22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6EKİM2000CUMA CUMHURİYET SAYFA l U-li. kultung cumhuriyet.com.tr Eleştiriler öykülerin ele alınış biçimi, yaşama bakış veyapımdaki özensizliğeyönelikti Antalya'da lıep ayni film• Asıl sorun yerli sinemanın yeni fotoğrafinda. Yanşmacı filmlerin temalan isabetli ama ortaya çıkan ürün hep gerçeğüı benzeri. Televizyonun yüzeyselliği sinemaya da yansımış duramda. CUMHUR CANBAZOĞLÛ ANTALYA - Altın Portakal Film Festivali sürekli aynı ka- deri yaşıyor; herkes bu organı- zasyonun Türkiye sinemasının vitrini olduğu ve devam etme- si konusunda fifcir birliği için- de. Her yıl büyük paralar har- canarak Yeşilçam Antalya'da konuk ediliyor. Başlangıçta her- kes iyi niyetli görünüyor; ancak düzenlemedekı bırtakım eksik- likler işin olumlu yanlannj hemen tör- pülüyor ve medyada genellikle bunlar yansıyor. Antalya Altın Portakarın sorunu ku- rumlaşamaması. Festival belediyenin desteğiyle ayakta durunca her yenı yö- netim kendi anlayışına uygun düzenle- melere gidiyor ve kadrolara uzmanla- şacak süre tanınmadığından kişiler bu yükü sırtlayamıyor. Tabii bir de işın sanat yönü var, dı- ğer festivallere katılmış fılmlen yanş- maya kabul etmeyen Altın Portakal'ın rengi, Yeşilçam'ın o yılki üretimiyle doğru orantılı. Sektörün doğurganlığı azalınca, ön eleme yapılamadan liste- ye konan birkaç fılmle gün kurtanlıyor ve böyle bir sonuç çıkıyor ortaya. Bu yıl, üstüne üstlük iki film, yanş- ma başlamadan organizasyondan çe- kilince geriye kalan malzemeyle ne ka- darbaşanlı bir festival vitrini düzenle- nebilirse o kadan yapıldı; ama sonuç tatsız oldu. Bir de lstanbul'da başlayıp Antal- ya'da devam eden. ödüllerin daha ön- ceden saptandığına ilişkın dedikodu- lar hem mide bulandırdı, hem de jüri- yi ağır bir ithamla karşı karşıya bırak- ö. Biz bu değerlendirmeyı, ödüllerin açıklanmasından birkaç saat önce ka- leme aldık, söylentiler ne derece doğ- ru çıktı bılemiyoruz ama daha ılk gün- den başlayarak Nesli Çölgeçen"uı Oyun- bozan'ının Altm Portakal'ı kazanaca- ğı, önemli rollerden ikisinde Yunan oyunculann yer almasınm festivalin bu yılki ana teması 'banş'a "cuk" otura- cağı ve filmın başanh kılınması ıçin, organızasyona lojıstik desteğini esir- gemeyen yapımcısı Tûrker İnanoğ- lu'nun devreye girdiği söylendi durdu. Aynca Yeşilçam'ın çok kahnnı çekmiş Zeki Ökten'in Gûle Gûle'ye gidecek ikincilikle onore edileceğı, Ömer Ka- vnr'un da yönetmen dalında rakipsiz Antarya"'ya geldiğı. fısıltı gazetesinin di- ğer başhklanndandı. • Bu ekstra malzemeye karşın maga- zin basını ıçın festival hayh sönük geç- ti: Kadir tnanır ın Yaşam Boyu Onur Ödülü'nü almaması, ilgılılerin ılgisiz- lığınden yakman yıllann oyunculan- nm demeçleri; aksaklıklann kaynağını CHP'lı belediyenin sol eğilimli sanat- çılan kayırdığı şeklinde değerlendiren CûneytArkm'ın çıkışı dışında dışe do- kunur magazmsel olay yaşanmadı bu yıl. _ Görüldüğü gibi Antajya'dajilm hep aynı; hiç değışmıyor. 37. Altın Porta- kal Film Festivali de hatasıyla sevabıy- la bir şekilde tarihteki yerini alacaîc. Ancak asıl sorun, yerli sinemanın ye- ni fotoğrafmda. Yanşmacı filmlerin aşağı yukan hepsi Türkiye'nin güncel aksaklıklanndan, sorunlanndan yola çıkan temalar üzerine kurulmuş; şiddet, silah, mafya ve popüler yoz de- ğerler başrolde. Özellikle silah, 2000 model Yeşilçam'ın vazge- çihnez malzemesi. Filmlerin temalan isabetli ama ortaya çıkan ürün hep gerçeğüı benzeri. Gerçek böyle değil, maf- ya var ama böyle değil; köylü böyle yaşamıyor; sevgı var ama bu kadar masalsı kurulmuyor. So- nuçta televızyon ekranından fış- kıran yapay ve yüzeysel değerlen- dirme sinemaya da yansımış du- rumda. Bu açıdan AhmetÇadır- a'nın, bir semt sinemasında ma- kinıstlik yapan Sabit'in (Osman Cavcı) öyküsünü anlattığı Renk- B-Türkçe, teknik yetersizlikleri- ne rağmen en inandıncı senaryo olarak dikkatünizi çekti... 'Acı GönüTün hatalan Son dönemin 'olay filmi' Abu- zer Kadayıf (yön: Tunç Başaran) eleştirmenlerden bulamadığı ilgi- yi, morali halktan aldı ve dolu sa- lonlarda oynayarak tam bir göv- de gösterisi yaptı. Diğer filmler ise genelde boş salonlarda gösterildi. Festival ilerledikçe beklediği kaliteyi ve düzeyi bulamayan eleştırmenlerle bir avuç sinemaseverin umudu, Antahya'ya geç ulaşan Ömer Kavur'un Meİekİer Evi'ndeydı; ancak bu film de sürpnz ya- pamadı. Eleştirilerin odaklaşüği nokta, teknik- ten çok öykülerin ele alınış biçimi, ya- şama bakış ve yorumdaki özensizliktı. Tüm bu kalemlerdekı yetersizlik umut kırarken yerli sinemanın son dönemde attığı olumlu adımlarla ılgüı değerlen- dirmeler yenıden gözden geçirilmeye başlandı. Bir not daha; Ersm Pertan'ın ABD'li bir profesörün kalemınden çıkmış, Gü- neydoğulu eşkıyayla Amenkalı kadın araştırmacının aşkını anlattığı Aa Gö- nûl adlı yapıtı; film hatalan konusun- da araşûrma yapanlar ve meraklılar içuı zengin bir kaynak oluşturacak düzey- de. Aynntılara verdikleri önemle tanı- nan Pertanlar'm bu kez 'gözünden ka- çanlar'dan iki örnek: Yıl 1983 ama se- yahat edilen midibüsün plakası 72, ya- ni yeni ıl olan Batman'uı trafık numa- rası ve de bahşış olarak verilen 500 bin TUlik banknot; yani o dönem mıktar ola- rak küçük bir servet sayüacak cömert- lik... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR. Gosslp/Seks Pedlkoduları DavisGuggenheim'm yönetmen- liğini yaptığı fılmde başrollen Ja- mes Marsden, Lena Headey, Nor- man Reedus, Kate Hudson, Mari- sa CoughJan. Sharon Lawrence, Eric Bogosian, Edvvard James Ol- mos ve JoshuaJackson paylaşıyor. Hem üniversite, hem de oda ar- kadaşlan olan Derrick (James Mars- den), Jones (Lena Headey) ve Tra- vis'in (Norman Reedus) gazeteci- lik derslerindeki 'Haber ve Dedı- kodu Araaindaki tlişki' konulu ye- ni projelerini hayata gecirmeleriy- le, seks, aldatma ve skandal dolu de- dikodular üniversitede bomba etki- si yaratır. Fakat bu projeleri kont- rolden çıkmaya başladığında artık arkadaşhklar, gelecek ve hatta yaşamlar tehlikededir. Misslon to Mars/ Cdrev: Mars Gary Sinise. Tim Robbins. Don Cheadle, Connie Nielsen ve Jerry ö'Connell'ın başrollerini paylaştı- ğı filmın yönetmeni Brian De Pal- ma. 2020 yıhnda, NASA insanlık adı- na dev bir adım daha atmış ve bir astronot ekibi Mars gezegenine ba- şanyla indirilmiştir. Ancak Görev Komutam Luke Graham'ın (Don Cieadle) yönetimindeki astronot- la:, Mars gezegeninin yüzeyine in- dkten kısa süre sonra birtakım es- raengiz olaylarla karşılaşmaya baş- IEC. Endişeye kapılan NASA yeıki- lılen, bu durumu araştırması ve ka- zazedeleri kurtarması için bir kur- tarma ekibini yola çıkanr. Kaptan- lığım Komutan Woody Blake (Tim Robbins) ile Komutan Jim McDon- nell'm (Gary Sinise) birbkte yap- tığı ve onlara kadın astronot Dr.Ter- ri Fisher (Connie Nielsen) ile bilim adamı Phil Ohlmyer'in (Jerry O'Connell) eşlik ettiği uzay gemi- sindeki astronotlar. Mars'ayapıla- cak altı aylık yolculuğa hazırdır. Scary Movie/ : Korkunç Bir Fllm Keenen Ivory VVayans'ın yönet- menliğini yaptığı filmde Shawn \Vayans, Marion VVayans,Anna Fa- ris, Cheri Oteıl Shannon Elizabeth, Jon Abrahams, Lochlyn Munro, Regina Hall,Dave Sheridan ve Car- men Electra rol alıyor. Her şey, bir grup"teenager"ın aralannda bir katıl olduğunu öğ- rendikten sonra, çok güzel bir okul arkadaşlannın öldürülmesiyle baş- lar. Kahraman Cindy Campbell ve arkadaş grubu, Buffy. Brenda, Bo- oby, Greg, Shorty ve Ray, kendile- rini bu tehlikeden korumalan ge- rekir. Ve elbette onlan asla yamız bırakmayan, sırnaşık muhabir Ga- il Hailstone'dan da. Fihn Scream, The Sixth Sense, Matrn, I Knmv What You Did Last Summerve BlairWitchProjectgı- bi fihnlerin klasik sahnelerinı kor- kusuzca tiye alıyor. Sonra da fihn- lerin türüne önem vermeden tüm te- en fihn klişeleriyle alay ediyor. İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK 'Dokuzuncu Kapı 'yt da geçersetu» ...karşınanelerinçıkacağınıbilemez- sin. Çunkü, 9. Kapı'nın önünde de ar- kasında da Roman Polanski var. Beyaz- perdede nevroz yaratmanm gerçek us- talanndan. Çarpıcı olaylann, skandal- larm, şaşırtmalarm ünlü yönetmeni. Fil- min teması. Polanski'nin sevdiği bir konu; ınsan ve şeytan. Nadırkıtaplarüze- rinde çalışan bir "kitap kurdu", Dean Corso. gözü paradan başka bir şey gör- meyen bir profesyonel. Kitaphklan in- celiyor, değerlerinı tarhyor, fiyat bıçi- yor. En iyi müşterilerinden biri, kotek- siyoncu Boris Balkan, kendisine yük- lü bir çekle desteklenen özel bir ış ve- riyor: 17. yüzyılda Aristide Torchia ta- rafından yazılan "Gölgeter Krallığuıda Doknz Kapısı" adlı kitabın dünyada kahnış üç nüshasından ikisıni bularak kendi ehndeki nüshayla karşılaştırmak, böylece sahte olup olmadığını anlamak. Kitabı yazan ve basan Torchia, 1666 yı- hnda bütün kitaplanyla bırlikte yakıl- mış. Çünkü, yazıp bastığı kitap, şeyta- nın gücünü anlatıyor, kitabın bir bolü- münün şeytanın elinden çıktığına ina- ndıyor. Koleksiyoncu Balkan, elindeki nüshayı, kendini asmasından bir gün önce Telfer'den almış, ancak kitapla il- gilenen, Telfer'in kansı Liana (Lena Ofin). Liana Telfer, fihnde görçceği- miz şeytanlardan birisı. Liana şeytanm gücünü tümüyle elde etmeye çahşıyor, kitapla ilgisi de bu yüzden. Öteki iki nüs- hadan biri, meteliksiz, soyhı Vargas Ki- taphğı'nda, ikincisi de Kessler Vak- fi'nda. "Her irîtabın kendi gizkrivardır, onu açmaktehükelidir,ancak bedetini öder- sen onun gizkrine ulaşabitirsin." Fılmin önemli sözlerindenbınsı bu. Bizim gi- bi kıtap tutkunlanna çok şey anlatan bir söz. Bir başka sözü de Balkan işi ve- rirken Corso'ya söylüyor: "Engm«ni- lirsadakatparasıverflipsa&nahnansa- dakartir." Corso (Johnny Depp) işirun uzmanıdır, hiçbir aynntıyı kaçırmadan Vargas'ın eiındekı kitabı da, Kessler Kitaphğı'ndaki kitabı da inceliyor. Re- simlerin birbölümünde Torchia'nm im- zası var, bir bölümünde ise Lucifer'in. Lucifer, yani şeytanın takendisi. Demek ki kitapta gerçekten de şeytanın yazdı- ğı bölümler olduğu doğru mu? Ama şeytanın kitabının peşine düşmek, giz- lerini araştırmak, dokuz kapıyı bir bir açmak, akla gelmez nice tehiıkenin içi- ne düşmektir. Kitabın kapağını açan, bedeüni öder. Kehanet doğrulanmakta, şeytanuı gücü kanla, alevlerle, ölümle ortaya çıkmaktadır. Pek çok tehlikede Corso'ya, gizemlı bir koruyucu olan *bir baj'an* yardım eder. Onu da bel- ki bilinmeyenbirnedenle Corso'ya yar- dım eden Lucifer göndermiştir. Filmın çekildiği mekânlar, kıtaphk- lar, şato, yollar, ışıklar, renkler, hele de müzik, gerçekten sinemayı bılen insan- lar taraftndan çekılen bir filmın hazzı- nı tattınyor. Karakter belirieme, rol da- ğıtımı, oyuncuseçimleri çok iyi. Fitaım sonunu beğenenler de olabiür, ama bi- ze güvenmeyin. Bıraz yapay ve uzatıl- mış göründü. Ama, Plcasso'ya sormuş- lar, "Üstat, bu tablonuza Genç Kız adı- nı vermişsiniz, ama görünen, pek kıza benzemiyor''. Üstat yanıtlamış: "Obir genç kız değU, o bir resim." Bu da şey- tan felsefesini anlatmıyor, bir fihn, ama bir Polanski filmı. Gidin, görün ve si- nemanın tadmı alın. KEDİGOZU :r VECDİ SAYAR '0 Primeiro Canto' % Yazın son gecelerinden birkaçını Açıkhava'da gej! çirdik. BirgeceMacardansçılann "Zorba "sı, bir baş- ka gece Portekiz'in zengin folklorundan bir kesit su- nan "O Primeiro Canto" konseri ve nihayet müziği- mizin genç ustalannın -Kardeş Türküler'in Erkan Oğur-lsmail Hakkı Demircioğlu ikılisınin, Birol To- _ patoğlu'nun, Öztem Taner'ın- okuduğu Anadolu ez- _? gileri ile zenginlesen geceler... Kedileri kimi zaman bir- birine düşüren {"Zorba "da olduğu gibi), kimi zaman tatlı düşlere daldıran geceler... ı<' Kediler arasında pek bir moda olan, "Sanat u/usai;: mı olmalı, evrensel mi?" gibi sorular "nit" olmayı sür- -Î dürdü bu konserler aracılığı ile. "Ulusal-evrensel"Oi tartışmasını, pazar gecesine, yani "Dr. Stress'e er-v teleyerek, gelelim bir başka heyecanh soruya, yani/ bu kedilerin "öteki Türkiye" ile ilişkilerine. l "J , Bilirsiniz, ülkemizin insanlan "Beni kategorize er^jj me" diye şarkılar söylemekle birlikte, başkalannı k a ^ tegorize etmeye bayılırlar. Tabii, kediteri nasıl sınıflan-'^ dırmak gerektiğinde anlaşmalan pek kolay olmaz. K M mi, şarkıcı kedileri aıt olduklan sınıflara göre ayınr, kkf mi izleyicisinin hangı sınıflardan oluştuğuna bakar. Vfe i elbette, "öteki Türkiye"nin hangi sanata "müstehak"., olduğu konusunda birtürlü görüş birliğine vanlamaz. Bu arada, "öteki Türkiye" kendi yolunu çoktanj( seçmiş, gitmektedir. Ülkemizin bu büyük çoğunluğu,^. popüler kültürün ikonlanna tapınmayı sanatla haşıf neşirolmak sanmakta, "öteki Türkiye", kendi kültüf? rüne yabancılaşıp egemen kültürün değerienne sa-J nladursun (yoksa siz de bunun kendiliğinden ortaya'' çıkan bir süreç olduğunu sanan saf kedılerden misi-' niz?), "esas Türkiye", "öteki Türkiye"n\n kültürü ile al takke ver külah... Bu ülkenin "esas kedilerlnin yalnızca egemen sınıftan gelen kediler olmadığı bitj gerçek. Popüler kültürümüzün "ilah" ve "/7aA)e"leri-lj nin, "devlet sanatçısı" kedılenn rüyasında bile göıWT meyeceği bir yaşam sürdürdüklerini biliyoruz. (Biz de'-, televole seyredip, memleketin halleri üzerinde kafa* yoruyoruz, ne olmuş yani?) Ülkemize özgü burjuva-'^ lann önemli bir kesiminin kültürel yapısı göz önüne alınırsa, bunda anlaşılmayacak bir şey kalmıyor. Po*' * püler kültürün "esas kediteri, başka bir sınıftan geP 1 melerine karşın, bu bize özgü burjuva sınıfın değerj-^ len ile kolayca buluşuveriyorlar. Bu "senfez"i, mucH' zevi birformül olarak değerlendirmek olası. ToplurrM daki sınrf aynlıklannı tek kalemde yok eden bir for-^ mül! (Yoksa, tek kalemde zenginliği, çeşitlilığı yokfi eden, herkesi aynı yoksulluğa, aynı kültürel yozlaş,-f maya mahkûm eden bir formül mü desek?) ;"^ Bu hengâmede, devtet ne yapıyor diye soracak olur- - sanız, "öteki Türkiye"\/i eğitecek, beğeniterini incef- tecek değil ya, kendi işleriyle meşgul oluyor. (Hant^ şu kendini ısıtan soba!) Devletin sahip olduğu en eP' kili iletişim aracı televizyon, "öteki Türkiye'nin külti£* rel alışkanlıklannı değiştirebilecek "farklı" birseçenek' sunacağına, özel televizyonlarta aşık atmaya çalışfr.> yor. Yani, doğal görevini yapıyor: Egemen kültür "sen- - fezinin anteni olma işlevini sürdürüyor. "Resmi" ke-. dilerin "resmi" sanatı ile, ilkel ve yoz bir popüler kül- , tür anlayışının ürünleri, gül gibi geçinip gidiyoriar, an-, layacağınız. ; j Peki, ya şu garip çelişkiye, baleye, fotoğrafa, ede^\ biyata, sinemaya, tiyatroya yatınm yapan sermayfe' 5 gruplarına ne demeli? Geniş alıcı yığınlanna hitap et : mek yerine, nrtelikli bir azınlıkla yetınmeyı seçenleri nereye koyacaksımz? "öteki Türkiye'nin grtgıde bü- yüyen "pazar'ına "mamul"\er hazırlamak dururkerrr Beyoğlu'nu baştan başa bir galeriye dönüştüren, ke-; di milletini soluksuz bırakan bir "fedo"ziyafetini, Dıd- , ce Pontes'i yakınımıza getiren, festivaller, düzeyli: sanatsal etkinlikleri üreten, orkestralar, tiyatro grup- lan oluşturan sermaye'ye ne diyeceğiz? Şimdi, gel de çık işin içinden... Bu hikâyede "iyi" kahraman kinrj oluyor, "kötü" kahraman kim oluyor? ' Aklıma takılan asıl soru şu: "öteki Türkiye", bu ü K kenin yüzde 80'ini oluşturan genış krtleler mi, yoksâ' bizler miyiz? Düzeysizliğe alıştınlmış (mahkûm ediM miş) yığınlann yanında "azınlık" ve "öteki" kalan biz-* ler? Yani, nrtelikli kültür ürünlerini üretenler ve tükft^ı tenler... Yani, Kardeş Türküler'i sevdiği kadar, Dulca-i Pontes'in "O Primeiro Canto "sunu da seven, Neşet > Ertaş'la ne kadar akrabaysa, Fazıl Say'ao kadar ya-, kın olan kediler... . ^ Kedilere çağn: Pazartesi akşamı saat 20.00'de, DoF-,, mabahçe Levent Kırca-Oya BaşarTıyatrosu'nda, ild "öteki Türkiye" buluşacak. "Istanbul-Hakkâri Sanat\ K6prüsü"nü birlikte kurmaya var mısınız? < Güneşe YoteıMuk Amepika'da % • Kültür Servid-Yeşim Ustaoğlu'nun senaryosunjı^ yazdığı ve yönettiği, Berlin Fihn Festivali de dahil . / olmak üzere dünya festivallerinde şu ana kadar 20 ,,ri ödül kazanan 'Güneşe Yolculuk' fıhni Amerika'da . • gösterime giriyor. Geçen günlerde ABD'de New York Yeni Yönetmenler-Yeni Filmler Festivali, San Francisco Film Festivali, Seattle Fihn Festivali, Philadelphia Fihn Festivali, Telluride Film Festivali r ve Washington Fihn Festivali gibi birçok önemli ,. t festivalde izleyiciden beğeni toplayan film ticari r,t olarak gösterime giriyor. Dağıtımı Cinema Village ..<> Features tarafından 7 kopya olarak ;» gerçekleştirilecek olan 'Güneşe Yolculuk', New ^,- York, Los Angeles, San Francisco. Chicago, !&. Washington, Boston ve Seattle'da gösterime ns girecek. yl Beatles antolojisi bıgHtere'de "': piyasada •;' • PARİS (AA) - Beatles grubu üyelerinin ^, f yaşamlannın konu edildiği 'Beatles Seçkisi' ^ tngiltere'de piyasaya çıktı. Chronicle Books ; ^ Yayınevi'nden çıkan kitap, 20 yıl önce bir cinayete', - kurban giden gnıbun vokalisti John Lennon'm eşi ^ Yoko Ono'nun söylediklerine dayanılarakyazıldı. lt1 Beatles hakkında değişik yerlerde yayımlanmış r ) 0 yazılann da bir araya getirildiği kitapta grup *} üyelerinin yaşamlanndan aynntılar ve değişik • 3 > / amlanna da yer veriliyor. , BUGUN îll • İTALtfAN KÜLTÜR MERKEZt'nde saat • > 19.00'da 'Vfttorio Gassman'a Saygı' kuşağında •' Mario MoniceUTmn 'I Soliti tgnoti' adlı filmi yep'' alacak. (293 98 48) • BABYLON'da saat 23.00'te Bollvvvood Funk; h Ni^ıt with Badmarsh & Aref &JC001 izlenebilif/'3 (292 73 68) ;('° • DULdNEA'da saat 23.00'te British Deep h " Beat' gecelerinde Herbaliser DJ Set yer alacak. (245 10 39) ; • AFMKEREMGÖRSEVJAZZBAR'dasaat , 23.00'te tlhan Erşahin Group sahne alacak. i (231 39 50) .• 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear