23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 0 ŞUBAT 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Kopuma(cı) davası Istanbul Ayasofya Müzesi Müdürü iken Trabzon Müzesi Müdüriüğüne atanan Ali Kılıçkaya yürütmenin iptali için ıstanbul Idare Mahkemesi'nde dava açtı. Kültür ve tabiat varlıklannın korunmasındaki duyartılığı ite tanınan Ali Kılıçkaya önceki yıllarda da Cumhuriyette yayımlanan "Koruma(cı) Bilinci" başlıklı yazısı nedeniyle Kültür Bakanlığı tarafından soruşturmaya uğramış ve 1/8 oranında maaştan kesme cezasma çarptınlmıştı. O dönem, Istanbul Arkeoloji Müzeieri Müdürü Alpay Pasinli'nin yardımcısı olan Sefer Araboğlu, soruşturmayi yönetmiş ve cezayı önermişti. Fakat Istanbul Idare Mahkemesi Kılıçkaya'ya verilmek istenen cezayı yersiz bulup iptal etmişti. Pasinli, Ankara'ya Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü yapıldıktan sonra Ali Kılıçkaya'nın tayinini Trabzon'a çıkartarak "cezalandırmak" istedi. Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97EteMronik posta: somepo$ta.ctgnhunyetcorn.tr - Dfyanet, irtica uyansı yapmış... "Fetva mı vavınlamıslar!" M stanbul ve çevresinde yayın yapan Radyo Cum- huriyet'in bir süre önce antenden inmesi kimi- lerini çok sevindirmiş; Cumhuriyet'in sesi susun- ca neredeyse zil takıp oynayacaklar. Hiç kuş- kumuz yok ki, gün olur Cumhuriyet yine antene çıkar... Kaldı ki, yurt düzeyinde ulusalından yereline birçok radyoda yurtseverlerin sesleri yükseliyor ve yarın bu seslere bir yenisi ekleniyor: Radyo Kent. Radyo Cumhuriyet'in kurucu genel yönetmeni ve Cumhuriyet yazarı Ümit Zileli'nin yönetiminde Rad- yo Kent, Istanbul, Bursa ve Yalova'dan Tekirdağ'a dek Marmara'da 104.8, Ankara'da 93.6, frekansın- da FM bandından yayına başlıyor. Ümit Zileli, "Radyo Kent'te, özgürlüğün sesine ku- lak verin" diyor ve ekliyor: "Radyo Kent demokrasinin, insan haklarının, laikli- ğin, Atatürk ilkelerinin ödünsüz savunuculuğunu ya- pacak, çağdaşlığm ölçütü kabul edilen kentlilik bilin- Özgürlüğün sesicini güçlendirecek. Radyo Kent'te doğru, ilkeli, dina- mik haber anlaşıyla gerçekler dile getirilecek; siyase- tin, sanatın, müziğin, bilimin, kısaca yaşamın her ala- nındaki düşün insanlannın ve sanatçılann sesi dinle- yiciye ulaşacak." Zileli de Radyo Cumhuriyet'in bir gün mutlaka ya- yına geçeceğini belirtiyor: "Şimdi, Radyo Kent'teyiz ve bıraktığımız yerden devam ediyoruz." Radyo Kent'te çok sayıda programcı var... Üstelik bir çoğu Cumhuriyet'ten tanıdık ve Radyo Cumhuriyet'ten bildik isimler: Hikmet Çetinkaya, Mustafa Balbay, Ümit Zileli, Hakan Kara, Altan Aşar, Türkel Minibaş, Ayiin Şengün, Nebil Özgentürk, Asuman Aydın, Er- dener Koyutürk, Engin Evin, Erhan Tıraşın, Reha Altıntaş, Hepgül Özdemiroğlu, Arzu Haksun, Fah- rettin Ecevit, Bozkurt Cendey, Ibrahim Yıldız,_Arif Kı- zılyahn, lclal Aydın, Banu Zortutuna, Cemil Özyıldı- nm, Uğur Dinçer, Murat Özkaya, Nevin Sungur, Me- ral Erbil, Ismet Kür, Feridun Kandemir, Mehmet Fa- raç, Aydan Cankara, Ekrem Ataer ve bendeniz. Programlardan birkaç örnek vermek gerekirse: Ümit Zileli, Mustafa Balbay ve Altan Aşar, hafta içi saat 08.00-10.00 arasında "Sesli Gazete" ile mikro- fon başına geçiyor. Hikmet Çetinkaya, hafta içi her- gün saat 18.00'de ana haber bültenine "Günün Yoru- mu" ile katJİıyor. Ali Sirmen, perşembe günleri saat 12.00- 13.00 ve 17.00-18.00 arasında "Ayıptır Söylemesi" di- yor. Ibrahim Yıldc, her pazartesi saat 12.00 ve 17.00'de "Haftanın Panoraması" ile dünyayı kulağınıza getiri- yor. Hakan Kara, çarşamba günleri saat 14.00-15.00 arasında "Bilgisayar Dünyası"nın kapılannı açıyor. Arif Kızılyalın, her pazartesi saat 13.30'da içinde futbolun da olduğu "Spor Saati"ni sunuyor. Vaziyet ise bildiğiniz gibi değil! SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKVRTCEBE İstanbul'da Yeni Rakı yerine Uzo! Istanbul'da Atatürk Havaalanı'nın dış hatlar binasını "yap-işlet-devret" modeliyle yapan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e açtıran şirket (ki patronlardan biri de Prof. Dr. Ihsan Doğramacı'dır) yeni terminalde TE- KEL'e reyon kiralamadığı gibi gümrük- süz satış mağazaları için TEKEL'den çok özel indirimle biriikte içki ve siga- ranın satış fiyatına kanşmamasını i istiyor. Istediğini alamayınca da* Atatürk Havalimanı'nda TEKEL, ürünlerini satmıyor. Dünyanın dört bir yanından Istanbul'a gelenler, girişte- ki gümrüksüz satış mağazalannda Ye- ni Rakı bulamıyor ve terminali yapıp işleten şirket, Yeni Rakı yerine Yuna- nistan'dan itnal ettiği Uzo'yu satıyor! Fethullah Gülen'in şahltleri kim? Irticai faaliyetleri nedeniyle gözaltı- na alınacağı kuşkusuyla yurtdışına kaçtığı öne sürülen ancak yandaşla- n tarafından Amerika'da tedavi gör- düğü bildirilen emekfi vaiz Fethullah Gûlen, Antalya'daki biryerel gazete- ye yazdığı yazıda kişiliğine tecavüz ettiği gerekçesiyle sanatçı llhan Irem hakkında dava açıp 1 milyar lira pa- ra istedi. Avukatı Orhan Erdemli, dava dilek- çesinde "hocaefendi" için "devlet içe- risinde örgütlenmek suretiyle devlet aleyhine gizli bazı teşübbüslerde bu- lunmakla itham edilmiştir" iddiasında bulunarak llham Irem'den bu iddiyı kanıtlamasını istedi. Dava dilekçesine baktık, Fethullah Gülen'in mahkemeye sunduğu kanıtlar arasında "şahit beyan-, ları" da varmış; Bülent Ecevft'i' "şahit" göstermiş olabilir mi! ÇED KOŞESt OKTAY EKÎNCÎ Sıra elektrik mühendislerinde... Yıllannı, mesleğiyle ilgılı top- lumsal sorunlara ve "ülke çıkar- larına" adamış olan Elektrik Yük- sek Mühendisi Ünal Erdoğan, Elektrik Mühendisleri Odası'nın (EMO) "bugün" yapılmakta olan Istanbul Şubesi seçimleri için bir jpfişai yayımladı. Elektriğin büt- çedekı payının bu yıl "8 katril- yon", önümüzdekı 5 yıl içın top- lam "135 katrilyon", 10 yıl için ise "1000 katrilyon" olacağına dikkat çeken Erdoğan, "Bu neden- le son 7 hükûmetin yurtiçi ve yurtdışı yandaşlarıyla ele geçir- mek için her türlü eambazlığı yaptığı elektrik enerjisinin doğ- ru kullanılnıası. doğru planlan- ması. yatırımlarının bilimsel ve öncelik sıraları dikkate alına- rak yapılması, ülke insanının çı- karlarının korunacağı en bü- yûk potansiyeldir" diyerek mes- İektaşlanna şu çağnyı yapıyor: ğine" de pek yakışmayan bir tu- tumçıkıyor... Örneğin, bugüne dek oda se- çimlerinde hiç rastlanmayan bir görüntüyle, oy kullamnaya "da- vul-zurna eşliğinde" gelen Ko- ray Aydın, söylendığine göre "şu meslek odasını istiyorum.. bu odayıboşbırakinayın.." gibisin- den talimatlar bıle vererek FP- MHP eğilimli Meslekte Birlik Grubu'nun oylannı arttınnak için adeta bir "kojnutan" gibi davra- nıyor. Benzerşekılde, bakanhğınabağ- lı kamu kurumlannda da aynı gru- bun örgütlenme ve propaganda çalışmalarında, devlete ait türn mekânsal ve araç-gereç olanakla- nnı kullannıalanna "ortam hazır- layan" Koray Aydın, yasa taslak- lannda "işlevsiz" kılmak istedi- ği meslek odalannı aynı zaman- da "suskun" hale getirmek için EMO'nun yönetieileri enerji politikalanndaki yağmacıLğı açık- ladıkca, iktidardaki güçlerin "oda seçimlerine ilgisi" arttı. "Ülkende 100 yılda oluşturul- muş, bugfln başlansa 20 yılda ve 15 Türkiye bütçesiyle yapıla- bilecek enerji altyapısını özel- leştirme adıyla yandaşlarıyla üleşmek üzere olanlara diren- mek istiyorsan, odanın seçimle- rine katil ve bunlara karşı dire- nenleri yönetime seç..." Erdoğan'ın bu mesajı, özellik- le bu dönem siyasal ıktidar çev- relerinin meslek odalan seçimle- rine neden böylesine "büyük bir ilgi" duyduklarına da açıklık ge- tiriyor. Akla ise ister istemez önce Ko- ray Aydın geliyor... Koray Aydın örneği Depremden sonraki yeni yasal düzenlemelerınde ımar denetuni- ni bir tür "özelleştirerek" meslek odalannı yine "devre dışında" tutmaya çalışan Baymdırlık Ba- kanı, oda seçimlerinde ise yöne- time "kendi siyasal yandaşlan- nın" gelebilmesi için özel bir ça- bagösteriyor... Koray Aydın'm, aynı zamanda bir "makine mühendisi" olduğu için, hem kendi meslek kuruluşu- nun hem de bir "TMMOB üye- si" olarak diğer odalann seçimle- rine böylesine "ilgi" göstermesi elbette ki çok doğal... Ancak bu yoğun ilgisi, kalıcı mesleki kim- jiğıne değil de "geçici makamı- na" dayalı bir "iktidar erkiyle" gerçekleştiğinde, ortaya doğal ol- mavan ve hatta "mühendislik eti- de "delege adayı" bile olacak ka- dar mılıtanca çalışıyor... 'Seçinı dersi'ne devam... Koray Aydm, genel seçimlerde milletvekili seçilmesine ve hatta ba- kan olmasına rağmen. "sadece kendi meslektaşlannın oy kuOan- dığı seçimlerde" delege bile se- çüemedi. Oysa, eğer iktidar yan- hsı bir grubun komutanı gibi or- taya çıkmak yerine, öncelikle bir mühendis olarak Bayındırkk Ba- kanlığı'nda "meslek odalanfleiş- birliği ve dayanışma kültürünü yaratmaya" çahşsaydı. aday olma- sına bile gerek kaimadan oda ge- nel kurullannın belki de onurüye- si olarak alkışlamr ve kutlanırdı. Önceki haftalarda. başta maki- ne mühendisleri olmak üzere in- saat mühendisleri ve diğer meslek odalan seçimlerinde işte bu Ko- ray Aydm tavnna karşı ve aynı tavnn siyasal adaylanna gereken "seçim dersi" verilmiş oldu. Şimdi ise (bugün) sıra elektrik mühendislerinde... Yine Ünal Er- doğan'ın dediği gibi, "enerji yağ- macılarına" karşı en bırikımlı "güvencemiz" olan EMO'da bu birikimi yıllardır özveriyle yara- tan "Demokrat Gruba" ne kadar fazla oy verilirse, bu ülkede elekt- rik mühendisi olmanın "gururu" da o kadar yükselecek. (Not: EMO/tstanbul Oy Kul- lanma Yeri: Karagözyan Yetimha- nesi llköğretim Okulu, Abide-i Hürriyet Cad. No: 228/ŞişU). KİM KtME DUM DUMA BEHİÇAK behicakia turk.net -08 rf"*'»"»H' i • ' ! ' • ÇtZGtLtK KÂMtL MASARÂCI HARBt SEMİH POROY semihporoyıa yahoo.com ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACl TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Şubat ABU DABI l/£ DUBAI f968'P£ BUGÛN, AKAP vneıMAOASI 'HDAKJ ABU DA&İ ve DUSAİ E\tifU.rKL£& er/gLEŞ*f£y£ K4/ZA& v&eoi. OM4A/ &ULTXNUĞl'NIN KUZCy/NDE YAN YAMA BU- LUNAN BU EMİR.ÜHLER., SASKA KÖej^eZ/'KI/AJ KJ- YISIUDAblR. 197-1'I>£,ABÜ OABİ VE DUSAİ'DSN BAŞKA PÖRT KÜÇJJK EMİRUĞ/fiJ De KAT7LMASIY- LA 'Blgl£ŞÎ/e. AlBAP eMiRu'KL£ISİa AOIYLA TEK OEVLEr DURUMUNA GEt-EC£KLERt &İR YIL SON- RA, KAS AL KAIMA £>A BİRLİSE GİRECEKTİg- SÖZ KONUSU EMİKjjKC£SİfJ ÖNEMİ, t9S8't>£ *£?. FEDİt-£N PEmoU-E AVZTMtÇ, BU OA, &ÖLSSOB EKONOMIK. 8/H PA7LAMA MV&rMrŞTr. 2O MİL.YAÇ VAfiiLLİK REZSK.Vıri.E, BİBLSŞİK ARAP EMifUJlCl£- Ri. KOMÇU OMAN,KAT74R YE 84HR£YA/'İ G£Rİt>E B/RAKACAKT/Jg. PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Döner,Kokoreç,Gözteme ve Başka Tuhaflıklar Istiklal Caddesi'nden Sıraselviler'e kıvnlan kaldı- nmda, birbirine bitişik dönerci büfelerinin dokuzun- cusunun önünde durmuş, Tünel'den buraya kadar yol üzeri önünden geçtiğim "döner satış merkezle- ri"nin sayısı altmış yedi mi, yoksa altmış sekiz miy- di, diye düşündüğüm sırada karşıma çıkıveren şa- ir bir dostumdan almıştım o haberi... Küçük siyasi partilerden birinin başkanı, "Nâzım Hikmet'/n as- lında hiç de matah bir şair olmadığını" açıklamıştı kamuoyuna! Bir günlük gazetede okuduğu haberi aktardıktan sonra, "Bakalım daha nelergöreceğiz?" diye eklemişti şair dostum. Çok öfkeliydi. Sesinin titremesinden, gözlerindeki kıvılcımlardan, bu haber karşısına benim de, kendisininkine benzer bir öfke duymamı beklediğini anlamıştım. Pek inandıncı ol- mayan bir sesle, "Evet" dedim, "kimbilir daha ne- ler göreceğiz?" Dostum, bana rastladığı ilk anda- kinden de şiddetli bir öfkeyle koşar adım uzaklaş- mıştı yanımdan... Çocukluğumdan beri aynı anda iki öfkeyi birden taşıyamamak gibi bir "zaaf"\m ol- duğunu nasıl anlatabilirdim bu genç şaire? Aklım hâlâ dönercilerdeydi benim... Dönerciler her yanını sarmıştı Istanbul'un. Salt Beyoğlu'nda değil, Istanbul'un her yerinde, her gün yüz binlerce insan yüzlerce ton döner yiyordu. Muhallebicilerde bile döner satıhyor, tavukgöğsünün, keşkülün, mu- hallebinin kokusuna "kuyrukyağı" kokusu karışıyor- du. Işin daha da tuhafı, insanlar bundan hiç rahat- sız olmuyorlardı. Burunları süt, gülsuyu, tarçın ve kı- zarmış kuyruk yağı kokularının "b/rarada//<J/> 'naalış- mıştı!.. Zaman içinde "sınıflarüstü", "sınıflardışı", "sınıflarötesi" özgün biryaşam biçimi geliştirmişler- di bu insanlar... Koku "biraradalıklan"da, ikincisay- faları "çıplak kan resimli" renkli gazeteler de, "tele- voleler" de, şarkıcıların türkücülerin başlarına kova kova güller döküldüğü "gece hayatı" da, etrafa do- larların savrulduğu beş yıldızlı otel düğünleri de vaz- geçilmezleri arasındaydı bu yaşam biçiminin... Ka- hırlanıp kahırlanıp gögüslerine jilet atan "Müslüm Abi"ci varoş yoksullarıyla, salon tavanlarına kurşun sıkan gökdelen sahibi varsıllar arasında hiçbir fark yoktu bu bağlamda? Ya "gözlemeciler"\.. Nasıl da hızlı yayılmıştı "göz- teme" Istanbul'a?.. Sabah fotoğrafları, makyajı dö- külmüş yaşh fahişelerinkini andıran bu kent, "köy publar, "köy kafe"\er, "köy barlar derken, came- kânlarında şalvarlı köylü kadınlarının hamur açtığı "gözleme eWer/"yle de tanışmıştı kısa zamanda. Kırsal kökenli üniversiteliler dolduruyordu buraları çoğunlukla. Kısa bacaklı hasır oturaklarda sevgili- leriyle el ele tutuşup, bağlama eşliğinde keskin dil- li türkücülerin "isyankârezgiler"\n\ dinlerken özlem- lerini, başka hayatlaradairhayallerini konuşuyorlar- dı. Kentte kentlileşmekle, kenti köylüleştirmek so- runsalını aşmadan, hasır oturaklarda iki büklüm "gözleme" yerken hayal edilen hayat, nasıl bir ha- yat olabilirdi acaba? Yanıtı zor olduğu kadar umut- suz da bir soruydu bu... "Yanlış olan kim?" sorusu da pek kolay yanıtlanamıyordu artık... Vergi rekort- menlerinin "kerhaneci", liberal parti kurucularının "kumarhaneci" olduğu, Tariabaşı'nın ucuz kokoreç dükkânlarından Etiler'in pahalı barlarına kadar her yanında buram buram "lümpenlik" tüten bu kentin hayat ilişkilerinde aiacağınız hangi yanıt inandıncı ola- bilirdi ki sizin için zaten? Ya da hangi soruyu "doğ- ru" sorabiliyorduk artık? "Sosyalist" Nâzım Hikmet'e küfreden "liberal" Besim Tibuk'a niçin öfke duymuştu genç şair dos- tum? Bunu anlamak kolay değildi. "Liberal" kalenv ler durup dururken niçin saldırmışlardı "sosyalist" Yılmaz Güney'e ve biz niçin öfkelenmiştik? Bunu anlamak da kolay değildi. Dün Yaşar Kemal'e sal- dıranlar, Mahmut Makal'a. Dursun Akçam'a, Ta- lip Apaydın a, Mehmet Başaran a. Fakir Bay- kurt'a "demode köylü" diyenler, onları yok saymak isteyenler kimlerdi? Anımsıyor muyduk? Bir yerde "sol duruşla "sağ"m anlaşılabilir çatışmaları değil miydi bunlar? Tüm bunları biliyorsak, niçin öfkele- niyorduk o zaman? Küfretmeyip, saldırmayıp, yok saymayıp da ne yapacaklardı başka? Varlıklannı bir türlü "kentsoy- luluk"a dönüştürememiş, dönüştüremeyen, daha üç kuşak, dört kuşak boyu da dönüştüremeyecek olan "ağa kırması komprador" kalabalıklarla, onlar- dan beslenen "liberalkalemşör")er zaman zaman dep- reşen soysuzluk komplekslerini kime kusacaklardı eğer biz olmasak? "SosyaJist" Yaşar Kemal'in, köy enstitülü "sosyalist" yazarlann yapıtlannda, Nâzım'ın şiirlerinde, Yılmaz Güney'in filmlerinde onların unut- mak, unutturmak istedikleri geçmişlerinin fotoğraf- ları yok muydu?.. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLD\N SAĞ4: 1/ Karadeniz yöresine özgü yelkenlibirtek- ne. 2/ Edremit Körfezı kıyısın- da turistik bir yöre...Balkoy- maya yarayan küçük tekne. 3/ "— kafeste du- rankuştur/ El- " bet uçar gider bırgün"(Kara- caoğlan)... Ara- lıksız yinelenen ve artık düşün- meksızin yapılan ey- lemlerin tümü. 4/ Ua- ve... Nefesli bir çalgı. 5/ Japonlara özgü çiçek düzenleme sanatı. 6/ Bez dokuma tezgâhı... Bir nota. II "Hem — 5 hem bâde hem bir şuh 6 sâkıdirgönül"(Nefı)... 7 Hayvan yemı olarak ye- Q tiştirilen bir bitki. 8/ g Cennet... Çok çevık bir köpek türü. 9/ Fransa ile Ispanya arasmdaki dağ sıra- sı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tarhana, bulgur yapmak için kullanılan, kabuğu soyuknuş ve kınmıış buğday... Uygun, tıpatıp gelen. II Bazı ülkelerde damıtık içkilere verilen ad... Nazi- lerın polıtikasında Gennen ırkından kimselere yakış- tmlan ad. 3/ Kuşaktan kuşağa geçen kahtımsal öğe... Yazgı. 4/ Tarla sımn... Bir tür tuzsuz ve yumuşak pey- nir. 5/ Eski dilde tilki. 6/ Mannara Bölgesi'nde bir göl... Bir cetvel türü. II Güneydoğu Asya'da yetişen ve mo- bilya yapımmda kullamlan bir cıns kamış... Geleceği öğrenmek için çeşıtlı şeylere bakarak aniam çıkarma. 8/ Israil yapımı bir tür tabanca... Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr. 9/ Eski dilde ekmek... " — bir gül gi- bi bırakıp ağırlığun Yeryüzü çizgisinde duran ay / Bu- lutlara değince hızlanıverdi" (M.C. Anday).
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear