Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 2000 PAZAR
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
Çekimin ilk günü başrol oyuncusunu yitiren 'Balalayka' 29 Aralık'ta gösterime giriyor
'KemaPle fflnrin yüzü de öldü'
emal ölünce film de öldü, çünkü yüz de, o ışık da öldü.
Batum'da ilk günler ne çekeceğimi bilmiyordum. Yüzü yoktu
filmin. Yüzü olmayınca bir tür ruhunu, izleğini kaybediyorsun.
ilk günler beni oyalayan şeyler çekiyordum. Çünkü senaryo,
hikâye var, ama film artık o film değil.
HANPAN ŞENKÖKEN
AK Özgentürk, yeni fılmi 'Balalay-
ka' ıçınu
Bu filmin bir neşeâ ve ferah-
hğı var, karamsar değiL Aydınhk, neşe-
siyle, hüznüyle olabüdiğince kapah ol-
mayan, tembd seyirciyle de ilişki kura-
cağını zannettiğiın bir film. Benim de
böyle duru bir ferahhğa ihtiyacım var-
cb. Film de olup bitenlere karşı gülüm-
seyerekbaJayor" diyor.Yann akşam ga-
lası gerçekleşecek olan 'Balalayka'yı ele
vermemek için çaba gösteren Ali öz-
gentürk, ölümün sık sık gündeme gel-
diği sette, oyunculardan çok hoşnut,
birbirine 'müthişkenedeneıı'ekibinço-
ğunluğundan da. Her şeyden öte 'biraz
ölüme kafa tutarak' bitirilen fılmden
sonra çok neşelı.
- Fılmin basın toplanOsında'Son de-
rece eglenceli bir yolcııluk fılmi olacak,
eğlenerek çekeceğiz, bu da fılme yan-
sıyacak' demiştiniz, Ancak çeknne gj-
derken Kemal Sunal'ı yiürdik. Nder
bissettmiz ?
ALİÖZGENTÜRK-Buradabirkaç
etkileyıci dunım var. Bin belki dünya
sinemasmda çok az rastlanır, bir fil-
min baş oyuncusu çekimin başlayaca-
ğı gün ölüyor, başhbaşına büyük bir
olay, tabiatın haksızlığı. tkincisi bu
ölüm olayı yönetmenin hemen yanıba-
şında, kucağında oluyor. Yeni bir film
yapmak için yola çıkaîken hayatla ölüm
arasındaki ilişkıler, sorular, karmaşık-
lıklar içinde bir kaosa girdim. Üçüncü-
sü de, ölen oyuncu Türkiye'nin en po-
püler oyuncusu.Toplumun görsel
belleğinde yer etmiş biri. Bu da ölüm-
le, filmle ilişkili başka bir kamuoyu
yaratıyor. Çok popüler kişinin ölümûy-
le büyük bir etki altına girdim. Aslın-
da Kemal öldüğü zaman artık fılmi çe-
kemeyeceğimi düşündüm, çünkü film
de öldü. Filmi Kemal'in tavnna göre ta-
sarlamıştım, o zaman ne çekeceğim
ben?
Uzun sürede hazırlanmış yapım ko-
şullan nedenıyle filmin çekilmesı yö-
nünde bir kamuoyu oluştu. Bir tür Ke-
mal'in anısına saygı gibi çekilmesi ge-
rekiyordu. Ama ne çekilecekti? Bu be-
nim hikâyem. Birçok senaryo yazany-
la çalıştım. Ana senaryo yazan Işd Öz-
gentürk. Hakan Haksun ve Haluk
Ozenç'in katkılannın yanı sıra Zeld
Ökten ve Rüstem tbrahimbekov da-
mşmanlık yaptı Kemal'le çekeceğim
senaryo için. Bir süre sonra çekme ka-
ran verdık; ama açıkca itiraf etmek ge-
rekirse biraz sürüklendün gibi. Sonra
bazı oyuncuadaylan arasmdan Uğur Yü-
cel'e karar verdim, çekime gittik.
Balalayka'mn müzlgl
- Fflmin ismi neden Babüayka? BirRus
çalgısından öte bir nıh halini mi yans»-
öyor? Ritmi nasıl bir anlam katryor fil-
me?
ÖZGENTÜRK - Hem sembolik bir
yanı var; çok eski bir Rus çalgısı, bir
kültürün simgesi. Hem söylerken çok
hoşluk getiriyor, kelimenin kendine has
bir müziği var. Bu hoşluk da fılmi bir
tada yönlendiriyor. Çalgının ola-
ğanüstü, büyük olanaklan
yok, öyle yalın ve sade.
Herkese ait olabilecek
bireğlence aleti. Bu is-
mi bu filme çok yakış-
ürdım, çok hoşuma git-
ti.
- Çekim öncesi 'Bala-
layka' için 'Yol değil, •* t
yolculuğun fılmi, yaşam '«
kadar komik ve acı' de-
mistiniz-.
OZGENTÜRK-Bu fıl-
me, komik yanı çok ağır
basan ama Peter Sellers
filmleri tarzında bir kome-
dinin tadını veren bir şey ya-
pabilirim diye yola çıktım
Kemal'le. Kısmet olmadı.
-Çekim aşamasuıda senaryoyu değiş-
tirdiğiniz için baa oyuncular tarafin-
dan eleştirildiniz. Oysa bu sizin bilinen
çahşma biçiminiz değü mi ?
ÖZGENTÜRK - Dediğiniz doğru.
Kemal'le birlikte bu fılmi çekseydim
de Kemal'e göre değişiklikler çekim sı-
rasında olurdu.
- Size göre snema, yüzJerin bikâyesL
'Bir filmin yüzüdür oyuncunun yüzü.
Yönetmenin anlatmak istediği, ifade
etmek istediği dünya, yani filmin yü-
zü, oyuncunun yüzünde odaklanıyor,
kodlanıyor, bir ışık kaynağı gibi' diyor-
sunuz. Bu filmin yüzünü, ışığm kayna-
ğuu nasıl buldunuz?
ÖZGENTÜRK-Kemal ölünce film
de öldü, çünkü yüz de, o ışık da öldü.
Batum'da ilk günler ne çekeceğimi bil-
miyordum. Önümde oyuncular, kame-
ra, her şey var... Ama yüzü yoktu fil-
min. Yüzü olmayınca birtür ruhunu, iz-
leğini kaybediyorsun. İlk günler beni
oyalayan şeylerçekiyordum. Çünkü se-
naryo, hikâye var, ama film artık o film
"Çddmkrgerçektenbirsavaşortamı gibiydi ama şimdi akü almazbirneşem var."(Fotoğraf: NEZAHAT EKMEKÇt)
değil. Yeni bir oyuncum var, onunla ne
çekecegimi bilmiyorum.
5-6 gün geçti, Rusya'dan getirdiğim
genç bir kız oyuncuyla ilk çekirnımi
yaparken onun yüzünde filmin anah-
tannı, yüzünü buldum, filmi buldum.
Olga'nm yüzünün bana verdiği ışık-
la o fihni gördüm, dünyayı, insan iliş-
kilerini, mekânlan, yüzlerce detayı...
Aynı hikâye, ama başka bir film. O kı-
zm yüzünün verdiği ışıkla yeniden çek-
meye başlayıp, bir yandan yazıp bir
yandan çekerek yeni bir çizgi üzerine
yerieştirdim fîlrni.
- Olga'da yakaladığımz ışığı, öteki
oyuncularda da bulabildiniz mi?
ÖZGENTÜRK - Evet, o ışık diğer
oyunculara da yansıdı. Artık filmin
merkezi bir ışık noktası vardı; Mosko-
va'dan gelen 15 'e yakın oyuncuya, Türk
oyunculara oradan yayıldı, karşılıklı
birbirini yansıtarak. Bu fılmdeki oyun-
cu performansından olağanüstümutlu-
yum, sevinçliyim, hepsinden müthiş
memnun kaldım. Bunun dışındaki olay-
lan, konuşmalan ciddıye almıyorum.
- Sinemanızda görünmeyeni sezdir-
mek için sozcülderin büyüsüne sık sık
basvuruyorsunuz. Görsel etki sözcük-
lerİe ne denli örtüşüyor bu filmde?
ÖZGENTÜRK -*Yine sözcüklerin
tadından vazgeçemeyen bir film oldu
diyebilirim. Sözcüklerin tadıyla sine-
ma dilinin tadının örtüştüğü anlar yap-
mak, öyle bir dünya kurmak istedim.
Bır sözcüğün tadı, şemsiye gibi beni al-
tına çekiyor; hemen bir şey kurabiliyo-
rum, sanki o beni yönetiyor. Balalay-
ka'nın tadı gibi. Bunud, "Sinema taa-
reketin diKdir" der, ben harekete bu ka-
dar yakın duramıyorum. Bu belki ek-
sikhîc, bunuçok içtenlikle söylüyorum.
Çünkü dünyadaki etkın ve yaygın si-
nemanın yapısına baktığınızda gerçek-
ten hareket eden şey sinemadır. Filmin
trafosu hareket değil benim için. Bir-
çok şeyin yanı sıra hareket... Içsel, gö-
ir hafta sonra Rusya'dan getirdiğim genç bir kız oyuncuyla ilk
çekimimi yaparken onun yüzünde filmin anahtannı, yüzünü
buldum, filmi buldum. Olga'nın yüzünün bana verdiği ışıkla
yeniden çekmeye başlayıp, bir yandan yazıp bir yandan çekerek
yeni bir çizgi üzerine yerleştirdım filmi.
olmak için aşkı tarafından öldürülme-
yi talep eder, çünkü o da bir kahrama-
na dönüşmek için ister. Bunu o seyirci
yakaladı, ben değil.
Çok temel bazı değerlerin. erdemle-
rin, ideallerin gittikçe azalması, bunla-
ra sahip insanlann adacıklar halinde
kalması demek ki, çıkış noktası olarak
var 'Balalayka'da da.
-Oluşum süreci 3^ yüsûren ve nisan-
danbuyana içiçe yaşadığınız rjfansoaım-
da bittL Şimdi ne bissediyorsunuz?
ÖZGENTÜRK - Akıl almaz bir ne-
şem var. neşeye ihtiyacım vardı... Fil-
mini bitiren her yönetmenin haklı ola-
rak söylediği şeyler vanür. Bu, gerçek-
tenbir savaş ortamı gibi geçti. Sanki bi-
rileri fılmi bana vermemek için uğraş-
tı. Ben de birçok insanla birlikte fihni
ele geçirmeye çalıştım, çok ağır bir iş-
ti. Sabırlı olduğumu zannediyorum.
Altyazılannı kontrol etmek için git-
tiğim şirkette fılmi iki-üç üniversite
öğrencisi de seyretti. Bittiğinde çok gü-
zel şeyler söylediler, büyük heyecan
içinde. Çok etkilendim. Bugüne kadar
hiçbir filmimin sonunda övgüler aldı-
ğımda, bu kadar sevinç duyduğumu
haörlamıyorum. Sanki fihni biryerler-
den kurtarmışım ve şimdi artık heT an
her şeyi neşeye dönüştürebilir, tercüme
edebilirim, öyle bir enerjim ve potan-
siyelim var. insanlann beğenip beğen-
memesinı, iş yapıp yapmamasmı çok
önemsiyonım, ama ne olursa çok ne-
şehyim, bitirdim çünkü bu fılmi. Bu çok
önemlı. Hiç unutmuyorum, fıhnin son
planını çektiğimiz son gün, çekimi dört
kez tekrarladıktan sonra "Tamam ço-
cuklar film birti" dedim. Bütün ekip, -
Sırplar, Bulgarlar, Ruslar, Gürcüler ve
Türklerden oluşuyordu- uğursuzluk
saydıklan tabutu parça parça ettı, içgü-
düsel bır şekılde.
Bazı seylerl ilk kez denedlm'
rünmeyen hareketler daha beni kendi-
ne çekiyor, ama hareketi yok sayıyorde-
ğilim. Rusça konuşulan bölümler oldu-
ğu için altyazılı bir film bu. En az 6-7
çevirmenden geçti o altyazılar, fıhnin
kardiyografısine uygun bir tat oluşma-
sı için. Konuşulan kelimeler aynı zaman-
da ele veriyor her şeyi.
-'Balalayka'nın çıkış noktası 'Mek-
tup'a benziyor, bu filmde de aynı izlek
peşnde gibisiniz-
ÖZGENTÜRK - Doğru ama 'Mek-
tup'u çektiğım yülarda çok karamsar-
dım ve film çok karanhktı. Bu sapta-
malar beni çok ilgilendiriyor. Hindis-
tan'da geçen yıl Kalküta'da bir toplu
gösteri yapıldı. Bir seyirci, 'At' ile 'Mek-
tup' arasuıda bir bağ kurdu, ben far-
kında değilim.
'At'ta baba bir tür intihar eder, öldü-
rülmesi için bir yola girer, oğlunun kur-
tuluşu için. 'Mektup'ta ise modern za-
manlann kahramanı oğul, geçmiş yüz-
yıldan idealizmle yaşamış babası gibi
Otobüsteki karşılaşmaRusya'da bir kasabada başlayan
fihn, Batum'dan geçerek
Türkiye'de bir kıyı kasabasında
bitiyor. Hikâye Rus kadınlan ile
baba vasiyetini yerine getirmeye
çalışan üç kardeşin yaşlı
otobüsün içinde buluşması
üzerine. Farklı karakterler,
değişik kültürler ve yaşamlarla
yepyeni bir dünya oluşuyor
otobüste. Aşkm ve yaşamın
özüne doğru yol alan bu insanlar
yeni sorunlar, arzular ve aşklarla
yaşamla yüzleşiyor.
Bu karşılaşmanın getirdiği insan
ilişkilerinin, çatışmalannm,
hoşluklannın, hüznün,
garipliğin. parçalanmalann,
deforme oluşun gezgin bir
sahnesi gibi otobüs. Fihn sürekli
hareket halinde. Bir otobüsün
içine sıkıştınhnış, dışan
çıkmaya çalışan hallerin içine
bir tür tanık gibi girmeye
çabştım.Hepsini birer karakter
olarak ele aldım. îşleriyle
değil, karakterleri ve
aralanndaki ilişkilerle, bu
ilişkilerin, iç yolculuklann,
çatışmalann yarartığı dünyayla
ilgilendim.Yıllar önce iki ayda
bir ring seferi yapan otobüsler
beyaz kadın ticareti yaparlardı.
Kasabalardan, köylerden
topladıklan kadınlan Türkiye'ye
getirir sonra götürûrlerdi. Bu
otobüslerde başka iş için de
gelenler vardı. Bu ring
seferinden çok etkilendim, öyle
yola çıktım. Böylece büyük
idealler, gelenekler, değerlet,
erdemler gibi 20. yüzyüın bütün
güzelliklerinden yoğrulup
gehniş babanın vasiyetiyle
taşınan bir tabut ve etrafında üç
kardeşle bir otobüs dolusu
birtakım gûnlük geçici
değerler için her şeyi göze alıp
kendilerini satmak üzere
telaşla bir yere doğru gitmeye
çahşan güzel birçok kadını yan
yana getirdim, bunlann
arasındaki dünyayı kurmaya
çalıştım.
- Bufiiminiziyönetmenlik serüveni-
nizde nasıl bir yere koyuvorsunuz?
ÖZGENTÜRK-Farkli dünyalarçok
çekiyor ilgımi. Mesela uzay mekiğinin
vidasını yapan bir adamsa karşımdaki,
merak ediyorum, içine girmek ıstiyo-
rum. Bir yere odaklanmış, aynı fihn
izleğı üzerinde giden bir dünyam oldu-
ğunu söyleyemem. Her yeni fıhnini çe-
kerken sanki ilk fıhnini çeken biradam
gibi bir duygum var. Filmin çekme haz-
zını böyle elde edebiliyorum.Yeni bi-
tirdığim, büyük maceralar içeren bu
fıhnin elbette benim için çok farklı bir
yanı olacak her zaman. 'Balalayka'nın
ayn bir yen var bırçok açıdan. Bazı
şeyleri yönetmen olarak ilk kez dene-
dim. Farklı insanlan aynı anda işleye-
rekbir tek insan çizgisi üzerinde gitmek.
Sonra müzikal fihn tadı yaklaşımlan ..
Çeşitli sinema dillerinin olanaklannuı
etkilerinden yürüdüm. Bir otobüsün
içinde 25 karakter olunca bir tek insan
gibi işlemek çok zor ve riskli. Bu türü
ilk defa ele aldım.Bir otobüsün içi, ama
bir sürü yerde dunıyor, olaylar oluyor.
Böyle olunca farkh bir dramaturji ve yö-
netim gerektiriyor. Içimden sezgileri-
min, biriktirdiğim deneyimimin, duy-
gulanmın, kültürümün elverdiği öl-
çüde bunu homojen bir film dünya-
sı içinde tutmaya çalıştım. Bu, yö-
netmen için çok çerin bir işti. Fark-
lı bir adım oldu.
'Belll oranda müzikal
tat kurmaya çalıytım'
- Filmde mfizik nasıl bir işlev
ûstkndi?
ÖZGENTÜRK-Müzik, fil-
min dünyasının bir parçası
oldu. AşkmArsunan'ınmü-
ziği sanınm çok beğenile-
cek. Hafıf müzikal tadı kur-
maya çalıştım; belki birisi
-"Mürikal bir film gibi ol-
muş bu" diyebilir. Son zamanlarda bu
tür çok keyif veriyor bana, belki gele-
cek fihni tam bir müzikal çekebihrim.
- Çok uzun arahklarla film çekiyor-
sunuz. Yaratmak için 7amanıni7in sınır-
u olduğu duygusunu yaşadınız mi hiç?
ÖZGENTÜRK - Bu filmde bunu
sordum kendime. "Beş kışun kakiı" di-
ye bir Adana deyımı vardır 2^aman za-
man "İki proje daha çekip sinemayı bı-
rakacağun" dedim. Ama bu fihni çe-
kerken yaşadığım olaylar, hayat-ölüm
ilişkilerinin getirdiği kafamdaki birta-
kım çalkalanmalar içinde, "Bu kadar
çok ara vermeden daha çabuk davra-
narak -telaş etmeden- çekmeüsin" de-
dığım oldu. Bu fılmi çekme azmi ya da
enerjısı biraz yanı başında ölüme kafa
tutma, ölüme karşı gülümseyiş gibi ol-
du. Ama şunu da söyletiyor insana.
Hitchcock'un dediği gibi: "Ne olacak
ara üstü film".. Bundan sonrası için
söylüyorum. Hepsinden daha güzel bir
şey var, yaşadığın hayat. Bütün fihn-
ler ise ancak hayahn güzelliğine ulaş-
ma çabasınm bir ürünü.
Mendes yönetiyor
Hanks oynuyor
• Tom Hanks de
'kötü adam'lığı
seçerek kamera
karşısına geçti. Hanks,
Road To Perdition'da,
mafya dünyasında
büyüyüp eski patronu
Al Capone'yi
altetmeye çabalayan
bir gangster rolünde.
Yönetmen ise Sam
Mendes.
• Madonna,
Prenses Diana'mn
çocukluğunun geçtiği
ve mezannın
bulunduğu 'Althorp
House'da evlenmek
için Diana'mn kardeşi
Earl Spencer'dan izin
istedi. Fakat Spencer,
olayın medya şovuna
dönüşebileceği ve
Diana'mn mezanmn
güvenliğinin tehlikeye
girebileceği
endişesiyle bu isteği
reddetti. Madonna,
düğününde Monaco
Prensesi Grace'e ait
elmas tacı
giymek istediğmi
de açıkladı.
• Büyük
Iskender ın
yaşamını ve
savaşlannı konu
alan 'Büyük
tskerujçr' adlı
film Christopher
McQuarne
tarafmdan
yönetilecek. 85
milyon dolarlık
bir bütçeyle
çekilecek olan
filmin senaryosu
Peter Buchman
tarafından
yazıldı.
• J.RR.
Tolklen'm
'Yüzüklerin Efendisi'
kitabuıdan
beyazperdeye
uyarlanan dev yapun
130 milyon dolarlık
bütçesiyle sinema
tarihinin en pahalı
yapunı olmaya
hazırlanıyor.
Çekimleri 14 aydır
süren üç bölümlük
serinin ilki 22
Aralık'ta
tamamlanacak.
Fihnde, Elijah Wood,
Liv Tyler, Cate
Blanchett, Sir Ian
McKellen ve
Christopher Lee rol
alıyor.
• Mel Clbson we
Were Soldıers Once
And Young' adlı
öyküden uyarlanan ve
Vietnam Savaşı'nda
görev yapan Amerikalı
bir tabur komutanını
canlandıracağı yeni bir
savaş fihninin
hazırlıklanna başladı.
Everything gibi
60'lann çok
sevilmiş
parçalann yeni
yorumlanda
bulunuyor.
• Leonardo
Dl Caprio
aleyhıne
Manhattan
Temyiz
Mahkemesi
tarafından, metin
yazan ve aktör
Roger Wilson'a
saldın ve dövme
olayında
azmettirme
suçlamasıyla 45
milyon dolarlık
(yaklaşık 30 trilyon
lira) dava açılmasma
karar verildi.
• Robert de
Niro, Londra'da
Times Nehri
yakınlannda bir ev
alıyor. De Niro'nun,
daha önce dünya ağır
sıklet boks şampiyonu
Lennox Levvis'a ait
olan çatı katı dairesine
3.25 milyon sterlin
(yaklaşık 2 trilyon 720
milyar) ödeyeceği
belirtildi.
• Steven
Spielberg, ağır
hasta çocuklara
toplurnsal duyarlılık ve
desteğin sağlanması
için çalışan,
başkanlığını yürüttüğü
Starbright
Kuruluşu'nun
toplantısında basının
sorularuıı yamtlayarak
konunun önemine
dikkat çekti.
• Davld Bowle,
2001 Martayında
çıkaracağı yeni
albümü Toy'a son
rötuşu vermekle
meşgul. Albümün 12
parçası arasuıda
London Boys ve I Dig
• Gwyneth
PaltTOW'u bir
süredir gönderdiği
mektuplar, e-mailler
ve paketlerle rahatsız
eden ve en son evinin
dışında görülen 51
yaşındaki Dante
Michael Soiu, aktrisin
şikâyeti üzerine
tutuİdandı ve
çıkanldığı mahkemede
aklı dengesinin
yerinde ohnadığma,
akıl hastanesine
yatırıbnasına karar
verildi.
• Biııie August,
George Simenon'un
romanından sinemaya
aktanlan bir Fransız
fihni Pierre Jolivet'nin
En Plein Couoeur'un
(Autant Lara'nin En
Cas De Malheur'un
versiyonuydu)
Hollywood
versiyonunu çekmeye
başladı. Danimarkalı
yönetmen fıhne
yeni isim olarak
In All Innocence adım
verdi.
• Steven
segal ve
şırketi macera
filmlerindeki
tehlikeli
sahnelerde,
aktörün
güvenliğini
sağlamak için
kullanılmak ve
fihn bittikten
sonra aktör
zarar
gönnediği
takdirde geri
ödenmek
şartıyla,
harcadıklan
1.5 milyon
dolan vermeyi
reddettikleri
gerekçesiyle bir
Ingiliz prodüksiyon
şirketi tarafmdan dava
edildi. Segal ve
şirketi, konu hakkmda
bir yorum yapmadı,