02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 EKİM 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Vahşi Faturası bir ay ödenmeyince hatb anında kesenler, vatandaş cep telefonunu iptal ettirmek isteyince tüm faturalan getirmesini istiyorlan şrfre çözücü satarken dijitaf yaymla yüzlerce kanal izleyeceğini söyledikleri vatandaşa birkaç kanalla yayın yapıyorlar; şifreli kanalın parasını ödediği halde vatandaşın yayınını bir dakikada kesip sonra kanalın açılması için ekran başında bir saat beklemesi gerektiğini bildiriyorlar; vatandaşın kredi kartını ögrendiler mi fikrini sormadan kullanıyoriar; önce vatandaşın ağzından girip burnundan çıkıyortar ve daha sonra burnundan fîtil frtil getiriyorlar; vahşi kapitalizmin keyfini sürüyorlar! Vaziyet Yurtdışına bir gezi nedeniyle Vaziyete bir haftalığına ara veriyoruz. Ancak iletileriniz için faks ve elektronik posta 7 gün 24 saat açık. Izninizle ve 5 Kasım Pazar yeniden birlikte olmak umuduyla. Elektronftp Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Ifetişim sektörü, verigi sisteminden şikâyetçrymiş... "Çünkü. en sistemli veraM 'ceoten altvoriar!" aylar, Cumhuriyet'in kuruluşu bütûn ulusu se- vindirdi. Her yerde parlak sevinç gösterileri yapıldı. Yalnız Istanbul'da çıkan iki üç gaze- te ile Istanbul'da toplanan birtakım kişiler ulusun genel ve içten gelen sevincine katılmaktan çekindi, kaygıya düştü; Cumhuriyet'in kuruluşuna önayak olanlan yermeye başladı. Söz konusu gaze- telerin ve kişilerin, Cumhuriyet'in kuruluşunu nasıl karşıladıklannı anlamak için, yalnız o günlerdeki ya- yınları gözden geçirmek yeter. Gelecek kuşaklann, Türkiye'de Cumhuriyet'in ihanı gü- nü ona hiç acımadan saldıranlann başında, "cumhu- riyetçiyim" diyenlerin yer aldığını gördükleri zaman şa- şacaklannı hiç sanmayınız! Tersine, Türkiye'nin aydın ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi ge- çinmiş olanların gerçek düşüncelerini irdeleyip sap- tamakta hiç de güçlük çekmeyeceklerdir. Baylar, değindiğim bu yayınlar ve birtakım kişile- rin tutum ve davranışlan özet olarak şöyle anlatıla- Atatürk'ten bilir. Temel erek, ulusal egemenliktir. Türk ulusu, ulu- sal egemenliğini ilan etti, Cumhuriyet'in ilanı gerek- sizdir, yanlıştır. Türkiye için en doğru yönetim dev- let başkanlığında halife sanıyla Osmanoğullan so- yundan birini bulunduran meşrutiyet yönetimidir. Nasıl ki, Ingiltere'de hem ulusal egemenlik vardır, hem de devlet başkanı bir kraldır ve o kral, Hindistan'ın da imparatorudur." Baylar, bizim düşüncemiz padişahlığa son vere- rek Cumhuriyet kurmaktı. Biz düşüncemizi açıkça söylemekte ilk zamanlar sakınca görüyorduk. Dev- letin yönetimini Cumhuriyet'ten söz etmeksizin, ulu- sal egemenlik ilkelerine uygun olarak, her gün Cum- huriyet'e doğru yürüyen bir biçimde derieyip topar- lamaya çalışıyorduk. Büyük Millet Meclisi'nden daha büyük bir makam olmadığını, durmadan aşılayarak padişahlık ve ha- lifelik makamlan olmaksızın da devletin yönetilebi- leceğini kanıtlamak gerekli idi. Onlar kolaylıkla anlayacaklardır ki, başında çürü- müş bir padişah soyunun, halife sanıyla yerieşip kalmasını zorunlu kılan birdevlette, Cumhuriyet ilan olunsa bile, yaşatılamaz. Şunu söylemeliyim ki, biz her araçtan, yalnız ve ancak bir ülkü için yararlanırız. O ülkü şudur: Türk ulusunu, uygar toplamlar arasında yaraştığı kata yükseltmek ve Türk Cumhuriyeti'ni sarsılmaz temeller üzerinde her gün daha çok güçlendirmek; bunun için de, zorbalık düşüncesini öldürmek. Sayın Baylar, sizi günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve aynntılı sözlerim, en sonunda tarihe mal olmuş bir çağın öyküsüdür. Bunda ulusum için ve yannki çocuk- lanmız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi nok- talan belirtebilmişsem kendimi mutlu sayacağım. SESSİZ SEDASIZ (!) NVRÎKURTÇEBIkr Yüksek Yerilim Hattı erdincırtku'j yahoo.com Amelıyatla gözümü açtırmak istıyorum doktor bey! Asliye Ceza'dan personel işteri! Refahlı Çalışma Bakanı Necati Çe- lik'in döneminde, SSK'de açılan sı- navda adı yolsuzluğa kanıyor Hik- met Kuzey'in ve hakkında An- 'kara 21. Asliye Ceza Mahke- mesi'nde dava açılıyor. Mahkeme beraat aran veriyor, ancak Yargrtay mahkemenin karannı bozuyor... Hikmet Kuzey'in yargılanması ha- len sürüyor. Bu arada, şimdiki Çaltşma Bakanı Ya- şar Okuyan, Hikmet Kuzey'i SSK'de vekâleten yürüttüğü Personel ve Eği- tim Daire Başkanlığı görevine asaleten atamak istiyor... Ancak devam eden bir dava var... SSK'deki evraka göre, Kuzey Çi- çek, Ankara 21. Asliye Ceza Mahke- mesi'ne bir dilekçe verip göreve asa- leten atanıp atanamayacağı hususu- nu soruyor ve mahkeme, 20 Eylül 2000 tarihende 2000/463 esas numarası ile SSK Genel Müdürlüğü Personel ve Eğitim Daire Başkanlığı'na bir yazı gön- deriyor "llgilinin mahkememizdeki dosya- sında kesinleşmiş bir mahkûmiyet ka- ran bulunmamakta olup, aynca bu da- vadan dolayı halen vekâleten yürütmüş olduğu personel ve eğitim dairesi baş- kanlığı görevine asaleten atanmasın- da mahkememizce herhangi bir sa- kınca bulunmamaktadır." Bu durumda ya Devlet Personel Da- iresi'nin yerini asliye ceza mahkeme- leri almış oluyor ya da akla SSK'teki bu evrakın sahte olduğu geliyor. ÇED KOŞESİ OKTAY EKİNCt Cumhuriyet Devrimi ve 'Müzesi...' Bugün "en büyük" Bayramı- mız... Ulusça Cumhuriyet'imi- zi kutluyoruz... Coşkuluyuz ve gururluyuz; çünkü aynı zaman- da büyük bir "devrimi" kutlu- yoruz... Cumhunyet'ı "devrim" ya- pan temel ılkelerden uzaklaşan- lan öteden beri devriıtr sözcû- ğünden de "uzak" dururlar. Hat- ta, korkar, kızar, tepki bile gös- terirler... O kadar kı.. ömeğın "Atatûrk devrimleri" bile demeye dillen varmaz. Cumhuriyet sayesinde kurtulduğumuz "Arapçaya" yi- ne dört elle sanlarak "Atatûrk inkılaplan" der, dururlar... Oysa, ınkılap da dense, hatta hiçbır şey denmese bile, Cum- hunyefın"öncesine" ve"son- rasına" bakmak, Anadolu ınsa- Yanmyüzyıldır "Devrim'' so- yadını taşıyan 80 yaşındakı "bil- ge"nın yanıtı, tıpkı yapüğı evler gibi sağlam, yalın ve aydınlıktı: "Belediye'den çağınp dediler ki Atatürk lakap yerine ikinci isim istiyor. Atatûrk ne yapmıştı?.. Padişahı devirmişti. Ben de O'nun hatınna, adımı Devrim koyun dedim..." ••• Bugün, ışte Alı ustalanmızın da soyadlanna "esin kaynağı" olan Cumhuriyet Devrimi'nı kut- luyoruz. "Kul" yerine "yurt- taş" olmanın, "mülk" yerine "vatan" demenin bayramını ya- pıyoruz... Nitekim, "yurtseverlik" de Cumhuriyet devrimınin bir ar- mağanıdır. Çünkü bu devrimın tanhsel köklen ne "Arabis- Kuşaktan kuşağa Cumhuriyet... nının bir devrim yarattığını gör- meye yeter. Zaten, bunu gızle- meye çalışmak, "sonrasının" hedeflerinden rahatsız olmak, gizli ya da açık "öncesine" öy- künmekde 1919'lardan 1930'la- ra akan sürecın devnm olduğu- nu kanıtlamıyor mu?.. • • • Değerli aydınımız mimar ve tarihçı Doğan Kuban, bir yazı- sında bu gerçeğı şöyle özetle- mışti: "Cumhuriyet'i kuraniar, Os- maniı Türkiyesi'nin devrimci- leriydi..." Işte o devrimciler, saltanatın ve yobazhğın kıskacında hızla çürüyen, yozlaşan ve emperya- lizme tam teslim olan Osman- h'nın yerine "Cumhuriyet Tür- ldyesi"ni kurdular. "Devirdik- leri" de bir ülke değil, ülkeyi bile gözden çıkartmış bir "siya- saldüzen" idi. "Kurtardıkla- n" ise bir ulusun ortak çıkarla- n, onunı, bağımsızlığı ve uygar- lık değerlen oldu; kısaca "Tür- ldye" oldu... • • • Muğla'da, geleneksel evleri hûnerlı ellenyle yaratan bir Ali Devrim Ustamız vardı. Dudağı yarık olduğu için, "Yirik Du- dakAlTderlerdı... Yönetmen dostumuz Hasan Özgen, 1990'lann başlarında «Eski Evler, EsJd Ustalar" bel- geselini çekerken, Ali Usta'yı birlikte ziyaret ettık ve sorduk: "Bu soyadını nasıl aldın?.." tan"dadır, ne de başka bir coğ- rafyadadır; "Anadolu"dadır... Anadolu insanının bu büyük devrimi, "efsanevi" temelini yi- ne Anadolu insanının TY-oya di- renişınden alır. Biıkaç bin yıl sonra aynı direnış Çanakkale Destanı'nı yazar. Böylesı bu- ge- leneğin de güç verdiği Ulusal Kurtulu Savaşı'yla da 1923'le- rin ayduılık günlerine ulaşılır... ••• Işte bu tanhsel sürecın dönüm noktası olan 29 Ekim 1923'ü sa- dece "törenle kutlamak" ye- terli olabilir mi?.. Elbette ki ha- yır... Öncelikle şu 1950 sonrasına damgasını vuran "karşıdevrim" politikalannı artık durduracak bir "Cumhuriyet bihnciyle" ye- nıden kucaklaşmamızı sağlaya- cak "kalıcı" atılunlar gerekiyor. Bunlar arasında ıse aynı bilin- cın "beUeğmi" içerecek bir "dev- rim müzemizin" bir an önce ku- adması, giderek daha da önem ka- zanıyor. Öyle bir müze kı manılınaz öz- venlerle elde edilmış o büyük kazammları belgelemekle kal- masm, onları şimdi "inkâr" edenlere karşı da "ulusal dire- nişi" süreklı kılsın... Öyle bir müze ki Cumhuriyet'e sadece kanat gerenlen anmakla yetinmesın, bundan sonra da "ka- nat gerecek" devrimcilere yol göstersin... Bayramımız, bu umutla da kut- lu olsun... HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ [email protected] KİM KIME DUM DUMA BEHIÇAK "* ~ - J4 %« > - /? £. t/cn İ?Ü - .*' - [email protected] hîlg ijayaft 39dd cş/c/tnj, 'i ifci yı/ ofawf*.. ÇtZGİLtK KÂAf/t MASARACI HAKBİ SEMtH POROY [email protected] TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 29 Ekim 19. YUZY/LOA MALD/YAOALARf.. i8SS' , iÇİHt, AYLA&CA S&yiAN'pA gecL£MtfTİ- e Bİ Dİ£7**NC£t//2f AĞAÇtABt IMK.. KıytDA BAUKÇI 7T£*yvei£_ Rİ DU&OVO/Ş".. "8r'/e<a4Ç &UN SOtV^A, <S£A/Ç SULrrtAt K£-~ DEO£, C*4fi4 ÖfiKE İJU.İ- YOGUM. Son/ PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU Çağrışımlar (3) Bizi "öanş'tan uzak, "banş"a yabancı kılan, ta- nıklık ettiğimiz, o ardı arkası kesilmeyen savaş-' lar mıydı bir tek? Ya annelerimiz, babalarımız,' öğretmenlerimiz, büyüklerimiz?.. Ya çevremiz,' çevremizdekiler?.. Neydio, "Etisenin, kemiğibe-> nim"\ert Neydi o, "Çocuklar lafa kanşmaz"\ar,, "Erkekler öyle gülmez"\er, "Kızlar böyle kırıt-' maz"\ar?.. Aramızdan, "Yo... Ben mi... Hayır... Hiçbirzaman!.." türünden "şanslı" itirazlar birya- na ilk dayağımızı, ilk dayaklanmızı kimden, ne zaman, niçin yemiştik? Evde, okulda, kışlada, koca evinde... Kırgınlıklarımızı, kızgınlıklanmızı, öfkelerimizi içimize gömmüştük hep... Bir gün, bir yerde uç vermesi, patlaması doğal değil miydi bas- tınlmışlıklarımızın, sıkışmışlıklarımızın? O en ummadık, en umulmadık yerlerde, hiç beklenilmeyen anlarda alev gibi parlayan öfkele- rin, telef olan, zamansız biten onca hayatın bir açık- laması olmalıydı. "Şiddet"\r\ binlerce yüzü vardı bu topraklarda... Törelerimizde, namusumuzda, sokaklanmızda, hak arayışlarımızda hep şiddet,. hep kan vardı. Başka hangi topraklarda bu ka- dar çok "före cinayeti", bu kadar çok "namus ci- nayeti" işleniyordu. Başka hangi topraklarda bu kadar çok genç kız intihar ediyordu? Başka han- gi ülkede bu kadar çok otobüs, kamyon, otomo- bil "Ö7üm"taşıyordu yollarda? Başka hangi ülke- de insanlar bu kadar çok işkence görüyoriardı? Başka hangi ülkenin cezaevlerinde bu kadar çok insan ölüyor, stadyumlarında, "ölmeye geldik!" diye bağınlıyordu. Hangi ülkenin televizyon ka- nallannda bizdeki kadarçok 'şiddet", "ölüm", "kan" vardı. "Şiddet", başka hiçbir yerde bizdeki kadar "prim "yapmıyor, bizdeki kadar "reyf7ng°almıyor- du. Çoluk çocuk, akşamlan televizyonun karşı- sına geçiyor, patlamış mısır, kabak çekirdeği, çi- kolata yiyerek, "ölüm" seyrediyorduk... • • • "Banş"a bakışımız da, "banş"tan anladığımız da farklıydı bizim... Aklımıza ya "büyük zafer- ler"den ya da "büyük yenilgiler"üen sonra geli- yordu banş... Ya dayatan ya da dayatılan oluyor- duk. "banş"ın, bunun ötesinde bir yaklaşım biçi- mi, bir davranış biçiımi olduğunu düşünemiyor- duk. "Banşçılık", başlıbaşına bir "kültür"dü. Ama şiddetin egemen olduğu bir toplumda bu kültür, 'banşkültürü" nasıl uç verebilirdi? "Uzlaşma'kav- ramının hiç yeri olmamıştı sozlüğümüzde. Karşı- lıklı da olsa özveride bulunmayı kendimize yedi- remiyor, "uzlaşmayı" bir zaaf, yenilginin bir biçi- mi olarak algılıyorduk. Karşıtlar arasında diyalog kurulamayınca, uzlaşma da olmuyor, uzlaşma ol- mayınca banş da olamıyordu. Geriye bir tek "şid- det" kalıyordu, ister istemez... Bireyleri birbirie- riyle böyle kanlı bıçaklı olan kaç toplum vardı yer- yüzünde? "/-/ojgönv'sözcüğünü dillerinden düşürmeyen aydınlanmız bile, "hoşgörü'öen "tahammületme- yi" anlıyordu çoğu zaman... Fakat "tahammület- mek", tahammül edilene karşı içimizde var olan olumsuz duyguları yeniden yeniden besleyen "zoraki kabullenişler" değil miydi özünde? Ne var ki, içinde yetiştiğimiz kültür, bizden farklı olanla- ra, bizden farklı davrananlara, bizden farkı düşü- nenlere ancak "tahammül" etmemize yetebili- yordu! Tahammülümüzün sınırlarını da bizler be- lirtiyorduk doğal olarak. Fakat ne kadar kolay, ne kadar çabuk zorlanıyordu bu sınırlar... Öfkeler patlayıveriyordu hemen... Ağızlar küfür kusuyor, kalemlerden kan damlıyordu... Birbirimizin kafa- sını, gözünü yarıyorduk. öfkeli aydınların bu bağ- lamda, sözgelimi, stadyuma "ölmeye giden" va- roş delikanlılanndan ne farklan vardı? Oysa "hoş- görü", başka olanı, yabancı olanı, öteki olanı ken- disiyle eşdeğerli görmeye hazır olabilmesi de- mekti, insanın... "uzlaşma kültürü"nü oluştura- cak zemin de, bu zemindi. "Hoşgööı" zeminiy- di... • • • "Hoşgörûlülük", "uzlaşabiliriik", "banşçılık"de- mokrasinin de "olmazsa o/maz"larıydı. Bireyleri bu niteliklerden, bu yeteneklerden yoksun top- lumlardemokratikleşemiyorlardı. Belki zenginle- şebiliyortar, ama uygariaşamıyorlardı. Sırtlanna som altından eyer de vurulsa, eşekler, hep "eşek" ka- lıyoriardı yani. (Faks:0212-723 84 97) (e-posta: dkavukcuoglu(â tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDANSAĞA: 1/ Ege, Mar- mara ve Akde- niz'de yaşayan etı lezzetli bir balık.2/Belır- teç olarak kul- lanılan eylem soylusözcük... "Oğuz - - -": Yazanmız. 3/ Sert bır ıçkı... Vücuttaki AIDSvirusünü 9 saptamakta kullanılan test. 4/ Akıl... Mezopotam- ya'da kurulmuş eski bır kralhk. 5/ Bir organın 3 ya da vücut bölümü- 4 nün hava ile şışmesi. 6/ Akdeniz Bölge- si'nde kendiliğinden yeöşen ve dokumacı- lıkta kullanılan bır bıt- ki... AvrupaBirliği'nın kısa yazılışı. II Halk edebiyatına özgü bir şıır türü... Güreşte bir oyun. 8/ Dünya... Kullanma süresi. 9/ Af- nka'da bir ülke. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sancı... Çölden esen rüzgâr. 2/ Tirsi bahğına veri- len bir başka ad... "Umberto ": Italyan yazar. 3/ Şamanizm'in din adamlanna verilen ad... "Yıkümış dilberin illen / Susmuş bülbüllerin her dem dil- leri" (Karacaoğlan). 4/ Yiyecek bulamayan, yoksul kım- se... Karabuk'ün bır ilçesı. 5/ Üzerindekı dikine çiz- giler nedenıyle beşparmak da denılen kumaş türü. 6/ Alev... Fas'ın plaka işaretı. II "Yemekler" anlamında eski sözcük... "Biz kimseye tutmayız / Kamu âlem birdir bize" (Yunus Emre). 8/ Gızli tutulan şey, su-... Halk dilinde mısır ekmeğine venlen ad. 9/ Ince dantel.. Yunan abecesinde bu- harf.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear