26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 ARALJK 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA JVUJLJJ. U J A [email protected] 15 Yeni başkan Mehmet Güleryüz ile birlikte Plastik Sanatçılar Deraeği'nde yeni vizyon 'Hak kimseyeverUmezancakkazanıhr' LEVENT ÇALIKOĞLU Plastik SanatçılarDeraeği'nın 2 Ara- bk günü yapüan 6. Genel Kurulu'nda ye- ni başkanlığa, aynı zamanda derneğin ku- rucu başkanlığını da üstlenmış olan Mehmet Güleryüz seçildi. Kendisıyle PSD'nin geçmişi. sorumluluklan ve ıle- riye dönük planlan üzenne görüştük. -Son zamanlarda PSD vizyonunu iyi- den iyiye yhirmiş gibi duruyor. Daha doğrusu nerede, hangi zeminde durdu- ğu, ne>i savunduğu konusunda net bir fikri yok gibi? MEHMET GÜLERYÜZ - PSD'nin dışandan böyle görûlmesini doğal bu- luyorum. Bildığınız üzere Türkiye'nin gûnderru son yıllarda çok hızlı değişi- yor ve örgütün bünyesınde bu gündemi cevaplayacak bır hazırlık bulunmuyor. Gerçekten de son bırkaç yıldır ıyi ve doğru hamleler yapamadı PSD. Ortaya çıkan manzarayı şöyle değerlendınyo- rum: Birincisi, ülkemızde sanatçılar ken- di konumlannı tarn anlamıyla açık se- çik olarak hâlâ tanımlayabilmiş değil- ler. Daha çok kariyerleruü ön planda tu- tarak son trendlere paralel bir yol takip ediyorlar. Hâkim beğeninin dıkkatini çekmek ve onunla sıkı fikı bir diyaloğa gırmek sankı ilk amaçlan olmuş. Ma- alesef sanatta çok özel bir başka durum var. Bizde tek başına bir varlık olmak- tan çok, bir grubun veya bir hareketin istenilen elemanı olma telaşesi söz ko- nusu. Tek başına karar veren ve tek ba- şına ıradesını, düşüncesıni başka bir noktadan gûç almaksızın ifade edebilen ve bunda da sonuna kadar ısrarcı olan, kararlı adam portresı ne yazık kı çok az. Kişının farklılığını her şekılde koruyor olması çok önemli. Tabıi burada o kışı- nin sosyal rolü ve polıtik konumu önem kazanıyor. Bunun tanımlanması ve net- leştirilmesi gerekir. Bırçok imkândan uzak kalmayı göze almak çok önemli bir karar. - Peki PSD'nin duruş noktasını yitir- mesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Çün- kü kariyer açısından da PSD'nin sanat- çriara önemli bir yol açtığını söyleyeme- yiz? GÜLERYÜZ - Bir kere PSD'nin ta- nunını yapmak lazım. PSD öncelikle bir sanatçı örgütü. Gücünü devletten al- mayan, sadece profesyonel mesleğıyle yaşayan sanatçılann oluşturduğu bir da- yanışma grubu. Bu tarife uyan sanatçı var mı, yok mu ona bakmak lazım. Sa- natçılanmızuı acaba yüzde kaçı sadece sanatıyla yaşayabıliyor? Çoğunlukla öğ- retun kurumlanndâ hocalık yapıyorlar. • "Ülkemizde sanatçılar kendi konumlannı tarn anlamıyla açık seçik olarak hâlâ tanımlayabilmiş değiller. Daha çok kariyerlerini ön planda tutarak son trendlere paralel bir yol takip ediyorlar. Hâkim beğeninin dikkatini çekmek ve onunla sıkı fıkı diyaloğa girmek sanki ilk amaçlan olmuş. Bizde tek başına bir varlık olmaktan çok, bir grubun veya bir hareketin istenilen elemanı olma telaşesi söz konusu." Bu hep böyle oldu. Ama unutulmama- kararlı olmak şart. Aynca bu gerçekle- durma halinde olmannı bu- zül oldugu- lı ki sanatçuun gücü, ürettığı işten, ba- ğımsızhğından kaynaklanır. tnsan, gü- cünü emeğinden ve düşüncesınden alır- sa olaylara başka türlü yaklaşır. Bu bel- ki çok sert bir tanımlama olarak görü- lecek, ama bunu herkesın oturup bir an ıçin düşünmesini ıstiyorum. Bir sonuç çıkmayacağmı düşünerek geri kalan bü- tün sonımluluklardan da sıynlmak yan- lış olur. - Dışandan görüldûğü kadanyla PSD'nin hantal bir yapısı var ve dolayı- sryla olaylara anında refleks veremiyor. GÜLERYÜZ - Kişi ve kunımlann olaylara geç reaksıyon göstermelen Tür- kiye'de toplumsal bır sorun. Tabii ki bu refleksi körelten çok şey var. Fakat olay- lann içerisinde yer alan, yaşayan, şahit olan, kaydeden kişilerin anında reaksı- yon gösterebilme haklan vardır. Bu ref- lekse uygun olabılmesı için kişinin ya- şamından, tercıhlenne kadar her konu- da özgür olması gerekir. Çıkarlanrun bir noktadan sonra kesileceğine razı ol- ması lazım. Bir hakem, bir müdahil, bir itfaiyeci, bır ilk yardım ekibi olmak için ri kişinin kendi içerisinde sorgulamış olması gerekir. Şu ana kadar bunlann hepsi yapılıyormuş gibi göründü. Hat- ta bazı kişiler bu davranış ve ataklıkla- nyla dıkkat çektı, fakat kapıyı dönünce gözden kayboldular ve kendilenni unut- turdular. 'Toplu harekete inanç azakh' -GeneDUdesiyasive ûlkenin temd me- seleleriyle UgiB konularda PSD'nin ağ- anı bıçak açmıyor. Açmadığı gibi diğer derneklerfc işbiriiği yapmadtğuu, yapsa bfle sesinin oldukça cıhz çıknğını görü- yoruz. Sizin bu konularda betirgin biryö- netimiııiz olacak mı? GÜLERYÜZ - Bu sorunun cevabını biraz önce söylediklerime bağlı olarak değerlendirmek gerekir. Sonucun böy- le olması gayet normal. Gerçekte böy- le birriskiüstüne almak, toplumda olan meseleleri değerlendirmek iki noktada olun Ya bunlan düşünecek ve kendi me- selen olarak kabul edeceksın, ama bu- nun bır riski vardır, çünkü adamın ba- şuu derde sokar ya da her şeye rağmen nu kabul edip sorumluluğu üstlenecek- sin. Burada davranmalı mı, yoksa dav- ranmamalı mı diye tereddüt etmek bir zaman kaybıdır. Ama camdan düşebi- lecek bır çocuk için uzun süre düşünül- mez. Sanatın ve sanatçının hayatla kur- duğu bağ, özgür olması ıle ılgilıdir. Fa- kat bu hak öyle durduk yerde kişilerin eline verilmez, ancak kazanılır - Bu andan itibaren PSD, sanatı ve toplumu Ugilendiren konularda daha net, açıksöztü ve nerede durduğunu gös- teren bir tavır içerisinde olacak diyebi- Brmiyiz? GULERYÜZ-Evet bunun olması ge- rek. Genel kurul, bu yönetım kurulunu seçerken de bu ihtıyacı özellikle dile getirdi. - Demek ki herkesin bu konuda bir sı- kmbsıvar. GÜLERYÜZ - Buradakı seçım tesa- düfi bir seçkn değil. Çünkü ben aday- lığunı koymadım. Genel kurulun dü- zenledığı listeden çıktı bu yönetim ku- rulu. Genel kurulun birleşik talebı de bu doğrultuda idi. - Yine de kim ne derse desin hepimiz suunmızın ne olduğunu biliyoruz. Biz- deegemen smmn ressamlara, plastik sa- naüaria uğraşanlara biçtiği bir rol var: "tnsanlann midesıni bulandıracak ya- pıtlar üretme. Yaşadığın mitler dünyası sana sosyal hiyerarşınin dışında doku- nulmaz ve başvurulmaz bir ayncalık ta- nıyor. Unutma ki sokağın dilini kullan- mak sana sunduğumuz statünün şıklığı- na yakışmaz." Sizce bu durumu aşabil- mek için PSD'ye ne gibi görevler düşü- GULERYUZ - Öncelikle PSD'nin kendi bünyesiyle bir yüzleşmeye git- mesi gerekir. Tabii acil cevaplar üretil- mesi gereken konular da var. tnsan hak- lan, F tipi cezaevleri, her şeyden önem- lisi de kültür politikası. Ülke halinde Avrupa Bırlıği'ne girme gayreti içerisin- deyiz. Pekı sız kültürel herhangi bir gi- rişime şahıt oldunuz mu? Hayır. Bura- da herhangi bir hükümet politıkasından söz etmek mümkün mü? Hayır. Bütçe içınde Avrupa Birliği'ne gıriş için kül- türe şu kadar para ayınyoruz deniliyor mu? Hayır. Hâlâ çağdaş sanatlarla ilgi- li bır müzemiz yok. Arşivlerimiz doğ- ru düzgün değil. PSD bütün bunlann takıpçisi olmalı. Sanatçı haklan, güm- rük yasası, Fikri Sağlar döneminde im- zalanan Sanat Konseyı gıbı protokolle- rin takibı gerekir. -Sonnçtaikiyıllıkbirgörev sürenizvar. Türkiye'de işlerinformatitelereboğuldu- ğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle ön- celikle üstüne gftmeyi düşündüğünûz mesejeler var mı? GÜLERYÜZ - İlk hamlede demeği kurduğumuz amaçlar noktasına geri çek- mek ıstiyorum. Bıliyorsunuz ben kuru- cu yönetim kurulundaydım ve kurucu başkandım. Oradaki ihtiyaçlanmızmes- lek oluşturmak ve bunun yönetim tara- fından kabulü ve haklannın sağlanma- sı ıdi. lçı boşaltıldığı ıçm bu tabın sev- miyorum, ama üyelenmızle sıcak bır ıletışım kurmalıyız. Sanatçılann birbir- lenyle olan yaklaşunı giderek eksüiyor. Bır anlamda onlan birarada tutan birka- der birliğı oluşturmalıyız - 70O'e yakm üyeniz \~nr, ama gördfi- ğüm kadanyla çok az bir kaülım söz ko- nusu. Sizce bu ilgisİTtiğin kaynağı ne? GÜLERYÜZ- tnanmıyorİar. Oyle bir hale geldik ki toplu bir harekete olan ınanç azaldı. Son zamanlarda Türkı- ye'de sivil toplum örgütleri en aktif dö- nemlennı yaşarlarken PSD'ye karşı bir inanç eksikhğı söz konusu. Yıne de bu sorunuza çok net cevaplar vermem müm- kün değil. Bunu hep birlikte göreceğiz. 'Deli miydim yoksahâlâ deli miyim?'Kültür Servisi - Hol- landalı ressam Vmcent Van Gogh'un peşini bı- rakmayan ve erken ölü- müne neden olan çıl- gın doğasına ilişkin ye- ni bir kanıt daha, ünlü ressamın kulağını kes- tikten sonraki günler- de yazdığı bir mektu- bun bulunmasıyla or- taya çıktı. Ölümünden sonraki 111 yıl boyunca, sanat tarihçileri ve doktorlar Van Gogh'un sergile- diği şiddet belirtilerine yönelik açıklamalar or- taya attılar. Bu konuda birbirinden farklı teori- ler üretildi. Onun bir manik depresif olduğu, alkol ve yetersiz bes- lenmeden dolayı çılgm- ca davrandığı, az rast- lanan irsi bir hastalık- tan mustarip olduğu ve hatta yauıızca duygu- sal olarak reddedildiği için çılgınca davrandı- ğı söylendi. Sanatçının, ressam ar- kadaşı ArnoM Koning'e yazdığı brr mektup. has- talığınuı nedeni konu- sunda Van Gogh'unken- disinin de kafasının ka- nşüğnıı ortaya koyuyor. Van Gogh, 19 Şubat 1889 tarihli, dört sayfadan oluşan bu mektubu, kulağrnı kestikten sonra Güney Fransa'da bir hastanede ya- tarken Koning'in kendisine gönder- diği bir karta yanıt olarak yazmış. Mektubunda zihinsel sağlığını ani bir biçimde yitirişinin nedenleri ko- nusunda sorular soruyor. "Zflmim- deki bir şeyin nöbetine yakalandık- tan sonra ya da bir hummadan son- ra kaldınldığım Arles'teki hastane- de aldım karnnı. Şimdi hemen he- men iyileşmiş durumdayun." Olaydan üç yıl önce 33 yaşmda- ki Van Gogh, Paris'e gıder ve bura- da Paul Gauguin ile yakm bir dost- luk kurarlar. Ama 1888 yılbaşından önce Gauguin'le aralannda sert bir tartışma geçer, Van Gogh onun üs- tüne saldınr ve sonra kendi kula- an Gogh'un ressam arkadaşı Arnold Koning'e yazdığı bir mektup, hastalığının nedeni konusunda kendisinin de kafasının kanştığını ortaya koyuyor. Koning'in torununa ait olduğu belirtilen mektubun New York'ta Sotheby's müzayedesinde lOObinpound'a satılması bekleniyor. ğından büyük bir parça keser. Van Gogh kulağından kestiği parçayı da- ha sonra bir kâğıda sanp kendisini reddeden bir fahişeye verecektir. Bu çılgınca davranış üzerine Van Gogh'un kardeşi Theo onu Arles'e götürür. Koning'e yazdığı mektupta Van Gogh, kendisine ne olduğunu hiç bilmediğıni söylüyor. "Hastalıkde- dikleri bu nedenler ve sonuçlara ge- lince, sanınm bunlann çözümünü Hollandah kateşistlerin raslanüsal tarüşma yöntemine bırakacağun. Yani, salt yontusal bir doğanın im- gelemi içinde deli miyim, değil mi- yim; ya da deli miydim, yoksa hâlâ deli mryim." Koning'in torununa ait olduğu belirtilen ve New York'taki Sotbeby ^ müzayedesinde 100.000 pound'a erişmesı bek- lenen mektubun tarihi, Van Gogh'un üretken döneminin sonunun başlangıcını işaret edi- yor. Buna karşm Van Gogh, 1888'den ölümü- ne kadar 15 aylık süre ıçmde 200'den fazla tu- val yaptı. Van Gogh bu mektu- bunda, yapmakta oldu- ğu Hollandah felsefeci FrederickVanEeden'in portresmden söz ediyor ve bu bölümde kendisi- nin 'renkkrin ninnisi- ni' söyleyebilen bir res- sam olup olmadığmı sorguluyor ve sonra bu- nu 'eleştirmenlere' bı- rakmaya karar veriyor. "Ama tûm bunlanyete- rince konuşmuştuk, de- ğil mi? Bizi zihinsel hu- zurumuzun izin \ erdigj ölçûdeuzağa taşrvan ev- rensel renk proUemin- den söz edhorum." Van Gogh, daha sonra şim- di Moskova PuşkmMfl- zesi'nde bulunan dokto- ru FeHx Rey'in portre- sinden söz ediyor. "Her nasdsa, hastaneden ay- nhrkendoktorumunbir portresini yaptım. Bir ressam olarak dengemi tümüyle yitirmenıişim." Mektubun düşünsel berraklığı, Van Gogh'un hastalık nöbetinin yetersiz beslen- me ve alkolden ileri geldiğine iliş- kin teoriyi destekliyor. Hastalığm belirli aralıklarla gelen semptomla- n olan isiliklere, ışığa duyarlılığa, hazımsızlık ve zihin kanşıklığtna da bu ikisinin neden olduğu görü- lüyor. Geçmışte sanat tarihçileri Van Gogh'un yoğun etkinlik dönemle- rini manik depresyon belirtisi ola- rak göstermişlerdi. Hastanede geçirdiği günlerden sonra, bir düzelme göstermesine karşın Van Gogh, tam olarak iyile- şemedi. Hayarmm son 70 gününde 70 tuval yaptı. 29 Temmuz 1890'da, 37 yaşmda kendisini vurdu ve kur- şun yarası onu ölüme götürdü. Büyük besteciChaptinKültür Servisi - "Hiç bir şey, beste- lediğiniz melodileri bir orkestranm ses- lendirdiğiniduymak kadar hevecanve- riciolamaz^dıye yazıyorCharlieaıap- fin otobiyografismde. Olağanüstü bir hayal gücüne sahip bir komedyen ve mükemmeliyetçi bir yönetmen obna- sının yanı sıra Chaplin . pek bilinme- sede, aynı zamanda becerikli bir mü- zisyendi. 1973 yıhnda kazandığı Os- car ödülüne oyunculuğundan ötürü de- ğil de 'Sahne Işddan' fılminın kendi bestelediği müzikleri sayesinde layık görüldûğü düşünülürse bu gerçek da- ha somut olarak gözler önüne seriliyor. Chaplin'in müzikal yaşamı çocuk- ken yer aldığı tiyatro kumpanyalann- da başladı.Piyano, keman ve viyolon- sel çalan aktör, nota bilmediği için eserleri kulaktan duyarak çahyordu. Sessiz sinemadöneminde fılmlerine si- nema salonlannda eşlik edecek mü- zikleri kendisi seçen Chaplin, sinema- da ses unsurunun devreye gîrmesiyle fıhn müzikleri bestelemeye başladı. Nota bilmeyen aktör, bu iş için aran- jörierle çalışmak zorunda kahyordu. Komedi fıunlerinde neşeli müziklerin kullanılması gerektığini düşünenlerin aksine Chaplin, fondaki müziğin du- yarhlık ıfade etmesini istiyordu. Chaplin'in bu müzikal tekniği, 'AI- tma Hücum' fiiminin meşhur sahne- sinde en belirgin haliyle kendini gös- terir. Bir altın arayıcısıyla ıssız, karlar- la kaplı bir kulübede aç biilaç mahsur kalan 'KfiçükSerseri' Chaplin. Şükran Günü yemeği için ayakkabısını pişir- meye karar verir. Ayakkabı sofraya gel- diğinde Chaplin, lüks bir lokantaday- mışçasına abartılı bir kibariıkla sözde yemegini yemeye koyulur. Arka plan- da yine şık bir lokantada duyulabile- cek türden bir müzik çalmaktadır. Bü- tün espri de Chaplin'in özenli yemek yiyiş tarzı ve buna eşlik eden müzikle içinde bulunduğu ümitsiz ve acınası sahnenin karşıtlığında yatar. Chaplin, Amerika'da bulunduğu dö- nemlerde birçok değerli müzisyenin takdirini kazanmıştı Bunlann arasın- da GermaineTailleferre, Hanns Eisier, Y^chaHaifetz, Honmitz, Rahmaninov ve Schönberg gibi besteci ve yorum- cular bulunuyordu. Ünlü orkestra şe- fı Carl Davis, büyük müzisyenlerin Chaplin'e duyduğu hayranlığın doğal olduğunu çünkü Chaplin'in de onlar- dan biri olduğunu söylüyor:'^Thapfin'in kendi sınırlan içerisinde yararbğı mü- zik mükemmekiir. Tek bir notasını bi- le değiştirmevi düşünemezdün." Nâzrni Hikmetfn 'Tartiif-59'u Sıvas Devlet Tiyatrosu'nda • Kühür Servisi - Sıvas Devlet Tiyatrosu'nun 2000-2001 sezonu repertuvannda yer alan Nâzım Hikmet'in 'Tartüf-59' adlı oyununun prömiyeri 14 Aralık'ta Snas Devlet Tiyatrosu Sahnesi'nde gerçekleştı. Rejisörlüğünü Ege Aydan'm yaptığı 'Tartüf-59'da Sıvas Devlet Tiyatrosu sanatçılan, Halil Balkanlar, Bülent Çiftçi, Fırat Demirağ, Leyla Aykan Gıilener, Aylin Gürsoy, Koray Karaca, Ozan Uçar, Ulviye Bursa, Selma Bayraktargil, Soner Balcı, Devrim Akkaya ve Tolga Çiftçi rol alıyor. Nâzım Hikmet bu oyununda Moliere'in 'Tartuffe' adlı oyununu günümüz koşullanna uyarlayarak bizlere, popüler kültürün srradanlığını ve günlük oyalama taktikleriyle toplumsal yaşamın kendi dengelerinin nasıl bozulacağmı anlatıyor. 'Tartüf- 59' 20, 21,22 ve 23 Aralık tarihlerinde de Sıvas Devlet Tiyatrosu'nda izlenebilecek. . "Battle Royate' Japonya'da gösterime girdi • TOKYO (AFP) - Yetişme çağındaki öğrencilerin birbirlerini makineli silahlarla öldürmesini anlatan 'Battle Royale' adlı film, geçen günlerde Tokyo'da sadece bir sinemada gösterime girdi ve 1300'den fazla izleyici tarafmdan seyredildi. Ülke çapında 197 sinema salonunda gösterilen ve kısa sürede binlerce kişi tarafından seyredilen filmin konusu, rastgele seçilmiş yetişme çağındaki bir grup öğrencinin boş bir adada başlattıklan insan avmı anlatıyor. Ellerine makineli silahlar verilen gençler, öldürme emrinı veren acımasız öğretmenlerinin kışkırtmasıyla en son bir tek kişi sağ kalana kadar birbirlerinı öldürmeye çalışıyorlar. Kültür Bakanı Nobutaka Machimura, filmin gösterimirun durdurulmasına çalışıyor. 15 yaşından küçüklerin seyretmesinin ^akıncalı bulunduğu filmin yönetmeni. ayuı zamanda iılnukkı aumaMZ öğretmeni de canlandıran Takeshi Kitano. , Aktör Gerard Blain öldü • PARİS(AFP)- Fransız aktör ve film yapımcısı Gerard Blain, Paris'te öldü. Fransa'nın James Dean'i olarak nitelendinlen Blain, kanyen boyunça Claude Chabrol ve Julien Duvıvıer gibi ünlü yönetmenlerle çalıştı ve 45'ten fazla film çektı. Duvivier tarafından keşfedilen Blam, Chabrol'un 'Le Beau Serge' ve 'Les Cousins' gibi kült filmlenmn dahil olduğu yapımlarda rol aldı. Gerard Blain, sanat yaşamına komedyen olarak başlamış, daha sonra da kamera arkasma geçmişti. 1971 'de yönettiği ilk filmi olan 'Les Amis'le ve 1999'da yaşam boyu başanlan nedeniyle Locarno Film Festivali'nde iki Altm Leopar ödülüne layık görülmüştü. Ankara Fılm Festivali Afiş ve Öykü Yanşması • ANKARA (ANKA) - Dünya Kitle lletişimi Araştrrma Vakfı'nca düzenlenen ve 23 Mart- 1 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek olan 13. Ankara Uluslararası Fihn Festivali programı Çjerçevesinde 'Aiîş Yanşması' ve 'Ulusal Fihn Oyküsü Yanşması' düzenlenecek. Türk sinemasına yeni senaryo yazarlan kazandırmak ve ortaya yeni ve özgün filmler çıkmasım sağlamak amacıyla, ilki 1999'da gerçekleşen Ulusal Film Öyküsü Yanşması bu yıl da düzenlenecek. Program çerçevesinde, tasanm alanında amatör olarak çalışan kişileri desteklemek ve 2002 yılında gerçekleştirilecek 14. Ankara Uluslararası Film Festivali'nin tamtımında kullanılacak afişi belirlemek amacıyla, Afiş Yanşması da düzenleniyor. tki yanşma için son başvuru tarihi 5 Ocak 2001 olarak belirlendi. Başvuru yapmak isteyenler, gerekli yönetmelik ve başvuru formlannı festivalin internet adresinden (http:/ www.filmfestankara. org.tr) edinebilecekler. Evrensel Basım Yayın 150. kitabmıyayımladı H Kültür Servisi - Yayın hayatuıdaki toplumcu çizgısiyle ürün vermeyi sürdüren Evrensel Basun Yayın, Adnan Özyalçmer'in güneydoğu izlenimlerini anlattığı röportaj-öykülerden oluşan kitabı 'Ayak Izleri'ni yayımlayarak 150. kitabına ulaştı. Yaymevinin yönetmeni Hayri Erdoğan, Evrensel Basun Yayın'ın yayın politikasınm ana ilkesinın 'yaratan çogunluğun dünyayı değiştirme mücadelesine düşünsel-kültürel ve edebi katkı sunan eserler yayrmlamak' olduğunu vurguladı. BUGÜN • CEMAL REŞtT REY'de saat 19.30'da Gülşen Tatu ve Andreas Higi'nin flüt ve gitar resitali izlenebilir. (232 98 30) • BABYLON'da saat 21.30'da Istanbul Komedram Oyunculan 'Eller Yiıkan Bu Bir Oyundur' adlı oyunu sahneleyecek. (292 73 68) • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ nde 'IV. Fantastik Fihn Festivali' kapsamında saat 14.00 ve 19.00'da John Carpenter'in 'Çügmhğm Ötesinde' adlı filmi gösterilecek. (293 12 70)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear