23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 KASIM 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 70'li yılların mayasıŞiir Odası dergisi, kasım sayı- sını 1970'li yılların şiirine ayırmış. AJi Cengizkan, o dönemin şiiri için "Sabah evden çıkıp akşama dönmemeyi de göze alabilen, sa- bahı nerede edeceğini önceden bilmeyen ve daha da önemlisi, umursamayan bir şiirdi" diyor. Ahtnet Eman'ın "Bugün de Öl- medim Anne" şiiri Türk Dili dergi- sinde Haziran 1979'da yayımlan- mış. Bir kaç dizesi şöyle: "Yüreğimi bir kalkan bilip so- kaklara çıktım I Kahvelerde otur- dum, çocuklarla konuştum /Sıkıl- dım, dertlendim, sevgilimle bu- iuştum I Bugün de ölmedim an- ne" Azer Yaran'ın saptaması bir ku- şağı anlatıyor aslında: "70'liyıllann şairieri 68 kuşağının soylu ve yaralı mayasını taşırtar." SIK KANSU Dinç Bilgin vekili avukat Sevilay Candan Aksaç, kasım başında yayımlanan ve içeriğinde "Sabah, Etibankya da Dinç Bilgin" adlarının hiç geçmediği, masalsı bir havada yazılmış, medya- banka-siyaset ilişkilerini ele aldığımız bir yazıya "müvekkilinin toplumdaki saygınlığını zedelediği" gerekçesiyle noter aracılığıyla açıklama göndermiş. Açıklamada şöyle deniyor: "...Etibank murakıp raporlanna dayanılarak Bankalar Kanunu'nun 14. Bilgin'in açıklamasımaddesinin 3. ve 4. fıkralan gereği Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmiştir. Etibank, iki yıldır uygulanan istikrar programının mali sektör üzerindeki etkileri sonucu faaliyeîlerini sağlıklı bir biçimde yürûtemez hale gelmiştir. Asıl mesleği bankacılık olmayan müvekkilimiz Dinç Bilgin, Etibank'ın tamamına sahip olmak zorunda bırakıldıktan sonra bankanın yerfi veya yabancı başka bir gruba devredilmesi çalışmalan da Türk mali sektöründe yaşanan gelişmeler ve değişim sürecinde sonuçsuz kalmıştır. Müvekkilimiz grup şirketlerin Etibank'a olan borçlannın tasfiyesi için başvuruda bulunmuş ve görüşmelere başlanmıştır. Müvekkilimiz daha ilk günden tüm borcunu son kuruşuna kadar ödeyeceğini ilan etmiştir." Açıklamada yer alan "Dinç Bilgin'in Etibank'ın tamamına sahip olmak zorunda bırakılması" ifadesi dikkat çekici. Değil mi? Banka boşaltma, hortumlama işlerine karışanlar tırtuklanır, onların siyasilerle ve bürokratlarla ilişkilerinin ilk ipuçları ortaya çıkar çıkmaz, kampanya başladı: "Ekonomik suça, ekonomik ceza verelim. Ekonomik suçlara katılanlan affedelim. Dışan çıksınlar borçlannı ödesinler." Batan bankalara bakıyorsunuz, çoğunluğu, devlet iç borçlanma tahvili ya da Hazine bonosuna yüzde 140'lara varan faizler Hazine sağolsunödendiği bir dönemde bu yüksek ranttan yararlanmak amacıyla kurulmuş ya da satın alınmışlar. Arkadaşımız Banu Salman'ın haberine göre, batan 9 banka bu yolla 4 yılda devletten 3 milyar 419 milyon dolar tahsil etmiş. Hazine'den geçinmişler yani. Kamu bankalarından uygun koşullarda kredi almayı da ihmal etmemişler. Kamu kaynaklarını kutlanmaya alışmışlar yani. Batınlan bankalann sahiplerinin çoğunluğunun üretimle, sanayi ile bağlan kopuk. Ülke yönetiminin kilit isimlerine, siyasetçilere yakın olmuşlar, devlet ihalelerine, özelleştirme ihalelerine girmişler, o kadar. Yalnızca kamudan beslenmişler yani. Tartışmaya açılan öneri ne? Buntarı affedelim, dışan çıkıp işlerini yürütsünler de devtete olan borçlannı ödesinler, Hazine'nin kasasına para girsin... Parayla oynamak dıştnda bir yetenekleri bulunmayanlar, en büyük hünerteri devlet olanaklannı kullanmak olanlar affedildi diyelim, nereden kaynak bulacaklar da hortumladıklarını geriye ödeyecekler? Huylu huyundan vazgeçmezmiş. Hazine sagolsun. ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU ~ Tanrıverdi! Bütün asker çocukları gibi benim de çocukluğum yollar- da geçti. Hiçbir yerde, yıllan- mın beraber geçtiği mahalle arkadaşlanm olmadı. Herhan- gi bir semtin çocuğu olma his- si yaşayamadım. 'Doğma bü- yüme bir yerlı' olmak nedir, hep merak ettim. llkokula başladığım Göle il- çesinde (o zamanlar Kars'ın ilçesiydi; sonrâöan iT olan Ar- dahan'a bağlanmış) üç yıl kal- dık. Bu süre içinde, Ankara'ya hep 'Tannverdi' otobüsleriy- le gidip gelirdik. Yol uzun ol- duğu için iki şoför olurdu, bi- risi otobüsü kullanırken yedek şoför genellikle otobüsün ar- ka camının hemen önünde bu- lunan ince, uzun, kadife kap- lı sırada uyurdu. Bazen de ikin- ci şoförü uyku tutmaz, kapta- nın yanında oturur ve muhab- bete katılırdı. Işte arkadaki o muhteşem yatağın boş kaldı- ğı zamanlarda, 'rica üzerine' ağabeyim ya da ben yatardık orada. Hayatımın en güzel uykula- nnı uyudum Tannverdi otobüs- lerinin arkasındaki yatakta. Bu- ğulu camdan soğuk gelirdi, kamyonların ve otobüslerin farları gelirdi, buğuyu silince kapkaranlık gecede yıldızlar ejdertıa gibi parlardı. Herkesi benim gibi sanırdım; Jules Verne, Aziz Nesin ve Kema- lettin Tuğcu'yu herkes çok seviyor olmalıydı, çok sevme- leri gerekiyordu, ben çok se- viyordum. Evinde televizyon olup da Küçük Ev'i bayılarak seyretmeyen insan değildi! Herkes bizim gibi olmalıydı.. ai- leler iki yılda - üç yılda bir, şe- hir değiştiriyor olmalıydı.. kü- çük çocukları, yeni sınıflannı, nerede okuyacaklarını merak ediyor olmalıydı. Onların da hayatını o büyülü 'tayin' keli- mesi belirliyordu, tayin olunan yer resmi evrakla gönderilin- ce, onların da evinde Cumhu- riyetansiklopedisinden harita açılıyor; yeni yere bakılıyor, tüm aile o gece rüyasında bu yeni yerle ilgili tuhaf rüyalar görüyordu. Otobüsün arkasında uyku- ya dalmak. İlk mola yerinde uyandırılacağını bile bile. Uy- kunda bile hissedersin bir ye- re geldiğinizi, sesler değişir, renkler başka olur. 'Vedat, kalk hadi, Vedat, yemekyiyeceğiz!' llla ki kalkmak istersin ama, önce illa ki biraz nazlanacak- sın! Mola yerieri başka bir dün- yadır. Ülke içinde küçük, özerk ülkelerdiroralar. Hazin birtop- rak parçası. O ülkenin biravuç, uyku sersemi, sanki özel ola- rak sadece yolculuk yapsınlar diyeyaratılmış halkı vardır. Her- kes birbirine tedirgin ve gizli saklı bir merakla bakar. 'Şirket- ten' çaylar içilir. Bu uygulama nasıl başlamıştır? Hangi fir- manın buluşudurbu klasikleş- miş halkla ilişkiler mucizesi: Çaylar şirketten! O ayazda, gecenin o saatinde, inceden trt- reyerek lokantaya girenlerin hiçbirinin 'Çaylarşirketten ol- sa ne olur, olmasa ne olur? Nedir ki baba iki çay?!' dedi- ğini duyamazsınız. Bu bir yol geleneğidir, maddiyatla ilgisi olamaz. O çay, şirketin gönlün- den kopup gelmiştir! Elli bin kere mizahıyapılmış, mola yeri anonslan. Ezogelin çorbası, pilav- kuru; evet, doğ- rudur, haşlama. Mola yerinde zaman durur. Mutlaka senyaş- larda, kesişecek bir kız olur mola yerinde. O da ailesinin yanındadır, bi de ablası olur. Konuşup konuşup kıkırdaşırlar. Otobüs tekrar 'gitmekte olun- ca' o kızların suratları da sen- le giderier. Sadece onlar mı? Bezgin garson, kocaman nay- lon şekerlik, palmiye ağaçlı manzara resmi, tuvalette pan- tolon paçalannı sıvayarak ab- dest alan ihtiyar amca, en kö- şede oturup sigara-çay dün- yasına giren paltolu yalnız adam. Otobüs radyosunda sabaha karşı türküleri. Son türküyü ya- rıda kesen 'ajans'. Babamın dikkat kesilmesi. Çok nefıs şe- kilde elma soyan, eşit parça- lara bölüp bölüp bize dağıtan annem. Arkada uyuma sırası ağabeyime geçmiştir. Şimdi yol çizgisi sayma zamanıdır! Yanında oturan kişiyle, mut- hiş bir cesaretle hemen tanı- şan, altı dakika içinde hayatı- nı anlatıp detaylara bile giren, aynı heyecan ve içtenliği ya- nındakinden de bekleyen, gö- remediği zaman da kırılma- yan, içi dışı bir, sesi kontrolsüz, birazdan uyuyacak meçhul yol kahramanı; kusursuz bir Ana- dolu figürüdür! Muamin, seridir. Gerekli ge- reksiz, acelesi olan adamdır. Otobüsün en bıkkınıdır, def-i bela kabilinden hızlı hızlı, pan- tolonlara damlata damlata ko- lonya döker, su istemeyi ikile- tince bozulur, bozulduğunu da belli eder. Muavin lafı, muavi- nin yaptığı işlerden daha ağır- dır. İnce bıyıklı ve mutsuz ol- mayı adeta görev saymıştır. Yukanda bahsedilen, uyku tut- mayan ikinci şoförle en arka koltukta (su dolabının hemen yani) futbol muhabbeti de ya- partar, yeri gelir. (Arka sırada uyumaya çalışırken duyarsın mırıl mırıl seslerini; Ali Kemal, Cemil Turan, Sabri Dino, Gerd Müller, kaleci Sepp Ma- yer...) Sesler, anlaşılmaz hale gelip ufalınca bil ki, karı-kız konuşuyorlar! Her şey bir yana, otobüs ha- yatının gerçek iki kesimi cam kenarlan ve koridorlardır! Ben cam kenarından asla vazgeç- mem. Ama koridorcuları da anlanm, saygı duyarım ki, ba- bam kökten koridorcudur! Ben cama kafamı dayamayı, titre- şimleri hissede hissede otobüs harici dünyaya bakmayı yeğ tutarım. En bayıldığım an, o camdan ayçiçeklerini görmek- tir. Son olarak, yolculuk litera- türüne 'bayanyanı' kavramını sokan ulus biziz, gurur duya- lım. Şimdi bunun için bir çay içiniz. liberal siyaset süpüyop "Aile fotoğraflan "ndak\ muteber işadamı Kâmuran Çörtükün Ro- manya'daki bankasının zorda oldu- ğunayönelik haberierin hemen son- rası... Eski Cumhurbaşkanı Süley- man Demirel, Çörtük'ün uçağı ile Samsun'a uçuyor, Ticaret ve Sana- yi Odası'nın toplantısında konuşu- yor "Görüyonım, son günlerde iş ha- yatında birürküntü var. Bu ürküntü- nün daha derinleşeceğinden endi- şe ediyorum. Bunu söylemek bana düşer. Ûlkeyi yönetenler, hem ser- bestpiyasa ekonomisi diyeceksiniz, hem liberal ekonomi diyeceksiniz, hem pazar ekonomisi diyeceksiniz, hem liberalsiyaset diyeceksiniz, son- ra da ülkenin adamlannın tuttuğu işi yapmış olmaya pişman edeceksi- niz. Bu olmaz. Işte herkesin dikka- tini çekiyorum." Aynı günlerde, Demirel'i ombuds- man olarak görmek istediğini açık- lamış bulunan Adalet Bakanı Hik- met Sami Türk banka batıranların affını gündeme getiriyor; Başbakan- lık'ta da üçlü doruk yapılıyor. Sızan bilgilere bakılırsa, "Kamuran Çör- tük nasıl kurtulur?" sorusu da top- lantıda ele alınan konular arasında. Rastlantı işte, ertesi gün Süteyman Demirel, Filistin sorunu ile ilgili gö- rüşlerini aktarmak üzere Başbakan Bülent Ecevit'i ziyaret ediyor. Kimse ürkmemeli, liberal siyaset sürüyor. Serbest piyasa ekonomisi de tıkınnda. Serbestçe bankalar, şir- ketler kurtarılıyor. Elektriğe yapılan yüzde 18 yeni zammı da serbestçe ödüyoruz. Dahası can saglığı... HAYVANLAR ISMAIL CÜLGEÇ igulgecfa yahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net _- • .- ÇtZGÎLİK KÂMtL MASARACl - ' • ' \ ' - " • . " ^ ' ' - • • - . „ ' * - • / . . - - - . ' HARBİ SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com (J TiPl flŞ) / Â1 i TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Kasım ORHON YAZITLAR/OKÜNDÜ | 7V&eOLO6 VILHOM \ THOMSEN, ÜNLÜ *OtlHON YAZmAHt*Ni OKUMAYI BAşNiPi. Tût&asR'eAir eN ESKI mzıu setee- L£K OLAU OKHON YfiZITUie(, PA OÜHON YAPİSİ'NPE &UUINMUŞTU- 7-SZ IIS ?SS YtLLAgl ARASIUOA PiKlLDİĞİSA-\ NtLAM 8ü 7AÇANITlA£tN KÛL TİĞİN MF Bil££\ KA&AU ACHUA yAPILD/KiMei AULAŞtLMIŞTf. GÖKTÛKKLEfi. 2AMANIUMN KAlAN YAZITIAIZ, PeVl£T/A/ KaOJLUŞU SIRASINOAKJ GÜÇLÜKLEg- P£N, TEYOt. Pöter 77wcsi sesti, arvz SEKİZ HABF- TEU OİMŞAN OKHOti ALFASESİ'NOE K£ÜME- CER, AfSALAerNA İKİ M&CTH ÜST ÜSTC KO- NARAK A e t GÖRÜŞ EMÎN GÜRSES Ortadoğu'da Kısasa Kısas Israıl'de Işçi Partisi'nin toprak karşılığı barış anla- yışını sekteye uğratmak için radikal sağ gruplarca gi- rişilen çabalar şimdiye kadar başanlı oldu. Israil'de barış çabalannda olumlu bir gelişme gözlendiğinde radikal sağın araya girip bu çabalan baltalamalan bir gelenek halini aldı. Aynı şekilde variıklannı gerginlik politikalanna borçlu olan Filistinli radikal gruplar da aynı davranış içındeler. Israil'de Hadera saldınsı son- rası Hamas liderliğı yaptığı açıklamada bu öldürme- lenn Israil'in Gazze saldınsına karşı anlaşılabilir, do- ğal ve haklı bırtepki olduğunu açıkladı. İki tarafın bu çabaları adeta bir kan davasına dönüşmekte, her iki radikal cephe yumuşama belirtilerini adeta yok et- mek istercesine birbirlerine karşı kısasa kısas politi- kasına başvurmaktadır. Bütün bunlann Israil ve Filistinli yöneticiler tarafın- dan karşı tarafa boyun eğdirmenin yöntemlerinden biri olarak da görülmesi ve bunlara dolaylı olarak göz yumulması ise bu kısasa kısas anlayışının en önem- li çıkmazıdır. Birleşmiş Milletler'in (BM) burada neden etkin bir arabuluculuk yapıp çocukların ölmelerinı engelleme çabası göstermediğini anlamak ise güç. BM'nin kuruluş amacına bakılırsa teşkilat uluslara- rası barış ve istikran korumak gibi bir görev yüklen- mekte (BM Sözleşmesi, Madde 1). Herhalde Was- hington'dan yeşil ışık bekliyor genel sekreter. Was- hington ise belki de Filistinli çocuklann pes edece- ğini umarak Israil'e zaman kazandırmanın yollannı an- yor. Israilli ve Filistinli karar vericilerın karşılıklı sindır- me çabaları her iki toplumda radikallerin güçlenme- sine yol açıyor. Israil bu radikalleşmeyı tırmandırarak Lübnan'da yaptığı gibi geniş çaplı bir saldınnın ko- şullarını hazırlıyor olabilir. Bu arada artan radikalleşmenin Mısır'da Islamcı grupları güçlendireceğınden korkan Mübarek yöne- timi Israil'deki büyükelçisıni, tabanı rahatlatmak için geri çekti. Mısır bunu 1982'de Israil birliklerince Lüb- nan'da Sabra ve Şatila mülteci kamplanndaki Filis- tinlilerin katledilmesı nedeniyleyapmıştı. Israil Dışiş- leri Bakanı Ben-Ami Mısır'ın bolgede önemli bir rol oynadığını ve bu kararın çok olumsuz olduğunu açık- larken, Mübarek'ın toplumsal baskılara goğüs ger- mesı gerektiği için bunu yaptığını bilen VVashington yönetiminden aşın tepkilerden uzak açıklamalargel- di. ABD'nin Ortadoğu politikasında Israil'e yakın dur- mak konusunda bir yanş vardır. Clinton geleneksel ABD politikasındaki açık Israil taraftarlığı politikasını dengelemeye çalıştı. Gore, ABD ve Israil arasındaki ilişkilenn ortak değerler ve ortak miras üzerine otur- duğunu ve granit kadar sağlam olduğunu ifade edi- yor. G.VV Bush ise ABD'nin Ortadoğu'daki çıkarları- nın Israil'in guvenliğini garantiye alan bir barıştan geçtiğini belirtmekte. ABD yonetimi Israil'le banşı sürdüren Mısır'a yılda yaklaşık 2 milyar dolar yardım sağlamaktadır. Bu yar- dım karşılığı Kahire'nin bolgede fsrail'e karşı olası bir cephe cluşturmasını engellemekte. Mubarek, Ara- fat'ın bolgede en fazla ciddiye aldığı liderdir. ABD'nin, Mübarek'i tasfiye edecek bir gelışmeye göz yumma- yacağı açıktır. Mübarek ise yılda 2 milyar dolar yar- dım yanında, gelecek yıl alacağı extra 750 milyon do- ların Israil yanlısı Kongre'den geçmeyebileceğini de bilmektedır. Karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi kurulmuş ve bunu sürdürmek her iki tarafın yarannadır. Gore'un ABD'deki, Israil'i özellikle mali olarak destekleyen en önemli kuruluşlardan biri olan Amerikan-lsrail Halkla İlişkiler Komitesi'ne desteği bılinmektedir. Bush ise yine bu kuruluşta yapttğı bir konuşmada Is- rail s'eçîmlerinde Llkud lideri Netanyahu yerine Ba- rak'ı destekledikleri için Clinton-Gore ikilisini eleştir- mişti. Bu tur kuruluşlar Kongre'den geçecek yardım kararlarında etkindirler. Bölgedeki gelişmelerin Israil'in guvenliğini deteh- lıkeye atacağını gören VVashington'dan gerginliğin azaltılmasının gerektiğine dair açıklamalar gelmeye başladı. Dumanlı havadan medet umanlar, bunun zamanla içinden çıkılamaz bir hal alabıleceğinden korkuyoriar. Beyaz Saray sözcüsü Jake Sievvart bol- gede durumun her zamankinden daha acil olduğunu ve iki tarafı bir araya getirmenin yollannın aranmasının acilliğini ifade etmektedir. ABD yonetimi Israil'e yeni politikalannı uygulamasın- da yeşil ışık yakarken bir taraftan da tedirgin olmak- tadır. Bu tedirginlik Kahire yönetiminin son tutumuy- la önemli bir uyarı olarak alındı. Fakat VVashington'ın Israil'i istediği şekilde yonlendirmesi de eskisi kadar kolay değil. Ortadoğu artık 20 yıl önceki Ortadoğu da değil. Doğu Akdeniz'e bazı Avrupalı güçlerin de göz diktikleri VVashington'ın dikkatinden kaçmış değil. İki ucu çamurlu değneği tutmak VVashington'daki yeni yönetime kalacak. Israil bu geçış döneminde masaya oturmadan önceArafat karşrtı radikallerin sal- dırılarından Filistin yönetimini sorumlu tutmaktan vazgeçmelidir. Terörist dediği gruplann kısasa kısas yöntemleri Israil'in yöntemi olmamalıdır. E-maİI: emingurses(n yahoo.com Fax:0212 513 85 95 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 1 2 3 4 5 SOLDANSAĞA: 1/ Sularda bu- lunan, ancak mikroskopla görülebilen yaratıklartop- luluğu. 2/ 4 Anadolu'nun en eski halkı. 3/ Etilen gibi yapısına baş- ka bir öğe ya 8 da kök soku- g labilen, kar- bonlu hidrojenlerin genel adı...îlgieki. 4/ 1 Kutsalışık... Ayakbi- 2 leği kemiği. 5/ Ateşli, 3 coşkun. 6/ Toplu 4 seks...Paylama, azar- 5 lama. II Bir soru sö- fi zü...Diyarbakıryöre- sıne özgü, sütle yapı- lan bir tür hamur tat- ° hsı.8/Türlübıtkılerin 9 yaprak ve kabuklanyla kokulandınlmış acuntırak bir içki... Üflemelı bir çalgı. 9/ Dış ticarette, iki ül- ke arasında yapılan alışverişin karşılıklı olarak mal- la ödenmesi. , YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Futbolda kalecinin topu yakalamak amacıyla yaptığı atlama. 2/ Uzun tüylü bir süs köpeği... Bre- zilya'nın para birimi. 3/ "Sayı farkı" anlamında kullamlan bir spor terimi... Bir soru eki. 4/ Izmir'in Kemalpaşa ilçesinin eski adı... Boyalann inceltil- mesinde kullanılan kimyasal bileşim. 5/ Basmaka- lıp söz ya da görûş... tsviçre'nin bir kantonu. 6/ Ölü yıkanan kerevet. 7/ Müstahkem yer... Gösten amacıyla ya da bir olaya dikkati çekmek için, ge- nellikle açık yerlerde yapılan herkesin katılabile- ceği toplantı. 8/ Düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz. 9/ Dökme demir... Uydu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear