22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 MAY1S 2000 ÇARŞAMBA 14 kultur(5 cumhuriyet.com.tr 'Amaç iç dünyayı yansıtabilmek' JVeş 'e Erdok 'un yeni sergisinde dostlarının veyakınlarınınportreleriyer alıyor YEŞtMAKYÜZ Neş'e Erdok'un Evin Sanat Galeri- sı'nde 18 Mayıs'a dek süren sergisin- deki resımleri, kendi deyişiyle 'klasik portre tanınundan uzak1 . Ancak, trajik ve karamsar havalan her zaman olduğu gibi etkisini göste- nyor. Resımlerınin çoğunu modele bakmadan, o kişiler hakkındaki bilgi- lerine dayanarak yapan sanatçının ya- kın dostlannın ve akrabalannın port- relennın yer aldığı sergide üç otoport- resı de bulunuyor. Otoportrelerinı hiç- bir yere bakmadan, kendisiyle ılgili bilgilennı ve düşüncelerını kullanarak oluşturmuş. 'Gölköy Resimleri' hariç, çoğunlukla koyu ve mat renkleri ter- cih eden Erdok'un, yeni resımlerinde de se\ dıği bu renkler ve mavi ağırlık- ta. Ispanya'da eğitim gördüğü yıllarda Goya, Greco ve Velasquez'den etkıle- nen ressam. bu üçlünün 'gördüğü en iyi yağhboyacı ressamlar' olduklannı söylüyor - Genelde model kullanmadığınızı söylediniz. Portreleri tasarlama \e ya- ratma süreci nasıl geüşiyor? NEŞ'E ERDOK - Bana kimse port- re ısmarlamadı şimdiye dek. Böyle bir şey olsa da yapmazdım. Aynca, ben de böyle bır istekte bulunmuyorum. Ki- min portresini yapacağıma ben karar venyorum. Ama bu klasik portre tanımına gır- miyor. Aynca, bu yüzyılda on, on beş seans poz verecek kimse bulamazsınız. Bu portrelerin sadece ıkı tanesınde mo- deller bir seans karşımda durdular. Dı- ğerleri ise o kişilerle ilgili bilgilerime dayanarak yapıldı. Mutlak bir benzer- lik taşımıyorlar. Sadece o kişilerin be- lirli hallerini çağnştınyorlar. Hiçbir zaman o kişiyı bütünüyle tüketen port- reler değiller. Belki başka bir yerde görüldüğünde tanınabiliyorlar. Aynı zamanda, bazılannda kişilerin psiko- 'Portreler mutiak bir benzeriik taşımıyorlar. Sadece o kişilerin belirti hallerini çağnştırryorlar. Aynı zamanda, bazılannda kişilerin psikolojisi, ruhsal durumlan ön plana çıkabiliyor (Portre, 'Nevhiz', 2000, tuval üzerine yağlıboya, üstte) lojısi, ruhsal durumlan ön plana çıka- biliyor. Günümüzde, bu tarz, bazı ye- ni Alman portreciler var. 'Nörotik re- attznT dedikleri bir akımda bulunu- yorlar. Psikolojinin çok öne çıktığı, te- dirgin edici, heyecan vericı portreleri biçim bozmalarla yapıyorlar. Örneğin, Giacometti'nın de böyle portreleri var. Ancak biçim bozmalanna rağmen, o kişilerin fotoğrafmı bir yerde gördü- ğünüzde benzediklerini düşünüyorsu- nuz. Bu tür resmin amacı da iç dünya- yı yansıtabilmek. Kısacası, güzelleşti- rilen, idealize edilen portreler yok ar- tık. - Ruhsal durumlannı ön plana çt- kartûğınız portrelerin gerçekliğe daha yakın olduğunu mu dûşünüyorsunuz? ERDOK- Bu berum gerçeğım. O ki- şi hakkındaki düşündüklenm, algıla- dıklanm, tedirginliklerim, heyecanla- rım; yani ben de vanm o resimde. Ay- nı zamanda o kişideki duygular ve he- yecanlarda yer alıyor. Her ikisinin ka- nşımı bu portreler. 'Gendde imgelerden yapıyorunT - Gündelik yaşamdan kişileri resme- derken. fotoğraflanndan mı yararla- nryorsunuz. yoksa önce desen eskizini mi yapıyorsunuz? ERDÖK - Öraeğuı, sımıtçı çocuğu karşımda durdurmaya ımkân yok. Çok bakıyorum. bir çeşit ezberliyorum. Onu arşivime yerleştiriyorum. Aynca, bir de- ğil birkaç simitçi çocuktan derlenmiş özellikler toplanıyor portrelerde. Ge- nelde imgelerden yapıyorum. Model kullanarak yaptığun resımler de var. Nü'ler böyle oluyor. Aynca, eğirimim- den önce, küçük yaşlarda evde yaptı- ğım desenlerde annemi, dedemi, ken- dimi model kullanarak çızdim. Aslın- da modelin ressam önünde olması iyi bir şey. Çünkü, karşındakıyle süreklı bır ilışkı içinde oluyorsun. Fotoğraftan çahşmayı sevmıyorum. Fotoğraf, tek gözle bakılan ve bir anı saptayan bir şey. Halbuki karşınızdaki kişi yaşıyor ve çok çeşitli hallen var. Kişiyi ve nesneyi ya- şayarak resım yapmak gerekir diye dü- şünüyorum. Bazı resimlerde önce de- sen eskizi yapıyonım. Ancak bu port- relerde doğrudan tuval üzerine çalış- tım. - Kedüer birçok resminizde yer ah- yor_. ERDOK - Kedileri çok seviyorum. Bütün sokak kedilerine sataşmadan geçemiyorum. Aynca, resme gelir bı- çime sahipler. Çok hareketlı ve her an değişen bır havalan var. Bazı resimler- de de beni temsil ediyor kediler. Ken- dimı resme o şekilde sokuyorum. Tiyatro, dans ve türlü seyirlik oyunlann kökeni Şaman'da ve onun ritüelinde toplanır Şaman ritiielinden sivah kalem resimlerine AYŞE EMEL MESÇİ Çağdaş tiyatronun önemli sorulanndan bi- ri, anlatılanın gerçekliği ile anlatanın gerçek- liği arasındaki ilişkinin nasıl belirleneceğidir. Bu iki gerçekliğin farkı zaman-mekân (uzam) çerçevelen ve farklı inandıncılık ölçütle- ri sahne estetiğini uğraştıran konular ara- sında yer alır. Tiyatroda anlatınuı gerçek- liğmi, inandıncıhğını sağlayacak temel etken oyunculuktur. Sonuçta, sahne zamanı olarak yaşanan 1 -2 saat için- de yüzyıllann akıp geçtiğine; çıplak sahnenin ortasındakı hasır parçasmm çöl, bır leğen dolusu suyun okyanus olduğuna, beş yüz sene öncesine ait bir öykünün günümüz kostümleriy- le sergilemesinde yadırganacak bir şey oknadığuıa seyirciyi inandrracak olan oyuncu ve oynama eyleminin kapsayıcı özelliğidir. Gündelik ya- şamdan ayn bir "oyun" alanına gi- rildiğinin ve bu alanın kendine özgü kurallannın olduğunun kabulü, en es- ki çağlardan bu yana insanlık kültürü- nü şekıllendiren öğelerdendir. şaman rttüelh Yetkin bir •performans' Anadolu kültürünün arka plarunda önemli bir yeri olan Şaman inançlan veritüelindede bu "oyun" karakteristiği kendini göstermek- tedir. Şamanizm, "insanüstü yeteneklere sa- hip" Şamanlann üç katlı olduğu hayal edilen evren (Gök- yer-yeraltı) içinde, kabilenin esen- liğini saglayabılmek için tannlar, ruhlar ve atalarla "üetişim kurması ve bu amaçla gökyü- zü kaüanna ya da yeraltına 'yolculuk'lar yap- ması etrannda odaklanır." Şamanın kurduğu bu "iletişim" ve yaptığı "yolculuk", genellikle tüm kabilenin izlediği (kimi zaman da katıldığı) bir "ritüel-perfor- mans"la gerçekleşir. Elinde davuluyla önce yardımcı ruhlannı (pozıtif enerji) çağıran ve hem onlan "oynayıp" hem onlarla konuşan Şaman, davulunu tütsüleyip kötü ruhlan (ne- gatif enerji) kovduktan sonra bu yolculukta kendisini sırtında taşıyacak kazı imgeleyen "davuluna binip göğe tırmanmaya başlar. Sanı- nm şu söylenebilir: Şamanm "insanüstü yete- nekleri"nin doğrulanmasmdaki ölçütlerinden biri de muhtemelen bu "performans"taki an- latısmın inandıncılığıdır. Şamanm dans, mü- zik, ses kullanımı gibi becerilerini sergileye- rek çeşitli hayvanlan, ruhlar ve başmdan ge- çen maceralan canlandırdığı bu ritüel, çeşitli sanat dallarmın ilk nüvelerinin bir arada kul- lanıldığı bir "totalsanat" gösterisi gibidir. Di- ğer yandan Şamanm yeraltına inişinde ya da göğe yükselişinde başmdan geçenler, efsane - -jvs destan kişiliklerinin, halk masallan ve me- nakıbname kahramanlanmn maceralannı ha- tırlatır. Anadolu edebiyatının bu önemli kay- naklanndakı pek çok tema, kişilik, imge ve ka- Iıplar,bellikanevalarûzermdeyapılrnış3bgaç- lamalar olarak da tarif edilebilecek Şaman ri- tüellerinin izlerini taşır. Bazı Orta Asya halk- ^ r lannda "ŞamanT> ın "oyun''sözcüğüyle ifade edildiğini belirten Prof. Metin And'm Şaman ritüeli içın yaptığı şu niteleme, bu gelenekle- rın tiyatro- nun kökenleri açısmdan önemini de vurgulamaktadır. "Şaman bu törende dans ediyor, ses ve çalgı kullana- rak müzik yapıyor, yüz kas- lannı kullanarak, karnın- danseslerçıkararaktaklitve dramatiköğeye başvuruyor ve şiir okuyordu. Böylece 'oyun' (Şaman) sözcüğüyle, tiyatro, dans ve türlü seyir- lik oyunlaruun kökeni Şa- manda ve onun eyleminde toplanmış oluyordu." Mevcut Şaman anlatıla- nnm. dualannm metinlerin- de Şamanm kendisiyle, ko- puzuyla, atıyla dalga geçti- ği bölümlere rastlanması; yeraltına "inen" bir şamamn kendisine kapıyı açmak istemeyen ruhlan içki vererek sarhoş ettiğini ve içeri öy- le girdiğini hikâye etmesi; kimi dualarda "müs- tebcen" sözcüklerin kullanılması gibi unsur- lar Şaman ritüellerinin birçok komik ve seyir- lik öğe de içerdiğini gösteriyor, 'amanın dans, müzik, ses ıllanımı gibi becerilerini sergileyerek çeşitli hayvanlan, ruhlar ve başından geçen maceralan canlandırdığıritüel,çeşitli sanat dallarının ilk nüvelerinin bir arada kullanıldığı bir 'total sanat' gösterisi gibidir. Slyah kalem resimleri falanna ya- pıştırılmış siyah kalem resimlerinden bi- ri de bu sütunda gördüğü- nüz "Dans Eden Şaman- lar"dır. Rulo resimlerden oluşan "hikâye fonlan" önünde anlatıcılann "kıs- sa"larını sunmalan Do- ğu'da, özellikle de Iran'da yaygın bir gelenekti. Mazhar Şevket tpşiroğ- lu'na göre karakalem re- simlerde böyle bır rulonun parçalandır. Siyah kalem bu resimleri (ve diğerleri- nı) gerçekten yaşanan bu- sahneye bakarak yapan, ça- ğınagöre(14 ve 15. yüzyıl) çok özgün bir üstat mı, yok- sa çeşitli etkıler (Çin resim sanatı vb.) sonu- cunda ve belli kahplara dayanarak çizen bir res- sam mı olduğunun tartışmasını sanat tarihçi- lerine bırakmak gerek. Ama sahne anlatısının gerçekliginde gündelik dışı teknıgın önemi ve Şaman ritüelinın bu anlamda sunduğu malze- me hakkmda bu resimden^esinlenerek ha/ı dıl- lem resimler hakkında şöyle bir değerlendir- me yapıyorlar: "Bu resimlerde ağuiık duygu- suna bir derinük duygusu da kaûlıyor. Hare- ketler vücudu bir yandan yere bağlarken, bir yandan da saühtan kurtanyor." Avrupa resminde bir kol hareketinin sa- tıhtan sıynlabihnesi için, hacim duygusu- nun ne denli gelişmış ohnası gerektiği düşünülürse, siyah kalem 'in buna daha önceden varması insanı şaşrrtıyor. An- cak siyah kalemde bu gelişmenin ade- ta ters bir yol izlediği söylenebilir. "Onda insanvücudu, Avrupa resmin- de olduğu gibi önce hacmi sonra ha- reketi buhnuyor; hareketi verme kay- gısıyla hacme vanyor, hareket hac- mi yaratıyor." Şimdi biraz spekülasyon alanına kayalım ve gördüğümüz resmi can- lı bir sahne olarak hayal edip, resim sanatı bağlamında yapıhnış bir sap- mayı sahne diline aktarmayı deneye- lim. Burada hacim kazanma, satıhtan sıynlma diye tarif edilen olgu, ritüeli- ni yapmakta olan Şaman ya da sahne- deki oyuncu açısmdan, "anlatısuu ger- çekküacak" iç enerji, sahnesel varoluş ola- rak karşılanabüir. O zaman hareketten hac- me ulaşan siyah kalemin resmi, bize ister istemez "sahnesel varohışu" hareketten yola çıkarak yaratan Doğu tıyatrosunu ve tiyatro- nun "Doğuhı kökenleri"ni çagrıştınr. Gerçekten de hareketin belli bir anda don- duruhnası olarak algılayabileceğimiz bu re- sim, gündelik dışı alana ait beden devinimiy- le dennlık kazamrken, sahnesel bir gerilim de aktarmaktadu". Bence bu etkiyi asıl yaratan, birbiri içinden çıkan "karşıt hareketierin" aynı karede ve bu zıthğın altını çizen bir teknikle resmedilme- sidir. Karşıt hareketlerden doğan gerilim ha- reketinbütününübüyütmekte ve bir çekim mer- kezi oluşturarak sözü edilen hacim duygusu- nu yaratmaktadır. Bir tiyatro sahnesinde de bir çift oyuncuya bırbirleriyle sürekli ilişki içinde kalarak be- denlerinde karşıt hareketler ve gerilimler ya- ratmalannı. denge merkezlerini sürekli de- ğiştirmelerini söylerseniz. bu çiftin tıpkı si- yah kalem'in resmindeki hacim duygusu gi- bi bir rölyefi andınnca öne çıktığını, çekim merkezi oluşturduğunu ve sahnesel varoluş- lanmn tüm diğer oyunculardan daha büyük bir "gercekBk" kazandığmı görürsünüz. Sahnesel anlatının gerçekhğl Sahnesel anlatının gerçekliğinin en önem- li koşulu, oyuncunun sahnede gerçekten "var Isr". Buda ıçenerjıyıdogrul DEFNE GÖLGESt TURGAY FİŞEKÇİ Ikinci Yeni Memet Fuat'ın, yazılannı, yeni bir düzenlemey- le konularına göre topladığı kitaplanndan ilk üçü yayımlandı. Yazar, böytesi bir çalışmaya girerken yalnızca es- ki yazılannı bir araya getirmekle kalmıyor. O konu- da yazmamış olduğunu düşündüğü ya da yeni bir değerlendirmeye gereksinim duyduğu yanlar var- sa bunlan da yazıp kitabına ekliyor. Bu üç kitaptan yalnız biri edebiyata ilişkin: Ikin- ci Yeni Tartışması. ötekiler: Din ile Felsefe ve De- mokrasi Kültürü. Son on yıldır yazma gizilgücünü engellemeksi- zin peşpeşe ürünler veren Memet Fuat, bu süre- de kendisinden beklenenin tersine edebiyat dışı, daha genel kültür sorunlanyla ilgilendi. Bu nedenle Ikinci Yeni üstüne hem eski yazıla- nnı toplaması hem de yirmi sekiz sayfalık, olguya bugünün gözüyle baktığı yeni bir değerlendirme- sini eklemesi, kitabı edebiyat okurlan için ilginç kıl- maya yetiyor. Ikinci Yeni, Birinci Yeni, yani Garip akımı gibi de- Öil- Garip'in nerede başladığı, nerede bittiği, şiirimi- ze ne yenilikler getirdiği hepsi bilinen, üzerinde uzlaşılmış konular. Garip üzerine söylenecek he- men her şey söylenmiş. Ikinci Yeni ise öyle değil. Akım olup olmadığından başlayın da, temsilci- si olan şairlere, onlann aralarındaki görüş aynlık- lanna, ne zaman başlayıp ne zaman bittiğine dek hemen her alanı tartışmalı bir olgu. Belki de Ikinci Yeni'yi bir şiir akımı olmaktan çok, şiirtarihimizin bir olgusu olarak degertendirmek da- ha doğru olacak. Benim şiiryazmaya başladığım 1975'te Ikinci Ye- ni tartışmalan bir ölçüde soğumuştu. Ataol Beh- ramoğlu ile Ismet Ozel'di önümüzde ömek ola- rak gördüğümüz genç kuşağın parlak şairteri. Ikinci Yeni üstüne ise Asım Bezirci'nin zehirzık- kım kitabı Ikinci Yeni Olayı (1974) vardı elimizin al-, tında. Asım Bezirci, özellikle anlamsız şiir savunucu- su olarak gördüğü Ikinci Yeni anlayışına vuruyor- du da vuruyordu. Bütün kıyameti koparan da bu anlamsız şiir ya da şiirde anlam rastlansaldır savunusuydu. Oysa ortaya dökülen ürünler başka şeyler söy- lüyordu. Türk şiirinin gelişim çizgisinde yeni bir aşamayı gösteriyordu ürünler. Yeni birtat vardı şiirierde, ne denli anlamsız olduklan da tartışma götürürdü. Anlam tartışmasının yıllar boyu, Ikinci Yeni ola- rak anılan şiirierin ve şairlerin asıl hünerlerini göl- gelediği, şiirimize getirdiği yeni olanakiann gözar- dı edildiği ortada. Üstelik Ikinci Yeni olarak anılan şairlerin büyük çoğunluğunun 1960 sonrasındaki toplumsal bilinç- lenmeye koşut, sol içerikli şiirler yazdıklan da or- tada. Sorun, akımın ortaya çıktığı yıllarda aydınlanmı- zın tartışma kültürünün yetersizliğinde düğümle- niyor belki de. Memet Fuat'ın kitabında verdiği ömek gibi, ''Şi- irde anlam rastlantısaldır" diyenlerin, Sezai Ka- rakoç'un rastlantıyla komünizmi öven bir şiir de yazabileceğini kabul etmeleri gerekiyor. Ikinci Yeni Tartışması, bir yandan bu tarnşma- lann olduğu yıllarda yazılmış dönemin özellikleri- ni yansıtan yazılanyla, ötede ise Memet Fuat'ın bu kitap için, bugünün penceresınden, olaya bakan yeni yazdığı değeriendirmesiyletaşlan yerineotur- tan çözümlemeler getiriyor. Şiire meraklı okurlar, Ikinci Yeni Tartışması ile bir- likte Memet Fuafın geçen yıl yayımlanan ve şiir üze- rine temel konulann tartışıldığı Yaşlı BirŞaire Mek- tuplar adlı kitabını da okuriarsa. şiir küttürlerinde önemli boşluklann dolduğunu görecekler. Yönetmen Lewis Aflen öldü • WASHINGTON (Cumhuriyet)- Ingiliz yönetmen Lewıs Allen 94 yaşında öldü. Hollywood'da fıhnler yapan ve oyunlar sahneye koyan AUen, Londra'da Gilbert Miller yapımlan için ve Broadway'de oyunlar sahneleyerek tiyatroyla sanat yaşamına başladı. 1941'de Paramount Picrures için Lx>s Angeles'a taşındı. Sean Connery, Burt Lancester, Frank Sinatra ve Lana Turner gibi yıldızlarla klasikler arasına giren filmler çekti. Televizyondan aldığı teküfle 'Görevimız Tehüke', 'Bonanza' gibi dizüere imza attı. K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M t L M A S A R A C I şünceler geliştirilebilir. sirnlerineaktaracakgürjdelik-dışıbirtekniğift uluga ycdirilmesiylc Yavuz Sultan Setim'in Iran seferinden döner- ken yanmda ganimet olarak getirdiği sanılan bir resim rulosundan kesilerek bugün Topka- pı Sarayı arşivinde bulunan bir albümün say- Haclm duygusu ve sahnesel varoluş Sabahattin Eyuboğlu ile Mazhar Şevket lp- şiroğlu. 1954'te birlikte kaleme aldıklan "Fa- tih Albûmüne Bir Bakış" adlı yapıtta siyah ka- ^Oyuutuıuga-y rada bir resim içinde dondurulmuş bir anlık görüntüsünden (ya da bir ressamın beüeğın- de brraktığı ızlerden) yola çıkarak biraz spe- külatif bir açıdan irdeledigimiz Şaman ritü- eli, söz konusu gündelik dışı teknik arayışın- da sahne çalışmalanna önemli ve özgün bir malzeme sunabilir. îı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear