23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 KAS1M 2000 CUMARTESİ DIZI tutuUandı • BİTLİS(AA)-Bitlis Emniyet Müdürlüğü ekiplerince sürdürülen operasyonlarda yakalanan Hizbullah terör örgûtü üyesi 6 kişiden 5'i, çıkanldıklan adli mercilerce tutuklandı. Bitlis Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince, yasadışı Hizbullah terör örgütüne yönelik sürdürülen operasyonlarda yakalanan 6 kişi, adliyeye sevk edildi. Bitlis Nöbetçi Cumhuriyet Savcılığı tarafından ifadelen alınan sanjklardan 5'i, tutuklanmalan talebiyle sevk edildikleri Asliye Ceza Mahkemesi'nce tutuklanırken 1 kişi serbest bırakıldı. KarayoHarndaki Trara noktalar' • KAYSERİ(AA)- Trafik kazalannın sıkça yaşandığı Bakırdağı- Gebzeli-Tufanbeyli karayolunda, eğimin yüzde 8 oranında düşürüldüğü bildirildi. Karayollan 6. Bölge Müdürü Fikri Atak, özellikle kış aylannda kar ve buz tutuşu nedeniyle trafık kazalannın sıkça yaşandığı ve "kara nokta" olarak adlandınlan Bakırdağı- Gebzeli-Tufanbeyli karayolunun, Gebzelı mevkiindeki 250metrelik kesimde eğimin 38 metre düşürüldüğünü söyledi. Tüpkiye canlı ceımeti • ANKARA(ANKA)- Orman Bakanı Nami Çağan, Türkiye'de 80 bin canlı türünün yaşadığını bildirdi. Orman Bakanlığı'nın 2001 yılı bütçe sunuşunda av ve yaban hayatını konıma çalışmalanna ılişkin bilgiler veren Nami Çağan, yapılan saptamalara göre Türkiye'de 9 binden fazla bitki, 132 memeli, 454 kuş, 106 sürüngen, 345 balık türü ile birlikte 80 bin canlı türünün yaşadığını bildirdi. 'KüçükAmerika oluyoruz' "Pabuççu Niuştası" DOĞAN AVCIOĞLU Parti sözcülerinden Muhhtin BahaPars. 6 ilkenin Anayasa'ya geçiriliş nedenini belirtir: "- Diyebilirsiniz ki, madem parti programmda vardır, buna ne gerek var? Parti programına koymakla, bürün millet o parti- yegirmeye dzvet edflmiş değüdir. O (millet), bugüne kadar başka partüerin kurulmasına izin ver- miş değfldir. Fakat dünyaya bak- ûk ü arük bu partüer, bu Türk miDetini dahi baürabilir. Anava- sa'ya koymakla, memleketimi- zin sonsuza dek yaşaması için, bu ükeieri esas saj dığınuzı evlat- larunıza da ilan etmiş olduk. Ya- nn bir hükümet kurulur, 10 yd, 20 yd sonra bir Meclis gdir de Anayasa'nın bu maddeterinedo- kunmak isterse. içlerinden ban- ları, sen ne yapıyorsun, Ata- türk'ûn koyduğu bu ilkeleri sen nasılbozabilirsindrv'ebilirve mil- let, ne yapıyorlar. Atatürk'ûn koyduğu ilkeleri nasü bozuyor- lar, diyebiür. Ben, bu maddeter- le Türk'ün ve geleceğin sigorta edttmiş okluğunu görûyorum." Görüldüğü üzere, 1931 yılına değin süren bir arayış dönemin- den sonra laik, milliyetçi ve halk- çı cumhuriyetin çağdaş uygariı- ğa bir an önce ulaşmak için ge- liştirdiği ve Anayasa'ya geçire- rek süreklilik kazandırdığı dev- rimcilik, devletçilik ve sağcı, sermayeci siyasete izin verme- yen devrimci demokrasi ilkele- ri bir bütün meydana getirir ve bir devlet doktrini olmaya yöne- lir. Askeri bloklar dışında bağ- lannsız dış politika. bu modeli ta- mamlar. Prof. Duverger, dünya bunalımı koşullannda bir maz- lum ülkeye ilerleme ve çağdaş- laşma yolunu açabihnek için Atatürk Türkiyesi'nin zaman içinde oluşturduğu bu devrimci demokrasi modelinı, tüm maz- lum ülkelere örnek gösterir. Son dflnem Birçok mazlum ülke, başta Cezayir, bu modeli örnek alır. Ne var ki, Atatürk ölür ölmez modelden ilk vazgeçen Türkiye olur. 1939 îngiltere ittifakı ile Türkiye, dış politikada yörünge değişririr. Komşulanyla iyi giden ilişkilerini bozar ve Ânglosakson şemsiyesi albna girer. Böylece yüz yıl önceki 1839 politikala- nna dönülmüş olur. "Benikoru, beni güçlendir, beni borçlandır" biçimindeki dış politika bir ana- yasaya değişikliğine gerek kal- madan, 1937 yılında devrimci ve devletçi demokrasinin gele- ceğıru sigorta etmek için Anaya- sa'ya geçirilen temel ilkeleri teb- dil, tağyir ve ilga eder. Sam Am- ca'nın desteğini daha kolay sağ- lamak kaygısıyla, iktidar parti- si de programındaki ilkeleri yad- sır ve amacı bu ilkeleri tebdil, tağ- yir ve ilga olan siyasal kuruluş- larla birlikte «KûçûkAmerika" olmayolculuğu ba^lar. Ben, "Ku- çûk Amerika" deyışının paten- tini son günlere değin Celal Ba- yar'a ait samrdım. BedöFaik'in yazısından öğreniyorum ki, pa- tent, tnönü'nün Baymdırlık Ba- kanı NihatErim'e aitmiş. "De- miryoOarmıat,karayoflarma yat" biçimindeki, bize pek pahalıya mal olduğunu yeni yenı anlama- ı, baü nı:: "baş- ka alternatifyok" diye sunulan ekonomik reçetesi, siyasal reçe- tesiyle pek az çakışır. Olaylann çabucak doğruladığı üzere, bu ekonomik modelin siyasal üst- yapısı bellidir, ortadadır. Ister Amerikan, ister Avrupai tip ana- yasal giysi giydiriniz, çarpık eko- nomik gövde, giysiye biçimini b:z Du niüdcliJi ulak ıcUk lark- larla bir benzerini Cumhuriyet- ten önce yaşadık. O günler, in- sanlann savaşlardan, hastalık- lardan kolayca öldükleri, nüfu- sun artmadığı bir dönemdi. Yıl- da milyonun üstünde artan gü- nümüz Türkiye'sinde işsiz sayı- sı, yakın bir gelecekte on milyon- lara ulaşma yolundadır. Bu ko- ESREFTEN DORTLUKLER "Ey pâdişâh-ı âkm, dûşman mısm zekâya? Erbâb-ı iktidan gördün mü saldınrsın; Asnnda kakü millet üstadsz, Ititabsız, Havf eyierim yakuıda Kur'ân'ı kakhnrsm." pâdişâh-ı âlem: zamanın padişahı (Abdülhamid) erbâb-ı iktidar: işini iyiyapan havf eylerim: horkanm • Büyükkre cihanda âdzakkimakdirâyettir. Yalan söz söylemekonlarca gûya bir zarâfettir. Küçüklerden sudûr etse fakat bunhu* cinâyettir, Büvûldük, seyyiâtı setr içm astara dönmüstür. cihanda: dünyada aciz: güçsüz, savunmasız dirayet: yeteneklilik, (başarı) zarafet: incelik sudûr: meydana çıbna, olma seyyiâtı: kötülülder günahlar, çekilen sıkıntı setr: örtmek, kapama, gizleme ya bağladıgımız politikayı baş- latan bakanımız, Amerikan ma- lı hurda karayolu yapım makine- leri gelince coşmuş ve "Küçük Amerika ohıyoruz" demiş... "Küçük Amerika" yolculu- ğu, pariak gözüken bir başlangıç- tan sonra, çıkmaz yollara sürük- lenir. Ama Atatürk'ten kalma 1924 Anayasası suçlu sayılır. Büyükumutlarla 1961 Anayasa- sı vürürlüğe konulur. Giderek 1961 Anayasası da 1924Anaya- sası'nın durumuna düşer. Umut- lar, yeni bir anayasaya bağlanır. Dönmedolap döner ve Türkiye aydını yeni dönemin bir an ön-. ce gelmesini sabırsızlıkla bekler. Dış yardımcı amcalann "ikiyü- dan kısa süreti takvün" biçimin- deki "bektenti"lerini, Avrupa ai- lesinden sayılışımızın kamtı di- ye değerlendirir. "Pabuççu muş- taa", zaman zaman suret-i hak- tan görünmeye çalışılırsa da, öz- lenir ve aranır. verecektir. Yabancı banker der- gilerinde "yıhn adamı" seçilen ekonomik çar, "başka alternatif yok" derken, 1980 öncesi "vur patiasm, çal oynasm" ekonomı- lerine bir daha dönülemeyeceği- ni belirtmek istiyorsa, haklıdır. Borçlan borçlanabildiğin kadar dönemi, geri gehnemek üzere kapanmıştır. Şimdi üstelik "vur pattasm" günlerinden miras borç- lan ödeme dönemidiı. 1929 Bu- nalımından daha az ciddi olma- yan uzun süreli bir bunalım için- de bulunan Batı, her zamankin- den acımasızdır. Sunduklan eko- nomik model, "yannmsız, üre- timsiz ihracatı arttirma", yanı yoksullaşma modeüdn. Ekonomik ve toplumsal alt- yapısı her alanda çok yetersız olan ve işsizlerinin sayısı çığ gi- bi büyüyen bir ülkede Baü eko- nomik modeli, bitkisel yaşamı içeren "Ölme de sürün'' biçi- minde bir çaresizlik modelidir. şullann getireceği siyasal sis- tem bellidir. Tann yapımı ana- yasalar bile, "Öhne de sûrûn" ekonomik modeünin siyasal yaz- gısrnı değiştiremez. Çözümün, "az yatmm değil, aşın yaünm" ve yıllık yüzde 10'lann üstünde kalkmma hızı sağlamak olduğu açıktır. Açık- hr ama, bu, ulaşıhnası pek güç ve alışmadığımız ölçüde özve- ri, inat, disiplin ve plan isteyen bir uğraştır. Ancak eşit koşul- larda dayanılabüecek büyük den- gesizliklere, yokhıklara uzun sü- re katlanmayı ve emperyaüst sa- botajlara göğüs germeyi gerek- tiren çetin bir ekonomik savaş- ür. Bu ekonomik kurtuluş sava- şı, bürokrat kadrolann başara- büeceği bir iş değildir. Günü- müzde bir ekonomik kurtuluş savaşı, halkın tüm enerjisi ve ya- ratma şevki seferber edilmeden kazamlamaz. Halkın en geniş biçimde iktidara katıldığı ve ik- tidan sahiplendiği Türkiye'ye özgü devrimci demokrasi mo- dellerini yaşama geçirmek zorun- dayız. Yüz elh' yıldır sırtımıza ge- çirmeye çahştığımız Batı tipi si- yasal giysi modellerinin ekono- mik gövdeye eğreti düştüğü, dö- küldüğü ortadadır. Ancak Ata- türk döneminde Türkiye, 1931- 1938 yıllan arasında kendine öz- gü ekonomik ve siyasal modeli gehştirme yolunda bir çaba gös- termiştir. Ve bu dönem çok kısa sürmüş, Atatürk gidince dönme- dolap eskisi gibi dönmeye baş- lamıştır. "Makûs talih"i yenebilecek miyiz? lyimserlik edebiyatı yap- maya gerek yok. Koşullar, zora- ki bir iyimserliğe bile pek elve- rişli değil. Toplumda çok az et- kinliği olan Türkiye aydını, bü- yük çoğunluğuyla, dönmedolap hayalciliğinden vazgeçemiyor. Hanrlayınız 12 Martgünlerini... Türkiye aydını, büyük çoğunlu- ğuyla, demagojiden başka serma- yesi olmayan "umutotobüsü"ne doluştu. Umut otobüsünün ko- alisyon ortağı Islamcı demago- jiyi övdü. Atatürkçü-lslama sen- tezler hayal etti. Umut otobüsü- nün yoldan çıktığı çoktan belli olduğu halde, yolculuğu sürdür- mekte direndi. îç ve dış serma- yenin planladığı, "Mafia" des- tekli iktidarkombinezonlannı, fa- şizme karşı kazanılmış demok- ratik meydan savaşlan diye al- kışladı. Bu büyük kaytancılık günümüzde de sürüyor. Avrupa Konseyleri, parlamentolan ve sosyal demokratlannın şemsi- yeleri altında, Tanzimat günle- rinden ben meslek edinilen "Av- rupalıuk" davası yürütülüyor... Bir dönmedolap ki, dön baba dön.. Eşrefyaşasa, bu son dönem için kimbilir neler yazardı? iitîî KOOP-C'den DOSTLUK VE DAYANIŞMA YEMEĞ1 Cumhuriyet Mahallesi hizmet birimleri kapsammda kurulan "OKUR ÇEVRE KÜLTÜR ve İŞLETME KOOPERATtFt" gerek ortaklan, gerekse Cumhuriyet Mahallesi projesinde yer alan tüm ma- halle sakinleri ile tamşmak, kaynaşmak ve daha sıcak ilişkiler kurmak amacıy- labir "DOSTLUK ve DAYANIŞMA YEMEĞ1" düzenlemiştir. 25 Kasım 2000 Cumartesi günü Saat: 19'da ARMADA OTECde yapüacak (Sultanahmet-Ahırkapı) yemekli toplantıya katılmak isteyenler kooperatif merkezinden telefonla aynntılı bilgi alabilirler. İZLENCE fihan Selçuk (Açılış Konuşması) CemKARACA Ataol Behramoğlu (Şiirler) Haluk Çetin (Ataol Behramoğlu Şarialan) Şengül Yaşar - Ebru Aygün - Cenk Çakıcı Topluluğu'ndan türküler Rembetiko (Gallis) Fasıl heyeti Rezervasyon ve davetiye temini kooperatif merkezinden yapıhnaktadır. Bilgi için Tel : 0212 520 21 91-92 Fax : 0212 520 50 23 Adres : Türkocağı Cad. Basm Sarayı No: 1 Kat:4 Cağaloğlu/İSTANBUL (TÜRKİYE GAZETECİLER CEMlYETl BtNASI) - Iran Konsolosluğu Karşısı MEKTEB-I MÜLKİYE'NİN 141. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ KUTLANIYOR. Okulumuz Mülkiye'nin 141. Kuruluş Yıldönümü 4 Aralık 2000 Pazartesi günü saat 19.00'da Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) kutlanacaktır. Tüm Mülkiyeliler : r davetlidir. Davetiyeler Şube Merkezi'nden veya 4 Aralık akşamı AKM girişinden temin edilebilir. Mülkiyeliler Biriiği Istanbul Şubesi lcadiye Cad. No: 7,81200 Kuzguncuk Tel. Faks E-mail 0 216 342 3015-342 30 42 0216310 4999 info@mülkiyeistanbul.org SARIYER SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN ' • DosyaNo-1999 1346 Orman Gcnel Müdüılüğü'ne ızafeten Bahçeköy Orman îşlrt- me Müdürlüğü tarafından Alı Rıza Lımoncuoğlu vs aleyhlenne açılan mesul müdüı tayini davasının yapılan yargdaması sonun- da, Mahkememizin 999/1346 esas, 2000/1202 kaıar sayıh ve 01.11.2000 tanhli kaıan ile Sanyer, Uskumru köyü, 7 pafta, 194, 196, 513,235i 237 parsel sayılı tasınmazlan kapsayan Us- kumru II Özel Onnanı için 6831 sayıh yasanrn 53 maddesi ge- reğince Orman Yüksek Mühendisi Tuğrul Seçkın'uı mesul mü- dür olarak tayinine kaıar verilmişbr. Davalüardan Alı Rıza Li- moncuoğlu'na karar tebbğı yenne kaım olmak üzere ılaneıı teb- liğ olunur. 08.11.2000 Basın: 68377 BAŞSAGUGI Cumhuriyet Halk Partisi Ankara ll Başkanımız Sayın Levent Gök'ûn babası ZEKİ GÖK'ün vefatını üzûntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesi ve yakınlanna başsağlığı dileriz. CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL MERKEZt Merhumun cenazesi 26.11.2000 Pazar günü Maltepe Camii'nde kılınacak öğle namazının ardından Karşıyaka Mezarlığf nda toprağa verilecektir. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Onlar, Işığıdır Bu Yurdım... Dün, 24 Kasım "öğretmenler Günü" idi. Zor ko- şullanna karşın, tüm öğretmenlerimize sağlık, mut- luluk ve başanlar diliyorum. Sık sık dile getiririm. Türkiye'de 1970-1980 ara- sında, çirkin bir oyun sahneye konuldu. MHP'nin, TBMM'deki üye sayısından daha fazla sayıda ba- kanlık sahibi kılınması da bu oyunun bir parçasıydı; öğretmen yetiştiren tüm eğitim kurumlannın, MHP'li- lerin işgaline terk edilmek istenmesi de. Gerçekten, o günlerdeki yatılı öğretmen okullan, eğitim enstitüleri vb. kurumlar, müthiş bir baskı al- tına alınmış vefaşistlerin denetimine geçınlmeleri için mümkün olan her şey yapılmıştı. Ve öyle sanıyorum ki amaçlanna ulaşmışlardı. 1970'li yıllarda, Bursa Üniversitesi Iktisat Fakül- tesi'nde de ders veriyordum. Iki haftada bir Bur- sa'ya gider ve bir gece de kalarak, yoğun bir biçim- de ders yapardık. Bizim fakültede ağırtık ve kontrol devrimci öğren- cilerde idi. Fakat Bursa Eğitim Enstitüsü, tam birfa- şist işgal altında görünüyordu. O dönemde, eliniz- de Cumhuriyet gazetesi ile eğitim enstitüsü çevre- sinde dolaşmak, sağlık açısından çok tehlikeli idi... Bir gün, eğitim enstitüsü ile bizim faküttenin bir fut- bol maçı vardı. Sanıyorum, fakülte ve yüksekokul- lann katıldığı bir turnuva söz konusuydu. Ve dersle- rim de bitmiş olduğu için bazı öğrencilerimle birlik- te ben de maça gittim. Bunca yıl sonra, maçın bazı aynntılannı anımsa- mıyorum. Ama şunu çok iyi anımsıyorum ki maçın başlannda, eğitim enstitüsü bir gol atınca, tribünün yansını dokJuran eğitim enstitüsü öğrencileri, hep bir- likte, Türk-lslam sentezini dile getiren heyecanlı bir marş söylemeye başlamışlardı. Doğrusunu ısterseniz, bu şartlanma beni hem çok şaşırtmış ve hem de çok ürkütmüştü. Şaşırtmıştı; çünkü hep bir ağızdan marşa başla- malan, kendiliğinden gerçekleşmişrj. Ürkütmüştü; çün- kü bu gençlerin heyecanlannın, sebebi ne olursa ol- sun buraya yönelmesi, düşünce ve davranışlannda bağnazlığın işaretiydi. Arada uzun yıllar geçti. Şimdi gerek Istanbul için- de ve gerekse Istanbul dışında yaptığımız toplantı- larda ve katıldığım panel ve söyleşilerde, en ön sı- rada hep öğretmenlerimizi görüyorum. Kiminin ya- kasında ay yıldızlı köy enstitüsü rozeti, kimısi genç- lik heyecanianyla öğretmenliği birleştirmiş... Ve okullara değişik vesilelerle gittiğim zaman, o 1980 öncesinin "faşolanna" benzeyen hiç kimseyi göremiyorum. Zaten bu sütunda da bu konuya bir- kaç kez değinmiş ve "Yaşamın gerçekleriyle burun burvna geldiklerinde, ayaklannıyere basıyoriar" de- miştim. Oysa ki, geçenlerde bir arkadaş grubu için- de bu konuyu konuşurken, öğretmen bir arkadaşı- mız çok ilginç bir yaklaşım sergiledi. "Siz ne diyorsunuz hocam" dedi. "O günlerin fa- şist öğretmen okulu öğrencilerinin çoğu, 12 Eylûl sonrasında öğretmenliği bırakarak başka işlere sı- vandılar. Kimisi işadamı oldu, kimisi sanayiciliğe geçti. En actmasız olanlan da senet-çek tahsilatıy- "te HcÖşe oldu'. Şu anda bunlann önemli bir bötümü, yüksek dûzeyden siyasetçi olarak yaşamını sürdû- rûyor." Gerçekten, çok ilginç bir yaklaşımdı bu. Bugün, belli bir siyasal partınin üst düzey yöneticilennin cid- di bir bölümü, bu okullardan çıkma. Ancak okullar- da öğretmenlik yapanlan çok az. Yanlış anlaşılmak istemem, elbette öğretmenler arasında MHP'ye sempatiyle bakan, hatta siyasal yaklaşımı "şovinist" olarak isimlendirilebilecek kişiler vardır. Fakat 1980 öncesinin "ülkücüsünün", bugünün "MHP'lilerin- den" çok farklı olduğunu unutmamamız gerekir. • • • Şimdiye dek, 24 Kasım ile ilgili yazılanmı hep "öğ- retmenler, ışığıdır onlarbu yurdun" cümlesiyle nok- talardım. Bu yıl bir değişiklik yaptım ve "ışığıdır on- lar bu yurdun" cümlesini, başlık olarak aldım. Gerçekten, öğretmenlerimiz bu yurdun ışığı. Kimi zaman, son derece zor koşullarda, "bebelehmizi" eğitmeye çalışırlar. Cumhuriyetimizin ilk yıllan hariç, memurlar arasında en çok baskıya uğrayan ve hat- ta zulüm görenler öğretmenler olmuştur. Kimi zaman, "toplum önderi" ışlevini üstlenirler. Gene memurlar arasında, işlerinin gereği, Ata- türk'ü en çok okuyan ve dile getirenler, öğretmen- lerdir. Ve bunun getirdiği bir ruh yapısı içinde "hak- sızlığa karşı çıkmak", "kanunsuzluğa göz yumma- mak" vb. gibi davranışlar, çoğunlukla öğretmenler- den gelir. (Elbette bunun çok şanssız istisnalan da vardır ve bunlar çok göze batar.) Eğer yannlanmıza umutla bakrnak istiyorsak, öğ- retmenlerimizi içinde yaşadıkları zor koşullardan kurtarmamız gerekir. Ama ne olursa olsun. "Işığıdır onlar bu yurdun..." Anma 25 Kasım 1995'de kaybettiaimiz Aziz Çalışlar'ı ölümünün beşinci yılında sevgi ve özlemle anıyoruz. Ailesi KOCAELİBİRİNCİ SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/988 Davacı tzgaz A.Ş. vekili tarafindan davalılar Ha\ r va Gü- müş ve Remzı Gören aleyhıne açılmış olan 126.787.500 TL.lik tazminat davası nedenı ile: Dosya arasında bulunan 20.7.1999 tarihlı hasar tutanağında ımzası bulunan davalı Remzı Gören'in duruşmaya gelmedığı ve dunışma günü tebliği ılanen yapıldığı anlaşılmış olmakla, bu kere tutanak- taki imzanın Davalı Remzı Gören'e ait olup olmadığı yo- lunda beyanı abnacağmdan dunışma günü olan 23.1.2001 tarihınde saat 9'da mahkememızde hazır bulunması, duruş- maya gelmedığı takdirde tutanakiaki imzanın kendısıne ait olduğunu kabul etmiş sayılacağı, istıcvap davetıyesi yenne kaım olmak üzere ilan olunur Basm: 68406 ADANA ASLİYE itCARET MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/1097 Davacı AĞF Sigorta AŞ vekili Av. Necati Törekara tarafından davalılar Sami Tıdun ve Erol Sönmez aleyhine açılan tazminat davasında, Davalılardan Samı Tıdım adına davetiye tebhğ edilememiş, adresı emnıyetçe de tespit edilemediğin- den dava dilekçesi ılanen teblığ edilmış olduğundan, bu kere yenileme dilekçesının de ilanen teblığıne karar venlmiş ol- duğundan, davalmın duruşma günü olan 20.2.2001 günü saat 09.30'da bizzat duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettırmesi, aksi takdirde yargılamaya yokluğunda devam olunarak karar verüeceğı hususu, yenileme di- lekçesi tebliği yenne geçerli olmak üzere davalı Sami Tıdım adına ilanen tebliğ olunur. 16.11.2000 Basın: 68624
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear