14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27EKİM2000CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Durakta Geçenlerde bir gece eve dönerken otobüs durağında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli ile karşılaşmış; bazı gazetecilerin evine milyon dolarlar götürülürken mesleğin halini sormuş, "Onlar villalarda oturup yatlara, lüks ciplere binsin diye bizim gibiler de durakta belediye otobüsü bekliyor" dediğini yazmıştık. Nail Güreli, "ben öyle demedim" diyor; o sözün bize ait olduğunu belirtiyor. Güreli, "Bunlar da gazeteci olduğu için, basını savunurken sanki onlan da savunuyormuş izlenimi vermekten rahatsız oluyorum. Zaman zaman böyte bir ikilemi yaşıyor ve kendime öfke duyuyorum, demiştim. Bu arada, alnının teriyle araba ve villa sahibi olanlan da kıskanmadığımı, bizim derdimizin, mesleğimizi alet ederek şaibeli servet edinen ve mesleği maalesef 'gazeteci' diye geçinenlerte uğraşmak olduğunu belirtmek isterim" diyor. Neyse... Fakat yağmuriu o gecede ve o durakta gazeteci Mehmet Faraç da otobüs bekliyordu! Bektronik poste dentaomOcumhurtyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 87 - Döner, Almanya'nın milli yemeği olmuş... "Bizimki de hamburger olmadı mı!" Yenf CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: Şeyh Edebalı Hazretleri'nin Osman Gazi'ye vasiyetini, çerçeveletip partideki odamın baş köşesine astım. CHP'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi M. Kemal Atatürk: Curnhuriyet sözcüğünü söy- lemekten bile çekinenlerin; Cumhuriyet'i, daha doğ- duğu gün boğmak isteyenlerin kurdukları partiye "Cumhuriyet" adını vermeleri, içten gelme ve inanı- lır bir davranış sayılabilir mi? Yeni CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: 600 yıl- lık bir imparatorluğun nasıl ayakta kaldığı Şeyh'in va- siyetindeki felsefeden şimdi daha iyi anlaşılıyor. CHP'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi M. Kemal Atatürk: Bu bayrak, yüzyıllardan be- ri, bağnazları ve boş inanlara saplanmtş olanlan al- datarak özel çıkar sağlamaya kalkışmış kimselerin taşıdıklan bayrak değil miydi? Yeni CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: Bu va- siyeti her devlet adamı kendine kılavuz edinmelidir. binde CHP'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi M. Kemal Atatürk: Siyasa alanında birçok oyunlar görülür. Ama, kutsal bir ülkünün simgesi olan Cumhuriyet yönetimine ve çağdaşlaşmaya kar- şı, bağnazlık ve her türlü düşmanlık ayağa kalktığı zaman; özellikle ilerici ve cumhuriyetçi olanlann ye- ri, gerçek ilerici ve cumhuriyetçi olanlann yanıdır; yok- sa gericilerin umut ve çalışma kaynağı olan yer de- ğil. Yeni CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: Kamu sorumluluğu alan herkesin bu vasiyeti dikkate alma- sı gerekiyor. CHP'nin ve Türkiye Cümhuriyetrnin kurucusu Ga- zi M. Kemal Atatürk: Dahası, yönetim başında bu- lunan böyleleri, kişisel çıkarlannı, yurduna girip yayıl- mış düşmanlann siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Yeni CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: Şeyh Edebalı'nın Osman Gazi'ye vasiyeti, ders alınması- nı bilen herkese yol gösterici, uyancı ve ufuk açıcı öğütlerdir. CHP'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Qazi M. Kemal Atatürk: Yaşamda en doğru yol gösterici, bilimdir, fendir. Yeni CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: Şeyh Edebalı'nın, Osman Gazi'ye yaptığı bu vasiyetin so- nunda 'Şunu da unutma, insanı yaşat ki devlet ya- şasın' diyerek, her şeyin temelinin insan olduğunu vurguluyor. Bizim bugün savunduğumuz en temel politika budur. CHP'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi M. Kemal Atatürk: Temiz yürekli halka, beş vakit namaz kılmayı öğütleyen adam, belki de ya- şamı boyunca hiç namaz kılmamış bir politikacı olur- sa, bu davranışıntn ereği anlaşıimaz olur mu? SESSİZSEDASIZ(I) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatto erdincutku •• yahoo.com Dağ gibi işsızler ordumuz var; askerlik kaldınlsın! Univepsitede kiralık soyunma dolabı Aydın'daki Adnan Menderes Üniver- sitesi'nde öğrenciler, kaytt sırasında zorunlu olarak satılan yabancı dil ki- taplarından yakınıyordu, rektör Prof. Dr. Cezmi Oncüer de eğitimden is- tenen verimi almak için bunun gerek- li olduğunu açıklamıştı... Bu kez "kira parasrndan söz edi- yor öğrenciler... Buna göre, öğrenci harçlan dışında, YÖK Yasası'nın öte- sinde, üniversite yönetim kurulu ka- ranyla ve ödemeler rektörün kendi adına kurduğu üniversite vakfina ya- pılmak üzere Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ile Sultanhisar Meslek Yüksek Okulu'nda her öğrenciden soyunma dolabı yıllık kullanım ücreti olarak 25 milyon lira alınıyor... öğren- ciler, Aydın'da bir dolapçı bulup sor- muşlan 25 milyon liraya kiraladıkları dolabın benzerine işin erbabı 10 mil- yon lira değer biçmiş! Üniversite genel sekreteri Ertan Serdar'ın imzasını ve rektörlük müh- rünü taşıyanu tarife"de dolap kirasın- dan başka kalemler de var... Fakülte ve bölümlerine göre öğrenciler ön- lük, tulum, çizme, teriik, eldiven, şap- ka vs satın almak zorunda... Bu malzemeler de mutlaka eğitim- den verim almak için olsa gerek ama öğrenciler, "Piyasada 2-3 mil- yon liraya satılan laboratuvar > önlüğü üniversitede 7 milyon li- ra, paranın üstu nereye gidiyor belli değil" diyorlar. Cezmi On- cüer"in vereceği yanıt, öğrencileri ik- na edecek nitelikte olmalı... Yok Oluş!.. MUSTAFA KUL Bütçe, hükümetlerin siyasal, malı ve iktisadı amaçlannı ger- çekleştirmek için kullandıklan en önemli araçtır. Buradan yo- la çıkarsak bütçelerin yalnızca "sayısal bilgiler" veren gelir gi- dertablolan olmadığı kolaylık- la anlaşılır. Gene bütçeye ba- karak gelecek gunlerı tahmin etmek hiç de zor değildir. He- le ki bir ülkenın bütçesı IMF onayı ile gerçekleştiriliyorsa, izlenecek politikalan yorumla- mak için rakamlara bakmaya bile gerek yoktur. Bugüne kadar IMF reçetele- rini uygulayıp da ekonomik so- runlarını çözmüş, yatınma yö- nelmiş, işsizlik sorununu hal- letmiş veya en aza ındirgemiş bir devlet ömeği bulunmamak- tadır. IMF ve Dünya Bankası gi- bi finans kuruluşlan, çokulus- lu şirketlerin hizmetindedir. Ne- oliberal ıktisat politikalannı ha- yata geçirmeye çalışıriarken hem ulusal devlet anlayışını hem de sosyal devlet anlayı- şını önlerinde çok büyük engel- ler olarak görürler ve bildik re- çetelerini uygulatarak bu ol- gulara saldınriar. Çünkü neoli- beral politikaların temelinde, devletin toplumsal ve kolektif tüketim alanlanna yönelik üre- timinin ve kaynak aktanmının kısıtlanması anlayışı hâkimdir. Kısıtlama, devletin ekonomi- ye müdahale ettiği araçlann tasfiyesi ile gerçekleştirilir. Bu araçlar ise kamu işletmeciliği, toplumsal gereksinimlerin kar- şılanması için üretim ile doğ- rudan veya dolaylı olarak mal ve faktör fıyatlarının devlet ta- rafından belirienmesidir. Bu amaçla en çok manipü- lasyonu yapılmış politika "özeA- leştirme" olmuştur. Gerçek- leştirilen özelleştirmeter ile büt- çeye çok büyük gelir sağlayan ve ülke bağımsızlığı açısından stratejık öneme sahip pek çok önemli kuruluş yok pahastna el- den çıkarılmıştır. Böylelikle, hem bütçe büyük bir gelir ka- lemini kaybetmiş, hem piyasa denetimi ortadan kalkmış hem de pek çok insan işsiz kalmış- tır. Bütçe gelirleri aynı zaman- da yatırım, üretim ve tabii ki istihdam anlamına geldiği için bu özelleştırmeler ile devletin asli görevleri de tırpanlanmış- tır. Devlet, IMF bütçesini uygu- layarak çiftçiyi ve tanmı da yok etmiştir. Bunun sonuçlannı çok kısa bir zamanda hep beraber göreceğız ve yaşayacağız. Bü- tün bunlann yanı sıra eğitım ve sağlığı, sosyal güvenliği terk ederek halkı özel sermayenin eline teslim etmiştir. IMF, bu bütçeler ile hükü- metin dış borçlannrödeyebil- mesini garantı altına almış, bu- nun yanı sıra da çokuluslu şir- ketlere istediklen gibi at koş- turacaklan bir alan yaratmıştir. İşsizlik, üretimsizlik ve bunla- nn sosyal sonuçlan bu finans çevrelerinin umuhannda değil tabii ki!.. Umutsuzluktan, çare- sizlikten intihan kurtuluş olarak gören kadınlar, eğitim olanağı bulamayan gençler, açlıksını- nndayaşayan insanlar, çocuk işçiler, gelecekten hiçbir bek- lentisi olmadan yaşamanın na- sıl bir duygu olduğu umurlann- da değil tabii!.. Gelecek yılın bütçesi bazı bakanlan istrfa noktasına ge- tirmiştir. Bu durum da bütçe hakkında kesin bir fikir ver- mektedir. Hazır Egebank ve di- ğer el konulan bankalann dev- lete malıyeti bu kadar gündem- deyken, siyasetçi, bürokrat, işadamı ilişkileri yeniden de- şifre olmuşken enflasyon ca- navarı diye hayali bir yaratığa saldırmanın hiçbir anlamı oi- madığı ortadadır. Enflasyonun sorumlusunu aramaya da ge- rek yoktur. Tesadüfen görevlendirilmiş az sayıda dürüst bürokrat ve politikacı sayesinde ortaya çı- kan vurgunlar, bu hükümete mal edilemez. Çünkü bu tür olaylann üzerine gitmek, ser- maye yanlısı, hukuk devleti uy- gulamalarından rahatsızlığını defalarca belli etmiş bu IMF hükümetinin variık nedenine aykındır. Bu soygunlar ortaya çıkanlırken halihazırda yenile- rinin yaşanmadığını kim iddia edebilir? Partililere verilen iha- leler, kamu bankaları aracılı- ğıyla aktanlan kaynaklar, göz yumulan, görmezlikten gelınen usulsüzlükler... Bunlar da bir sonraki iktidar döneminde or- taya çıkacaktır büyük bir ola- sılıkla. IMF.reçeteleriyle hareket et- mek ve bu kuruluşun kontro- lünde bütçeler hazırlamak, ül- kemizeyeni cezaevlen, karan- lık düşünceli ve çıldırmanın eşi- ğine gelmiş insanlar, geleceği karartılmış çocuklardan baş- ka bir şey kazandırmaz. Bu da genç bir cumhuriyet ülkesinin topyekûn yok oluşudur. HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com KtM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behJcakfdturtcnet ••r ÇÎZGİLİK KÂMİL MASARACI KEDÎ LEVO APTÜüKA BüyO'TÛP TEKRAR 81 R ELAZIĞ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No. 2000/66 Davacı Malıye Hazınesi vekili tarafindan davalı Tahıre Doğan (Çe- tiner) aleyhıne ikame edilen tapu iptali ve kal davasında, davalı Tahi- re Doğan'ın (Çetiner) adresi meçhul olduğundan davalının duruşma günü olan 21.12. 2000 günü saat 10.15'te mahkememizde hazır bu- lunması veya vekille temsil edilmesi, HUMK'nin 213 ve 377. mad- deleri gereğince belirtilen gün ve saatte mahkemede hazır bulunul- madığı veya vekille temsil edilmedığı takdirde yargılamaya yoklu- ğunda devam edıleceği ve hüküm verileceği dava dilekçesi yerine ka- ım olmak üzere ılanen tebliğ olunur. Basın: 60414 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27Ekim /RIANDALM/N /IÇl/K M/K. SU/IA/EY, AÇU*: G/e£l/t SlNN SU/fNEY. /lYA/f YIL CO&K t&NTİ B€t-£Ofy£ S/If- KAMlf *ÂÜC*O£l£ S/&4S/*JO4 TZ/n/ıt SCJÇCt/U- PAAJ 8u . OK/UAJ S/ZC/AT SttC ANKARA...ANKA... MUŞERREF HEKİMOGLU Başkentin Öyküsü llginç olaylar yaşanıyor başkentimizde. Yeni de- yimler giriyor sözlüğümüze. Örneğin "sayım ka- çaklan" ya da "kent düşmanlan". Sonra bu kaçak- lara ve düşmanlara uygulanacak yaptınmlar! Kimi yöneticiler eleştiriye kapalı kalmayı yaşam biçimi- ne dönüştürüyor, savunduğu ilkelere de hayli ters düşüyor ülkemizde! Tepelerden eteklere değin ör- nekleri var. Partisel, çıkarsal karariann, yanlış po- litikalann faturasını da halkımız ödüyor her zaman. Melih Gökçekin hangi koşullardaanakent bele- diye başkanı olduğu unutulabilir mi? Yaşadığımız olaylar, terslikler, çelişkiler, çirkinlikler bu başkan- lık doğrultusunda oluşuyor uzun süredir. Işkence türü bir yaşam nerdeyse. Başkentin en seçkin, en işlek kavşağı çöplük görüntüsünde hâlâ! Her sa- bah o çöplükten geçiyor, akşam o çöplükten evi- ne dönüyor çoğu başkentliler. Süpüren, temizle- yen beri gelsin. Uyduruk bitkiler çöplüğü, çirkinli- ği örtmüyor, daha çok vurguluyor. Havuzlar, fışkırt- malar, zincirterle başkentlilerin beğenisine değil, tepkisine yolaçıyor ancak. Beğeni düzeyini aşağıya çeken eylemlere tepki- den geri kalmıyor insanlar. Dahası çirkinliklere kar- şın güzellikler üretmeye, başkent için özlenen, amaçlanan bir düzeye katkıda bulunmaya özen gösteriyor. Mutlu bir olay, belli TV ekranlannda da var bu çaba. Bir damla ışık karanlığa. Karamsariı- ğı aşmak için bir uyarı. Birtoplumu yücelten, bel- li bir düzeye tırmandıran altyapının kültür ve sanat- la oluştuğu anlaşıldı sonunda! Anlayanlar az da ol- sa var her dalda. Anakent başkanına yönelen eleştiriler de ışık ni- teliğinde bence. Uygar, çağdaş bir başkent özle- mini yansıtıyor her şeyden önce. llkel davranışla- ra, umursamazlığa bir tepki. Belli görevleri gerek- tiği biçimde taşıyamayanlan bir başkentli olarak uyar- mak sorumluluğundan kaynaklanıyor. Düşmanlık- la nitelenemez. Bir toplum tepkıleriyte yaşar değil mi? Her zaman yazanm, cumhuriyetimizi kuranlar çağdaş bir başkent öngörüyor. Ben, o başkentin oluşmasına tanık bir kişiyim. Kültür ve sanat ku- rumlarının önemini yaşayarak öğrendim. Tiyatro- yu, operayı, konseri giderek sevdim, alanlan, hey- kelleri görerek sevdim. Şimdi o güzel bina yıkıldı, serumlu bitkiler türü gökdelenler yükseldi ama Kı- zılay güzel bir alan geçmiş yıllarda. Heykeller, park- lar... Kuğulu Park'ı da Atatürk Orman Çiftliği'nden bir uzantı diye algılıyorum. Vedat Dalokay'ın baş- kanlık döneminden bir selam. Kuğular ve çocuk- lar, havuz başında oturanlar, yaşlı başkentliler, sev- dalı gençlerie şiirsel bir köşe, yaşama sevincini üreten bir park diye. Köşesindeki güzel heykel de başka bir uyan yerel yöneticilere. Havuzlar, fışkırt- malar, arabesktürü ışıklandırmalarçirkinliğeartı an- cak, eksiği vurguluyor, ama korku da duyuruyor. Güzelim heykeller nasıl yok oldu anımsarsınız. Boş- lukları daha güzel yapıtlaria dolacak elbet. ••• Bugünkü yöneticiler, bakanlar, başbakanlarya da başkanlar demokrasiden çok söz ediyor ama ey- lemleri ters düşüyor söylemlerine. Çoksesliliği de- ğil, teksesliliği yansıtan politikalar uyguluyor, ilginç çelişkilerie göze çarpıyor. Oysa bilmeleri gerekir, gö- revler sona erecek eninde sonunda. Koltuklar boş kalacak. Yeni kişiler, kurumlar gelecek göreve. Ge- riye ne kalacak acaba? Kimi zaman ülkenin tek sahibiymiş gibi bir dav- ranış, dahası yanılgı içinde ülkeyi yönetenler. Hal- kımızın beklentilerine ters politikalar uygulamaktan geri kalmıyor, yanlışlığı kanıtlayan tabloyu görmez-" likten gelebiliyor, doğamızı kirletiyor, insanımızın uf- kunu karartıyor, tepkilere duyarsız kalıyor. Ülkenin tek sahibi onlarmış gibi! Oysa olaylar kanıtlıyor, sahip değil, kiracı onlar. Bir de ev sahipleri var değil mi? • • • Öykümüz bitmiyor, yeniden başlıyor sözün kısa- sı. Siyanürcü, nükleer santralcı, bilmem ne, yaşa- mı solduranlarla değil, yeşertenlerie gelişecek, par- layacak bu öykü. Siyanürlü altın üretimine "hayır" diye çarpan yüreklerle. ••• Başkentten uzaklara, Bergama'ya, Kozak Yay- lası'na uzanıverdim ama başkente döndüm yine. Anakent başkanı da belli bir kiracı başkentin ya- şamında. Başkentli bilinci yeteri kadar gelişmese de görevi sona erecek bir gün. Başkentin öyküsü de gerçek sahiplerie oluşacak hiç kuşkusuz. Sahiplik önemli bir olay, dahası erdemli bir aşama bence. Kuşkusuz sevgiyle oluşuyor. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ tri ve çok mayhoş bir el- ma cinsı. 2/ 2 Avuç içı... Bir tür kalın ve ağır çızme. 3/ Yedi 4 Uyuriar'dan biri. 4/Çembe- rin çevresinın çapına orarunı gösterensayı... Bınek hayvan- lannın sırtında- 9 ki oturmalık. 5/ tçerınbırilçesi... Uzak- lık anlatmakta kullanı- lan söz. 6/Eski Mısır'da güneş tanrısı... Kale 3 hendeğı...Kadife,çuha, 4 yün gibi kumaşlann yü- zeyındeki ince tüy. II Ağırlama... Eşek yavru- su. 8/ Yeralü suyunu ta- şıyan geçirimli katman. 9/ Cam üretımı ve sa- nayıde kullanılan soda külü... " sütü gibi temiz / Türkülerde tüter dağ dağ yayla yayla / Köyümüz, köy- lümüz, memleketımiz" (B.R. Eyuboğlu). • YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ SanmsakJı yoğurtla yapılan"bir tür meze. II Her- hangı bir topluluğu oluşturan bıreylerden her bın... Göz atma, bakış. 3/ Bir yolun yokuş olan bölümü... Afh- ka'da yetişen ve kaplamacılıkta kullanılan bir ağaç. 4/ Eskı özel otomobıllenn karosen biçımı. 5/ Hitit... Me- zopotamya'da kunılmuş en büyük sıtelerden bin... Bır nota. 6/ Ankara keçısının yünü... Tavlada "üç" sayı- sı. 7/ Maden eşya üzenne vurulan bır cins cüa... Za- yıf, cılız. 8/ Güney Afhka Curahuriyetrnın plaka ışa- reti... Bır yanşın beürlı uzaklığı kapsayan bölümlerin- den her bın. 9/ Atış talımınde hedef tahtasını bile vu- ramama.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear