13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN 2000 SALJ 8 DİZI Turgut Özal, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'denparti kurtna iznini alınca cemaat ve tarikatlara yöneldi Cemaatlem gerçeklideri: Oud 72 Eylül darbecileri üç yıl sonra siyasi partile- rin kurulmasına izin verdiler. Darbecilerin amacı bir sağ, bir de sol görüntülü iki güdüm- lü parti ile seçime gitmekti. Ipler böylece yine ken- dilerinde olacaktı. Kurulacak diğer partiler veto edilecek, sadece iki güdiimlü parti seçime girebi- lecekti. Emekli General Turgut Sunalp'e Milliyet- çi Demokrasi Partisi MDP'yi, Necdet Calp'e de Halkçı Parti HP'yı kurdurdular. Bunlardan hangi- si kazanırsa kazansın darbeciler için fark etmeye- cekti, ama sağ kesıme hitap eden MDP büyük ih- timalle tek başına ıktidar olacaktı! Fakat parti kurmak isteyen biri daha vardı: Dar- becilerin kurdurduğu Büİend l lusu hûkümetinde görev alan Turgut Özal. Özal parti kurmak için Ev- ren'den izin aldı. Evren ve arkadaşlan Özal'ın par- tisini önemsemediler, aksesuar bir parti gözüyle baktılar. Nasıl olsa Özal "TakunyalT bilinmektey- di,pek oy alması da mümkün değildi. özal parti kurma iznini kopannca önce cemaat ve tarikatlara yöneldi. Iktidara gelirse cemaatleri koruyacak ve onlara destek verecekti. Cemaatin önereceği kişileri milletvekili, hatta bakan yapa- caktı. Artık Erbakan, Demirel ve Türkeş siyasi ya- saklıydı. Kuracağı partide o partilerden pek çok ki- şi yanında yer alacaktı. Tek başlanna hûkümet ol- ma firsatı vardı, bu fırsat tepilmemeliydi. tktida- nnda inançlı kesimi her yerde kollayacak, devle- tin önemli kurumlarında yer verecekti. tnançh ke- simi iktıdar yapacaktı. Özal'ın bu teklifleri cema- atleri memnun etti. Evren'i destekleyen kesimler, Özal'ı desteklemeye ve parti için çalışmaya söz verdiler. Özal, MSP'li dostlarını da ikna etti. On- lann teşkilatçılıklanna ihtiyacı vardı. Kendisi de gerçekte MSP'liydi, 1977 seçimlerinde MSP tzmir milletvekili adayı olmuştu. Erbakan'ın fikirlerini iktidar yapacağını söylüyordu. MSP'den pek çok kişiyi partisinden aday gösterecekti. Özal, aynı şeyleri MHP ve APTilere de söyledi. AP'den bir umudu yoktu. Demirel, Güniz So- kak'taki evini karargâh gibı kullanarak AP'lileri kontrol etmekteydi. Yine de üç partiden başka se- çime giren parti olmayacağını bildiği için, AP'li ta- bandan oy alacağmı düşünüyordu. Özal, CHP tarafına da bu şekilde yaklaştı. Kon- seyin iki güdümlü partisine karşı kendilerinin tek sivil parti olduğunu gören sol kesimlerden de oy geleceğini hesaphyordu. Böylece Anavatan Parti- si kuruldu. ANAP, dört eğılimin partisiydi. Ço- ğunluğu tarikatlardan ve cemaatlerden olan, fakat isimleri pek bilinmeyen kişilerden teşkilatlar oluş- tu. Cemaatler, MSP'liler, MHP'lıler, hatta kimi sol- cu isimler bile yer almıştı ANAP'ta. Mehmet Ke- çeciler, Korkut ÖzaL Cemil Çiçek gibı MSP'liler, Sadi Somuncuoğlu, Agâh Oktay Göner, Namık Ke- mal Zeybek, HafiJ Şıvgın gibı MHP'liler, Yıkhnm Akbulut gibı APTi. Cavit Kavak gibi solcular ANAP çatısı altında yer aldılar. Ama ANAP'a çok şans tanınmıyordu. AP'nin pek çok önemli ismi, kamuoyunda tanınmış bürok- ratlar, 12 EylüTcü general Turgut Sunalpin par- tisi MDP'ye geçmişti ve medyada MDP riizgân esiyordu. Kenan Evren, özal'ı eleştlrlnce... Siyasi yasaklı parti liderleri de boş durmuyor- du. Demirel önce Büyük Türkiye Partisi'ni (BTP), o kapatılınca ardından Doğru Yol Partisi'ni (DYP) kurdu. Erbakan, Refah Partisi'ni (RP), CHP'liler Sosyal Demokrat Partiyi (SODEP), CHP ile yo- lunu ayıran Bülent Ecevit, Demokratik Sol Par- ti'yi (DSP), Alparslan Türkeş, Milliyetçi Çalışma Partisi'ni (MÇP) sahneye soktu. 12 Eylül'e İcadar bir cemaat yapısında olan Mü- cadelecilerin lideri Aykut Edibali de Islahatçı De- mokrat Parti'yi (IDP) kurdu. Bunun dışında Demi- rel ve Erbakan, ne olur olmaz düşüncesiyle yedek partiler de oluşturunca, partilerin darbecilerce is- tenmediğı bir dönemde yırmi-otuz kadar parti or- taya çıktı.Fakat bütün bu partiler MGK tarafindan veto edildi. Seçime sadece MDP, HP ve ANAP'ın gireceği açıklandı. Ortaya çıkan bu tabloda; Demirel, Ecevit Tür- keş, Erbakan gibi liderler, taraftarlarına "Boş oyve- rin" çağnsı yaptılar. Yeni Asyacı Nurcular da De- mirel'in talimatmı uyguladılar. Bazı solcular boş oy kullanırken MSP içindeki partisizler de hiçbir partiye oy vermediler. ANAP'ta lıder Özalın dışında pek tarunmış kimse yoktu. Şöhretliler hep MDP'deydi. Kamu- oyu da MDP kazanacak havasma girmişti. Bu yüzden ANAP'a destek için söz veren cema- at ve tarikatlar kararsızhğa düştüler. MDPTiler de tarikatlara ve cemaatlere çeşitli vaatler sunmuştu. Fethullahçılar, Konseyciler, Süleymancılar ve di- ğer bazı dini çevreler MDP'ye oy verme yanlısıy- dılar. MDP, askerin ve medyanın desteğini arkası- na almıştı ve kesin iktidar olacağı izlenimi ver- mekteydi. ANAP'ın pek şansı yok gibiydi. MDP'ye oy vermek cemaatler içın daha doğru ola- caktı. Kaldı ki askeri darbeyi desteklemişlerdi, MDP cuntacılann partisiydi. Cemaatlerin başına bir şey gelmemesi için MDP tercih edilmeliydi. Natcşllerden özal'a destek Bu tür tartışmalar ve istişarelerden sonra ANAP'a söz veren Fethullah Gülen, Mehmet Kır- kıncı gibi cemaatler MDP'ye yöneldiler. Güçlü- den yana tavır almak, bu cemaatlerin temel felse- fesiydi. Şu anda güçlü olan ıse MDP'ydi. Nakşi- ler ıse zaten keudüerıadeıı ûlan Turgut Özal'ın ANAP'uıa destek verecekti. Ama seçimden iki gün önce Cumhurbaşkanı Ke- nan Evren, Turgut Özal'ı azarlayan bir konuşma yapınca, ANAP'ın talihi değişti. Gerçekten de fa- vori olan MDP büyük antipati kazandı. Kenan Ev- ren, neredeyse açıktan açığa MDP'ye oy verin de- meye getirmiş, sanki bu konuda halka emir vermiş- ti. Turgut Özal, Evren'in bu konuşmasını duyun- ca, telaş ve panik içinde olan partililerine "Tetaş etmeyin, Evren bu konuşmasryla bizi iktidar yapı- yor" dedi. Gerçekten de MDP'ye oy vermeye ka- rar veren tarikat ve cemaatlerden başka, hemen he- ŞAİD-t NURSİ'DEN BUGÜNE Bilinmeyen *'* İSLAM -ıo- • 1983 seçimlerinin yapılmasından iki gün önce Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Turgut Özal'ı azarlayan bir konuşma yapınca ANAP'ın talihi değişti. Askerlerin desteklediği MDP'ye oy vermeye karar veren tarikat ve cemaatlerden başka, hemen hemen bütün kesimlerden büyük bir çoğunluk, Kenan Evren'in konuşmasına tepki olarak ANAP'a oy verdi. 6 Kasım 1983 seçimlerinde ANAP ve Turgut Özal tek başına iktidar oldu. Turgut Özal, 1983 seçimlerinde iktklara gehnce o zamana kadar pek yan yana durmayan sayısız cemaat ve tarikat) da partisinin bûnyesinde bnieştirdL men bütün kesimlerden büyük bir çoğunluk, Ev- ren'in konuşmasına tepki olarak ANAP'a oy ver- di ve 6 Kasım 1983 'te ANAP büyük bir çoğunluk- la tek başına iktidar oldu. Turgut özal dönemi; * ^ * * *' cemaatlerin altın çagı Özal'ın Anavatan Partisi tek başına iktidar olun- ca cemaatler ve tarikatlar bayram ettiler. Özal, sa- dece siyasi dört eğilimi değil, o zamana kadar pek yan yana durmayan sayısız cemaat ve tarikatı da partisinin bûnyesinde birleştirdi. Özal'dan başka pek kimsenin tanınmadığı ANAP'ta bilinenlerin dışında bilinmeyen pek çok tarikatçı ve cemaat mensubu parti yönetiminde, milletvekilliğinde, parti teşkilatlannda yer almış- tı. Cemaat ve tarikatlar ilk kez galipler safında ol- manın mutluluğunu yaşadılar. O güne kadar yaşa- dıklan "hep mağhıbuz'' ezikliği bitmişti. Özal, seçim öncesi cemaat ve tarikatlara verdi- ği sözleri tuttu. Kendisi de Nakşibendi tarikatın- dandı, ama bu yönünü önplana çıkarmamamıştı. Daha çok ekonomist yönüyle tanmıyordu. Kendi- si ve özellikle ailesi modern ve girişimci bir görün- tüye sahip olduğu için laik kesimin yadırgamadı- ğı birisiydi. O zamana kadar AP'ye ve CHP'ye oy verenlerin lider şablonuna uygundu. Ekonomiyi bilen, modern, girişimci, ikna kabiliyeti olan, laik, liberal ve güçlü bir insandı Turgut Özal. Basın, ik- tidara geldiğinden beri bu yönünü özeüikle vurgu- lamaya başlamış ve kamuoyu Turgut Özal'ı be- nimsemişti. Turgut Özal, "Erbakan gibi gerki, De- mirel gibi Idnci, Ecevit gibi hırçuı değildL" tnançla- ra saygılı laik bir liderdi. Ama bu ımajm gerisinde Özal gerçekte bir tari- katçıydı ve dini çevrelere bugüne kadar kazanama- dıklan mevkileri, makamlan kazandıran; yine bu- güne kadar alamadıklan mesafeleri almalannı gız- liden gizliye sağlayan kişiydi. Mesela Milli Eğitim Bakanlığı tamamen tari- katçılann ve cemaatlerin elindeydı. Dini çevrele- rin yayunladığı dergiler, kitaplar MEB Talim Ter- biye Kurulu tarafindan okullara tavsiye ediliyor, Tebliğler Dergisi'nde bu tavsiyeler yayunlamyor- du. Fethullah Gülen'in Sızmtı dergisi, kitaplan, Yeni Asya yayınlannın kitaplan, Zafer dergisi ve yayınlan gibi dini kıtaplann çoğu artık Milli Egi- tim Bakanlığf nca okullara tavsiye ediliyor. devle- 4tm kütüphanelerine alınıyordu. Bu bile yetiyordu cemaat ve tankatlara. Hatta Özal'ın bu iyiliği, Yeni Asya cemaatinde bile tar- tışıldı. Özal kendisine oy vermediğini bile bile bu Demirelci, Nurculann kitaplannı da devletin hima- yesuıe almıştı. Özal. Yeni Asya kesimine mesajlar da iletiyordu: "Sizin Demirelciliğiniz boşuna, o bu- güne kadar bu basit işleri bile yapamadı. Demirel Müslümanların yanında görünür. ama kesinlikle öyle değUdir. Ben gerçekte Müslümanlann en bü- yük destekçisi vim."" Buna rağmen Yeni Asya'cılar Demirelcilikten taviz vermediler. Özal, onlara ne kadar iyilik ya- parsa yapsın demokrat misyonun temsilcısi sade- ce Demırel'di! Turgut özal'ın Necmettin Erbakan ve Süleyman Demlrel'den üstün yönlerl Özal, Islamcılann gözünde değil ortalama insa- nm gözünde de 12 Eylül öncesindeki liderlerin ta- mamından üstün kabul edilıyordu. Bir kere Erba- kan gibi îslam'ı açıktan istismar konusu etmiyor, "Yüz bin tank üreteceğiz'' gibi abartılı. "Kadayı- nn alü tazaracak" gibı itici konuşmalar yapmıyor- du. Buna karşın tslam için Erbakan'dan daha iyi iş- ler yapıyor, inançlı yönünü sevimli, doğal ve içten bir tavırla gösteriyordu. Demirel gibi kavgacı, sö- zünde durmaz, idare-i maslahatçı, oyalayan, sö- zünde durmayan, hep yuvarlak laılar eden ve he- saplar içinde olan biri değildi. Ecevit gibi hırçın ve hayalci görünmüyordu. Türkeş gibi ırkçı tarafi yok- tu. Milliyetçiliği sevimli bir kalıba sokmuş ve mil- liyetçilere sahip çıkmıştı. Zaten 12 Eylül öncesi anarşi ve kavga dönemin- de o liderlerden bıkılmıştı. Özal o karanlık günle- ri unutturmuş, Türkiye'nin önünde ufuklar açmış, ekonomiyi canlandırmış, topluma huzur ve banş getirmiştı. Değişik kesimdeki insanlann o günler- de Özal hakkındaki duygu ve düşüncelen bunlar- dı. Ama tarikat ve cemaatlerin gözünde Özal'ın, Erbakan ve Demirel'den üstün yanlan daha fark- hydı. Erbakan o kadar Islamcı olduğu halde içe dö- nüktü, hayal âlemindeydi ve insani ilişkileri zayıf- tı. Kendi dışındakileri düşman görmüş, yumuşak ve sevecen yaklaşmamışrı.'^ia^ur ve^epeden ba- kan bir yapısı vardı. Onun için sadece partisinin hü- kümette yer alması ve kendisınin başbakan olma- sı ideali her şeyin üstündeydi. Erbakan'a yaklaş- mak, onunla oturup konuşmak, ona bir mesele aç- mak mümkün değildi. Görüşülüp konuşulduğun- da bile Erbakan konuşanı dinlemez, hep kendisi konuşur ve emrederdi. Ama Özal farklıydı. O in- sanlan dinlemekte ve yakınlık göstermekteydi. Üs- telik konuştuklanna yardımcı olmakta, bazı konu- larda bizzat devreye girip zor görünen meseleleri çok kolay çözmekteydi. Demirel de insani ilişkiler yönünden fena değil- di. Herkesle oturup konuşur, dinler, ama sadece dinler, kendi bildiğini yapardı. Çoğunlukla verdi- ği sözü yerine getirmezdi. Demirel için, "dün dündü'". O bir idare-i mas- lahatçıydı. Dindarlara yakın durması oylannı al- mak içindi ve en önemlisi dını kesime "Bana oy vermeye mecburlar" gözüyle bakmaktaydı. Yeni Asya kesimi başta olmak üzere MSP'ye karşı olan dini kesimleri hep oyalamıştı. "CHP'li ve komü- nist basuta" destek olurken Yeni Asya'yı görmez- likten gelmişti. Nurcular, "Niye bir Nurcu bakan yok?" dediği zaman, "Ben varun ya, yeter" diye- rek onlan aldatmıştı. Turgut özal'dan dini çevrelere devlet kredlsl Gerçekten de Özal, dini çevrelere büyük yar- dımlar yapmıştı. Devlet imkânlannı cemaatlerin hızmetine sunmuştu. "Parakazanmak,kaUanmak vegüçlenmekzorundasınız" diyerek devlet banka- lannın kredilerinden cemaatlerin de faydalanma- sını sağlamıştı. Büyük şirket kurmalannı, başına girmelerini önerdi. tnançlı şirketler günün birinde Koç ve Sabancı gruplan gibi zengin olmahydı. inançlı gazeteler, Hürriyet, Günaydın, Milliyet gi- bı büyük gazeteler halıne gelmeliydi. Özal, ülke- nin zenginlerini yanına alıp sermayenin en büyük MSP'ligençlerdepartisizlik akımı 12 Eylül yönetimi, solcu ve ülkü- cüleri içeriye atarken o mücadele dışında kalan MSPTi gençlere do- kunmarruştı. Aynı durum, cemaat ve tarikatlar için de geçerüydi. Di- ni kesimden içeriye alınanlann sa- yısı hayti a2xh. Solcular ve ülkücü- ler tutuklanınca meydan onlara kal- mıştı. Orgütlenme yetenekleri gelişkin, örgütlü mücadeleye yatkın MSP'li geırçler ftmdüik boştaych. Artık parti yoktu. MTTB ve Akıncılar Dernegi gibi dernekler de kapan- mıştı. Buboşlukta kimileri cemaat- lere ve tarikatlara yöneldi. Bir kısmı ise o dönemde heyecan yaratan ve bir arayışa cevap veren partisizlik akımına yöneldi. Za- manla partisizlik, başı belli olma- yan bir güç haline dönüştü. Yılmaz Yalçıner, Nurcu Alaad- din Kaya ile ortak çıkardıklan Şû- ra dergisindekı kadrosu Mekld Yas- sıkgya,Omer Yorulmaz, Hasan Gfi- neşer ile birlikte uçak kaçınnca bu kitle heyecanlandı. Yalçuıer ve ar- kadaşlan lran'a gıtmek istedikleri- ni belirttiler. Ama Diyarbakır Hava- alanı'nda yapılan bir operasyonla yakalanıp içeriye atıldılar. O gün- lerde cezaevinden yeni çıkan Nec- meddin Erbakan da, bu olayın erte- si günü tekrar tutuklandı. Ba oiay, Yıhnaz Yaiçmer hakjun- da daha öncelen de var olan ajanlık iddialannı tekrar gündeme getirdi. tddialara göre, Islami hareketten görünüp tslami harekete büyük dar- beler vuran bir MİT görevlisiydi Yalçıner. Erbakan onun yüzünden tekrar içeriye girmişti ve şımdi as- ker kim biliı Müslümanlar üzerin- de nasıl baskı uygulayacaktı. Yıl- maz Yalçuıer hızlı bir ülkücüyken birden lslamcı oluvermiş, Nurcu Alaaddin Kaya ile Şûra dergisini çı- kanp son derece pervasız bir şekil- de şeriatı savunmaya girişmişti. Fakat bazılannın gözünde Yıl- maz Yalçuıer kahramandı. 12 Ey- lül'e karşı cesurca eylem yapmıştı. Solcular, ülkücüler, akmcılar sus- muşken, Yılmaz Yalçıner kendisin- den beklenildiği gibi bir eylem ger- çekleştirmişti. Partisizlik gençlik arasında taban butuyonhr. Matatya'da bir büyük grup oluştu. Türkiye'nin çeşitli il- lerinde de gruplaşanlar oldu. An' Şeriati, Seyyid Kutup, Mev- dudi, Humeyni, Hüseyin Nasr, Ali Bulaç, Ali Ünal, Hüsnü Aktaş, Ya- şar Kaplan, Mehmet Metiner, Ata- soy Müftüoğlu, Rasim Özdenören, lsmet Özel, Mustafa Kutlu bu kesi- min okuduğu yazarlardı. Özellikle Ali Bulaç, Yaşar Kap- lan, Atasoy Müftüoğlu, Mehmet Metiner, Mehmet Alagaş, Mustafa îslamoğhı gibi yazarlar, adeta par- tisızlerin lideri konumuna geldi. Her birinin etrafında gruplar oluş- tu. Fakat bir problem vardı: Parti- sizler ne yapacaktı?.. Hep kitap okumakla, partiye karşı olmakla, cuma namazlanna gitmemekle so- nuçta nereye vanlacaktı?.. Buna bir de "Humeyni'ye biat edilmesi gereldr, çünkü o Islamın hanTesidtr*' ile **Hayır HumevnTye değO,Türkfve'den bir isme biat ede- Km" anlaşmazhğı eklendi. Bu ikiye bölünen ana kesimde yi- ne içlerinde bölünmeler yaşandı. Kımisı Malatya grubuna, kimisi Mehmet Alagaş'a, kimisi Mustafa Islamoğlu'na, kimisi Ali Bulaç'a, kimisi Mehmet Metiner'in Girişim dergisi çevresine, kimisi Yaşar Kap- lan'a, Atasoy Müftüoğlu'na ve da- ha başkalanna bağlandı. 12 Eylül sonrasında cemaatlerin durumu Anayasaya oy ve- renlerin arasında çok sayıda MSP'li de vardı. Erbakan'ın "Bu anayasaya oy vermeyin" çağnsına rağmen buna uyanla- nn sayısı çok azdı. 12 Eylül'ün mağdur parti liderleri hayli kırgın ve öfkeliydı. Halk kendilerine sa- hip çıkmamıştı. Par- ti liderlerinin isteği- ne uyanlar, Yeni As- yacı Nurcular, kimi tarikatlar, kimi sol- cular ve kımi ülkücü- lerdi. Hayır oyu ve- renler ancak yüzde 8'de kalmıştı. Bütün bu olaylar dincı kesimleri etki- ledi ve içlerinde de- ğişikliklere yol açtı. MSP'liler de bu ge- lişmelerden etkilen- diler.MSP'Iiler, "tam iktidar olacaklan st- rada"gelen 12 Eylül ihtilaliyle büyük bir hayal kınklığına uğ- ramışlardı. Erbakan Hoca'nın başbakan olmaması için ABD, Siyonistler, Hıristi- yanlar, Türk ordusu- nu kullanarak darbe yapmışlardı. Radikal lslamcı kesim "Ne yapıhrsa yapılsın bu işkr par- ti Ce oünuyor" anla- yışına kapılmıştı. Iran devriminden de etkilenen bu kesim, "Gördükiştebuişier parti ile olmuyor" düşüncesindeydiler. Türkiye'de iktidar olabilmek için Iran devrimi gibi bir dev- rim gerçekleştirmek- ten başka yol yoktu. Humeyni parti kur- mamıştı, halkı ayak- landırmış ve Iran'da- ki Şah rejimini devir- mişti. Şimdi tran, ABD'ye kafa tuta- cak Islam devrimini başka Islam ülkeleri- ne ihraç edecek ka- dar güçlü bir hale gelmişti. Iran devri- mi, Mısır'daki Müs- lüman Kardeşler Teşkilatı, Hizbu'l Tahrir gibi örnekler MSP'li gençleri cez- bediyordu. Yılmaz Yalçuıer, An' Bulaç, Yaşar Kaplan, Atasoy Müf- tüoğlu, Nurettin Şi- rin, Hüsnü Aktaş, Mehmet Metiner, Hüseyin Okçu gibi isimler bu partisizlik düşüncesinin mi- marlan olarak sivril- diler. Ali Bulaç, bu dönemde, Mehmet Kerim adıyla tran Is- lam Devrimi adlı bir kitap yazdı ve bu ki- tap, radikal gençlerin elinden düşmeyen bir temel eser haline geldi. destekçisi olurken el altından onlara alternatıfler çıkartmaya çahşıyordu.. lslamcı bankacılığın ortaya çıkmasına da özal öncülük etti. Kombassan, Yimpaş gibi tslami ser- mayenin (Jtnşmasına, Ülker gibi frrmalann daha güçlü halegelmesıne katkıda bulundu. AlBaraka Türk, Faysal Finans gibi faizsiz bankalar, lslamcı holdingler onun döneminde türedi. Başına da özel Önem veriyordu Turgut Özal. Bu konuda, o zamana kadar çok cılız bir cemaat olan İşıkçılar' firsatı değerlendirdi. Işıkçı cemaatinin birkaç bin baskı yapan ve çoğu elden satılan, ka- muoyunca tanınmayan, diğer dini çevrelerce de pek ciddıye alınmayan Türkiye gazetesi özai'm yardımıyla gün yüzüne çıktı. Enver ören ve özal Hüseyin Hilmi Işık adlı bir emekli albaym lider- liğinı yaptığı işıkçılar. cemaatlerin içinde en az ta- banı olan, diğer cemaatler tarafindan da bazı yön- leri aşın bulunduğu içın pek ciddiye alınmayan bir cemaatti. Hakikat Kitabevi'nde Hüseyin Hilmi Işık'm ve başkalannm kitaplan yayımlanıyor, ama bu kitaplar diğer cemaatler tarafindan onaylanmı- yordu. Hüseyin Hilmi Işıkın dini yorumlan kaü bulunuyordu. Işık, Seyyid Kutup, Mevdudigibi ls- lamcı düşünürleri neredeyse kâfır ilan ettiği için eleştiriliyordu. Böylesine radikal yönleri olan Işıkçılann kade- ri, Enver Ören ve Turgut Özal sayesinde değişti. Enver Ören, Hüseyin Hilmi Işık'ın damadıydı ve artık cemaatin "ağabeyi''oydu. Güleç yüzlü, çalış- kan, canayakın bir yapısı vardı, insanlarla iletişi- mi sıcaktı. Turgut Özal ona basın konusunda destek ohna vaadinde bulundu. Japonya'da uygulanan gazete- lerin abone sistemlerinden bahsetti. O uygulama ile devletin kredileri birleşince gazetenin büyümesi mümkündü. Enver Ören' in hayali büyüktü. Gazetesini geliş- tirmek, büyürmek ve güçlenmek niyetindeydi. Özal gerekli kredileri temin ederek bir gazetenin sıfırdan büyümesine yetecek oranda devletin mad- di imkânını Türkiye gazetesine sağladı. YARIN • Türkiye gazetesinin ...-.• : önlenemeyen yükselişi _* • Özal, Fethullah Hoca'yı kurtanyor • Fethullah Gülen ve Şevki Yılmaz kasetleri • Erbakan, Turgut Özal'dan memnun... ' "* :" Bülent Annç, Şevki Yılmaz, Tayyip Erdoğan gibi hatipler RP'yi toparlıyor... • lslamcı yükselişte hatiplerin büyük rolü... • RP'nin 'partisizlere' etkisi... • ANAP'tan eski liderlere 'No!..'
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear