyde, kurumsal düzey- de sunmaya çalışıyorum. - Özel Harp Dairesikonusunda daha önceki söyleşimizde yapttğı- nız açıklamalanmzı Sayın Ecevit de doğruladı... - Siyasette ve devlet adamJığında. Bülent Ecevit olmak kolay değil 12 Eylül deöerlendlrmesl -12 Eylül 1980 'den öncepek çok aydımmızm Abdi tpekçi gibifa- - iTımeçhul cinayetlere kurban gittiğine tanık olduk. Kamuoyunda bu cinayetler 12 Eylül'e hazıriık olarak algûandu Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? - Bu yöndekı değerlendirme ve algılamaya dayalı ıddıa toplumun değışik kesimlennde yaygın olarak kabul görmektedir. Bu konuda spe- külasyona açık ve haksız suçlayıcı kurgulardan uzak durmaktan ve ger- çekçı olmaktan yanayun. Ancak 12 Eylül elkoymasının ge- rekçesuun ağırhğını "terör eyiemle- rinin öntenememesi ve yayguıiaşma- a"nın oluşturduğunu bılıyoruz. Top- lumu ve ülkeyi 12 Eylül'e doğru su- rükleyen ciddi, büyük, güçlü. ancak kolay görülüp. tanunlanamayan ve tamamı yerli olmayan bir programın işletildiğmı ve sonuç aldığmı kabul etmenin gerçeğe aykın ohnadıgmı düşünüyorum. Soğuk Savaş döne- mının, iki kutuplu dünyanın dehşet dengesinin hesaplannı yapmak ve bıze rol bıçmek konum ve gücünde olanlann öngördüğü düzey ve yapı- da kalmamız gerekiyordu. 1961 Anayasası'nm getirdiği özgürlükle- rin ve açJuniann toplumsal yapımı- za yerleşmesinm ve kurumlaşması- nın; tam demokrasinin toplumsal do- kumuza özümsetihnesinin önü ke- silmek isteniyordu. Demokratik top- hımcu, sosyal özlü, emek öncelıklı değerlerin örgütlenmesi, güçlenme- sı ve hatta ikridara uJaşması o hesap- lara ters düşüyordu. Özel amaç \e süreçlerle oluşturulan terör örgütleri demokrasiyi ve özellikle top- lumcu demokrasiyi hedef almıştı. Siyasi kurum ve sorumlulann bu bölümünün bu gelişmeyi tam algılayamadığı için duyarsız ve tepkı- siz kalması, bir diğer bölümünse bu tür şıddet örgütlenmelenne arka çıkması, onlan "devlete yardnna güç* olarak; eylemlerini suç değil "kamu görevi" olarak tanımlayıp beslemesi, polis devleti asaması ge- reklenne göre oluşturulmuş iç güvenhk örgütünün terör konusunda hazırhksız ve yetersiz bırakılması, hatta yanlı davranmaya yönlendı- nünesi anılan senaryonun işletilmesini kolaylaştırdı. Böylece oluştu- rulan, özendirilen çatışma ve terör ortamı hızla boyutlandı. yaygınlaş- h. Sıra terörü, toplumu sarsıcı olaylarla tırmandırmaya gelmıştı. Bu karann ilk uygulaması Kahramanmaraş'ta sinemaya atılan bomba ile gerçekleştirildi ve kısmi sıkıyönetim ilanına kadar ulaşan parlak (') bir sonuç alındı. Ipekçi cinayeti gibi tırmandıncı olaylar 12 Eylül'e kadarkararühkla sürdürüldü. Böylece her tırmandıncı olayla terör bu üst düzeye yükseltilerek yoğunlastınldı, korkunçlaşnnldı Ve. 12 fc> lül'ün gerekçesı hazn-dı. 12 Eylül yönetimi döneminde, korku ve sindinne "yönetnn yönte- mi" olarak uygulanarak; zor ve silah kullanma tekeli abartılıp güncel- leştirilerek, sıradanlaşrınlarak; demokrasi askıya alınarak terörün ön- lenmesi yeğlendi. Ancak başanlı olunduğu söylenemez. Ahnan sonuca başan denı- lemez. Çünkü, aynlıkçı terör ve köktendinci terör o dönemın ürünle- ridir. Aynca, demokrasiden vazgeçilerek, demokrasi feda edüerek ah- nacak hıçbir sonuç demokrasi kadar değerlı \e gereklı olamaz Kaldı ki terörün hedefı zaten demokrasi ıdı. Demokrasiden vazgecmek te- rörü önlemek anlamına gelmez, olsa olsa terörün ıstedığini vermek anlamına gelebilir. Bugün geriye dönüp baktığunızda demokratikleşme, çağdaşlaşma, modemleşme programımızın 21 yıl sonra geldığı noktanın 11 Ey- lül'den daha ileride olmadığını görürüz. Bizi 12 Eylül'e sürükleyen komplo programınuı amacı da bu ıdi, diye düşünüyorum Benzer tuzaklara tekrar düşmemek için hızla toplumumuzu "çağdaş, demok- ratik toplum", devletimizi de "çağdaş hukuk devjeti" düzeyine taşunahyız. Çağdaş hukuk devleti yapısı hem bu tür komplolara kapalıdır ve hem de bu tür girişimleri daha kalkışma aşamasında önleyıp söndurecek olanaklarla donatümıştır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear