23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 ARALIK 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Köye kitap Köy, bu kez Anadolu'nun doğusunda, g üneydoğusunda değil... Batsında... Antik kent Metropolis'in yanıbaşında... Izmir Torbalı'da Yeniköy... Yeniköy llköğretim Okulu'nun öğretmenleri, öğrencileri, velileri el ele verip köyde bir kütüphane kurmuşlar... Kütüphanenin hanesi var ama kitabı yok... Son yıllardaki kazılaria ortaya çıkan Metropolis antik kentinin ışırbsında kitap okunmasını isterseniz aynntılı bilgi Reyhan Fidan'da: 0.542. 241 02 77. Doktor Dr. Murat Kemal Gökyar, Anamur'da görev yapıyordu... Anamur'da en sevilen doktordu... Sağlık Bakanlığı, Dr. Gökyar*ı Anamur'daki görevinden aldı Bozdoğan Köyü 1 Sağlık Ocağı'na atadı... Çünkü " Dr. Murta Kemal Gökyar, bir başka "görev" daha üstlenmiş, Anamur Atatürkçü Düşünce Derneği'nin başkanı olarak halkın aydınlanmasını da sağlıyordu. Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta; denizsom6cumhuriyet.com.tr - Milli Piyango'ya zam gelmiş... "Herkese çıkmasa da herkesi camacak!" ir iddiaya göre Istanbul'da ll Çevre Müdür- lüğü adına fabrikalan denetleyip bağış top- layan bir vakıf vardı ve bir başka iddiaya gö- re de bu vakıf Istanbul Valiliği'nin içinde fa- aliyetgösteriyordu... Yazmıştık... Istanbul'da çevre- den sorumlu Vali Yardımcısı Bülent Karaçöl ile Is- tanbul ll Çevre Müdürü Yavuz Çengel gerekli açık- lamayı yapmış ve vilayetteki Çevre Koruma Vak- fı'nın trafik muayenesinde otomobillere çevre pulu satmaktan başka bir iş yapmadığını bildirmiş; Çev- re Koruma Vakfı Müdürü Ishak Karadeniz de vali yardımcısı ve il müdürü gibi kamu adına fabrikalan dolaşıp bağış toplayan ve tahlil işi yapan bir vakfı ilk kez duymuştu... Bunları da yazmıştık... Elimize birkaç belge geçti... Istanbul Valiliği koordinatörlüğünde Bölge Hıfzı- sıhha Enstitüsü Müdürtüğü, Çevre ll Müdürlüğü ve Istanbul ll Çevre Vakfı arasında imzalanan protokol çerçevesinde sanayi tesislerinde kirlilik profili çıkar- Çevresizma çalışması yapılmasına ve bu iş için toplanacak analiz ücretinin yüzde 50'sinin Çevre Koruma Vak- fı tarafından pul olarak kesilmesine karar verilmiş. Sanayicilerin şikâyeti üzerine Istanbul Sanayi Oda- sı, Çevre Bakanlığı'na başvurmuş.. Çevre Kirliliğini Önleme ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Bakanlık Hu- kuk Müşavirliği'nden görüş istemiş... Hukuk Müşa- virliği, protokolla yapılacak işin kamu hizmeti ilke- sine ters düştüğünü vurgulanmış, Anayasa Mahke- mesi ve Danıştay karartarına göre kamu kuruluşla- nnın yetki devri yapamayacağını anımsatmış. Çev- re Bakanlığı da 12 Ocak 2000'de Hukuk Müşavirli- ği'nin görüşünü 2000'de "analiz ücreti" konusunda- ki sorusuna yanıt olarak Istanbul Sanayi Odası'na aktarmış: "Uygulamanın hukuka aykırı olduğu..." Çevre Bakanlıöı'nın "hukuka aykın" dedikten son- raki tarihte T.C. Istanbul Valiliği II Çevre Müdürlüğü tarafından düzenlenmiş tebligatta bakalım: "Işyerinizeyapılan denetim sonunda atık sularınız- dan su kirliliği kontrolü yönetmeliğine göre analiz ya- pılmak üzere numune alınmıştır. Işyerinizin analiz be- delini ödemesi ve ödendiğine dair banka dekontunu valiliğimiz ll Çevre Müdürlüğü fakslarına fakslanma- sı gerekmektedir. Bu tebligatın bırakıldığı gün dahil olmak üzere üç gün içinde belirtilen analiz bedelinin Vakıflar Bankası Sirkeci Şubesi Çevre Koruma Vak- fı Lab. Hes. No: 2015780 yatınlmadığı takdirde işye- riniz hakkında gerekli yasal işlem uygulanacaktır." Şu işe bakın ki, Istanbul'da çevreden sorumlu Va- li Yardımcısı Bülent Karaçöl'ün, Istanbul ll Çevre Müdürü Yavuz Çengel'in ve Çevre Koruma Vakfı Müdürü Ishak Karadeniz'in, çevrelerinde olup biten bütün bu işlerden haberi yok. Çevrenizi biraz genişletin artık! SESSİZ SEDASIZ (!) l^fRÎKtmTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com îşkenceyi de nereden çıkardın? KaraKOL kınlır, yen içinde kalır! Devtetinranzaatarikatyurdundayken Afyon Bolvadin Kaymakamı Mehmet Kurdoğlu'nun geçen yıl öğretmenler Günü kutlanırken, Fatih ve Yavuz gibi padişah efendilerinin hocalarından söz ettiğini anımsatıp bu yılki konşmasında ne diyeceğini beklemeye koyulmuştuk... Değişen bir şey olmamış, Atatürk'ün ilk öğretmeni Şemsi Efendi'ye yine sıra gelmemiş... Bu arada, Kurdoğlu'nu Gaziantep'te Islahiye Kaykamanı iken tanıyan bir öğretmenden mektup geldi: "Süleymancılar 1996'da Islahiye'de 200 yataklı öğrenci yurdu açmıştı. Yeterii ranzaları yokmuş... Kaymakama dilekçe yazjp yatılı eğitim veren Endüstri Meslek Usesi'nin ranzalarını bir yıllığına 'ödünç' istediler. Kurdoğlu tarikatçılara 80 kişilik ranza verdi. Milli Eğitim'de devlet okuluna ait bir malzemenin kurs ve okul talebelerıne yardım derneği adıyla faaliyet gösteren bir tarikat yurduna 'ödünç verilmesi' diye bir mevzuat yoktur. Ama kaymakam kendinde bu yetkiyi gördü. Konu Vilayete şikâyet edilmesine rağmen hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Kaymakamın yaptığı yanına kâr kaldı. Ranzaları geri almak iki yıl sürdü... Ve en acısı; tarikat , yurdundaki ranzalann geri alınmasını sağlayan eğitimciler emekliliğini istemek zorunda bırakıldı!" Lena Kitabevi MERİÇ VELİDEDEOĞLU Tan gazetesinin ve kimi der- gilerin basımevlerinin yerie bir edilişinin üzerinden 55 yıl geç- miş. 5 Aralık günü gerek ga- zetemiz Cumhuriyet'te, ge- rekse pazar eki Dergi'de 55 yıl önce yaşananlan okuyun- ca bu konuyla ilgili yanm yüz- yıllık özel bir duygusallığı yine yaşadım. ' ' ' 'TanD/ay;"anlatılırken gör- gü tanıklan genelde Babıâli'de olanlan en ince aynntısına dek belirtirler de Beyazrtta Lena Ki- tabevi'ne yapılandan pek söz etmezler. Bunda, bu kitabevi- nin ABC, Berrak Kitabevleri gibi tuzla buz edilmemesinin rolü olduğunu sanıyorum. Ama bu kez pazar günkü yazısın- da Alpaslan Berktay: "önce Beyazıt'ta Lena Kitabevi'ne gi- dıp tabelasını indirttiler" diye- rek değindi. Oysa ben, Lena Kitabevi'nin doğuşuna, varlığını sürdürüşü- ne, 4 Aralık gününe, olaydan sonra yok oluşuna bir ilkokul dördüncü sınıf öğrencisi ola- rak tanık olduğumdan, yıllar boyu "Tan Olaylan" anılırken adının her zaman geçmeme- sini haksızlık olarak görüyor- dum. Lena Kitabevi, Beyazıt Mey- danı'nı Kapalıçarşı'ya bağla- yan yolun köşesindeydi; kapı- sı bu yol üstünde, geniş vitri- ni ise alana bakıyordu yani iki cepheliydi. Cam olmayan bü- tün kısımlar mimoza sarısına boyanmış, adı da koyu mavi renkle kapının üstündeki alın- lığa büyük harflerle yazılmış- tı; sanırım, alana bakan yü- zünde de aynı renklerle adının yazılı olduğu bir tabela vardı. Öğrenim gördüğüm Beşin- ci llkokul'a (bugün Hasan Âli Yücel Eğitim Fakültesi) gidip gelirken Beyazıt Meydanı'nı aşmam gerekiyordu. Okuldan da dönüşümde kitabevinin önünden geçerek eve (Gedik- paşa'ya) gitmekten büyük ke- yrf alıyordum. Vitrindeki pırıl pınl parlayan ve göz alıcı renk- lerle basılmış ciltli kitaplar, ço- ğu yabancı dilde olmalanna karşın yine de çok çekiciydi- ler; bu görünümleri o günlerin koşullannda basılmış bizim ki- taplarınkine hiç benzemiyor, aynca kitabevi de okul gerek- sinmelerimizi satın aldığımız dükkânlara benzemiyordu; ç o cuk gözümde her şeyi ile bam- başkaydı. Yalnız kitabevinin adına ara sıra aklım takılıyordu; Lena'nın Rusya'da bir ırmak adı oldu- ğunu biltyor, ayrıca gerek ev- de konuşulanlardan, gerekse radyo haberlerinden Rusya ile aramızın iyi olmadığını da his- sediyor ve bu yüzden içimde anlam veremediğim bir üzün- tü duyuyordum; oysa "Lena" sözcüğünün ses uyumundan da çok hoşlanıyor, ara sıra "Lena, Lena" diye seslen- mekten kendimi alamıyordum. 4 Aralık sabahı okula gitti- ğimizde okulun kapalı oldu- ğunu söylediler, çarçabuk ev- lerimize dönmemizi bildirdi- ler; eve dönüş için Beyazıt'a çıktığımda alanın insanla dol- duğunu şaşırarak gördüm: Ka- labalığın dışında, ama onlar- la biriikte yürüyerek eve var- maya karar verdim. Kalabalık, Lena Kitabevi'nin önüne ge- lince durakladı; ayaklarımın ucuna basarak yükselip ne olup bittiğini anlamaya çalı- şırken bir el omzumdan ya- kaladı; aileden biri beni alma- ya okula gidiyormuş. Kitabevinin ertesi sabahki görünümünü hiç unutamam: Alana bakan yüzündeki tabe- la indirilmiş, orada yama gibi bir boşluk var; kapının üstün- de bir boydan bir boya yazılı Lena Kitabevi'nin Lena'sı siyah boyayla kapatılmış, boyanın fazlası o güzelim san zemin üzerine yol yol akmış, sanki Lena'nın üstüne avuç avuç çamur atmışlar... Sarı boyalı her yer kirlenmiş, yangından çıkmış gibi... Uzaktan vitrin camlarının kırık olup olmadı- ğı belli olmuyor, ama içerde kimse yok, kapkaranlık, san- ki terk edilmiş... Içim burkul- du... Kısa bir süre sonra dükkân- da tamirat başladı; rengi de- ğişti kahverengi oldu; ön yü- züne de kapı açıld:; bir gün yeni adı da kondu: "Yandım Çavuş Ayranı!" O yıllarda bu ad altında yerden bitergibi tü- reyen ayranlı sıcak sandviççi dükkânlanndan biri kitabevi- nin yerini almıştı. Yıllarca, su- lu ve aşırı tuzlu ayranını, ne olduğu belirsiz sucuklu pey- nirli sandvicini rahat rahat sat- tı durdu. HAYVANLAR ISMAIL CÜLGEÇ igulgec@yahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK •e-^» * - • - - * . ; behlcak@turk.net 0ÖİLS OtMA^fN I - ÇtZGlLtK KÂMİL MASARACI r KEDt LEVO APTÜÜKA İLAN TC ANKARA 9. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/1158 Davacı ASKİ vekih tarafından davalı Nazif Tektaş aleyhine açılan alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, Davalı Nazif Tektaş'ın adresi tespit edilip kendisine mahkememiz- den venlen 6.6.2000 tarih ve 1999/1158-568 sayılı davanın kabulü- ne, 189.044.0O0.-TL kaçak su bedelinin 12.5.1999 tarıhınden itiba- ren yasal faiziyle biriikte davalıdan almıp davacıya venlmesine, 46.631.414.- TL yargılama gıderi ile 18.904.400.- TL vekâlet ücreti- nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine dair karar tebliğ edileme- diğinden tebligatın ilanen yapılmasına, ilanen neşir tarihinden itiba- ren 15 gün sonra davalı Nazif Tektaş'a tebliğ edilmiş sayılacağı ila- nen duyunılur. 1.11.2000 Basın: 74062 TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Aralık MAILLOL 'ÇN HEYKELLERf.. 18İ1'PE BU6ÜN,ÜNLÜ FKANSIZ HEYKELCISİ M4/U.OL (M/tyrOi.) DOĞMUŞru. KAOIN İ ÛZE&VOe YO&IM/LAŞAN ÇAL/ÇM4İA- 4A/ SAyAnÇl, 2O- YÜZrtLfN EN BAŞ- TX GSJ-SN HGYKEüZİLS&tJDENPtG- ROOIN 'İN AKI- Cl FOKMLARINA, PE6/ÇİK SİLÜETIMKİNE VE OGA- MATİK POmNSİYELİNe BİR TEPKİ SAYILA8İLE- CEK PUMĞAU VC AHITSAL YAPtTLAfZ MEYDANA GEr/eAAfÇTİ. MA/UJOL, MİlArrAN ÖNCE S. VÜZ- r/L YUAIAAJ HEYKELLE&Nİ ETÜO ETMİŞ VE sAHArrA/M se/vreze ULAÇMAK isrsMfçri- 8İLGE B/K KfÇ/ OLA&4K 7XNfHAN MAILLOL, YENI YE7İŞEAŞ ANKARA... ANKA... MUŞERREF HEKİMOGLU Geçit Kent Bir yanda ölüm orucuna yatanlar, bir yanda toplu ölümden korkanlar, bir yanda sakatlar, özür- lüler; bir yanda özüriülere, sakatlara geçit verme- yen yollar, çukurlar, hendekler.. üstelik nerde? Başkentin göbeğinde! Zincirler arasında delik de- şik kaldırımlarda sağlam kişiler de güçlük çeker- ken özüriüler nasıl yüruyebilir? Sakatlar Günü'nde yüz kızartan görüntüler izledik ekranlarda! Diken türü srtemler, yakınmalar dinledik özürlülerden. Baş- kentin görüntüsü de özürlü bir yönetimi sergili- yor. Yerel yöneticiler olumsuzluk, rahatsızlık, çir- kinlik üretiyor ancak. Rahat yürüyemiyor; evine, işine, okuluna rahat ulaşamıyor, rahat soluk ala- mıyor başkentliler. Hava kirleniyor; parklar, ağaç- lar kirleniyor, yer kirleniyor, gök kirleniyor, her şey kirleniyor. Kaçak ellerin ürünü bu. Kaçak kömür- den kaynaklanıyor kirienme. Ciğerlerimiz delin- se de kaçakçılık önlenemıyor. Kaçak kömüre so- rular da yanıtlanamıyor nedense. Kaçak kömür yakalanıyor mu yakalanmıyor mu? Yakalanıyor- sa ne oluyor, yakalanmıyorsa kimlere dağılıyor? Kirli eller neden temizlenemiyor? • • • Başkentin kirinde pasında, kömürden ötesi de var. Toz toprak, pislik, üst geçitlerdeki çöpler, meyve kabukları, atık kâğıtlar, naylon torbalar, pis kokularla her adımda kirleniyoruz. Gözleri- miz de, ciğerlerimiz de, dahası belleğimizdeki güzel resimler de kirleniyor. Fazilet Partisi Genel Başkanı Sayın Recai Ku- tan, partisinin sulak başkanlarına övgüleryağdı- nyor; havuzlara, fıskıyelere selam söylüyor ama pisligi, leşliği görmezlikten gelebilir mi? Oysa di- ken gibi batıyor gözlerimize. Bu da bir işkence de- ğil mi acaba? Bir yanda galeriler, sergiler, güzel bir başkent özlemiyle uygulanan projeler, park- lar, siteler, sonra adım başı merdivenler, üstge- çitler, aitgeçitler. Başkent bir geçit kent oluyor ner- deyse! • • • Bir de Yatağan olayı var ülkenin gündeminde. Toplu ölüm korkusuyla yaşayanlar, yüzünü gözü- nü örtenler; dumandan, zehirden kaçanlar, evle- rine kapananlar, okula gidemeyenler, işe gide- meyenler, kirlenmeyi izleyerek kalbi çarpanlar, o çarpıntıyı dindirmek görevine karşın eli kolu bağ- lı kalan kamu görevlileri... Bu da bir işkence değil mi? Kaç yılın kara öyküsü bu. Kaç yazı yazdım kim bilir. Yazılar arşivde, santral yerinde, koşullar sü- rüyor. Zehir saçıyor, dağlar, taşlar, ağaçlar kirle- niyor, soluyor, doğa ölüyor, insan ölüm korku- suyla yaşıyor. Hiçbir şey değişmiyor. Halkın se- si, tepkisi duyarsızlığı aşamıyor bir türlü. Toplu ölümden söz ediliyor, toplu yaşamın yolu açıla- mıyor. Bakanlar, başbakanlar da aydınlık tablo- lar çiziyor! İnsan olmak kolay değil sözün kısası. Genç-ih- tiyar, sağlam-sakat aşacaksın bu yokuşları, kirli ellere karşın temizliğini koruyacaksın. Acı fatura- lara karşın inançlannı koruyacaksm. Dkenmegü- cünü son damlaya dek zoriayacaksın, sonra, or- talık güneşler içinde olacak bir gün. Ne zaman biz karar vereceğiz. BULMACA SEDAT YAŞAYA1S SOLDANSAĞA: 1/ Çızgılerle bölümlere ay- nlmış kâğıt. 2/ 2 Kemıklerin g içındekı yağlı madde... Muş- 4 mulaya benzer 5 bıryemiş. 3/Bir dımız... Futbol- 6 da topa kavıs 7 verilerek yapı- g lan hafif vuruş. 4/ Bir ışi ya da 9 bir malı birçok istekli arasından en uy- gun koşullarla kabul edene bırakma.. Sanı. 5/ Adlan sıfat yapan bir yapım eki... Sürey- ya da denilen yıldız ta- kımı. 6/ " — Kusturi- ca": Bosnalı sinema yö- netmeni... Notada du- rak işareti. 7/ Saman- hk... Soyundan gelınen kimse. 8/Yabancı... Zorunlu gereksinme maddeleri için devletçe saptanan fiyat. 9/ Yiyecek bulamayan, yok- sul kimse... Pasifik Okyanusu'nda küçük bir ada-dev- let. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Suya, dimdik ve önce ayaklar girecek biçimde ya- pılan atlayış. II Tekke edebiyatı şür tûrlerinden biri... Bir göz rengı. 3/ Yasal olmayan cinsel ilişki... Rütbe- siz asker. 4/ Ilave... Işık akısı birimi. 5/ Su kıyılann- da yaşayan çok iri bir kuş. 6/ " — hazin, sümbül pe- rişan, bağzânn şevki yok" (R. Mahmut Ekrem)... Krip- ton elementının sımgesi... Eski Mısır'da güneş tann- sı. II Etek ucuna doğru genişleyen giysi... Ceylan. 8/ Tutsaklık. 9/ Itina... Eski Türklerde "yu|" denen ölüm törenlerinde okunan ağıt. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 M U R LA B B A •U 2 U z A M | 0 N A Y 3 Rı A | A K Y A K A 4 A M A Z 0 N •A R 5 B •K Q_ N A K •L 6 B O Y N A •U L A 7 A N A | K U R U M 8 •>A K | L U N A 9 U ^7 A R L A M A K VEFAT Muğla Şahtdı Mektebı Iptıdatsı'nı Hakkı Suha GEZGlN'ın oğrencısı olarak brtınrken (1913) "Genç Kalemler"ı ve "Yenı Nesil"ı tanıyan, Muğla Idadısı'nden Halıt Fahn OZANSOY'un oğrencısı olarak mezun olurken (1919) "Ümmet" yerine "Millef'i ve "Osmantı" yenne "Turk"u belleyen, Muğla Kuvayı Mıllıyesı'nın Yerkesık Şubesi Genel Sekreterliği'nı yapan, 1919-1966 yıllan arasında tek gun ızın almadan ve doktor raporu kullanmadan kendını Cumhurıyet eğrtımının seferberlığıne adayan, Muğla Devnm Gazetesı sahibı Melda Turi^eş'ın, merhum Selçuk Çağlayan'ın ve Haluk Çağlayan'ın babalan, Muğla Gazetecıler Cemiyetı Başkanı Ünal Turi<eş'in kayınpeden C U M H U R İ Y E T İ N İLK Ö Ğ R E T M E N İ AHMET ÇACLAYAN(100) 4.12.200 günü Muğla'da vefat etmiştir. Meıtıumun cenazesı, Muğla Milli Eğitim Müdürü Nalan CEYLAN'ın düzenledıği tören ve Muğla Valisi Lütfi YlĞENOĞLU'nun uğurlama konuşmalanndan sonra eski Şehir Mezarlığı'nda toprağa verilmıştir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear