13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 HA2JRAN 2000 SAU O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr i Boşta kalan sorulari.. ? Bir süre hepimizin dilin- İde, yazısında, konuşma- "«ında... Varsa yokşa o ko- hular, o sorunlar. Üzülmü- 'şüz, kızmışız, üstıine gitmi- Şiz... Sonra, zaman geç- jniş kapanıp gitmiş perde, £>ırdaha açn~arr !acastna,. j 'Bellekunutkandır". Bu- îıu söyleyen bellı bir he- £ap içınde... Olan olmuş, Jyenen yenmiş. Ne dıye kur- caJamalı? Ne olacak o, bu suçlanırsa, cezalandınlır- sa, ne değışecek? Notlanmı sık sık kanştı- nnm. iyı mı edenm, hayır! Üzüntüm artar, belki yeni bir yazı konusu olur. Olur- sa ne olur? Hiç! Okursunuz geçersıniz, unutursunuz. Oyle ya, binbır olay, binbir sorun bırbirini ızliyor. Bir manşetlik haber, ertesi gün gazetenn en arka sayfasın* EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Hepimiz Ahmak mıyn? da bile yer almıyor! Yenile- ri var, yeni sorunlar, deşe- lenecekyeni acılar, ayıplar... Ömekmı? Bir zamanlar bir genç hekim, iyileşmesi olanak- sız denilen bir hastalığa ya- kalanmıştı. Ölüm yakın- daydı. Tek bir umut, kan degişimiydi, belki bir insa- ABank'ın banka kartı. 4500 ATM noktasında geçerli. İTMaŞUBEİ Çünkii... Sizi dinliyoruz. J\Bank nın kanı ona uyardı da o genç adam sağlığına kavu- şurdu... Yazılar, haberter, manşetler... TV'lerde ko- nuşmalar, açıkoturumlar- da söyteşiler... Genç hekimin saçlan ke- sitdi, başında bere, hepimiz acıyoruz, ne yapmalı da bu delikanlryı kurtarmaJı? Ünlü bir hekimin pglu, ken- disi de uzman bir hekim... Sıralar oluşturuldu ka- palı salonlarda. Yurttaşlar kanlannı verdiler. Siz de- yin bin kişi, ben diyeyim on bin kişi! Kanlar toplan- dı, yabancı bir ülkeye pos- talandı. Aranan kan bulun- du, bulunmadı, bulunacak! Ölüm yaklaşıyor, aman! Yıl- larda geçti geçiyor. Bınler- ce kan tüpü nerde, kimde, satıldı mı, ne oldu? Bir de baktık, çok şükür o genç hekim lyileşiverdi. Medya unuttu onu... Kanlarm ne ol- duğunu da... Hepimiz unutkantz ya, en çok unutkan olan med- ya dediğimiz gazeteler, TV'ler! Bir bakarsın, ayda otuz bin dolar aldığı söy- lenen spiker gözlerini aça aça, sesini kaJınlaştıra ka- lınlaştıra onu bunu suçlar, baskınlaryaptınr, suçlu di- ye kimilerini teşhir eder... Ama o kadar! Bu kez yine aynı kişi, yine aynı telaşlı pozla başka bir konuyu or- taya atar... Ikı gün sonra o da unutulup gitmiştir. Hem o Ty nin, o gazetenin bel- leğinden, hem de bizierin, biz gafil yurttaşlann... Bir ömek daha mı?.. TBMM'deki yeni toplan- tı salonu yapımında har- canan paralari.. Geyik de- rtsi koltuklar, bilmem ne- ler... O günlerde hemen Meclis Başkanı suçlandı. Korkunç şeyter ortaya çık- tı. Kimılen sordu, ne gerek vardı Meclis toplantı salc- nunu tepeden tımağa de- ğiştirmeye, koltuklan atıp yenilerini ta Italyalardan getirtmeye? Kimileri tek tek hesapla- dı harcanıp gkten milyar- lan... Ola ola, o günlenn sorumlu Meclis Başkanı bir daha seçilemedi. Elde ettiği söylenen olanaklan kimse elinden almaya, he- sap sormaya kaJkışmadı. Medya unuttu konuyu! Ya sizier, bizter... Şimdi, "Ha öyle bir şeyler vardı" di- yoruz, o kadar! Ya şu Fethullah konu- su!.. Hep sorduk, nasıl olu- yor da bir eski vaiz dünya- nın dört bir köşesinde okul- lar açıyor; nereden geliyor bu para? Kimdir bu hoca- efendi ki iki yıldır Ameri- ka'da keyif sürüyor, yur- duna gelmiyor. Başbakan bile zaman zaman onu övüyor. Yine, medyanın bir ara coşkuyla ortaya atıp unutturduğu birkonu. Da- ha niceleri.. Susuriuklar, li- derierin servetieri vb. 'Bellek unutkandır". Evet basınıyla, TV'siyle, siyaset adamlanylatüm halkı uyut- maya, kandırmayayönelik bir toplumda yaşıyorsak (ki yaşıyonjz) bunda şaşa- cak bir şey yok. Bizleri ahmak yerine ko- yuyorlar demek en doğru- su, öyle degil mi? Gazeteci Hacı da Yok Artık... YetkinAROZ Çoğu ölümler böyledir. Kimselerin habe- ri bile olmaz. Sessizce geçip gıderler aramız- dan... Sevenlerinin, tanıyanlaraun yüreğın- de sızılar, panltılar bırakarak. Bize kendi ölümlerimizi, hüzünlerimizi duyumsatarak yapariar bu ışi. Bir tarihtekı yazısında o acı- lı gününü anlatırken, "Sizin hiç anneniz öl- dü mû?" demişti Oktey AkbaL Yûreğimizi burgu gıbı delen bir duygu selınde. Kınun ölmemiş kı. kimin ölmez ki... Ve acılar na- sıl kabuk bağlar, nasıl da duyarlıklanmızın sularda salındığı saatleri bekler sessizce. Gazeteci "Hacımn" da öldü. Gerçek adı- nı hemen hiç kimse bilmedi. Şakacı, güleç, sövgüsü tatlı, 80 yaşuu çoktan devirmiş ko- caman bir adamdı o. Artık Emirgân ıssız. Ar- tık sabahlan erken saatlerde kahveye gel- menin, gazete almanın keyfi yok. Kim ki- me lakılacak, kim kime şaka yapacak.. so- nunda Hacı'yı kızdınp bağırtacak, sövdüre- cek?.. Ara ki bulasın! O, Emirgân tarihinin en renkli kişilennden bihydi. Daha çok sakalındaydı "haalığı'', her şe- yi kendine göre yaşadı. Üç aylan tutacak kadar dındardı. Bulduğunda içkiyi kafasına dikecek kadar hayatın içindeydi. Herkesten bir şeyler almayı severdi, para ûstû verme- yi pek sevmezdi! Ama olmayanlara yardım ederdi. Nasıl yaptığı bilinmez, top top ku- maşlan götürüp Darûlaceze'ye bırakırdı. Vermediği gazete eklerinden biriktirdiği ki- taplan, defterleri, kalemleri, oyuncaklan ço- cuklann kımine üç kuruşa satar, kımıne pa- rasız dağıürdı. Ama çocuklann "Haa De- de"siydi. Bilirlerdi onu. Bir eski zamandan kopup gelmiş gibiydi. Bağırüsı uzaklardan duyulurdu ay başlann- da. Almak için gazete paralannı "Evet. Ic- ra gefiyor, hazuiaym!..'" diye atardı narasını. Cumalan hiç kaçmnazdı. Cami avlusunda yardım toplayanlara katılırdı. Takılanlara hem kızar hem de bildığinden şaşmazdı! Atarürk'ü gönülden severdi. Kahvenın bir ya- nını ya da kûçük gazetekondusunu Atatürk posterienyle süslerdı. Kim bilir ne okumuş- sa o gün, Cumhuriyet'e dil uzatanlara ağzı- na geleni söylerdi. Yoldan geçen birilerine de duyururdu sesini. Ama kimse de gönül koymazdı. O herkesin "Haa"sıydı, kızıl- mazdı. Kızılsa bile çabuk unutulurdu. Gü- ler yüzlü, şakacı, gürültücü, babacan, iyi kalpli bir koca adamdı o. Sabahın erken saatlerinde Çınaralb'na ga- zete almaya gelenler, sana takjlanlar, şaka ya- panlar, tavla oynarken kümeleşip hır çıkar- manı bekleyenler, arabadan domatesleri, bi- berleri, salatalan "usulü dairesinde r> götür- meni gözleyen satıcılar... Laf atıp takıldığı semt sakinlen, önünden geçerken günaydm çeken minık öğrencıler, kısacası.. senı tanı- yan herkes öksüz kaldı. Artık Emirgân sessiz... PENCERE Gökte YridiL.. 28 Şubat'ın komuta kurulundan Güven Erka- ya gözlerini yaşama kapadı. Mürteci basın kin kustu.. Irtica zil takıp oynadı.. Dinci gazetelerde öyle yazılar çıktı ki ne Müs- lümana yakışır, ne Hıristiyana, ne Museviye.. Yeryüzünde gelmiş geçmiş dinler ve mezhep- ler içinde, intikam duygusunu engerek zehiriyle mayalandınp fınna veren var mı?.. Bizim mürteci, insanlıktan çıkmış, ağulu kara örümceğe dönüşmüş... • Dinci gazetelerden bin, Oramiral Erkaya'nın olümü üzerine manşet attı: "Hakkımızı helâJ et- miyoruz." Bir başka gazetenin başlığı: "28 Şubat'ın yıldızı söndü." Söndü mü?.. Son günlerde gazetelerde ve televizyonlarda 28 Şubat üzerine tartışmalar yapılıyor; komplo te- orileri üretiliyor; senaryolar tezgâhlanıyor; dilin kemiğiyok, uyduruydurabildiğince!.. "Spekûlas- yon" kör kuyudun dibi yoktur; ama, 28 Şubat'ın yıldızı söndü mü, defteri kapandı mı, modası geçti mi?.. Nasıl anlayacağız?.. Kolayı var!.. Merkez sağdan Tansu Hanım ile Mesut Bey, Fazilet Partisi'yle anlaşıriar; Başbakanlık dinci polrtikacıyaemanetedilir; imam liseleri 'öğretim Birtiği Yasası 'na karşı yeniden temel öğretim ku- rumlanna dönüştürülür; irtica artık Başbakanlık konutuna yerieşmiştir; Başbakan olacak mürte- ci Libya'dan başlayarak Sudan, Afganistan, Iran'dan sonra şeriatçı devletlerin başkentlerini bir bir ziyarete başlar; azınlıktaki irtica, devleti ele geçirmeye yönelir; merkez sağın partilerinde din- ci iktidara doğru heves ve eğilim yoğunlaşın din- ciler devlet kadrolannda kilit noktalanna getirilir; laik Cumhuriyet'in variığı tehlikeye düşürülür, hü- kümetin kapılan bir birtarikatçılara açılın dinci be- lediyelerde irtica provalan birbirini izler; halktate- dirginlik doruğa çıkar; toplumda gerilim arttıkça artar; herkes kaygılı gözlerte çevresine bakınıp kuşkusunu dile getirir - Afganistan'a mı döneceğiz?.. - Iran mı olacağız?.. Denemesi kolay mı bilemem; ama, isterseniz, bir kez daha irticanın dinci parti aracılığı ve mer- kez sağ destegiyle siyasal iktidan ele geçirme sü- recini yaşayalım... 28 Şubat'ın yıldızının sönüp sönmediğini işte o zaman anlanz. • Erkaya'ya setem!.. O şimdi gökte bir yıldız!.. "Gökte yıldız sayılmaz." Heiâl olsun hakkımız ona. Keyifler peşin, ödemeler taksttle 9taksitle (peşin fiyatına) 15aya varan vadeler nakit ödeme indirimi ücretsiz eve teslim i ü Mango Bu kampanya, TC Sanayı Bakanlıg, nın 25 05 1994 tarıh ve 21940 sayılı teblığ hukumlerıne uygun olarak yapılmaktadır 19 06 2000 tanhı ıtıbarıyle başlayan kanpanva. üretım ve stok ımtcanlarıyta sınırlıdır BOYTAŞ A 5 O 5 B 8 Cd Mo M 38070 Kayserı Bellona, Boytaş A Ş 'nın tescılli markasıdır Ücretsiz Tüketid Hattı 0 800 361 8986 www.bellona.com.tr BELLONA 'Güzelyaşamak sanattır'
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear