25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 MAYIS 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 Bülent Erkmen, nesne kitabı '32 Büst'ün, 'tartışılmayan' kavram ve tasanmım anlattı Bir Idtabın gösterflmeyen yiizüKültür Servisi- Bülent Erkmen'in ka\Tam ve tasanmım gerçekleştirdi- ğı, metinlerini Faruk Ulay'ın yazdığı, fotoğraflannı TüHn Atolar'ın çektiği yeni nesne kitabı '32 Büst: Otuzİki Fo- toğraf tçin Yazümış Yalanlar' Ofset Yapımevi tarafından yayımlandı. Açılmamış 32 çift sayfadan oluşan ve her iki yaprağı bır kişiye aynlmış kitabın sayfalannın iç yüzlerinde ki- şilerin çıplak büstlerinin renkli fotoğ- raflan, dış yüzlerinde ıse o fotoğraf- lardan yola çıkılarak yazılmış öykü- ler yer alıyor. Bu 32 kişi tasanmcı- nın tanıdığı, yaza- nn ise tanımadığı kişüer.Yazar,ta- nımadığı bu ki- şilerin fotoğraf- lan üzerine bir di- zi 'düş' kuruyor. Erkmen, nesne ki- tabının öyküsünü an- lattı. - '32 Büst-Otuz tki Fo- toğraf tçin Yazılmış Yalanlar'ın kav- ram ye tasarunmı nasıl oiuştunhınuz? BÜLENTERKMEN-Yaptığım ba- zı kitaplara "nesne kftap" dıyebiliriz. Bunlar yalmzca kitabın içındekinin değil, kitabın kendısinın de okundu- ğu kıtaplardır. Bu kitaplarda, kitap içindekini taşıdığı kadar, kendisini de içindekıne taşıtır. Kitabın içindekiler kitabın kendisı olmuştur, artık kitap yal- mzca kendisim taşımaktadır. Bu kitap- larda kitap yapısı ve kitap mekânı, ya- zı-resim-kâğıt-dizgi-düzenleme-bas- kı-cilt gibi elemanlarla birlikte düşü- nülür, birlikte kurulur, birlikte inşa edilir. Bu kitaplarda görmek okumak- tır, okumak görmektir; yazı resımdir, resim yazıdır. Bu kitabın kavram ve tasanmı; po- püler olanla önemli olan, tanınan ki- şinin görünen formuyla, tanınmayan kişinın görünen formu, gerçek olanla uydurulmuş olan, soyulmuş bedenin kimliği, bir fotoğrafın gerçeğiyle uy- durulmuş bır metnin gerçekliği, bir kitap mekânında görüneni (fotoğrafı) "göstennemeye kalkmak", görüneni okunanla kapatmak, kitabın taşıdığı resmı kitabın kendisinin göstermeme- si, resme ulaşmanın okuyan "etiyle" olması, okuyamn resme kendı "yo- luyla" ulaşması, yazı-resim ilişkisı- nin formuyla ılgilı sorular sormak üze- rine kurulu. - 'Bûstler'i neden sanat ve kültür or- tamındaki kişilerden seçtiniz? Proje- nizi bu kişilere önerdiğinizde nasıl tepldler aldınız? ERKMEN-Bu"büst- ler", konulannda popü- ler olmayan, önemli olan, bedenleriyle değil düşünsel etkin- likleriyle gündemde olan sanat ve kültür orta- mmın insanlanna ait. Bunlar be- nim tamdığım, yazann tanımadığı ki- şiler. Ve ben onlann büstlerini fotoğ- rafyoluylayaptım. Bilindiği gibi büst, resim ve heykel sanatmda baş, boyun, omuzlar ve gö- ğüs bölümüyle kollann üst bölümün- den oluşan portreye verilen ad. Dogu- da ortaya çıkmış olmasına karşın bu tür düzenleme özellikle Batı sanatın- da yaygınlaşmış, Yunan ve Roma Dö- neminde, sonra da Rönesans'tan 20. yüzyılın ilk yanlanna değin sürekli kullamlmış. Günümüzde de işlerini fotoğrafla yapan çağdaş sanatçılar ta- rafından kullanıhyor. Bu kişilerle tek tek görüştüm. Dü- şündüklenmi anlartım. Kitabın ger- çeğe yakın maketini gösterdim. On- lardan bu kitaba katılmalannı istedim. Kabul edenler olduğu gibi kabul etme- yenler de oldu. Bu kışıler kitap ya- yımlanana kadar fotoğrafları ve me- tinleri görmedıler. Ve bu kitap, bu ki- tabı anlayan, bu kitaba inanan bu 32 kişiyle gerçekleşti. - Tanımadığı Idşilerin fotoğrafları üzerine bir dizi 'düş' kuran kişinin uzun yıllardır Los Angeles'ta yaşayan Faruk Llay olması özel bir seçim mi? ERKMEN- FarukUlay uzun yı1lar- dır bildığım, ızlediğim, tanıdığım bır yazar ve grafık tasanmcı. Özellikle kı- sa hikâyelerindeki metin yapısı, yazı- lanndakı açık gibi duran kapalı ifade biçimi, Türkçesindeki olağanüstü özen, yaklaşık 25 yıldır Los Angeles'ta ya- şaması, bu kişileri tammaması, be- nimle ve bu kitapla bu uzaklıktan kur- duğu yakın ilişki bu seçimin neden- leri. Ve tabii ilk neden FeritEdgü'nün onu bana hatırlatması. Fotoğraflar kitabın gerçeği - 'Konulannda önemli, bedenleriy- ledeğfl düşünsel etkinlikleriyle gündem- V J. apılan yayınlann tümü 'kitabı' görmeden ve göstermeden yapılıyor. Biraz sakin, sessiz ve soğukkanlı olunabilse, kitabın kendini anlatabileceğine, kendisini (eğer gerekiyorsa) savunabileceğine, okurla doğru ilişkiyi kendi başına kurabileceğine j ınanıyorum. de olan bu kişilerin çıplak büstlerin- den yola çıkarak yazılan ö> kiiler. bir anlamda gerçekle gerçek olmayanı bir araya getiriyor— ERKMEN - RenkJi fotoğraflar ki- tabın gerçeği. Ama bu gerçeğin yazı- lı kanıtı, kitabın sonundaki dızın. Dı- zindeki isimlerin yanında yer alan say- fa numaralan resımlerin sayfa numa- ralan. Dızindeki bilgiler, ısmi, soya- dı. mesleği, nerede yaşadığı, o resim- lerin gerçeklığının İcanıtı. O resimde- kiler canlı ve yaşıyor. Kitaba kapatıl- mış "canhbüst"lenn üstünü, bu fotoğ- raflar ıçin yazılmış "uyduruhnuş" me- tinler örtüyor. Ama aslında bu metin- lenn "aidryeti", fotoğraflarla kurul- muş fızıksel ilişki dışında bellı değil. - 'Göğüs röntgeni çekilhormuşçası- na, üpkı mermerden yontulmuş can- Nejat YavaşoğuUan- Müdsyenve mimar. Bulutsuzluk Özlemi grubunun kuruculanndan. Sadık Karamustafa- Grafik tasanmcısL Mimar Sinan Üniversitesi öğretim görevlisL Ayşe Erkmen- SanatçL İstanbul ve Berlin 'de yaştyor. ÖmerMadra- Yazar, editör. AçtkRadyo'nun kuruculanndan. Kutiuğ Ataman- Film yönetmeni. İstanbul ve Londra'da yaştyor. Naz Erayda- Ttyatro yönetmeni ve dekor kostüm tasanmcıSL Kumpanya Tiyatrosu 'nun kuruculanndan. sız büstler gibi' olan füioğraflann çe- kimi için neden reklam fotoğrafçısı Tü- lin Alülar'ı yeğlediniz? ERKMEN - Bu fotoğrafhnn can- sız bir nesne gibi, örneğin bir buzdo- labı fotoğrafı gibi çekılmesıni iste- dim. Bu fotoğraflann yorum yapma- masını, soğuk, mesafelı ve lezzetsiz ol- masını, bu bedenlerin müdahale edil- memiş "çıplak" gerçeklığını doğru anlatmasını istedim. Entelektüel düşmanlığı - Bu 'nesne kitabın" okurla ilginç bir ilişkisi var. Faruk Llay'ın metinlerini okuduktan sonra •kitabın iç sayfalan- nın içyüzterindeyer alan, kitaba gömü- lerekgörünmez kdman' fotoğrafları gö- rebilmek için özenle ciltten ayırmak gerekiyor sayfalan.» ERKMEN - Bu ilişki okurla kitap arasındakı özel bır "şey". Okur kitap- la kuracağı ilişki doğrultusunda ister- se kapalı metın sayfalannın arasından fotoğrafın görebildiği yerlenne bakar, isterse kitap sayfası açma referansla- nyla sayfayı yırtar (ve içindeki gö- rüntüyü bedenin ortasuıdan ikiye bö- ler), isterse sayfanın dibinden keser, isterse de yazının ortasından keser açar. Ve kitap okurun elınde son hali- ne "dönüşür". Artık kitap o okurun biçimlendırdiği kitaptır. - '32 Büst', okurun öyküleri oku- duktan sonra müdahale edip kapalı sayfalan açması ve bu 'cansız biistle- ri' görmesiyle oluşacak ilişki ve deği- şimi amaçlıyor. Bu 'nesne kitabın' amaçladığının tam tersine, fotoğraf- lann tümü medyada çeşrai yorumlarla yayımlandı. Kitabın konsepri değil de 'aydınlannsoyunmasıtartışıldı. Pro- jenizin bu biçimde değerlendirilmesi- ni bekliyor muydunuz? ERKMEN - Bu değerlendirmeleri bır "sosyal antropolog''un yapması da- ha doğru olur. Sadece şunu söylemek istenm. Tür- kıye'nin en ciddi haber kanallanndan birinin en cıddi (ve en sevirrilı) sunu- cusu elindekı kitabın "parçalammş'' sayfalanndaki fotoğraflan göstenyor ve "Ashnda bu fotoğraf sayfalannın ar- kasmda>azıdavar''dıyor Aslında bu "parçalama" (bır "kitap yakma" kül- türü \ e ıçgüdüsüyle) yapılan yayınla- nn neredeyse tümünde var. Yapılan yayınlann, yazılan yazılann tümü "ki- tabı" görmeden ve göstermeden ya- pılıyor. Biraz sakin, sessiz ve soğukkanlı olunabilse, kitabın kendini anlatabile- ceğine, kendisini (eğer gerekiyorsa) sa- vunabileceğine, okurla doğru ilişkiyi kendı başına kurabileceğine inanıyo- rum. - Sizce '32 Büst' için yapılan yorum- lar, haberier, kitapta yer alan isimlerin tamnmış olmasuıdan mı ka> naklanı- yor. yoksa hiç bilinmeyen isimlerin fi>- toğraflan yer alsaydı. bu denli 'olay yaratır mıydı?' ERKMEN - Bu durumun, gizli-açık bir entelektüel düşmanlığından ve nef- retinden kaynaklandığını düşünüyo- rum. 'New York'lu Hamlet' AlPacinoyaşamını, tutkulannı ve en sevdiğifılmlerini anlatıyor Sinema ile dolu 60 yılın öyküsüKültür Servisi - Geçen aylarda göstenlen 'Köstebek' ve yeni vizyona giren OKver Sto- ne'nun 'Kazanma Hırsı'nda oynayan Al Paci- no, 25 Mayıs'ta 60 yaşına basıyor. "Ben 59 ya- şında bir deükanlryun" diyen Pacino gizemli ve sessiz kişiliği nedeniyle 'New York'lu Ham- let' olarak amlıyor. Pacmo ile yapılmış, Cor- riere Della Sera'da yayımlanan bir röportajı su- nuyoruz: - Siz Amerika'ya göç etmiş bir İtahan aile- sinde yetiştiniz. Yaşamımzdaki önemli dönüm noktalan neler? PACİNO-En önemlisi 16 yaşmda Bronx'u ve fırıncılığı bırakıp oyunculuk yapmak için Greenwich Village'a yerleşmem. Bir diğeri 'Actors Studio'ya kaydolup babamın yerine geçen öğretmenim Lee Strasberg ile karşılaş- mam. Strasberg bana Shakespeare'i nasıl oy- namam gerektiğini anlatırken oyunculuğun metot ve disiplinle geliştiğini öğretti. - Yapöğınız fılmler içinde sizi en çok hangi- krietkiledi? PACtNO- 'Baba' serisı benım olgunlaşma- ma, 'Scarface' ıse Katolik bir disiplinden ge- len ve hayatta ya iyi ya da kötüler olduğuna inanan, bana yaşamda hiçbir şeyin bu kadar ba- sit olmadığı gerçeğini öğrenmeme yardımcı ol- du. 'KadmKokusu'ndayaşamıtümbenliğim- _ le kavramayı ögreadim. 'Köstebek' isekaybe— ^ ^ tan değerleri yenıdep gösterdigt için bcnim en dmizmi? 'Kazanma Hırsı'nda bir antrenörü oynadL fiknlerde gördüğüm WaKer Huston. Charfcs Laughton, Buster Keaton\e Gar\ Cooperı tak- lit ederdim. 'Jül Sezar' da oynayan Marlon Brando benim idolümdü. Tiyarro benim ya- şam denilen oyuna âşık olmamı sağladı. Bu yüz- den de ilk yönetmenlik denemem 'IQ. Ric- hard'da sanat ve yaşamın birbiri üzerine etki- lerini anlatmaya çalıştım. - - Si» torit (*\m tıahflnuia hiç gnriiynpk ist»»- çok sevdiğim filmlcrdcn biri. - 'Kazanma Hırsı' için ne söyleyebilirsiniz? =^ PACtNO Bence yaşamın perde arkası tıp- kı futbol o\ i'-iu gıbı. Canlandırdığım antrenör karakteri b cn ım ıçımde yaşattığım tüm değer- _ lere sahıp. Toplumda herkes birey olarak ya- •~- şar ama tıpkı bir futbol takımında olduğu gi- bi herkesin birbınne ıhtıyacı vardır. - Sinema ve tiyatronun yaşamınıza ne etkisi oldu? PACtNO- Küçüklüğümden beri izlediğım —PACtNÖ- Yaşlandıkça omı daha çok özlfi- yor ve onunla konuşmaya ihtiyaç duyuyorum. Ama annem benim için bambaşkadır. Onunölü- mü hayatımda yaşadığım en büyük acıydı. Çünkü ona vermeyi ıstediğim birçok şeyi hâ- lâ gerçekleştirememiştim. O bana kadınlara iyi davranmayı ve onlan sevebilmeyi öğretti. Kökenim de Italyan kanı ve hislerimde Sicil- ya'nın renkliliğini taşıdığım için çok mutluyum. - Hayatmıza birçok kadın girdi. Neden hiç- biri ile evlenmediniz? PACtNO- Ben sadece bir kadınla yaşama- yı, onunla okuduğum kitabı paylaşmayı, yo- ğun bir çalışma gününden sonra başbaşa şa- rap içmeyi seviyorum. Evlenmedim ama hiç- bir zaman tek başıma bir yaşam geçırmeyı de düşünmedhn. - Maf>ayı ve dünyada var olan çürümeyi an- latan birçok filmderol aldınız. Sizce 'kötü' ne- dir? PACİNO- tnsanlar yaptıklan kötü işleri Şey- tan'ın üzerine atmaya bayılırlar. Insan kendin- de banndırdığı kötü duygulan ne kadar ınkâr ederse onun ruzağına daha fazla düşer. Mafya üzerine çekilen fılmlere karşı bir tavnm yok ama yaşadığımız çöküntü ve kötülüğü eleştır- meden sadece şiddet ve aksiyon sahneleri ile dolu bir sinemayı da asla savunmam. Bu so- rumluluğu bütün oyuncular içinde hissetmeli. Mesela'Köstebek'i medyayı ve zehir satan si- gara şırketlerinde yaşanan sahtekârlığı yansıt- mak için yaptım. - - Birçok genç oyuncufleçahştmız. Sizi en çok hangisi ctkiledi? PACİNO- Ben tüm genç oyunculann içinde yeni bır James Dean anyorum. Gençler benim için bilgi kaynağı. 'Şeytanın Avukaü'nda bir- Mkte oynadığım Keamı Reeves keskin ve gizem- li oyunculuğu ile çok ümit verici. Johnm Depp ve Seaa Penade^yle. Amabef bin Kevin Spa- - ccy, Jack Nkbobon ve benım kardeşım olan RoberbDe Niro'nun oyuncuhığunu nek almalı bence. Kadın oyunculardan ise Uma Thurmann ve Micbelle Pfeiffer'ı beğeniyo- rum. Çalışmayı en çok sev dığım yönetmen ise Martin Scorsese. - Hiç geri çevirdiğiniz bir film için pişmannk duyduğunuz oldu mu? PACİNO- Gençlığimi şimdıkı olgunluğumla ve 60 yaşın hafıfliğı ile yenıden yaşamak ister- dim. Ama hiçbir şey için pışmanlık duymuyo- rum, belki sadece bir parça nostaljı, o kadar. Al Pacino kadınlan sevmeyi annesinden öğrenmiş. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Don Kişot'tan Bopdello'ya... Jale Parla'nın yeni kitabı "Don Kişot'tan Bugü- ne Roman", yalnızca edebiyatla, romanla değil, ha- yatla ilgilenen insanların okuyup seveceklerı ola- ğanüstü biremeğin sonucu. Sayın Parla'nın 1985 ve 1990 yıllannda yayımlanan son derece ilginç iki yaprtı daha var. "Efendilık, Kölelik, Şarkiyatçılık" ile "Babalarve Oğullar Tanzimat Romanının Epis- temolojik Temelleri". Bunlar, ülkemiz yazınına bjr yerbilimcınin sosyoloji eleklerinden geçirdiği me- tinler gibi gelir bana. Don Kişot kitabında da her şeyden önce olağanüstü dikkatli bir okur olarak, bizlerin (sıradan okurların) ancak aynadan gördü- ğünü duvardan gören usta bir okur olarak beliri- yor Jale Parla. Bu derinlemesine/dikey okuma, kitapta son derece keyifli ve öğretici doruklara ulaşıyor. Cervantes'in romanı eksen olarak alını- yor, ama kitap elbette yalnızca Don Kişot üzerine değil. Bu teneke şövalyeden yola çıkarak okuru- nun elinden tutar Sayın Parla ve onu, okuma ey- leminin harikulade dünyasında pırıltılı bir gezinti- ye çıkarır. Okuyup anladığımızı, bıldiğimizi zan- nettiğimiz birçok romanın kapıları son derece din- gin, gülümser bir üslupla yeniden, yeniden, yenl- den açılır. Bu kitabı okuduktan sonra başka bir ki- taba koşmayacak/okumayacak hiçbir insan yok- tur gibime geliyor. Don Kişot'tan yola çıkıp Laurance Sterne'e varırız. Oradan Diderot'ya. Calvino'ya ve Oğuz Atay'a. Jale Parla bır okuma ve anlama şöleni su- narken hiçbir bağlantıyı, ayrıntıyı gözden kaçır- maz. Okuma eylemini hayatının yüreğine yerleş- tirmiş bütün insanların sevip bildiği bir duygudur bu. Charles Dickens okurken James Joyce'a, Ahmet Hamdi okurken Adalet Ağaoğlu'na, La- tife Tekin okurken Orhan Pamuk'a doğal bir ke- yıf ve merakla geçeriz. Don Kişot'tan Bugüne Ro- man gerçek bir okuma şöleni. Bir ülkenin edebiyatını, büyük yazarian kadar bü- yük okurlan da belirliyor. Yazarlarla okurlar arasın- daki bu boşluğu kapatan bir usta okur/yazar olan Jale Parla'ya teşekkür borçluyuz. • • • ' Geçen salı günü bu sayfada, Tiyatro Yazarları Derneği Yönetim Kurulu'nun bir yazısı yayımlan- dı: "Türk tiyatrosunu bekleyen büyük tehlike". Ah- lak gereklerine uymayan ve Cumhuriyet çizgisine açıkçaters düşen biri olarak nrteliyorlardı beni, yö- netim kurulunun muhterem üyeleri. Yazının altın- daki imza, Tiyatro Yazarları Yönetim Kurulu idi, isim verilmiyordu. Bu kurumun yönetim kurulu Refik Erduran, Tuncer Cücenoğlu ve Güngör Dil- men'dir. Ben bir iki hafta önceki bır yazımda, "Devlet 77- yatrolan laikliğin ve demokrasinin bekçisi değif- dir, olmamalıdır. En iyi, en kaliteli, evrensel tiyat- ronun özgürce yapıldığı özerk bir kurum olmalı- dıryalnızca" diye yazmıştım. Buna bozulmuşlar sa- yın üyeler. Bu tartışmaya kendi açımdan bir nokta koymak zamanının geldiğini düşünüyorum. Her aktı ba- şında insan gibi ben de laıkliğe ve demokrasiye hep içtenlikle inandım, onları bütün ilkeleriyle hep savundum. Bunun önkoşulunun Tiyatro Yazarla- rı Derneği'ne üye olmak olduğunu bilmiyordum. Böyle şartlarla oyun yazılmayacağını, yani iyi oyun yazılmayacağını ise biliyorum. Yıllarca önce, be- nim gibi, bu derneğin üyesi olmayan sevgili Me- lih Cevdet Anday'dan öğrenmiştim bunu. Benim hiçbir kurumla ya da kişiyle özel bir bağlantım yoktur. Düşündüğünü söyleyen, sorgulayan ve ti- yatro oyunları yazan birıyim yıl'ardır. Üyesi olma- dığım ve yazılarımda bır kere bile adı geçmeyen bu mümtaz derneğin yönetim kurulunun bana öf- kelenip hakaret yağdırmasının nedenini anlama- dım diyeceğim, ama dilim varmıyor. Aysegül Yük- sel yine salı günü, karşı sayfada yayımlanan ya- zısında "tiyatro dünyamızda yaşanan etikbirskan- dal"dan sözediyordu. Devlet Tiyatrosu Edebi Ku- rul Başkanı/Kültür Bakanlığı özel tiyatroların yapım projelerine parasal destek sağlayan kurul üye- si/Tıyatro Yazarlan Yönetim Kurulu üyesi Refik Er- duran'ın düşünüp yanıtlaması gereken bir yazıy- dı Sayın Ayşegül Yüksel'in salı günkü yazısı. Bana gelince... hiçbir zaman üyesi olmadığım bu saygıdeğer derneğin üyesi olsam, yetenekli genç tiyatro yazarı Cuma Boynukara'nın oyunu açılmasına ramak kala Devlet Tiyatrosu'ndan ne- den kaldırıldı diye sorardım. Tiyatro Yazarları Der- neği'nin işi, yirmi yıldır burada ve orada Türk Ti- yatrosu'na elinden geldiği kadar katkıda bulunmuş yazarlara hakaret yağdırmak değil, genç ve yete- nekli Cuma Boynukara'ya destek olmaktır bence. Ama Allah'tan bu derneğin üyesi değilim. Öyleyse ne yapmalı? Bence dernek üyesi arka- daşlarta bir tiyatro turu düzenlemeli ve önce Dev- let Tiyatrosu Edebi Kurul Başkanı, Kültür Bakan- lığı özel tiyatrolara parasal destek sağlayan kuru- lun üyesi ve Tiyatro Yazarlan Yönetim Kurulu üye- si Sayın Refik Erduran'ın yazdığı, Ankara Devlet Tıyatrosu'nca sahnelenen Seher Vakti'ni seyret- meli, oradan Bursa Devlet Tiyatrosu'nda sahne- lenen bir başka Erduran oyununagitmeliyiz. Oyu- nun ismi: Bordello. t Cemal Reşit Rey'de dans gösterisi • Kültür Servisi - Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan Bale Anasanat Dalı ve Modern Dans Sanat Dalı bugün saat 20.00"de Cemal Reşıt Rey Konser Salonu'nun düzenledıği 'Gençlik Festh r ali' kapsamında bir gösteri ^ sunacak. Lisans devresi öğrencilerinin gerçekleştireceği programın ilk yansı romantik, klasik ve 20. yüzyıl Bale repertuvanndan Corelli, Petipa, Fokın ve Balanchıne gibi koreograflann yapıtlanndan parçalar sergilenecek. Modern Dans Sanat Dalı'nın çalışmalannı içeren ıkınci bölümde ise Duglas Dunn, Mıchael Yasenak ve ; Uluguii J7S2~98 30) BUGUN • BtLGÎ ÜNtVERStTESt'nde saat 14.00 ve 17.00 de Kutiuğ Ataman'ın 'Lola ve Billikid' adlı filmi izlenebilir. (216 23 15) • AKM'de saat 12.00"de Uluslararası tstanbul -ı Kukla Festivali kapsamında Amenkah topluluk ,. Beale Street Puppets' ın 'Sihirti Küçük Deniz ;> Kızı'adlı göstensı gerçekleşecek. (246 35 89) „
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear