22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 KASIM 2000 CUMAFTESİ OLAYLAK VrL olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Özelleştirmâîşsizlik Değildir Dr. Engİn ÜNSAL Maltepe Üniv. Huhlk FŞkgİ * 1 930'lu yıllarda yeterii serma- rek işletilmeıcıçiıJdeğil, taşınmazla- ye birikımi olmaması nede- nı ile ekonotnik yaşama gir- mek ve üretim araçlannın sahıpligini yapmak zorunda kalan Türkiye, bugün eko- nomide çok önemli bir payın sahipli- ğini yapmaktadır. Kamu sektöründe ve- nmli düzenekler ve teknolojik geliş- meleryaşama geçırilemedıği gibi akıl- cı yönetım kurgusu da gerçekleştiri- lemediği için kamu işletmeleri sürek- li zarareden ve bütçeye ağır yükler ge- tiren kurumlar olmaya başlamışlardır. Yabancı kaynaklardan kredı bulabil- mek içın ekonomısinin yönetimini Dünya Bankası, Uluslararası Para Fo- nu (IMF) gibi kuruluşlann yönetim ve denetunine açmak zorunda kalan Tür- kiye, bu kuruluşlann önerileri doğ- rultusunda kamu kuruluşlannı özelleş- tirme sürecini başlatmıştır. Böylece devlet ekonomiden paydaş olarak çe- kilecek. kamudaki kara deliklerin büt- çe üzerindeki baskısı ortadan kalka- cak ve ekonomi göreceli olarak düz- lüğe çıkacaktı. Ne var kı devlet, ülke- nin çıkarlannı gözetmeden ver kurtul anlayışı ıle özelleştirmeye yaklaştı- ğından ülkenin uzun yıllardır özveri- li birikimlen yok pahasma, çalışanla- n korumak ıçin yeterlı önlemler alın- madan peşpeşe satılmaya başlamıştır. Uygulamada görülmüştür ki özelleş- tınlen kuruluşlar yenıden düzenlene- nn değerleHMUıfiesi amacı ile alını- yor, çahsanlarçıkanhyor ve ülke hem üretimde ve hem de ıstıhdamda çok önemli bir daralma ile karşı karşıya bı- rakılıyor. Son olarak Petrol Ofîsi Anonim Or- taklığı'nda (POAŞ) özelleştirme son- rası 1200 işçinin işten çıkanlması ile gündeme gelen bu sorun, hükûmetin özelleştirme konusunda ne kadar özen- siz davrandığını ve çahşanlar için hiç- biryeterii önlemin ahnmadığını somut olarak ortaya koymuştur. Türk-tş'in verilerine göre 15 sektör- de 128 kuruluşun özelleştirilmesi so- nucunda yaklaşık 28 bin sendikalı ça- hşan işten çıkanlmıştır. Sendikasız olarak çalışıp da özelleştirme sonucu işten çıkanlanlann sayısı konusunda ise birbilgi yoktur. Petrol-lş Sendika- sı'nın verilerine göre özelleştirme son- rası çimento fabrikalannda yûzde 74.1, Sümer Holding işletmelerinde yûzde 100, Et ve Balık Kurumu kombinele- rinde yüzde 79.7, SEK işletmelerin- de yüzde 32'yi aşan istihdam kaybı ol- muştur. (Cumhuriyet, 19 Ekim 2000). DİE verilerine göre 1999 Nisan ayın- da toplam istihdam 22 milyon ve üc- retli, yevmiyeli olarak çalışanlann sa- yısı ise 9 milyon civannda bulunmak- tadır. Ekonomik durgunluk nedeni ile yerlı ve yabancı yaönmlar durma nok- tasına geldiğinden ekonomik büyû- me gözlenmemiş ve istihdamda önem- li daralmalarmeydanagelmiştir. İstih- damda daralma işsizlik demektir. Tür- kiye'de günümüzde sayılan 5 milyo- na yaklaşan açık ve gizli işsiz vardır. Özelleştirmeler nedeni ile işten çıkar- malar bu sayının her gün artmasına ne- den olmaktadır. Hükûmetin özelleştirme sorununa yaklaşımı çok yanlıştır. Bir kere ka- mu kuruluşlannın verimli düzeye ge- tirilmesini, yönetim ve üretimin yeni- den düzenlenmesıni sağlayacak giri- şimler ciddi olarak ele alınmamıştır. İşçiler, sendikalar ve politikacılar ka- mu işletmelerini iş güvencesinin son- suz olduğu, hiçbir şey vermeden de bir şeyler alabileceği, eşin-dostun iş.bu- labileceği politik baskılann etkısin- deki kuruluşlaı olarak düşünüldü. Bu yaobş vaklaşmıın faturasını bugün iç- çiler, işsizkalarak, sendikalar üye kay- bederek, devlet geür kaybederek ödû- yor. Türk sendıkacılığının üye yapısı- nı ağırlıklı olarak kamuda çalışan iş- çiler oluşturur. Bugüne değın başka ne- denlerle kan kaybeden sendikalanmı- zm, bundan böyle, özelleştirmeler ne- deni ile çok önemli üye kaybına uğ- rayacaklan açıktır. Bugüne kadar ka- mu işletmelerini, önüne ot koymadan sağılacak inek olarak gören sendika- lann, bugün gerçeklerin ayırdma va- rarak bağırmaya başlamalan çok geç bir uyanışın yankılanmasından başka bir şey değildir? Bırçok konuda duyar- sız davranan sendika yöneticüeri özel- leştirme konusunda sınıfta kalmışlar- dır. Üyeler işten çıkanldıktan sonra bağrrmak hüner değildir. Hüner, özel- leştirme yasalan hazırlanırken çalı- şanlann iş güvencesini sağlayacak hü- kümleri o yasalara koydurmaktı, ama zamanında bu hiç düşünülmedi. Anlaşılmaktadır ki özelleştirmeler ve işten çıkarmalar, aynı sorumsuzluk ve sosyal etkileri dikkate alınmadan yapdmaya devam edilecektir. Özel- leştirme süreci arük durdurulamaya- cak bir kerteye gelmiş gibi görünüyor. Kamu işletmelerinin satışı önlene- mezse de çahşanlan için bir şey yapı- labilir ve mutlaka yapılmalıdır. Bu- nun için de hükûmetin haztrladığı iş güvenliği yasa tasansının bir an önce yasalaşmasını sağlamak gerekir. Türkiye, haklı bir gerekçeye dayan- mayan işten çıkarmalann önlenmesi- ni öngören 158 sayıh ILO Sözleşme- sı'nı 9 Haziran 1994 tarihinde onay- ladı. Anayasamızın 90. maddesine gö- re bu onay ile 158 sayüı sözleşme içe- riği, maddenin son fıkrası gereği, ya- sa hükmündedir. Bilim adamlan ara- sındabaskın olan görûş, anayasanın bu hükmûne rağmen onaylanmış ulusla- rarası sözleşmelerin iç hukukta yaşa- ma geçirilmesi ıçın ayn bir yasanın çı- kanlması gerektiği yolundadır. tşte hükümetimiz bu nedenle yeni bir iş gü- venliği yasası çıkarmek yükümü altın- dadır. Hükûmetin hazırladığı mevcut tasa- n yetersizdir. 158 sayıh sözleşmenin, "İşçinin kapasitesi veya işin vfirûtü- müneveyaişyerigereklerine dayalı ge- çerti bir son verme nedeni olmadıkça hizmet iiişkisüıe son verflemez" hük- mûnü getiren4. maddesinin aynen hü- kümet tasansmda yer alması zorunlu- dur. Iş güvenliğini sadece sendikalı işçiler için düşünmek yanlıştır. 158 sayıh sözleşmede sendikalı işçiler için özel hüküm vardır ve bu hükrnün za- ten yansıtılması zorunludur. Önemli olan 4. madde hükmüdür ve bunun üzerinde özenle durulmalıdır. Bu yıhn haziran ayında yürürlüğe gi- ren işsizlik Sigortası, işsizlerin gü- vencesı olamayacak kadar cılızdır. Bu nedenle çahşanlar ve özellikle özelleş- ürilen kamu kuruluşlannda çahşanlar için iş güvenliği yaşamsal önemde- dir. Isveç'te çalışma banşı, "karşmn- dakinin sorununu anlama, onun var- hğma saygı duyma" ilkesım ıçeren Saltjöbaden ruhuna dayamr. Tûrki- ye'nin de çalışma banşınaherzaman- kinden çok gereksinimi vardır. Bu ba- nş, çahşanlan işsizleştirmekten de- ğil, sorunlara ortak çözûm arama is- teğınden geçer. Ûlkemizde işveren- ler, bundan böyle, işçilerle anlaşarak, onlarla ortak çabalar sergıleyerek, on- lan işletmelerin aynhnaz bır bölümü olarak kabul ederek dar boğazlan aşabılırler. Çalışma yaşamına süreklı esneklik getirmek isteyen işveren- lerimizin önce kendilerinin esnemesi gerekir. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL > Siz1Vluteber'Kişimisnz?' Siz 'muteber bir zat' mısınız? Yani, saygın, se- vilen, bilinen; iş yaptığınız, görev gördüğünüz yer- de başanlar kazanmış biri misiniz? Önce, 'muteber' olmak ne demektir? Kimler 'muteber' sayılır? Ûlkemizde 'itibar' sahibi olmak, sırtınızı dayayacak bir 'dayı'ya, bir 'amca'ya, da- ha da çok bir 'baba 'ya sahip olmak mıdır? Şöyte bir belleğinizi yoklayın; yok, uzaklara kadar uzan- manız gereksiz. Gözümüzün önünde olup biten- lere baktınız mı, 'mufeoeriik ölçüsünü hemen bu- lacaksınız! 9. Cumhubaşkanımız, otuzlu yaşlardaki yeğeni için Azerbaycan Başkanı'nayazdığı 'tavsiye' mek- tubunda, ondan 'muteber işadamı' diye söz etme- di mı? Oysa o genç adam hangi başansıyla itibar kazandı? Salt bir cumhurbaşkanının yeğeni olmak yetiyor demek saygın olmaya! Daha önceki cumhurbaşkanımızın oğlu da 'mu- teber' bir kişi olarak TVIer satın aldı, sonra sattı, sonra yeniden aldı. Milletvekili bile seçildi. Oysa annesi, "Benim çocuklanmın dikili bir ağacı bile yok" dememiş miydi? Geçen gün, konuşurken bir dost, bu tür bece- rikli kişiler için "Bunlar korkunç zeki adamlar" de- mişti. öyle mi... acaba? Yoksa biz gafillerin gafletin- den yararlanıp 'itibar' kazananlar, 'büyüklerimizin yakınlan' olduklan için mi bu denli zenginliklere ko- laylıkla ulaşıyorlar? Genç bir adam, bir bankadan bilmem kaç mil- yar dotar 'kredı' alıyor. Sonra üstüne biraz para ek- leyip (herhalde o parayı da başka bir bankadan borç almıştır) gidip, kendisine cömertçe kredi veren bankayı satın alryor! Al gülüm ver gülüm! Kredi al- dığı bankanın sahibi olunca o krediler ne oluyor? Cepte kalıyor! Senin benim param, birtakım, bol faiz alacağım hayalinde olanlann parası, bir de ba- kıyorsunuz batmış!.. Başka biri, (ki şimdi yurtdışında) kendisi gibi be- cerikli eşiyle en lüks yörelerde, köşklerde keyif sür- mekte olan biri de bir sürü şirket kurmuş... Hepsi hayal, hepsi uydurma!.. BirTIR'a doldurduğu ma- salan, sandalyeleri oradan orayataşımış... Herhal- de her işyeri için bankalardan kredi almayı da ba- şarmıştır! Neden sonra bir müfettiş uyanmış, bak- mış her işyerinde aynı adamlar, aynı masalar, san- dalyeleıi.. Ne güzel komedi, ne ılginç bir roman olurdu bu tür ustalıklı işler! Bir çağdaş Moliere çıkmalı, gü- nümüzden geleceğe bu acıklı güldürüleri 'ibret-i âlem' için taşımalı. Bankalar kime kredi verir? Haydi gidin, herhangi bır bankadan borç alma- ya kalkışın, bakın başınıza neler gelir. Hangi bel- geleri, hangi tanıklan, hangi garantileri isterter, şa- şarsınız. Zaman zaman aklıma gelir, ben de gitsem, bir bankadan şöyle trilyonluk değii, elli-yüz milyar borç almaya kalksam! Ne de olsa yanm yüzyıllık yazarlık 'itibanm' var! Acaba bir banka sorumlu- su kalkar da, hiçbir güvence gösteremeyecek bir kişiye en düşük faizle borç para verir mi? Istanburda çok ünlü bir Bankalar Caddesi var- dır. Ûlkemizde de bir bankalar sorunu var!.. Sorum- lulann, her kim oluriarsa olsunlar, affa falan uğra- madan cezalandınlmalan gerekir... Milletin parası- nı kolaylıkla cebe atanlan devlet bağışlasa da, halk bağışlamayacaktır. Bilinsin!.. TEŞEKKÜR Aziz ve sevgili eşım canım babamız MUZAFFER CÜRSESin2.11.2000 tarıhınde vefatı dolayısıyla gerek yurt ıçırvden gerekse yurt dışından telefonla arayarak veya gelerek acımızı paylaşan dosttarımıza teşekkür ederiz. Eşi: Yurdanur Gürses Kızı: Işın Büyüklimanlı Oğtu: Murat Gürses Damadı: Temel Büyüklimanlı Yaşama Hakkı... 1\lfen ALPÂT Emekli Yargıç D oğan her insan için yaşamak, en do- ğal haknr. Bu, ınsan olmanın gereği ve her inancın ürünüdür. O halde ön- ce insan olmak, sağ doğmak şartı bu hakkın güvencesidir. Sonra da başta anayasa ol- mak üzere tûm yasalann konusu ve gûvencesin- dedir. Ancak yaşamak sadece hayatı devam ettirmek- ten ibaret düşünülemez Yaşamak, insan ohna onuruna yakışan biçimde yaşamaknr. Yoksa yok- sulluk, muhtaçuk sınınnda veya zulûm altında yaşamak gerçek anlamda yaşamak değildir. O tûrlü yaşamak önce insanhk ayıbıdır. Sonra de- mokrasının, hukukun, sosyal haklann, sosyal dev- let olma şartlaruun dışında bir ilkelliktır. Hiçbir insan bu hayata layık değildir. Çunkû o, ınsandır. Onu ilahı bir güç yaratmıştır ve o üahi varuk in- sanlan eşit ve mümtaz kılmıştır. O halde hiçbir insan bir başkasının yaratığı, kölesı, esiri değil- dir. İnsanlar, insan olma onuru içinde yaşama ko- şullannı toplum içinde, devlet hayatı içinde bu- lurlar. Zaten toplum hayatının, devlet olmanın özellığı ve gereği burada tartışılır. Toplum, daha geniş ifade ile devlet; ınsanlanna, vatandaşlanna beUi düzeyde, insan onuruna yakışan ölçüde ya- şama hakkı tanıyacak ve bu hakkın oluşumunu sağ- layacaktır. Demokrasilerde bu mecburiyet, hu- kuk devleti, sosyal devlet olmanın zorunlu koşul- lanndandır. O halde devlet; vatandaşlannın rahat, huzurlu ve mutlu yaşamalan için koşullar oluş- turacak, onlara bu güvenceyi verecektir. Bunun için yasalan olacak ve ekonomik, sosyal tedbir- leri olacaktır. Her insan bu ortam içinde sokakta sürûnmeyecek, dilenmeyecek, içler ürperten ha- yat şartlanndan uzak olacaktır. Çalışabilen çalı- şıp kazanacak, çalışamayan devletın sosyal amaç- lanndan yararianacaktır. Çalışanlara, insan onu- runu komyacak sınırda ücret verilecektir. Devlet ekonomik kurallarla, gelir dağıhmındaki adalet ve denge ile bunu sağlayacaktır. Bu, onun görevıdır, ihmale ve umursamazlığa sığmayan bır görevdir. Zira demokrasinin bu, ılk koşullanndandır. Sos- yal hukuk devleti olmanın da kaçınılmaz koşulu- dur. Bu sebeplerle maaş ve ücret katsayı artışı önerrdi değildir. önce onuriu yaşam için behrii bir alt sının çizmek, buhnak ve o olanağı sağlamak gerekir. Bu, ülkemizın eskı bır sorunudur. Bu so- runun çözümü demokrasıdeki, hukuk devleti ve sosyal devlet olmamızdaki bir zorunluluktur. Bu- nun halli, içinde bulunulan durumun düzeltılme- si ulusçabir hakve ödev bulunmaktadır. Bunu ba- şarmak siyasi iktidarlar için hem görevdir hem de başan ve yüksek bir onur olacaktır. ÇYDD BEŞtKTAŞ ŞUBESİ EĞtTİM GÖNÜLLULERİ ARASINA SİZ DE KATILIN!... lktişim için tel : 0 212 2164798/0 212 21647 79 "Açık Radyo."Meraksızlık sendromuna karşı ortaklaşa çabamızın ürünü... özol değil, özgür... Tüm çıkar gruplanndan bağımsız... Ortaklaşa çabamızın ürünü... Gerek kuruluşu, gerek işleyişi, gerekse yayınlan açısından demokraiik... "Görüntünûn ardındaki göriirrtü'yü yakaiayan... Hayatı "birobtr* ölçOde yansrtmayaflzengösteren... Aynı zamanda demokratik svil örgütter için bir iletişim merkezi işlevi gören... Köttûr ağvMdı... 'Nefes nefese'... Stradtşı ve özgün bir yaytn formatma sahip... Mûzik, haber ve kişflik açtstndan benzersiz bir ses'e sahip... Uluslararası kûltör âteminin aynlmaz bir parçası... Dünyamn en kakteli ve heyecan verici mecralanndan biri.. PENCERE Ozel Sektöp Ne Düşünüyor?.. Artık gizlisi saklısı kaldı mı, günlük gazeteleri okuyan sıradan bir kişi bile: - Eyvah, diyor, bu ülkede bankacılık batmış!.. Peki, bu durumda ekonomi ne olur?.. Orhan Birgit, dünkü yazısında altını çiziyor Dev- letin el koyduğu batık bankalann çatısı altında top- lanan 100'e yakın şirket var. Bir yandan Ktrieri özel- leştiriyoruz; bir yandan da devlet ister istemez "de- vasa" bir yeni KlTi üstlenıyor; üstelik devletin en büyük üç bankasının durumu da tartışılıyor. • Yıl 1923. Lozan'da bir gece toplantısı. Üç kişi ko- nuşuyor: Ismet Paşa, Lord Curzon ve Amerikan murahhası Mr. Chaild. Ingiliz Curzon diyor ki: "- Para bugün dünyada bir bende var, bir de şu yanımdakinde. Unutmayın ne reddederse- niz hepsi cebimdedir. Yann para istemek için karşımıza gelip diz çöktüğünüz zaman bugün reddettiklerinizi cebimizden birer birer çıkar- np size göstereceğiz." (Ismet Inönü - Hatıralar, sayfa 90). Yukardaki gerçek öykü bu köşede bilmiyorum kaçıncı kez yineleniyor; ama, yaşadığımız olayla- ra "teşhis" koyabılmek ıçin yinelenmesi gerekiyor. Lafı döndürüp dolaşmadan söyleyelim: Bugün if- las etmiş Türkiye, para babalarının önünde diz çökmüştür. • 1923 Cumhuriyeti'nin kırk parası yoktu. İşadamı da yoktu. Devletçilik denen marifet bu zorunluk yüzünden ortaya çıktı; Devlet halktan topladığı vergilertefab- rika kuracak, banka açacak, girişimcilik yapacak- tı; genç Cumhuriyet bu işi başardı. Çokpartili rejimden sonra devletçilik yozlaştı. Neden?.. Aydın Engin'in dünkü yazısında nedeni açık se- çik vurgulanıyor. 57'nci hükûmetin ortaklan, daha önceki koalisyonlarda olduğu gibi kamu bankala- nnı paylaşıyoriar: "Halk Bankası senin, Ziraat be- nim, Emlakonun..." Bir siyasal parti neden devlet bankasının patro- nu olmak ister?.. Devletçilik ıflas edince, devlet de iflas etti; ekonomi de battı balık yan gider... • Bu durumda ortaya bir soru çıkıyor. - Devletçilik ortadan kalkınca, KIT'lerdefterden silinince, oluşan boşluğu kim dolduracak?.. Cumhuriyet dönemindeki devletçilik zaten özel sektörü "teşvik edici" nitelikteydı. Ozel sektörün "oldukça" geliştiği bellidir. Bu kesimde sorumlu ve yurtsever girişimciler az değil; biliyoruz ki ço- ğuTürkiye'nin çöküşünden kaygılıdırlar, yaralıdır- lar; çünkü ancak devlet güçlü olursa özel girişim- ci yaşam alanı bulabilir. Öyleyse şu soru da ya- nrtlanmalıdın - KlT'ler tümüyle defterden silinince, özel sek- tör ülke ekonomisinin lokomotifi olabilecek mi?.. Bu işlevi üstlenebilecek mi?.. • özel sektör bindiği dalı mı kesiyor?.. ' Bana kalırsa kesiyor. Bankacılık bunalımında ortaya çıkan gerçek, özel sektör için yeterince uyancı değil mi?.. ı.n»iıı*7mı (0213) 293 8 * 78 (3 H»T) ANKARASANAT TİYATROSU Yızin-Yöfteten: Metin Batıy Munk: Kemil GUTJÇ ^ DELİKANLI Cuma: 20.30, Cumartesi: 15.30-18.30, /?=^^\ Pazar: 15.30 T «E f X S A Pilsen 1 Izmir Cad. Ihlamur Sok. 7 A Kızılay \ l ' . «IM ' j) Gişe: (0-312) 417 76 76 v £ ? - « t V / EFES PUsen'inkulturresaıutakatkümutaraksuıecek. SARIYER1. AS1İYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1999/387 Davacı Istanbul Vahliği (II Özel Idaresine izafeten) tarafuıdan davalı S.S. Boğaziçi Istinye Konut Yapı Kooperatifî ve 340 üyesı aleyhine açılan tescil dava- sı nedeni ile: Davacı vekili dilekçesi ile yukanda taraflan yazıh davada, Sanyer, Istinye Mahallesi, Dere Mevkıi, 60 pafta, 393 Ada, 1 Parsel sayıh 27.600 m2 taşmmazın imar yasasının 18. maddesi gereğince düzenleme or- taklık payı olarak ayrılan henüz iriaz edihnemiş ana- okulu, ilkokul ve ortaokula aynlan kısmının tefriki ile ortaklar adına olan tapu kayduun Kamulaştırma Yasası'nın 35. maddesine göre iptali ile müvekkili idare adnıa ilköğretim okulu yeri olarak tescihne ka- rar verilmesini istemiş, mahkememizce yapılan du- ruşmanın verilen ara karan uyannca; Abdi Ipekçi Caddesi, Zorlu Sokak No: 2/30 Bay- rampaşa adresinde Hatice Sûngerli, Abide-i Hûrriyet Caddesi No: 88/7 Şişli adreshıde Ayşe Ebru Çakrnakçı, Poligon Mahallesi, Gül Sokak No: 6/2 Istinye - Sa- nyer adresinde Yıldız Dişli, Göksu Villalan A 54/A Anadoluhisarı adresinde Ayşe Ebru Sincan, Sanayi Mahallesi, Sultanselim Caddesi, Teknik Sokak No: 15, D: 4,4. Levent adresinde Hûlya Ataç, Vişnezade Mahallesi, Şehit Mehmet Cıkmazı 2/13 Beşiktaş adresinde Havva Gürsel Erkan adlanna çı- kartılan tebligatlann bila tebliğ iade edildiklerinden ve yapılan zabıtaca araştırmada da bulunamadıkla- nndan, işbu davanın duruşma gûnü olan 5.12.2000 gûnü saat: 09.30'da yukanda belirtilen davalılann gehneleri, duruşmaya geürken bütün belge ve delil- lerini birlikte getırmeleri veya kendilerini bir vekil ıle temsil ettirmelen. duruşmaya gelmediklen takdirde gıyaplannda yargılamanın yûrüyeceği ve karar veri- leceği HUMK'nun 213-377 ve devamı maddeleri ge- reğince dava dilekçesi yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basuı: 65211
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear